19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 16 Mart 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN / ASLAN YILDIZ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN ‘Kaptan’a özgürlük haber 9 Gazetemiz İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın 502 gündür tutuklu bulunduğu Cumhuriyet davasının 7. duruşmasında bugün savcı mütalaasını açıklayacak Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu edildiği davanın 7. duruşması bu gün Silivri Cezaevi’nin karşısında ki duruşma salonunda görülecek. İcra Kurulu Başkanımız ve avukatı mız Akın Atalay’ın 502 gündür tu tuklu bulunduğu dava kapsamında bir önceki duruşmanın ara kararına istinaden savcı Hacı Hasan Bölükbaşı’nın esas hakkındaki mü talaasını açıklaması bekleniyor. İstanbul 27. Ağır CANAN COŞKUN Ceza Mahkemesi’nin yürüttüğü davanın 9 Mart’taki 6. duruş masında, heyet, yargılanan yazar ve yöneticilerimizin avukatlarının sa yısını 3 ile sınırladı. Mahkeme Baş kanı Abdurrahman Orkun Dağ, avu katlar konuşurken sık sık konuşma larını keserek, UYAP sisteminin sa at 19.00’a kadar çalışacağını, bu ne denle o vakte kadar duruşma yapa bileceğini söyledi. Dağ, yazar ve yö neticilerimizin avukatlarından Bah ri Belen’in sunduğu içinde daha ön ce çeşitli mahkemelerce verilen tahliye kararlarına ilişkin gaze te kupürlerinin yer aldığı dosya yı “Tahliye kararları örnekleri bi zi bağlamaz” diyerek kabul etme di. Belen’in sunmak istediği Ana yasa Mahkemesi’nin (AYM) hak ihlali kararlarını da kabul etme yen Dağ, AYM’nin Mehmet Altan ile ilgili hak ihlali kararına iliş kin konuşan Avukat Aynur Tuncel Yazgan’a da “Telkin ve tavsiyeniz için teşekkür ederiz ama biz o ko nuda karar verdik” dedi. Mahkemenin tanıkları Duruşmada, gazetemizin eski muhabirlerinden Leyla Tavşanoğlu, Aydınlık gazetesi eski yazarı Mehmet Faraç ve Cumhuriyet Vakfı davası ile ilgili Cumhurbaşkanlığı’na isimsiz ihbar dilekçesi gönderen Alev Coşkun’un avukatı Namık Kemal Boya tanık olarak dinlendi. Boya, savcılıktaki asılsız iddialarını sürdürdüğü sırada başkan Dağ, Cumhuriyet yöneticilerinin terör örgütlerinden talimat aldığına ilişkin bilgisi olup olmadığını sordu. Boya, bir bilgisinin olmadığını söyledi. Tanık Faraç da, yarım saat süren tanıklığı sırasında kendini anlattı. Duruşmadan çıktıktan sonra Twitter hesabından asılsız iddialarını sürdürdü ve duruşmada bunları belgeleriyle anlattığını iddia etti. Savunma tanıkları Mahkemenin tanıklarının dinlenmesinin ardından savunmanın talebiyle siyasetçi ve yazar Altan Öymen ile DİSK Genel Başkanı Kani Beko da tanık olarak dinlendi. Öymen, “Yöneltilen iddialar akıl alacak gibi değil. Cumhuriyet öncelikle Atatürk’e bağlıdır. 1924’ten beri zaman içinde çok şey olmuştur ama bu değişmemiştir” dedi. Beko da, şöyle konuştu: “Dün olduğu gibi bugün de ilkelerine sadık Cumhuriyet gazetesini takip ediyoruz. Bu ilkeleri savunduğu sürece okumaya devam edeceğiz. Cumhuriyet yayın hayatına başladığından bu yana ilkelerinden sapmayan bir gazetedir. Bugüne kadar böyle anladık, anlatmaya çalıştık. Çocuklarıma da aynı şeyi söylüyorum. Gazetede FETÖ’ye yakınlık gösteren bir yazar tanımıyorum. Yıllarca onları anlatan Uğur Mumcu’yu okumuştum. Cemaate övgü ile ilgili topluiğne kadar bir cümle okumadım, bilmiyorum.” Ek savunma hakkı Mahkeme başkanı Dağ, ara karar da Sabuncu’nun tahliyesini “Boğaz’ı görmeyi istiyormuş, gitsin görsün” sözleriyle, Şık’ın tahliyesini ise “So ner Yalçın dedi ki ‘Ahmet Şık’ın an nesi ermiştir, onu üzmeyin” söz leriyle duyurdu. Atalay’ın tutuk luluğun devamı ile ilgili de “Kap tan gemiyi en son terk eder” dedi. Dosyanın esas hakkındaki mü talaasını hazırlama sı için savcıya gönde rilmesine karar ve ren mahkeme, Ahmet Şık ve muhasebe çalı şanımız Emre İper’e örgüt propagan dası suçla masıyla ek savunma hakkı ve rilmesi AKIN ATALAY ne hükmetti. ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDEKİ ADALET NÖBETİ 50. KEZ TUTULDU Vedat ARIK ‘Diz çökmeyeceğiz’ Gazetemizin tutuklu İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın serbest bırakılması için ve haksız tutuklamalara karşı sürdürülen Adalet Nöbeti, 50. kez Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nin C Kapısı girişindeki Themis heykellerinin bulunduğu alanda tutuldu. Nöbete, geçen hafta tahliye olan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabiri Ahmet Şık da katıldı. Tiyatro sanatçısı Genco Erkal da Nâzım Hikmet’in “Vatan Haini” şiirini okudu. Murat Sabuncu, hep Adalet Nöbeti tutulan yeri hayal ettiklerini, ertesi günkü gazetede fotoğraflara yakından baktıklarını söyledi. Aslında Türkiye’nin demokrasi ve hukuk arayışının fotoğrafına baktıklarını dile getirerek, “Siz her hafta burada Akın Atalay’a ve bizlere bir nefes oldunuz. Sizin dayanışmanız biliyoruz ki sadece bizler için değildi; düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere tutuklu olan herkes için bu dayanışmayı gösterdiniz. Türkiye için de nefes kaynağısınız. Kimseyi ayırmadan herkes için hukuk istediniz. İyi ki varsınız, çok teşekkür ediyorum. İnşaallah yarın Akın Atalay’ı da oradan alacağız. Cumhuriyet gazetesinin ve bizlerin hukuk mü cadelesi, içeride düşüncesinden ötürü kim kaldıysa onlar çıkana kadar sürecek. Son kişi çıkana kadar bu nöbet ve duruş devam edecek” diye konuştu. Ahmet Şık ise “Devletten hukuku çıkardığınızda elinizde kalanın adına devlet değil çete denir. İşte böyle bir faşizm döneminin simgesi haline dönüşen Silivri Hapishanesi’ndeyken sesiniz bize güç veriyordu. Hapisteyken de özgürdük ki şimdi sadece serbest bırakıldık. Sesimiz adalet arayışında olan, hukukun üstünlüğüne olan inancını yitirmeyen, umutla bekleyen bütün insanlara mücadele gücü versin diye buradayız” dedi. Adaletin varlığıyla değil, yokluğuyla kendini gösterdiğini dile getiren Şık, şöyle devam etti: “Haksızlığa göz yummanın adaletsizliğe ve suça ortak olmak anlamına geldiğini bilen bizler, dilsiz şeytan olmayı reddetmeye devam edeceğiz. Yalanlarınız üzerine kurulu saltanatınız hakikatin ağırlığına dayanamayacak. Haksızlıkla, komployla, demokrasiyi boğmaya çalışanlara itiraz ettiği için hapsedilen son kişiyi de aramıza katana kadar susmayacağız. Gazetecilik yaptığımız için hapsedilmemize karar verenlere daha önce söylediklerimizi tekrarlayalım: Karanlığa teslim ol mayacağız. Boyun eğip diz çökmeyeceğiz. Görmeyenin gözü, duymayanın kulağı, konuşmayanın sesi olacağız.” Demirtaş ve Kaya’ya selam Avukat Sevin Şeker de 78 Dönemi Hukuk Fakültesi Öğrencileri adına bir konuşma yaptı. Şeker, “16 Mart 1978 günü Hukuk ve İktisat Fakültesi’nde okuyan bizler merkez binanın kapısından çıktığımızda önce bombalı, sonra da silahlı saldırıya uğradık ve 7 arkadaşımız şehit edilmiş, 41 arkadaşımız yaralanmıştır. Ve ne yazık ki bu katliamın sanıkları özgürce yaşamlarını sürdürdüğü halde bugün düşünen yazan, adalet isteyen bizler faşist güçlerce özgürlüğümüzden yoksun bırakılıyoruz” dedi. Avukat Kemal Aytaç da tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a selam göndererek “Görevden alınan Van belediye Başkanı avukat Bekir Kaya 1,5 yıldır Silivri cezaevinde. Avukat Selahattin Demirtaş ise 1.5 yıldır Edirne Cezaevi’nde tutuklular. Bu meslektaşlarımızla ilgili hukuksuz uygulamaları kınıyor son verilmesini istiyoruz” dedi. Nöbette önceki gün vefat eden avukat Kudret Yıldırım’da anıldı. l İSTANBUL / Cumhuriyet GAZETEMİZE DESTEK ZİYARETLERİ SÜRÜYOR DİNK DAVASI Teşhisini reddetti ‘Cumhuriyet hep demokrasi peşinde’ Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu ve muhabirimiz Ahmet Şık’ın tahliyesinin ardından, gazetemize dayanışma ziyaretleri sürüyor. DİSK Genel Başkanı Kani Beko ve politikacı Murat Karayalçın, Sabuncu’ya geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. DİSK Başkanı Beko, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu’nun da aralarında bulunduğu heyet, dün, gazetemizin Şişli’deki merkez binasına gelerek, Sabuncu’ya geçmiş olsun dileklerini iletti. Beko basın ve ifade özgürlüğünün anayasanın teminatı altında alınmasına rağmen Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının cezaevinde olmaları ve FETÖ ile ilişkilendirilmelerinin utanç verici olduğunu belirtti. Beko Cumhuriyet’i gençlik yıllarından bu yana okuduklarını belirterek, “Kurulduğu tarihten bu yana bu ülkenin bağımsız, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olmasını isteyen bir gazetedir. Cezaevindeki arkadaşlarımızın dik duruşlarından dolayı onları kutluyorum. ‘Kaptan’ının da bir an önce tahliye olmasını bekliyoruz. Cumhuriyet gazetesi içerisinde bugüne kadar yöneticilik yapan arkadaşlarımızın Türkiye işçi sınıfının dünyadaki hareketinin birer temsilcileri olduğunu hiçbir zaman unutmadık. Soma’da, Ermenek’te, Torunlar’da , Şirvan’da, grevlerde, yürüyüşlerde, mitinglerde Cumhuriyet hep yanımızda oldu. Dolayısıyla bugün de biz burada olmak istedik. Türkiye işçi sınıfı ve emek hareketi adına buradayız” dedi. ‘Yerel seçimler önemli’ Türkiye sosyal demokrat hareketinin önde gelen politikacılarından Murat Karayalçın ise ziyareti sırasında yaklaşan yerel seçimlerin CHP açısından önemine dikkat çekti ve sorunun sadece seçim kazanmaktan ibaret olmadığını, yerel yönetim kavramının da sosyal demokrat bir temel üzerinde tanımlanması gereğine işaret etti. Bu konuda kendi deneyimlerinden örnekler veren Karayalçın, “kent hükümetleri” diye çevrilebilecek bir kavramın dünyada yaygınlık kazandığını belirtti. Karayalçın, yerel seçimlerde elde edilecek seçim zaferlerinin 2019 cumhurbaşkanlığı seçimlerini de derinden etkileyeceği söyledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet CANAN COŞKUN Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davanın dünkü oturumunda sanıklar savunma yapmaya devam etti. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Yusuf Bozca savunma yaptı. İddianamede, Bozca’nın cinayet anını gören güvenlik kamera görüntülerinden İstanbul jandarma görevlilerini teşhis eden kişi olduğu belirtiliyordu. Bozca, savunmasında, “Savcı, sanki kesin bir teşhis yapmışım gibi bir ifade kullanmış. Orada andırıyor yazıyor. O görüntüyü bir an gördüm. Cezaevinden çıktıktan sonra inceleme fırsatı buldum. Hiçbiri İstanbul Jandarma’da görev yapan şahıslar değildir. Kimseyi ‘kesin bu’ diye teşhis etmedim. Bu teşhisi kabul etmiyorum” dedi. Bozca teşhisin avukat olmadan yaptırıldığını kaydederek, “Emniyet’tekiler o gece serbest kalabileceğimi söylemişlerdi. Oldukça cazip gelmişti” dedi. Sanıklardan dönemin İstanbul Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesi görevlilerinden Ecevit Emir de savunma yaptı. İddianamede, Emir’in cinayet günü Agos gazetesi önünde bulunan jandarma görevlilerinden biri olduğu iddia ediliyor. Emir, yöneltilen iddiaları reddetti. Dönemin İstanbul İl Jandarma görevlilerinden Emre Cingöz da, Dink cinayetiyle ilgisi olmadığını olay yeri görüntülerindeki kişinin kendisi olmadığını söyledi. Sanıklardan Mustafa Küçük ise, Alevi olduğunu belirterek FETÖ üyesi olduğu iddialarını reddetti. Küçük, “Gerçek failler saklanmaya çalışıyor” dedi. Bugün yine Silivri’de... Bugün yine Cumhuriyet davası var. Silivri’de... Yedinci celse. Cumhuriyet gazetesinin içeride kalan tek tutuklu sanığı Akın Atalay’ın da diğerleri gibi tutuksuz yargılanmak üzere tahliye olup olmayacağı gerginliğiyle geçecek bir yargılamada daha... Neden açıldığı belirsiz ama nereye varmaya çalışıldığı çok net bir hukuk garabetinin bir perdesini daha izleyeceğiz. Nefeslerimizi tutarak ve gözümüzü kulağımızı dört açarak. Yapılanın sadece gazetecilik olduğunu yine ısrarla anlatacağız. Tutuklu tutuksuz tüm sanıkların sadece gazeteci olduğunu defalarca vurgulayacağız. Gerçekleri yazmanın suç olamayacağını tane tane tekrarlayacağız. Bir kez daha. Bin kez daha. Tüm dünyanın bildiği bir gerçeği... üstüne basa basa. Aslında bir yılı aşkın bir süredir devam eden bu davadan bu süreçte çok şey öğrendik. Sonucu ne olursa olsun... o sonuçtan da çok şey öğreneceğiz. Ülkenin bugünkü tarihi, gerçek bilgilerle sil baştan yeniden yazılacağı zaman... Cumhuriyet davası o tarihin gerçek analizinin yapılabileceği verilerle dolu olacak. Sadece bu davaya bakarak... Bugün bu ülkenin başına gelenler en doğru şekilde anlaşılacak. Sanıklar ilk günden beri garip suçlamalar ve akılsız tanıklar karşısında hep dimdik durdular. Ve kendi bildikleri gerçeği savunmaktan bir an bile şaşmadılar. Gazeteciliğin ne olduğu sorusunu yanlı ve niyeti karanlık tanıklıklarla sorgulayan dava boyunca gazeteciliğin gerektirdiği sağduyuyla yılmadan, üşenmeden meselenin aslını hâkimlere ve savcıya anlattılar. Anlaşıldı mı? Hayır. Mahkemenin niyetinin meseleyi anlamak olmadığı açık. Mahkemenin niyetinin ne olduğu... O da açık. Ama her şeyin apaçık ortada olması illa haklı olanın kazanacağı, doğru olanın yapılacağı anlamına gelmiyor. Çünkü hukuk böyle olağanüstü zamanlarda kitaplarda yazdığı gibi objektif değil son derece sübjektif işliyor. Gelin görün ki tarih kayıt tutarken bu gerçekliği de çok net bir biçimde satırlarına ekliyor. Bugün yaşananlar yarın deşifre edildiğinde ortaya çıkacak olan hukuk, iktidar ve basın üçgeninde herkesin yeri belli. Ama hiç açılmamış olması gereken bir dava, kayda bile geçmeyecek değerde suçlamalar ve ayakları her daim yere basan savunmalar sonucunda çoktan beraat etmesi gereken sanıklar daha ne kadar bu mahkemenin kapısında sürünecekler belirsiz. HHH Gazeteci Fatih Polat, cezaevinden geçen hafta çıkan Murat Sabuncu’yla Evrensel’in internet televizyonu için yaptığı röportajın sonunda soruyor: “Bir gazetecinin öncelikleri ne olmalı?” “Aşk olmalı...” diyor Murat. “Zordur âşık olmak. İnsanın karnında hep kelebekler uçuşur. Ama aşkın acısı da vardır. Dikeni de vardır. Bu dikene katlanmaya hazır olmak gerekir.” Düşünün bir... Gazeteciliğin acısı nedir? Normalde acı çekmesi gerekenler gazetecilikle deşifre edilen karanlık meselelerin aktörleri olması gerekirken... Neden gazeteciler acı çeker? Ve bu mahkemede bugüne kadar yaşananlar iktidar için ne... Cumhuriyet için ne anlam ifade eder? Mumcu ve Dink Şişli’de yaşayacak Şişli Belediyesi, ilçedeki iki sokağın ismini Hrant Dink Sokağı ve Uğur Mumcu Sokağı olarak değiştirme kararı aldı. Karar İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nin onayına gönderildi. Şişli Belediye Meclisi, ilçedeki Işık Sokağı’nın isminin Uğur Mumcu, Samanyolu Sokağı’nın isminin ise Hrant Dink sokağı olarak değiştirilmesi kararı aldı. İlçe meclisinde alınan karar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nin onayına gönderildi. İBB Meclisi’nin onayı sonrasında her iki sokağın ismi resmi olarak değiştirilmiş olacak. İBB’nin sokak isimlerininde değiştirilmesi yönündeki talebi sonrasında bu konuda harekete geçtiklerini belirten Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, “Ülkemizin bu iki önemli aydınının, iki basın ve demokrasi şehidinin adını Şişli’de yaşatmak istedik. Hrant Dink ve Uğur Mumcu, demokrasi, toplumsal barış ve aydınlık Türkiye mücadelesine yazılarıyla, kitaplarıyla, araştırmalarıyla büyük katkılar sağladılar. Onlar, bu mücadelelerinden, kalemlerinden rahatsız olan karanlık odaklar tarafından katledilmiş olsalar da yaşamları boyunca savundukları değerlerle hafızalarımızda yaşamaya devam edecekler” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle