18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TASARIM: İLKNUR FİLİZ bilim ve teknoloji Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. Cumartesi 8 Aralık 2018 15 Editörden Mercek Atatürk şöyle demişti: Eğer Cumhurbaşkanı seçilmeseydim, Milli Eğitimi Bakanı olmak isterdim.. Atatürk sadece Kurucu değil, aynı zamanda büyük bir eğitmen, öğretmendi. Bunu biliyoruz. Alfabeyi karatahta önünde çocuklara öğrettiği fotoğrafı kim unutur? Ülkenin kaliteli öğretmenlere ihtiyacı olduğunu ve onların yetişmesi için çalıştığını da biliyoruz. Atatürk Köy Enstitülerinin açılışına yetişemedi ama enstitülerinin temeli, fikri olarak onun zamanında atılmıştı ve bunu biliyordu. Neden Atatürk eğitime bu kadar önem verdi? Çünkü bir ülkenin en büyük zenginliği eğitilmiş milletidir. Gençler ülkesini ve dünyayı tanıyacak, bilgilerle donanacak, ülkenin her yönden inşasına katkıda bulunacaktır. Bu nedenle günümüzde iyi, daha iyi eğitim için, özellikle gelişmiş ülkeler arasında büyük bir yarış ve birbirlerinden öğrenme vardır. Çocuklarımız gençlerimiz nasıl eğitilsinler ki, yaratıcılıkları yetenekleri en üst düzeye çıksın ve ülkesini, milletini ileri taşısın?! Eğitim düzeyi, zenginliği ve yoksulluğu belirliyor Ülkeler arasındaki gelişmişlik, refah, zenginlik farkına bu açıdan bakabiliriz: Milletin eğitim düzeyi, zenginliği de belirliyor. Geçenlerde bir sanayici söylüyordu çok haklı olarak: Eğitim düzeyi düşük ulusların zengin olduğu, veya eğitim düzeyi yüksek ülkelerin de yoksul kaldığı görülmemiştir... Dünyada bunların örneği yok. Şüphesiz başka önemli bir nokta daha var: Nasıl bir eğitim? Eğitimin kalitesi ne? Mesela 16 yılda diyelim 150 üniversite açıldı bu ülkede. Ama bunların yüzde 80’i lise düzeyinde ve çağdaş eğitim öğrenimin çok dışında kalmışsa, tüm milleti üniversite mezunu yapsanız bile bir işe yaramaz. Eğer nesnel bilimlerin yerine imam hatip okullarını geçirirseniz, çağdaş bir bilimciyi, yeteneği yetiştirmiş olmazsınız. Dünya ve ülke sorunlarını özgürce çözecek dogmatizmden uzak insanlar gerekmektedir. Kalitesiz eğitim – öğretimin eksikliğinin yanı sıra, bu da ikinci önemli bir engelidir ülkenin. Hiç vazgeçmeyeceğimiz slogan: Bilimsel eğitim, hemen her alanda! HHH Milli Eğitim ülkenin bu temel sorununu çözmek için umut veriyor mu? Gelecek cumartesiye kadar bilimde kalın, sevgiyle kalın..  Konferansa davet Prof. Cem Say ve Tanol Türkoğlu bu gün saat 17.00’de Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampusu’nda yapılacak konferansta Dijital Dünya ve yapay zekâya bakışta, Black Mirror dizisini farklı açılardan ele alacak ve tartışacaklar. Black Mirror (Siyah Ayna): Bilimkurgudan gerçeğe ve geleceğe... Dizi, geleceğin toplum ve insan ilişkilerini mi öngörüyor? Herkes davetli. Cem Say ve Tanol Türkoğlu yeni kitaplarını imzalayacak. Ayrıca Facebook üzerinden canlı yayın var: www.facebook.com/ events/514151865763834/ Bir yaratıcılık öyküsüİşteDünyayıDeğiştiren10İcat İnsanoğlu çok zeki ve yaratıcı bir türdür. Gezegende bulunduğumuz kısa süre içerisinde (Dünyanın 4.5 milyar yaşında olduğunu kabul edersek insanlık tarihi çok çok yeni sayılır) düşlerimizin ötesinde inanılmaz şeyler yarattık. Birilerinin ilk defa kayaları birbirine sürterek sivri alet üretmesinden tekerleğe, tekerlekten Mars yolculuğuna ve internete bakacak olursak epey bir yol katettiğimizi fark ederiz. İşte dünyamızı değiştiren, devrim niteliğindeki icatlardan 10 tanesi: 1 Tekerlek M.Ö. 3500 yılında tekerlek icat edilmeden önce insanlar ağır nesneleri uzaklara taşımakta çok güçlük çekiyorlardı. İşin ilginç yanı tekerleği icat etmekle çileleri bitmiş sayılmıyordu. Çünkü onları bekleyen başka bir problem daha vardı: Hareket etmeyen bir platformu hareketli bir silindirin üzerinde nasıl sabitleyeceklerdi? Bu noktada biraz yaratıcı olmaları gerekti. İhtiyaç duydukları yaratıcılık, tekerlekdingil sisteminin geliştirilmesinde yatıyordu. Ne var ki bu da kolay olmayacaktı. Tekerleğin merkezindeki delikler ve dingilin uçları mükemmele en yakın biçimde, birbirine uygun, yuvarlak ve pürüzsüz olmalıydı. Dingilin boyutu da ayrı bir önem taşıyordu, deliğin içerisinde tam bir uyum halinde olmalıydı, ne çok sıkı ne çok gevşek. Ancak azim ve çalışma meyvelerini verdi. İnsanlığın yeni icadı eşyaların taşınmasını kolaylaştırarak tarımı ve ticareti geliştirdi. Günümüzde en yaşamsal alanlarda, saatlerde, taşıtlarda ve türbinlerde kullanılıyor. 2 Çivi Çiviler olmasaydı, uygarlık gelişemezdi. Bu emektar icat, tarih sahnesine 2000 yıl önce, Antik Roma döneminde insanlığın metal dökme ve şekillendirme becerisi kazanmasıyla çıktı. Önceleri tahta yapılar, bitişik tahta parçalarının birbirinin içine geçmesiyle, çok meşakkatli bir uğraş sonucu ortaya çıkıyordu. 17901800 yıllarına kadar demircilerin demirden dövdüğü 4 köşeli çiviler kullanılıyordu. 1790’larda çivi yapan makineler geliştirildi. Zaman içerisinde çelik üretiminin yaygınlaşmasıyla demir çiviler de yerini çeliklere bıraktı. Hatta bu dönüşüm öylesine hızlı oldu ki yüzde 10 oranındaki çelik çivi kullanımı, 7 yılda yüzde 90’a çıktı. Öte yandan bir başka sabitleyici olan vidanın ise Arşimet tarafından M.S. 3. yy’da icat edildiği düşünülüyor. Daha sağlam olmakla birlikte, çiviye göre yerleştirilmesi daha zordur. 3 Pusula Antik denizciler yön bulmak için yıldızları kullanıyorlardı ancak gökyüzünde bulut varsa yönlerini kolayca kaybettiklerinden, uzun yolculuklar çok tehlikeli maceralar olarak görülüyordu. İlk pusula Çinliler tarafından 9. ve 11.yy’lar arasında icat edildi. Doğal olarak mıknatıs özelliği taşıyan demir madeni ile çalışan bu pusulalar yüzyıllar boyunca kullanıldı. Daha sonra denizciliğin gelişmesiyle bu teknoloji Araplara ve Avrupalılara geçti. Denizcilerin güvenli biçimde uzak mesafelere yolculuklar yapmasına imkân tanıyarak ticareti geliştirdi ve nihayet coğrafi keşifleri başlattı. 4 Matbaa Alman mucit Johannes Gutenberg’in 1440 yılında matbaayı icat etmesiyle, insanoğlu birçok yazılı eseri hareketli metaller kullanarak çoğaltmaya başladı. Gerçi ondan önceki diğer mucitler de –Çinliler ve Koreliler hareketli metalleri kullanarak kitap basıyorlardı. Ancak ilk defa Gutenberg mekanik parçaları kullanarak mürekkebi kâğıda ileten sistemi geliştirmişti. Mürekkep için beziryağı ve is kullanıyordu. Bu hızlı basma yöntemi bilginin yayılması üssel bir hız kazandı. Tarihte ilk defa bilgi bu kadar büyük bir hızla yayılıyordu. 1500 yılına gelindiğinde Batı Avrupa’da 20 milyon cilt kitap basılmıştı! Öte yandan matbaa İncil’e erişimi kolaylaştırarak yorumlara açık hale getirdi. Farklı yorumların en bilinen örneklerinden bir de Martin Luther’in “95 Tez”idir. Bu kitabın yayımlaması Protestan Reformu’nu doğurdu. 5 İçten yanmalı motor Bu tip motorlarda yakıtın yakılmasıyla yüksek sıcaklıkta gaz ortaya çıkar, bu gaz genleşerek pistona kuvvet uygular ve hareket etmesini sağlar.. Böylece kimyasal enerji mekanik enerjiye çevrilir. Mühendislerin yıllar süren çabaları sonucunda 19.yy’ın ikinci yarısında modern içten yanmalı motor geliştirildi. Esasında bu icat Sanayi Çağı’nı başlatmış ve otomobillerden uçaklara pek çok farklı araçta kendine kullanım sahası bulmuştur. Görselde kısaca 4 zamanlı içten yanmalı motorun çalışma prensibi özetleniyor. 1) Emme fazıHava ve buharlaşmış yakıt içeri emilir. 2) Sıkıştırma fazıYakıt buharı ve hava sıkıştırılır ve tutuşturulur. 3) Yanma fazıYakıt yanar ve piston aşağı iti lir, makine güç kazanır. 4)  Egzoz fazı Yanmış gazlar dışarı atılır. 6 Telefon Elektronik ses iletimi konusunda yapılan öncü çalışmalar aslında birden fazla mucide aittir. Fakat elektrikli telefon için ilk patenti Alexander Graham Bell 1876 yılında aldı.. (Görselde bu patentin fotoğrafı var). Aslında Graham Bell’in esas amacı işitme engellilerin iletişime geçmesini sağlayacak yeni yöntemler bulmaktı. Çünkü Graham Bell’in annesi de doğuştan işitme engelliydi. Graham Bell maalesef amacına ulaşamadı, işitemeyenlerin duymasını sağlayamadı; ama bugün çok iyi biliyoruz ki binlerce kilometre uzaklıktaki insanların birbiriyle iletişime geçmesinin kapısını araladı. Bu yeni icat küresel iş dünyasında ve haberleşme teknolojilerinde büyük bir devrim yarattı. Hatta bu icada insanlık o kadar saygı gösterdi ki Bell’in yaşamını yitirdiği 2 Ağustos 1922 tarihinde ABD telefon hizmetleri ona olan saygısını göstermek için hizmetlerine 1 dakika ara verdi. 7 Ampul Ampul icat edilmeden önce üretim yalnızca gündüz saatleriyle sınırlı olarak yapılıyordu. Ampullerin icadıyla tüm gece boyunca aktif bir dünyaya kavuştuk. Tarihçilere göre 1800’lü yıllarda yaklaşık 25 mucit ampulü geliştirmeye çalışıyordu, ancak Edison 1879 yılında jeneratör ve telleri kullanarak oluşturduğu aydınlatma sistemi sayesinde ampulün mucidi olarak anılmaktadır. Üretimin hızlanmasının yanında elektriğin evlere ulaşmasıyla Batı dünyasında hiç beklenmeyen bir durum ortaya çıktı: İnsanların uyku düzenleri değişti. Önceleri gün batınca yatağa giden insanlar, artık yatacakları saati kendileri belirleyebiliyorlardı. 8 Penisilin Şüphesiz ki tarihteki en iyi bilinen keşif hikâyelerinden biridir penisilinin keşfi. 1928 yılında İskoçyalı bilim adamı Alexander Fleming bakteri dolu bir petri kabının kapağının yanlışlıkla açık bırakıldığını fark eder. Bu kabın farklı bir özelliği daha vardır, içerisi küf ile dolmuştur ve küfün olduğu yerlerde bakteri üremesi gözlenmemiştir. Daha sonra bu küf mantarının penisiline adını veren Penicillium olduğu ortaya çıkar. Kimyagerler 20 yıl boyunca penisilini saflaştırarak ilaç haline getirmeye çalıştılar. Böylece insana zarar vermeden büyük çapta bakteri enfeksiyonu ile mücadelede yepyeni bir silah keşfedilmiş oldu. Penisilin her ne kadar 1928 yılında keşfedilmiş de olsa yüksek miktarlarda üretilmesi ve pazarlanması 1944 yılında başlar. İkinci Dünya Savaşı yıllarına ait görselde cadde üzerindeki posta kutusuna iliştirilmiş penisilin reklamında belsoğukluğunu 4 saatte tedavi edebileceği yazıyor. Her 10 kişiden 1’i bu devrim niteliğindeki buluşa karşı alerjik reaksiyon geliştirmiş olsa da çoğu insan bu ilacın olumsuz etkisine maruz kalmıyor. 9 Doğum kontrol hapI Sadece doğum kontrol hapları değil aynı zamanda kondomlar ve diğer doğum kontrol yöntemleri gelişmiş ülkelerde cinsel bir devrim başlattı. İnsanlar artık sadece üreme amacıyla değil, zevk almak için ilişkiye girme şansını elde etti. Daha az sayıda boğazı doyurmak, modern ailelerin yüksek yaşam standartlarına erişiminin yolunu açtı. Artık her bir çocukla daha fazla ilgileniliyor, daha fazla kaynak ayrılıyor. Küresel anlamda doğum kontrol yöntemleri, insan nüfusunun artış hızının kontrol altına alınmasını sağlıyor ve muhtemelen yüzyılın sonunda nüfus artışı sabitlenmiş olacak. Ayrıca kondom gibi bazı doğum kontrol yöntemlerinin cinsel yolla bulaşan hastalıkları (AIDS) önlemede çok büyük başarı sağladığı da görülüyor. Doğal ve bitkisel doğum kontrol yöntemleri binlerce yıldır kullanılmakta. Kondomlar ise 18.yy’da ortaya çıkarken, ilk haplar 1930’larda Russell Marker isminde bir kimyager tarafından icat edildi. Bilim insanları şu sıralar doğum kontrol haplarının erkeklerin kullanabileceği türü üzerinde çalışıyor. 10 İnternet Sanırım bu konuda fazla açıklamaya gerek yok. İnternet küresel çapta birbiriyle bağlantılı bilgisayar ağları sistemidir. Gelişimine sayısız kişi katkıda bulunmuşsa da en çok Lawrence Roberts’ın adı anılır. ABD Savunma Bakanlığı’nın ARPA (Advanced Research Projects Agency İleri Araştırma Projeleri Ajansı) organında çalışan bilim insanları 1960 yılında kendi aralarında haberleşmek için bilgisayarlarını birbirine bağlayarak ARPANET’i kurdular. Paket anahtarlama yöntemiyle veri akışı sağlayan ARPANET, bugün hemen her işimizi hallettiğimiz internetin atasıdır diyebiliriz. Derleyen: Furkan AVCI Kaynak: http://www.livescience.com/33749top10inventionschangedworld.html İçinizdeki çocuğun sesine kulak verin! Çocukların beyni aslında bir bilim insanı gibi çalışır. Oyunlar deneyleri, arkadaşları da meslektaşlarıdır. Hipotez oluşturur, test ederler ve sonuçları değerlendirirler böylece dünya görüşleri şekillenir. Bu elbette doğru olabilir ancak içlerindeki bilim insanı çok da uzun ömürlü olmaz. Okul çağına geldiklerinde kafaları dünyanın nasıl işlediğine ilişkin türlü saçmalıklarla dolmuştur bile. Eğitim denilen olay da (özellikle bilimsel eğitim) genelde bu kulaktan dolma saçma bilgilerin yerine kanıta dayalı olanları koymayı hedefler. Çoğu insanda bu eğitim işe yaramaz. Kaldı ki bilim insanı olanlarda bile maalesef kısmen başarılıdır. Halk arasında yaygın, kulaktan dolma bilgiler bilimin tüm dallarında etkisini hissettirir. Biyolojiyi ele alalım, çocuklar için canlı demek hareket eden varlık demektir. Dolayısıyla onların gözünde güneş ve rüzgâr canlıyken ağaç ve mantarlar değildir. Ayrıca her şeyin bir amacı olmalıdır: kuşlar uçmak için, kayalar hayvanların sırtlarını kaşımaları için vardır ve yağmur çiçeklerin 3 su içebilmesi için onların üzerine düşer. Fizik bilimine de kendi bakış açılarını katan çocuklara göre ısı bir yerden başka bir yere akan bir maddedir ve güneş tüm gökyüzü boyunca hareket eder. Günlük yaşamda bunlar dile getirilebilir ama bu onların doğru olduğu anlamına gelmez. Yeni bilgilere karşı direnç Çocuklar kulaktan dolma bilgilere sıkı sıkıya bağlıdır ve bu bilgilerle çelişen yeni bir düşünce ile karşılaştıklarında eski bilgilere daha da sıkı bağlanırlar. Eğitim sür dükçe kulaktan dolma bilgiler bir bir yıkılır ama asla tamamen kaybolmaz. Los Angeles’taki Occidental Koleji’nden psikolog Andrew Shtulman “Bu düşünceler bilimsel dünya görüşüyle baskılanabilir ancak tamamen ortadan kaldırılamaz, sezgiler baskılanabilir ancak hiçbir zaman tamamen silinmez” diyor. Shtulman’ın araştırma ekibi insanların sezgilerinin ne kadar köklü olduğunu ve değişmesinin ne kadar zor olduğunu test etti. Bunun için doğayla ilgili soruların doğruyanlış şeklinde yanıtlanmasını istedi. Sözgelimi bazı olgular sezgisel olarak doğru, ama bilimsel olarak yanlış önermelerden oluşuyordu. Örnek “ateş maddeden oluşmuştur”! Bazıları ise sezgisel olarak yanlış ama bilimsel olarak doğruydu. Örnek “hava maddeden oluşmuştur”! Doğru cevabı veren katılımcılar, sezgisel olarak kişiye yanlış gelen ama aslında bilimsel doğru olan soruları daha uzun düşünme ihtiyacı duydular. Üstelik bunların arasında yıllarını bilime adamış insanlar da bulunuyordu! Yani kişi bilimsel olarak doğru bildiği ancak yine de sezgilerine ters gelen bir olguyu yanıtlarken üzerinde daha uzun düşünme ihtiyacı hissediyordu. Benzer sonuçlar beyin görüntülemelerinin kullanıldığı araştırmalarda da elde edilmişti. İnsanlar fizik kurallarıyla uyumlu olmasına rağmen sezgilerine ters gelen görüntüler izlediklerinde, örneğin hafif ve ağır nesnelerin aynı hızda yere düşmeleri gibi, beyinlerinin hata bulmakla görevli birimleri faal hale geçerek ışıldıyordu. Bu duruma yol açan etmenin beynin birbiriyle çelişen iki inancı uzlaştırmaya çalışması olduğu düşünülüyor. Kulaktan dolma halk bilgilerinin etkilerini Alzheimer hastalarında da görmek mümkün. Araştırmalar Alzheimer hastalarının bilişsel işlevlerindeki azalmayla orantılı olarak bilimsel olayları yorumlamada halk inanışlarına geri döndüğünü gösteriyor. Çoğu yaşlı kişi güneş, ateş gibi kendiliğinden hareketli olan varlıkları “canlı” olarak nitelendirirken Alzheimer hastalarının büyük bir kısmı aynı zamanda otomobiller gibi hare ketini kendisi sağlayamayan varlıkları da canlı olarak değerlendirme eğilimindeler ve animistik bakış açısına sahipler. Sonuç olarak bilimsel bakış açısı zor kazanılır ama çok kolay kaybedilir. Dolayısıyla çoğu insanı evrimin, iklim değişikliğinin doğruluğuna ve aşıların gerekliliğine inandırmak her zaman zor olacak. Kaynaklar: 1) https://www.newscientist.com/article/ mg23631560500effortlessthinkingbewarethevoiceofyourinnerchild/ 2) http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/ tops.12174/full 3) http://www.tandfonline.com/doi/ abs/10.1080/02643290801904059 C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle