23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 23 Mart 2017 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: SERPİL ÜNAY 315 bin KOBİ icralık ekonomi 9 KOSGEB’in onayladığı KOBİ’lerin çoğu, borç sorunları nedeniyle bankalardan eli boş dönüyor. KOBİ’lerin yüzde 83’ü zaten bankalara borçlu, yüzde 9’u ise icra takibinde Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı’nın (KOS GEB) faizsiz 50 bin TL kredi imkânından yararlanmaya hak kazanan 460 bini aşkın KO Bİ bulunurken, KOBİ’lerin çoğu borçları nedeniy le bankalardan eli boş dönüyor. PELİN ÜNKER KOSGEB aracılığıyla verilen destekte kre di riskinin tümü bankalara ait. KOSGEB ise ana paraya kefil değil, sadece faiz desteği sunu yor. Bu nedenle bankalar KO Bİ’lere kredi vermek için ön celikle borçlarını ödemesi ni istiyor. Ancak son verile re göre Türkiye’de 2.9 milyon KOBİ’nin kredi borcu var. Ocak ayı itibarıyla 315 bin KOBİ ise borcunu ödeyemediği için ic ralık. Türkiye’de yaklaşık 3.5 milyon KOBİ olduğu düşünül düğünde icra takibine giren lerin oranı yüzde 9’u buluyor, yüzde 83’ünün ise kredi borcu bulunuyor. 22 milyar lira batık KOSGEB’in sıfır faizli kredi desteğine başvurular 28 Şubat’ta açıklanmış, 460 bin 167 işletmeye kredi faiz desteği verileceği belirtilmişti. Bu tarihten beri KOBİ’lerin bankalardan kredi temin edemediğine ilişkin şikâyetler arttı. KOSGEB Başkanı Recep Biçer, şikâyetlerle ilgili “Bankaların, kredi kayıt bürosunda kredi tarihçelerinin olmaması, puanlarının düşük olması, kredi başvuru sayısının fazla olması, önceki kredilerinde gecikmelerin tespiti, kanuni takiplerinin, icra kayıtlarının kapatılmış bile olsa protestolu senet veya çek kayıtlarının mevcudiyeti, borçlanma oranlarının yüksekliği, mali verilerinin yetersizliği ve son dönem mali verilerinin önceki dönemlere göre düşmüş olması gibi gerekçelerle KOBİ’lerin iş ve işlemlerini zorlaştırdığı, hatta kredi başvurularının büyük bir bölümünü reddettiği bilgilerini alıyoruz” diyerek kredi işlemlerinin kolaylaştırılması için bankalara üçüncü kez resmi yazıyla çağrıda bulunduklarını söyledi. KOSGEB Başkanı bankalara çağrıda bulunsa da KOBİ’lerin yüksek borcu bankaların kredi verme koşullarını zorluyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu verilerine göre ocak ayı itibarıyla KOBİ’lerin icra takibine düşen kredi miktarı 22 milyar 19 milyon lira. Öte yandan yılın ilk ayında, protesto edilen 85 bin adet senedin parasal tutarı 1.3 milyar TL oldu. Geçen yılın aynı dö nemine göre ise protesto edilen senet adedi yüzde 2.8 oranında artarken, senet tutarı ise yüzde 37.8 oranında art Yüzde 5’i yasal takipte BDDK verilerine göre Ocak 2016’da takibe düşen KOBİ sayısı 299 bin 3 idi. Buna göre son bir yılda 15 bin 643 KOBİ daha yasal takibe girdi. Kredi alan her yüz KOBİ’den 10.8’i icralık oldu. KOBİ’ler ocak ayı itibarıyla 429 milyar 555 milyon TL’lik kredi kullanırken, bu kredinin yüzde 5’i geri ödenmediği için yasal takibe girdi. Batık kredinin 21 milyar 907 milyon TL’si yerli para, 111 milyon 820 bin TL’si ise yabancı para cinsinden oldu. Geçen yılın aynı döneminde KOBİ’lerin kullandığı toplam kredi miktarı 390 milyar 612 milyon lira, takipteki KOBİ kredileri 16 milyar 429 milyon liraydı. Son bir yılda toplam KOBİ kredileri yüzde 9.96, takipteki KOBİ kredileri ise yüzde 34 artış gösterdi. İcralık olan KOBİ’lerin 3 milyon 844 bin 826 adet de müşterisi bulunuyor. Bu da söz konusu tablonun vahametini bir kez daha ortaya koyuyor. tı. Aynı dönemde parasal tutarı 2.3 milyar lira olan 64.4 bin adet çek için ‘karşılıksız’ işlemi yapıldı. Rusya’dan domates vetosu Çin ile ticaret kolaylaşacak. DenizBank’tan yuan atağı DenizBank, “Dış Ticaret Seferberliği” kapsamında yerel paraların kullanımı için Merkez Bankası işbirliğinde, reel sektöre Çin yuanı cinsinden ilk reeskont kredisini kullandıran banka oldu. Söz konusu kredi imkânı Çin’le ticaret yapan Türk reel sektör firmalarına kullandırılacak. DenizBank Hazine ve Finansal Kurumlar Grubu Genel Müdür Yardımcısı Bora Böcügöz, Çin ile ticarette gelinen bu önemli noktanın diğer ülkeler için de örnek olmasını beklediklerini ve 2023 yılına kadar karşılıklı 100 milyar dolar dış ticaret hacmi hedeflenen Rusya ile yapılan çalışmaların da bu anlamda öncelikli bir yer tuttuğunu kaydetti. l Ekonomi Servisi Türkiye’nin buğday alımını durdurması üzerine Rusya da Türkiye’den domates alımına ilişkin yasakların devam edeceğini açıkladı Türkiye’nin Rusya’yı ithalatta serbest vergi uygulanan ülkeler listesinden çıkarmasıyla Türk alıcıların Rus buğdayı alımını durdurması üzerine Rusya karşı atağa geçti. Rus tarım ürünleri denetim ajansı Rosselhoznadzor, Türkiye’den domates, salatalık, elma ve armut alımına yönelik yasakların kaldırılmasının planlanmadığını duyurdu. Yasağa devam Rus İzvestiya gazetesine konuşan Rosselhoznadzor sözcüsü Yuliya Melano, “Türkiye’den alınan ürünlere yönelik geri kalan yasakları kaldırmayı düşünmüyoruz” dedi. Öte yandan gazete, Rusya’nın Türkiye’ye nisan ayında bazı yasakların kaldırılması kararını alabilecek bir heyet göndermeyi planladığını ancak Türkiye’nin buğdayın vergisiz ithal edildiği ülkelerin yer aldığı listeden Rusya’yı çıkarması nedeniyle heyetin bu ziyaretinin iptal edildiğini yazdı. Rusya Tarım Bakanlığı’ndan bir yetkiliyse, Türkiye’ye yönelik yasaklarım tamamen ya da kısmen kaldırılmasının tartışı labilmesi için Türk tarafının da Türkiye’nin Rusya’ya Rusya’dan aldı yaş meyve ve sebze ihracatı ğı ürünlere getirdiği yasakları iptal etmesi ge 2015 876 milyon dolar 2016 332 milyon dolar rektiğini söyledi. Kasım 2015’te Rus savaş uçağının düşürülmesinden önce Türkiye ile Rusya arasındaki tarımsal ticaretin hacmi 4 milyar doları buluyordu. 2014 yılında Rusya’ya Ancak uçak kriziyle birlikte Türkiye’nin Rusya’ya yaş meyve ve sebze ihracatı yüzde 62 düşmüştü. yaklaşık 1.2 milyar dolarlık tarım ürünü satan Türkiye, Rusya’dan 2.8 milyar dolar lık tarım ürünü ithal etmişti. Rus tüketici zarar görüyor Gelişmeler üzerine Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin gazetemize şu değerlendirmeyi yaptı: “Antalya’dan Rusya’ya yaptığımız ihracat 181 milyondan 26 milyon dolara indi. 2015’te Türkiye’den Rusya’ya yapılan 259 milyon dolarlık domates ihracatının 115 milyonluk kısmı Antalya’dan yapılıyordu. Kriz sürecinde Rusya odaklı çalışan üretici ve ihracatçımız büyük sıkıntı yaşadı. İlişkilerdeki yumuşamaya rağ men başta domates, bazı ürünler üzerindeki ithalat yasağının hâlâ kaldırılmadığını görüyoruz. Kısa vadede de kaldırılmayacağı yönün de Rusya tarafından yapılan açıklamaları takip ediyoruz. Bu kısıtlamaların her iki ülkeye de maddi, manevi zararı var. Rus tüketici, başta domates olmak üzere Türkiye’den ithalatı yasaklanan ürünleri daha düşük kalite ve yüksek fiyatla tüketmek zorunda kalıyor. Önümüzdeki süreçte yıkılan köprülerin ticari bağlar ve turizmle yeniden, daha güçlü şekilde kurulmasını diliyoruz.” Reklam pastasını dolar belirleyecek Oteller yüzde 100 doldu. İranlı turistler akın etti İranlı turistlerin iki haftalık Nevruz tatili için Palandöken Kayak Merkezi’ne akın etmesi üzerine otellerde doluluk oranı yüzde 100’e ulaştı. Kayak merkezindeki oteller de Nevruz turizmi nedeniyle İranlı turistler için özel eğlence programları ve etkinlikler hazırladı. Çoğunluğu gençlerden oluşan İranlı turistler, gündüz kayak yapıp, geceleri de discoda eğlenerek, bayramın keyfini çıkarıyor. l Ekonomi Servisi Darbe girişimi, terör saldırıları ve rekor kıran dolarla geçen 2016’da Türkiye reklam pazarı yüzde 11 büyüdü. Bu yıl ise tahminler yüzde 5 ile 10 arasında. Türkiye’de 2016 yılında yapılan toplam reklam yatırımları yüzde 11’lik artışla 7.2 milyar TL’ye çıktı. Reklamcılar Derneği’nin açıkladığı 2016 verilerine göre geçen yıl reklam pastasını inşaat, otomotiv ve iletişim sektörü büyüttü. Reklamcılar Derneği Başkanı Nil Bağcıoğlu, ekonomik açıdan zorlu bir yıl yaşanmasına rağmen reklam pazarındaki büyümenin sürdüğünü söylerken, Reklamcılar Derneği Medya Asbaşkanı Demet İkiler ise geçen yıl yüzde 11’i bulan büyümenin bu yıl yüzde 510 arasında olmasını beklediklerini ifade etti. İkiler, pazarla ilgili şu saptamaları yaptı: 4 Zor bir yıldı, buna rağmen sektör reklam yatırımlarını kesmedi. İletişimi 4.5G, otomotivi vergi indirimleri, inşaatı devlet destekleri ivmelendirdi. 4 Geçen yıl 16 Temmuz sabahı uyandığımızda bu rakamları açıklayabileceğimizi tahmin edemezdik. Reklam veren artık bu tip şeylere dayanıklı hale geldi. 4 Yılın üç ayı çok iyi gitti. Kamu çok ciddi tetikleyenler arasında. Referandumun etkisi çok fazla olmadı. Kriz senaryomuz yok. 4 Dolarda geçen yıl başlayan yükselişin asıl yansımasının bu yıl süreceğini öngörerek pazar için 2017 büyüme tahminini yüzde 510 arası yaptık. Yıl sonunda yine çift haneye ulaşabiliriz. ‘Evet’ çıksa da ‘Hayır’! Referandumdan “Evet” çıksa da “Hayır” demeye devam etmek gerekiyor. Bu, ilk anda halkın iradesine saygısız, antidemokratik gibi görünen öneri, doğrudan adalet kavramıyla ilgilidir ve en azından üç nedene dayanıyor. Meşruiyet sorunu Birincisi: Referandumdan “Evet” çıkmasını isteyen Siyasal İslamın liderliği, partisihareketi, demokrasiyi ortadan kaldırmayı, idam cezasını geri getirmeyi vaat ediyor. İkincisi: Referanduma, “Evet” isteyen bir iktidarın OHAL yönetimi altında gidiyoruz. Siyasal İslamın elindeki devlet aygıtları, yerel yönetimler “Hayır” diyenlere fiziki ve simgesel şiddet uyguluyor. “Hayır” kampanyasına saldıran siviller korunuyor, böylece “Hayır” diyenler korkutulmaya, yıldırılmaya çalışılarak, kampanya yapmaları, hatta düşüncelerini açıklamaları engelleniyor. Buna karşılık, devletin tüm maddi ve mali olanakları, uçaklar, otobüsler, meydanlar, salonlar “Evet” kampanyasının hizmetinde. Yerel yönetimler, “Evet” karşılığı seçmene, çeşitli “he”“diye”ler dağıtıyorlar. Üçüncüsü: Referandumun güvenliğini sağlayacak, sonuçları denetleyecek kurumlar tarafsızlıklarını çoktan kaybettiler, Siyasal İslamın denetimi ya da etkisi altındalar. Bu koşullarda gidilmekte olan referandumda olası yolsuzlukları, bunlara ilişkin itirazları soruşturacak tarafsız bir kurum yoktur. Bu koşullarda, güçler dengesi ve süreçteki ağır adaletsizlikler göz önüne alındığında, bu referandumdan çıkacak tek güvenilir, meşru, kabul edilebilir sonuç “Hayır” olacaktır. Demokrasinin sonu Bu topraklarda kapitalist demokrasi, Batı’daki örneklerine göre her zaman çok sınırlı oldu. Ancak AKP rejimine gelene kadar, siyasetin egemen söylemi hep bu sınırların tartışılması, genişletilmesi, devletin, toplumun demokratikleştirilmesi, hatta insan hakları bağlamında şekillenmişti. Ülkedeki, emperyalizme bağımlı sermaye birikim modellerinin krizlerini aşma çabaları, demokratik hakların sınırlarına çarptığında, bu sınırları kapitalizmin andaki gereksinimlerine göre yeniden düzenlemek için gündeme gelen askeri darbeler bile “demokrasi” söylemini korumuş, demokrasiyi restore etme amacını daha baştan belirtmek gereksinimi duymuşlardır. Askeri darbeler hep bu, sermayenin gereksinimleridemokrasinin sınırları ilişkisini yöneten modele ait rejimlerdi. Askeri darbeleri, laikliği korumak için konmuş, kaynağı, toplumsal desteği belirsiz bir “vesayet” fantezisiyle açıklamaya kalmak, tarihi geriye doğru, darbelerin arkasındaki gerçek gücü (sermaye ilişkisini) gizleyerek yazmaya yönelik sığ bir çabadır. Anımsarsanız, Siyasal İslam da AKP önderliğinde iktidara yükselirken devleti eline geçirene kadar projesini, demokratikleştirme, “vesayeti kaldırma” söylemi altında ilerletmiştir. Sermayenin, AKP’ye destek verdiği noktada “askeri vesayet” diye bir şeyin aslında olmadığı da ortaya çıkmıştır. Bu referanduma giderken iktidar partisinin liderliğinin, destekçisi kanaat önderlerinin “demokrasi söylemini”, karanlık bir imparatorluk nostaljisi uğruna tamamen terk etmiş olduğunu görüyoruz. Pazartesi günü Orhan Bursalı anlattı, ben tekrarlamayacağım: Güçler ayrılığı yoksa anayasa da fiilen yoktur. Öyleyse artık sınırlı bile olsa demokratik bir rejimden söz edilemez. Referanduma sunulan “anayasa” “Evet” oyu alırsa, tüm yetki tek bir kişinin elinde toplanacaktır. Öyleyse yeni anayasa aslında, onaylandığı anda, dincitotaliter bir rejimin kurulmasının aracısı olarak fiilen yok olacaktır. Bu yeni rejime, en azından, anayasal bir bağlayıcılığı (hukuk devletini) ortadan kaldıracağı için “Hayır” demek, eğer “Evet” çıkarsa da bu süreçteki adaletsizliklerden dolayı “Hayır” demeye devam etmek gerekiyor. Evet, referandumda oy verecek bireyler vardır. Ama hakikatler de vardır. Adalet ise bunların başında gelir. Adalet arzusunu tatmin etmeyen her rejime direnmek insan olmanın gereğidir. Aygaz, müşteri bağlılığında birinci oldu Aygaz, Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ve Ipsos ortaklığıyla ikinci kez düzenlenen ve müşteri bağlılığının ölçümlendiği Türkiye Müşterinin Sesi (TMS) araştırmasında tüpgaz ve otogaz segmentlerinde birinci oldu. Aygaz, aynı araştırmada geçen yıl da ilk sırada yer almıştı. Aygaz Genel Müdürü Gökhan Tezel, “İkinci kez müşterilerimiz tarafından birinciliğe layık görülmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Markamıza gösterilen ilgiye, bizi başarıya taşıyan çalışanlarımıza, bayilerimize ve tüm paydaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum” dedi. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle