19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 25 Kasım 2018 TASARIM: SERPİL ÜNAY Emekli amiral Cem Gürdeniz: Atatürk’ün son Bakanlar Kurulu Savarona toplantısını yaptığı Savarona Dolmabahçe’de müze olmalıziyareteaçılmalı Atatürk’ün “Geldikleri gibi giderler” sözünü söylediği Kartal İstimbotu’nu bulup, yenileyip, ziyarete açılmasını sağlayan platformun başkanı olarak göre vini tamamlayan Emekli Tümami ral Cem Gürde niz, Atatürk’ün yatı Savarona’nın müze haline geti DENİZ ÜLKÜTEKİN rilmesini istiyor. Gürdeniz’le, Kar tal İstimbotu’nu, Savarona’yı ve KıbrısDoğu Ak deniz ekseninde Türkiye’nin ge leceğini konuştuk.  n Atatürk’ün gemileri hak kında ne gibi bilgiler var? Atatürk’ün pek çok gemide hatırası var. Ancak korunabi lenler pek az. Çanakkale Deniz Müzesi’nde bulunan Acar mo toru, Atatürk’ün en çok kullan dığı makam motoruydu. O tek nenin de kurtarılmasında ro lü olan biri olarak gururla söy lüyorum ki Ata’mızın belki de İstanbul’da en çok vakit ge çirdiği teknelerden birisi. Sa rı Zeybek adlı tenezzüh moto runu da tarihsel mirasımıza ka zandıran kişilerdenim. 2007’de Ankara’daki MKE hurdalığın da bulunmuştu. Çubuk Baraj Gölü’nde hizmet dışına atıl mış ve MKE’ye devredilmiş ti. Meraklı iki genç bu tekne yi satın almış. Biraz araştırın ca Atatürk’ün kullanmış ola bileceğini fark etmişler. Habe rim olunca (O dönemde tuğa miraldim) tekneyi görmeye git tim. İlk araştırmamda tekne nin Atatürk tarafından kullanıl dığını tespit ettim. Deniz Kuv vetleri tarafından yapılan yeni leme ile şu anda tenezzüh mo toru Anıtkabir’de ziyaret edili yor. Bugüne intikal edenler ara sında Kartal’ı da sayarsak dört tekne söz konusu. Dördüncü sü de Savarona. Orada 54 gün kaldı Atatürk. Son Bakanlar Kurulu’nu 9 Temmuz 1938’de Savarona’da deniz yani Ma vi Vatan üzerinde topladı. 25 Temmuz’da da ağırlaşarak Dol mabahçe Sarayı’na geçti. Ata’nın son gemisi n Savarona Atatürk’ün ölümünden sonra nasıl kullanıldı? 1931’de ABD’li bir iş kadını için Almanya’da Hamburg Blohm und Voss tersanesinde yapılmış. Ancak 1938’de satışa çıkıyor. 24 Mart 1938’de Türk Bayrağı çekiliyor. Gemi uzun süre Deniz Yolları’nda kalıyor. 1951’de Deniz Kuvvetleri için okul gemisi haline getiriliyor. Ayrıca devlet yatı olarak devlet görevlerinde kullanıyor. Birçok yabancı devlet başkanı burada ağırlanıyor. Celal Bayar, 1954’deki Yugoslavya, 1955’deki Pakistan resmi ziyaretlerini bu gemiyle yapıyor. n 3 Ekim 1979’da gemide büyük bir trajedi yaşandı. İki aylık teğmendim. Savarona, Heybeliada açıklarında demirliydi. Yangını ilk görenlerden birisi oldum. Bu konuda çok şey söylendi. Sabotaj olduğu gündeme geldi. Sonra gemi onarıma girdi. Dönemin Cumhurbaşkanı Amiral Fahri Korutürk’ün de isteği ile 10 ayda seyre hazır hale getirildi. Sonra Başbakan Turgut Özal’ın iradesiyle, Kahraman Sadıkoğlu isimli armatöre büyük onarım ile 49 yıllığına kiralandı. En önemli madde, Atatürk’ün manevi şahsiyetini zedeleyecek bir olay olduğunda, kira protokolünün sona erecek olmasıydı. Amiral olarak görev yaptığım dönemlerde birçok kez Savarona’nın ismi ile ağıza alınamayacak olaylar gündeme geldi. 2013’te Sözcü gazetesinde manşetten “Ata’nın yatı randevuevine döndü” başlıklı haber çıktığında ben Balyoz kumpası ile Silivri’deydim. Dayanamadım “Savarona müze olmalıdır” başlıklı bir yazı kaleme aldım. Ertesi gün CHP milletvekilleri geldiğinde, “Bu skandallara son verin” dedim. Dinlemediler bile. Ondan bir buçuk ay sonra da, devlet Savarona’yı geri almaya karar verdi.  Tarihin yazıldığı gemi n Kartal İstimbotunu bulduğunuzda, ne haldeydi? 2016 yılında Milliyet gazetesinden Gökhan Karataş, Kartal isimli bir römorkörün varlığından ve Atatürk’le bağlantısı olabileceğinden bahsetti. Araştırmalar sonucunda Atatürk’ü 13 Kasım 1918 günü Haydarpaşa’dan Galata’ya getiren gemi olabileceği ortaya çıktı. Tuzla’da terk edilmiş koyda, perişan halde duruyordu, 105 yaşındaydı. Araştırmalarım sonucunda orijinalde Enterprise isimli bir Fransız gemisi olduğunu, Cumhuriyet’in ilanınıyla Seyri Sefain İdaresi tarafından alına rak adının Kartal yapıldığını öğrendim. Gönüllülerden oluşan bir ekiple Kartal’ı Kurtarma ve Yaşatma Platformu’nu kurduk. 13 Kasım 2017, yani Atatürk’ün tarihe mal olmuş sözünü söylemesinin 99. yılında başlayan yenileme çalışmaları, bir yıl sonra bitti ve gemi 13 Kasım 2018’de Türk milleti adına Deniz Kuvvetleri’ne teslim edildi. Gemiyi Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde “Geldikleri gibi giderler” sözünü hatırlatan bir anıt gemi olarak göreceğiz.  n Bu sözün Türkiye tarihi açısından ne gibi bir önemi var? Kurtuluş Savaşı’nı başlatan bir cümle. 7. Ordu lağvedildikten sonra Mustafa Kemal 13 Kasım 1918 sabahı İstanbul’a geldiğinde kötü sürprizle karşılaşır. 55 parçalık düşman donanması Boğaz’dan girmektedir. Mustafa Kemal saatlerce Haydarpaşa Garı’nda beklemek zorunda kalır. Bekleyiş sırasında sinirler gergindir. Çünkü 500 yıllık bir imparatorluğunun kalbine girilmektedir. Yaver Cevat Abbas da üzüntüsünü gözyaşlarıyla dışarı vurur. Atatürk, yaverini görünce “ağlama çocuk, geldikleri gibi giderler” sözünü söyler. Devlet aklı sahiplendi n Hükümette bu ira ği Dolmabahçe Sarayı deyi ortaya çıkaran se önünde tarihe tanık bep neydi?  lık etmelidir. Bence bu devlet ref n Şu anda gemi ori leksiydi. Savarona’nın jinal halinin ne ka durumu her kesimi ra darını koruyor? hatsız ediyordu. Bu Asli görüntünün gün Savarona yaşlan yüzde 95’ini koruyor. dı. Yangın sonrası su O yüzden müze ol geçirmez bölme siste masında ısrarcıyım. mi kaldırıldı. Bu du Bu talebimi Cumhu rum gemi için çok riskli. Bu yüzden Savarona Cem Gürdeniz riyet gazetesinde dile getirmemin sebe müze haline getirilmeli. Bu dün bi ise Kemalist mirasa öncülük ya denizcilik tarihi açısından da ettiği günlerde Türk denizcilik önemli. Çünkü benzeri yok. De gücüne en büyük katkıyı sağla niz Kuvvetleri Müzesi demiyo yan gazete olmasıdır. Gazetenin rum, denizcilik müzesi olma 2 Mayıs 1965’te başlattığı “Baş lı. Savarona’nın Dolmabahçe’de kalarının vermediğini millet ya olması yürüme mesafesindeki par” kampanyası ile kısa süre Deniz Müzesi’nin deposundaki de Donanma Vakfı kurulmuş ve malzemelerin de sergilenmesine Türk halkının bağışları ile 31 olanak tanıyacaktır. Diğer taraf adet çıkarma gemi tan gemi Cumhurbaşkanlığı for si yapılmıştır. Bu ge sunu toka etmelidir. Atatürk’ün miler, 20 Temmuz ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sü 1974’te Kıbrıs’ta rekliliğinin sembolü olarak kıyı başını tu Atatürk’ün son nefesini verdi tan gemilerdir. Cumhuriyet’in 1965’te duyurduğu donanma kampanyası anonsu. Savarona, başından geçen onca badireye rağmen dimdik ayakta müze olacağı günleri bekliyor. Geleceğimiz Doğu Akdeniz’de n Akdeniz’de yapılan tatbikatlarda Soylu Dina, Medusa gibi isimlerin verildiğini görüyoruz. Bunun askeri açıdan önemi nedir?  Sembolizm denizci uluslar için önemli bir araçtır. Örneğin Mondros Ateşkes Antlaşması’nın HMS Agamemnon gemisinde imzalanması bir mesajdı. Mustafa Kemal’in “Çanakkale’de Hector’un intikamını aldık” sözüne cevap verilmişti. n Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de acilen atması gereken adımlar nedir? Birincisi, Esad rejimi ile ilişkile ri düzeltip, Suriye ile deniz sınırlandırması anlaşmalarını bitirmek, ikinci olarak Tobruk veya Trablus’taki rejimlerden hangisiyle iletişime geçebiliyorsak Libya ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması yapmak. Üçüncü olarak KKTC ile batısındaki 32 derece 16 dakika 18 saniye doğu boylamından geçen sınırın görüşülmesine başlanması gerektiğine inanıyorum. Bu anlaşmalar paralelinde Türkiye kıta sahanlığı veya MEB koordinatlarını ilan etmelidir. Hukuki girişim lerin yanında Türkiye’nin derhal KKTC’de deniz üssü kurması gerekir. Doğu Akdeniz’de büyük tonajlı savaş gemilerimize destek sağlayabilecek tek deniz üssü Aksaz’da. Magosa’da bir deniz üssü Doğu Akdeniz’de gemilerimizin müdahale süresini birkaç saate indirir. KKTC’de fiili durum oradaki askeri varlığımızla ilişkili. O yüzden kim KKTC’den asker çekilmesini gündeme getiriyorsa, Türkiye’nin güvenliğinden, refahından parçalar çalıyor demektir. hafta sonu 9 Minerva Patria Maria Teresa Diktatöre tokat attı Bugün 25 Kasım. BM tarafından tüm dünyada ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ ilan edilen günü Mirabal Kardeşler’e borçluyuz. MUSTAFA K. ERDEMOL Dominik Cumhuriyeti’nin en karanlık yıllarıdır 1950’liler. Faşist diktator Rafael Trujillo’nun yurttaşlarına kan kusturduğu korkunç bir dönem. Trujillo gerçek bir canavardı. Gizli polisiyle, geniş ihbarcı ağıyla muhaliflerini öldüren diktatör onlarca şirketin de sahibiydi. Şirketleri arasında radyolar, turizm acenteleri, medya kuruluşları vardı. Bugün ülkelerinde birer ikon, dünya çapında da büyük özgürlük savaşçıları olarak kabul edilen Minerva, Patria, Maria Teresa ve Dede Mirabal kardeşler, Katolik okulundan mezun, iyi erkeklerle evlenmiş, çocuk sahibi kadınlardı. O dönem diktatörlüğe karşı savaşanların pek de dikkatini çekecek, mücadeleye çağrılacak figürler değillerdi. Kız kardeşlerden Minerva diktatörlüğün baskılarıyla daha öğrencilik dönemlerinde de karşılaşmıştır her Dominik vatandaşı gibi. Örneğin parlak bir hukuk öğrencisi olduğu üniversitede henüz ikinci sınıftayken Trujillo’yu öven bir konuşma yapana kadar sınıfa alınmayacağı bildirilmiştir kendisine. Bu baskılara rağmen mezun olmayı başardığında da avukat olma iznini asla alamayacaktır. Diktatörün arzuları Beğendiği kadınları zorla ayağına getirten, çoğuna tecavüz eden Trujillo’nun Mirabal kardeşlerle nasıl karşılaştığı konusunda bir bilgi yok. Diktatörün emriyle bir partiye katılmalarının istendiği ileri sürülüyor sadece. Herhalde bu partide görüp beğenmiş olmalı Minerva’yı diktatör. Genç kadın o günden sonra da sürekli arzu nesnesidir Trujillo’nun. Minevra birlikte olma teklifini her defasında reddettiği diktatörün zıvanadan çıktığı bir an yüzüne şiddetli bir tokat indirir. Sonrası hem onun hem de ailesi için bir cehennem azabıdır. Trujillo’nun teklifini kabul etmemesi aile bireylerine de baskıyı getirir beraberinde. Hapse atılan babası ancak ölmek üzereyken serbest bırakılır, çıkar çıkmaz da hayatını kaybeder. Minerva ile annesi başkente geldiklerinde polis tarafından gözetim altında tutulurlar. ‘Minerva’ya Trujillo’yla bir gece geçirmesi koşuluyla serbest bırakılacakları söylenir. Trujillo’nun baskıları cinsel arzularına karşılık vermediği bir diktatörün hayatını zindana çevirdiği Minerva ve kız kardeşleri ile eşlerini artık birer muhalif aktiviste dönüştürmüştür. Miraballar, diktatörlüğe karşı mücadelenin her alanında yer almaya başlamışlardır. Broşür, bildiri dağıtırlar, evde silahlar yaparlar. Bir fuar ziyareti sırasında Trujillo’ya yönelik bir suikast girişimi nedeniyle Mirabal kardeşler de tutuklanmıştır. Ancak uluslararası baskı nedeniyle bir süre sonra eşleri değil ama kız kardeşler ser Rafael Trujillo best bırakılırlar. Ancak Trujillo artık kararını vermiştir: Mirabal kardeşler yok edilmelidir. Dağ yolunda pusu Trujillo, Mirabal kardeşlerin hapishanedeki eşlerini ülkenin başkente uzak bir köşesine nakleder. Bir dağı aşarak gidilebilen bir yerdir burası. Üç kız kardeş bunun bir tuzak olduğunu biliyorlardı, ama buna rağmen dostlarının uyarılarına kulak asmayarak eşlerini görmek için yola koyuldular. Tarih, 25 Kasım 1960. İçinde bulundukları cip, gizli polis tarafından pusuya düşürüldü. Araçtan çıkmayı başarıp, o sırada gelen bir kamyonu durduran kardeşler, kamyon sürücüsüne kim olduklarını açıklayıp öldürülmek istendiklerini söylediler. Sürücü hızla uzaklaştı yanlarından. Polisler dövdükten sonra boğarak öldürdükleri Mirabal kardeşlerin cesetlerini yeniden cipe koyarak aracı da uçurumdan attılar. Ama araçtaki ve bedenlerdeki parmak izleri ile başka birtakım kanıtlar olayın cinayet olduğunu ortaya koyuyordu. Mirabal kardeşlerin ölümü Dominik halkının diktatöre karşı ayaklanmasını hızlandırdı. Olaydan altı ay sonra Trujillo kendi askerlerince öldürüldü. Öldürüldüğü gün hâlâ bir bayram olarak kutlanmaktadır. Diktatöre karşı mücadelede kardeşleri kadar aktif olmayan Dede Mirabal, ölen kız kardeşlerinin, daha sonraki yıllarda bir çok hükümette görev alacak çocuklarını büyüttü. Ölümsüz Kelebekler Bugün tüm Dominik kentlerinde Mirabal kız kardeşlerin (Üç Kelebek olarak anılıyorlar) adının bulunduğu birçok sokak, kültür merkezi, okul bulunmakta. Kendi doğdukları kentin adı da Herman’s Mirabal olarak değiştirilmiştir. Romancı Julia Alvarez hikâyelerini 1994’de yayımlanan Kelebekler Zamanı adlı romanında anlattı. Bu kitap 2001’de Salma Hayek’in başrolünde olduğu aynı adı taşıyan bir filme de uyarlandı. Mirabal Kardeşler’in öldürüldüğü gün olan 25 Kasım, BM tarafından 1981 yılında Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü olarak ilan edilmiştir. O gün bugün 25 Kasım’da hem Mirabal kardeşler anılır, hem de kadına şiddet konusun da etkinlikler düzenlenir. Mirabal Kardeşler’in anıtı Dominik’te meydanları süslüyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle