18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 1 Ocak 2018 TASARIM: İLKNUR FİLİZ Ozlem bitecekKILIÇDAROĞLU’NDAN FİKİR TUTUKLULARININ YAKINLARINA YENİ YIL MESAJI: “Mahkemede, devlette, seçimde, yaşamda, medyada adalet mümkün. 2018’i tüm gazeteciler için bir umut yılı kılacağım” CHPGenel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 2018 yılı mesajında; “yol arkadaşım” dediği CHP’nin tutuklu milletvekili Enis Berberoğlu’na; Berberoğlu’nun eşi Oya Berberoğlu’nun şahsında tüm tutuklu milletvekillerinin yakınlarına; Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya; Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık’ın şahsında tüm tutuklu gazetecilerin yakınlarına atıf yaptı. Kılıçdaroğlu’nun mesajının tam metni şöyle: “İnsan haklarının, demokrasinin, ifade ve medya özgürlüğünün gerilediği, yargı bağımsızlığının yok edildiği, gelir dağılımı adaletsizliğinin büyüdüğü, işsizliğin kökleştiği, yeni müdahalelerle eğitim sisteminin bir kör düğüme dönüştüğü, kadınlara ve çocuklarımıza yönelik şiddetin, istismarın önlenemediği; komşularımızla ve müttefiklerimizle sorunlarımızın arttığı, muasır medeniyet ülküsünden uzaklaştığımız, terör belasından kurtulamadığımız bu yıl sona eriyor. ‘Yeniden demokrasi’ Ancak karşı karşıya olduğumuz tüm bu sorunlara karşın, 2017’nin bize öğrettikleri var. Adaletten sapmış bir iktidara karşı verdiğimiz hak, hukuk, adalet ve özgürlük mücadelesinde ne kadar haklı ve yalnız olmadığımızı gördük. Milletimizin, tek adam rejimine karşı 16 Nisan 2017 Anayasa Değişikliği Referandumunda ortaya koyduğu “Hayır” iradesi, demokrasiye bağlı büyük bir aile olduğumuzu bize gösterdi. Mühürsüz seçim yoluyla milletimizin “Hayır” iradesi yok sayılarak, gayrimeşru bir anayasa oluşmuşsa da, sorunlarından arındırılmış demokratik parlamenter sistemi, demokrasiye duyduğumuz bağlılığın itici gücüyle yeniden kuracağız. ‘Yol arkadaşım Berberoğlu’ Yol Arkadaşım, İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu’nun olmayan bir suçtan tutuklanıp, tek adam rejimi tarafından siyasi rehin alınmasının ardından başlattığımız Adalet Yürüyüşü’nün de bize yüklediği sorumluluk budur. Yürüyüşümüz, toplumumuzun tüm katmanlarına yerleşmiş “Adalet” talebinin vücut bulduğu, ülkenin üstüne örtülmeye çalışılan korku örtüsünün yırtılıp atıldığı tarihi bir uyanıştır. Adalet Yürüyüşü, parlamenter demokrasimizi korumak amacıyla 16 Nisan Referandumda “Hayır” tercihinin altında buluşan farklılıkların “Hak Hukuk Adalet” talebinde bir araya gelebildiğini, bir yol arkadaşlığı, dayanışması, birlikteliği sağlayabildiğini gösterdi. “Senin gibi düşünmüyorum” diyenler, “Bizim gibi düşünmüyor” diyenlerle günlerce süren büyük yürüyüşte el ele, kol kola, güler yüzleriyle, kahkahalarıyla, ağızlarında sadece “Hak, Hukuk, Adalet” sloganı ve ay yıldızlı bayrağımızın altında yol aldılar. Geride bıraktığımız 2017 yılının, 2018 yılına ve sonrasına taşıdığı anlam bu ‘Gazetemiz dimdik duruyor’ Kılıçdaroğlu, 2018 için gazetemize verdiği özel demeçte ise şunları söyledi: “Cumhuriyet Gazetesi hangi görüşten olursa olsun, hangi siyasi düşüncede olursa olsun insanların saygıyla okuduğu, olayları objektif bakış açısı ile veren bir gazetedir. Özellikle darbe dönemlerinde en büyük mağduriyetleri yaşamış gazetedir. 12 Eylül döneminde de Cumhuriyet’in kendisi ve yazarları büyük mağduriyet yaşamıştır, bedel ödemiştir. 20 Temmuz darbesinden sonra da daha kendisi yazarları yine ağır bedel ödüyor. O dönemde yazıları yasaklıyorlardı, yasaklanan yazılar nedeniyle gazete beyaz köşelerle çıkıyordu. Şimdi ise yazarları, çalışanları hapse atılıyor. Bunun en önemli nedeni yargının iktidar tarafından, AKP gibi düşün meyen kişilere karşı baskı aracı, sopa olarak kullanılmasıdır. Sadece Cumhuriyet değil Sözcü, Birgün, Evrensel gazeteleri de baskılara maruz kalmaktadır. Bu gazeteler de mali baskılarla faaliyetleri, engellenmeye çalışılıyor. Yargı eliyle ve mali yolla yapılan baskılara rağmen Cumhuriyet ve yazarları dimdik onurlu duruşlarını koruyorlar. 2017’yi cezaevinde giren Cumhuriyet yazarlarının, yöneticilerinin 2018’de aramızda olmalarını arzu ediyoruz. Umudu kaybetmeyeceğiz! 2018’i umut yılı yapacağız! 20 Temmuz darbesine ilişkin olayları objektif olarak okurlarına aktaran Cumhuriyet Gazetesi ve onun yazarlarına bir parti genel başkanı olarak şükranlarımı sunuyorum.” biraradalığımızda ifade bulmaktadır. 2018, yaşanan tüm acılara rağmen “Adalet” arayışımızın toplumsal bir talep olarak kökleşmesini sağladığımız 2017’nin, umut dolu devamıdır. Attığımız tüm adımlara değmiştir. Bu vesileyle Enis Berberoğlu’nun sevgili eşi Oya Berberoğlu’nun şahsında tüm tutuklu milletvekillerinin eşlerine, 2018 yılında hayat arkadaşlarına, çocuklarına, dostlarına özlemlerinin sona ereceğine duyduğum inancı iletiyorum. Gülmen ve Özakça’ya... KHK mağdurlarının sembolü Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın, görevlerine dönüş talebiyle başlattıkları eylemlerinin, hepimizi mutlu kılacak bir sonuca ulaşması için gösterdiğimiz çabanın 2018 yılında da kararlılıkla süreceğini vurguluyorum. Her dönemde gazeteciliğini halkın haber alma özgürlüğüne duyduğu inançla yapan, gördüğü hakikatı anlatma ısrarından vazgeçmeyen sevgili Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık’ın şahsında, tüm tutuklu gazetecilerin eşlerine, çocuklarına ve hatta torunlarına “Onlar çıkacak, yine yazacak” diyorum. Ahmet Şık’ın engellenen savunmasında vurguladığı “Totaliter rejimlerin sahiplerinin, yargısının ve işbirlikçilerinin söylediğinin aksine gazetecilik suç değildir” değerlendirmesine atıfla, 2018 yılını tüm gazeteciler için bir umut yılı kılacağımızın sözünü veriyorum. ‘Adalet mümkün’ Bir kez daha bilinmesini isterim ki ülkemizin tüm çocuklarının ayrımcılığa uğramaksızın, özgür bireyler olarak huzur içinde yaşacağı bir Türkiye mümkündür. “Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen” kurmak mümkündür. İşsizliği yenmek mümkündür, sevgisizliği ortadan kaldırmak mümkündür. Başta FETÖ, PKK ve IŞİD olmak üzere tüm te rör örgütlerini, akılcı politikalarla yok etmek mümkündür. Barışçıl, tutarlı bir dış politika mümkündür. Mahkemede, devlette, seçimde, geçimde, inançta, eğitimde, yaşamda, medyada adalet mümkündür. Ve inanıyoruz ki Türkiye’nin tüm bu temel sorunlarının çözümüne dair hedeflerimize, milletimizin azim ve kararlılığıyla ulaşacağız. ‘Adalet ve huzur’ Bu duygu ve düşüncelerle 2017 yılında kaybettiğimiz tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, ai lelerine sabır dileklerimi iletiyorum; gazile rimize şükranlarımı sunuyorum. 2018’in ülkemize, bölgemize ve tüm insanlığa demokrasi, adalet ve huzur getireceğine duyduğum inançla, bütün yurttaşlarımıza mutluluk ve sağlık diliyorum.” l ANKARA/Cumhuriyet YENİ YILA HAPİSTE GİREMEYECEK CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 2018 yılının ilk sabahında cezaevlerine ziyarette bulunmak için başvurduğu Adalet Bakanlığı’ndan yanıt alamadı. Tanrıkulu’nun konuyla ilgili açıklaması şöyle: “Gazetecilik ve siyaset yapma özgürlüğünün engellendiği bir ülkede, bu özgürlüğü kullandığı için hapsedilen insanlarla dayanışmak, özgürlük talebinin bir parçasıdır. Dolayısıyla yeni yılın ilk günü bir milletvekili olarak gelenekselleştirdiğim bu ziyaretleri son derece önemsiyorum. Ama kamuoyuna ve hapisteki gazetecipolitikacılara üzülerek bildiriyorum ki, bu yıl ilk kez yeni yılın ilk günü yaptığım ziyaretleri gerçekleştiremeyeceğim. Çünkü Adalet Bakanlığı hapishanedeki mahkumları ziyaret etmeye yönelik tüm başvurularıma bir süredir hiçbir yanıt vermiyor. Bir milletvekili olarak en tabii hakkım olan cezaevi ziyaretlerini gerçekleştirmem Adalet Bakanlığı tarafından engelleniyor.” HDP’den birlikte mücadele vurgusu HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, 2018 yılın da haksızlıkları ve hukuksuzluk ları önlemek için kararlı bir du ruş gösterilmesi gerektiğine işa ret etti. Kemalbay, yeni yılda as gari zeminde anlaşan herkesin birlikte hareket etmesinin yolla rının da geliştirilmesi gerektiği ni vurguladı. HDP Eş Genel Başkanı Serpil Serpil Kemalbay Kemalbay’ın gazetemize yeni yıl özgürlüğünden yana güçlü bir mücade dolayısıyla yaptığı açıklama şöyle: leyi sürdürmek için kararlı duruşta ısrar ‘Umut ve cesaret’ gerekiyor. Ancak bu yeterli değil. Evrensel ve demokratik hak ve özgürlük “2018’i büyük insanlık değerleri ve ler, hukuk ilkeleri ve hukukun üstünlü evrensel haklar, eşitlik, demokrasi, ba ğü, Türkiye’nin imzalamış olduğu ulus rış, adalet ve özgürlük mücadelesi için lararası demokratik sözleşmeler asga başarılı adımların atılacağı bir yıl yap ri zemininde anlaşan herkes birlikte ha mak hepimizin elinde. Bunun için her reket etmenin yollarını da geliştirmeli gün yaşadığımız eşitsizlikleri, haksızlık dir. Bu duygu ve düşüncelerle, 2018 yı ları ve hukuksuzlukları önlemek; faşiz lının halklarımız ve dünya halkları için min kurumsallaşmasını ve ‘tek adam umut ve cesaret yılı olmasını diliyoruz.” yönetimi’ni durdurmak; emek ve kadın l Ankara/Cumhuriyet haber 11 Yeni yıla devreden siyasi gündem 2017 çok temel sorunların doğduğu, büyüdüğü ama hiçbirinin çözülmediği, derinleştiği bir yıl oldu. Bu yüzden, iç siyaset meseleleri çatallanarak 2018’e taşınıyor. Yeni yılın gündemindeki başlıklar değişmiyor belki ama sonuçlar çok farklı olabilir. 1 YENİ DÜZEN: n Sistem kurmak, değiştirmek kadar kolay m? MHP’nin bol fireli kurumsal desteği ve tartışmalı sandık sonuçlarıyla 16 Nisan referandumunda alınan “evet” sonucu, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “atı alan Üsküdar’ı geçti” sözleriyle tanımlanmıştı. Bu sözlerin sadece seçim sonuçlarıyla ilgili olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Çoğu maddesi 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yürürlüğe girecek “yeni düzen”, fiili durum yaratılarak uygulamaya başlandı. Meclis’in, yargının, hatta iktidar partisinin iradesi, yönetme, denetim görevleri ya tamamen “Beştepe”ye devredildi ya da işlevsiz hale geldi. OHAL bahanesiyle çıkartılan KHK’lerle, parlamenter sistem süreç beklenmeden devre dışına çıktı. Bu denetimsiz ve fazla rahatça kullanılan iktidar gücü, referandum kampanyasında iddia edildiği gibi “istikrar”, etkili yönetim, sorunlara hızlı çözüm ve güçlenen bir ülke yaratmadı. Yeni yönetim tarzının kurumsallaşması başarılamadı ve aksine kolay başarılamayacağı, akıl ve kadro eksikleri olduğu açığa çıktı. Sorunların çözülmeyip bastırıldığı hatta sürekli yeni sorun üreten “Cumhurbaşkanlığı sistemi”, giderek derinleşen “yönetememe krizinin” adı oldu. Zaman zaman bizzat Cumhurbaşkanı’nın şikâyetleriyle itiraf edilen bu durum, kalın bir bakiye olarak duruyor. 2 SEÇİM GÜNDEMİ n Sonuç aynıysa, bu kadar hesap neden? İktidarın ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 2015 Genel Seçimleri’nde 400 milletvekili isteyerek, referandumda da yüzde 60 oy desteği bekleyerek ortaya koyduğu, tartışmasız ve ezici seçim galibiyeti ihtiyacı hâlâ karşılanmış değil. Gücünün kaynağı olarak “milli iradeyi” gösteren Erdoğan’ın seçim bağımlılığı devam ediyor. Ancak, artık 1 Kasım 2015 ve 16 Nisan 2017’de yüzde elli sınırında tutulabilen desteğin artırılmasının değil korunmasının konuşulduğu bir konjonktür var. Bu yüzden ittifaka hazırlanan iktidar ortakları AKP ve MHP’nin hangisinin diğerine daha çok ihtiyacı olduğu, “bir+bir”in bu sefer kaç edeceği tartışılmaya devam edecek. Muhalefet cephesinde de, hemen referandumun ardından başlayan seçim stratejileri, “mücize formüller” ve sürpriz seçenekler gibi tartışmalar, önümüzdeki yılın en canlı gündem maddeleri olmaya aday. 2017 itibarıyla siyaset sahnesine çıkan İYİ Parti ve Meral Akşener, senelerdir sahneye çıkıp çıkmayacağı konuşulan Abdullah Gül isminin tekrar dolaşıma girmesi gibi gelişmelerle aktörler de çeşitleniyor. Bu ihtimaller, henüz iktidarı huzursuz ettiği kadar, muhalefeti hareketlendirmiyor, blokların oy dengeleri çok değişmiyor görünse de, seçim gündemi ve aritmetiği sürprizlere gebe. 3 ADALET TALEBİ n Yargı mı teslim alındı, yargılananlar mı? 16 Nisan referandumunun hemen uygulamaya giren yüksek yargı atama ve düzenlemeleriyle yargının siyasallaşması iyice belirginleşti. Yüksek yargı organı başkanlarının hiç sakınca görmeden iktidara bağlılıklarını bildirmeleri, Anayasa Mahkemesi’nin başvuruları reddederek “gönüllü olarak” alandan çekilmesi, güçler ayrılığının denetimdenge fonksiyonunu ortadan kaldırdı. Yargıyı adaletin değil, yönetimin ceza aracına dönüştüren uygulamalar, “kitabına uydurma” gereği bile duyulma dan verilen kararlar kanıksandı. Olmayan suçlara peşin ceza, bazı suçlara cezasızlık ikili hukuk yarattı. Yaz aylarında Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü” sırasında, bu krizin yarattığı toplumsal rahatsızlığın kolay ertelenir, bastırılır olmayacağı, bu talebin güçlü ve daha yaygın olabileceği görüldü. Yasa ve kadro operasyonlarıyla kurumsallaşan düzen ve hukuk sınırlarının zorlanması ilgili meslek alanında büyük bir direnç yaratmamış olsa da, toplumda kabul görmedi. Cumhuriyet davasında Ahmet Şık’ın “uygun olmayan savunma” gerekçesiyle susturulmaya çalışılmasında görüldüğü gibi, güç çaresizlik üretmeye başladı. Son KHK düzenlemeleri iktidar partilerinde bile itirazlara yol açtı, sıkıntı yarattı. 4 ERTELENEN KRİZ n Halının altında yer kaldı mı? 2017’de neredeyse bütün yıl dövizin tırmanışı, yükselen enflasyon, ekonomik durgunluk, işsizlik, artan gelir dengesizliği gibi başlıklar konuşuldu ama bu sorunlar her defasında ertelenebildi. “Faize savaş açarak düzenli faiz artışı” buluşu sayesinde sıcak para muslukları açık tutularak yüksek büyüme rakamları tutturuldu. Varlık Fonu ile başlayan, Savunma Fonu ile tamamlanan düzenlemelerle, kamu kaynaklarının denetim dışına taşınan kısmı büyüdükçe büyüdü. ABD’ye taşınarak yenilenen Sarraf davası, vergi cennetlerine para transferi gibi meseleler iktidar tarafından “avantajlı” politik malzeme haline getirildi. İktidarın “skandalkriz kalkanı” yine başarıyla çalıştı. Yapısal krizleri, kronikleşmiş sorunları ve alenileşmiş uygunsuzlukları halı altına süpürmek, sonsuza kadar uygulanabilir değil. Çünkü, geçici olarak görünmesi engellense bile, halının altında durmaya ve etki yaratmaya devam ediyorlar. Seçim konjontüründe olunmasına rağmen kaçınılamayan zamlar, kontrol edilemeyen enflasyon ve büyümenin “tabana” yayılma imkânlarının azalması, 2018’de siyaset gündeminin uzağında tutulabilecek gibi durmuyor. Çeşitli araştırmalarda, güven ve beklenti endekslerinin düşüyor olması, ekonominin gündemde birinci sıraya yerleşmesi ve kalıcılaşması önemli göstergeler. 5 DÜNYA DÖNÜYOR n ‘Dünya beşten büyük’, fırsatlar sonsuz mu? Bir süredir, önemli dış politika başarısızlıklarıyla karşı karşıya olan iktidar, 2017’yi de bu meselelerin getirdiği bedelleri ödemeden geçirmeyi becerdi. Yılın hemen başında, önce Avrupa, daha sonra ABD ile çıkan, çıkarılan krizler, “düşman taarruzu” olarak etiketlenip iç politik malzemeye dönüştürüldü. Kürdistan referandumu, İdlib operasyonu, Kudüs kararı gibi konularda, durumu çok değiştirmeyen sonuçlara “zafer” havası verilebildi. Dışarıda bambaşka bir rüzgâr esmeye başlasa da, içeride “etkili ülke” havası, “kıskananlar çatlasın” söylemi devam ettirilebildi. Belirsizliklerin yarattığı fırsatlar iyi kullanıldı. Ancak, dünya yavaş yavaş “dönüyor”: Başta Ortadoğu olmak üzere çeşitli alanlarda aşırı hareketli, bol manevralı pozisyon çeşitliliğinin yerini “açık tercih” zorlamaları alıyor. Pozisyon oluşturanlar getirileri toplama veya riskleri azaltma hamlelerine yöneliyor. Dış politikada “mış gibi yapmak” giderek zorlaşıyor. Dolayısıyla, faturasını ödemeden imkân kullanmak, birikmiş faturaları ertelemek giderek zorlaşırken, bunları rahatça çarpıtarak iç siyasette tedavüle sokmak eskisi kadar kolay olmayabilir. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle