25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR YKY’de Troya kazıları konuşulacak Dünyanın en önemli antik kentlerinden Troya’nın UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girişinin 20. yılı olan 2018, “Troya Kültür ve Turizm Yılı” ilan edildi. Bu vesileyle düzenlenen “Troya: Arkeolojiden Mitolojiye Bir Kentin Öyküsü” konferansı, bugün saat 18.30’da Loca’da yapılacak. Prof. Dr. Rüstem Aslan’ın vereceği konferansta kazı tarihçesinin özeti, Homeros destanlarının kökeni ve etkisi konuşulacak. ‘Bir sırrı paylaşacağız, gelin’Çarşamba5Aralık2018 EDİTÖR: Öznur oğraş çolak TASARIM: İLKNUR FİLİZ [email protected] 13 ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK “Provayı yeni bitirdik. SırArus töreni, sufi dünyasının müziği, tabii ki bizi ve bütün dünyayı etkileyen Mevlana’nın sözleri... Ben de bir aktör olarak buradayım ama aktörlüğün ötesinde bir şeyler yapıyorum. Ben de içime yolculuk yapıyorum” diyor Yetkin Dikinciler. 23 Aralık’ta Volkswagen Arena’da yapılacak olan Mevlânâ’nın hiç eskimeyen sözleri, Sufi dünyasının müziği, Mevlevi Âyini ve Semâ töreni Sır; Şebi Arus yolculuğunda Dikinciler’in deyimiyle bir sır paylaşılacak o gece... Samimi, heyecanlı... Heyecanlı, kendisinden emin, samimi, anlatırken gözlerinin içi parlıyor. Çünkü o yaptığı her işi mutlulukla yapıyor. Mesleğine aşık ve sürekli üreten bir oyuncu Dikinciler. Hiç durmadan çalışan Dikinciler, iki hafta önce gösterime giren “Deliler” filminde de ‘Baba Sultan’ karakterini canlandırıyor. Bu arada Devlet Tiyatroları’nda dokuz yıldır Bülent Emin Yarar ile birlikte “Profesyonel” adlı oyunda aynı sahneyi paylaşıyor. Dikinciler, Senem Demircioğlu ve İklim Tamkan’ın şiir ve müziği birleştirdikleri “Yarına Davet, Nazım Hikmet...” adlı gösteriyle dolaşmaya devam ediyor. Öte yandan Dikinciler, “Halikarnas Balıkçısı’nın Mavi Sürgün” kitabından esinlenen piyanist ve besteci Sabri Tuluğ Tırpan, kitapla aynı adı taşıyan eserinde de anlatımıyla eşlik edecek. Prömiyer 15 Mart’ta İş Sanat sahnesinde yapılacak. Ünlü oyuncuya hiç durmuyorsunuz diyorum cevap: “Hayat durmuyor, ben de durmuyorum” oluyor. Dikinciler ile Mevlana’yı, tiyatroyu, yasakları, sinemayı ve bugünü konuştuk. n Görüyorum ki “Alaturka Records projesi Sır” sizi fazlasıyla heyecanlandırmış. Bu içsel yolculuktan bahsedebilir miyiz? Ben de içime yolculuk yapıyorum zaten Uğur bey ve Arzu hanımın bu teklifi getirdiklerinde beni en heyecanlandıran bunu paylaşabilmek oldu. Buna bir gösteri demeyi bile istemiyorum. Dilim varmıyor. Çünkü gösterilecek bir şey yok aslında yaşanacak, hissedilecek olanlar var. Dünyada çok ses var. Çok tavsiye, 23 Aralık’ta Volkswagen Arena’da yapılacak olan Mevlânâ’nın hiç eskimeyen sözleri, Sufi dünyasının müziği, Mevlevi Âyini ve Semâ töreni Sır; Şebi Arus yolculuğunda Dikinciler’in deyimiyle bir sır paylaşılacak o gece... KURTULUŞ ARI ‘DELİLER’... n “Deliler” filminde Baba Sultan karakterini canladırıyorsunuz. Nasıl bir karakter Baba Sultan? Masalsı fantastik bir kurgusu olan tarihten esinlenen bir hikaye, varsayılan deliler ocağının Fatih’in fermanıyla yola çıkıp ‘Kazıklı Voyvoda’yı halkıma zalim olanı dize getirmek, gerekirse ehlileştir mek, olmuyorsa artık sonlandırmak için yola çıkan özel bir birlik olduğu hikayesi var ‘Deliler’in ana aksında. İhtiyaç var bu hikayelere, neden tarihi ve manevi değerlerimizi öğrenmek için değil, tam tersi hikayelerimizi anlatabilmek ve bunlara bütçe ayırabilmek için.Her hikayenin her şeyini beğeniyor onaylıyor olmamız gerekmez. öneri var. Kurallar, yasalar var. Bütün bunlar bizim uymaya çalıştığımız şey ler ama varoluşumuzla büyük uyumsuzluk yaratıyor. n Ama bu ‘uyumsuzluk’ görünmüyor, çok yüzeysel yaşıyoruz. Düşünmüyor, konuşmuyoruz daha çok kısa mesajlar atıyoruz birbirimize. Çünkü içimizden de bir ses geliyor ya... Hayatımızın kendi renk leri varya aslında... Kendi soluk alıp verişimiz, hayatın ritminin dışında işte biz ona davet ediyoruz. Yani diyoruz ki birbirinize kısa mesajlarla, sesli mesajlarla, mail yoluyla anlatmaya çalıştığınız şeyler varya, bütün bunlara bir son verin de gerçekten analatabilin. O zaman neyi anlatacağız, anlamanın ne demek olduğunu anlatacağız. Yani bir durmanın, susmanın, içe dönme nin ne olmak olduğunu, ne anlama geldiğini anlayacağız. n Biraz terapi, meditasyon gibi diyebilir miyiz? Evet, biraz terapi ve meditasyon gibi... Tabii ki musikiseverler için başka bir dünya, Mevlana’nın sözlerini dinlemek isteyenler için başka bir dünya... Ama tüm bunların toplamında hep birlikte zamana ve varoluşa şaitlik edeceğiz. Bunun sırrına ermeye çalışacağız. ‘Tiyatro, ‘Tiyatro Öldü’, diyenleri öldürdü” n Sizce tiyatro seyircisi azalıyor mu? yoksa artıyor mu? Zaman zaman tabi ki çeşitli vesilelerle İstanbul dışına çıkıyorum. Ya da İstanbul’da başka semtlere gidiyorum. ‘Abi vaktimiz olmuyor ki’ ile başlıyor hikaye, ya da ‘yorgunuz’ veya ‘pahalıdır tiyatro’... Biz sadece tiyatroya gelenlerin ölçeğinde yaklaşırsak mutlu bir tablo ortaya koyabiliriz. Ancak gitmeyenler, gelmeyenler de çok onlar adına üzgünüm. Çünkü ‘tiyatro öldü’ diye bir takım dedikodulara inanıyorlar. Binler ce yıldır tiyatro öldü diyenleri öldürdü kendi yaşamaya devam etti. Siz ölmeyin onlarla beraber gelin birlikte yaşayalım çünkü insana dair hikayeler anlatıyoruz sahne üzerinde. Paylaşmaya devam ediyoruz. Biliyorsunuz artık insanların susmaya başladığı zamanlardayız çoğunluğun sesi çok hakim olunca, insanlar biraz daha uyumlu cümleler kurmaya çalışıyorlar. O zaman da içerinden gelen ses kurduğumuz cümleler yok olup gidiyor, yazık oluyor. n Peki, tiyatroya hiç gitmeyenlere bir çağrı yapsak, hadi gelin çünkü... Hadi gelin, kendimizi keşfedelim diyoruz. Tamam gelin siz, siz anlatmayın biz anlatalım aslında şunu yaşıyorsunuz, aslında başınıza şunlar geliyor deyip özdeşlik kurmaya çalışıyoruz. Bunu da insanı merkeze alarak yapıyoruz. Tabii ki tiyatronun zaten bütün bu tenolojiden, şaşadan bütün bu gösterili işlerden uzak, bunu emrediyor deyim yerindeyse... Daha fazla donanmak değil, daha fazla soyunmaya ihtiyaç duyuyor. Biz sahne üzerinde insanı ruhuyla, bedeniyle anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz. ‘Yasaklar tacizciye, tecavüzcüye uygulansın...’ n İnsanlar susmaya başladı, yasaklar artmaya, son yasakta tiyatro sahnesinde ve beyazperde sigara içme yasağı, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Şöyle diyelim yasaklar yine çoğulun talepleri doğrultusunda ya da çoğunluğun yaşaması istenen hayat doğrultusunda ortaya konulmuş stratejisi, geliştirilmiş formlar, biçimler oluyor ama biçim olarak kalıyor. Özünde insan ne yaşıyorsa hayatta onun varolduğunu da yaşandığını da biliyor. Üstüne bir yasak diyerek ya da yasak kabına oturtarak ortadan kaldıramıyoruz. Keşke öyle olabilse bu arada tacizler yasak olsa, tecavüzler yasak olsa, yasaklar keşke bunlara yarasa. O zaman yasağa yasak derim ben. Biz yasaklarla biraz yüzeysel olarak ilgileniyoruz diye düşünüyorum. Dolayısıyla varsın her dönemin yasakları var bu da yasaklardan bir yasak olsun. Hepsinin somut ve insana dair bir yararı gözeterek olmalı sadece kural koymak için olmamalı. n Oyunda sizin canladırdığınız bir karakterin sigara içmesi gerekiyorsa ne olacak peki? Ben şahsen kendime böyle bir yasak koymam birileri koyarsa uygulamak zorunda kalırım ayrı. Ama benim sigara içmem gerekiyorsa orada gerekliliğide temellendirelerim, gerekiyordu deyip boşa sıkmayalım. Hayatta pakette sigara satılıyorsa birinin de onu içebileceğini kabul etmek zorundayız bu ön kabuldür. Kitap varsa birilerinin onu okuyabileceğini kabul etmek zorundayız. Hadi kitaplar yasaktı. Kitap varsa okunabilir, içki varsa sigara varsa içilebilir. Hayata dair, hayatı anlatan bir iş yaptığınızda uzmanlık alanı olarak beyazperdede, sahnede, televizyonda hayattan bu geçiyorsa da benim görevim ona değinmek ona dokunmak. Yazdığı piyano konçertosunu seslendirdi M altepe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi, genç kuşağın başarılı müzisyenlerinden besteci, piyanist Bogatay Köprülü’yü dinleyicilerle buluşturan bir konsere ev sahipli ği yaptı. Aralık ayı etkin likleri kapsamındaki konserde Köprülü, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın bu yıl 10. kez düzenlediği, Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması’nda ödül alan piyano konçertosundan bir bölüm seslendirdi. Çok sesli müziğe yeni yapıtlar kazandırmak, genç bestecileri özendirmek amacıyla düzenlenen yarışmada üçüncülük ödülünü kazanan eserin dünya prömiyeri, bu yıl 32. Uluslararası İzmir Festivali’nde yapılmıştı. Köprülü’nün, “Kutsal coğrafyamıza ve onun köklü müzik hazinesine ithaf ediyorum” dediği konçertosu ve piyano sonatı, dinleyicilerin beğenisini topladı. ‘İstanbul Her Şeye Rağmen’ Fotoğraf sanatçısı Timurtaş Onan’ın, 80’lerden bugüne İstanbul’un gündelik yaşamına dair görsel hikâyelerden oluşan yeni fotoğraf kitabı “İstanbul Her Şeye Rağmen” yayınlandı. Kitap, 80’lerden bu yana İstanbul’un geçirdiği kültürel, ekonomik, demografik ve mimari değişimlere detaylı olmasının yanı sıra panoramik bir bakış da sunuyor. Kitapta ağırlığı analog ve 120 adet siyah beyaz fotoğraf yer alıyor. Ah! Kosmos, Birleşik Krallık’ta Başak Günak, namı diğer Ah! Kosmos’un “Beautiful Swamp” albüm turnesi şimdi de Birleşik Krallık ile devam ediyor. Sanatçının geçtiğimiz ay Hindistan’da elektronik müzik tutkunlarıyla buluşan albümü, 613 Aralık tarihleri arasında Birleşik Krallık’ın Manchester, Bristol, Dublin, Edinburgh, Leeds ve Londra şehirlerinde çalacak. Eleştirmenlerce “büyüleyici” ve “ustalık işi” sözleriyle karşılanan “Beautiful Swamp”, aynı zamanda Ameri kalı şarkıcı Julia Holter’ın geçen ay yayınlanan albümü “Aviery”nin turuna da eşlik edecek. “Beautiful Swamp”, ekim başında Almanya’nın önemli plak şirketlerinden Compost Records etiketiyle çıktı. Prodüktörlüğünü Başak Günak’ın yaptığı albümün ikinci single’ı olan “June”, dünya prömiyerini İngiltere’de aylık olarak çıkartılan ve 10’dan fazla dilde yayın yapan, elektronik müzik dünyasının en önemli yayınlarının başında gelen DJ Mag’de yapmıştı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle