14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 11 Haziran 2018 EDİTÖR: EMRE DEVECİ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Türkiye’nin kasası delik ekonomi 11 TCMB’nin her an satmaya hazır olduğu döviz rezervi ancak 20.2 milyar dolar ederken kısa vadeli dış borcu 122 milyar dolar ile bunu altıya katlıyor Son dönemde kurlardaki hızlı artış portföy yatırımlarını azaltırken rezervlerdeki erimeyi de hız landırdı. Merkez Bankası ve rilerine göre krizlere karşı ön lem olarak biriktirilen dö viz rezervleri Türkiye’nin kı sa vadeli dış borçlarının ol dukça üze PELİN ÜNKER rinde bulunuyor. Rezervler en son Ka sım 2011’de kı sa vadeli dış borcu ucu ucuna karşılıyordu. Bu tarihten son ra borçlar ile rezervler arasın daki makas da açıldı. Borç kurla katlandı Verilere göre Türkiye’nin mart ayı kısa vadeli dış borç stoku 122 milyar dolar iken Merkez Bankası’nın aynı dönemde brüt döviz rezervleri 84.7 milyar doları buluyor. Öyle ki rezervler 37.3 milyar dolarlık borcu karşılamıyor. Kasım 2002’de 16.4 milyar dolarlık kısa vadeli dış borca karşılık 26.7 milyar dolarlık brüt döviz rezervi bulunuyordu. Buna göre rezervler üç katına çıkarken borç 7.5 kat arttı. Bankanın açıkladığı haftalık istatistiklere göre ise 1 Ha ziran ile biten haftada, MB’nin brüt döviz rezervi 82 milyar 165 milyon dolara indi. TL’nin mart sonundan bu yana yüzde 13 eridiği düşünülürse borç daha da katlanıyor. En son kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Türkiye’nin kredi notunu negatif izlemeye aldığında Merkez Bankası’nın rezervlerinin yetersiz olduğuna işaret etmişti. Normal şartlarda dış borç krizine girmemek için borcun vadesi geldiğin de eğer piyasadan döviz toplanamazsa merkez bankası rezervleri kullanılıyor. Ya da enerji gibi hayati önemi olan ithal mallar için gerekli döviz yoksa bu da rezervlerden karşılanıyor. Altıda birine denk Türkiye’de ise hem kısa vadeli dış borçlar hem de ithalat rakamları rezervlere göre daha yüksek. Bankanın net döviz rezervini bulmak için yükümlülükle Açıktan fazla rezerv harcandı ri düşmek gerekiyor. Merkez Bankası’nın aylık olarak yayımladığı Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi verilerine göre Merkez’in nisan ayındaki toplam yükümlülüğü yani borcu 65 milyar 35 milyon doları buluyor. 111 milyar dolarlık resmi rezervlerden altın rezervleri, IMF rezerv pozisyonu ve SDR’ler çıkarıldığında direkt alım satıma konu olan döviz varlıkları 85 milyar 311 milyon dolar ediyor. Bundan Diğer yandan cari açığın finansmanında rezervlerin kullanılması Türkiye’nin kırılganlığını artırıyor. Türkiye’de mart ayında cari açık 4.81 milyar dolar ile piyasa beklentisinin üzerinde açıklandı. Yıllıklandırılmış bazda cari açık da böylece 55.38 milyar USD olarak gerçekleşti. Resmi rezervler 4.84 milyar dolar azaldı. Buna göre cari açığı kapatmak için açığın kendisinden fazla rezerv kullanıldı. Eğer döviz rezervleri kullanılmasaydı cari açık iki katı fazla çıkacaktı. Merkez’in borçları düşüldüğünde ise net döviz rezervi 20 milyar 276 milyon dolara iniyor. Buna göre net döviz rezervleri kısa vadeli dış borcun altıda biri ancak ediyor. Bu, Merkez’in her an satmaya hazır olduğu döviz miktarını ifade ediyor. Son dış ticaret verileri ise nisanda ithalatın 20.55 milyar dolar olduğunu gösteriyor. Yani, net rezervler ithalatı da karşılamıyor. TANAP için geri sayım Türkiye ve Azerbaycan tarafından yapımı 3 yıldır süren Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) salı günü törenle hizmete açılacak. TANAP ile Azerbaycan’ın Hazar Denizi’ndeki Şah Deniz 2 Gaz Sahası ve Hazar Denizi’nin güneyindeki diğer sahalarda üretilen doğalgazın öncelikle Türkiye’ye, ardından Avrupa’ya taşınması hedefleniyor. Uzunluğu 1850 kilometre olan TANAP, Yunanistan sınırında Edirne’nin İpsala ilçesinde son bulacak ve bu noktadan Avrupa ülkelerine doğalgaz aktaracak TAP Doğalgaz Boru Hattı’na bağlanacak. l Ekonomi Servisi Saman fiyatı ikiye katlandı Mardin’in Derik ilçesinde ekinlerin biçilip tarladaki hasadın kaldırılmasının ardından samanın taşınmasına da başlandı. Bunaltıcı sıcağa rağmen tarladan kaldırılan samanın bu yıl fiyatı iki katına çıktı. Geçen yıl tonu 150 ile 200 lira arasında olan buğday ve arpa samanının fiyatının bu yıl 300350 liraya çıktığı belirtilerken, mercimek samanının tonu da 700 liraya alıcı buluyor. l DHA Seçimin galibi bayrakçılar 24 Haziran seçimlerine sayılı günler kala partiler çalışmalarına devam ederken, seçimin diğer aktörü olan bayrak üreticileri de yoğun mesaide Seçim çalışmalarına hızlı bir şekilde devam eden siyasi partiler sokakları ve caddeleri parti logoları olan bayraklar ile donatırken bayrak üreticilerinin yüzlerini de güldürdü. Gece yarılarına kadar çalışan bayrak üreticileri partilerin siparişlerini yetiştirmeye çalışıyor. İHA’nın haberine göre İzmir’de bayrak üretimi yapan firmanın yetkilisi Aslan As seçimlerin erkene alınmasının sektör açısından hem eksi hem artılarının olduğunu belirterek, “Seçimlere hazırlıksız yakalandık. Normalde 67 ay gibi bir süre kala stoklarımızı yapıyorduk. Artısı ise kısa zamanda daha fazla iş yapma imkânına sahip olduk. Şu anda piyasanın iki katı kadar iş yapıyoruz. İş hacmi iki katına çıktı. Bununla birlikte bayrakları yetiştirmek amacıyla gece yarılarına kadar mesai yapıyoruz. Ayrıca istihdamda yüzde 50 civarı bir personel artışına gittik” dedi. 24 Haziran seçimlerinde Türk bayrağı üretiminde de artış olduğunu belirten As, “Siyasi parti bayraklarının yanında özellikle 50’ye 70 boylarındaki Türk bayrağı üretiminde de bir talep söz konusu” diye konuştu. Hükümet ötv teşviki vereceğini açıklamıştı Hurda araç sayısı patladı PALANDÖKEN: Her 5 araçtan biri sigortasız Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, her 5 araçtan 1’inin zorunlu trafik sigortasının olmadığını belirterek, “Bu yılın ilk dört ayında trafiğe ilk kez giren araçlarla birlikte sigortalı araç sayısı 17 milyon 896 bin 286. Sigortasız araç sayısı ise 4 milyon 694 bin 831 olarak karşımıza çıkıyor. Sigortasız araçlar karayolu güvenliğini tehlikeye atıyor” dedi. Palandöken, sigorta primlerine yüzde 5 zam yapılacağı yönündeki haberlerin vatandaşları tedirgin ettiğini ve yapılacak zamların sigortasız araç sayısını artıracağını savundu. l Ekonomi Servisi Türkiye’de yaklaşık iki buçuk yılda hurdaya ayrılan araç sayısı 277 bini geçti. Maliye Bakanı Naci Ağbal, geçen hafta hükümetin hurdaya ayrılacak araçlar için vereceği ÖTV teşviki için tebliğ hazırlığını tamamladıklarını duyurmuştu. Buna göre 16 ve daha büyük yaştaki otomobillerini hurdaya çıkaranlar, yeni araç alırlarsa ÖTV’yi 10 bin lira daha az ödeyecek İHA’nın Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) derlediği verilere göre Türkiye’de 2016, 2017 ve 2018’in ilk dört ayında hurdaya ayrılan toplam araç sayısı 277 bin 835 oldu. Verilere göre; İstanbul 71 bin 224 araç ile en fazla hurdaya araç veren şe hir görüldü. İkinci sırada 14 bin 351 araç ile Antalya yer alırken üçüncü sırada 12 bin 821 araç ile İzmir yer aldı. En az araç sıralamasında ise 79 hurda araç ile Hakkâri ilk sırada yer alırken ikinci sırada 90 hurda araç ile Ardahan, üçüncü sırada 148 araç ile Bitlis oldu. Toplamda 2016 yılında 118 bin 628 araç hurdaya ayrılırken, 2018 yılında 118 bin 928 araç, 2018 yılının ocak nisan döneminde de 40 bin 928 araç hurdaya verildi. l Ekonomi Servisi İKİ GÜNDE 100 BİN BAŞVURU Özhaseki: İmar barışında 12 milyonu rahat geçeriz İmar barışı için iki günde başvuru sayısının 100 bini geçtiğini açıklayan Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki “12 milyonu rahat yakalayacağımızı düşünüyorum” dedi. CNN Türk’te imar barışıyla ilgili bilgiler veren Özhaseki “Türkiye’de yüzde 60’lar civarında imara aykırılık olduğunu biliyorum. Herhalde benim şahsi kanaatim şu; Türkiye’de 80 milyon yaşı yorsa, 5560 milyonu ilgilendiren bir yasa bu” diye konuştu. İmar affı ile kural ve yasalara uymayanların “ödüllendirildiği” eleştirisini de yanıtlayan Özhaseki, şunları söyledi: “1950’lerde, 1960’larda göç başlamış, biz onları devlet olarak karşılayıp şuraya evinizi yapabilirsiniz demedik. Bundan sonra imar kaçağına 1 yıldan 5 yıla kadar ceza var.” l Ekonomi Servisi G 6+1 Cuma günü yapılan G7 toplantısında yine gördük ki bir zamanlar “asla olmaz” denen şeylere tanık olmaya devam ediyoruz. Geçen hafta, ABD ile geleneksel müttefikleri arasında ticaret savaşları keskinleşmeye devam etti. Trump’la birlikte, ABD dış politikasında başlayan değişim de giderek belirginleşti. Şimdi, ABD’nin imparatorluk projesinin, II. Dünya Savaşı’ndan sonra hegemonyası altında kurulan uluslararası ekonomik ve siyasi düzeni yıkmaya başladığını söylenebiliriz. Bir ‘bumerang’ olarak dış politika... G. W. Bush yönetimin ilk dönemindeki imparatorluk projesi fiyaskosu sırasında ortaya atılan, II. döneminde terk edilen, “Eski Avrupa ve Yeni Avrupa” ayrımını bir kenara bırakırsak, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD dış politikası, hegemonya projesinin parçası, dayanağı olarak önce Avrupa’yı yeniden inşa etmek, SSCB’nin yayılmasını durduracak bir blok olarak bütünleşmesini desteklemek biçimdeydi. Daha sonra, bu politika, küreselleşme projesinin bir alt kümesi olarak, ABD hegemonyasının restorasyon çabalarının bir parçası olarak devam etti. Şimdi Trump yönetiminin, AB’yi parçalamaya, periferisini (Güney ve Doğu Avrupa ülkelerini) merkezinden (Almanya, Fransa, İngiltere) koparmayı amaçlayan yeni bir dış politika benimsediği görülüyor. Trump’ın Almanya’yı “AB’yi hegemonya aracı olarak kullanmakla” suçlaması, ABD’nin yeni Almanya büyükelçisi Grenell’in, Avrupa’daki, AB karşıtı sağpopülist akımları güçlendirmeyi amaçlaması, Trump’ın da “Rusya’nın G7’ye geri çağrılması gerekir” sözleri, G7 zirvesinde, Merkel ve May’i dışlayarak Macron ve Trudeau ile kısa da olsa görüşmesi, toplantıyı bitmeden terk etmesi, toplantının ortak açıklamasını onaylamayı reddetmesi bu yeni politikanın yansımaları. Trump yönetiminin, öncelikle Almanya’yı hedef alan, adeta kaba bir “böl yönet” mantığıyla şekillenen AB politikası, aslında dönüp Trump yönetimini vuracak gibi görünüyor. Örneğin, Grenell’in güçlendirmeyi amaçladığı akımların hemen hepsinin Rusya ile güçlü ilişkileri var; Rusya’ya yaptırım uygulanmasına karşılar. Trump, AB periferisini Almanya’nın etki alanından çıkarmaya çalışırken, periferideki ülkelerde Rusya’nın etkisinin artmasına katkıda bulunuyor. Ve tabii Almanya... Gerek İngiltere, gerekse de ABD hegemonyası dönemlerinde, Almanya ve Rusya arasında olası bir yaklaşımın engellenmesi jeopolitik teorilerinin temel sorunlarından biriydi. Bugün, gerek enerji kaynakları gerekse de imalat sanayii ve teknolojiticareti alanında Almanya ile Rusya arasında güçlü, karşılıklı bağımlılık ilişkileri var. Bu koşullarda, Almanya ile ekonomik olarak rekabet etme şansı olmayan Rusya’nın ABD periferisinde siyasi etkisinin artırılması, onu giderek, Almanya liderliğindeki, AB merkezinin ekonomik, siyasi etki alanı içine çekebilir, böylece ABD karşıtı bir blokun şekillenme olasılığını güçlendirebilir diye düşünmek olanaklı. Trump yönetiminin korumacı politikaları uluslararası ticaret sistemini, Macron’un, “kaba hegemonya” olarak nitelediği imparatorluk refleksiyle de Avrupa Birliği’ni parçalamaya yönelik politikaları en çok, ekonomik ve siyasi gelişmesini bu ikisine dayandıran (Financial Times’dan P. Stephens’in deyimiyle “istikar ithal eden”) Almanya’yı vurmaya aday. Gerçekten de Almanya’nın istikrarı, son derecede düşük işsizlik oranlarına, sosyal harcamalarını destekleyen dış ticaret fazlasına, ileri teknolojiye dayalı yüksek verimli imalat sanayiine dayanıyor. Bunlar da halen GSMH’sinin yüzde 46’sını oluşturan ihracata, özellikle de otomotive, yüksek katma değer içeren sanayi ürünleri ihracatına... İki dünya savaşı da Almanya kapitalizminin üretim, sermaye fazlasını ihraç edecek lebensraum (yaşam alanı) gereksiniminden kaynaklanmıştı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya bu gereksinimini, AB projesi içinde, barışçı yollarla karşılamış görünüyordu. Şimdi Trump yönetimi, küresel ekonomik düzeni parçalarken, Almanya’yı, dış politika önceliklerinin başına yine lebensraum sorununu koymaya zorluyor, hem de, Almanya savunma harcamalarını hızla artırmaya başlamışken... Kurlar için kritik hafta Bu hafta küresel piyasalarda döviz kurlarını yakından etkileyebilecek üç önemli toplantı gerçekleşecek. Haziran ayı toplantısına yarın başlayacak ABD Merkez Bankası (Fed), faiz kararını 13 Haziran’da açıklayacak. Özellikle tahvil alım programıyla ilgili planlarının merak edildiği Avrupa Merkez Bankası faizlerle ilgili kararını 14 Haziran’da duyuracak. Japonya Merkez Bankası’nın (BoJ) kararı 15 Haziran’da kamuoyu ile paylaşılacak.l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle