07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 5 Ekim 2017 6 l l 6 milyon kayıtsız hesap l Hasta nakillerinde 2 milyon Kayıtsız kira bedelleri l Prim ödemelerinde usulsüzlük l liralık sapma l Atık ilaçlar kayıp Sözde ve ölçülemeyen hedefler KHK ile üstü örtüldü Sayıştay raporunda KHK ile kaldırılan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’ndaki usulsüzlükler yer aldı KAHRAMAN’DAN KONUKLARA İKİ HEDİYE BİRDEN Meclis Şeref Kapısı önündeki iftara Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Burundi Dış İlişkiler ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Alain Aime Nyamitwe ile eski ve yeni meclis başkanları, bakanlar ve milletvekilleri katılmıştı. Kahraman, iftar davetinde konuklarına “Gazi Mecliste O Gece” ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın prestij eserlerinden “Kırk Hadis” kitabı ile üzerinde ayet yazılı tabak hediye etmişti. Faturası halka sevabı başkana İKLİM ÖNGEL Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın geçen Ramazan ayında TBMM’de verdiği iftar yemeğine Başkanlık bütçesinden 97 bin 475 TL harcandığı ortaya çıktı. Kasım ayında yapılan son seçimden itibaren Meclis’te verilen iftar yemeklerine mevcut vekillerin yanı sıra eski vekiller de davet edildi. CHP Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı’nın TBMM’de düzenlenen iftar yemeklerine ilişkin verdiği soru önergesine TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın’dan yanıt geldi. Yanıtta, geçen ramazanda 14 Haziran Çarşamba günü TBMM Başkanı Kahraman tarafından Meclis’te verilen iftar yemeğinin mali yetinin 97 bin 475 TL olduğu kaydedildi. Yemeğin maliyetinin Başkanlık bütçesinin “temsil, ağırlama, tören, fuar ve organizasyon giderleri tertibinden karşılandığı” bildirildi. İftar davetlerinin TBMM Başkanlarından Ömer İzgi döneminden itibaren bugüne kadar geleneksel olarak devam ettiğinin belirtildiği yanıtta, “İf tar davetleri daha önce mevcut milletvekileri ile TBMM eski başkanlarına verilmekte iken, 26. Yasama Dönemi’nde düzenlenen iftar davetlerine ise mevcut milletvekilleri ile TBMM eski başkanlarının yanı sıra eski dönem milletvekilleri ile devlet protokolüne mensup kişiler de davet edilmiştir” ifadeleri kullanıldı. l ANKARA ‘Aile boyu’ usulsüzlük Sayıştay tarafından yayınlanan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na ilişkin denetim raporunda usulsüz prim ödemelerinin olduğu ortaya çıktı. Sayıştay, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na ilişkin 2016 yılına ait denetim raporunu yayımladı. Rapor; sigortalılar, aile içinde kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olanlar ve 18 yaşını doldurmamış çocuklar dışında da Bakanlık’ın Genel Sağlık Sigortası kapsamında prim ödediğini kaydetti. Genel Sağlık Sigortası kapsamında tescillerinin devam etmemesi gereken kişilerin SGK tarafından devam ettirilip bakanlığa gönderildiği, bakanlığın da primleri ödediği tespiti yer aldı. Sayıştay raporunda; “Kişilerin işe girmesi sonucu primleri işverenleri tarafından ödenmesine rağmen Bakanlığın da bu kişiler için prim ödediği anlaşılmıştır. Evlenip aileden çıkan kız çocuklarının eşi çalışıyor ise genel sağlık sigortalılığı bakımından eşinin bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamına girdiği için artık primlerinin ödenmemesi gerekirken ödendiği anlaşılmaktadır” ifadeleri yer aldı. 2015’te istenmiş Bakanlık tarafından gönderilen yanıtta; sigortanın yükümlülüklerinin SGK Başkanlığı’nda, prim ödeme yükümlülüğünün Bakanlık’ta olduğu savunması yapıldı. Bakanlık, “Gerekli kontrol ve tetkiklerinin yapılabilmesi amacıyla, SGK Ş Başkanlığı’ndan GSS prim ödemeleri yapılan kalemlere ait ayrıntılı bilgilerin, tarafımıza gönderilmesi talep edilmiş ve 01.06.2015 tarihinden itibaren verilere erişim sağlanmıştır” denildi. Sayıştay ise bu durumun Bakanlık’ın mevzuatta belirtilen kontrolleri yapmasına engel olmadığını kaydederek Sağlık Provizyon Aktivasyon Sisteminin kurulup işler hale getirilmesini istedi. l ŞEYMA PAŞAYİĞİT / ANKARA ŞEYMA PAŞAYİĞİT Sayıştay, yayımladığı denetim raporu ile 694 sayılı KHK ile kaldırılan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu hatalarını tek tek ortaya çıkardı. Raporda; 6 milyon kayıtsız hesap, hasta nakilleri sırasında oluşan 2 milyon liralık sapma, kayıtsız kira bedelleri, prim ödemelerindeki hatalar gibi birçok usulsuz işlemler sıralandı. Söz konusu kurumların hatalara karşı; “zamanaşımı, “personel hatası” yanıtları vermesi dikkat çekti. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’ndan Sayıştay raporuna takılanlar şöyle: 6 milyon hesabın kaydı yok: Sayıştay, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu raporunda; kişilerden alacaklar hesabında toplam 6 milyon 231 bin olmasına rağmen takiplerinin yapılmadığı tespitine yer verdi. Verilen yanıtta alacak tutarların zamanaşımına uğradığı savunulması yapılsa da Sayıştay, kayda alınsa da işlem yapılmadığını kaydetti. Hasta nakilde 2 milyon sapma: Raporda; Genel Sağlık Sigortası kapsamındaki hastalara acil yardım süreci içindeki nakil sırasında ücretlendirme yapıldığını ortaya koydu. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Bakanlık ile SGK arasında imzalanan sözleşmeye uygun olduğu yanıtını verdi. Sayıştay ise Bakanlık ile SGK arasında imzalanan sözleşmede hasta nakil hizmetlerinin de yer aldığını söyleyerek verilen yanıtı çürüttü. Sayıştay, sadece bu durumdan dolayı tam 2 milyon 884 bin 886 TL sapma olduğunu kaydederek, sözleşmeye uygun yapılması konusunda uyardı. Borç takibi yok: Raporda, Türkiye Kamu Hastanelerine bağlı sağlık tesislerinin SGK’ye ve Gelir İradesi Başkanlığı’na borçları olduğunu ve bu borçların takip edilmediğine de yer verildi. Atık ilaçlar kayıp: Atık hale gelen ilaçların gönderilmesi gereken “157 diğer stoklara” gönderilmediğini ortaya koyan rapor, sadece 2016 yılı içinde 258 bin 561 liranın giderleştiğini tespit etti. Sözde hedefler: Sayıştay, kurumun performans programında yer alan hedefleri de tartışmaya açtı. Sayıştay; kurumun hedefler bölümünde yer alan “Kamu sağlık tesislerinin altyapısını, kapasitesini, kalitesini ve dağılımını iyileştirmek” ve “Sağlık hizmetinin kalite ve verimliliğini artırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak” ifadelerine “Hedef ile ilgisiz” nitelemesi yaptı. Sayıştay’a göre Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’nun bir yıllık bilançosu şu şekilde: Kira bedelleri kayıtsız: Raporda, aile hekimlerinden temin edilen kira bedellerinin gelir hesaplarına kaydedilmediği ortaya çıktı. Kurumun bu hataya “yoğunluktan dolayı” yanıtını vermesi dikkat çekti. Prim ödemesinde de hata: Sayıştay, halk sağlığı müdürlüklerinin personel çalıştırdığı halde SGK ve Genel Sağlık Sigortası primlerine ilişkin ödeme yapmadığını da açığa çıkardı. Kurumun bu hataya yanıtı ise “personel hatası” oldu. İşçi aleyhine hatalar: Kuruma bağlı sağlık tesislerinde çalışan personellerin yaptığı toplu iş sözleşmelerinin gereğince yapılması gereken fiyat farkı ödemelerinin de hatalı olduğunu kaydeden Sayıştay, “İşçi aleyhine yeni bir durum oluşacak ve ileride tüm ülke çapında davalara konu olabilecektir” ifadelerine yer verdi. Sayıştay, asgari ücret artışına dikkat ederek işçi lehine uygulamalar sağlayacağını savunan kuruma, ücret zammının nasıl olması gerektiğini hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenmesini istedi. Ölçülemeyen hedefler: Sayıştay, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’na benzer şekilde Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’nun hedeflerini de eleştirdi. “Tütün kullanımı ve maruziyetini azaltmak”, “Kas ve iskelet sistemi hastalıklarının görülme sıklığını ve etkisini azaltma” ve “Sağlıksız beslenme ve hareketsizlikle mücadele etmek” hedeflerini belirleyen kuruma, bu hedeflerin ölçülmesinin mümkün olmadığını söyledi. l ANKARA haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY RTE kaybettiği yerel seçimleri yeniden kazanma operasyonunda Cumhurbaşkanı bütün gücüyle 2019 Mart’ında yapılacak olan yerel seçimlere odaklandı. Yakın zamanda verdiği demeçte, İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi, seçimleri, iktidarı da kaybeder anlamında konuştu. Operasyonlarını görüyorsunuz. Neredeyse tüm belediye başkanlarını değiştirmeye girişti. Şüphesiz bu resmen baskıdır, yasal değildir, halkın seçtiği belediye başkanlarının görevi hangi koşullarda bırakacağı yasalarda yazılıdır. Ama şüphesiz ki ülkemizde, yasaların – anayasanın üzerinde bir güç vardır ve bu mekanizma belediye başkanlarını da istifaya zorlamaktadır, açıkça ve resmen. Görüş şöyle: “Ben seni aday gösterdim, o halde ben seni görevden alırım. Halkın oyu ise biçimsel olarak vardır, önemli değildir...” Kadir Topbaş böyle gitti. Yakasında üstelik “FETÖ’cü” etiketiyle... Ankara’nınki direnebilecek mi, zerre sanmıyorum, başına bin türlü haklı bela açılabilir... Adam gider birazdan... Kaybedilenleri geri almak Konum belediye başkanlarının istifaya zorlanması değil. RTE, bu belediyeleri kaybettiğinin farkında, şeklen başlarında AKP’liler var, ama bugün seçim olsa önemli belediyelerin büyük çoğunluğu, eğer Hayır Ruhu mekanizması işlerse, AKP’nin elinden kurtulacak... Büyük olasılıkla. RTE Başkanlık Referandumunun sonuçlarına baktı ve seçimleri kaybettiğini gördü. Aralarında İstanbul ve Ankara’nın da bulunduğu 17 büyükşehirde AKP kaybetti. Tüm bu iller Türkiye’nin ekonomisinin, kültürünün kalbinin attığı yerler, atardamarları. Bunlar yok, AKP iktidarı da yok. 2019 Kasım’ında yapılacak Başkanlık seçimi de, milletvekili seçimi de tehlikeye girer. Başkanlığı kaybetme olasılığı da tavana vurur. Bu nedenle Cumhurbaşkanı tüm ağırlığını yerel seçimlere veriyor ve belediyelere el atıyor. Hepsi zan altında duruyor Bu, referandumda kaybettiği ana belediyeleri yeniden geri alma operasyonudur. Tutar mı? Bu belediyeler başarısız mı? İstifaya zorlama kıstasları var mı, nedir? Soyguncu mu, FETÖ’cü mü, yolsuz mu? Hadi bunların hiçbiri değiller, o zaman başarısızlar... Ama bunu da dile getirmiyorsunuz... Belediyeleri istifaya zorlamak, AKP belediye başkanlarını tam bir şaibe, zan altına sokmak değil mi? Adamların hayatlarını, sicillerini karartmıyor musunuz? İktidar yanlılarına belediye olanaklarını, ihalelerini yeterince akıttılar... Bu açıdan, merkezle herhangi bir sorunları olduğunu düşünmeyelim. Sadece vitrin cilası  İktidar, belediyeleri hiç boş bırakmadı, hemen hepsinde mutlaka bir “parti denetçisi” vardır. Büyükşehirlerde hatta esas kararı verici pozisyonunda bile duruyorlar denebilir. İstanbul’da Topbaş mı tüm kararları veriyordu? Belediyelerinde bir başarısızlık, yolsuzluk vb. söz konusuysa, bundan doğrudan iktidar da sorumludur. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı, bir vitrin düzenlemesi yapıyor. Hem de kendi itibarını ve yönetici kişiliğini bir üst noktaya tırmandırıyor: “Bak gördün mü, başarısız olanları nasıl tırpanlıyor, işte lider dediğin böyle olur, hepsini istifa ettirdi...” Oysa ortada değişen ve değişecek bir şey yok. Sadece kamuoyuna bu tür söylemler enjekte ederek, törpülenmekte olan lider ve parti pozisyonu güçlendirme operasyonu seyrediyoruz. Peki ‘Hayır Ruhu’ ne yapacak?  Cumhurbaşkanı tek karar verici olarak, yerel seçimleri bu tür parlatılmış operasyonlar sonucu kazanabileceğini planlıyor... Şüphesiz bunun arkasını da getirecektir. Hiç olmazsa RTE’nin yerel seçimlere yönelik programını az çok görmeye başladık. Hedefe odaklanmış ve yürüyor. Peki, Hayır Cephesi ve Ruhu ne durumda? Bunun bileşenleri türlü çeşitli özverilerde bulunmaya, “ben” değil, “biz” olmaya, bir program ortaya koymaya, farklı kentlerde farklı – ince politikalar izlemeye vb hazır mı? C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle