18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 14 Ocak 2018 2 Erdoğan’ın k‘taSadyaçraaoadslırrdçkaaıdnleıryarıdınmı’mslaaatınclacnhiğıısaeYsıiğnnmuÖıı’nneKdn,u mAkuatdaesymoidn!e Son 10 yılda kurulan 100’ün üzerinde üniversitede bir türlü istediği kadro potansiyelini yakalayama yan AKP, KHK’lerle ihraç edi len binlerce akademisyenin ar dından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla akademi camiasındaki kadro yapısını de ğiştirmeye hazır lanıyor. 12 Eylül darbesinin ardın dan YÖK’ün ku rulmasıyla üni OZAN ÇEPNİ versitelere idari bir kadro olarak, doktorasını tamamlamış olanların ders ve rebilmesini sağlamak için geti rilen yardımcı doçentlik kaldı rılıyor. Erdoğan’ın talimatıyla harekete geçen YÖK, hazırladı ğı yasal düzenleme taslağını ön ce Saray’a sonra da Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) sundu. Tepkiler törpülenecek Üniversitelerde kadro yapısını neredeyse kökünden değiştirecek taslağın önümüzdeki hafta TBMM’ye sunulması bekleniyor. YÖK tarafından geçen hafta MEB’e sunulan ve üniversitelerin akademik yapısını şekillendirecek düzenlemenin, Erdoğan’ın hızla tamamlanmasını istediği için ilk olarak KHK ile bir anda tamamlanmasının teklif edildiği öğrenildi. Ancak edinilen bilgiye göre, düzenleme bir anda yasalaştırılmak yerine, Doktorlar ders verebilecek MEB’e önerilen ve önümüzdeki hafta TBMM gündemine getirilmesi planlanan değişiklik teklifinde ayrıca doktor unvanına sahip araştırma görevlisi ve uzmanların da ders verebilmesi, üniversitelerden ayrılan öğretim üyelerinin yükseköğretim kurumlarına geri dönebilmesi sürecinin YÖK’ten uygunluk alınmadan doğrudan yürütülmesi, Üniversitelerarası Kurul için “ÜAK Yönetim Kurulu” yapısı eklenmesi, tezsiz yüksek lisans ücretlerinin belirlenmesinde YÖK onayının kalkması gibi değişikler yer alacak. Meclis’te ilgili komisyona sevk edilerek konuya muhalif olabilecek vekillere anlatılarak tepkinin düşürülmesi ve genel kurulda görüşülerek oylanması ile sürecin tamamlanması planlandı. Yeni sıfat geliyor Tasarıya göre yardımcı doçentlik kadrosu yerine “Doktor Öğretim Görevlisi” kadrosu getirilecek. Bu kapsamda doktorasını bitirenlerin doğrudan doçentliğe geçişi kolaylaştırılacak. Mevcut sistemde bulunan 36 bin yardımcı doçent, yeni düzenlemenin ardından herhangi bir işlem ve şarta gerek duymaksızın geçirilecekler. YÖK’ten edinilen bilgiye göre, yardımcı doçentlerin yeni kadrolarındaki maaşları daha yüksek tutulacak. Basamak olacak YÖK’ün yeni sistemindeki en dikkat çeken özellik ise “Doktor Öğretim Görevlisi” kadrosunun “öğretim üyesi” statüsünde planlanması oldu. Mevcut sistemde öğretim görevlisi kadrosu üniversitelerdeki ders yükünü azaltmak ve zorunlu temel derslere girmek için kadroya alınırken, “Doktor Öğretim Görevlisi” kadrosu adı öğretim görevlisi olsa da araştırma görevliliği ile başlayan akademik kariyer sisteminde Doçent, Profesör olarak tamamlanan öğretim üyeliği sisteminin bir parçası olacak. Yabancı dil de ‘yok’ Mevcut sistemde doçentlik başvuruları yabancı dil barajı, eser inceleme ve sözlü sınav olarak üç aşamada gerçekleştirilirken, önerilen sistemde sözlü sınavın kaldırılması, yabancı dil şartlarının düşürülmesi ve üniversitelerin kadro konusundaki yetkilerinin artırılması planlanıyor. Bu kapsamda kanunda yer alan yabancı dilde asgari 65 puan ön şartı ve sözlü sınav zorunluluğu kaldırılacak. Üniversitelerarası Kurul tarafından sadece eser incelemesi süreci gerçekleştirilecek ve başarılı olan adaylara “Doçentlik Yeterlik Belgesi” verilecek. Bu belgeye sahip adayların doçent kadrosuna atanması süreçleri ise üniversiteler tarafından yönetilecek. l ANKARA Eğitim sendikaları, ek ders sömürüsüne karşı yıllardır mücadele veriyor. MEB öğretmenin cebine göz dikti OZAN ÇEPNİ Öğretmenlerin okul dışındaki görevlerine ek ders ödenmesini engelleyen Bakanlar Kurulu kararını Danıştay hukuksuz bulsa da, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) binlerce öğretmenin bir dönem boyunca aylık 500 lirayı bulan ek ders ücretini ‘gasp’ etti. Bakanlık, ‘hukuksuz’ kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten öncesini hiçe sayarak, sadece mahkeme kararı sonrası için ek ders ücreti ödeneceğini açıkladı. Tebliğ tarihi esas Mahkeme kararının ardından MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü tarafından illere gönderilen yazıda, mahkeme kararına uymak zorunda olunduğunu belirten bakanlık, aylardır devam eden hukuksuzluğu ise görmezden geldi. Yazıda, ek ders ücreti ödenmesi için yargı kararının bakanlığa geldiği tarih vurgulanarak “İşletmelerde meslek eğitimi görevinin, söz konusu yargı kararlarının bakanlığımıza tebliğ edildiği 27.12.2017 tarihinden itibaren, daha önce uygulandığı şekliyle yüz yüze eğitim kapsamı dışında ve aylık karşılığı ders görevinin doldurulup doldurmasıdığına bakılmaksızın doğrudan ek ders ücreti karşı lığında değerlendirilmesi gerekmektedir” denildi. Binlerce mağdur MEB’in tutumuna tepki gösteren Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, binlerce öğretmenin mağdur edildiğini belirterek “Mahkeme kararıyla ilgili bakanlık ne yapacağına karar veremedi. Temyize götürecekler muhtemelen ama biz çıkmış olan karara göre geri dönük ödemeyi yapmalarını isteyeceğiz. Eğer karara itiraz ederse ona göre tavır takınacağız. Götürmezse üyelerimize dava açtırmadan önce ödemeleri yapmalarını isteyip bakanlığı zarara uğratmamaları konusunda uyaracağız. Bu kararla meslek lisesi öğretmenlerinden haftalık 10, aylık 40 saat kaybı olanlar var. Bu da aylık 500 TL’ye denk geliyor. Bu durumda 5 bine yakın kaybı olan öğretmen var. MEB burada öğretmenin aylık 500 lirasına göz dikiyor” dedi. Süreci dikkatle takip ettiklerini belirten Yıldırım, “Bakanlıkla görüşüyoruz. Eğer bakanlık ödememe yoluna giderse, öncelikle dilekçe yazarak, buna cevap geldiğinde de mahkeme yoluna giderek öğretmenlerimizin bu haklarının ödenmesini sağlayacağız” diye konuştu. l ANKARA haber EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: SERPİL ÜNAY Hukuk siyasetin emrine girdiğinde... Hukuk bir kez siyasetin emrine girerse, bir daha bağımsız ve tarafsız olamaz... Çünkü hiçbir hizmetkâr efendisine yeterince yaranamaz! HHH Anayasa Mahkemesi, tutuklu yargılanan Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın başvurularını kabul ederek, salıverilmelerine karar verdi. Mahkemeler ise Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına derhal uymaları gerekirken sanıkları hemen tahliye etmedi... Üstelik yapılan yeni bir başvuru da, “Anayasa Mahkemesi görev gaspı yapıyor” denilerek, reddedildi. Ortaya “Hukuk Devleti” açısından kabul edilemez bir durum çıktı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, aşağıda özetlediğim bildiriyi yayımladı. “İstanbul 13. ve 26. Ağır Ceza Mahkemeleri Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymamış meslektaşlarımızı tahliye etmemiştir.  Unutulmamalıdır ki Anayasanın 153. maddesi; ‘Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.’ 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunu’nun 66. Maddesi; ‘Mahkeme kararları kesindir. Mahkeme kararları devletin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.’ Anayasanın 38. Maddesi ise ‘Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz’ der. Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır ve gereğinin yerine getirilmesi mutlak zorunludur. Aksi takdirde ülkede demokrasiden, hukuk devletinden, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından bahsedilemez. Gazeteciler siyasi iktidar tarafından, yargılama yapılmadan önce, kitle iletişim araçları kullanılarak suçlu ilan edilmektedir. Yargı makamları tarafından da istisnai bir tedbir olan tutukluluk müessesesi cezaya dönüştürülmektedir. Bu tehlikeli anlayıştan dönülmesi ülkemizin toplumsal barışı, demokrasisi, hukuk devletinin tesisi, yargının bağımsızlığı ve tüm demokratik işlerliği için zorunludur.” Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen de özetle şöyle dedi: “Bu karar kesindir, bu kararın uygulanması gerekir. Hele siyasetçinin çıkıp bu karar yanlıştır demesi büsbütün hukuk devletiyle bağdaşmayan bir şey. AYM kararı kesinleşmiş olmasına rağmen, hâlâ tutuklu olmaları ayrı bir ihlal nedeni. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. ve 6. maddesinin ihlali. Hukuk devletinde bunlar olmaz. Niye Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı tanındı? O zaman tanınmasaydı. Hukuk devleti var mı yok mu Türkiye’de?” Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu da şu yorumu yaptı: “Mahkemelerin ‘Hayır ben gerekçeli kararı bekleyeceğim’ gibi bir rahatlığa girmeden, işi yokuşa sürer gibi bir tavra girmeden, Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir kararı açıklamasını izleyen saatlerde tahliye kararını vermeleri gerekirdi.” HHH Yukarıdaki tepkiler, mahkemelerden birinin, ikinci başvuru üzerine, AYM kararına, “Görev gaspı” diyerek açıkça karşı çıkmasından önce verilmişti. “Görev gaspı” iddiası, tartışmaları iyice koyulaştırdı: Şimdi siyasetin yargı üzerindeki denetiminin, Hukuk Devletini ve Demokrasiyi yok ettiğine ilişkin yorumlar yapılıyor. HHH Her zamankinden daha güçlü bir biçimde: DİREN HUKUK DEVLETİ... DİREN DEMOKRASİ! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle