19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 24 Eylül 2018 [email protected] TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Koç: Endişelenmemek mümkün değilTyCöMneABtLivmİeKiOegkeÇoç:nkoamldiı Koç Holding Başkan Vekili: Temmuz ve ağustosta kurların yükselmesiyle endişelerimiz çok arttı. Türkiye yatırım yapmada güvenilir ülke imajı vermeli ŞEHRİBAN KIRAÇ Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Koç, dönem dönem inişler olduğunu, şu anda bunlardan birinin yaşandığını belirterek, “Önemli olan sıkıntılı dönemdeki süreci minimum tahribatla en kısa sürede atlatabilmek” dedi. Koç, Almanya’nın Hannover kentinde düzenlenen Uluslararası Ticari Araç ve Yan Sanayii Fuarı kapsamında gazetecilerle bir araya gelerek Türkiye ekonomisine ilişkin son dönemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Koç, mart ayından bu yana gelişmekte olan ülke ekonomileri üzerinde bir baskı olduğunu, ticaret savaşı ve ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faizleri artırmasına yönelik endişeler bulunduğunu söyledi. “Yıllarca sokaktaki simitçi bile Fed faiz arttıracak artırmayacak tartışmaları yapıyordu, o da artırma dönemine girdi” diyen Koç, Rusya, Güney Amerika ve Güney Afrika gibi ülkelerde varlık değerlerinin düştüğünü, kurların yükseldiğini, bu durumun nisandan sonra da Türkiye’yi de etkilemeye başladığını ifade etti. Risk algısı arttı Koç, bu dönemde hem gelişmekte olan ülkelerle ilgili risk iştahının azaldığını hem de Türkiye’ye has durumlar ortaya çıktığını aktararak, “Ülkemizde seçim ortamının olması, başta Suriye olmak üzere yakın coğrafyamızdaki jeopolitik konular, Türkiye ile ilgili risk algısını bir nebze daha fazla artırdı. Hem iştah azaldı gelişmekte olan ülkelere hem de kendi ülkemiz özelinde de risk algısı arttı” dedi. Geç kalındı Yine de buna rağmen Türkiye’nin iyi götürdüğünü, yılın ilk yarısında büyüme oranlarının hatırı sayılır yakışıklı bir seviyede olduğunu vurgulayan Ali Koç, şunları kaydetti: “Bence gerek Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), gerek ekonomi yönetimi olsun Hepimiz aynı gemideyiz Koç, grup olarak dönemsel hareketlere bakarak yatırım yapmadıklarını vurgulayarak, şöyle devam etti: “Türkiye’nin potansiyeline inanıyoruz ve uzun vadeli yatırımlar yapıyoruz. Son 3 yıldır da otomotiv sektöründe rekor üstüne rekor kırıyoruz. Şu an yaşadığımız sürecin üzerinden henüz 3 ay bile geçmedi. Bu dönemin, gerek Tofaş gerek Ford Otosan tarafında uzun vadeli yatırımlarımızı etkileyecek bir unsur olmadığını vurgulamak istiyorum. Biz grup olarak iyi durumdayız ama bizim iyi olmamız yeterli değil. Sonuçta bizim yatırımlarımızın ve kazancımız çoğu ülkemizde. Hepimiz de aynı gemideyiz. İşler toparlanmazsa biz belki başkalarına göre daha az etkileniriz. Çünkü bilançolarımız, borçlanma seviyelerimiz daha sağlıklı. Ama hepimiz etkileniriz bu işten” diye konuştu. Ali Koç, Koç Grubu iş yapış kültürü olarak zaman zaman da tenkit edildiklerini, çok daha ihtiyatlı braz daha az risk alan konumda olan bir grup olduklarını ifade etti. nisandan sonra beklenen tepki ve refleksleri veremedi veya vermekte bir nebze geç kaldı. Temmuz ve bilhassa ağustosta kurların yükselmesiyle endişelerimiz normale göre çok arttı. Kurlar, enflasyonu da etkiledi. Şu an ekonomik kriz var diyecek bir durum olmayabilir de ancak geldiğimiz noktada, Türk özel sektörünün içinde bulunduğu borç yapılanması açısından, bunun ne kadarı döviz ne kadarı TL, ne kadarı uzun ne kadarı kısa vadeli diye baktığımızda endişelenmemek mümkün değil. Buna mukabil, kamu borçlanması açısından birçok ülkeden çok daha iyi konumdayız. Orada ekonomik sıkıntılar arttığı zaman cevap verecek cephaneliğimiz var. Her şeye rağmen bankacılık sektörünün de en az şu an için sağlam olduğunu düşünürsek, doğru ekonomik koordinasyonu sağlayıp, doğru hamleleri yaparsak içinde bulunduğumuz endişeli durumdan minimum tahribatla en kısa zamanda çıkabilecek yeteneğe de sahip olduğumuzu düşünüyorum.” Cephaneliğimiz var Hannover’deki toplantıyı Şehriban Kıraç izledi. Güvenli ülke imajı şart Türkiye’nin kamu borçlanma sı tarafında iyi durumda olduğu Tnu ama buna mukabil özel sek tör borçlanmasında da bir o ka dar ters tarafta olduğuna işa ret eden Koç, “Türkiye 15 yıldır öyle ya da böyle serbest piyasa ekonomisine dünya ticaretine ta mamen entegre olmuş bir ülke. Bunun sayesinde de hem ticaret hacmimiz çok arttı hem de çek tiğimiz yabancı serma En önemliye çok arttı. Şu an bi raz çıkıştan iniş dersek, her çıkışın bir inişi de konu eğitimvardır, önemli olan sıkıntılı dönemdeki Ali Koç, ürkiye’nin büyü me hedeflerini tut turması için finansmana ve kaynağa ihtiyaç duy duğunu aktaran Koç Hol ding Başkan Vekili Ali Koç, şu değerlendirme lerde bulundu: “Tasarruf oranlarımız düşük olduğu için bu kay nak ne yazık ki ülke miz Türkiye’nin 15 yıldır ser de süreci minimum best piyasa ekonomisine ve dün tahribatla en kı ya ticaretine tamamen entegre oldu sa sürede atlatabilmek. Bunu da atlatabilecek cephanelik ğunu belirterek, bu sayede hem ticaret hacminin hem de çekilen yabancı sermayenin arttığını söyledi. Çin ve Hindistan’ı, “Türkiye’nin geleceği için olmazsa olmaz ülkeler” şeklinde nitelendiren Koç, “Türki diyelim şart ye, global ekonomiye entegre bir ülke olarak, lar diyelim sa mümkün olduğu kadar faydalanmak için batı hip olduğumuzu düşünüyorum. Bizim ülkemiz genç di ya da doğuya da kuzeye de güneye de kendini konumlandırmak zorunda. Son 15 yılda iyi bir ivme kazandık ama gidecek daha çok yolumuz var. Çağın gerekçelerine ayak uydurmamız la zım. Dünya çok çabuk değişiyor. O yüzden namik bir ül benim için en önemli şey; Türkiye’nin Batı ile ke, demografik angajmanının devam etmesi, her türlü alter olarak avantajlı sayabileceğimiz ama demografik olarak da tehlikeli sayabileceğimiz bir natif pazara girmesi ve Türkiye’yi her zaman bir adım önde tutacak insan serma yesine sahip olması... İnsan sermayemizi en iyi şekilde geliştirmemiz lazım. Buna sahip olmak da bugün den yarına olmuyor. Bu çok noktadayız. Bunlara büyük sabır gerektiren bir iş sağlamak durumun iş. En önemli konu eği dayız” diye konuştu. tim” dedi. yok. Bu kaynak da ülkemizde olmadığı için, en azından yurtdışı kaynaklara bağımlıyız. O yüzden de Türkiye’nin şu an yatırım yapma konusunda güvenilir bir ülke imajı vermesi gerekiyor. Bunu da iki türlü yapabiliyorsunuz. Bir tarafta ekonomik şart ve politikalar, öngörülebilirlik, regülasyon kurumlarının ve yargının iyi çalışması var, diğer tarafta da uluslararası ilişkileriniz var. Her türlü milli çıkar ve hassasiyetlerimizi unutmadan bu iki alanda dengeyi sağlamamız gerektiğini düşünüyorum” dedi. Işık var Türkiye’nin geleceğine bakıldığında yatırımcıya büyük potansiyel sunduğunu belirterek, “Demografik yapısı, otomotiv ve beyaz eşya dahil birçok sektörde penetrasyon seviyelerinin bırakın gelişmiş ülkeleri, muadil ülkelerden bile düşük seviyelerde olması, ülkenin coğrafi konumu başta olmak üzere, her anlamda baktığınızda geleceğe dair tünelin sonunda ışık var. Önemli olan yatırımlar açısından güvenilir bir ülke olmamız lazım” diye konuştu. Koç, Türkiye’nin ileriye dönük hızlı büyüyeceğine ve büyüme rakamlarının yüksek seviyelere erişeceğine emin olduğunu anlatarak, “Ancak şu an bence büyümeden daha çok bir dengeleme üzerine odaklanmamız lazım. Bunu da yapabilecek beceri ve kabiliyete sahip olduğumuzu, en kısa zamanda gerçekleştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Biz bir işi yaparken, bir yatırıma atılırken, bir işbirliğine hazırlanırken hep en kötü senaryoya göre yaparız. Şimdi içinde bulunduğumuz durumda da hem karşı karşıya kaldığımız sorunlu durumları adreslemek için hem de ileriye dönük planlarımızı yaptığımız zaman en kötü koşulları göz önünde bulundurarak hamle yapmamız gerektiğini düşünüyorum” ifadesini kullandı. Kurdan etkileniyoruz Ali Koç, “Bizim şirketlerimizin borçlanması için net kurallar var. Koç Holding finansman direktörlüğünden şirketlerimize uygulanan kurallar var. Bunlardan biri borçlanmayla ilgili. EBIDA (faiz, vergi ve amortisman öncesi gelir) seviyemizin 3 mislinden fazla hiçbir şirketimiz borçlanamıyor.Tabii ki kurdan dolayı etkileniyoruz ama bilanço ve borçlanma seviyelerimiz daha sağlıklı olduğu için diğer şirketlere göre bu etki nispeten daha az oluyor” dedi. Türkiye’deki sıkıntılardan bir tane sinin 1 lira döviz geliri olmayıp dövizle borçlanan şirketlerde olduğuna işaret eden Koç, “O yüzden biz bugün içinde bulunduğumuz noktaya baktığımız zaman bilanço yapmız olarak rezerveler olarak iyi durumdayız. Unutmayın ki mayısta bankamıza 1 milyar dolar sermaye koyduk. Mayıs ayında da bazı sinyaller vardı. Bu da sadece Koç Holding’in mali yapısıyla alakalı değil, ülkemizin geleceğine olan güven ve ülke ekonomisinin potansiyeline olan inançla da alakalı. Mali açıdan iyi du rumdayız, orta ve uzun vadeli yatırımlarımızı etkileyecek hiçbir unsur yok. Yarın belki yatırım yapıyor olsan belki dur bakalım deriz” ifadesini kullandı. Ali Koç Kamyonda kapasiteyi artıracağız Ali Koç, Ford Otosan fabrikalarının üretim kapasitesine ilişkin, kamyon üretimini gerçekleştirdikleri Eskişehir’de üretim kapasitesinin neredeyse sınırına geldiklerini anlattı. Gölcük ve Yeniköy’deki fabrikalarının kapasitelerine ilişkin de Koç, “Kocaeli fabrikamızın kapasitesi yüzde 90’ların üzerinde. Yeniköy fabrikasında yüzde 68 civarında. Önümüzdeki dönemde yeni projelerle birlikte kapasiteyi artırma planlarımız var. Önümüzdeki 1012 yıl için bugün yaptığımız görüşmeler çerçevesinde, mevcut kapasitenin geçerli olmayacağı, kapasite artırımının şart olduğu bir döneme gireceğiz” diye konuştu. Koç, kamyon alanında uluslararası piyasada yeni bir oyuncu olduklarını kaydederek, “Amacımız ürettiğimiz 3 araçtan 1’ini ihraç etmek” dedi. ‘Uluslararası Yılın Kamyonu Ödülü’ne, Ford Trucks’ın yeni çekicisi FMAX’ın layık gö rüldüğünü anımsatan Koç, çok önemli bir ödülü ülkeye kazandırdıklarını vurguladı. Koç, “FMAX ekim ayından itibaren piyasaya sunulacak. Bu araç 5 yılda dizayn edildi ve bu noktaya gelebilmek için 400 milyon dolar yatırım yaptık. Aracın kabinini geliştirmek için 180 milyon dolar, motorunu geliştirmek için ise 100 milyon dolar yatırım yaptık. Motorlarımız sadece Ford araçlarına değil başka markalara da hizmet verecek hale geldi” dedi. ekonomi 9 Yerel seçimler ve ekonomik kriz YEP’in hedefleri gerçekçiymiş ama 120 milyar civarındaki kısa vadeli borçların çevrilebilmesi için gereken kaynağın, ekonominin küçülmeye zorlandığı bir dönemde nereden geleceği belli değil. Ortada ne o “hedeflere” götürecek bir araç ne de belirgin bir yol haritası var. İflaslar, işten çıkarmalar çoğalacak, yoksulluk derinleşecek. Önümüz kış, ülke yakıt ithalatına bağımlı, TL çok zayıf. Günlük yaşam iyice zorlaşacak. Muhalefet, CHP’sinden sol harekete kadar, yerel seçimlerde, bu koşullarda (AKP’nin elindeki olanaklar bir yana) krizin altında ezilenlerin oyunu, bugüne kadar izlenen politikalarla alabileceğini, hatta ilgisini çekebileceğini düşünüyorsa yanılıyor. Kriz ve ezilenler Varoufakis’in, faşist partilerin, ekonomik krizlerde kitlelerle kurduğu ilişkisi üzerine gözlemleri işimize yarayabilir: Faşistler, şiddetli bir kapitalist krizde yaşamları altüst olan insanlarla diyalog kurarak iktidara geldiler; onları küçümsemek yerine gözlerinin içine baktılar, onurlarını restore etmeyi vaat ettiler, dostluk eli uzattılar; daha geniş bir idealin parçası olma duygusu uyandırdılar. Bu özgüven aşılayan yaklaşımlar, aynı zamanda, böylece canlanan umutları tehdit eden yabancıların, bir “öteki”nin varlığına ilişkin uyarılarla birlikte geliyordu. “Onlara karşı biz” politikası, sosyal sınıf olma özelliklerini zayıflattı, taraflar esas olarak kimliklerin diliyle tanımlanır oldu. Biz de sert bir finansal krizle başlayan 2000’li yılların başından bu yana AKP’nin yükselişini sağlayan formülün içine, önce laikler, sonra darbeciler, ardından FETÖ ve “teröristler” kavramlarını, şimdi de “kriz mıriz yok, manipülasyon var” savını yerleştirebiliriz. Geniş kapsamlı iki araştırma, bu gözlemleri derinleştirecek veriler sunuyor. Funke, Schularick ve Telebesch’in çalışmalarına, perşembe yazımda değinmiştim: Finansal krizler ile kitlelerin tepkileri, “popülist” partilerin yükselmesi arasında güçlü bir ilişki var. Bu krizler, sanayi krizlerinden, ekonomik daralmalardan çok daha güçlü siyasi sonuçlar yaratıyor. Merkez partileri zayıflıyor, parçalanmışlık artıyor. Kitleler yalnızca ekonomiyi yönetenleri beceriksizlikle suçlamakla kalmıyor, egemen ekonomik modeli de sorgulamaya başlıyorlar. Bu güvensizlik, belirsizlik, hoşnutsuzluk ortamında basit açıklamalar üreten, suçu, halkın iradesinin gerçekleşmesini engelleyen, etnik, dini, kültürel farklılıklarla tanımlanan belli bir “ötekine” yükleyebilen sağ popülist, faşist partiler güçleniyorlar. Kültürün maddiliği... Prof. Michele Gelfand ve 40’tan fazla araştırmacıdan oluşan ekibi, 33 ülke (Türkiye de var) ve tarihte yüzden fazla grup üzerinde yaptıkları araştırma (Science, 2011, cilt 323, sf. 1100) insan topluluklarının gerçek ya da hayali, ekonomik, siyasi, ekolojik, etnik, kültürel tehlikeler karşısında, katı kültürel normları (davranış kuralları, sınırları belli değerleri) tercih ettiklerini, güven veren liderlere, geleneksel değerlerin disiplinine sığınmayı seçtiklerini gösteriyor. Gelfand, geçen hafta The Guardian’da, o araştırmanın sonuçlarının, finansal krizden sonra sağ popülizmin yükselişini, Trump ve Brexit’i de açıklayabildiğine işaret ediyor, kültürün siyasi tercihler üzerindeki etkisini vurguluyordu. Gerçekten de ekonomik (sınıf) çelişkiler son derecede önemli, hatta son tahlilde belirleyici ama bu çelişkilerin etkileri belli bir kültürel ekoloji içinde yaşanıyor, anlamlandırılıyor. Türkiye’ye dönersek, ekonomik krizin, derinleşen sınıf çelişkilerinin siyasal İslamın tabanının dokusunu gevşeterek muhalefete, o tabana nüfuz etme olanağı sağlayacağını umanların yine yanılacağını düşünebiliriz. O kesim katı kültürel normlar içinde yaşıyor; AKP döneminde edindiği özgüvenin tehdit altında olduğuna inanıyor. Ekonomik krizde, safları daha da sıklaştırmayı, güçlü liderin güven verici sesine sadık kalmayı tercih etmeleri çok güçlü bir olasılıktır. Diğer taraftan, insanlar siyasete katılmak için, önce “biz” ve “onlar” ayrımını görmek istiyor (Chantal Mouffe) “biz” ve “onlar” arasındaki farkı sulandıran bir mutabakat arayışını değil! Siyasal İslamı kültürel alanına/dünyasına sızmaya çalışmadan önce, “bizi” ve “onları” tanımlayabilmek, güven verici bir seçenek oluşturmak gerekiyor. Bu da öncelikle, muhalefeti, güvenilir bir liderlik, değerleri, talepleri belirgin ve birçok açıdan daha cazip, güçlü bir “blok” oluşturacak biçimde toparlamayı gerektiriyor. KISA...KISA... n İngiliz yayın kuruluşu Sky grubunun satışı için düzenlenen ihaleyi, dünyanın en büyük kablolu TV şirketi Comcast kazandı. Comcast, Sky grubu için hisse başına 17.28 sterlin teklif verdi. n Alman teknoloji şirketi Siemens’in, Mısır’la 8 milyar Avro’luk enerji anlaşması imzalamasından sonra Irak ile de aynı modelde 13 milyar Avro’luk anlaşma imzalayacağı iddia edildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle