23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 9 Mart 2018 O.. zgürlük için bugün Silivri’deyiz10 haber 11EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Yazar ve yöneticilerimizin yayın Dava konusu bütün iddiaların politikamızın suçlama konusu çürütülmesine karşın Genel edilerek yargılandığı davaya Yayın Yönetmenimiz Sabuncu Silivri Cezaevi’nin karşısında ve İcra Kurulu Başkanımız bulunan duruşma salonun Atalay 495, muhabirimiz Şık da devam edilecek. 434 gündür tutuklu. Gazetemizde yayımlanan haber ve köşe yazılarının suçlama konusu yapıldığı soruşturma yı Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde ha len Fethullahçı Terör Örgütü’ne üye lik suçlaması ile yargılanan savcı Mu rat İnam başlattı. Soruşturma kapsa mında önce 9 yazar ve yöneticimiz 5 Kasım 2016’da tutuk landı. Ardından operas yon sırasında yurtdışın da bulunan ve hakkında yakalama kararı çıka rıldıktan 10 gün sonra CANAN COŞKUN yurda dönen İcra Kurulu Başkanımız ve avuka tımız Akın Atalay kaç ma şüphesinin bulunduğu iddiasıyla tutuklandı. 30 Aralık 2016’da da daha önce AKPGülen cemaati ortaklığıyla yürütülen Oda TV davasında 1 yıl tu tuklu kalan Ahmet Şık, haberleri ge rekçe gösterilerek FETÖ/PDY ve PKK/ KCK propagandası yaptığı iddiasıy la tutuklandı. 10 yazar ve yöneticimi zi soruşturma kapsamında tutuklayan İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimi Musta fa Çakar sonradan İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne başkan olarak atanır ken, iddianamemizi düzenleyen savcı lardan Mehmet Akif Ekinci, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na seçildi. AYM ‘hak ihlali’ dedi Yazar ve yöneticilerimiz haklarındaki iddianamenin tamamlanmasını 156 gün bekledi. Bu süreçte tahliye talepleri sulh ceza hâkimliklerince birbirinin kopyası gerekçesiz kararlarla reddedildi. Yazar ve yöneticilerimiz 26 Aralık 2016’da kişi güvenliği ve düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM). Mart 2017’de de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu. AYM, 11 Ocak’ta, dava kapsamında 9 ay tutuklu kalan Kitap eki Yayın Yönetmenimiz Turhan Günay’ın başvurusu ile ilgili hak ihlali kararı verdi. Murat Sabuncu, Akın Atalay ve Ahmet Şık, Turhan Günay’ın 9 aylık tutukluluğuna dayanak yapılan iddialarla tutuklu bulundukları için AYM’nin kararını gerekçe göstererek tahliye talebinde bulundu. Ancak yargılamayı yapan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, kararın sadece Günay yönünden etkili olduğunu savunarak tahliye taleplerini oyçokluğu ile reddetti. Karara muhalif üye hâkim Halit İçdemir ise tanıkların büyük ölçüde dinlendiği, delillerin toplandığı ve karartılamayacağını belirterek, sabit ikametgâh sahibi olmaları nedeniyle Sabuncu, Atalay ve Şık’ın tutuklulukta geçirdikleri süre gözünde bulundurularak tahliye edilmeleri gerektiğini ifade etti. İçdemir, davanın 31 Ekim 2017 ve 25 Aralık 2017 tarihli iki celsesinde de tutukluluğun devamı kararlarına muhalifti. Öte yandan AYM, Günay ile ilgili verdiği hak ihlali kararında, gazetenin yayınlarının suça konu edilmesinin ifade ve basın özgürlükleri bağlamındaki incelemenin 10 yazar ve yöneticimizin başvurularının incelenmesi sırasında yapılacağını bildirdi. Aradan 2 ay geçmesine karşın başvurular genel kurul toplantı gündemine alınmadı. Savunma hakkı engellendi Yargılamayı yapan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, 25 Aralık 2017 tarihli bir önceki duruşmada, Ahmet Şık’ı “AKP iktidarı” dediği sırada susturdu ve salondan çıkardı. Şık’ın savunma hakkının engellenmesi nedeniyle Sabuncu ve Atalay da savunma yapmadı. Başkan Dağ da savunma hakkını kısıtlamadığına ilişkin açıklama yaparken, “Kelle başı üç avukat demiyoruz biz” dedi. Avukat Bahri Belen de tarafsızlığını yitirdiği şüphesi oluşması nedeniyle mahkeme heyetini reddetti. Talebi kabul eden mahkeme, Sabuncu, Atalay ve Şık’ın avukatlarını üçle sınırlarken, bir sonraki duruşmanın da 3 ay sonra Silivri’de görülmesine hükmetti. Reddi hâkim talebi de bir üst mahkemece reddedildi. ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDEKİ ADALET NÖBETİ 49. KEZ TUTULDU Vedat ARIK Adalet nöbetine katılanlar özgürlük talebiyle adliyenin önündeki meydanda ellerindeki kırmızı balonları gökyüzüne bıraktı. Bize zulüm kaldı Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu edildiği dava kapsamında asılsız ve akıl dışı delillerle tutuklu bulunan İcra Kurulu Başkanımız ve avukatımız Akın Atalay’ın nezdinde tüm haksız tutuklamalara karşı çıkmak için Nisan 2017’de başlatılan “Adalet Nöbeti” dün 49. kez tutuldu. Nöbete CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Almanya Başkanı Christian Mihr, İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Dışarıdaki Gazeteciler ve çok sayıda akademisyen katıldı. Nöbetin katılımcıları yakalarına “kırmızı balon” rozeti taktı. Adliye binası içindeki 1 saatlik nöbetin ardından bina önünde basın mensuplarına açıklama yapıldı. İlk olarak söz alan İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu, şunları söyledi: “Bugün Adalet Nöbetlerinin 49. haftasındayız. 49 hafta evvel Cumhuriyetçi meslektaşlarımız için başlatılan nöbetlerden bu yana geçen zaman dilimi, adaleti soluyan bir aşamaya vardıramadı bizi... Avukat Akın Atalay ve gazeteci Murat Sabuncu 494 gündür, Ahmet Şık da 433 gündür tutuklular. 49 hafta önce, yurttaşların adalete inançlarının yüzde 30’lara bir türlü varamadığı bir ortamda, üstüne bir de OHAL rejiminin oturduğu ve hukuk arayışlarının büsbütün yoğunlaştığı dönemde tutaklanmıştı onlar... Yaşadığımız süreç, kanun hükmünde olsa bile hukuk hükmünde olamayan kararnamelerle bizi nefes darlığı kadar boğan hukuk darlığına getirdi. Sonra öğrendik ki, hukukun üstünlüğü endeksinde de 113 ülke arasında 101. sıradaymışız. Şaka gibi Yetkililerin “bağımsız yargı” iddialarının, duyanlara şaka gibi geldiği dönemi yaşıyoruz. Nöbetini tuttuğumuz adaletin, demokrasi içinde var olacağını bilen bir mesleğin mensupları olarak, yükselttiğimiz talebin, yurttaşla İstanbul Barosu Başkanı Durakoğlu, 49 haftadır sessizce çığlık attıklarını belirterek “Bu aslında halkın çığlığıdır. Avukatlar, çığlık atarken çıkan sesteki nefestir. Avukatların sesi kesilirse, yurttaşın nefesi kesilir” dedi rın onurlu yaşamasının koşulu olduğu savındayız. Biz sadece 3 Cumhuriyetçiye özgürlük talebi için değil, özünde haksızlığın zulme dönüştüğü bir ortamın demokrasi olamayacağı inancı ile buradayız 49 haftadır... Darbeleri, darbelerin sıkıyönetim mahkemelerini; DGM’leri, özel yetkili Mahkemeleri ve nihayet OHAL’leri onların mahkemelerini yaşayarak gelen bu ülkenin avukatları, yarın Silivri’de görülecek davanın benzerlerini çokça görüp yaşadılar. Biz çokça yaşadık bunları... Bu dava avukatlar için bir “dejavu”dur. Bize zulümler ve ihlaller kaldı o günlerden... Yargıtay’ın 150. kuruluş yıldönümünde sayın Cumhurbaşkanı’nın şu sözleri her şeyi anlatmaya yetiyor: “Adalet dağıtmayan savcı ve hâkim de zalimler arasına giriyor. Bir ülkede halk, adalet çığlığı atar hale gelmişse oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir” dedi önceki gün Cumhurbaşkanı... 49 haftadır sessizce çığlık atıyoruz. Halkın hak arama özgürlüğünün temsilcisi ve teminatı olan avukatların bu çığlığı, kendilerine dair bir istemin ötesinde değerlendirilmelidir. Bu aslında halkın çığlığıdır. Avukatlar, çığlık atarken çıkan sesteki nefestir. Avukatların sesi kesilise, yurttaşların nefesi kesilir. Kanuna uydurulma çabası gösterilen Cumhuriyet davasının, hiçbir biçimde hukuka uygun olamayacağını bilen avukatlar olarak tarihe düşeceğimiz notları alıyoruz. “Yayın politikası değişti” diye mahkum olan “ilk gazeteciler”, onlar olmasın istiyoruz. Kendisi yargılanan savcının soruşturmasındaki dosyada, bütün iddialar çürütülmüş olsa da, adaletsizliğin egemen olduğu bir konjonktüre teslim olmayalım istiyoruz. Bitsin bu zulme dönüşen yargılama diyoruz. Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü... Avukat Akın Atalay Adalet’ine kavuşabilmeli... Murat Sabuncu Eylem’ine dönebilmeli artık... Ahmet Şık sarılabilmeli Yonca’sına Dünya Kadınlar Günü’nün hemen ertesinde... Yarın “yeni bir başlangıç oldu” diyebilmeli herkes... Biz yarın Silivri’de olacağız. Tarihimizi yazarken Silivri’deyiz yarın... Nasıl yazacağımıza da karar verilecek yarın... Bizden söylemesi... Dedik ya, bu nöbetin parolası hukuk, işareti demokrasidir”. En büyük kavga Dışarıdaki Gazeteciler adına konuşma yapan gazeteci Elif Akgül, adalet talebinin yazılı ilk destan olan Gılgamış’tan beri, insanlığın en büyük kavgası olduğunu anımsattı. Akgül, adliye binası içindeki heykelin Yunan adalet tanrıçası Themis’e ait olmadığını, Romalıların adalet tanrıçası Justitia heykeli olduğunu ifade ederek aralarındaki farkın Justitia’nın gözlerinin kapalı olmasından kaynaklandığını söyledi. Bu hatırlatmanın ardından “Bugün ülkemizde (AKP Türkiye’sinde) yargı ne kadar bağımsız, ne kadar tarafsız” sorusunu yönelten Akgül, bunun yanıtının çok hazin ve kabul edilmesi mümkün olmayan bir durum olduğunu söyledi. Akgül, 16 gazeteci kadın ile çok sayıda avukat kadının Türkiye hapishanelerinde olduğunu anımsatarak, “Kadınlar, ‘savaşa, OHAL’e, cinsiyetçiliğe karşı, bedenimiz, emeğimiz ve özgürlüğümüz için direniyoruz’ diyor. Seslerini, seslerimizi duyan var mı” sorusunu yöneltti. Geç kalınmamalı “Fransız Devrimi’nden beri biliyoruz ki ‘Adalet topaldır, ağır yürür fakat gideceği yere er geç varır’ diyen Akgül, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bu nedenle başta Akın Atalay, Murat Sabuncu ve Ahmet Şık olmak üzere haksız bir şekilde suçlanan, tutuklanan ve mahkum edilen tüm mahpusların serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Yarın Silivri’de görülecek Cumhuriyet davası, bir milat olmalı. Önce Cumhuriyet tutukluları ve devamında tüm haksızlığa uğrayanlar bu mavi göğün altında özgürce nefes almalı. Adalet mülkün temeli olduğuna göre, hukuku eğip bükmek, en başta iktidar sahipleri olmak üzere kimseye bir fayda sağlamaz. Bir kez daha hatırlatalım, Yaşar Kemal’in Abdi Ağa’sı gibi zulümle abad olan yok, olmadı, olmayacak. Son olarak, ‘Dünyanın yok olması pahasına olsa bile adalet yerini bulmalı’ diyen Kant haklı, çünkü insan ekmek gibi su gibi adalet, özgürlük ve barışa muhtaç. Daha fazla geç kalınmamalı.” Tutuklu avukatlara selam Avukat Kemal Aytaç da, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle, hapishanelerde tutulan kadın avukatlara selam gönderdi. Aytaç, “Farklı cezaevlerinde tutulan kadın avukat arkadaşlarımız Ayşegül Çağatay, Aycan Çiçek, Barkın Timtik, Buket Yılmaz, Didem Baydar Ünsal, Ebru Timtik, Naciye Demir, Özlem Gümüştaş, Sezin Uçar, Şükriye Erden, Yağmur Ereren, Yaprak Türkmen ve Zehra Özdemir, Kadınlar Günü’nü hapiste kutluyor. Onlara selam olsun” diye konuştu. l İSTANBUL / Cumhuriyet Hazal Ocak Çiğdem Toker Pelin Ünker Cumhuriyet’e 3 ödül birden ÇGD YILIN BAŞARILI GAZETECİLERİNİ AÇIKLADI Çağdaş Gazeteciler Derneği 2017 yılının Başarılı Gazetecileri’ni açıkladı. Gazetemiz muhabirlerinden Hazal Ocak, “İstanbul parsel parsel nasıl verildi” ve “12 Ölümlü Pazarlama” başlıklı haberleriyle Haber Odülü’nü, gazetemiz yazarı Çiğdem Toker, “3. Havaalanı”; “Agrobay Seracılık”, “Varlık Fonu”, “Şehir Hastaneleri” başlıklı yazılarıyla Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü’nü, muhabirimiz Pelin Ünker ise “Paradise Papers (Cennet Belgeleri) Off Shore’un Gizli Dünyası” başlıklı yazı dizisi ile İncelemeAraştırma Haber Ödülü’nü kazandı. Dayanışma Ödüü Afrin Harekâtı için “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı bir bildiri yayımladıkları gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümetin hedefi haline gelen, bütün yöneticileri gözaltına alınan Türk Tabipleri Birliği’ne verildi. AFP’den Yasin Akgül, 330 gün tutuklu kalan yazarımız Kadri Gürsel’in eşiyle buluşma anını ölümsüzleştiren karesiyle “İzzet Kezer Fotoğraf Ödülü”nü aldı. Evrensel Gazetesi’nden Eylem Nazlıer “Anaokulu Etkinliğinde Korkunç Manzara” haberi ile Mustafa Ekmekçi Haber Ödülü’nü; Birgün Gazetesi’nden Uğur Şahin “Akademide Partili Rektörlük” haberi ile Rafet Genç Haber Ödülü’nü; HaberTürk Gazetesi’nden Esra Boğazlıyan Silivri’deki verimli tarım arazilerinin Kiptaş tarafından alınması haberleri ile “Behzat Miser Kent Haber Ödülü”nü; Hürriyet Gazetesi’nden Gülseven Özkan “Düşler Tarlası” haberi ile “Röportaj Ödülü”nü aldı. FOX TV’den Beril Oğuz “Sahte EtBalık Kurumu Satış Şubeleri” haberi ile “Televizyon Haber Ödülü”ne, Radyo Özgür’den Nergis Demirkaya “Özgür’de Güne Merhaba” haberi ile “Radyo Program Ödülü”ne; journo.com.tr’den Fırat Yeşilçınar “Devlet Er Sefter Taş’ın IŞİD tarafından yakıldığını kabul etti” haberi ile “İnternet Haber Ödülü”ne, İskenderun Ses Gazetesi’nden Akın Bodur “Su kaynağına OSB kararı” ve “Bezden çadırda sobayla ısınma” haberi ile “Yerel Basın Haber Ödülü”ne layık görüldü. Aslı Alpar ise “Karikatür Ödülü”ne layık görüldü. l ANKARA / Cumhuriyet Her işin başı hukuk güvencesi CHP’Lİ UTKU ÇAKIRÖZER TBMM’DE KONUŞTU CHP’nin gazeteci kökenli milletvekili Utku Çakırözer dünkü Meclis Genel Kurulu konuşmasında, “Gazeteciler, özgürlükleri öncelikle korunması gereken kişilerdir. Ama bizim ülkemizde aylarca, yıllarca hapisteler” dedi. Bugün görülecek Cumhuriyet davasına işaret eden Çakırözer, “Murat Sabuncu, Akın Atalay, Ahmet Şık 500 gündür tutuklu. Herkes biliyor ki hiçbir suçları yok. Silivri’de yine davaları var. Basın özgürlüğünün, demokrasinin temeli olduğuna inanan herkese tutuklu gazetecilere, milletvekilleriyle ve hak savuncuları ile dayanışma çağrısı yapıyorum” dedi. Çakırözer, “Her işin başı hukuk güvencesidir, adalettir. Basın özgürlüğünün, halkın haber alma özgürlüğünün; demokrasilerin, hukukun olmazsa olmaz koşulu olduğunu biliyoruz. Baskılara, sansüre, yasaklamalara, tutuklamalara ve cezalara hayır diyor, yarın duruşmaya çıkacak olan tutuklu Cumhuriyet Gazetesi çalışanları ve yazdıkları için cezaevlerine konulan gazeteciler için özgürlük istiyoruz” diye konuştu. Akademisyen Mehmet Altan’ın 531, gazeteci Şahin Alpay’ın da 585 gündür cezaevinde olduğunu söyleyen Çakırözer, “Alpay 74 yaşında, kronik 11 rahatsızlığı var. Son 2 ayda, cezaevinde iki kez anjiyo oldu. Hastane kapısında elleri kelepçeli saatlerce bekletildikten sonra ameliyata alındı. Kimse böyle insanlık dışı bir muameleyi hak etmiyor” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Hapiste olmalarıAGİT MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜ TEMSİLCİSİ HARLEM DESIR: kabul edilemez Gazetemize yönelik yargı sürecini yakından takip eden Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teş kilatı (AGİT) Medya Özgürlüğü Tem silcisi Harlem Désir, “Ahmet Şık, Mu rat Sabuncu ve Akın Atalay’ın hâlâ hapiste olması kabul edilemez” dedi. Davayı yakından takip etmeye devam edeceklerini belirten Désir, Cumhuri yet gazetesinin Türk demokrasi tari hindeki yerine işaret ederken, “Tutukluluğun korkunç etkile rini Cumhuriyet’ten ve bununla karşı karşıya kalan çalışanlarından daha iyi bilebilecek bir medya organı yok” di DUYGU GÜVENÇ ye konuştu. Gazeteciler Şahin Alpay ve Mehmet Altan ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararın uygu lanmamasını eleştiren Désir, AİHM’in 20 Mart’ta vereceği kararı uygulamanın Türkiye’nin taahhütleri arasın da yer aldığını anımsattı. Désir, gaze teci Deniz Yücel’in Almanya ile yapı lan görüşmelerin ardından serbest bı rakıldığına işaret etti. Désir, internet yayıncılığına yönelik torba yasada ön görülen düzenlemeleri de “büyük en dişe kaynağı” diyerek eleştirdi. Har lem Désir’in kritik duruşma öncesin de verdiği mesajlar şöyle: AİHM kararına uyulmalı: AİHM kararları anayasasına ve 19’ncu maddeye göre bağlayıcıdır. El bettte kararın ifade özgürlüğünü ve medya özgürlüğünü koruyacak yön de olmasını bekliyorum ama karar ne olursa olsun, dilerim ki Türkiye bu karara AK üyesi olarak ve Avru pa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne bağ lı bir ülke olarak uyacak. AK üye si olarak Türkiye’nin taahhütleri Anayasası’nın çok önemli bir maddesidir ve temel özgürlükler söz konu su olduğunda, bağlayıcıdır. Alarm veren gelişme: Mahkemelerin, bağlayıcı olan ve daha yüksek mahkeme tarafından veri len kararları uygulamayı reddetmesi Türkiye’de son aylarda gördüğümüz alarm veren gelişmelerden. Ben de bu nedenle Alpay ve Altan ile ilgili AYM kararına uyulmamasına dikkat çek tim. Bu AYM kararı çok önemliydi çünkü bireysel özgürlüklerin korunmasına ve 2 gazeteciyi hapiste tutma ya gerek olmadığına; hapis cezasının özgürlükler dikkate alındığında oran tısız olduğuna dayanıyordu. Bence, bu Türk Anayasası’nda, ifade ve basın özgürlüğünün korunması konu sunda çok açık hüküm olduğunu gös teriyor. Ve elbette, bireylerin özgür lüklerinin korunması söz konusu ol duğunda, hukukun üstünlüğüne say gı çerçevesinde, mahkemelerin da ha yüksek mahkemelerin kararlarına saygı göstermesi çok önemli. AYM kararında yanıt almadım: Türkiye’deki gazetecilerin durumunu, hükümet adına, düzenli olarak Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun dik katine getiriyorum; kimi zaman Deniz Yücel’in durumu ile ilgili kimi zaman insani durumla ilgili. Her zaman yanıt gelmiyor. Bizim Viyana’daki Türkiye Daimi Temsilcisiyle kesintisiz bir di yaloğumuz olmasına karşın AYM’nin kararına uyulmamasıyla ilgili bir yanıt almadım. AGİT’e taraf ülkelerin bana medya özgürlüğü temsilcisi ola rak, Türkiye’yi, ifade özgürlüğü ve ba sın özgürlüğünde taahhütlerini uygu lamada problem olduğunda uyarmak OHAL’i normal göremeyiz Bence insan haklarıyla ilgili temel özgürlükleri kısıtlayarak OHAL ilan etmek her zaman risklidir çünkü siz onu istisnai bir durum olarak sunar duğu bir durumu normal olarak göremeyiz. İşte bu nedenle bence, güvenlik tehdidi ve OHAL söz konusu olduğunda, güvenlik ile özgürlükler arasın sınız ama kimse OHAL’in ne zaman so da doğru bir denge sağlanmalı; temel na ereceğini bilmez. Güvenlik endişeleri yüksek düzeyde çok uzun süre devam edebilir ki bu da istisnai olarak sunulan durumun normale dönmesine özgürlüklere yönelik bir adım olmamalı. İfade özgürlüğü, serbest tartışma ortamı, medyada çoğulculuk, terörizm gibi güvenlik saldırılarına uğrayan neden olabilir. Ama biz binlerce kişinin bir toplumun direncini (esnekliğini) ar tutuklu olduğu, ki yüzden fazlasının gazeteci ol tırır. Bence, OHAL’e karşı çıkmak için bu kavramı tartışmalıyız. Darbe girişiminden ya da sınırdaki çatışmalar dan sonra, devletin bazı güvenlik ön lemleri almasını anlayabiliriz ama bunlar sadece güvenlik durumuyla ilgili olmalı; kamusal tartışma alanını, ifade özgürlüğünü, basında çoğulculu ğu kısıtlamanın gerekçesi olamaz ak sine alınacak önlemler vatandaşların özgürlüklerini korumak için olmalı. Özgür internet anahtar konumunda: Kısa süre önce Dışişleri ve Adalet bakanlarına torba yasadaki yeni düzenlemenin internet yayıncılığını etkileyeceğini ve internet yayıncılığına lisans alma zorunluluğu getireceğini belirten bir mektup yolladım. Bu bizim için büyük endişe kaynağı çünkü zaten 160 binin üzerinde internet adresi ve sitesi engellenmiş durumda ki bu da internet içeriğine yönelik çok bü yük bir kısıtlama. Umarım ki milletvekilleri benim ofisimin hazırladığı tavsiyeyi oylamadan önce incelerler. Çünkü özgür ve erişilen bir internete ulaşmak, ülkede gelecekte basın özgürlüğünü korumak ve ge liştirmek istiyorsanız Harlem Désir anahtar konumundadır. için verdiği görev çerçevesinde hareket ediyoruz; durumu iyileştirmek için çözüm üretmek ve yardımcı olmaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz. GAZETECİLERİ dışarda ziyaret etmek isterim: Türk makamlarıyla Türkiye’ye bir ziyaret yapmayı konuşuyorum ve bu ziyaret eğer onların haklarını korumaya ve durumlarını düzeltmeye yararlı olacaksa hapistekileri gazetecileri de kapsayabilir. Hapiste değil dışarda gazetecileri ziyaret etmek isterim. Türkiye’deki durumla ilgili müdahalemin ve Türk yetkililerle diyaloğumun amacı gazetecilerin serbest olmasını sağlamak, zira bugünlerde 150’den fazla gazeteci hapiste terörizmle ve darbe girişimine katılmakla suçlanıyor. Ama aslında onlar işlerini yaptıkları için hapiste. Bazıları son aylarda bırakıldı ancak Cumhuriyet gibi hâlâ davaları devam ediyor ama başkaları da var. Benim Türk yetkililere çağrım, durumu değiştirmeleri ve gazetecilerin hapisten çıkmasını sağlayacak kararın alınmasını sağlamaları. Deniz Yücel gibi bazı gazetecilerin serbest bırakılmasını memnuniyetle karşılıyorum ama o bir yıllık hapishane sürecinin 10 ayını tecritte geçirdi ve sonuçta Almanya ile yapılan görüşmelerin ardından bırakıldı ki bu da suçlamaların zorlama olduğunu, onu hapiste tutacak gerçek bir nedenin olmadığını gösteriyor. Bence gazeteciler diplomatik ilişkilerin dışında tutulmalı; ne güvenlik nedeniyle kınanmalı ne de güvenlik tehdidiyle. Terör üzerine yazmak ya da siyasi konularda görüşlerini dile getirmek, gazetecileri, haberlerdeki durumla ilgili suçlamak için sebep olamaz ve işte bu nedenle de Türkiye’de basın özgürlüğünün geleceğini test etmek için Cumhuriyet duruşması bizim için çok önemli. Herkes Cumhuriyet’in güçlü ve bağımsız olduğunu biliyor: Benim için Cumhuriyet ile konuşma fırsatı bulmak çok önemli. Cumhuriyet’in rolü, Türkiye’nin demokrasi ve medya hayatı için çok önemli. Benim bürom, cuma günü yapılacak duruşmayı tabii ki yakından takip edecek; tıpkı öncekileri de saat be saat takip ettiğimiz gibi. Tutukluluğun korkunç etkilerini Cumhuriyet’ten ve bununla karşı karşıya kalan çalışanlarından daha iyi bilebilecek bir medya organı yok. Cumhuriyet davası, benim bu göreve geldiğim hafta başladı ve odağımda yer aldı. Bu vesiyleyle bir kez daha vurgulamama izin verin gazeteci Ahmet Şık, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu and İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın hâlâ hapiste olması kabul edilemez. Sadece işlerini yaptıkları için 17 sanığın, 7 yıldan 42 yıla kadar hapis cezasıyla, yasadışı bir örgüte üye olmaksızın, yardımla yargılanması kabul edilemez. Türkiye’nin demokrasi tarihinde, herkes Cumhuriyet’in güçlü, bağımsız bir gazete olduğunu biliyor ve bu nedenle davayı dikkatle izleyeceğiz. Vatandaşlar özgürlükle korunur: Öncelikle Afrin operasyonu nedeniyle, askeri operasyona karşı görüşlerini dile getirdikleri için, yüzlerce kişinin saatlerce ya da günlerce gözaltına alınmasından çok endişeliyiz. Bizim vatandaşları özgürlükleriyle birlikte koruyan toplumlar inşa etmemiz gerek. Demokratik bir devleti kurmak tam da budur. İNSAN HAKLARI ÖRGÜTLERİNDEN ÇAĞRI: Derhal ve koşulsuz olarak bırakın Uluslararası insan hakları ve ifade özgürlüğü kuruluşları, bugün Silivri’de devam edilecek olan Cumhuriyet gazetesi davası öncesinde ortak açıklama yayımladı. Aralarında Uluslararası Af Örgütü, Article 19, Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Norveç Yazarlar Birliği, Uluslararası PEN, Norveç PEN ve Belçika PEN, Cumhuri yet gazetesi çalışanlarına ve gazetecilerinin yargılandığı davanın 6’ncı duruşmasını endişeyle izlemeye devam edeceklerini açıkladı. Uluslararası Af Örgütü Avrupa Direktörü Gauri van Gulik, “Bu dava, darbe girişiminden beri hukuk devletinin ve ifade özgürlüğünün giderek kötüye gitmesinin korkunç bir ilüstrasyonu haline geldi. Murat Sabuncu, Ahmet Şık ve Akın Atalay, asıl sız suçlamalarla bir yıldan fazladır tutuklu yargılanıyor ve suçlu olduklarını ıspatlayan tek bir güvenilir delil bile bulunmamaktadır. Bu davanın amacı, gazeteciliğin kendisini cezalandırmaktır” diye konuştu. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ise “Sabuncu, Şık ve Atalay’ın derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmasını talep etmeye devam ediyoruz” dedi. l Dış Haberler Çıkacaklar ve tekrar yazacaklar Bugün biz erkenden yola çıkacağız. Arkadaşlarımızı esir alan ve dışarıda kalanlara, bundan sonra nasıl bir basın istendiğini bu yolla anlatmaya çalışan iktidarın niyetini kayda geçirmek için. Büyük bir hukuksuzluğun karşısına arkadaşlarımızla birlikte dikilmek için. Biz bugün otobüslere, arabalara bineceğiz ve şehrin merkezinden 69 kilometre uzağa gideceğiz. Hapishanenin hemen bitişiğindeki buz gibi duruşma salonuna doğru giderken bindiğimiz araçların pencerelerinden uzun uzun dışarıya bakacağız. İçinden geçtiğimiz hayatları düşüneceğiz. Evlerinde televizyon seyreden, işlerine gitmek için hazırlanan, çocuklarına kahvaltı hazırlayan, hâlâ yatağında uyuyan ya da gece boyunca gözleri açık sırtüstü yatan onca insan... Bu ülkenin başına gelenlerin ve geleceklerin ne kadar farkındalar? Avrupa yakasının batı kısmında, 41 derece, 3 dakika kuzey paraleliyle, 28 derece, 20 dakika doğu meridyeninin kesiştiği noktada... Murat ve Akın on altı, Ahmet on beş aydır tam orada. Arkadaşlarımız... İktidarın “Yazılmasın” dediği şeyleri yazdıkları için. Susmadıkları için. Yılmadıkları için. Korkmadıkları için. Soru sordukları için. Gazetecilik yaptıkları için. Hapishanedeler. Peki, bunca zamandır bu ülke nerede? Aklın hangi evresinde? HHH Doğuda Büyükçekmece, kuzeyde Çatalca, kuzeybatıda Çerkezköy, güneyde Marmara Denizi. Tam ortasında Silivri Hapishanesi. Biz bugün Silivri’ye gideceğiz. Yol boyunca çirkinleşerek büyüyen bir şehrin yuttuğu eski kırlardan, eski dağlardan, eski ovalardan geçerken doğayla birlikte yiten ve itaatkâr kölelere dönüşen kalabalıkları düşüneceğiz. Yaşanan bunca şeyin içeridekilere ne öğrettiğini ve dışarıdakilere ne öğrettiğini merak edeceğiz. O uzun yol boyunca, konuşmadığımız ve pencereden dışarı baktığımız, suskun kaldığımız zamanlar geçmişi ve geleceği düşüneceğiz. Olmuşları ve olacakları. Umudu ve umutsuzluğu. Şuuru ve şuursuzluğu. Biz bugün upuzun bir yol gideceğiz ve yol boyunca derin derin iç çekeceğiz. Mahkemeden çıkacak kararla ilgili güzel düşler kurmaya çalışacağız. Bugün biz erkenden kalkacağız ve Silivri’ye doğru yola çıkacağız. Saçma sapan bir davanın altıncı duruşmasını nefeslerimizi tutarak izlemeye. Bütün dünyanın bildiği bir gerçeği, arkadaşlarımızın terör örgütleriyle hiçbir bağı olamayacağını bir kez daha tane tane anlatmaya. Hukuki değil, siyasi bir mesele olan tarihi bir davanın kaydını tutmaya. Bu kâbustan artık uyanmayı umarak. Akılla, mantıkla, sağduyuyla ve ısrarla. Bir kez daha gireceğiz o buz gibi duruşma salonuna. Aileler, gazeteciler, hukukçular, okurlar... Adalet için ısrar eden küçük ve inatçı bir kalabalık orada olacağız. Gazeteciliğin yargılandığı ve gazetecilerin esir alındığı bir duruşmayı daha kalbimiz çarpa çarpa ve içimizde dev bir itirazla izleyeceğiz. Jandarmaların arasında duran ve gözleri yine ışıklar saçan Ahmet’e, Akın’a, Murat’a uzaktan gülücükler göndereceğiz. Onların bizlerden daha sabırlı ve dayanıklı olan güçlü duruşları karşısında bir kez daha kendimize geleceğiz. Evet onlar... Bugün ya da yarın ama mutlaka... Çıkacaklar ve tekrar yazacaklar. Çıkacaklar ve tekrar yazacaklar. Çıkacaklar ve tekrar yazacaklar. YARKADAŞ, BERBEROĞLU’YLA GÖRÜŞTÜ Demir kapılar özgürlüğe açılsın CHP milletvekili Barış Yarkadaş, Maltepe Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nu ziyaret etti. Berberoğlu’nun 265 gündür haksız biçimde cezaevinde olduğunu söyleyen Yarkadaş, “Davadaki tüm suçlamalar çürüdü. Berberoğlu’nun casus olmadığı ve terör örgütü FETÖ ile hiçbir bağının bulunmadığını bizzat İstinaf Mahkemesi tespit etti. Peki o halde Berberoğlu neden tutuklu? Yeter artık; çürüyerek çöken bir dava yüzünden özgürlüğünü gasp ettiğiniz Berberoğlu’nu serbest bırakın” dedi. Cumhuriyet davasına da değinen Yarkadaş, “Gazeteci dostlarımız, tel tel dökülen bir dava yüzünden adeta bir intikam alınırcasına cezaevinde tutuluyorlar. Demir kapıların bu kez özgürlüğe açılmasını istiyoruz” diye konuştu. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle