25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 11 Mart 2018 haber 4 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ / ASLAN YILDIZ TASARIM: İLKNUR FİLİZ Habere yeni darbe Efsane ‘gazeteci!’ Mata Harisıl adı olan Margaretha Geertul da Zelde, pek çok kişi için bir şey Aifade etmez ama, sanırım Mata Hari ismini duymayanımız yok gibidir. Ama, Birinci Dünya Savaşı sürerken, 1917’de çift taraflı casusluk yaptığı gerekçesiyle, ölüm cezasına çarptırılan baştan çıkarıcı dansözün “gazeteci!” olduğu da ilk kez Türkiye’de ileri sürülüyor olsa gerek. Zaten casus ile gazeteci kavramının birbirleriyle böylesine geçirgenleştiği, kavram kargaşasının doruk yaptığı bu ülkeden başka bir yerde de bu mümkün değildir. Ama Türkiye’de artık her şey olduğu gibi, bu da mümkün. Gazetecinin casus, casusun gazeteci olarak algılanacak derecede bu iki kavramın birbirlerine karışmaları Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararıyla sabit olmuştur. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Can Dündar’ı gizli kalması gereken bilgileri yayımlamaktan 5 yıl 10 ay hapis cezasına çarptıran yerel mahkeme kararını, “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasi veya askeri casusluk maksadıyla hüküm kurulması gerektiğini” belirterek bozmuştur. Karar kesinleştiğinde, iktidar göğsünü gere gere, Dündar’ın gazetecilikten değil, casusluktan cezaya çarptırıldığını ileri sürebilecektir. HHH Aynı olaylardan dolayı eski gazeteci halen CHP milletvekili olan Enis Berberoğlu, 14 Haziran 2017’den beri casusluk suçundan tutukludur. İktidarın, MİT TIR’ları ile bir kısım teröristlere silah ve malzeme sevkıyatı yaptığı dünya âlemin malumu, bir devlet sırrıdır. Üstelik de dava konusu edilen haberden önce de başka bir yayın organı tarafından açıklanmış bulunmaktadır. Bu durumda, casusluk suçunun unsurlarının oluşmamasına karşın, iktidara, yandaş medyasına ve onların görüşlerine duyarlı kimi çevrelere göre, Can Dündar da Enis Berberoğlu da casustur. Can Dündar ile Enis Berberoğlu’nun hiçbir hukuki dayanağı olmadığı halde casuslukla suçlandığı bir ülkede, Mata Hari, Çiçero, Kim Philby gibi geçmişin önde gelen casuslarını da tarihin ünlü gazetecileri arasında saymak neden yadırgansın ki? Gazeteciye casus, casusa gazeteci denmesinde artık yadırgatıcı bir yan görmeyenler, daha önce yayımlanmış, herkesin malumu bir haberi devlet sırrı sayan hukuk algısını da yadırgamayacaklardır. Zaten bir süredir, ülkemizde yargıdan sadır olan kararlara hukuken akıl erdirilememesinin de yadırgatıcı bir yanı yoktur. HHH Yurtdışındayken hakkındaki arama kararını öğrenir öğrenmez yurda dönerek teslim olan Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın bütün tanıklar dinlendikten, bütün deliller toplandıktan sonra, 495 günlük tutukluluğunun devamına karar veren İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ’ın bu karar ile ilgili olarak açıkladığı “kaptanlar gemiyi en son terk eder” gerekçesi şimdiye kadar dünyanın hiçbir yerinde emsaline rastlanmayan bir “hukuki gerekçe”dir. Ama bu duruşmada hukuk aramak beyhudedir. Akın Atalay, Murat Sabuncu ve Ahmet Şık’ın zaten bu kadar zaman tutuklu kalmalarının hukuki gerekçeleri yoktu ki tahliyelerinin hukuki bir anlamı olabilsin. Bu davada, tahliyeler de tutukluluk hallerinin devamı ile aynı kararda yer aldıklarından hukuksuzluk ile maluldü zaten. Başka türlüsü de mümkün değildir, bir karar aynı zamanda hem hukuka uygun, hem de hukuka aykırı olabilir mi? Neyse işin hukuk tarafını bırakalım bir yana da, biz yine “casus”lara dönelim. Türkiye’de gazetecilere casus muamelesi çekildiğine göre, casuslara da gazeteci muamelesi yapılmasını doğal karşılamak gerek. Bu durumda, kendilerine normal ülkelerde gazetecilere tanınmış güvencelerin de uygulanacağı Türkiye casuslar için cennet olacaktır. Casuslar, gazeteciye casus, casusa gazeteci gibi davranılan başka diyar bulamazsınız, haberiniz olsun! CHP’li Akkuş: Sonuçlarla oynanırsa sokağa çıkacağız CHP Bursa İl Başkanı Hüseyin Akkuş ve İl Yönetim Kurulu üyeleri, TMMOB bileşenleri ve Bursa Barosu’nu ziyaret ederek sandık güvenliği ve aday belirlemeyle ilgili görüşme yaptı. Akkuş, “Hayır bileşenleri olarak 16 Nisan referandumunda sandıklara sahip çıkamadık. Ama biz bir ekip kuracağız. 17 ilçeden gelecek tüm sonuçları sandık bazlı olarak takip edeceğiz.Eğer sonuçlarda öndeysek ve yine kaybetmiş gibi gösteriliyorsa sokağa çıkacağız. Bursa Nutku’na döneceğiz” diye konuştu. Akkuş, önümüzdeki süreçte bir çalıştay planladıklarını ifade ederek, “Eşimizin dostumuzun belediye başkanı ya da meclis üyesi olmasını istemiyoruz. O yüzden bu çalıştaylara Bursa ile ilgili sözü olan arkadaşları bekliyoruz” dedi. Bursa Barosu Başkanı Gürkan Altun, “Sandıklarla ilgili olumsuz bir söz yayıldığında hepimiz pes edip dönüyoruz. 16 Nisan’da da böyle oldu. Ama 2019’da buna izin vermemeliyiz” dedi. l BURSA/Cumhuriyet Yargıtay, anlaşma şartını kaldırdı. Artık devlet sırrı kapsamında olan haberi karşı bir devlet aleyhte kullanırsa gazeteciler casuslukla suçlanacak Yargıtay 16. Ceza Dairesi, gazetemizin eski Genel Yayın Yönet meni Can Dündar’ın cezası nı bozarak hükmün “casusluk tan” verilmesi yönündeki ka rarının gerekçe si basın özgür lüğüne yeni teh ALİCAN ULUDAĞ ditlerin yolunu açtı. Daha önceki kararlarında “casusluk suçu” için aradığı “lehine casusluk yapılan dev let ile bir anlaşma” şartını kal dıran Yargıtay, “Böyle bir un surun suçun oluşması için ge rekli kabul edilmesi, ispatı ne redeyse imkânsız olması ne deniyle bu tür suçların yaptı rımsız kalması sonucunu do ğuracaktır” dedi. Yargıtay’ın bu gerekçesi sonrasında ar tık devlet sırrı niteliğinde ya pılan bir haberi başka bir dev let Türkiye aleyhinde kullanır sa sorumlu gazeteciler “casus luk” suçlamasıyla karşı kar şıya kalacak. Diğer yandan Yargıtay’ın Can Dündar’ın “bu belgeyi kimden temin ettiği nin belli olmadığını” kaydet mesi de tutuklu CHP milletve kili Enis Berberoğlu’na verilen cezayı boşa düşürdü. Yargıtay 16. Ceza Daire HUKUKTAKİ KESİNLİK İLKESİ İHLAL EDİLDİ Kararda, Cumhuriyet’ten önce Aydınlık gazetesinin 21 Ocak 2014 tarihinde “İşte TIR’daki cephane” başlığıyla yaptığı haberle olayın sır vasfını kaybetmediği öne sürüldü. Kararda, “Cumhuriyet gazetesinde sanıklar tarafından yapılan haberde önceden yayımlanan haberlere atıf yapılmadığı gibi tamamen farklı nitelikte ve faaliyetle ilgili tüm ayrıntıları içeren, kaynağından edinildiği intibasını uyardıran bilgi ve belgelere yer verildiği anlaşılmaktadır” denildi. Kararda Yargıtay’ın “kaynağından edinildiği intibasını uyardıran” diyerek hukuktaki kesinlik ilkesini ihlal etmesi dikkat çekti. Herkes tarafından bilinen şeylerin sırrın konusu olamayacağı belirtilen kararda, “Ancak, herkes tarafından öğrenildiğini kabul etmek için bu bilginin esa sının, ruhunun kesin surette öğrenilmiş olması gerekmektedir. Ancak rivayet, tahmin, şayia gibi hususlar bilginin sır olma vasfını ortadan kaldırmayacağı gibi daha önce kısmen açıklansa ya da yayına konu olsa da, kapsam ve niteliği itibariyle devletin güvenliği veya siyasal yararlarını koruma kabiliyetini muhafaza eden bir bilginin temini de bu suçlara vücut verir” dendi. si, MİT TIR’ları haberleri nedeniyle “Gizli belge ve bilgileri açıklamak” suçundan Can Dündar’a verilen 5 yıl 10 ay hapis cezasını bozarken, Dündar’a 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası öngören “gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etme” suçundan hüküm kurulması gerektiğine karar vermişti. Kararın Can Dündar yönünden açıklanan gerekçeleri, yalnızca bu davada değil, benzer başka gazetecilik faaliyetlerini “hukuka aykırı” nedenlerle sınırlandıracak nitelikte. Anlaşma şartı vardı Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nden önce terör suçlarına bakan Yargıtay 9. Ce za Dairesi, 18 Haziran 2014’te verdiği bir kararda “siyasal veya askeri casusluk suçunun” oluşabilmesi için sıraladığı 8 şart içinde casusluk konusu belge ve bilgilerin; “lehine casusluk yapılan devlet ile bir anlaşma kapsamında temin edilmesi” amacını da saymıştı. ‘Karşı devlet’ vurgusu Kararda, bu yeni içtihat üzerinden Can Dündar’a yönelik “casusluk” suçlaması şöyle oluşturuldu: “19 Ocak 2014 tarihinde meydana gelen olay ile irtibatlı haberlerin güncelliğini kaybetmesinden yaklaşık 16 ay sonra, Suriye’de yaşanan terör olaylarının milli güvenlik için oluşturduğu cid di ve yakın tehdidin devam ettiği, bu ülkeyle yaşanan gerginliğin sürdüğü ve uluslararası arenaya taşındığı bir süreçte, siyasi iktidarı gerek iç kamuoyunda gerekse uluslararası alanda teröre destek veren bir ülke konumuna düşürmek ve adeta anılan ülkenin soyut iddialarına sözde delil yetiştirmek ve bu yöndeki faaliyetleri engellemek amacıyla, Cumhuriyet gazetesinin 29 Mayıs 2015 tarihli davaya konu haberi dünya kamuoyuna da hitap ederek farklı ve çarpıtıcı bir üslüpla yayımlayıp ortaya dökmesinden hemen sonra, doğrudan bu yayıma atıf yapılarak Suriye Arap Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler Daimi Temsilci liği tarafından, Güvenlik Konseyi Başkanı ve Genel Sekreterine 5 Haziran 2015 tarihli Türkiye Cumhuriyeti hükümetini şikâyet eden özdeş mektup sunduğunun da anlaşılması karşısında; casusluğu talep eden arasında bu bilgi ve belgelerin karşı tarafa aktarılmasına yönelik anlaşmanın bulunmasının şart olmadığı, açıklanan bilgilerin anılan ülke temsilcilerine ulaştığı da gözetildiğinde sanığın niteliği gereği devlet sırrı olan bilgileri, casusluk maksadıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti zararına, Suriye Devletinin yararına temin edip açıkladığı sonucuna varılmıştır.” Mektup dosyada yok Can Dündar ve Erdem Gül davasının dosyasında, Suriye’nin BM Daimi Temsilciliği tarafından Güvenlik Konseyi Başkanı ve Genel Sekreterine gönderilen mektup yer almıyordu. Buna rağmen sadece dosyaya göre olayı incelemesi gereken Yargıtay’ın dosyaya ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı MİT TIR’ları savcıları dosyasından bu mektubu alıp, kararına gerekçe yapması soru işaretine neden oldu. l ANKARA İmza koşulu 64’e indiCHP’nin 19. Olağanüstü Tüzük Kurultayı’nın ikinci gününde maddelerin tek tek oylanması yapıldı. CHP’nin tüzük kurultayında, “aktifpasif üyelik” oylamadan geçemezken “2 genel seçim kaybeden görevi bıraksın” önerisi reddedildi. Genel başkan adaylığı için yüzde 10 imza koşulu yüzde 5’e indi İKLİM ÖNGEL CHP’nin 19. Olağanüstü Tüzük Kurultayı’nda, ikinci gün maddelerin tek tek oylanmasına geçildi. Maddeler üzerine görüşmelerde ilk tartışma üyeler arasında “aktifpasif” ayrımı getiren üyeliğin yeniden düzenlenmesine ilişkin maddede oldu. Bu madde salt çoğunluk yakalanamadığı için kabul edilmezken, tüzükte üyelik düzenlemesi yapan bölüm sona bırakıldı. Muharrem İnce ekibinin verdiği “2 kez genel seçim kaybeden genel başkanın görevi bırakması” önerisi de delegelerin ezici bir çoğunluğuyla reddedilirken genel başkan adaylığı için yüzde 10 olan imza koşulu yüzde 5’e indi. CHP’nin Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen Tüzük Kurultayı’nın ikinci günü sabah saatlerinde, üçüncü maddenin oylanmasıyla başladı. Edinilen bilgiye göre; ilk günkü görüşmelerin ardından muhalif milletvekilleri Meclis’te toplandı. Milletvekilleri, itiraz edecekleri maddeleri ve hangi maddelerde önerge verileceğini masaya yatırdı. İlk itiraz Tüzük Kurultayı’nda ilk itiraz taslak tüzüğün dördüncü maddesinde yer alan ve üyelik sistemini yeniden düzenleyen maddeye ilişkin oldu. Maddeyle üyeler “üye” ve “destekçi üye” olarak ayrılmış, parti çalışmalarına etkin katılanların, aidatlarını ödeyenlerin “üye”, partiye gönül bağı ila bağlı olanların da “destekçi üye” olmaları öngörülmüştü. Maddenin muhalefet açısından en çok ÖNSEÇİM TARTIŞMASI CHP’nin Tüzük Kurultayı’nın ikinci gününde en büyük tartışmalar milletvekili adaylarının belirlenmesine ilişkin 52’inci maddede yaşandı. Muhalifler, Siyasi Partiler Yasası’na göre yüzde 5’lik merkez yoklaması dışında bütün milletvekili adaylarının önseçimle belirlenmesi için önerge verdi. Bu önengenin oylaması sırasında tartışma çıktı. “Önseçim” diye bağıran partililer, divan başkanlığına kartlarını bırakarak oylamayı protesto etti. Bu tartışmaların ardından görüşmelere uzun süre ara verildi. Kurultay uzun aranın ardından yeniden toplandı. Oylamada, yüzde 5 dışında her yerde oylama yapılmasına ilişkin önerge kabul edilmedi. Önergenin oylanmasının ve reddedilmesinin ardından milletvekili adaylarının belirlenmesine ilişkin madde kabul edildi. tartışılan hükmü ise destekçi üyelerin seçme ve seçilme hakkına sahip olmamasıydı. Oylamada madde, salt çoğunluk yakalanamayınca kabul edilmedi. Maddenin kabul edilmemesiyle görüşmelere bir saat ara verildi. Arada ne yapılması gerektiğini tartışan tüzük komisyonu, üyelikle ilgili 4’ten 10. maddeye kadar olan “2. Bölüm”ün tamamen atlanmasına, tüzüğün tüm maddelerinin görüşülmesinin tamamlanmasının ardından üyelikle ilgili düzenlemenin tekrar görüşülmesine karar verildi. Tüzük taslağının “Genel Başkan” başlıklı 19. maddesinde Muharrem İnce ekibi, 2 kez üst üste genel seçim kaybeden genel başkanın, genel başkanlığının düşmesine ilişkin önerge verdi. Ancak önerge, 102 kabul oyunda kalarak reddedildi. Bu görüşü daha önce Muharrem İnce 36. Olağan Kurultay’da yaptığı konuşma sırasında “Genel başkanın nasıl geleceği belli, nasıl gideceği belli değil” diyerek dile getirmişti. Milletvekilleri Selin Sayek Böke ve İlhan Cihaner’in aralarında buluduğu ekip “Gele cek İçin Tüzük” başlığıyla alternatif tüzük bir hazırlamış ve delgelere dağıtmıştı. Toplamda 26 önerge veren ekibin de önergelerinden 20’sini geri çektiği öğrenildi. Tüzüğün “Kurultayda seçimler” başlığında genel başkan adayı olmak için gereken yüzde 10 imza koşulu, ortak önerge ile yüzde 5’e indi. Kılıçdaroğlu’nun da desteklediği önergenin kabulüyle, genel başkan adaylığı için gereken 127 imza sayısı, 64 olarak yarı yarıya düşürüldü. Eski Genel Başkan Deniz Baykal döneminde yüzde 20 olan imza koşulu, Kılıçdaroğlu döneminde önce yüzde 10’a, son şekliyle de yüzde 5’e inmiş oldu. PM 60’ta kaldı Tüzükte Parti Meclisi’ni düzenleyen maddelerin oylamasına geçildiğinde, muhalefet 60 kişilik PM’nin 80’e çıkmasına ilişkin önerge verdi. Bu önerge de delegenin çoğunluğunun oyuyla reddedilirken tüzükte PM üyeliğinin 60 olarak kalması karara bağlandı. İlk taslak tüzükte yer alan MYK’de genel sekreter ile hukuk, mali, örgütlenme ve yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcıları dışında kalan MYK üyelerinin PM’den seçimle gelmesi öngörülüyordu. Ancak bu hüküm “Seçim üzerine seçim“ ve “PM’de rekabet” denilerek eleştirilmişti. Son taslakta ise bu madde yine eskiden olduğu şekliyle değiştirilmişti. Madde bu haliyle kabul edildi. Buna göre, genel başkanın MYK’nin sayı, görev alanları ve isimleri belirleme hakkı olacak. l ANKARA Kılıçdaroğlu: asLolan önseÇim Tüzüğün tümünün kabul edilmesinin ardından teşekkür konuşması yapan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kavgaya neden olan önseçim konusunda, delegelere garanti vererek, “Tüzüğümüze göre aslolan ön seçimdir. Ben milletvekili belirleme meraklısı değilim. Ben kendim de, MYK üyelerimiz de önseçime gireceğiz. Ancak illerde seçmen dengesini gözetmemiz gerekiyor. Dünyanın en zor işi merkez yoklamasıdır. Partiye önseçim kültürünü yerleştirdik mi bunu kimse kaldıramaz. Benden sonraki genel başkanlar da kaldıramaz. Kimse bizden kontenjan adaylığı beklemesin” dedi. Gerginliklerin kendisini üzdüğünü belirten Kılıçdaroğlu “Tartışmaları burada bitirmemiz lazım. 2019 için daha çok çalışacağız. Türkiye’yi o diktatörden kurtaracağız. Söz veriyorum” dedi. Kaftancıoğlu’ndan: ‘büzük’ çıkışı ‘Mustafa Kemal’in yoldaşladıyız’ sözleriye tepki çeken CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da kurultaya damgasını vuran isimlerden oldu. Kaftancıoğlu, “Sol gövdenin verdiği önergelere evet oyu verdim. Kabul edilmedi. Tüzük konusunda eleştirilerim var, terbiyesizlik yapmak istemiyorum. Ben bu tüzüğe Can Baba’nın gözüyle bakıyorum” dedi. Şair Can Yücel 80 öncesi dönemde bir TİP kongresinde tüzük tartışmalarına “bizim tüzük şöyle, bizim tüzük böyle... bu ülkede ‘sosyalist’ olmak için tüzük değil büzük lazım büzük” dediği belirtiliyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle