28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 11 Temmuz 2017 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN ekonomi 9 eOkHoAnoLmkai dlkümzealmdaenz 15 Temmuz darbe girişiminin üstünden bir yıl geçti. Ekonomideki etkileri sürüyor. Uzmanlara göre demokrasi standardına geri dönmeden ekonomiyi onarmak zor Geçen yıl 15 Temmuz’da yaşanan başarısız darbe girişiminin ekonomiye nasıl yansıyacağı, tüketici güveninin nasıl etkileneceği, el konulan şirketlerin akıbetinin ne olacağı gündemdeki yerini koruyor. 2016 boyunca darbe girişiminin de etkisiyle kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin notunu düşü Atilla Yeşilada rürken, yabancı alım heyetleri Türkiye’ye gelmedi. Turizm dip yaparken, yüzlerce şirkete el konuldu, işsizlik çift haneye demirledi. BBC Türkçe’ye konuşan GlobalSource Partners’dan analist Atilla Yeşilada, darbe girişiminin ekonomik etkilerinin kısa vadede çok ağır olduğunu belirterek, asıl olumsuz etkilerinin ise uzun vadede görüleceğini vurguladı. Yeşilada, “OHAL kalkmadan, baskıcı tutum değişmeden, yeniden uluslararası ilişkiler düzelmeden, az çok bir demokrasi standardına geri dönmeden ne ekonomiyi ne de sosyal düzeni tamir etmenin imkânı olduğunu düşünüyo rum” ifadesini kullandı. Yeşilada’ya göre Türkiye ekonomisi 2016’yı son yılların en düşük büyümesi ile bitirdi. 2017’de kamu teşvikleri ve kredi furyası sayesinde bir canlanma var ama bu sürdürülemez. Bunun iki nedeni var: Darbe Türkiye’de OHAL (olağanüstü hal) vasıtasıyla şirketlere el konulması ve genel olarak hukukun askıya alınmasından bahsediyorum, iş dünyasında büyük bir belirsizlik yarattı. Sürdürülebilir kalkınmanın temeli olan sabit sermaye yatırımının büyümediğini vurgulayan Yeşilada, “Türkiye’ye artık kaliteli yabancı sermaye gelmiyor. Sıcak para akım ları da geçmiş yıllara azalan çok düşük seviyede kalıyor. Vatandaşlarda ve kurumlarda güvensizlikten kaynaklanan bir döviz talebi oluştu” dedi. Şirketlere kayyım Diğer taraftan başarısız darbe girişiminin ekonomiye bir diğer önemli yansıması ise özel sektöre yapılan operasyonlar oldu. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), darbe girişiminin ardından 8 ay içinde 40.3 milyar değerinde 879 şirkete el kondu ya da kayyım atandı. Darbe girişiminin yaşandığı gecenin ertesinde Borsa İstanbul 100 endeksi yüzde 7’lik sert bir düşüş yaşamış ve pi yasaların siyasi belirsizlik karşısında tedirgin olduğu yorumları yapılmıştı. Ekonomist Mustafa Sönmez, darbe girişimiyle Türkiye’nin risk priminin arttığını ve Türkiye’yi yabancı yatırımcının gözünde daha da riskli bir ülke haline getirdiğini ifade etti. Sönmez, özellikle kalkışmanın ardından kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği tepkinin buna işaret ettiği görüşünde. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Standard & Poor’s, Moody’s ve Fitch, darbe girişimini takip eden aylarda Türkiye’nin kredi notunda indirime gitmişti. l Ekonomi Servisi Rus danasına Türk denetimi Tarım Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü temsilcilerinin bugün Rusya’daki dana ve koyun eti üreticilerini denetlemeye başlayacağı belirtiliyor. Rusya Tarım Ürünleri Denetim Ajansı’nın (Rosselhoznadzor) açıklamasına göre Rus dana ve koyun eti üreticilerine yönelik denetim 14 Temmuz’a kadar devam edecek. Türk heyetinin denetimi Moskova, Bryansk ve Orenburg bölgelerindeki üreticileri kapsayacak. l Ekonomi Servisi Bilime 300 bin dolarlık fon Limak Vakfı, Boğaziçi Üniversitesi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) öğretim üyeleri ve öğrencileri arasında ortak araştırma projeleri yapılması hedefiyle oluşturulan MISTI (MIT Science and Technology Initiatives) Boğaziçi uluslararası araştırma, eğitim ve destek programına 3 yıl süreyle mali destek verecek. Hedef, Türkiye’nin araştırma altyapısına katkı sağlamak ve yeni projelerin oluşmasında öncü olmak. Limak Vakfı, MISTIBoğaziçi Programı’na her yıl 100 bin dolar fon sağlayacak. Limak Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir’e göre 3 yıl boyunca sağlanacak 300 bin dolarlık fon aracılığıyla Türkiye’de yeni araştırmacılara destek sunulacak. l Ekonomi Servisi Ebru Özdemir 3. nükleer santral yolda22. Dünya Petrol Kongresi Başbakan Binali Yıldırım, Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla düzenlendi. Akkuyu ve Sinop için gelen tepkilerini yok sayan hükümet, 3. nükleer santral için çalışmalara başladı. İktidar, kömürden de vazgeçmiyor Meslek ve çevre örgütleri başta olmak üzere kamuoyunda tepkileri yok sayan hükümet, Akkuyu ve Sinop’un ardından 3. nükleer santral için çalışmalara başladı. İstanbul’da düzenlenen 22. Dünya Petrol Kongresi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Nükleer enerji konusunda hızlandık. Akkuyu ve Sinop terminallerinin devreye girmesiyle enerjimizin yüzde 10’luk kısmını buradan karşılayacağız. Sinop nükleer santral projesinde inşaata en kısa sürede başlamak istiyoruz; hatta 3. nükleer santralla ilgili çalışmalarımızı başlatmış bulunuyoruz” dedi. Erdoğan, “Türkiye’deki büyümenin sürdürülebilir olması için enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve yerli kaynakların en üst düzeyde kullanılması gerekiyor. Yerli kömürün doğa dostu santrallarla ekonomiye kazandırılması için çalışıyoruz” diye konuştu. Akkuyu Nükleer Santralı için geçen ay verilen üretim lisansına tepki gösteren Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) alınan kararın ne enerji ihtiyacı ne ulusal çıkarlar ne de ekonomik gerekçelerle kabul edilebilir hiçbir yanı olmadığını be lirStmoişctia. r’dan yatırım Kongreye katılan Petkim’in ana hissedarı Azerbaycan kamu enerji şirketi Socar’ın Başkanı Rövnag Abdullayev Petkim, Petlim, Star Rafineri ve TANAP gibi dev projeleri kap sayan ve bugüne kadar toplam 18 milyar dolar olarak açıklanan yatırımların revize edilerek 19.5 milyar dolara çıktığını söyledi. Planlanan 19.5 milyar dolarlık yatırımların 12.6 milyar dolarlık kısmının tamamlandığını dile getiren Abdullayev, “Socar Grubu, 2016’da Türkiye’ye yatırım yapan en büyük dış yatırımcılardan biri oldu. Geçen yıl Türkiye’deki dış yatırımlarının yüzde 51’i Socar tarafından gerçekleştirildi” dedi. l Ekonomi Servisi Eczacıbaşı’ndan kanser ilacı için işbirliği Eczacıbaşı İlaç Pazarlama, deniz canlılarından elde edilen kanser ilaçlarının geliştirilmesinde önde gelen firmalardan PharmaMar ile lisans anlaşması imzaladı. Madrid merkezli PharmaMar ile imzalanan anlaşma kapsamında ilk olarak bazı kan kanseri türle ri ile mücadele için geliştirilen plitidepsin, Türkiye’deki hastaların kullanımına sunulacak. İşbirliği ile ilgili imzalar PharmaMar Yönetim Kurulu Başkanı José María Fernández Sousa, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı tarafından atıldı. Eczacıbaşı, topluluk olarak sağlık alanında inovasyon ve katma değer yaratan yeni işbirliklerinin büyük önem taşıdığını belirterek, “PharmaMar’ın bu anlamda çok doğru bir ortak olduğunu düşünüyoruz” dedi. l Ekonomi Servisi Eczacıbaşı Sousa Askerisivil darbelerde gelen gideni aratıyor 12 Mart sürecinin aklınıza gelebilecek sol yelpazede en ünlü gazetecileri, yazarları, aydınları, bilim insanı, meslek örgütü temsilcilerinin darbecilikle suçlanmasında kullanılan Madanoğlu davası sürecinde günümüzde üretilen gizli tanık algısı yoktu. Aramızda sıkı solcu olarak dolaşan, asker kökenli, öğretim üyesi Mahir Kaynak’ın sonraki yıllarda daha da üst görevlere gelen MİT görevlisi olduğunu, davanın iddianamesinin açıklanmasıyla öğrenmiştik. Sevgili İlhan Selçuk’a tutukluluk sonrası ağır işkence de yapılan yargılamada, İlhami Soysal, Doğan Avcıoğlu, Ali Sirmen, Raif Ertem, Cemal Madanoğlu, Çetin Altan.. TÖS yöneticileri... Yıllarca bir araya gelemeyecek insanları bir davanın sanığı konumuna sokan Kaynak’ın çabaları yargıcın da dikkatini çekmişti. İddianame üzerinden ifadesine başvururken, “Bu insanları nedense hep siz bir araya getirmişsiniz. Neden” sorusuna, “Ajanlık görevlerimiz arasında bir araya geldiklerinde neler yapabileceklerini görebilmek de var” anlamında bir yanıt verdiğini unutmamışım. Dava mahkumiyetsiz düşmüştü... HHH 12 Mart süreci 27 Mayıs süreci atlanarak okunamaz. Çok partili yaşama geçiş sonuçta CHP’nin iradesiyle oldu. DP, sandıkta yakaladığı çoğunluğu, daha ilk seçim yenilenmesi sonrası, sivil otoriterleşmeye çevirmekle yetinmez. NATO, Kore’ye savaşa asker gönderme, Cumhuriyet, laiklik karşıtı, feodal yapılanmalarla kurulan ağın içinde siyasetle demokratik değerler karşıtı siyasal güçlenmeyi, Meclis çoğunluğunu demokrasi, hukuk tanımaz İktidar icraatlarına dönüştürür. 27 Mayıs askeri darbesi bir yüzü ile bu sivil diktatörleşmeye karşı çağdaş demokrasi, sosyal devleti yakalama özlemi, arayışıdır. 27 Mayıs Anayasası, ülkenin aydınlanmacılarının ittifakları, birikimlerinin ürünü, Velidedeoğlu başkanlığında uzman hukukçuların, bu ülkenin günümüze kadar gördüğü en ileri sosyal devlet, sendikal haklar örgütlülüğünü getirmiştir. Kaçınılmaz olarak ülkede sol, sosyal devlet, sendikal haklar, siyasal, sendikal örgütlülük, hak arama, düzeni sorgulama, sol siyaset açılımında, demokratik gelişimde toplumsal patlamayı üretmiştir. Sağ siyaset karşıtlığında lüks anayasa eleştirileriyle yasaklar arayışlarını da... 27 Mayıs’ın darbeci karanlık yüzünde Yassıada yargılamaları, Menderes’lerin üç idamı kara leke, ağır demokrasi, hukuk suçu.. 12 Mart’ta karşıtlık intikam duygusu ile insafsız, izansız Deniz Gezmiş’lerin üçlü idam infazını getirmiştir. HHH Türkiye’nin 27 Mayıs Anayasası ile yakaladığı örgütlülük, sosyal patlama, toplumsal, siyasal açılımda 12 Mart tırpanı yetmedi. Uzun soluklu provokasyonlar, çalkantılarla 12 Eylül darbesi geldi. On binler cezaevlerinde, işkenceden geçirilenler, sol siyasal, sendikal, sosyal örgütlülüklerin üzerinden silindir gibi geçilirken, alt kimlikler, aşiretler, ırklar, mezhepler, cemaatler üzerinden toplumu parçalama silahı yeniden keşfedildi. Bugün nefes alamadığımız terörün tohumları 12 Eylül’de atıldı. 24 Ocak kararları, sonradan Askeri Cunta yönetiminin ekonomi danışmanı olan Özal yönetiminde, hak aramada yasaklı anayasal düzen desteğinde Özalizm modeli olarak karşımıza çıktı. Sistemin krizi, dünya krizi, çalkantıları içinde 12 Eylül yasaklı düzeni yetmedi. Mirası duran örgütlülükler, işçiler, sendikalar, meslek örgütleri direnişleriyle, zirvede bahar eylemleri, Büyük Madenci Direnişi, Özalizm döneminin yıkılışını getirdiler. Ecevit koalisyon iktidarını ise en ağırı büyük deprem, arkasından gelen ekonomik bankalar krizi yıktı. HHH Sonrası Amerika’nın kendi yarattığı terörün İkiz Kuleler travmasında, Irak, Afganistan işgali projelerinde Türkiye’de yapılan siyasal İktidarları ittifaklarında. Ecevit’in reddettiği stratejik ortaklık için, Fazilet’in içinden Erdoğan liderliğinde, Fethullah Cemaati ortaklığında Ak Parti keşfedilmişti. Sandık çoğunluğunu yakalamış siyasi iktidarlar için, demokrasi sabıkası yüksek inanç sömürüsü üzerinden partizanlık eğilimleri, nereye kadar tolere edilebilir? Hele de laik Cumhuriyet, Atatürk devrimleri hedef tahtasında, düşman bellenmişse. Kamu erkinin söz konusu olduğu tüm alanlar, öncelikle TSK, yargı, eğitimin, tüm kamu kaynaklarının yönetiminin ele geçirilmesinde, demokrasi, hukuk devleti yönetim düzeni, yasamayürütmeyargı bağımsızlığı ilkeleri yok sayılırsa... Sivil darbecilik kriterleriyle iktidar gücünün kullanılması tek yol yapılmışsa... Cemaat ortaklığında yaşanmış demokrasinin, hukuk devleti ilkelerinin, hakkın, hukukun katledilmesi uygulamaları travmaları, geçmişin askeri darbeler icraatlarından daha acımasız sonuçları üretti. Sayısız sınav yolsuzluğu ile TSK’nin üst kadrolarının kurgu senaryolarla tasfiye edilmeleri buzdağının görünen yüzleri. Fetocu darbe girişimi ile Ak Parti, Erdoğan liderliğinin tasfiyesine uzanınca karşı savunma refleksi ile sahneye konan Erdoğan liderliğini yaşatma adına KHK’lerin hak hukuk dışı uygulamalarıyla gündeme sokulmaya çalışılan, dünyada bir örneği olmayan başkanlık rejimi ise sivil darbecilik kriterleriyle dudak uçurtuyor. İkinci Silivri yargılamalarında senaryo suç kanıtları bile yok. Toptancı aidiyet yeterli suç kanıtı olarak yargısız infaz talimatı oluyor... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle