20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 23 Mart 2017 6 ‘GÜZEL YÜREKLİLER ÖLMEZ’ haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Gazeteci Tayfun Talipoğlu’nu son yolculuğuna ailesi, meslektaşları ve sevenleri uğurladı İzmir’deki evinde geçirdiği kalp krizi sonucunda 55 yaşında hayatını kaybeden gazeteci Tayfun Talipoğlu için dün Ankara’da cenaze töreni düzenlendi. Türkiye’nin her bölgesini karış karış gezerek Anadolu’yu ve halkın sorunlarını “Bam Teli” programı ile anlatan Talipoğlu’nu son yolculuğuna uğurlamak üzere yüzlerce kişi Kocatepe Camisi’nde bir araya geldi. Törene Talipoğlu ailesi ve meslektaşlarının yanı sıra CHP’den Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Grup Başkanvekili Levent Gök, Yalova Milletvekili Muharrem İnce, CHP eski Genel Başkanı Hikmet Çetin ve DİSK Genel Başkanı Kani Beko katıldı. Talipoğlu’nun oğlu Candaş Talipoğlu, avluda taziyeleri kabul etti. Talipoğlu’nun Kocatepe Camisi avlusunu tamamen dolduran yüzlerce seveni, kendisinin “Her türküyü çalmaz bizim telimiz. Sevda olmalı, gönüle giden yol olmalı” sözlerinin yazılı olduğu pankart açarken onlarca gül tabutuna bırakıldı. Tabutuna fırlatılan çiçekler eşliğinde omuzlarda taşınan Talipoğlu’nu sevenleri de dakikalarca alkışladı. Talipoğlu’nun naaşının cenaze nakil aracına taşındığı sırada NECATİ SAVAŞ Türk bayrağı açılırken, onlarca seveni hep bir ağızdan “Çav Bella”yı söyledi. Tören alanından çıkana kadar alkışlanan Talipoğlu, “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları ile uğurlandı. Talipoğlu’nun cenazesi Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi. l ANKARA / Cumhuriyet Onlar sadece gazeteci Avrupa’ya ‘Böyle davranmaya devam ederseniz, dünyanın hiçbir yerinde sokağa adım atamazsınız’ diyen Erdoğan, cezaevindeki gazetecileri terörist, katil, soyguncu ve çocuk istismarcısı olarak niteledi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’deki tutuklu gazetecilere ilişkin, “Bu gazeteciler kim biliyor musunuz? İçlerinde katilden soyguncuya, çocuk istismarcısına kadar herkes var. İçlerinde gazeteci yok. Bir liste geldi; 144’ü terör suçundan cezaevinde bulunuyor. Bunlardan birinin suçu ülkemize bomba düzeneği getirmek, bir tanesi patlayıcı madde ile yakalanmış. Ne ararsanız bunlarda var! İşin ucu kendilerine dayanınca adaleti rafa kaldıranlar mesele Türkiye olunca yüzlerine maske takıyorlar. Biz de karşımıza maskeyle çıkanlara haydut muamelesi yapmaya karar verdik. Öyle ya, saklayacak bir şeyin yoksa neden maske takıyorsun? Çık ortaya delikanlıca ‘Benim Türkiye ile meselem var’ de” ifadelerini kullandı. Erdoğan, Anadolu Yayıncılar Derneği Üyeleri’ne Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda hitap etti. Die Welt’in tutuklu bulunan Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in durumuna ilişkin gelen uyarılara değinen Erdoğan, “Neymiş basın mensubuymuş. Tam bir ajan terörist. Ve bir ay Almanya’nın İstanbul başkonsolosluğunun rezidansında misafir ediliyor. Şansölye, ‘çifte vatandaş olan bir gazeteci var onu serbest bırakmanızı istiyor’ diyor. Geldi mahkemeye, mahkeme tutukladı. Şu an içerde. Bu süreç böyle devam edecek” dedi. Türkiye’nin itilecek, kakılacak, onuru ile oynanacak, bakanları kapılardan kovulacak bir ülke olmadığını belirten Erdoğan, “Siz böyle davranmaya devam ederseniz, yarın dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Avrupalı, Batılı, güvenle, huzurla sokağa adım atamaz. Bu tehlikeli yolu açarsanız en büyük zararı siz görürsünüz. Karşımıza maske ile çıkanlara haydut muamelesi yapmaya karar verdik” dedi. ARKADAŞLARIMIZA LEKE SÜREMEZSİNİZ! Akın Atalay: Murat Sabuncu: Gazetemiz İcra Kurulu Gazetemizde Genel Yayın Başkanı. İstanbul Barosu Koordinatörlüğü görevinden üyesi 30 yıllık avukat. sonra Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Şık, Can Dündar ve oldu. Mesleğe Milliyet’te Erdem Gül’ün avukatlığını başladı. Tempo Dergisi ve üstlendi. Sosyolog Pınar Fortune Türkiye’nin Genel Selek’in yargılandığı Mısır Yayın Yönetmenliği görevleri Çarşısı davası dahil kamu ni üstlendi. Bağımsız oyunun yakından takip ettiği Gazeteciler Platformu pek çok davada görev aldı. P24’ün kurucularından. Kadri Gürsel: Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Yönetim Kurulu üyesi. Yayın Danışmanımız, yazarımız, 30 yıllık gazeteci. Yeni Gündem adlı haber dergisi, Cumhuriyet, Güneş, Sabah, Nokta, AFP ve Milliyet’te çalıştı. Güray Öz: Gazetemiz Okur Temsilcisi ve yazarı. Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi. 1971’den bu yana gazeteci. Cumhuriyet’in Avrupa temsilciliğini ve yazıişleri müdürlüğünü de yaptı. Biri şiir 3 de kitabı var. Musa Kart: Çizerimiz TGC Basın Özgürlüğü Ödülü sahibi. Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi. İlk karikatürü 1974 yılında yayımlandı. Kart, karikatürleri gerekçe gösterilerek yargılandı. Turhan Günay: Hakan Kara: Ahmet Şık: Önder Çelik: Bülent Utku: M. Kemal Güngör: 1990’dan bu yana Cumhuriyet Vakfı 27 yıllık gazeteci. Cumhuriyet Vakfı Cumhuriyet Vakfı Cumhuriyet Vakfı Cumhuriyet Kitap Yönetim Kurulu üyesi. Cumhuriyet, Yönetim Kurulu ve Yönetim Kurulu üyesi, Yönetim Kurulu Üyesi. Eki’nin Yayın 36 yıllık gazeteci. Evrensel, Yeni Yüzyıl, gazetemiz İcra Kurulu gazetemizin 20 yıllık 31 yıllık avukat. İstanbul Yönetmeni. Yazarımız, Gazetemizde Radikal, Aktüel ve üyesi. Uzun yıllardır avukatı. İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Gazetemizden önce çevre sorunları ve Nokta’da çalıştı. gazetenin yönetim Barosu üyesi. 12 Eylül üyeliği, genel Gırgır dergisinin teknoloji ağırlıklı yazıyor. Reuters’ta foto muhabir kadrosunda. Gazetenin yargılamaları sırasında sekreterliği yaptı. Avukat Yazıişleri Müdürlüğü’nü Gazetemizin eski liği yaptı. Ergenekon matbaa işlerinden ve başladığı mesleğinde Hakları Merkezi’nin yaptı. Haber Müdürü. sürecinde cezaevindeydi. dağıtımından sorumlu. 35 yılı geride bıraktı. kurucularından. ‘Hedef göstermekten vazgeçmeli’ Manşetlerle çarpıştık Erdoğan, şöyle konuştu: “Milletin değerlerine savaş açan medeniyetimizi yıkmaya teşebbüs eden basın mensupları gördük. Aynı tıyniyette siyasetçilerle birlikte medya gruplarının faaliyetlerine şahit olduk. Hatırlayın tüzüklerle çarpışarak büyüdük diyen şairlerden ilham alarak ben de diyorum ki manşetlerle çarpışarak bugünlere geldik. Amiral gemisi diye geçinenler muhtar bile olamazsın diye manşet attılar. Bunlar muhtarlarımızı küçümsediler ama biz sürekli burada muhtarlarımızla bir araya geliyoruz.” l ANKARA / Cumhuriyet n Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş: Gazetecileri cezaevlerine tıkanlar hep ‘Cezaevlerinde gazeteci yok’ demiştir. Cezaevlerinde bulunan gazetecilerin tutuklanmalarına neden olan suçlamalara, delillere baktığımız zaman hepsinin gazetecilik faaliyetlerinden olduğunu görüyoruz. ‘Niye şu manşeti attınız? Bu manşetteki amacınız neydi? Bu haberi yaparken..., bu yazıyı yazarken... Bu kitabı hazırlarken, diye başlayan sorularla tutuklandı meslektaşlarımız. 154 gazetecinin tahliye edilmesini talep ediyoruz. n Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Ahmet Abakay: Tutuklu olan meslektaşlarımızın tümü gazetecidir ve ga zetecilik yaptığı için cezaevindedir. Bütün dünya da böyle biliyor. Cumhurbaşkanı veya bir başkasının söylemesi de sonucu değiştirmiyor. 24 saat içinde insanlar, akademisyenler, gazeteciler, kamu görevlileri işten atılıyor ama 4 ay geçiyor tutuklu gazeteciler hakkında halen iddianame yok. Demek ki suç bulamıyorlar, yaratamadılar. Bu nedenle de kıvranıyorlar ve böyle şeyler söylüyorlar. n DİSK Basın İş: Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklama gazetecilere yönelik antidemokratik tutumun üstünü örtme çabasından fazlası değildir. Kalemiyle, fotoğraf makinesiyle, kamerasıyla halkın haber alma hakkı için çabalayan gazetecilere “terörist”, “istismarcı”, “hırsız” gibi ithamlarla kara çalma niyeti elbette hakikatin acı duvarına çarpacaktır. Biliyoruz hukuk her zaman adalet getirmiyor ama yine de hukukun en temel prensibine göre insanlar haklarında bir mahkeme kararı verilene kadar suçsuzdur. Ve kimsenin insanları önceden suçlu ilan etme veya yargı üzerinde baskı kurma hakkı yoktur. n CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş: Doğrusu merak ediyorum; Cumhurbaşkanı, hangi listeye bakmış? Yılların gazetecilerine terörist diyorsanız; bunu ispatlamak zorundasınız. Cumhuriyet gazetesi yazarları tam 143 gündür, cezaevindeler! Belli ki; iddianameye yazacak bir şey bulamıyorlar. l İSTANBUL TGC: gölgelemeyin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu gazetecilere yönelik hedef gösterme, nefret söylemi ve tehditlerin arttığına dikkat çekti. Yapılan açıklamada “Bazı belediye başkanı, kaymakam gibi devletin temsilcilerinin meslektaşlarımızı tehdit ettikleri görülmektedir. Bu yaklaşım referandum sürecine gölge düşürmekten başka bir işe yaramayacaktır. Tüm siyasetçilere, valilere, belediye başkanlarına, kaymakamlara gazetecilerin güvenli koşullarda çalışmasını sağlamakla yükümlü olduklarını hatırlatıyoruz” denildi. Demokratik parlamenter düzen, tarihinin en önemli yol kazası kavşağında İngiltere parlamenter demokrasinin yaratıcısı, beşiğidir. Kralın despotluğuna karşı mücadelenin 500 yıllık bir geçmişi var. 1200’lerde başlamış, darbekarşı darbelerle, iktidar savaşlarıyla yoğrulmuş ve sonunda milletin temsilcileri parlamentoda söz sahibi olmuş, hükümet Kraliyetten ayrılmış, Kraliyet şeklen, devlet başkanlığı gibi bir statüde kalmıştır. Bizde parlamenter sisteme doğru adımlar, şüphesiz ki padişahın yetkilerinin kısıtlanmasıyla atıldı. Tanzimat’lar bu mücadelenin parçalarıdır. II. Abdülhamit I. Meşrutiyet’i, ilk Osmanlı Anayasası’nı kabul ederek, yönetimi Meclisi Mebusan ile paylaşmayı kabul etmişti. Ama bu durum, İngiltere’deki gibi Padişah’ın mutlaklığına karşı önemli savaşla kazanılmadı. Nitekim Abdülhamit bir yıl sonra 1878’de Meclis’i kapattı, 30 yıl! İttihat Terakki’nin baskıları ve İmparatorluğun parça parça elden çıkması üzerine, 1908’de İkinci Meşrutiyet’i kabul etti. Sonuçta görevinden alınarak sürgüne gönderildi. Osmanlı’nın dağılması ile Padişahlığın bitmesi eşzamanlıdır! Sonrası, Büyük Kurtuluş Savaşı ile Türkiye kuruldu. Padişahlığın kökü kazındı, millet egemenliği kuruldu ve Cumhuriyete geçildi. Büyük Millet Meclisi ile Türkiye modern demokratik parlamenter düzene doğru yol almaya başladı! Şüphesiz, demokratik niteliğinin gelişmesini sürekli baltalayan önemli yol kazalarına uğrayarak! Ciddi bir yol kazası tehlikesi Şimdi demokrasi, parlamenter rejim sürecinde bu kez çok ciddi bir yol kazası ve geriye dönüş tehlikesiyle karşı karşıyayız. Nereye dönüş? RTE veya bir kimse, Meclis’in üzerine çıkıyor, onun yetkilerinden önemli bir kısmını (Hükümet kurma denetleme düşürme değiştirme, bütçe, tüm atamaları yapma, devletin idari yapısını istediği gibi baştan şekillendirme) devralıyor. Tüm yargının başı olan HSYK üzerinde tam kontrol kuruyor. Anayasa Mahkemesi üzerinde egemenliğe sahip, Ordu’nun başkomutanı, kanun gücünde kararname çıkarma yetkisine sahip...) Bunların hiçbiri 1908’den bu yana tek kimsenin elinde toplanmamıştı. Türkiye’nin, daha iyi işleyen bir parlamenter sisteme ihtiyacı varken, tek adam rejimine sokulmak tehlikesi ile karşı karşıyayız. Bunlar neden Abdülhamitçi? İktidar sahiplerinin neden Abdülhamitçi olduğu üzerine fazla kafa yormayın. Abdülhamit’in, Meclis’i feshederek yetkileri tek başına ele almasının, Cumhurbaşkanı ve ekibince ne kadar beğenildiğini düşünün. Şunu da unutmayın ki, İmparatorluk tamamen Abdülhamit zamanında çözülmüş, Kıbrıs dahil parça parça her şey elden çıkmıştı: Tunus, Mısır, Habeşistan, Ermenistan, Bosna Hersek, Erzurum, KarsArdahan, Romanya, Doğu Beyazıt, Batum, Kıbrıs, Libya, Girit, Sırbistan, Karadağ.. toplam 1.5 milyon km kare... Abdülhamitçi iktidar mensupları övünüyor: Osmanlı’nın çözülüşünü 40 yıl geciktirdi! Bu yalanın içinde boğulun siz. İmparatorluğu yok eden bir insanın arkasından bu kadar övgüyü anlamak mümkün değil. (Ayrıca Osmanlı, ulus devlet çağında ve paylaşıma çıkan Avrupa karşısında zaten parçalanıp dağılmaya mahkumdu, bu ayrı biri konu!) Bu sevgi neden peki? Geride kalan şu: Abdülhamit’in Meclis’in yetkilerini geriye alması, Meclis’i feshetmesi.. bu nedenle mi onu seviyorsunuz!? Çok örtüşüyor, hatta cuk oturuyor. Bir de.. ikinci milli kurtuluş savaşı veriyoruz diyen sözleriniz var ya... Akla hemen Abdülhamit’in verdiği 1.5 milyon km kare geliyor ve tüylerimizi diken diken ediyor. Bu sözü bir daha hiç söylemeyin! Yeniden mücadele mi edeceğiz! Özellikle zayıf demokrasilerin başına böyle şeyler sık geliyor. RTE gibi politik bakımdan gerçekten güçlü ve karizmatik kişiliklerin ortaya çıkması, demokrasi ve siyasi gelenekler bakımından zayıf parlamenter sistemleri zora sokan bir sonuç üretiyor. Bu durum, iyi demokrasiler için bile tehlike arz edebiliyor! RTE gibi liderlerin de genellikle yaptıkları, derhal tam yetkileri kendinde toplamaktır. Parlamenter demokrasiler, hele zayıfsa, otokrasi tehlikesi tavan yapar. Bunu yaşıyoruz. Eğer büyük bir tarihsel hata olarak evet çıkarsa, yeniden demokrasi ve parlamenter sistem için mücadele başlar. Bu, ülkemizi çıkmaza sürükler. Bir otokratın yönetimi altına girme ve bunun yol açacağı derin toplumsal ve siyasi sorunlar kapıda duruyor. Demokrasilerin önü nasıl darbelerle kesilmişse, şimdi bu kez sivil bir süreçle demokrasiye ve parlamenter sisteme karşı daha güçlü ve uzun soluklu bir saldırı var! Evet diyecekler bunun ne anlama geldiğinin farkında mı? C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle