27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 11 Temmuz 2017 4 Aktivist mi, gazeteci mi? Kemal Kılıçdaroğlu’nun 432 kilometrelik Adalet Yürüyüşü 9 Temmuz’da Maltepe’de milyonların katıldığı bir miting ile noktalandı. Kılıçdaroğlu’nun mecbur kaldığı için gerçekleştirdiği yürüyüşe verilen kamuoyu desteğinin, partisinin aldığı oyun çok çok üstünde olması da eylemin kamuoyu tarafından, sokağın risklerinin farkında olan bir liderin yine de zorunlu kaldığı bir eylem olarak algılanıp olumlu değerlendirilmiş olduğunun kanıtı. Çok kişinin Kemal Bey’in sonunu getiremeyeceğini sandığı, ama mükemmel bir performansla tamamlanan yürüyüş, demokratik toplumsal yaşamın asgari müştereğine odaklanmıştı. Yürüyüşe, başka bazı değerli gazeteci arkadaşlarım gibi ben de hem bir vatandaş hem de gazeteci sıfatıyla katıldım. HHH Bu noktada, arada gündeme gelen, pazartesi günü de Hürriyet’teki köşesinde Ahmet Hakan’ın ortaya attığı bir soru önem kazanıyor: Gazeteci, yürüyüşü izlemekle mi yetinmeli? Gazeteci izlemek yerine yürüyüşe katılırsa, üzerinde adalet yazan tişört giyerse, gazeteci niteliğini yitirip “aktivist” mi olur? On üçüncü gününde, Düzce’nin Kayaşlı ilçesinden katıldığım yürüyüşte üzerimde yine kendisi gibi Cumhuriyet çalışanı 11 arkadaşıyla demir parmaklıklar ardında adalet arayışı içindeki arkadaşım Kadri Gürsel’in resmi olan tişört vardı. Ayrıca, “adalet” yazılı bir pankart da taşıyordum. Bu durumda, tarafsızlığını yitirdiğinden yakındığım yargı gibi ben de tarafsızlığını yitirmiş, soğukkanlılıktan uzak bir aktivist mi olmuştum? Ahmet Hakan’ın yazısını okurken, içim burkularak şunu da sormadan edemedim: Allah aşkına bu yazı Türkiye’den başka bir diyarda bir ütopya ülkesinde mi yazılmıştı? Öküzün altında buzağı arar gibi, her haberin altında casusluk arayan, gazetecinin salt gazeteciliğinden dolayı, casus, terörist sayıldığı bir ülkede, herhangi bir parti etiketinin arkasında saf tutmadan, gazetecilik yapma özgürlüğünü savunan ve üzerindeki tişörtle gazeteciliği yüzünden casus ve teörist olmakla suçlanan birinin trajedisini yansıtan ben ve benim gibiler gazetecilik niteliğimizi kaybediyorduk da, malum uçağın müdavimliğinin bedelini ısmarlama haber ve yorumla ödeyenler, “gazeteci!” soğukkanlılığı ve tarafsızlığını koruyorlardı öyle mi? Hadi canım sen de!.. HHH Görevi, bir olayı soğukkanlı ve tarafsız, önyargısız, suçlamadan, yaftalamadan, yargılamadan yansıtmak olan gazeteci, bu yükümlülükleri yüzünden, adalete ve zulme karşı eşit uzaklıkta duran, “aman tarafsızlığıma toz konmasın!” diye demokrasi ile dikta karşısında bitaraf olan garip bir yaratık olmak zorunda mıdır? Bu sorulara “evet” yanıtını verip de zulme ve adalete karşı eşit uzaklıkta olmayıp, adaleti arayan ve adaletten yana tavır koyanı aktivist olarak niteleyenler bilmelidirler ki, hak ve özgürlüğünü elde etmek için illa ki aktivistliğin şart haline getirildiği toplumlarda, bu durumun sorumluları, adalet ve özgürlük istemlerini yansıtan tişört giyerek, pankart taşıyarak yürüyen gazeteciler değil, onlara bu yol dışında başka hiçbir imkân bırakmayanlardır. Ama bu konumda olanlar, ortadaki çarpıklığı gidermek yerine, “sarı gazeteci” olmayanları aktivistlikle damgalayıp, sarı basın kartlarını iptal ederek, onları aktivist gazeteci yaftasıyla yaftalayacak “kırmızı basın kartları” icat ederlerse şaşırmayın! Burası Türkiye abicim... Burada olmaz olmaz, pireler filleri yutar da kimsenin kılı kıpırdamaz. Eee, ne de olsa aktivist değil, tarafsız gazetecileriz. TGS 65 YAŞINDA Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), 65. yılını kutluyor. Köklü bir geleneğin temsilcisi olan TGS, 1952 yılında, Cevat Fehmi Başkut, Nazım Ulusay, Melih Yener, Ecvet Güresin, Sami Teziş, İhsan Tayşılı, Ali İhsan Gö ğüş, Ahmet İhsan, Sema Ayoğdu, Cevat İstek, M. Ragıp Esatlı, Hıfzı Topuz, Hayri Engin, Ali Karakurt, İzzet Akyol ve Sezai Soleli tarafından kuruldu. TGS’den yapılan açıklamada, “65 yılı geride bıraktığımız bugün Türkiye’de medya en karanlık dönemini yaşıyor. 159 gazetecinin hapishanede bulunduğu, birçok gazetecinin yaptığı haberlerden dolayı hedef gösterildiği ve soruşturmaya uğradığı bir dönemdeyiz. Sendikal mücadelenin eşit, özgür ve adil bir ülke için olmazsa olmaz olduğunun bilinciyle hareket eden sendikamız, bu karanlık günlerden de çıkacağının hem bilincinde hem de inancındadır” denildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET Demirtaş: Bizi ispat külfetinden kurtardı Kendisine ‘terörist’ diyen Erdoğan’a cevap veren Demirtaş, ‘Hakkımızdaki yargı sürecinin yargı ile alakası olmadığını, kararın tarafından verildiğini itiraf etti’ dedi HDP’nin tutuklu Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisine yönelik ‘terörist’ açıklamasına cezaevinden yazdığı mektupla yanıt verdi. Demirtaş, “Bizimle ilgili yargı adı altında yürütülen sürecin yargı ile alakası olmadığını, kararın bizzat tarafından verildiğinin ispatı külfetinden kurtardın bizi. F Tipi bir hücrede olsam da vicdanım rahat, korkusuz ve mutlu olduğumu bilmeni isterim. Bu yüzden benim için endişelenme lütfen” dedi. Demirtaş, Erdoğan’ın ‘terörist’ açıklamasına tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden ‘AKP Genel Başkanı’na Açık Çağrı’ ile yanıt verdi. Demirtaş, “Şahsımda milyonların iradesine yaptığın hakareti aynen iade ederim. Fakat başka bir açıdan da bu itirafın nedeniyle ‘teşekkür etmek’ istiyorum. Bizimle ilgili yargı adı altında yürütülen sürecin yargı ile alakası olmadığını, kararın bizzat tarafından verildiğinin ispatı külfetinden kurtardın bizi” ifadelerini kullandı. ‘Sorumlusu sensin’ Savcıların 8 aydır hakkında 68 Ekim Kobane olayları için halkı sokağı yakıp yıkmaya çağırdığına dair tek bir delil bulamadığını belirten Demirtaş, Erdoğan’a çağrıda bulunarak “Elinde böyle bir delil varsa, çaresizlik içinde aleyhime delil arayan savcılarına teslim etmeni istiyorum. Benim terörist olduğumu ve 54 kişiyi öldürttüğümü daha mahkemem başlamadan hüküm şeklinde ilan ederek, bundan sonraki bütün yargılamaları anlamsız ve gereksiz kıldığın için sana ‘şükranlarımı’ sunuyorum. Er veya geç hâkimlerinin karşısına çıkacağım. Orada kimin terörist kimin katil olduğu kamuoyu nezdinde netleşmiş olacaktır” dedi. Kobane olaylarında katledilen 54 yurttaşın 44’ünün HDP’li olduğunu ve 15 HDP’den Erdoğan’a suç duyurusu HDP, Erdoğan hakkında Demirtaş’a yönelik ‘teröristtir’ ifadeleri nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Dilekçede, Erdoğan hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlarından soruşturma başla tılması talep edildi. Erdoğan’ın 6 milyon seçmenin oyunu alan bir partinin eş genel başkanı hakkında ‘terörist’ gibi çirkin ifadeler kullandığı anlatılan dilekçede, “Demirtaş’ın yargılaması henüz devam etmekte olup duruşması dahi yapılmamışken, AKP Genel Başkanı tarafından, anayasa ve kanunlarda kendisine hâkimlik görev ve yetkisi verilmiş gibi, peşinen suçlu/ terörist ilan edilmiş olmasının hukuk ta yeri olmayıp, suçsuzluk karinesinin nasıl yok sayıldığı ve bir temel ilkeye aykırılığın bu denli pervazsızca işlenmesi toplumun adalete olan güvenini zedelemektedir. Bu açıklamanın siyasi bir müdahale ve yargıya siyasi bir baskı olduğu açıktır. Şüpheli aynı zamanda Cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanı’nın tutukluları yargılayıp hüküm verme yetkisinin olmadığı unutulmamalıdır” ifadeleri kullanıldı. BAYDEMİR: Adalet ortak hedefimiz HDP Sözcüsü Osman Baydemir, CHP’nin ‘Adalet Yürüşü’ ile ilgili, “İstanbul’da milyonlar hak, hukuk ve adalet çığlığını haykırdılar. HDP olarak hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük ifadelerine sahip çıkan herkese teşekkür ediyoruz. Bütün bunlar bizim mücadele değerlerimizdir. HDP, adalet, özgürlük ve onurlu bir barışın inşası için deklarasyonunu yayımlayacak ve onların hayat bulması için mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi. HDP MYK sonrası açıklamalar da bulunan Parti Sözcüsü Osman Baydemir, açlık grevindeki akademisyen Nuriye Gülmen ve eğitimci Semih Özakça’nın ‘haksız yere elinden ekmeği alınanların sözcüsü olmaya devam ettiklerini’ belirterek, kendilerine “hak, hukuk, adalet tecelli olsun, faşizm ülkede kurumsallaşmasın diye mücadele ettikleri için bedel ödettirildiğini” söyledi. Baydemir, şunları kaydetti: “Erdoğan’ın hareketi Demirtaş dosyası ile 68 Ekim dosyasını birleştirme talimatıdır. Tek bir delil yok, 8 aydır Demirtaş rehin tutuluyor, onu bu dosya ile irtibatlandırmak suçtan, sorum luluktan kaçma çabasıdır.” “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partile rine karşı yürüttüğünün rekabet değil, düşmanlık hukuku olduğunu” savunan Baydemir, “Faturası ne olursa olsun, HDP boyun eğmeyecek. Demirtaş’ın savunduğu değerler birlikte yaşam değerleridir, hukukun üstünlüğü değerleridir. Bir yargılama daha var o da insanların vicdanındaki yargılamadır. Demirtaş’a sahip çıkan, sadece ona oy verenler değildir, ona oy vermeyenler de onun bir hukuksuzlukla tutuklandığının bilincindedir” dedi. l ANKARA/ Cumhuriyet Temmuz’da darbeye kalkışanların o sırada vali, komutan, Emniyet müdürü, savcı, hâkim olarak görevde olduğunu hatır latan Demirtaş, “Bu kişilerin 15 Temmuz darbe girişiminin içinde olduklarını ve yüzlerce sivil yurttaşı acımasızca katlettiklerini görüyor olmana rağmen, 68 Ekim katliam ve provokasyonlarında payları olup olmadığını soruşturmak yerine, bütün suçu benim üstüme yıkarak siyasi bir rakibinden intikam alma basitliğine düşüyor olman tam bir gaflettir. Ülkede yaşanan her olayın birinci derecede siyasi sorumlusu, 15 yıldır ülkeyi yönetiyor olduğun için öncelikle sensin. Bunu unutturmaya çalışma gayretlerin gözümüzden kaçmıyor. Ne senden ne de emrindeki zulüm uygulayıcılarından merhamet dilenmek gibi bir ucuzluğa düşmeyeceğim. İçeride ve dışarıda faşizme karşı direneceğiz ve tarihsel olarak emin ol ki, biz kazanacağız” diye konuştu. l ANKARA /Cumhuriyet SİİRT’TE 8 KİŞİYE GÖZALTI Siirt’in Baykan ilçesi kaymakamı ve Baykan Belediyesi, Veyselkarani Belediyesi ve Atabağı Belediyesi kayyımı olarak görev yapan kaymakam Mehmet Kocabey’in aracına düzenlenen saldırıya ilişkin soruşturmada HDP Siirt İl Başkanı Abdullah Çetin’in de aralarında bulunduğu 8 kişi gözaltına alındı. Daha önce 26 kişinin gözaltında alındığı soruşturmada 5 kişinin arandığı belirtildi. Öte yandan Kaymakam Kocabey dün görevine başladı. l İHA TÜRKİYE’DE KDP İÇİN BAŞVURU Türkiye siyasetinde ‘Kürdistan Demokrat Partisi’ isimli yeni parti kuruluyor. Parti, Sertaç Bucak başkanlığında 206 kurucu üyeyle Kuzey Irak’taki Barzani çizgisinden gidecek. Kuruluş dilekçesini bugün İçişleri Bakanlığına verecek olan parti, Kürt meselesinin çözümünde alternatif bir parti olmayı hedefliyor. Hak arama ve Kürt halkının talepleri doğrultusunda sürdüreceği mücadelede siyasal, demokratik, meşru, barışçıl yol ve yöntemleri benimseyip savunacağı aktarılan partinin şiddete dayanan siya sal mücadele biçimini red dettiği bildirildi. Kendini “Katılımcı demokrasiyi ilke edinen, insan odaklı, yurtsever, demokrat, özgürlükçü, modern, siyasal çoğulculuğu, ortak değer yargılarını ve hukukun üstünlüğünü esas alan yüzüyle Batı’ya dönük, ideolojik değil merkez bir parti” olarak nitelendiren KDP’nin kuruluşuna ilişkin basın toplantısı bugün 10.00’da Ankara’da yapılacak. Partinin genel başkanı Hak Par’ın eski genel başkanı Zaza asıllı Bucak aşiretinden Sertaç Bucak olacak. Parti; AKP, CHP, HDP ve MHP’den çok sayıda vekil alacakları iddiasında. l ANKARA/Cumhuriyet Soma’da ilk tazminat 301 işçinin ölümüyle sonuçlanan Soma katliamında Yargıtay, Soma Kömür İşletmeleri’nin itirazını reddederek 125 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi Manisa’nın Soma ilçesinde 301 madencinin yaşamını yitirdiği katliama ilişkin verilecek tazminatlardan ilki ödendi. Katliamın ardından yaşamını yitirenlerin aileleri, İş Mahkemesi’ne manevi tazminat davası açmıştı. Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararı onadıktan sonra, Yargıtay 1’inci Hukuk Dairesi, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş’nin yaptığı itirazı reddederek tazminatın ödenmesine karar kıldı. Buna göre yaşamını yitiren işçilerden Murat Avcı’nın kızı Merve Ceylan’a 125 bin lira tazminat ödenecek. Yargıtay’ın gerekçeli kararında gelişmiş ülkelerde manevi tazminat davalarının caydırıcılık unsuruna da ağırlık verildiği belirtilirken, “Aslolan insan yaşamıdır ve bu yaşamın yitirilmesinin yakınlarında açtığı derin ıstı rabı hiçbir değerin telafi etmesi olanaklı değildir. Burada amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek, öte yandan da zarar veren yanı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla, caydırıcı olabilmektir” dendi. Kararda şu ifadeler kullanıldı: “Soma maden kazası gibi toplumu derinden etkileyen facialarda hüküm altına alınan manevi tazminat tutarları değerlendirilirken, manevi tazminatın caydırıcılık unsurunun öne çıkması gerektiği kabul edilmelidir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, temyiz kapsam ve nedenlerine göre taraf vekillerinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına oybirliğiyle karar verildi.” ‘Hâkimleri davaya geri verin’ Soma’da 13 Mayıs 2014’te yaşanan ve 301 işçinin ölümüne yol açan maden katliamı davası devam ederken mahkeme başkanının değiştirilmesi tepki yarattı. Bu değişikliğin davada çıkacak sonucu etkileyeceğini düşünen, aralarında Ataol Behramoğlu, Alper Taş, Deniz Türkali, Melda Onur’un da bulunduğu 301 aydın, gazeteci ve yazar, mahkeme başka nı ve kıdemli üyenin kararnameyle Soma katliamı davasından alınmasına tepki gösterdi. Mahkeme heyetinin değiştirilmesine karşı bir metin imzalayan 301 isim, “Bizler de aşağıda isimleri olan 301 kişi olarak, 2017 Yaz Kararnamesi ile görev yeri değiştirilen heyetin göreve iadesini, davaya başlayan ve dosyayı bilen hâkimlerin karar vermesini istiyoruz” ifadelerini kullandı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle