02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 14 Mayıs 2017 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN dizi 7 196 gündür özgürlüğünden yoksun... Referandum öncesinde 6 umut verici bir birliktelik içinde yer alan DİSK, itiraz noktaları ortadan kalkana kadar hayır demeye devam edecek Kazanımlar gitmesin diye “Hayırımızın nedenleri belli... Yargıda tarafsızlık yok, Cumhurbaşkanı bir gecede OHAL ilan edip ülkeyi istediği gibi yöne tebiliyor. Başta kıdem tazminatı olmak üzere 100 yıllık kazanımlarımızı bir ge cede elimizden almak isteyen bir zihniyet ile karşı karşıyayız” diyen Devrimci İşçi Sendikaları Konfede rasyonu (DİSK) Baş kanı Kani Beko’ya göre, kiralık işçi ol OBülcyaüyktaş mak istemiyorsak, kıdem tazminatlarımızı kaybetmek istemi yorsak, eşitlikçi, de mokratik, sendikal hakları olan bir ülke de yaşamak istiyorsak hayır demeye de devam edilmeli. Referandum sürecinde tek tek 45 ile gittiğini, her fırsatı değerlendirerek in sanları bilgilendirmeye çalıştığını, 6.5 milyon insana kiralık işçi olacağını an lattığını dile getiren Beko, yasanın AKP oylarıyla çıktığını iptali için kendileri Anayasa Mahkemesi’ne gidemeyecekleri için CHP’ye bir dosya hazırlayarak iptali için çaba sarf ettiklerini hatırlattı. 300 simsarlık bürosu Gayri Safi Milli Hasıla’nın 590 milyar Avro olduğunu anlatan Beko, 300’ün üzerinde özel istihdam bürosunun hizmet verdiğini, söz konusu özel istihdam bürolarının cirosunun 450 milyar Avro’yu bulduğunu söyleyerek, ülkenin neredeyse bir yangın yerine döndüğünü, ülkenin 2002’den beri en büyük değerlerinin satıldığını, bugün itibariyle Kara yolları, Devlet Su İşleri (DSİ), Tekel, Sü 4 TBMM’den olağanüstü bir hızla, merbank, Şekerbank ve bir dizi kuru medyadan, hatta vekillerden kaçırarak, mun ya satıldığını ya içinin boşaltıldı muhalefeti susturarak, hukuka aykırı ğını dile getirdi. “İşte bu hükü açık oylamalarla, kavga gürültü için met şimdi de ülkenin tapusunu de geçirilen bu anayasa değişikli tek bir kişiye vermek istedi. ği paketi, toplumsal uzlaşmaya Şimdi çok anlam ifade etme değil kutuplaşmaya dayalı. yen evetleri ile bunu almış 4 Ağır sonuçlarını bugün ya gibi görünüyorlar ama bu ül şadığımız 2010 yılındaki ana kenin sahipsiz değil. Türkiye yasa referandumunda bizler HA Cumhuriyet’nin tapusunu kim YIR derken, HAYIR demekle ye seye vermeyeceğiz” diye konuşan tinmemiştik. Ülkenin saygın anayasa Kani Beko, amaçları için iyi bir araç olan hukukçuları ve bilim insanlarının katkı FETÖ ile ülkede binlerce kişinin işlerin sı ile “Özgürlükçü, Eşitlikçi, Demokratik den uzaklaştırıldığını da hatırlattı. ve Sosyal Bir Anayasa İçin Temel İlkeler 1077 fabrika şalter indirdi Raporu” hazırlamıştık. 4 Türkiye’de anayasa tartışılırken Hayır demeye ve hayırı örgütleme anayasa konusunda böylesi bir biri ye devam edeceklerinin altını ısrarla çi kimi olan DİSK başta olmak üze zen Kani Beko’nun nedenlerini de özetle re hiçbir emek ve mes şöyle sıralıyor; lek örgütünün, sen 4 İşsizlerin yaklaşık 1 milyonu dikanın, demokra üniversite mezunu. Acilen konuşul tik kitle örgütü ması ve önlemi alınması gerekirken, nün kapısı ça ülkede başka konuların konuşuldu lınmadı. Hatta ğunu görüyoruz. Meclis’te grubu bu 4 Türkiye’de 1077 fabrika şalterle lunan ve rini kapattı. 15 ülkeyle ekonomik bu ve siyasi anlamda ilişkileri miz tamamen bozuldu. Bun dan ötürü ürettiklerimizi sa tamaz hale geldik. 4 Önce işverenler istih lun dam daralmasına gittiler mayan si ve baş edemedikleri için yasi partilerin de de kapattılar. Gerek fikri alınmadı. li önlemler alınmadığı 4 Paketin sade takdirde, Türkiye’deki ce hazırlanışı de 7 milyonluk işsiz sayısı, ğil içeriği de anti 10 milyonlara çıkma tehlikesiyle demokratik. Bu karşı karşıya. Kani Beko anayasada işçi ler yok, köylüler yok, emekliler yok, işsizler yok. 4 Bir partinin üyesi ve hatta başkanı olan cumhurbaşkanının atadığı hâkim ve savcıların, yani adaletin bağımsız ve tarafsız olması mümkün mü? Tabii ki hayır. 4 Peki işçilerin haklarını tehdit eden bir yasa söz konusu olduğunda Anayasa Mahkemesi, bu yasayı nasıl iptal edebilir. 4 Kıdem tazminatını ortadan kaldıran bir yasayı yarın Anayasa Mahkemesi’ne götürmek zorunda kalırsak, hangi mahkeme üyesi işçi lehine karar verebilir? 4 İşçilerin haklarını sadece Meclis’te ve yargıda değil sokaklarda, meydanlarda da savunmasını zorlaştıran bir anayasayı oyladılar. 4 OHAL ilan etme yetkisi olan bir Cumhurbaşkanı, tüm demokratik gösterileri, yürüyüşleri, grevleri yasakladığında işçilerin haklarını savunmanın daha da zorlaşacağı açık. 4 Tek bir kişiye, tek bir imzayla sendikaları kapatma, grevleri yasaklama, kıdem tazminatını kaldırma, toplu iş sözleşmelerini askıya alma, “gerektiğinde” ücretleri dondurma yetkisi şimdi tek bir kişinin elinde. 4 Bu durum düzelinceye kadar hayırı büyütmek, yarım asırlık bir çınar olan DİSK için tarihsel bir görevdir. 4 Bu nedenle, demokratik tüm kesimleri, tüm bireyleri, işçileri taşeron düzenine, kiralık işçiliğe, iş cinayetlerine, düşük ücretlere, uzun çalışma saatlerine, zorunlu BES dayatmasına, İşsizlik Fonu’nun yağmasına, grev yasaklarına ve sendikal hakların önündeki engellere karşı birleşmeye ve hayır demeye çağırıyoruz. Kadınlarla ‘hayır’ın sesini yükselteceğiz Nar Kadın Dayanışması, referandum sürecinde, ‘Ha ha ha hayır’ ve ‘Bir yerine bin hayırla hakkından geleceğim’ şarkılarıyla, kampanyanın çok geniş kit lelere ulaşmasında etkili oldular. Kadın ların gücünün ve neşesinin çok şeyi de ğiştireceğini ortaya koydu lar. Dayanışmadan Sena Özcanlı, ‘hayır’ın gücüy le kaldıkları yerden müca deleye devam edecek lerini söylüyor. “Bü SEYHAN AVŞAR tün kadınlara değeceğiz. Neşemizle, umudumuz la kadınların içindeki narı dürte rek, cesaretlerini ortaya çıkararak ‘hayır’ın sesini yükselteceğiz...” di yor. Özcanlı ile referandumu ve sonrası nı konuştuk. n Nar Kadın Dayanışması, referan dum sürecinde neler yaptı, hatırlayabi lir miyiz? Bu sürece en çok kadınlar tarafından yükseltilen ‘hayır’ın sesi yön verdi, çün kü kadınlar 15 yıllık AKP iktidarının ve kullandığı nefret politikalarının hedefin de bulunuyordu. Kadınlar bir kez daha si yasal İslamın ve AKP iktidarının kendile rine biçtiği yaşam formunu asla kabul et meyeceklerini gösterdiler. Nar Kadın Da yanışması olarak bizler referandum sü reci boyunca şarkılarımızla, etkinlikleri mizle kadınların ‘hayır’ını sokaklara ta şıdık. Ankara’daki arkadaşlarımızdan bir şarkı atölyesi fikri çıktı. ‘’Ha ha ha hayır’’ ile başlayan furya İstanbul’da ‘Bir yeri ne bin hayır’la devam etti. zmir, Eskişe hir ve Edirne’deki arkadaşlarımızın yap ‘evet’i meşru bulmuyor ve kabul etmiyo onları eve hapsetmeye çalışan karanlığa mış oldukları ‘hayır’ şarkıları neşemizi ruz. karşı kol kola mücadele edeceklerini gös ve umudumuzu büyüttü. nReferandumda kadınlar sizce ne dedi? terdiler. n Referandumun sonucuna dair bir Kadınlar nasıl giyineceklerinden, kaç n Ana muhalefet partisinin referan öngörünüz var mıydı? Sizce sandıktan çocuk doğuracaklarına, hayatlarına mü dum sonrası tutumunu nasıl değerlen ne çıktı? dahale etmeye çalışan, tacizcileri, teca diriyorsunuz? Tabii ki vardı.. ‘Hayır’ın sesi her ne ka vüzcüleri ve kadın katillerini aklayan, Mühürsüz oyların kabulüyle yapılmış dar kısılmaya çalışılıp iktidar tarafından ‘makbul kadın’ algılarının dışında kalan aleni bir hukuksuzluk varken ana muha tüm imkânlar ‘evet’ propagandası için se kadınlara yaşam hakkı tanımayan ve ge lefet olarak her şekilde bununla mücade ferber edilmiş olsa da insanlar bulunduk riciliği devlet politikası haline getirmiş le etmesi gereken CHP’nin bu tavrını yıl ları her alanda gerek şarkılar, ge AKP iktidarına karşı emekleri, beden gınlık olarak görüyor ve kesinlikle doğ rek duvar yazıları, gerek günü leri ve yaşam hakları için tüm güçleriy ru bulmuyoruz. Sonuçların açıklanması birlik şenlikler, hiçbir şey de le ‘Bir yerine bin hayırla hakkından gele nın ardından yapılan hırsızlığı gören CHP yapamıyorlarsa çantalarına iğ ceğiz senin’ dedi. ‘Kadının yeri evidir’ di tabanı da sokağa dökülüp ‘hayır’a sahip neledikleri minik rozetlerle yen zihniyete karşı sokaklara dökülerek, çıkmışken, sonuçları şaibeli bu referan ‘hayır’ iradelerini göster dumdan sonra başkan adayından bahset diler. Referanduma giden menin boyun eğmekten farklı olduğunu süreçte en umulmadık yer düşünmüyoruz. lerde bile ‘hayır’ dalgası vardı. n Nar Kadın Dayanışması şimdi ne Sandıktan çıkan sonuç kesinlikle yapacak? ‘hayır’dı. Yapılan hukuksuzluk 16 Nisan sonrası yeniden doğan Gezi larla ve hırsızlıklarla dayatılan ruhuyla birlikte, mücadelemizi sokakta Merve Ceren Ece Kılıç da sürdürmeyi bırakmayacağız. ‘Hayır’ın gücüyle kaldığımız yerden, değebil diğimiz bütün kadınlara değerek mücadelemizi devam ettireceğiz. Neşemizle, umudumuzla kadın ların içindeki narı dürterek, cesaretlerini ortaya çıkararak daha örgütlü bir şekilde git bir Eylül Asuman tikçe büyüyerek ‘hayır’ın se sini hayatın her alanında yükselteceğiz ve AKP’nin bizler üzerinde hedeflediği ve kurmaya çalıştığı baskı Sena Özcanlı Selin Kurtulmaz Nar Kadın Dayanışması üyelerinin, Ajda Pekkan’ın Seveceğim şarkısını, Hayır’a uyarlamaları çok beğenilmişti. ya boyun eğmeyeceğiz. SÜRECEK ‘Etno’ bizleştirmez, ötekileştirir Bilal Bey! Pınar Öğünç kardeşimiz, Bilal Erdoğan himayesinde bu yıl ikincisi düzenlenen “Etnospor Kültür Festivali” üzerine dünkü Cumhuriyet’te kaleme aldığı nefis haberaraştırmayorum yazısında; “Bir antropolog bu oyunların ya da festivalin kendisini tarihin bizzat kendisiyle sınayıp elden geçirebilir” diyerek öyle bir pas atmış ki; Topa girmeden edemiyorum!.. HHH “Etnos” (Yunanca “ethnos”tan) sosyalkültürel antropolojinin aslî, temel, çekirdek kavramı. Öyle ki bu bilim dalının ilk ve kıta Avrupa’sında hâlâ kullanımdaki adı “Etnoloji”dir. “Etnos”, evet, halk demek... Amma velakin, “öteki” halk(lar) demek!.. O yüzden sosyalkültürel antropoloji yahut etnolojinin bir tanımı da “ötekinin bilimi”dir. Yani belli bir yer ve zamanda “Biz” addedilen her ne ise onun dışında ve karşısında ötekileştirilmiş topluluk ve kimlikleri araştıran, inceleyen, kültürel çeşitlilik ilkesi doğrultusunda onların temsilciliğine de soyunan bir bilim disiplinidir bu. Amacım bir antropolojiye giriş dersi vermek değil burada. Ama Bilal Erdoğan damgalı “Etnospor” etkinliğini “damardan” çözümlemeye tabi tutma yolunda bu ön bilgiye, hatta biraz daha fazlasına ihtiyaç olduğu kanısındayım. HHH “Etnos” sözcüğü, tarihin hemen her döneminde onu kullanıma sokan insan topluluklarının kendi dışında kalan “öteki” insanlık hallerini tanımlaya gelmiştir. Bu tanımlamada hep daim bir olumsuzlama da içkindir. Sözcüğün beşiği Antik Yunan’da “ethne” (“etnos”un çoğulu), Yunan kültüründen olsa da şehirdevlet (“polis”) örgütlenmesinin dışındaki, dolayısıyla “uygarlık”tan nasibini almamış (“barbar”) halklara gönderme yapmaktaydı. Orta Çağ’da Hristiyanolmayan ulusları “ethne” olarak tanımlayan kilise geleneğinde bu olumsuzlama sürer. “Etnik”, kutsal kitapta Yahudi karşısında Yahudiolmayanı, Hristiyan karşısında Hristiyanolmayanı, kısaca pagan, kâfir, zındık olanı işaret eder. Öyle ki ruhbandan biri, zındıklığın en iyi örneğinin “etniklik”, “hakikat”in en iyi örneğinin ise Katoliklik olduğunu söyler. HHH Bu çerçevede “etno” dendiğinde kavrama aşina olanda hâkim algı, “öteki”, ötekiler ve ötekiliktir. Oysa mahdum Erdoğan’ın “Etnospor”unda vurgu “bizlik”te, hem de alabildiğince, kapsanabildiğince, kucaklanabildiğince geniş bir bizliktedir. Pınar’ın yazısına dönelim burada hemen: “Şalvar güreşi, atlı cirit, aşırtmalı aba güreşi, kökbörü, okçuluk, mas güreşi... Bunlar Etnospor alanında tanıtılan yahut müsabakası yapılan Doğu, daha çok özbeöz Türk sporları olarak sunuluyor. (...) Etnospor alanında bir köşede kispetlerine reklam işlenmiş güreşçilerin müsabaka alanı, bir yanda cirit sahası, en rağbet gören okçuluk bölümü var. Havada hep bir Dombra, hep bir mehter asılı sanki. Sıra sıra kurulmuş otağlar Kazak Türkleri, Doğu Türkistan, Afganistan Türkleri şeklinde akıyor. Kastamonu, Erzurum, Tokat gibi yerel otağlar da var. Gözleme dağıtılan otağların önünde uzun kuyruk oluşmuş. Tezgâhlar Göktürk alfabesiyle yazılmış ‘Türk’ aksesuarlarıyla dolu.” HHH Şimdi, benden söylemesi: Elbette sizin kendi benimsediğiniz düşünselideolojik pozisyondan olmak kaydıyla; yani millilik, yerlilik, gelenekçilik açısından şalvarı, kispeti, ciridi, mehteri, Kastamonu, Erzurum, Tokat’ı, gözlemeyi ve tabii türlüçeşit “otağ”larıyla Türklüğü “etno”, yani “öteki” sayamazsınız. Olsa olsa “folk” saymanız gerekir. “Folk” da halk demek ama o, “bizim halk”a karşılık geliyor. Daha doğrusu, bizim kırsal, pastoral, geleneksel, modernöncesi, kentleşmeöncesi, endüstrileşmeöncesi halkımız, halimiz, ahvalimizdir “folk”. (Bir beşeri bilim disiplini olarak “Folklore” da bizde “Halkbilim” olarak karşılık bulur.) Peki, Bilal Erdoğan marifeti etkinliğe “Folkspor” başlığı düşünülebilir mi?! Kanımca o da sorunludur, ama “Etnospor” kadar çok sorunlu değildir!.. HHH Pınar’ın gözlem ve değerlendirmeleri üzerinden bu etkinliğe ilişkin söylenecek, tartışmaya açılacak, eleştirilecek başka pek çok nokta var. Şimdilik “Etnospor” adı üzerinde odaklaşmış ve onun uygunsuzluğunu vurgulamış olalım. Hiç kuşkusuz en paradoksal yan da geleneği ihyaya hevesli böylesi bir girişimin adını “gâvurca” terkip etmiş olmak (etno+spor). Büyük ihtimal bu addan etkinlik alanını dolduran kitlenin pek bir şey anladığı da yok zaten ama sonuçta Bilal Erdoğan’a yanlış ve kusurlu danışmanlık verilmiş. “Etno” nedir, ne değildir bilenler, tabloya bakıp vah vah diyerek gülüp geçecektir. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle