19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 16 Mart 2018 haber 8 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN ‘İhlal’e gerekçe rötarı Seçimi boykot, havlu atmaktır “S eçim ittifakı yasası” bazılarının sandığı gibi seçim hilelerini yasallaştırmıyor. Ama seçim güvenliğinin sağlanmasını zorlaştırarak devlet gücünü kontrol edenlerin seçimlerde hile yapmasını kolaylaştırıyor. Hile yapmayı kolaylaştıranların hile yapmasını zorlaştırmak da muhalefetin ve vatandaşın, demokrasiyi savunmak adına görevidir. Bu görevden kaçmak, yenilgiyi peşinen kabul etmekle özdeştir. Dolayısıyla boykot çağrısı yapmanın demokrasi bozgunculuğundan başka bir anlamı olmuyor. Yasa ne getiriyor, dedikleri gibi seçim hilelerini yasallaştırıyor mu bir bakalım: Oy zarflarının sandık kurulları tarafından da mühürlenmesi zorunluluğunun kaldırılması, oyları sahteleriyle değiştirmek isteyecek olanların yükünü hafifletiyor. Aynı binadaki seçmenlerin farklı sandık bölgelerine dağıtılmasına olanak vermek, mükerrer oy organizasyonlarının vatandaş ve muhalefet denetiminden kaçırılması olanağını artırıyor. Sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından tayin edilmesi, karar ve uygulamada devleti kontrol eden siyasi güce avantaj sağlıyor. Çünkü kamu görevlisi neticede devletin hizmetkârı, hukukun askıya alındığı bir ülkede bu durum kamu görevlisini, devlete hâkim gücün iradesine tabi ve suiistimaline açık hale getiriyor. Kolluk güçlerini lüzumu halinde sandık başına çağırma yetkisi geçmişte sandık kurulu başkanına, o olmazsa sandık kurulu üyelerine aitti; şimdi seçmene “ihbar” yoluyla kolluk gücünü çağırma hakkı tanınıyor. Bu da istismara kapı aralayan bir uygulama olacağından, seçim güvenliğini tehdit ediyor. Oy verme kabini standartlarının kaldırılması da istismara elverişli. Bazı ücra bölgelerde bu pekâlâ “gizli oy” ilkesinin ihlaline ortam hazırlayabilir. Bu düzenlemelerin hiçbiri, iktidarın seçimlerde yapabileceği yolsuzluk ve hileleri yasallaştırmıyor. Seçim hileleri hâlâ yasadışı ve gayri meşru. Sivil toplum, vatandaşlar ve muhalefet partileri istekli ve örgütlü bir çaba içine girerek seçim hilelerine karşı caydırıcı tedbirler alabilirler. “Seçim ittifakı yasası” muhalefeti bu vasıtadan tamamen mahrum etmeye yetmiyor. Sandık denetimi ve hileden caydırmanın tahkimi, daha yaratıcı çözümler geliştirip bunları daha azimli biçimde hayata geçirmeye bağlı. Bütün iş, oylar sayıldıktan sonra düzenlenen ıslak imzalı, mühürlü sandık sonuç tutanaklarının akıbetini ısrarla takibe bakar. Umutsuzluk ve yılgınlık yaymanın âlemi yok. Tam tersine bu ittifak yasası, iktidarın kendi kurduğu oyunda kaybetmekten ne kadar korktuğunun başlıca emaresidir. Aksi söz konusu olsaydı kendisini seçim ittifakına mecbur hisseder miydi? Yarını bilemeyiz ama bugünkü şartlarda boykot kararını alacak bir büyük parti iyi ki yok. Olsaydı, oylarının büyük kısmı muhtemelen diğer partiler arasında dağılırdı ve bu parti parlamentoya giremediğiyle kalırdı. Oyların mutlaka çalınacağı, bunun için yasal düzenlemelerin bile yapıldığı ve dolayısıyla iktidarın sandık yoluyla gitmeyeceği varsayımıyla seçimlerin boykot edilmesini savunanlar, başarılı olurlarsa bunun sonucunda sanırım bir meşruiyet krizi çıkacağını tasavvur ediyorlar. Mesele meşruiyet kriziyse, sandık başında ve sonrasında yapılmasını önleyemedikleri hileleri bulup teşhir ederek böyle bir krize vesile olmak daha akılcı bir yöntem olmaz mıydı? Hem bu arada sandıkta başarıyı yakalamak da mümkündür. Neden olmasın? “İttifak yasası” sadece AKP’nin MHP ve saire ile ittifakına imkân vermiyor ki... Özel bir yasa değil bu, her partiye açık. Misal sağ cenahtan: AKP’nin seçmen tabanında muhafazakâr olduğu halde kötü yönetimden ikrah getirmiş bir kesimin varlığı malum. Bu seçmen Saadet Partisi’ne yüzde 10’luk seçim barajını geçemeyeceği için oy vermez, teveccüh göstereceği başka bir parti bulamadığı için de döner yine tercihini AKP’den yana kullanırdı. Peki, Saadet Partisi ve İYİ Parti ittifak yaparsa ne olur? İkisi birden barajı geçer. Saadet Partisi oyunun tamamını AKP’den alır. Böylece AKP, MHP’yle ittifakın getirdiğinden belki de daha fazlasını Saadet’e kaybeder. Aynı formül iki partinin üzerinde anlaşacağı adaya bağlı olarak cumhurbaşkanı seçiminde de çalışır. Böylece AKP başkaları için hazırladığı ittifak tuzağına kendisi düşer. Bu sadece bir örnek. Dolayısıyla, siz yine de enseyi karartmayın. Gün demokrasiye sahip çıkmanın günüdür ve seçimleri boykot bunun yolu değildir. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, yazar Şahin Alpay’ın tutukluluğuna ilişkin 11 Ocak’ta verdiği hak ihlali kararının yerel mah keme tarafından uygulanmaması üze rine, kendisine yapılan ikinci başvu ruyu dün karara bağladı. Alpay’ın “ki şi hürriyeti ve güvenli ği” hakkının ihlal edil diğine hükmeden mah keme, gerekçe konusun da uzlaşamayınca kara ALİCAN ULUDAĞ rın açıklanmasını bugüne bıraktı. Kararın mahkemeye gönderil mesinden sonra Alpay’ın tahliye edil mesi bekleniyor. AYM’nin sürpriz bir şekilde tekrar devreye girmesin de Avrupa Konseyi (AK) Genel Sek reteri Thorbjorn Jagland’ın “AİHM, AYM’nin artık etkili bir iç hukuk yo lu olmadığı sonucuna varırsa bu dos yalar hakkında karar verir” açıkla masının etkili olduğu öğrenildi. AYM, gazeteci yazar Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın bireysel başvurula rını 11 Ocak’ta karara bağladı. Mahke me, iki yazarın tutuklanmalarını huku ka aykırı bularak, basın ve ifade hürri yeti ile kişi hürriyeti ve güvenliği hak larının ihlal edildiğine karar verdi. İs tanbul 13. ve 26. ağır ceza mahkeme leri ise “AYM’yi yetki gaspı yapmakla” Anayasa Mahkemesi, Alpay kararının uygulanmaması üzerine yapılan 2. başvuruda da ‘ihlal’ kararı verdi. Üyeler gerekçede anlaşamayınca açıklama bugüne kaldı suçladı, ihlal kara rını yok hükmün de saydı ve kara Şahin Alpay rı uygulamadı. İstanbul 26. Ağır Ce za Mahkemesi, 16 Şubat’ta Mehmet Al tan, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’a ağır laştırılmış müebbet hapis cezası verdi. 1 Mart’ta toplanan AİHM, Altan ve Alpay’ın haklarının ihlal edildiğine hükmetti. AİHM, kararını gerekçesiy le birlikte 20 Mart tarihinde açıklaya cağını duyurdu. Bunun üzerine hükü metin davaya bakışı değişti. 6 Mart’ta Yargıtay’ın kuruluş yıldönümü sem pozyumunda konuşan Cumhurbaşka nı Tayyip Erdoğan, “Herkes gibi biz de mahkemelerimizin kararlarına ne ticede uyuyoruz, uymaya da devam edeceğiz” mesajını verdi. Jagland uyardı Üç gün önce bir açıklama yapan AK Genel Sekreteri Jagland, AYM’ye bireysel başvuru hakkının çok önemli olduğunu belirterek, “AYM kararlarına saygı gösterilmezse bu mahkemeye ya pılan başvuruların tamamı doğrudan AİHM’ye gelir. AİHM, AYM’nin artık etkili bir iç hukuk yolu olmadığı sonucuna varırsa bu dosyalar hakkında karar verir” uyarısında bulundu. Tahliye beklentisi Jagland’ın açık uyarısının ardından Anayasa Mahkemesi, sürpriz bir şekilde Şahin Alpay’a ilişkin hak ihlalinin uygulanmaması olayını dün yapacağı toplantının gündemine aldı. “Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararının uygulanmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği” başvurusunu kabul eden AYM, bu yönde ihlal kararı verdi. Ancak mahkemenin üyelerinin, gerekçe konusunda anlaşamadığı, bu nedenle müzakerelere bugün devam edileceği öğrenildi. Üyelerin, başka bir hak konusunda da ihlal verip vermemeye ilişkin uzlaşamadıkları da bildirildi. Gerekçenin yazımının ardından kararın bugün açıklanması ve ihlal kararının sonuçlarının ortadan kaldırılması için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi bekle niyor. Yargı kulislerinde, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kez karara direnmeyeceği ve Alpay’ı tahliye edeceği beklentisi yüksek. Devre dışı kalma endişesi AYM’nin sürpriz bir şekilde devreye girmesinin arkasında AİHM’nin 20 Ocak’ta Altan/Alpay başvurularıyla ilgili verdiği hak ihlali kararının açıklanmasının yattığı dile getirildi. AİHM’nin ağır bir ihlal kararı açıklayarak, AYM’yi de “etkili bir iç hukuk yolu olmaktan çıkarma” riskine karşı Yüksek Mahkeme’nin devreye girdiği ifade edildi. Bu konuda “yürütmenin en tepesi”yle de görüş birliğine varıldığı iddia edildi. Kulislerde, AYM’nin Alpay’a ilişkin kararıyla konumunu korumak istediği belirtildi. AİHM’nin de sorunu, AYM tarafından çözülmesini istediği savunuldu. AYM’nin iç hukuk yolu olmaktan çıkarılması durumunda yurttaşlar, doğrudan AİHM’e başvurabilecek. AİHM’nin de binlerce başvurunun tekrar önüne gelmesinden endişe ettiği kaydedildi. l ANKARA GRECO UMUTSUZ Yargı artık daha bağımlı ‘ROBOSKİ’YE ADALET HİÇ GELMEYECEK’ Roboski’de 28 Aralık 2011’de 19’u çocuk 34 kişinin bombalanarak öldürülmesinin üzerinden 324 hafta geçti. Aileler her hafta olduğu gibi bu hafta da kaybettikleri yakınlarının mezarlarını ziyaret ettikten sonra yaptıkları açıklamayla adalet istedi. Roboskili aileler adına açıklamayı okuyan Veli Encü, “Roboski katliamının 500. gününde çoçuklarımızın ve kardeşlerimizin katledildiği yere karanfil bırakan bizlere sınır ihlali gerekçesiyle 3 bin lira idari para cezası verilmişti. Daha sonra yerel mahkeme 2014 yılında bu karara ilişkin beraat kararını açıkladı. Türkiye’deki adalet mekanizması ilk defa bizim lehimize bir karar vermişti ve bizler bu karardan dolayı şaşkındık. Fakat bu şaşkınlığımız çok sürmedi. 2017 yılında Yargıtay bu beraat kararını bozup Roboskili ailelerin yeniden yargılamasını talep etti. Artık şunu çok iyi anladık Roboski’ye adalet hiç gelmeyecek. İşte bu yüzden bizler haftanın her perşembe günü burada çocuklarımızın mezarları başında bir araya geliyoruz. Bu adaletsizliği ancak bizim haklı mücadelemiz yok edecektir” diye konuştu. ‘Orantılı güç ilkesi çiğnenmiştir’ ‘Valiliğin açıklaması görüntüyle çelişti’ Hatay Valiliği, 23 yaşındaki Güven Oğurol’un Samandağ ilçesinde “dur” ihtarına uymadığı iddiasıyla polis tarafından vurularak öldürülmesine ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, “12 Mart’ta saat 22.00 sıralarında Samandağ İlçesi Atatürk Mahallesi Filiz Sokak üzerinde bulunan uygulama noktasında görev yapan güvenlik birimlerince yaklaşan bir araca ‘dur’ ihtarında bulunulmuştur. Araç sürücüsünün dur ikazına uymayarak aracı, görevli personelin üzerine sürerek kaçmaya başlaması sonrasında ekipte görevli personel tarafından aracı durdurmak ve şüpheliyi yakalamak amacıyla önce havaya, daha sonra aracın lastiklerine doğru iki el ateş açılmak zorunda kalınmıştır” denildi. Olayın “kanunu yetki çerçevesinde geliştiği” ifadesinin yer aldığı açıklamada, “şüpheli şahıs ile ilgili yapılan araştırmada; değişik suçlardan toplam 19 suç kaydının olduğu, uyuşturucu ve hırsızlık suçlarından yakalama emri bulunduğu, ayrıca asker kaçağı olduğu anlaşılmıştır” denildi. Olayla ilgili soruşturmada gizlilik kararı verildiğini belirten Avukat Anıl Cevahir Can ise gazetemize yaptığı açıklamada, “Dosyada var olan kamera kaydıyla sayın valiliğe verilen bilgiler arasında çelişki var. Valilik makamına ya eksik ya yanlış bilgi aktırılmakta. Çünkü Filiz Sokak’taki uygulama noktası yok. Polislerin aracının yanından maktul geçip birkaç metre ileride durduktan sonra içerisinde 3 polisin oturur vaziyette bulunduğu araç maktülün aracını takip edip arkasına yanaşmakta ve biri silahlı üç polis inip maktulün aracının yanına gittileri an maktülün aracı haraket edip kaçmaya çalışıyor. O sırada arkasından ateş ediliyor. Araca çarpıp maktulün ölümüne neden olan kurşun bir yerden seken bir kurşun değil. Polis orantılı güç kullanmamıştır. Uyuşturucudan birden fazla sabıkası olduğu doğru. Polisin görevi yakalama kararını yerine getirip onu adalet önüne çıkarmaktır. Bilinçli ateş edip yaşam hakkını ihlal etmek değil. Orantılı güç ilkesi çiğnenmiştir” dedi. CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl tarafından yapılan açıklamada ise “Polisin görevi, suçluyu yaşam hakkını ihlal etmeden adalete teslim etmektir. ‘Dur’ ihtarına uymadığı için bir gencin öldürülmesi Türkiye’de yaşam hakkının kaybolduğunun en açık örneklerinden birisidir” denildi. l Yurt Haberleri DÖVDÜ, TEHDİT ETTİ, HÂLÂ SERBEST Mahkemeden ‘iyi yaptın’ kararı SEYHAN AVŞAR Sevgül C, imam nikâhlı eski eşi Maşallah Özkan’ın 13 yıl boyunca defalarca keserli, silahlı, bıçaklı saldırısına uğradı. Şikâyetçi oldu. Özkan hakkında ‘‘kasten yaralama”, “silahla tehdit” ve “ruhsatsız ateşli silah ile mermilerini bulundurmak” suçlarından dava açıldı. Tutuksuz yargılanan Özkan, mahkemenin koruma tedbirini defalarca ihlal etti. Tedbir kararına rağmen Sevgül C’nin kafasına silah dayayıp, sokak ortasında saçlarından tutup yerlerde sürükledi. Vücudunda çok sayıda yara ve darp izi olan Sevgül C., bir kez daha şikâyetçi oldu. Özkan, Emniyet’e ifade verdikten sonra yine serbest bırakıldı. Sevgül C.’nin çilesi bitmezken, sanık, avukatını da hedef aldı. Özkan, 6 Mart günü görülen duruşma öncesi adliye koridorunda üzerine yürüdüğü avukat Ekin Baltaş’a hakaret etti, tehditler savurdu. Avukata, “Fedai misin, avukat mısın ulan sen? PKK’li bir teröristsin sen, ikinize de gününüzü göstereceğim” diye saldırdı. Güvenlik görevlileri araya girdi. Sanık daha sonra da Baltaş’a tehdit mesajları yollamaya devam etti. Davanın karar duruşması dün görüldü. Tutuksuz sanık karar oturumuna katılmadı. Anadolu 8. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığa “silahla tehdit” suçundan 2 yıl 1 ay, “Kasten yaralama” suçundan 7 ay 15 gün, “Ruhsatsız silah taşıma” suçundan 10 ay hapis cezası, 500 TL de adli para cezası verdi. Sanığın tutuklanması yönündeki talepler kabul edilmedi. Avukat Baltaş, 2016’dan beri Maşallah Özkan ile mücadele ettiklerini söyleyerek, “Sanık, müvekkilime ve çocuklarına saldırdı. Bana tehdit mesajları iletti. Erkek adalet sistemi her zaman sanığı koruyor. Sanık bu aşamada hâlâ tutuksuz. Ama cezada erteleme olmaması umut verici” dedi. Özkan hakkında suç duyurusunda bulunan Baltaş, “Özkan, silah taşıyan, ruhsatsız tabancasına el konulmasına rağmen tekrar gidip tabanca alan ve suç işleme kararlığını açıkça belli eden biridir” dedi. Sanığın duruşmalarda ‘HDP’li olduğu için bu davayı takip ettiği’ iddiasında bulunduğuna dikkat çeken Baltaş, “Ne yazık ki, hâkim, bu kişiyi uyarma ihtiyacı dahi hissetmedi. Hem benim hem de müvekkilimin hayatı tehlikede. Tutuklanmadıkça daha da saldırgan oluyor. Bir avukatı tehdit edecek cesareti nereden buluyor?” DUYGU GÜVENÇ Türkiye, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’na (GRECO) verdiği sözleri yine tutmadı. GRECO’nun raporunda, yıllardır TBMM’de bekleyen siyasi etik yasa tasarısı yetersiz bulundu. İsmi ve yapısı değiştirilen Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan (HSYK) daha da geriye gittiğine dikkat çeken GRECO’nun raporunda “HSK, HSYK’den daha az bağımsız görünüyor” denildi. GRECO’nun Türkiye ile ilgili iki başlıkta hazırladığı raporlar dün yayımlandı. Türkiye’nin parlamento üyeleri, hâkimler ve savcılar açısından yolsuzlukla mücadele konusundaki 22 başlıktan sadece 2’sine uyum sağladığı belirtildi. Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele alanında adım atmamakta direttiği başlıklar şöyle: l Türkiye’nin vize karşılığında AB’ye taahhüt ettiği, ‘Siyasi Etik Yasa Taslağı’ GRECO tarafından yetersiz bulundu. 2012 yılından bu yana TBMM’de bekleyen taslağın, “hediyeleri”, “lobi firmaları ile temasları” ya da “varlık beyanını” kapsamadığına işaret edilen raporda, vekiller için etik alanda eğitime ihtiyaç olduğu vurgulandı. l GRECO, HSYK’den HSK’ye geçişte yapılan düzenleme ve stratejik planlamayı da yetersiz buldu. “Bu değişikliklerin ardından, yargı, öncesine kıyasla yürütme ve siyasi güçlerden daha az bağımsız gözükmektedir” denilen değerlendirmede, HSK üyelerinin Cumhurbaşkanı ve Meclis tarafından atandığı ancak hiçbirinin hâkim ve savcılar tarafından seçilmediğine işaret edildi. Bunun yargı bağımsızlığının temeli olan ‘kendi kendini yönetme’ ilkesine aykırı olduğu belirtildi. l Yasama sürecinde sivil toplum ile ilgili danışma sürecine yapısal bir temel olmadığı anımsatılırken, bunun sadece davetle gerçekleştiği belirtildi. l Torba yasaların arttığına da işaret edilen raporda, 2007’de yüzde 2 oranında olan torba yasanın 2011’de yüzde 6.3’e, 2015’te ise yüzde 9’a çıktığına dikkat çekildi. GRECO, “Bu endişe verici bir tırmanış” değerlendirmesini yaptı. l GRECO, vekillerin basit suçlarda dokunulmazlıklarının kaldırılmasını isterken, Türkiye’nin sunduğu raporda, terör ile bağlantılı olarak yüzlerce vekil hakkındaki fezlekenin sayıları sunuldu. Ancak GRECO, bunların Venedik Komisyonu tarafından da eleştirildiğini anımsattı ve “Bunun yolsuzlukla mücadeleyle ilgisi yok” diyerek yükümlülüklerin karşılanmadığını belirtti. l GRECO, Türkiye’nin yükümlülüklerine yönelik attığı adımları ‘küresel olarak yetersiz’ diye tanımladı. Şeffaflık vurgusu GRECO’nun Suç Haline Getirme başlığındaki raporunda ise Türkiye’nin bu konudaki 17 tavsiyeden 7’sini yerine getirdiği belirtildi ve Türkiye’nin 2012’de yeni bir yasal düzenleme hazırlanacağına dair söz verdiği anımsatıldı. “O zamandan beri, bu konuda hiç yeni bir bildirim olmadı” denilen raporda, partilerin finansmanında şeffaflık için Türkiye’ye etkili adım atma çağrısı yapıldı. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle