26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 11 Mart 2018 12 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY ‘Erkeklik küçülebilen bir şeydir!’ Bu hafta pek bir keyifliyim; az şey mi OHAL filan dinlemeden yapılan 8 Mart kadın yürüyüşü acayip umut verici ve görkemliydi, ayrıca gazetemizin iki cefakâr ve fedakâr çalışanını ejderhaların ağzından alıverdik. Ahmet Şık ve Murat Sabuncu, hoş geldiniz! Öyleyse biraz dalgamızı geçebiliriz. Kadın yürüyüşündeki bir pankart beni çok neşelendirdi: “Erkeklik Küçülebilen Bir Şeydir!” Öyleyse başlayalım. Ülkemizde erkekler dünyanın en kalabalık erkek örgütünü kurabilirler! “Kızışmış Erkekler Örgütü!” Ve onları tek bir slogan birleştirebilir: KADINLARA ÖLÜM! Bakmayın siz onların arada “cennet anaların ayaklarının altındadır” diye büyük sözler söylemelerine, büyük çoğunluk için kadın: Şeytanın dünyada dolaşan suretidir ve öldürülmesi caizdir! Kendi cinsel isteklerinin doğanın bir armağanı olduğunu, bilinçleriyle kavrayamadıklarından ve kızışmalarını örgütleyemediklerinden, sürekli ereksiyon halinde dolaşan bir erkeklik organıyla başları beladadır. Bu belanın kendileriyle değil de karşı cinsle ilgili olduğuna canı gönülden inanmışlardır. Bu nedenle, sözde din âlimleri ikide bir önemli beyanatlar verirler. “Üç yaşındaki bir kız babasının yanına donuyla çıkamaz!”, “Kızının kızlığını bozan baba af diliyorsa, anne ve kız çocuğu bunu affetmek zorundadır!”, “Erkek anasının diz kapağını görürse günaha girer!”, “Hamile kadınların gebeliklerini göstererek dolaşmaları yasaklanmalıdır, çünkü onun durumu çevredeki erkeklerin cinsel ilişkiyi anımsayıp ereksiyon olmasına neden olur!” Şimdi devam edelim, sadece din bilgini geçinen zevat mı, hâkimlerimizin, savcılarımızın büyük çoğunluğu bu örgütün gönüllü üyeleridir. Nasıl mı? Üç yaşındaki bir kız çocuğuna adam anal yoldan tecavüz eder, hâkim ne yapar, kendi yargısını kullanır, hele bir de adam mahkemeye kravatıyla gelmiş, el etek öper gibi hâkime bakıyorsa, ceza hemen üçte iki indirilir. İki yıl sonra adam başka bir üç yaşındaki kıza anal yoldan tecavüz etsin diye dışarı çıkar. Kadın yolda giderken tecavüze uğramıştır, hâkimin ya da savcının kafasındaki önyargı “kadının mutlaka kuyruk salladığına” dairdir. Ceza indirimi hemen uygulanır. Şaşırdınız mı? Çünkü bu ülkede ve de pek çok İslam ülkesinde cinsel eğitim dersi tümüyle günah sayıldığından, erkeklerin ilk cinsel ilişkileri ya hayvanlarla ya da genelevdeki seks işçileriyledir. Erkek bu durumdan içten içe utanır. Çoğu zaman kendini lanetler ama bir süre sonra bu laneti her şeyden sorumlu tuttuğu kadınlara yönelir. Onların yok olmasını ister. Görmemek ister ama öylesine bilgisizdir ki, görmese de, hormonları ona cinselliği hatırlatıp durur. İşe giden bir adamın birdenbire celallenip şortlu kadına vurması, kızışma nedeniyle kadını suçladığı içindir. Gebe bir kadına saldırmak ise daha patolojik bir olgu olarak karşımıza çıkar! Şu şeytan ne menem bir şeydir ki, hamile bir kadın kılığında erkekleri baştan çıkarmaya çalışmaktadır. Öyleyse hem kadının hem de doğuracağı yeni şeytanın ölmesi gerekmektedir! Biraz da esnaftan söz edelim. Bunlar mahallenin namusunu korumaya pek bir meraklıdırlar. Bu nedenle Kızışmış Erkekler Örgütü’nün vurucu gücünü oluştururlar. Mahallenin kızı bir oğlanla mı eve geldi, hem oğlan yandı hem kız! Ne yan tarafa dul bir kadın mı taşınmış, gitti mahallenin namusu ama akşamları evin önünden şöyle bir geçsek belli mi olur kapıyı açar. Karı dul ya! Bilim insanları erkek saldırganlığı için yüzlerce cilt dolduran derin analizler yapabilirler, yapsınlar ama cinselliğin keyfine varmayı yasaklayan bir eğitim ve ülke kültüründe kızışmış erkeklerin vahşeti bitmez! Oysa erkek milleti, erkekliğin küçülebilir bir şey olduğunu bir kavrasa hem kendi rahat edecek hem partneri ve ülke daha mutlu insanların keyifle gezindiği bir yurt parçası olacak. 11 MART 2018 SAYI: 33758 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:52 05:37 06:02 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:16 13:20 16:35 07:00 13:05 16:20 07:22 13:28 16:44 Akşam 19:12 18:57 19:21 Yatsı 20:31 20:15 20:37 Ahmet Şık ve Murat Sabuncu’nun bu sabah evlerinde uyandıklarını, sofraya sevdikleriyle oturduklarını düşünmek, çok güzel bir duygu. Adalet yerini bulmadı, ama hiç olmazsa yeniden aramızdalar. Bu sabah hava daha hafif, soluk almak daha kolay. Hoş geldiniz, geçmiş olsun, bir daha olmasın arkadaşlar! HHH İran’daki din devleti zamanını doldurdu ve molla rejiminin kısa, orta ya da uzun vadede kaçınılmaz sona yaklaştığı, artık belli. Mollaların iktidara gelişini, komünistler başta Şah’ı devirmek için kendilerine el veren ve şeriatı kabullenmeyenleri idam, hapis ve işkenceyle yok ettikleri tarihi bizzat yaşadım. Sonlarını da görecek kadar yaşamak istiyorum! Çünkü İran, şeriatçı devrimini Müslüman ülkelerin hepsine ihraç etmeye kalktı. Büyük ölçüde başardı da... İran’ın Ortadoğu ülkelerinde ve Türkiye’de kurup beslediği Hizbullah örgütleri 1980’lerden 2000’li yıllara kadar gerek bizim yurdumuzda, gerekse dünyanın dört bir yanında “ameliyat” adını verdikleri suikastlarla binlerce kişiyi öldürdüler. Cinayet şebekeleri, yurdumuzda Hizbullahiler ve Kürt Hizbullahiler olarak yapılanmıştı. HHH 7 Haziran 1995’te Ankara’da ölümcül bir suikasttan şans eseri kurtulan Yuda Yürüm’ün havaya uçan arabasına yerleştirilen bomba düzeneği; aynı yıl 24 Ocak’ta Uğur Mumcu’nun hayatına mal olan suikasttaki düzeneğin eşiydi: C4 patlayıcı, hoparlör mıknatısı, misina, pil, mandal... “Sivil Örümceğin Ağında” gibi pek çok değerli araştırma ve inceleme kitabının yazarı Mustafa Yıldırım, Hizbullahilerin tüm dünyada işlediği cinayetlerin izini sürdü. Türkiye’deki suikast eylemlerinin tarihçesini çıkardı, Gerçek ittifak, doğal müttefik! Zifiri Karanlıkta* ana başlığı altında iki cilt olarak yayımladı. Bu çok önemli bilgi kaynağı kitaptan bazı alıntıları sizinle paylaşmak isterim: HHH İran yönetimi, tıpkı 1996’da RP hükümeti kurulduğunda yaptığı gibi, (AKP’li) İslam inkılapçılarının zaferini coşkuyla, heyecanla karşıladı. Türkiye’de laik rejimin, Türk ulusal devletinin yıkıma sürüklenmesi için silahlı silahsız tüm eylemleriyle Cumhuriyetçi direnişi yıldırmışlardı. Mollalar, İslamcıların ülkemizde bin yıldır ulaşamadıkları erki elde etmeleriyle derin bir soluk aldılar. İkili ilişkilerdeki gerginlik hep geçiciydi. İran, AKP hükümetini destekledi. Dayanışmanın en tipik örneği, İran ordusunun desteğiydi. İstanbul Gezi Parkı’nda başlayan eylem hükümete karşı genel halk hareketine dönüşünce, İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Hasan Firuzabadi, diplomatik dili bir yana bırakıp: “Türkiye’nin Müslüman halkı liderlerini desteklemeli ve aynı şekil de Mısır’daki devrimci Müslüman kardeşlerimiz de devrimci liderleri Muhammed Mursi’nin arkasında durmalı” demişti. HHH AKP hükümeti birinci yılını dolduruyordu. İslamcı örgütlere karşı sürdürülen operasyonların duracağına dair ilk işaret, Diyarbakır’dan geldi. Kürt Hizbullahileri izleyen, yakalayan örgütün arşivlerini ele geçiren ekip; 24 Ocak 2001’de Gaffar Okan ve arkadaşlarının katlinden sonra sıkı çalışarak art arda baskınlarla örgütü çökertiyordu. 4 Aralık 2003’te Atilla Çınar yönetimindeki ekip Bağlar semtinde bir örgüt evini bastı. Çatışma çıktı. İki kişi öldü. Bu baskın, Atilla Çınar ve ekibinin son işi oldu. Dört gün sonra gazetecilerle görüşen Çınar, bir gazetecinin sorusu üzerine sitem dolu bir sesle: “Hizbullah’ın bittiğini söylemek büyük gaflettir!” diyordu Gaffar Okan’ın ardından Hizbullahilerin peşine düşen Emniyet Müdürü Atilla Çınar, Diyarbakır’daki görevinden alınarak ‘tenzili rütbe’ sayılacak biçimde Tokat’a atandı. HHH Operasyonların sonu gelmişti, sonrasındaki mahkemeler daha da ilginçti. Gaffar Okan’ı öldürenlerin çoğu yakalanmıştı. Ama bir bölümü, Yargıtay’ın ‘ömür boyu olmalı’ itirazına rağmen 10’ar yıl hapis cezasıyla kurtuldular. Kürt Hizbullahilerin ana davasında yerel mahkeme, binlerce sayfalık dosyaları süre aşımına 65 gün kala Yargıtay’a gönderdi. Ve Kürt Hizbullahilerin askeri kanat sorumluları, üst düzey yöneticileri, Hüseyin Velioğlu’yla birlikte karargâh evde polisle çatışanlar Ocak 2011’de hapisten çıktılar; coşkulu gösterilerle karşılandılar. Sonuç gösteriyordu ki örgütün İmamı Hüseyin Velioğlu çatışmada ölmeseydi, onlar gibi serbest kalacaktı. Sanıkların bazılarının İran’a kaçtığı söylendi. Bazıları da Avrupa ülkelerine sığındı...* * Mustafa Yıldırım, Zifiri Karanlıkta 2 /Ulus Dağı Yayınları, 2017 “Hukuki” olmanın pek anlamı kalmadı. [email protected] aşkın personelwywwe.mahmeekttan.com yiyor. Hele salı günleri on binin üzerinde va Mahkeme Başkanı da bunun  farkında ki, kararını tandaş da lokantalara doluşuyor. “insani” biriki laf ederek Kimin neden ve nasıl açıkladı. “İnsanilik” biraz “tahrik” olacağı belli da mizahtır. Bunu  yapma değil. Gerçi uzun süre ya çalıştı: önce “Hanımgöbeği”, “(Ahmet Şık) Annesi ermişmiş. Onu üzmeyelim..” “(Murat Sabuncu) Boğazı görmek istiyormuş. Etli butlu bir yazı! “Dilberdudağı” gibi tatlılar listeden çıkarılmıştı. “Kol böreği” de yok. Görsün!” lanet okundu. Bu da anlaşılan muha “(Akın Atalay) Gemiyi en son Sadece Kadın Hareketi de lefet vekilleri ile muhalif vatan kaptanlar terk eder!” ğil, bu kez Kadınlar Günü’nden daşları tahrik etmemek için. Her HHH Cumhurbaşkanımız bile nema kaybedilmiş seçim veya oylama Sayın Başkan, muhterem yar landı. Helali hoş olsun. Belki de sonrasında üstüne bir de bu gıç, ermiş kadın üzülmez. Hele ilk kez ağzının dolusu ile “kadın” isimde bir börek!! de nasıl bir oğlan doğurduğunu dedi. Hocaefendilerin kendisini Görüldüğü üzere Meclis yö biliyorsa, hiç üzülmez. Yani ge tefe koymasını bile göze aldı. netimi, vekilin de ziyaretçi yurt rekçeniz ne şık, ne de gerçekçi. Tefe tüfe artış demek. İslamiyet taşların da yediği ve içtiği ile çok Murat’ın Boğaziçi özlemine, güncellenmeli sözüne ise çok yakından ilgili. “Görsün bakalım!” derken, uma kızdılar. Çünkü kamusal dilde Ama çelişkiler de çok. Tuvalet lım, hafife veya dalgaya alıyor “güncelleme”,  “zam”  demek. kapılarından “Bayan” levhaları sö değilsiniz. Onun asıl özlemi Hocaefendiler herhalde yeni küldü. Yerine “Kadın” yazıları asıldı. Boğaz’da balık ve rakıya. Ama bir KHK ile 5 vakit namaza, 30 HHH           Silivri Adaleti’ne kadeh kaldırma gün oruca “zam” geleceğinden Mehmetçik yıllardır kendi pi yacağından emin olabilirsiniz. korktular? şirdiği karavanayı yiyordu. Buna Akın Atalay’ın “kaptanlığını” HHH son verildi. TSK sınır ötesinde ise tescil etmişsiniz. “Gemiyi en Muhafazakârlar ve hacı hoca destan yazıyor ama içeride de son terk eder!”  derken, dileyelim takımı, “kadın”ın  esamisini oku midesinden yemek taşeronlarına gelecek haftaki kararın müjdesini maktan uzak dururlar.  “Hanım”, teslim ediliyor. veriyorsunuz. “hatun”, “bacı”, “hanım kardeş” Devlet ve birçok üniversite Ama şunu da eklemek zorun ve hatta “nisa taifesi” demeyi hastanesi de öyle. dayız: tercih ederler. İktidar için belli ki taşeron şirket Silivri gemi değildir. Ausc Kadının değil saçı başı, lafı lerden yemek satın almak daha yerli hwitz demesek bile, bir başka bile onlar için ağır bir “tahrik ve daha milli bir yöntem! karanlık dönemin simgesi Anka kalıbı”dır. Ama aynı yöntem her gün ra Ulucanlar Cezaevi gibi bir gün TBMM Başkanı İsmail Kahra binlerce kişinin yemek yediği mutlaka “insaniyetsizlik  müze man, Erbakan Hoca’nın Kültür TBMM’de uygulanmıyor. si” olacaktır. Bakanı idi. Hoca çizgisindeki Binlerce muhtarın ve davetli Gemi, hepimiz için Türkiye’dir. Milli Gazete’nin geçen yıl “Ka nin ağırlandığı Külliye ise ancak Av. Atalay ise terk etmek bir dınbudu köfte”ye savaş açması kendi pişirdiğini ve hatta yetiştir yana, ülkesine geri dönmüştür. üzerine bu köfteyi Meclis’te ya diğini yiyor. Bir buçuk yıldır da hapiste tutul sakladı. Söylendiğine göre Tayyip maktadır. Ülkemiz gariptir. Bu yasak Bey “kuzu külbastı”yı çok sevi Ceza ve muhakeme hukukun ile feminist çevrelerin takdirini yormuş. Acaba Kaçak Saray’a, da, bunun anlamını da, önemini kazandı. Kadınlar geleneksel bir “Külliye” demek, külbastı yerken de mahkemeniz umarız haftaya yemek adı da olsa, “sellülit” ima mi aklına geldi? görebilsin ve değerlendirebilsin! sı taşıdığı için olmalı, bu köfteye Külbastıyı parti lideri olarak mi HHH karşı idiler. seviyor, cumhurbaşkanı olarak mı, Kadınlar Günü’nü, “tahrik” göl Köfte siyaseten hep sorunlu yoksa “Başkomutan” sıfatıyla mı? gesinde kutladık. dur. Koalisyonlar  döneminde de Başkomutan şapkası ile seviyor 6 yaşındaki bebeler için evlen tavana atmak suretiyle çiğ köfte sa, askerlik adabı gereği acilen, me fetvası verenlere,  eşofman kıvamı denenmesi büyük tepki taşeron yemeğine dönmelidir. giyenden ve yatak yorgandan ve çekmişti. Hiç değilse operasyon sona asanöre binenden tahrik olanlara Meclis’te vekiller ve beş bini erinceye kadar. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Artırılmış gerçekliğin büyülü kentleri… Gelecekte yapılması muhtemel bir basın toplantısı... HHH “Lütfen arttırılmış gerçeklik gözlüklerini gözünüzden çıkarmayın. Merak etmeyin tümüyle güvendesiniz.” Basın toplantısına katılan gazeteciler olarak Üsküdar’dan tekneye bindik. Tam kıyıdan ayrılmıştık ki tepemizde dev bir kuş belirdi. Üzerimize doğru pike yapmaz mı!.. Yarımız kendini teknenin güvertesine attı. Ben korkudan kaptanın kamarasına sığındım. Bu nasıl bir yaratıktır diye gökyüzüne baktığımda ne göreyim: Dev kanatlar takmış bir adam uçuyor tepemizde. Üstelik de kahkaha atıyor: “Ne haber Hakan? Bu kadar korkmana gerek yok. Rahat ol biraz.” Şaşırıyorum. Sonra grubumuzdan bir ses yükseliyor: “Hezarfen Ahmet Çelebi... Hezarfen bu.” Az mı Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçma hayalleri kurmuştum çocukken… Yeniden baktım Hezarfen’e... Tam da hayal ettiğim gibiydi... “Beni tanıdı. Adımı söyledi” dedi bir gazeteci. Basın toplantısını düzenleyen şirketin yöneticisi güldü: “Hepinizi tanıyor. Az sonra teknemize inecek, ona istediğinizi sorabilirsiniz.” O an o muhteşem arp sesi geldi kulağımıza. Sesin geldiği yöne doğru baktığımızda, upuzun saçlı, güzeller güzeli dev gibi bir kadın, boğaz köprüsünün yanına çömelmiş, köprünün tellerini arp gibi kullanıyor. Aynı anda şarkı söylüyor. Muhteşem bir ses. Öylesine güzel söylüyor ki. Büyüleniyoruz. Bize bakıp gülümsüyor: “İstanbul’a hoş geldiniz. Arttırılmış gerçekliğin başkentine hoş geldiniz...” Bu da Zeus’un âşık olduğu olmalı. İstanbul Boğazı’na “Bosporos” (İnek Geçidi) denmesine neden olan efsaneyi bilirsiniz. Sonra Aiskhylos’un “Zincire Vurulmuş Prometheus” tragedyasındaki sözleriyle konuşmasını sürdürüyor Io: “Açıkça anlatayım her şeyi size  / tanrısal bir kasırganın nasıl /  varlığıma yeni bir biçim verdiğini...” Şirket yöneticisi Io’nun sözünü kesiyor. “O kasırga, işte şu anda size tanıtımını yaptığımız bu teknoloji” diyor ve ekliyor: “Tam şu anda, tarih boyunca İstanbul’dan sürgüne gönderilen, depolara kaldırılan, başı gözü kırılan bütün heykeller kentimize geri döndüler. Hem de olmaları gereken yerlere. Az sonra hepsini göre ceksiniz. Üstelik bu heykellerle isterseniz soh bet de edebileceksiniz. Size kendi öykülerini an latacaklar. Fakat bilin ki canlanan sadece hey keller değil...” Birden Orhan Veli beliriyor yanımızda. Ger çek sesini duyuyoruz “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” derken yanımızdan geçen kü çük teknede bir kadının suya değiyor ayakları. “İsterseniz Orhan Pamuk’un ‘Kara Kitabı’nda anlatılan İstanbul’u gezebilirsiniz” diyor şirket yöneticisi, “Ya da İhsan Oktay Anar’ın ‘Puslu Kıtalar Atlası’ndaki İstanbul’u.” Bu sefer kentin belediye başkanı beliriyor karşımızda ve müjdeyi veriyor: “Yaptıracağımız büyük opera binası için proje yarışması sonuç landı.” Dört eser finale kalmış. Sıra halk oylamasına gelmiş. “Oy vermezden önce dileyen tüm yurt taşlarımız artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik gözlükleriyle bu opera binalarını gezebilecek ler. Üstelik ben de her birine eşlik edeceğim ve tüm sorularına cevap vereceğim” diyor beledi ye bakanı. HHH “Geleceğin meslekleri”ni konuşuyorduk aslın da. Dünya Ekonomik Forumu’nun raporunda sı ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] ralanan meslekler dikkatimizi çekmişti: “Artırılmış gerçeklik mimarı”, “Sanal gerçeklik deneyim tasarımcısı”... “Peki ne yapacak o artırılmış ger çeklik mimarları?” Yukarıdaki metin işte bu so ruyla başlayan tartışma sonucu ortaya çıktı.   Fakat tartışmanın sonunda şöyle dedi bir arkadaşımız: “Dünyanın en zengin 8 kişisinin ser veti 3.6 milyar insanın servetine eşit. ‘8 = 3.6 milyar’ denklemini değiştiremediğimiz sürece bu hayaller boş. Çünkü ütopyalar, distopyaya dönüşür.” Haklı mı? HHH Sevgili Akın, dün yaş günündü. Nice yıllara. Murat ve Ahmet’i cezaevi çıkışında karşıla dık, kucaklaştık. Ama Ahmet’in dediği gibi, “sevinemedik”. Senin çıkışına erteledik sevincimi zi. Az kaldı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle