26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 8 Eylül 2017 TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN ‘Paralel eğitim sistemi’CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU, PARTİSİNİN EĞİTİM ÇALIŞTAYINDA KONUŞTU CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yeni müfredatla birlikte alevlenen eğitim tartışmasında önemli tespitlerde bulundu: Eğitimi terör örgütlerine teslim ettiler! CHP’nin, yeni müfredatla birlikte toplumun en acil sorunlarından biri haline gelen eğitim sistemine çözüm üretmek için düzenlediği eğitim çalıştayı Ankara Bilkent Otel’de dün başladı. Partisinin eğitim çalıştayının açılış konuşmasını yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, söze bir gün önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “CHP’nin söylemiyle terör örgütlerinin söylemi aynı” sözlerine cevap vererek başladı: “Sanki Milli Eğitim Bakanlığı’nı FETÖ’ye biz teslim ettik. Daha düne kadar bakanlık FETÖ terör örgütünün elindeydi. Ne istedilerse verdiniz. Milli eğitimi terör örgütüne teslim eden hükümete ne diyeceksiniz? Paralel eğitim sistemi kurdular. Biz bunu dile getirince rahatsız oluyorlar. Eğitimi terör örgütüne teslim ettiler.” Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle: Çok gerileriz Türkiye’de eğitimle ilgili bakanlığın isminin başında “milli” kelimesi var. Türkiye’nin milli değerleri ile evrensel değerleri buluşturması gerekir. Bu olduğunda Türkiye’nin önünde hiçbir güç duramaz. Eğer bir ülkeyi geri bırakmak istiyorsanız, o ülkeyi işgal etmenize gerek yok. Sadece ve sadece eğitim sistemini bozacaksınız. Tarih bunun örnekleriyle dolu. İşgalden bile beter Devletlerin yıkılışındaki temel gerçek, eğitimin o devletlerde iflas etmesidir. Osmanlı’nın batışına bakın, bu gerçekliği bütün çıplaklığıyla görürsünüz. Yaşanan sorunlara çözüm üretmek herkesin ortak görevidir. Eğitimin bir partiyle, grupla, başka bir yerle ilgisi yoktur. Eğitimde reformun sürekli olması gerekir. İnsanoğlunun tekerleği 3 milyon yılda bulmasına rağmen, bugün her saniye birden fazla buluşun altını imza atılıyor. Bu işin sağısolu yok Annebabalar mahallelerindeki okullardan memnun olmadıkları için çocuklarını başka okullara gönderiyor. Demek ki sorun var. Eğitimde reformun altına imza atacaklar liyakat sahibi kişilerse hiçbir sorun yok; orada sorunlar çözülür. Neden? Aklın egemen olduğu bir masada sorunlar çözülür. Ama siz orada değil de sorunu görüp, başka amaçlarla çözüm ‘FETÖ’yü ana unsur yapanları lanetliyoruz’ Çalıştaya verilen arada bir basın mensubunun “CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun terör örgütüne yönelik operasyonlarla ilgili açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Terörü ve terör örgütlerini lanetliyoruz. FETÖ’yü devletin yapılanması içerisinde ana unsur haline getirenleri de lanetliyoruz” karşılığını verdi. üretiyorsanız, eğitimi perişan edersiniz. Parası olanlar çocuğunu özel okula, yoksullar devlet okuluna gönderiyor. Varsıl ile yoksul arasındaki eğitim harcaması arasındaki fark 78 kat. Hepimizin oturup düşünmesi lazım, bu işin sağı, solu, ortası yok. Bu işi akıl masasına yatırmak ve orada gö rüşmek zorundayız. Öğretmenleri baş tacı yapmayan bir toplumun geleceği olamaz. Eğer bir ülkede öğretmeni açlığa mahkum ederseniz, öğretmen ‘ay başını nasıl getiririm’ diye düşünürse, çocuğumuza yeterli zaman ayıramaz. Öğretmeni baş tacı etmenin yolu, öğretmene öz gürlük alanı vermek, öğretmeni mali açıdan güçlendirmektir. Öğretmenler gönüllü olarak terör örgütlerinin bulunduğu bölgelere giderek çocuklara yurt, vatan, bayrak sevgisini aşılıyor. Okulların açılmasına kısa bir süre kala yüzlerce, binlerce öğretmenin tayini çıkıyor, aileler bölünüyor. Tayin çıkacaksa objektif kriter koyarsın. Objektif kriterlere göre kişi hangi bölgeye tayininin çıkacağını bilir. Bütün bunlar yok edilerek, eğitim sistemi allak bullak yapılarak nereye gidilecek? Yanlış eğitim köreltir UNICEF’in yaptığı çalışmaya göre, Türkiye eğitim kalitesi açısından 41 ülke arasında sonuncu. Çocukların yetenekli olmasına rağmen, yanlış eğitim onları köreltiyor. Adı milli olan bir bakanlıkta, gayri milli eğitim yapılırsa bu olmaz. Kendi tarihine saygı duyması lazım. Eğitim konusunun önemini Cumhuriyeti kuranlar kavradı. “Cumhuriyet’in kuruluş değerlerine dönmemiz gerekir” dememizin temelinde bu yatıyor. İran bile daha ileride İran üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısı, Türk üniversitelerini geçti. Bu beni rahatsız ediyor ama iktidarı hiç rahatsız etmiyor. FETÖ sizden ne istediyse verdiniz. Okul istediler okul, öğretmen istediler öğretmen, arsa istediler arsa, ihale istediler ihale, üniversite istediler üniversite verdiler. Peki Allah aşkına söyler misiniz, devlet okullarında çalışan öğretmen ne istedi, neyi verdiniz? Ne istediyse, hiçbir şeyi vermediniz. Paralel eğitim sistemi kurdular. Biz bunu dillendiriyoruz, rahatsız oluyorlar. Zaten siz rahatsız olun diye dillendiriyoruz. Milli eğitimi terör örgütüne teslim eden bir hükümete ne diyeceksiniz? Hâlâ sorun tam çözülmüş değil. Okul, militan yetiştirmez Çocukların güzel, çağdaş, bilimsel bir eğitim almasını, ufuklarının gelişmesini, büyümesini istiyoruz. Okullar, bir siyasal partiye militan yetiştirme yeri değildir. Eğer okulları bir siyasal partiye militan yetiştirmek gibi düşünürseniz kaybeden Türkiye olur, kaybeden hepimiz oluruz. Aynı gemideyiz, 100 yıl sonrasını düşünmek zorundayız. Ona göre politikalar oluşturulmalı. Bunu yapamazsak, sorun çözülemez. l ANKARA / Cumhuriyet Bilim yok tarikatlar var!EĞİTİM ÇALIŞTAYINDA ORTAK TESPİT: CHP’nin eğitim çalıştayı büyük ilgi gördü. Eğitim alanındaki demokratik kitle örgütlerinin yoğun katılım gösterdiği çalıştayda, eğitimin geldiği son nokta tartışıldı OZAN ÇEPNİ CHP’nin, önümüzdeki hafta başlayacak 20172018 eğitim öğretim yılı öncesinde, “Eğitimin üç şartı” çalıştayı dün başladı. TBMM Eğitim Komisyonu üyesi ve Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer öncülüğünde Bilkent Otel’de düzenlenen çalıştayda milletvekilleri, eğitim sendikalarının yöneticileri, akademisyenler ve veliler, o üç başlığı, yani eğitimde “Bilimsellik, Adalet ve Laiklik” konuları üzerinden sorunları değerlendirdi. Mücadelesinin bedeli Ankara milletvekili Ayşe Gürocak’ın yönettiği ilk oturumda EğitimSen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, Anadolu EğitimSen Genel Başkanı Cansel Güven ve Türk EğitimSen Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Firdevs Işık, 4+4+4 sürecinden başlayarak yeni müfredat ve eğitimde “bilimsellik” başlığını tartıştı. Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, açlık grevindeki eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, KHK ihraçları ve sürgün edilen öğretmenlerin kamusal eğitim mücadelesinde ağır bedeller ödediklerini anlattı. MEB’e bağlı okulların cemaatlere teslim edildiğini aktaran Aydoğan, şu tespitleri yaptı: “MEB ile yapılan protokollerin tamamı Diyanet İşleri Başkanlığı ile birlikte TÜRGEV, İHH, Ensar Vakfı, TÜG VA ve Kimse Yok mu gibi dini yapılarla gerçekleştiriliyor. İmam hatip okullarından başlanarak karma eğitim uygulaması fiilen kaldırılmış durumda. Okullarda da kız ve erkek koridorlarına kadar binalar ayrıştırılmış durumda. Okul öncesi eğitim kurumları yerine Diyanet üzerinden sıbyan mektepleri açılmakta. İlkokul binaları içerisinde bile imam hatip sınıfları açıldı. 15 Temmuz sonrasında çıkarılan KHK ile Cumhuriyet’in en köklü okulları proje okul adı altında fiilen yok edildi.” ‘Gençlerimizi zehirletmeyiz!’ Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım da AKP ile dönüşen eğitim sisteminde çocukların artık hayal kuramadıklarını vurgulayarak “Eğitimde fırsat eşitliği deniyor ama kasıtlı olarak çocukların Kuran eğitimi almadan okula devam etmesini istemiyorlar. Kız çocukları başta olmak üzere okula devam ettirilmeme oranı giderek artıyor” dedi. Yeni müfredatı da değerlendiren Yıldırım, “Yeni müfredatta ne bilimsellik, ne laiklik, ne Cumhuriyet değerlerini anlatacak bir şey var. Biz Eğitimİş olarak bu karşı devrime engel olacağız” diye konuştu. Türk Eğitim Sen Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Firdevs Işık da “8 yıllık kesintisiz eğitime de altyapı ve insan kaynağı bakımından hazır değildik” dedi. Geçmişteki bu model de dayatma barındırıyordu. Eğitim siyasi partilerin oyun oynayacağı alanlar değildir” diye konuştu. Çalıştayda tüm eğitim sendikalarının temsilcileri söz aldı. Veliler isyan etti Çalıştaya sadece eğitim sendikalarının değil, velilerin de ilgisi büyüktü. “Eğitimde adalet” oturumuna öğrenci aileleri ve sivil toplum örgütlerinin tepkileri damga vurdu. ÖğrenciVeli Derneği Genel Başkanı İlknur Kaya, ailelerin çocukların eğitiminden kaygılarını dile getirerek “Bütün veliler bugün çocuklarını okula bı rakıp ‘çocuğum sağ gelecek mi’ diye kaygılanıyor. Okul öncesi eğitimden başlanarak Kuran kursları açılarak ‘medrese’ adı altında afiş dahi yaptıklarını görüyoruz. Devlet okulları için ‘bütçe yok’ deniyor ancak özel okullara teşvik adı altında milyonlar aktarılıyor. Ayrıca en çok bütçe dini yapı ve cemaatlere aktarılıyor” dedi. MEB VE YANDAŞLAR GELMEDİ Çalıştay fikrinin ortaya çıktığı günden beri eğitimdeki sorunların ilk elden aktarılması için Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yetkililerin de çalıştayda olmasını isteyen CHP’nin daveti karşılıksız kaldı. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Bakan Yardımcısı Orhan Erdem, Müsteşar Yusuf Tekin dave te olumsuz yanıt vermemelerine rağmen katılım göstermedi. Talim Terbiye Kurulu Başkanı da davete icabet etmeyenler arasındaydı. Hükümete yakınlığı ile bilinen Eğitim Bir Sen Genel Başkanı’nın davet edilmesinin ardından bir temsilci göndereceklerini belirtmelerine karşın onlar da gelmedi. haber 7 Gericiliğin Geleceği Yoktur Seçimlerle ülkeyi yönetme yetkisi alan iktidarlar, bir şekilde hükümet etme olanağı bulanlar, meşruiyetlerinin kaynağı kendileri olanlar; darbeciler, muhtıracılar, yıldızlı yıldızsız cuntacılar, hükümet etmeyi yani hükmetmeyi kolaylaştırmak, uzatabilmek için yasalarla oynarlar. Ama öyle oynamalıdırlar ki; yasallıkları, meşruiyetleri sorgulanmasın. “Bin yıl iktidar” hevesi bugüne kadar başarılamamış da olsa vazgeçebilecekleri bir heves değildir. Özellikle geleceğe değil, geçmişe özenen iktidarlar “devleti ebed müddet”in hükümranlığının kendilerine nasip olmasını isterler. Ama olmaz işte. HHH Doğa tarafından ömürlerine sınır biçilmiş ütopyasız insanların kurduğu hükümetlerin ömrü de bir gün biter. Determinist bir hazzın mütevekkil sabrı ile, hükmetme tarzından, iktidarından, zulmünden yakındığımız iktidarların çekip gideceği günü bekleyebiliriz. Ya da beklemeyebilir, bu zulmü çizilmiş bir meşruiyet içinde, yani egemenlerin yazıp çizdiği yasalar çerçevesinde sona erdirmeye çalışabiliriz. Bize bırakılan alan her geçen gün biraz daha daralsa da teslim olmamaya çabalar, yasaların çizgisini hukukun, insan haklarının, ütopyalarımızın verdiği hakla genişletmeye çalışırız. Hakkımızdır. HHH Hükümetler ömürlerini uzatmak için zora başvurduklarında, yasaları istedikleri gibi yorumlama imkânı veren esnek, lastikli, keyfe göre anlamaya pek elverişli maddelerle doldurduklarında ne yapacağız? Kendimizi savunmaktan başka bir olanak, başka çıkar yol yoktur. Kendimizi savunmanın vartayı atlatmanın, aslında kişisel kurtuluşu toplumsal kurtuluşa feda etmek anlamına geldiğini biliyoruz; zor olanı yapmanın yolunu bulmalı insan. “Kurtulmak yok tek başına” derdi eski şarkılar. Bu nedenle de sözümüz kişisel görünse de toplumsal olmalı, derdimizi anlatırken dertleri dile getirmeli, sokakta tek başına yürürken de çok olmanın yolunu bulmalıyız. Bulamazsak vay bize, yazık bize. HHH Türkiye tevekkül içinde determinist bir umuda teslim olacak ülke değildir. Her şeyi değiştirebilecek potansiyeli yüreğinde, elinde kolunda, sokağında, meydanında barındıran bir ülkedir. Ülkenin gelişimini sık sık sekteye uğratan, durdurmak, geriletmek isteyenlerin geçici başarıları umut kırıcı olabilir ama gelişmenin yok edilemeyen birikimi sonunda sıçramayla kendini gösterir. Gerçek şudur ki; biz her defasında sıfırdan başlamayız, başlamayacağız. Toplumsal gelişme ve devrimlerin kazanımları yok edilemez. O kazanımlar derinlerde bir yerlerde hükmünü icra eder, varlığını, yaşamayı, biriktirmeyi sürdürür. Yeter ki onları uyandıracak, aşacak adımları atmayı başaralım. HHH Türkiye’nin geleceği aydınlıktır. Bugüne kadar takıyyeyle, hile hurdayla, sırtlarını dayadıkları sermayenin, ele geçirdikleri medyanın açık saçık desteği ile iktidarlarını sürdürenler şimdi “yolun sonu görünüyor” türküsünü söylüyorlar. 11 Eylül Pazartesi duruşmamız var. Biz tutuklu tutuksuz sanıklar, duruşmayı izleyenler hep birlikte göreceğiz; bakalım yargı hukukun arkasında durabilecek mi? Gazeteciliği suç sayanların dayatmalarına hayır diyebilecek mi? Darbecilerle kavgalarını bahane ederek akıl almaz iftiralarla tutuklanan kardeşlerimize Akın’a, Kadri’ye, Ahmet’e, Murat’a, Emre’ye özgürlüklerini geri verebilecek mi? Yolun sonu görünüyor… Bakalım yargı da hukuksuzluğun çıkmaz yol olduğunu, geleceksizliğini, kör karanlığını görebilecek mi? Sendikalılara sürgün iddiası EğitimSen Gaziantep Şube Başkanı Ali Ersönmez, sendikalı öğretmenlerin maruz bırakıldığı zorluklara dair bir basın toplantısı düzenledi. Ersönmez, Türkiye genelinde 1100 öğretmenin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından sendikal faaliyetlerinden dolayı sürgün edildiğini ileri sürdü. 50 bin öğrencinin bir anda hiçbir neden gösterilmeksizin öğretmenlerinden ayrıldığını ifade eden Ersönmez, şöyle dedi: “Parasız eğitimi savunan, çocukların eğitim hakkına sahip çıkan üyelerimiz bir kez daha haksız ve hukuksuz şekilde sürgün edildi. EğitimSen olarak üyelerimizin yanındayız ve hukuksal mücadelemizi sürdüreceğiz.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle