02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 14 Mayıs 2017 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 5 HDP’de 3 isim öne çıkıyor HDP’de yeni eş genel başkan olacak isim için parti bileşenleri arasında tartışma yaşanıyor. İsim gelecek hafta yapılacak kongrede belirlenecek MAHMUT LICALI HDP’de Figen Yüksekdağ yerine eş genel başkan olacak isimin belirlenmesinde bileşenler arasında tartışma yaşanıyor. ESP, Yüksekdağ yerine gelecek ismin kendi bünyesinden olmasını talep ederken, bu talebe diğer bileşenlerin sıcak bakmadığı belirtiliyor. HDP’nin gelecek hafta yapılacak olağanüstü kongresinin izleyicisiz olacağı da belirtiliyor. HDP, Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin ve parti üyeliğinin düşürülmesinin ardından parti tüzüğü gereği önümüzdeki hafta olağanüstü kongrede yeni eş genel başkanı belirleyecek. Yüksekdağ’ın yerine eş genel başkan olacak ismi belirleme konusunda parti içinde bir süredir çeşitli tartışmalar yürütülüyordu. Bu kapsamda HDP dün Parti Meclisi ve Kadın Meclis Grubu’nun bir araya geldiği iki ayrı toplantı yaptı. Edinilen bilgiye göre parti içinde yeni eş ge Filiz Kerestecioğlu nel başkan olacak kişinin sol siyasetten gelen bir isim olması, Türk olması gibi kriterlerin aranması gerektiği dillendirilirken, parti içinde öne çıkan bir başka görüş ise partinin olağanüstü bir dönemden geçtiği için bu kriterlere uygun bir isim üzerinde ısrar edilmemesi oldu. ESP ise Yüksekdağ yerine gelecek olan eş genel başkanın kendi bünyesindeki bir isim olması gerektiği görüşünü yapılan toplantılar Serpil Kemalbay da dile getirirken, diğer bileşenlerin bu talebe sıcak bakmadığı öğrenildi. 3 isim konuşuluyor Parti kulislerinde eş genel başkan olacak isim üzerinde henüz bir mutabakat sağlanamadığı belirtiliyor. Edinilen bilgiye göre kadın eş genel başkan olacak isim için bugüne kadar HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, HDP MYK üyesi olan ve Meral Danış Beştaş halen eş genel başkan vekilliği görevini yürüten Serpil Kemalbay ve HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın isimleri dillendiriliyor. Eş genel başkanın kim olacağı bu hafta içinde yapılacak son toplantıların ardından netleştirilecek. HDP’nin 20 Mayıs’ta gerçekleştirilecek olağanüstü kongresinin parti tüzüğü gereği yapılacak olması nedeniyle izleyiciye açık bir etkinlik olmayacağı dile getirildi. ‘Sevgili komisyon’ Demirtaş, Cezaevi Mektup Okuma Komisyonu’na mektup yazdı, dışarıdakilere ise ‘Dışarıda olduğunu zannedenler’ diye seslendi HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nde dışarıdan gelen mektuplarıyla, kendisinin dışarıya gönderdiği mektupları okumakla görevli Cezaevi Mektup Okuma Komisyonu üyelerine mektup yazdı. Demirtaş mektubunda, cezaevinde olmayan dışarıdakileri, “Dışarıda olduğunu zanneden arkadaşlar” diye niteledi. Demirtaş, komisyon görevlilerine mektubunu 1 Mayıs İşçi Bayramı nedeniyle gönderdi. Demirtaş’ın, Diyarbakır’daki çocukluk anıları çerçevesinde fonda anne ve babasının da bulunduğu, ilkokuldaki en yakın arkadaşı, sınıf birincisi Bahir’in tam 35 yıl sonra cezaevinde sabaha karşı saat 04.00’de rüyasına girmesini anlattığı mektubu şöyle: Milletin mektuplarını okumak ne ya: Sevgili Komisyon! Size bu satırları F tipi bir hücreden yazıyorum. ‘Niye?’ diye soracak olursanız, tutukluyuz da o yüzden! ‘Onu biliyoruz da, bize niye yazıyorsun kardeşim, zaten senin mektupları okumaktan gözümüz çıktı!’ diyorsanız, evet işte tam da bu konuda yazıyorum. Ya Allahaşkına arkadaşlar, siz nasıl bir meslek seçmişsiniz kendinize? Milletin mektuplarını okumak ne ya! Kimbilir belki bunun için size bi de para veriyorlardır (Veriyorlarmış, ayda 2060 TL. Harca harca bitmez!) Ama konumuz bu değil. Gerçi konumuz nedir onu da tam bilmiyorum (Son cümleler İlhami Algör hikâyelerinden (ç)alıntıdır diyerek üstünü karalamazsınız umarım) Komisyon bunalımda: Dikkatinizi yeterince dağıttıysam mevzuya giriyorum. Dışarıdakiler (daha doğrusu dışarıda olduğunu zanneden arkadaşlar), benden son bir öykü daha istiyorlar. Ben de dedim ki ben tutuklandığımdan beri mektup okuma komisyonu bunalıma girdi. Artık uzun yazılar, mektuplar yazmayayım diyorum. Benim yüzümden karın tokluğuna, ‘köle gibi’ çalışıyorlar. Ayrıca ben edebiyatçı falan değilim diyorum. Gerçi insan sanatçı bir anneyle, edebiyatçı bir babanın olduğu evde büyüyünce, ister istemez bir şeyler birikmiyor da değil. Dikiş makinasından piyano: Şöyle ki; küçüklüğümde sabahları hep Annemin piyano sesiyle uyanırdık. Evimiz iki odalıydı, bütün kardeşler bir odada uyurduk. Annemin piyanosu da aynı odadaydı. Canım Annem her sabah üşenmeden pi yanosunun başına geçer, tıngır mıngır çalardı. O sesler inanın halen kulağımda çınlıyor. Sonra biz biraz büyüyünce Anam dedi ki; ‘lan sen salak mısın oğlum, ne piyanosu; bildiğin dikiş makinası bu’, ‘eve ek gelir olsun diye dikiş dikiyorum ben’ dedi. Ama olsun, sonuçta biz piyano niyetine dinlemişiz, değil mi? Sevgili Komisyon Allah sizinkileri de bağışlasın, çocuklarınızın iyi bir müzik kulağına sahip olmasını istiyorsanız şarkı değil ritm dinleterek büyütün. Bakın Arif Sağ’ın sayılı virtüözlerden biri olmasında köylerindeki değirmenin şakşakısı büyük pay sahibidir. Babam şiir gibi küfrederdi: Benim babam da hep şiir gibi konuşurdu. Ne güzel konuşurdu öyle. Biraz büyüyünce bunların şiir değil, küfür olduğunu anladık. Bildiğin küfürbaz ve esprili bir adamdır Babam, halen de öyle. Ama bazı insanlar vardır ya hani, küfür ağızlarına yakışır, kaba durmaz. Öyledir benim Babam, şiir gibi küfür atar. Bi defasında daireden bir arkadaşıyla küfürsüz konuşunca arkadaşı alınmıştı. ‘Hayrola Tahir abi, bir yanlış mı yaptık?’ demişti. Babam da; ‘ne yanlış yapacaksın lan ş..refsiz!’ demişti de, arkadaşı rahatlamıştı. Benim ilkokula başlayıncaya kadar kültürel altyapım da böyle böyle oluşmuştu neticede. İlkokulda çete başkanı gibi bir şeydim: İlkokulu Diyarbakır’da, Yeni İlkokulu’nda okudum. Çalışkan, başarılı, hatta çok başarılı bir öğrenciydim. Ama en birinci değildim. Çünkü o ki şi Bahir’di. Bahir, sınıfın en çalışkanı, en başarılısıydı. Sınıf birincisiydi, ben ise ikinci. Tertemiz, düzenli, el yazısı inci gibi, uslu bir çocuktu. Bendeyse, hepsinden biraz biraz vardı. Okulda benim çok arkadaşım vardı, Bahir’inse bi tane, o da bendim. Bahir’ler başka bir şehirden gelip Diyarbakır’a yerleşmişlerdi, öyle hatırlıyorum en azından. Kimse dokunamazdı O’na, çünkü ben vardım. İlkokulda küçük çaplı, belalı bir ‘çetenin’ başkanı gibi bi şeydim (o tarihte henüz eşbaşkanlık yoktu). Gerçi, ‘çetemizin’ çok da belalı olmadığı kısa sürede anlaşıldı, bizden belalıları da vardı, neyse... Pastırma diye bir şey yoktur: Bahir’den hafızamda çok az şey kaldı, en çok hatırladığım ise bir gün okul sonrası birlikte eve doğru giderken yaşadığımız bir şeydi. Aç bitap bir şekilde, dar sokaklardan eve doğru yürürken Bahir birdenbire; ‘ooohhhh, mis gibi pastırma kokusu geldi’ dedi. Ben de; ‘ne kokusu, ne kokusuu?’ dedim. ‘Pastırma, pastırma’ dedi. ‘Pastırma nedir lan’ dedim. ‘Oğlum pastırma işte, et olan var ya’ dedi. ‘Nasıl bi şe?’ dedim. ‘Böyle ince ince, kokulu var ya işte’ dedi. ‘Hahahaaaa, pastırma nedir lan, ona pirzola denir’ dedim. ‘Pastırma diye bi şe yoktur oğlum’ dedim. Yol boyunca Bahir’le dalga geçtim. Ama Allah var, Bahir ne alındı, ne de küstü, üstelemedi daha fazla. Ben hayatımda pastırma diye bi şey görmemiştim, bırak pastırmayı, pastırma diyen birini bile görmemiştim. Eve gelince kahkahalarla Anneme anlattım (piyanist olan). Annem de; ‘oğlum pastırma diye bir şey var’ dedi. Kahkaham boğazıma düğümlendi. Affet beni Bahir, bunu sana hiç söyleyemedim. 35 yıl sonra sabah saat 04.00’de: Cezaevine girdikten sonraki ikinci aydı galiba. Bir gece yataktan irkilerek uyandım. Saat sabahın dördüydü. Bir rüya görüyordum, rüyamda Bahir bana ‘pastırmayı unutma, pastırmayı’ diyordu. İnanması gerçekten güçtü, uyanık mıyım, halen rüyada mıyım diye kararsız kaldım. Tam 35 yıl sonra Bahir arkadaşım o çocuklu haliyle, F tipi hücrede rüyamda bana bir şey hatırlatıyordu. Cezaevinde haftalık kantin fişi hazırlıyoruz, biliyorsunuz. O hafta kendimize biraz torpil yapıp Abdullah Zeydan’la birlikte, pastırma da yazalım diye konuşmuştuk sabah. Yataktan çıktım, alt kata inip panodaki kantin fişine baktım. Evet, pastırma yazmayı unutmuştuk. Teşekkür ettim Bahir’e, yazdım pastırmayı. Neticede emekçiye saygımız var: Konu nerden buraya geldi bilmiyorum ama işte böyle Sevgili Komisyon. Arkadaşlar ille de cezaevinden bir anını yaz gönder diye tutturdular ama ben yazamam dedim, komisyon memurlarına haksızlık yapmak istemiyorum dedim. Neticede emeğe ve emekçiye saygımız var. İşte bu durumu size bildirmek istedim. Size hayırlı işler, meslek yaşantınızda üstün başarılar diliyorum. Saygılarımla. ‘Haberi okuyunca adeta buz kestim’ Bahir sen hep birinciydin: Tutuklu kaldığım sürede, sadece o gece derin bir kedere kapıldım. Bahir’i sadece çocukluk haliyle hatırlıyorum, çünkü ilkokuldan sonra kaybettik birbirimizi. Ondan hiç haber alamamıştım. On yıl kadar önceydi yanılmıyorsam, gazeteyi hızlı hızlı karıştırırken; ‘Dicle Üniversitesi’nde çalışan memur intihar etti’ diye küçük bir haber gözüme çarptı. Flu, küçük bir de vesikalık fotoğrafla birlikte. Haberin deta yını okumadım, geçtim, sonra birden durup tekrar geri açtım sayfayı. Buz gibi oldum, isim benzerliğidir herhalde dedim, ama fotoğraftaki O’ydu. Söz verdim kendime, mutlaka ailesini bulup acılarını paylaşacaktım, ama bulamadım. İçimde dert kaldı. Ben bulamadım ama Bahir buldu beni, yıllar sonra bir hücrede, rüyamda. Affet beni Bahir, nur içinde yat güzel kardeşim. Sen hep birinciydin, birinci kalacaksın yüreğimde, bunu sana hiç söyleyemedim. Gökkuşağı... Turuncu bir aydınlık gökyüzünün lacivert perdesini aralarken, kurşuni bir çizgi beliriyor... Düşle gerçek arasına sıkışmış bir toplumun fotoğrafları düşüyor önüme. Zamanı bir anda durdurmak geçiyor insanın aklından. Anlamsızlığın gerisinde duran bir boşlukta, yaşam sanki asılı kalıyor... Yaşamın bitmeyen sularındayız. Kimi zaman umutlu kimi zaman umutsuz... Çevremiz yok oluyor, ormanlar talan ediliyor, siyanürlü altın üretimi sürüyor, HES’ler doğanın canına okuyor, ağaç katliamı her geçen gün artıyor. Bembeyaz masallarda evrenin gökkuşağı rengine kin ve korkuyu salıyoruz. Oysa aydınlığın kapısını aralamalıyız. Kin ve nefreti hayatımızdan çıkarmalıyız. Biz neredeyiz şimdi, nerede duruyoruz yaşamı güzelleştirmek için ne yapıyoruz? Çocuklarımıza bir gelecek sunmak için ne yapıyoruz? Savaş değil barış isterken, ABD Başkanı Trump önce YPG’ye ağır silah verme kararını onaylıyor. Ankara sert tepki verince Savunma Bakanı Mattis, endişelerin çözümü için çalışacaklarını söylüyor. ABD basını “Operasyonlar sonrası silahlar alınacak” yazdı, Pentagon ise anında yalanladı. Muhalefetten de tepki geldi: CHP, ABD’ye gitmesin. MHP, gitsin, uyarsın... Bu arada Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle kuvvetler ayrılığı ilkesinin belirgin hale geldiği, OHAL ve KHK’lerle kişi hak ve özgürlüklerini amaç dışı sınırlamadığı görüşüne CHP’den sert tepki geldi: “Danıştay Başkanı tam anlamıyla cüppesini çıkarmış, siyasete girmiştir. Kendisini kınıyoruz.” HHH Bir batık kent görüyorduk düşlerimizde... Bulutlar uçuşuyor gibiydi bir ilkyaz sabahında. Umuda yolculuğumuz sürüyordu tüm hüzünlerimize karşın. Neredeyse 20 yıl önce yazılmış bir yazı, o kareli defterin sayfalarında kalmıştı. Çocukluğunu düşündü, babasının ölümünü, ilkokul yıllarını, düşlerini, yelkenleri fora edilmiş sevdaları. Gramofonlar susmuştu... Eskisi gibi şiirler de okumuyordu. Gökkuşağının gözlerimize vurduğu yıllar artık çok gerilerde kalmıştı. Tekmil deniz kuşları kaçıyordu... Dalgalar kayalarda patlıyordu. Geçmişin aşkları duvarlara çizilmiş resimlerde kalıyor, bir gölge oyunu içinde kaybolup gidiyordu... Bir batık kentin içindeydi. Aldatıcı ama erdemli düşler görüyorduk. Gecenin bilinmeyen saatinde Miklós Radnóti’den şiirler okuyorduk: “Dün yağmur çiseliyordu ve önümüzde diz çökmüş bir insan gibi duran çalılıktan, çayırlığa iki sevdalı çıktı ve uzaklaşıp gittiler Çiçekler gibi açılmış dudaklarıyla ........... Bugünse yamaçta bize doğru sürünen toplardır ve balçık içinde dönen tekerlekler Miğferlerle örtülü alınlar Ve arkada kan ve ter kokuları bırakarak Yürüyen askerler .......... Kumral çocukluk! Çoktandır yoksun artık! Yaşlılıksa ulaşılmayacak kadar uzak! Dizlerine kadar kan içinde duruyor şair Söylediği her türküyü son türkü diye adlandırarak.” Sessizlik bize göre değildi o yıllar... Seven ve sevilen her şeyi yıldızlara inat, ormanlardaki kuşlara inat, böceklere, doğan güneşe inat, yağmura, fırtınaya inat, unutmuştuk... Kıpırdanmayıp aynı yerde kaldık. Kimi zaman coşkulu, kimi zaman suskun ve hüzünlüydük... Oysa yeryüzünde aşka karşı, insanlığa karşı gelenlere savaş açmış, onların güçlerine teslim olmamıştık... HHH Şimdi bir köşede eski mevsimlerin, kaçıp giden yılların bize dönmesini bekliyoruz; kanadı kırık kuşların yarım kalmış aşklardan haber getireceğini sanıyoruz. Saçlarımız kırlaşmış, omuzlarımız çökmüş... Alevlerin alacakaranlığında yitik zamanların sevdalarını toplama çabamız boşuna. Yaşlılık bize uzak değil çok yakın... ERDOĞAN, ÇİPRAS’LA GÖRÜŞTÜ FETÖ’cü askerlerin iadesini istedi Uluslararası İşbirliği İçin Ku de pozitif gündem oluşturulması şak ve Yol Forumu’na ka için ortak çaba sarf edilmesi de tılmak ve resmi temaslarda bu vurgulandı. lunmak üzere Çin’in başken Görüşmede, Yunanistan ile ti Pekin’de bulunan Cumhurbaş “iade edilmeyen darbeci asker kanı Tayyip Erdoğan, Yunanistan ler” meselesinin Türkiye ile bir Başbakanı Aleksis Çipras ile gö sorun teşkil ettiği belirtilerek, rüştü. Görüşme Cumhurbaşkanı darbeye karışmış bu kişilerin, Erdoğan’ın konakladığı Four Sea Yunanistan’da durmasının doğ sons otelinde gerçekleşti. ru olmadığı, bu konuda gerekli Erdoğan ve Çipras, görüşme adımların atılması hususunun al de özellikle ikili ilişkiler ve üst tı çizildi. düzey ziyaretlerin artırılması ko Ege’de gerginliklerin azaltıl nusunu konuştu. Bu çerçeve ması, muhtemel sorunların diya de, Yunanistan ile yapılan İşbirliği log yoluyla çözümü vurgulandı. Konseyi’nin bir sonraki toplantı Özellikle, askeri taraflar arasında sının sonbaharda Selanik’te ger iş birliği yoluyla çözülmesi konu çekleştirilmesinde mutabık ka sunda Türk ve Yunan tarafı karşı lındı. İki ülke arasındaki ilişkiler lıklı görüşlerini ifade etti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle