15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 29 Ekim 2018 18 AZİZ KOCAOĞLU: Umutsuzluk, yılgınlık bize yakışmaz Cumhuriyetimizin ilanı Türkiyemizin her yerinde; dağında taşında, kentinde köyünde onurla ve coşkuyla kutlanıyor. Ama biz İzmir’de, bu çok özel günü, her yerden ve herkesten daha farklı duygularla ve daha büyük coşkuyla kutluyoruz. Çünkü biz, Cumhuriyetin simge kenti, devrimlerin sarsılmaz kalesiyiz. Çünkü biz, kuruluşun ve kurtuluşun şehriyiz. Omuzlarımızdaki yük ne kadar fazla olursa olsun, üstlendiğimiz sorumluluğun bilincindeyiz. Biliyoruz ki İzmir, Yüce Ata’mızın izinde, Türkiye’nin aydınlık ve çağdaş yüzü olarak kendine özgü kimliğini korumaya devam edecektir, etmelidir. Bu bayramlar, ulusal birliğimizi zayıflatan, bizi kutuplara ayıran, ayrıştıran değil, birlik ve beraberliğimizi pekiştiren, gücümüze güç katan günler olmalı. Cumhuriyetin temel niteliklerinin korunması, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkılması, demokratik değerlerin sonsuza kadar yaşatılması, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ortak sorumluluğudur. İzmir, bu değerlerin simge kenti, Cumhuriyet devrimlerinin sarsılmaz kalesidir. Umutsuzluk, yılgınlık bize yakışmaz. Biz Cumhuriyet sayesinde varız; Cumhuriyet de bizim sayemizde yaşa yacak ve gelecek kuşaklara emanet edilecektir. Atatürk ilkelerine ve devrimlerine sahip çıkan, Cumhuriyet’in ve demokratik değerlerin sonsuza kadar yaşatılmasını görev bilen, Kocaoğlu bu konuda geçmişte olduğu gibi bugün de Türkiye’ye örnek gösterilen İzmir’in ve İzmirlilerin belediye başkanı olmaktan çok büyük bir onur, çok büyük gurur duyuyorum. Bu çok özel günde, en büyük bayramımızda; Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ile silah ve düşünce arkadaşlarını saygıyla ve şükranla anıyorum. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti! Aziz Kocaoğlu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Türkiye’nin ilk kadın ortodontisti Cumhuriyetin102 yaşındaki Ayşe Mayda: Son dönemde ileriye değil, geriye gittik. Konuşanı hapse atıyorlar... zarif tanığı Ayşe Mayda Ayşe Mayda, tam bir Cumhuriyet kadını. Atatürk’ü üç kez gördüğü anları anlatırken gözleri doluyor. Cumhuriyet balolarını ise özlemle anlatıyor... HAKAN DİRİK Siz hiç 102 yaşında bir genç kızla tanıştınız mı? Cümlenin bünyesindeki oksimoronu paramparça eden bir kadına doğru, Mithatpaşa’dan Hatay’a çıkan, İzmir’in meşhur yokuşlarından birini tırmanıyorum. Bu yokuşlar her babayiğidin harcı değil, ama gideceğim genç kadınla aynı havayı solumak düşüncesi öylesine cazip ki, neredeyse uçarcasına adımlıyorum sokağı. Yol beni eski, ama bir o kadar da alımlı bir İzmir konağına götürüyor, tıpkı sahibi gibi... Konaktan içeriye girişte, görüşmeye yalnızca benim değil, onun da özenle hazırlandığı anlaşılıyor. Siyah kıyafetinin daha da ortaya çıkardığı beyaz takıları, küpeleri ve elinde özenle tuttuğu geçmişi... Türkiye’nin ilk kadın ortodontisti, 1916 doğumlu Ayşe Mayda’yı genç yapan dimağı. Onunla memleket meselelerini derinlemesine tartışabilirsiniz. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki aydınlıkla bugünlerin karanlığı arasındaki farkı, yalnızca anlattıklarından değil, yaptığı yorumlardan anlayabilirsiniz. Geçmişin sayfalarını, elinde tut tuğu demetten ayırıp gösterdi ği fotoğraflar eşliğinde çevirmeye başlıyoruz. 9 Eylül 1922, yalnız ca İzmir’in değil, Türkiye’nin kur tuluşu: “Daha 6 yaşındaydım. ‘Ga zi Paşa İzmir’e gelecek’ deniyordu. Annemler, sabahlara kadar dikiş makineleriyle bayrak diktiler. Sabah lara kadar ay yıldızı kesi yor, bay rakları di kiyorlar dı. Sabah leyin kalktık, bizim Hakan Dirik yanı başımız da Ardahan Oteli vardı, otelin önüne ko caman bir bayrak yukarıdan aşa ğıya indirdiler.” ‘Atatürk akıllı adamdı’ Sonrasında Yunan askerlerin ve İzmir’deki Rumların hikâyelerini anlatıyor Ayşe Mayda. Rumların değişen tavırlarını, “kurtuluştan sonra” kurtardıkları Rumları, İzmir yangını... Tarihe tanıklığı mutlaka önemlidir, ama onun kişisel hikâyesi de özel. Ravzairfan ilkokulundaki anılarını, 9 Eylül tören lerine hazırlıklarını paylaşıyor: “Babamın atlı arabaları 9 Eylül törenlerinde en önde top arabasını çekerek geçerdi. Biz Ravzairfan öğrencileri de törende melek olurduk, kanat takardık. Başımıza şapka giyerdik, sulh kızı olurduk, eli mizde meşale olurdu. O zamanki törenlerde Basmane’den kalkan kortej, Kemeraltı’ndan çarşının içinden geçerdi.” Bir yandan kardeşi piyano, o keman dersleri alırken öğrenim hayatı, onu İstanbul Üniversitesi’ne, diş hekimliği tahsiline savurmuş. “Atatürk akıllı adamdı” diye anlatıyor: “Faşist Almanya, Yahudileri kovarken Atatürk onların profesörlerini aldı üniversitelere yerleştirdi. Prof. Kantorowicz de bunlardan biriydi. Ondan dersler aldım. Beni destekledi. Türkiye’nin ilk kadın ortodontisti oldum.” Bugün kendi adını taşıyan sokakta oturan Ayşe Mayda’yla konuşurken arada öyle isimler geçi yor ki insan imrenmeden geçemiyor. Konu açılınca Safiye (Ayla) diyor, namı diğer Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’dan sonra söz Hasan Âli Yücel’e geliyor. Bir ara Necati Cumalı’yla tanışıklığını anlatıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarının 29 Ekim balolarının ardından sıra hastalarına gelince neredeyse Türkiye’nin gayri resmi Cumhuriyet tarihi sohbete konu oluyor. Gözleri doluyor Atatürk’ü üç kez gördüğü anları anlatırken gözleri doluyor Ayşe Mayda’nın. Ama içi boş bir duygusallıktan öte, Cumhuriyetin atılım yıllarıyla bugünü en yetkin biçimde karşılaştırıyor. En önemli tespiti “İleriye değil, geriye gittik” oluyor. İstibdattan kurtulduktan sonra serbestlik döneminin geldiğini vurguluyor: “O zaman her şey serbestti. Şimdi her şey sıkı. Düşünce özgürlüğü yok. Konuşamıyorsun. Konuşanları hapse atıyorlar!” Bir kez daha anlıyorum ki, onlar gerçekten cesur bir neslin temsilcileri. Böyle bir kadının, tam bir Cumhuriyet kadının ancak eli öpülür... Ben de öyle yapıyorum! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle