18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 1 Temmuz 2018 röportaj 2 TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Otostopçunun kürü yaptım. Her romancının bir şekilde başına geldiği gibi hayatımdan ve yaşadıklarımdan bazı şeyler yazdıklarıma sızdı kaçınılmaz olarak ama bir seyir defteri Bir Serçe uğruna Bodrum’dan Köyceğiz’e gittik, hem ekonominin çarklarına meydan okuduk, hem ‘güvenli’ alanlarımızdan çıktık MİNE SÖĞÜT Gençliğinde şehir içinde otostopla çok yolculuk yapmış deneyimli bir insan olarak, yolda ne zaman otos otobiyografi derecesine de varmadı. Ahmet Turan Neden kurmaca dışı yazmaktansa roman yazmayı yeğlediniz? Alkan’ın romanı Yıllarca deneme türünde metinler yazdım ve bu arada birkaç bin Tek Adam’a, ucube Anayasa yetkileri veren seçimlerden sonraki ilk Pazar... Silivri Trajedisi ne yazık ki bütün hızıyla sürüyor: Mehmet Altan salıverildi, ağabeyi Ahmet Altan içerde. Ali Bulaç salıverildi, Ahmet Turan Alkan içerde. de gazete köşe yazısı. Öteki edebî türlere karşı içimde hep kıskançlık vardı; özellikle romana karşı. Ancak ‘dışarda’ iken romana ne kadar niyet ettimse de başaramadım ama ‘içerde’ başka şansım yoktu, anlattığım sebeplerden dolayı. Elbette, yazdıklarıma kolayca ‘roman’ sıfatı yakıştırıyor olmam, Kendisi 4 milyondan fazla, şahsî ve çok sübjektif bir iddia. partisi 6 milyon kadar oy alan Zira bu metni henüz benden HDP’nin cumhurbaşkanı adayı başka kimse baştan sona top çeken birini görsem hemen durup arabaya alırım. Ama neredeyse çeyrek asırdır hiç otostop çekmedim. Ta ki geçenlerde ehliyeti olan ama trafik pratiği olmayan arkadaşım Alper’e külüstür bir Serçe almak için Bodrum’dan Köyceğiz’e gitmemiz gerekene kadar. 200 kilometrelik yolu tek şoförle kolay Selahattin Demirtaş içerde. Enis Berberoğlu’na ilaveten, CHP milletvekili Eren Erdem de milletvekilliği sona erer ermez içeri alındı. Öyle anlaşılıyor ki, Birinci Silivri Trajedisi ile şirazesinden çıkarılan Adalet Mekanizmasının yeniden düzene girmesi, en azından şimdilik, uzak bir olasılık. okumadı; hâlâ el yazısı nüshası ile duruyor. Dolayısıyla yazdığım şeyin edebî vasfı hakkında iddialı olamıyorum ama büyük hikâyenin içindeki küçük hikâyelerin en azından doğru ve samimi olduğunu söyleyebilirim. Yaşadıklarınız, yazdıklarınızın konusunu ve bir yazar olarak sizin yaklaşımınızı ne ölçüde şekilde nasıl gidip geliriz diye düşünürken HHH etkiledi? ben her zaman yaptığımızdan farklı bir Ahmet Turan Alkan, The Cezaevi yazmak için iyi bir şey yapmayı, otostopla gitmeyi önerdim. Guardian’dan Jo Glanville’in ortam değil, çünkü Macintosh Alper kafa adamdır. Önerimi hemen kabul etti ve bir çarşamba sabahı gün ışırken köyden bir minibüse binip tıngır mıngır Bodrum çıkışına doğru yola koyulduk. Tam altı farklı arabaya binerek yaklaşık üç saatte Bodrum’dan Köyceğiz’e vardık. Ama yaşadığımız yolculuk yaptığımız yoldan daha uzun, yaşadığımız zamandan daha genişti, derindi, büyülüydü... Arabada muhabbetler İstatistiki bilgi gerekirse, bindiğimiz arabaların şoförleri hep erkekti. İki arabada iki kişi vardı, biz arkada yolculuk ettik. Diğerlerinde Alper hep öne oturdu. Kadın şoföre rastlasaydık muhtemelen ben öne geçerdim. Ve eğer bizi bir tır alsaydı ikimiz de o kadar yüksek bir araçta yol yapacağımız için çok mutlu olurduk. Ama hep binek arabalar durdu. Beyaz ve gri ve beyaz ve gri... Birbirine benzeyen binlerce arabadan biri... Bizim 1974 model bir Serçe almaya gidiyor olmamız herkesi çok heyecanlandırdı. Neredeyse hepsi bir şirkette çalışan ve dış görünüşlerimizin farklılığına bakıp bizim çok rahat, sıkıntısız, bol eğlenceli hayatlar yaşadığımızı sanan, muhtemelen varsaydıkları sorumsuzluğumuza öykünen ama içten içe de yerinen şoförlerle kısa süreli seyahatlerimizin her birinde uzun sohbetler yaptık. Biz az konuştuk, daha çok onları dinledik. Yapılan sohbetler genelde seçim hezimetine dairdi. Soru sormaktan ziyade kendi hayatlarını anlatan ve bizim serseri yolculuğumuza gıptayla karışık hayranlık duyan altı insanın hemen hepsi de yaptıkla Alper’e külüstür bir Serçe almak için çıktığımız yolda otostopla araçlarına bindiğimiz insanlar, bizlere yepyeni dünyalar gösterdi. Sadece küçücük bir otostop yolculuğunun hissettirdiği o özgürlük ve iyilik duygusunu tattık. bir şey olmadığını anlıyorsunuz. Otostop yaptığınızda, mahremiyet ve mülkiyet üzerine yapılanmış sistemi hiçe sayıyorsunuz ve muhteşem bir tavşan deliğinden öbür tarafa geçiyorsunuz. Kötülük yollarda... Sakın aklınıza gelinlikle otostop yaparken tecavüze uğrayıp öldürülen İtalyan genç kadın Pippa Bacca’nın hikâyesi gelmesin; yollarda insanları bekleyen tehlikeler zihninizi kirletmesin. Kötülük sadece yollarda, yabancıların sinsi niyetlerinde değil. O çok korktuğunuz kötülük çoğu zaman zaten var eviniz de, ailenizde, devletinizde. Siz bir ömür fark etmeyebilirsiniz ama saklandığınızı sandığınız yerler gitmeye korktuğunuz yerlerden daha tekinsiz. Güven duyduğunuz kurumlar aslında tehditkârlar. Ve sizi koruyacağınızdan emin olduğunuz insanlar, sizi aslen korunmasız kılanlar. Sadece küçücük bir otostop yolculuğunun hissettirdiği o özgürlük ve iyilik duygusunu yaşamaktan sizi alıkoyan öğrenilmiş korkularınızı hemen atmak zor olabilir.. ama bunlar üzerine düşünmek her zaman kolay. ilettiği sorulara Silivri Cezaevi’nde yazılı cevaplar vermiş. Söyleşinin Türkçesi, K24’te okurlara iletilmiş. HHH “Anladığım kadarıyla, cezaevinde bir roman yazmışsınız. Ne hakkında? Evet, cezaevinde bir roman yazdım. İsmi ‘Sağ Yanım.’ Kısaca, benim hayali karakterler üzerinden Türk sağı ile hesaplaşmamdan bahsediyor. ‘Sağ’ın bileşenleriyle, milliyetçilikle, yeni ve eski muhafazakârlıkla, politize edilmiş Müslümanlıkla (İslamcılık), sağ hurafelerle, efsanelerle daha somutlaşmış olarak tarih algısı ve bilgisi ile hesaplaşmak. Cezaevinde olmasaydım belki bu hesaplaşma daha dokümanter, belki deneme şeklinde olacaktı ama kitaba ve kaynaklara ulaşmakta çektiğim zorluklar, beni romanın müsamahalı ve şehvetkâr iklimine çekti. Son zamanlarda başınızdan geçenler, romanı ne ölçüde şekillendirdi? Neredeyse tamamen diyebilirim. Türkiye’de sağı inceleyen ve irdeleyen önemli diyebileceğim bir literatürden bahsedebiliriz, ancak bu (benimki yani) ‘içerden’ olmak özelliğini taşıyor. Yaşanmış, daha önemli ve (fenası!) vaktiyle inanılmış, uğruna mücadele edilmiş ve yıllarca savunulmuş şeylerle yüzleşmeye çalıştım. Bir nevi katarsis sürecinin mahsulü oldu yazdıklarım, fikir Plus devrinden beri klavyeye alışmış biri için kalem ve kâğıda dönmek, düşüncenin tertiplenmesinde büyük zahmet yaratıyor. Kaldı ki yazdıklarıma cezaevi tecrübelerimi hiç bulaştırmamaya ayrıca itina da gösterdim. Cezaevi edebiyatını hiç sevmedim zaten; şimdi bir parçası olmaya niyetim yok. Muhtemel okuyucumu zihnen hapishaneye sokmak değil, hayatın güzelliklerini fark etmeye çağırmak isterim. Burada yazdığım öteki iki kitap, tam da bu istikamette şeyler: İlki benim hobi tutkunluğumla dalga geçtiğim garip bir otobiyografi; ‘otohobbyographie.’ Diğeri ise arka planında Ermeni meselesinin hafifçe didiklendiği bir aşk romanı denemesi: ‘Küçük Abla.’ Yazdığınız romanı basacak bir yayınevi var mı? Hayır, bir yayınevi yok henüz. Bütün kitaplarımı basan ve dağıtan eski yayınevim bana iki yıldır selam bile göndermiyor nedense! Hiç önemli değil. Bu süreçte yazmak ve iç kanamalarını bu yolla engellemek önemliydi ve bunu yaptığımı sanıyorum.” HHH Basılabilirse, bu romanın çok ilgi çekeceğinden eminim. Dilerim bir an önce Alkan özgürlüğüne, yazdığı roman da okurlarına kavuşur. DİREN ADALET! rı işi “kurumsal” olarak tanımlarken tu haf bir pişmanlık tınısı ekliyorlardı seslerine. Sanki seçme şansları olsa bambaşka hayatlar yaşarlarmış gibi... Sanki seçme şansları hiç ama hiç yokmuş gibi... İş için kısa süreliğine bu coğrafyaya gelenler geri dönecekleri şehirden, kravatlar Dönüş yolu‘Sakınyabancıbirininarabasınabinme!’ Hasan Âli Ediz’in Türkçesiyle Rus Klasikleri Daha İyisi Rusçası! dan, takım elbiselerden, çirkin bir hayat tan, karanlıklardan ve seçim sonuçların dan yakındılar. İçlerinden biri bizi arabaya alırken “Hay allah çok da pis araba” diyerek yerde du ran boş içecek kutularını kapıdan asfalta fırlattığında ve Alper onları toplayıp “Dur sun arabada, ben inerken atarım çöpe” de diğinde ve direksiyondaki “Ah, siz çevreci siniz. Çok ayıp oldu şimdi size” diye içten likle üzüldüğünde.. dünya bir sağdan sola döndü, bir soldan sağa... ‘Ne cesaret!’ Asfaltta uçar gibi giderken konulardan konulara konduk. Mesleklerimiz sorulduğunda Alper müzisyen olduğunu söyledi, ben yazar olduğumu. Müzisyenlik yazarlıktan hep daha çok ilgi çekti. Ne yazdığımı soran çıkmadı. Muhtemelen insanların benim yazar olduğuma akılları pek yatmadı. Gazeteci olduğumu zaten hiç çıtlatmadım. Sokağa kutu fırlatan arkadaş sık sık bizi ne kadar cesaretli bulduğunu tekrarladı. Arabasına ilk kez yabancı almıştı. Bizim gibi insanları çok merak ediyordu. Ne güzel hayatımız vardı. Ama o bizim gibi yaşayamazdı. Neden? Bu sorunun cevabı onda yoktu. Bizde? Bizde vardı ama söylemedik. “İstesen yaparsın aslında” demekle yetindik. Bizim gibi yaşamaktan ne anladığına hiç değinmedik. Ama düşündük... Dışarıdan nasıl göründüğümüzü uzun uzun düşündük. Güven ve güvensizlik Yabancı kavramı üzerinden öğrendiğiniz her şeyi tepetaklak eden bir tecrübe fırsatı otostop. Yabancıyı farklı olarak algılıyorsunuz. Farklıyı ilgiye değer buluyorsunuz. Karşılıklı birkaç cümle sohbetten sonra bazen hiç de farklı olmadığınızı, bazen de farklı olmanın kötü Ve yolculuğun hediyesi minik bir Serçe... Dönüşte artık kendi arabamızdaydık ve yoldan otostopçu toplamaya kararlıydık. Marmaris sapağında boylu poslu üç delikanlı atladılar küçücük arabanın arkasına. Biri hukuk öğrencisi, biri berber, biri de işsiz güçsüz, Sultanbeyli’den üç oğlan. Otostopla İstanbul’dan gelmişler buralara, Likya yolu yürümeye kalkmışlar bu sıcakta, tabii ki yılmışlar ve geri dönmek üzere tekrar yola koyulmuşlar. Sakar geçidini ağır ağır çıkarken epey lafladık. Mesleklerimizi ve isimlerimizi öğrenince hemen Google’ladılar. Sanırım an itibarıyla Alper’in grubu Luxus’un ve benim romanların fena halde fanılar. Kısadan hisse: Siz çekemeseniz bile otostop çekenleri yollardan toplayın. Çünkü otostop hem yapana hem de toplayana hayatı bambaşka yerinden gösteren müthiş kıymetli bir tecrübe. Öncelikle anarşist bir eylem. Otostopa çıktığınız ya da arabanı za bir otostopçu aldığınız an sistemin dayattığı her şeye adım adım kafa tutuyorsunuz. Size yüklenen korkuları yok sayıyorsunuz. Ekonomik çarka nanik yapıyorsunuz. Daha da önemlisi “Yapma” denileni yapıyorsunuz. Bir nevi tabu yıkıyorsunuz. Tehlikeli varsayılan nice şeyi güvenli olarak kodluyorsunuz. Ve insanlığın kitabını bambaşka ve parıltılı ve iyimser cümlelerle yeniden yazıyorsunuz. Size söylenenlere kulak asmayın... Aksine arabanıza yabancıları alın, yabancıların arabasına çekinmeden binin ve yabancı diye bir şey olmadığını sadece insanın insana zorla yabancılaştığını hatırlayın. Bir de gençliğimizde bizim uydurduğumuz bir otostop tanrısı vardı. Adı Hitchhikecus. Aklınızın kenarında olsun, her yola çıktığınızda ona bir iki münasip dua okuyun. Çeviri: Hasan Âli Ediz 288 sf., 18 TL Çeviri: Hasan Âli Ediz 240 sf., 16 TL Yordam Edebiyat, Rus edebiyatının klasiklerini Hasan Âli Ediz’in o güzel Türkçesiyle okurlara sunmaya devam ediyor. Anton Çehov’un kente ve taşraya ayrı ayrı uğrayan Seçme Öyküler’i, Lev Tolstoy’un Anna Karenina’sı, Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı, Maksim Gorki’den Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim ile Turgenyev’den Duman’ın ardından, bu kez de Turgenyev’in başyapıtı Babalar ve Çocuklar, Hasan Âli Ediz’in pürüzsüz çevirisiyle Yordam Edebiyat’ta. Babalar gerçekten gericiliği, çocuklar gerçekten demokrasiyi, devrimi ve ilericiliği mi temsil ediyor? Evrensel nesil farkı temasının yanı sıra, dönüşüm geçirmekte olan 19. yüzyıl Rusya’sının gerçekçi bir tasvirini, panoramik bir fotoğrafını sunan Babalar ve Çocuklar, hem babalar hem de çocukların zevkle okuyacağı, nadir “ortak” kitaplardan… yordamedebiyat yordamedebiyat www.yordamkitap.com C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle