23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 24 Ocak 2019 PERŞEMBE kultur@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN KÜLTÜR Tiyatro ve sinema oyuncusu, Yeşilçam’ın unutulmaz isimlerinden Ayşen Gruda yaşamını yitirdi TÜRKİYE’NİN GÜLEN YÜZÜYDÜ Tiyatro ve sinema oyuncusu, Yeşilçam’ın unutulmaz isimlerinden Ayşen Gruda 74 yaşında yaşamını yitirdi. Uzun süredir yoğun bakımda tedavi gören sanatçının ölümü ile ilgili yapılan açıklamada “Pankreas kanseri ve kanamadan dolayı kendisini kaybettik” denildi. Gruda’nın cenazesi cuma günü Zincirlikuyu Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra toprağa verilecek. Ekimde son kez sahneye çıktı Gruda en son 27 Ekim’de Avcılar Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi’nde 56. sanat yılında “Deli Kadın” oyunuyla sahneye çıkmıştı. Ayşen Gruda, 1945 yılında Erman ailesinin ortanca kızı olarak İstanbul, Yeşilköy’de Osmanlı zamanında karargâh olarak kullanılan bir köşkte doğdu. Babası kara tren makinistiydi. Komedi yeteneği, çocuk yaşta Yeşilköy’deki evlerinde Ermeni komşularının taklidini yaparken ailesi tarafından keşfedildi. Lise ikiye giderken babası vefat etti. Geçim sıkıntısı yüzünden okulu bırakıp çalışmaya başladı. Kardeşi Ayben Erman ve ablası Ayten Erman da kendisi gibi oyuncu olacaktı. İlk rolü 1962’de... Ayşen Gruda, Tevfik Bilge’nin turne tiyatrosunda profesyonel oyunculuğa başladı. İlk rolü 1962 yılında “Kongre Eğleniyor” adlı vodvilde küçük bir hizmetçi rolüydü. Ayşen Erman, Ankara Meydan Sahnesi’nde tiyatro oyuncusu Yılmaz Gruda ile tanışıp evlendi. Kızları Elvan doğunca Ayşen Gruda bir süre tiyatroya ara verdi. Bu evlilik uzun sürdü. Ayşen Gruda, Yılmaz Gruda’dan boşandıktan sonra da soyadını kullanma ‘Politikacı ülkesini de halkını da sevmeli’ Ayşen Gruda 2015’te gazetemize verdiği bir söyleşide, “Politikacı ülkesini de halkını da sevmeli” demişti. Gruda, politikacıların yüzünün hiç gülmediğini belirtmiş ve şöyle devam etmişti: “ En çok istediğim şey ne biliyor musunuz? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir kahkaha atması. Ben ona kahkaha attırırım. Bir kahkaha atsın bütün vücudu, sinir uçları rahatlayacak. Bir kahkaha atsın veya bir kedi alsın. Yine Bülent Arınç’a ithafen de diyorum ki kadınlar hep gülmeli. Cehaleti ortadan kaldıracak olan budur. Kadınlarımızı eğitmeliyiz cümlesi değil.” Gruda, Başbakan ya da Cumhurbaşkanı kim olmalı? sorusuna ise şöyle yanıt vermişti: “Ben olmalıyım. Ne olursa olsun derhal hükümeti kurarım. Bu kanı durdurmanın çareleri vardır, durdururum. Türkiye’yi bir yerine oturturum. Zor fakat zor olan doğru olandır. Bu vazifeyi üstlenen bir insan egolarından arınmalı. Biraz yontulmalı.” yı sürdürdü. Ayşen Gruda daha sonra yakın dostu Adile Naşit’le birlikte, Ertem Eğilmez filmlerinin çekirdek kadrosunda yer aldı. Ayşen Gruda, “Mum Söndü”, “Deve Kuşu Kabare”, “Hababam Sınıfı Müzikali”, “Yedi Kocalı Hürmüz” gibi oyun ve müzikallerde yer aldı. Tiyatronun yanı sıra birçok televizyon programında, skeçlerde ve dizilerde oyunculuk yaptı. Sinemada “Tosun Paşa”, “Süt Kardeşler”, “Şabanoğlu Şaban”, “Hababam Sınıfı”, “Neşeli Günler” gibi birçok klasikleşmiş Türk sineması örneklerinde oynadı. DOMATES GÜZELİ NASIL DOĞDU? Ayşen Gruda, 1979’da gazetemizde Yalçın Pekşen’in sorularını yanıtlamış ve “Domates Güzeli” lakabının nasıl ortaya çıktığını anlatmıştı. Gruda, Pekşen’in “Domates Güzeli nasıl doğdu? Bir raslantı sonucu mu, yoksa bu işe bilerek mi başladınız?” sorusuna karşılık, rastlantı sonucu çıkmadığını dile getirmiş ve şöyle devam etmişti: “Tiyatroda da denedim, bir hayli tutmuştu o rolüm, bu gözlemlere dayanan bir buluştu. Bizim seyirlik oyunlarımızda Kavuklu ile Pişekâr var. Domates Güzeli’de Kavuklu ile Pişekâr esprisinde bir tipti ama kendi içimde Kavuklu’yu ortaya çıkardım. yani demek ki Domates Güzeli bende varmış. Ayşen Gruda ile Domates Güzeli arasında belirli bir karmaşa varmış ki çok daha severek, çok daha isteyerek oynadım. Halk ta derhal kendine yakın olanı, kendi içinden olanı hiç tereddüt etmeden kabul etti.” Filmleri Sevgili Komşum (2018), Babamın Ceketi (2018), Dedemin Fişi (2016), Kötü Kedi Şerafettin (2016) Hasene (seslendirme), Seni Seviyorum Adamım (2014), Pek Yakında (2014), Pazarları Hiç Sevmem (2012), Kağıt (2010), Gece Gündüz (2008), Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu (2006), İlk Aşk (2006), Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? (2006), Keloğlan Karaprens’e Karşı (2006), Hababam Sınıfı Merhaba (2003), Şenlik Var (1994), Rumuz Sev Beni (1993), Süper Baba (1988), Aile Pansiyonu (1987), Seyyar Kamil (1987), Ağa Bacı (1986), Aşık Oldum (1985), Uyanıklar Dünyası (1985), Namuslu (1985), Fakir Milyoner (1985), Şendul Şaban (1985), Gırgıriyede Büyük Seçim (1984), Şekerpare (1983), Çiçek Abbas (1982), Doktor Civanım (1982), Dolap Beygiri (1982), Görgüsüzler (1982), Hababam Sınıfı Güle Güle (1981), Davaro (1981), Gırgıriye (1981), Gırgıriyede Şenlik Var (1981), Renkli Dünya (1980), Doktor (1979), Şark Bülbülü (1979), Avanak Apti (1978), Neşeli Günler (1978), Çöpçüler Kralı (1977), Gülen Gözler (1977), Haba bam Sınıfı Tatilde (1977), İbo İle Gülşah (1977), Şaban Oğlu Şaban (1977), Sarmaşdolaş (1977), Öyle Olsun (1976), Aile Şerefi (1976), Güngörmüşler (1976), Süt Kardeşler (1976), Tosun Paşa (1976), Bizim Aile (1975), Delisin (1975), Bitirimler Sınıfı (1975), Bir Araya Gelemeyiz (1975), Hanzo (1975), Hababam Sınıfı (1974). Tiyatro oyunları: Dün Gece Yolda Giderken Çok Tuhaf Bir Şey Oldu, Hisseli Harikalar Kumpanyası Haldun Dormen, Papaz Kaçtı Philip King, Bizim Sınıf Ferhan Şensoy, Yedi Kocalı Hürmüz Sadık Şendil, Hababam Sınıfı Müzikali Rıfat Ilgaz, Deve Kuşu Kabare Haldun Taner, Ah Evlendim Vah Evlenemedim. Ödülleri Ayşen Gruda, 2006’da Sadri Alışık Ödülleri’nde ve 2010’da Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödüllerini alırken, 2012’de ise İstanbul Film Festivalinin “Onur Ödülü”nün sahibi oldu. ‘Aile Şerefi’ Gruda ve Şener Şen ‘Gülen Gözler’ adlı filmde... ‘Cumhuriyetçiydi, Atatürk sevdalısıydı’ Sanat ve siyaset dünyasından pek çok isim Ayşen Gruda’nın ardından üzüntülerini paylaştı. 4 Oyuncular Sendikası: Tiyatro ve sinemamızın duayen oyuncusu, ustamız, sevgili Ayşen Gruda’yı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Başımız sağ olsun. 4 Müjdat Gezen: Ayşen’le 1963 yılında Muammer Karaca Tiyatrosu’nda tanıştım. Sonra çok tiyatro yaptık. Birçok filmde beraber oynadık. Evvelki sezon, benim tiyatromda Kandemir Konduk’un “Sevgi Müzikali”nde beraber oynadık. Her gün telefonlaşıyordum. İki gün önce bize artık hazır olmamız gerektiğini söyledi. Tıp elinden geleni yaptı derler ya... Yapacak başka bir şey yoktu. Çok başka bir sanatçıydı. Çok Cumhuriyetçiydi. Mustafa Kemal Atatürk sevdalısıydı. Düşüncelerini dile getirmekte cesur davranırdı. Tiyatroda yaratıcı bir oyuncuydu. Diğer oyuncularda pek rastlanmayan özellikleri vardı. Ama artık söylenecek bir şey yok. Ben demiştim ki, “İnşallah 2018’de kaybettiklerimize 2019’da yanmayız.” Ama başladık... 4 Rasim Öztekin: Türk sinemasının, tiyatrosunun büyük bir kaybıdır. Ondan çok şeyler öğrenmiştim. Büyük bir ustayı kaybettik yine. Geçen gün tepki çöken bir röportajımda “Kadın komedyen zor çıkar” demiştim. Evet çok zor çıkar kadın komedyen. İşte onlardan bir tanesini de kaybettik. 4 Yılmaz Büyükerşen: Tiyatro ve sinemamızın duayen isimlerinden Ayşen Gruda’yı kaybettik. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesi başta olmak üzere tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum. Seni unutmayacağız domates güzeli... Şiir okumak... Geçen hafta sonu başlayan okulların yarıyıl tatili, 3 Şubat’ta sona erecek. Yani yarısı gitti, yarısı kaldı... Tatilde kim ne yaptı, ne yapacak? O benim konumun dışında. Ben çalışmanın olduğu kadar dinlenmenin, tatil yapmanın da herkesin hakkı olduğunu savunanlardanım. Herkes kendi koşullarına göre, kesinlikle tatil yapmalıdır. Çalışmak için enerji kazanmalıdır. Sağlıklı bir topluma kavuşmak da çalışmakla, eğitime verilen önemle gerçekleştirilebilir. Yıllardır eğitimin A’dan Z’ye bozuk olması, toplumun her alanını kuşatmıştır. Bu nedenle yapılacak çok iş var, ilk iş de donanım, yetenek kazanmak için okumak, bilgilenmek ve de güzel bir gelecek için de öncelikle şiir okumaktır. Bilgi güçtür ama aslında hayal kurmak daha da büyük bir güçtür. Bunu Einstein, “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir” diye tanımlar. Bir bilim insanının bilgi karşısında hayal gücünü seçmesi, ilk bakışta kişiyi şaşırtabilir. Ama derinliğine düşününce, bu sözün hiç de yanlış olmadığı kolayca anlaşılır. Yani Einstein bilgi önemsizdir demiyor, bilgiyi yok saymıyor. Tam tersine bilgi önemlidir, “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz”, “düş kurulmaz”, “yorum yapılmaz” demek istiyor ya da hayal gücü, bilgiden daha önemlidir, diyor. Sanatçıyı bilim insanından bir adım önde tutuyor. Ben burada bizi düş kurmaya yönelten en önemli yapıtın şiir olduğundan hareketle öncelikle şiir okunmalıdır, dedim. Einstein gibi bir bilim insanı olan, ekonomist John Naisbitt de geçtiğimiz yıllarda Türkiye’ye gelmiş, şöyle demişti: “Eğitimci olsam, ilkokullarda öğretmenin yanı sıra, bir de sınıfa şair verirdim”. Eklemişti: “Şiir okumak, bilgisayar kullanmaktan daha önemlidir”. Bu sözler için Naisbitt’ı kutlamak gerekir. Bu sözler, bir şair tarafından söylense, sanatçı elbette yapıtını savunacaktır, diye düşünülebilir. Ama bunu bir felsefecinin, bir ekonomistin, dahası ABD başkanlarından John Kennedy’ye yardımcılık yapmış bir öğretim üyesinin söylemesi, edebiyat üzerine çok yoğun düşünmemizi gerektirmiyor mu? Edebiyatı, şiiri yeterince değerlendiremediğimiz, şair bir ulus olmamıza karşın şairleri hep küstürdüğümüzü, cezalandırdığımızı, cezaevlerine attığımızı, haklarını yediğimizi düşünürsek, borcumuz çok onlara! Pazar günü Cumhuriyet’te yayımlanan Emrah Kolukısa’nın şair Şükrü Erbaş ile yaptığı söyleşiyi çok sevdim. Erbaş’ın sanatta 40. yılı şerefine yapılan Bir Dünya Şarkısı Şükrü Erbaş kitabı da ona yakışan bir değerbilirlik örneği olmuş. Erbaş “İyi ki şiir yazmışım” diyor, gerçekten de iyi ki şiir yazmış; 40 yıl. Dile kolay! Şükrü Erbaş olarak mührünü basmış, bir dünya şarkısı olmuş, ona teşekkür borçluyuz. Naisbitt’in “ilkokullarda öğretmenin yanı sıra, bir de sınıfa şair verirdim” sözünü de çok önemsiyorum. Ama bırakın şairi, daha sınıfları öğretmenle dolduramıyoruz. O kadar şairi nereden bulalım! Öte yandan ders kitaplarına bir göz atın, kaçında ve kaç tane güzel bir şiir bulabiliriz ki! Naisbitt’in “Şiir okumak, bilgisayar kullanmaktan daha önemlidir” yargısı da muhteşem. Bilgisayarın çağımızın en büyük buluşu olması, onun da bir hayal gücünden ortaya çıkması ve ondan asla kaçılamayacağı bilinerek bunu şiirle karşılaştırması da övgüye değer. O söylediği için değil, gerçekten de edebiyatın, şiirin önemi bu günlerde daha da arttığı için, 7’den 70’e herkes önce şiir okumalı. Herkes şiir okusaydı, bugün özlemle andığımız Uğur Mumcu belki aramızda olacaktı. Çünkü şiir insan, sevgi, barış, gelecek demek... NOT: Işık Kansu’nun yeni çıkan Yurt Kemiricileri kitabı (Telgrafhane Yayınları) siyaseti, medyayı sarsacak bilinmeyen gerçeklerle dolu. Okudunuz mu? İlk dakikada tükendi Özdil’in Mustafa Kemal kitabının özel baskısı Kırmızı Kedi’den çıktı Yılmaz Özdil’in çıktığı günden beri rekor kıran Mustafa Kemal kitabının 1881 adetle sınırlı koleksiyonluk özel baskısı ilk dakikada tükendi. Dün saat 09.05 itibarıyla Kırmızı Kedi Yayınevi’nin web sayfasından ve okur temsilcileri aracılığı ile satışı gerçekleşen kitaba ilgi büyüktü. Sabah saatlerinde yaklaşık iki saat süren siber saldırı ve okurların yoğun ilgisi ile sistem bir süre trafiğe kapalı kaldı. IT uzmanlarının zamanında müdahalesi sonucu sistemin yeniden aktif hale getirilmesiyle saat 09.05’te arayan okurların satış işlemleri saat 12.30’da tamamlandı. Sabah saat 09.05 itibarıyla toplam 54.702 kişi aynı anda Kırmızı Kedi’nin web sayfasını ziyaret ederken okur temsilcilerine düşen telefon sayısı ise 7500’ün üzerinde oldu. l Kültür Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle