07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 5 Ekim 2017 10 AB defteri kapanırken (mi?) Yeni yasama yılının açılışında âdet olduğu üzere Cumhurbaşkanı konuştu. Uzun konuştu. Pek çok konuda AKP Reisi’nin yüksek fikirlerini dinledik. Kimileri yeniydi, kimileri bayat. Ancak “başkanlık sistemi” denen ve kâğıt üstünde 2019’da geçileceği söylenen, ancak şu anda zaten fiilen başlamış olan sistemde Cumhurbaşkanı’nın söyledikleri devletin resmi politikaları olarak anlaşılabilir. Muhalefet, Meclis’te bunları eleştirecektir, karşı çıkacaktır ama bu artık sonucu değiştirmeyecek. Şimdi Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından cımbızladığım şu cümleyi bir kez daha okuyalım: “Aslına bakarsanız, bizim Avrupa Birliği üyeliğine ihtiyacımız da kalmamıştır.” Bunun bu kadar açık seçik ilanı yanılmıyorsam yeni bir politik tercih. Dahası bu çok önemli bir tercih. Türkiye’nin ihracat ve ithalatının yarısından fazlasının AB ülkelerine yapıldığı gerçeğini bilmeyen duymayan kalmadı. Bunu AKP Reisi’nin de bilmiyor olması mümkün değil. Demek ki o AB üyeliği defterini kapatmakla bu ticari ilişkinin sonlanmayacağı, bugün olduğu gibi süreceği kanısında. Bu mümkün mü? Bence mümkün. AB ülkeleri, hele AB’nin Almanya, Fransa, Hollanda gibi lokomotif ülkeleri böyle bir formüle hiç uzak değiller. Hatta “Türkiye başağrısı”ndan kurtulma fırsatı olarak değerlendirip bu formülü bizzat kendilerinin üstü örtük de olsa önerdikleri bilinen bir sır. Özellikle Almanya’da iktidarda olan ve seçim sonucuna göre iktidarda kalacak olan Hıristiyan Demokrat Parti’de (CDU) bu eğilim belirgin. “Türkiye başağrısı” derken AB ülkeleri açısından sorun demokrasiden uzaklaşan ve uzaklaşması gitgide hızlanan bir Türkiye değil. AB üyeliği elde etmiş ya da çok yaklaşmış bir Türkiye’den vize, serbest dolaşım hakkı, Avrupa’da serbest piyasa ekonomisine rağmen hâlâ varlığını sürdüren kamu destekli sağlık sigortası, sosyal yardım, işsizlik yardımı gibi olanaklara Türkiye’den kitlesel bir akın olacağı kaygısı AB ülkelerinde egemen. Üyelik defteri kapanırsa bu başağrısından kurtulacaklar. O yüzden de Türkiye, AB üyeliğinden vazgeçti diye yas tutmayacaklardır. Tırmık’ta birkaç kez yazıldı. Yineleyeceğim: Avrupa Birliği’nin ekonomik anayasası olan Maastricht kriterleri ile AB üyeliği defteri kapanmış, ancak Avrupa ile ticari ilişkileri aksamadan süren bir Türkiye formülü çelişmez; hatta desteklenir. Avruya Birliği’nin demokratik ve siyasal anayasası olan Kopenhag kriterlerine gelince.... Gelmesek daha iyi. Türkiye’de Kopenhag kriterlerine uygun bir demokratik ve siyasal düzey yok diye AB ülkeleri yas tutmaz. Bu bir abartı değil. Bunu 12 Eylül faşizmi sırasında dolaysız yaşamış bir siyasal göçmen olarak altını çizerek söyleyebilirim. Ancak Avrupa Birliği defterini kapatmış bir Türkiye’nin, Erdoğan’ın belirlediği siyasal ve demokratik koşullarda gelişkin bir demokrasiye, özgürlüklere ve siyasal ortama sahip bir ülke olacağını ummak için galiba bir miktar zekâ geriliğine ihtiyaç var. Solda bitip tükenmek bilmeyen “AB bir emperyal güç müdür, değil midir? Türkiye AB üyesi olmalı mıdır, olmamalı mıdır” tartışmaları bir yana, AB defterini kapatmış bir Türkiye’de nasıl bir demokrasi, özgürlük ve siyasal koşulların egemen olacağını tartışmak galiba çok daha yakıcı ve gerekli... Ceylan Önkol’un adı parka veriliyor Diyarbakır’ın Lice ilçesi Şenlik Köyü Paşaciya mezrasında 28 Eylül 2009’da hayvanlarını otlatırken meydana gelen patlamada yaşamını yitiren 12 yaşındaki Ceylan Önkol’un adı daha önce Lice Belediyesi tarafından yaptırılan bir parka verilmiş ancak belediyeye kayyım olarak atanan Kaymakam Sinan Başak, parka Silvan ilçesinde terör örgütü PKK’nin tuzakladığı patlayıcı ile yaşamını yitiren Fırat Simpil’in adını vermişti. Diyarbakır kent merkezinde kayyım atanmayan tek belediye olan Bağlar Belediyesi, Ceylan Önkol’un adının ilçede yapımı süren bir parka verileceğini açıkladı. l DHA haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ 11 AYLIK CEZASI ONANAN AYŞE ÖĞRETMEN, CUMHURİYET’E KONUŞTU Insanlıktan utanıyorum ‘Çocuklar ölmesin’ dediği için cezaevine girecek olan Çelik, karara hâlâ inanamadığını belirterek ‘Düşündüğüm tek şey çocuğumu nerede ve hangi şartlar altında dünyaya getireceğim oldu’ dedi. Telefonla bağlandığı Beyaz Show’da “Çocuklar ölmesin” dediği için yargılanan ve 1 yıl 3 aylık hapis cezası onanan öğret men Ayşe Çelik, bir ay sonra kızını ku cağına alacak. Ayşe Öğretmen’in ceza sı ertelenmezse, bebeği cezaevinde do ğacak. Ayşe Öğretmen, her şeye kar şın televizyonda söyle diği sözlerin arkasında. Dünyada çocukların öl mesine sebep olan çatış maları lanetliyor. Nâzım SEYHAN AVŞAR Hikmet’in “Kız Çocuğu” şiirinin dizelerini anımsatarak, “Çocuklar öldü rülmesin, şeker de yiyebilsinler...” di yor. Doğacak bebeğiyle ilgili de şunları söylüyor: “Çocuğumu tabii ki daha iyi şartlarda ve planladığım gibi dünyaya getirmek isterdim. Adaletsiz bir dünya da yaşadığım ve böyle bir durumda bı rakıldığım için, vicdandan yoksun, za lim ve kötü insanlıktan utanıyorum.” Ayşe Çelik, onama kararının ardından yaşadıklarını gazetemizle paylaştı. Geleceğim belirsiz n Ayşe Öğretmen’den bahseder misiniz? Şu an neler yapıyorsunuz? Ayşe Öğretmen artık bir öğretmen olmadığı için Ayşe Öğretmen’den bahsetmek biraz zor ama sıradan bir Ayşe olarak cevap vermem gerekirse o çok sevdiğim eğitim yuvasından ve masum çocuklardan uzak bir şekilde kendi halimde mütevazı bir hayat yaşıyordum ta ki niyet okuyuculuğu yapılarak hakkımda verilen vicdandan uzak karara kadar. Şimdi ise alınan bu karar sonucunda beni neyin beklediğini bilmeden tedirgin bir şekilde başkalarının beni zorla ittiği belirsiz Ayşe Çelik bir geleceği beklemekten başka bir şey yapmıyorum. Her zaman her yerde n Canlı yayına bağlandıktan sonra hayatınızda neler değişti? Yayın esnasında tamamen vicdani duygularla, yaşadığım olayların psikolojisi ile çatışmanın olumsuz sonuçlarına, ortaya çıkan insanlık dramına dikkat çekmek üzere masumane bir konuşma yaparken ve o an beni dinleyen insanlar tarafından olumlu tepki alırken doğru bir şey yaptığım hissi uyandı. Ama cümlelerimin kendi çıkarları uğruna kimi medya organları tarafında çarpıtılması sonucu hayatım allak bullak oldu. Çok sevdiğim eğitim yuvasından uzaklaşıp, çocuklardan kopar Çelik, ‘Böyle bir sonuç ile karşılaşacağımı bilseydim, bırakın çocuk sahibi olmayı kötü, vicdansız ve hiçbir şekilde adalet içinde yaşanamayan bir dünyaya gelmek dahi istemezdim’ ifadelerini kullandı. tıldım. Hiçbir suçum yokken toplumsal baskıya maruz kalarak linç edildim. n ‘Çocuklar ölmesin’ demenin suç olabileceğini düşünmüş müydünüz? Düşünmedim hâlâ da düşünmüyorum. Bir aydan kısa bir süre sonra anne olacak biri olarak her zaman, her yerde bu cümlelerimi tekrarlayacağım. O çocuk, bu çocuk demeden sebep ne olursa olsun hiçbir çocuğun ölmesi, öldürülmesi taraftarı değilim. Tek bir çocuğun tırnağına bile zarar gelsin istemem. Çocuklar ölmesin demek suç ise dünyada bu suçu işlemeyen kimse yoktur sanırım. Çünkü vicdan sahibi hiçbir birey çocuklar ölsün istemez. n Yargıçlar hakkınızda 1 yıl 3 ay ceza verdiğinde neler hissettiniz? Güldüm... Önce doğru algılamadığımı düşündüm. Ama karar gerekçeleriyle yüzüme açık açık okunurken yüreğim sızladı. Bu karar gerçek olamaz, olmamalı dedim. Bir süre şok yaşadım. Defalarca kendime, çocuklar ölmesin demenin cezası olur mu, diye sordum. Tabii bir yandan da kötü bir karar çıkacağının sinyallerini almıştık. İçimde yine de bir umut vardı. Cezamın dünya çocuklar gününde onaylanması da ayrı bir trajedi. Aklımın ucundan geçmedi n Yargıtay’ın kararı onamasını bekliyor muydunuz? Hayır beklemiyordum çünkü bu ülkede ‘çocuklar ölmesin’ demenin suç olduğunu bilmiyordum. ‘Çocuklar ölmesin’ demenin hiçbir yerde, hiçbir tarihte suç olacağı fikri aklımı ucundan bile geçmezdi. Hâlâ inanamıyorum. Kararı öğrendikten sonra düşündüğüm tek şey çocuğumu nerede ve hangi şartlar altında dünyaya getirece ğim oldu. Şimdiye kadar bir kadın ve bir öğretmen olarak çocuklardan yana bir tutum sergiledim. Bundan sonra da bir kadın, bir öğretmen ve bir anne olarak her zaman, her yerde ve her şartta çocuklardan yana olacağım. ‘Anneler ağlamasın, çocuklar ölmesin’ diyen biri muhtemelen çocuğunu hapiste doğuracak. Çocuğum için korkuyorum n Cezaevine girecek olmak sizde bir kaygı yaratıyor mu? Elbette kaygı yaratıyor. Hele ki suçsuz olunca. Vicdan sahibi olmayan insanların sadece konjonktür öyle gerektirdiği için verdikleri karar ile anne olma arifesinde tedirgin olmamak mümkün mü? Doğduğum günden bugüne sorumluluk sahibi, vicdanlı haksızlığa karşı duran başarılı bir öğretmen olma çabasıyla hareket ettim. Gelecek nesillerin daha umutlu, daha başarılı olabilmeleri için çocukları nasıl eğitmemiz gerektiği konusunda kendi içimde yoğun bir çalışma yaparken, insanlığa fayda sağlamanın vicdanı ile sarf ettiğim vicdani söylemim sonucunda yargılanmak ve cezamın onanması... Şu an yaşadığım şey tedirginlikten öte annesi ve babası ile beraber sıcak bir yuva yerine, şefkatten uzak böyle bir ortamda çocuk sahibi olacak olmanın korkusu içerisindeyim. n Çocukların öldürüldüğü veya cezaevinde büyümek zorunda kaldığı günlerde dünyaya bir çocuk getirecek olmak sizi tedirgin etmiyor mu? Böyle bir sonuç ile karşılaşacağımı bilseydim, bırakın çocuk sahibi olmayı kötü, vicdansız ve hiçbir şekilde adalet içinde yaşanamayan bir dünyaya gelmek dahi istemezdim. CHP’Lİ BAŞKAN GÖZALTINA ALINDI Kütahya’nın Hisarcık ilçesi Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Başkanı Recep Önlü, Cumhurbaşkanı’na hakaret ve terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında talimatla ifadesinin alınması istenilen Önlü, dün sabah saatlerinde jandarma tarafından Örenköy’deki evinde gözaltına alındı. Da ha sonra Emet Cumhuriyet Savcılığı’na sevk edilen Önlü, ifadesi alındıktan sonra savcılık tarafından serbest bırakıldı. Recep Önlü Umut davasında beraat Umut Kitabevi davasında 3 sanık örgüt üyeliği suçundan beraat etti Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde Seferi Yılmaz’a ait Umut Kitabevi’nin 9 Kasım 2005’te bombalanmasıyla ilgili davada tutuklu astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş’in yeniden yargılandığı davanın duruşması önceki gün Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Savunmaların ardından mahkeme heyeti, tutuklu 3 sanığa “örgüt kurmak” suçundan beraat verirken, “insan öldürmek ve yaralamaktan” tutuklu halinin devamına ve dosyanın yeniden incelenmesine karar verdi. Kararı gazetemize değerlendiren Van Barosu Başkanı Murat Timur, “Bu dosya Türkiye’nin karanlık bir dönemine ilişkin önemli bir dosyaydı. Bu dosyanın bütün yönleriyle araştırılıp bölgede işlenen suçlar noktasındaki irtibatlarının ortaya çıkarılması gerekiyordu. Yüzleşme açısından önemliydi. Soruşturmanın ilk aşamasında sanıklar gözaltına alındı, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Soruşturma döneminde emniyette ifadelerde oynama yapıldığı, evraklarda sahtecilik yapıldığı dosyada görüldü” dedi. İktidarın soruşturmanın ciddiyetle yürütüleceği söylemi ve Meclis’te araştırma komisyonu kurulmasının başlangıçta bir umut yarattığını ifa de eden Timur, “Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun geçen mart ayında ‘örgüt üyeliği’ suçunun unsurunun oluşmadığı gerekçesiyle beraat yönünde karar vermesini hukuk çerçevesinde değerlendirmek mümkün değil. 3 kişinin kendi iradeleriyle bir kitabevine bomba atmasının mümkün olmadığını söylüyoruz. Biz, bunlara bir takım kişilerin yardımcı olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yanlış bir değerlendirme yaptığını düşünüyoruz. Bizim görüşümüz, bir kısım personelin hukuka aykırı bir yapı kurmuş olabileceği yönünde” dedi. l Yurt Haberleri Özgökçe beraat etti ‘Örgüt propagandası ile suçlanmam abes’ KHK ile kapatılan Van Kadın Derneği (VAKAD) kurucularından feminist aktivist Zozan Özgökçe, hakkında “örgüt propagandası” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşmasında beraat etti. Van 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün yapılan duruşmanın ardından gazetemize konuşan Özgökçe, “Ben o mahkeme salonlarına daha önce defalarca kadın haklarını savunmak için gittim. Örgüt propagandası yapmakla suçlanmam abes. Şiddet içeren hiçbir eylemi savunmadım, övmedim, yüceltmedim. Ben vicdanı retçiyim ve antimilitaristim bunu zaten savunamam. Bunları mahkemede de söyledim” dedi. İfadeye çağrıldığı emniyette bir gün gözaltında tutulan Özgökçe, gözaltına alınması ve gözaltında kendisine kelepçe takılmasıyla ilgili yargı süreci başlatacağını belirtti. l Yurt Haberleri MAHKEME BAŞKANI: ‘Kadın hakları aktivisti diye bir meslek yok’ Diyarbakır merkezli çok sayıda ilde 14 Haziran’da düzenlenen operasyonda gözaltına alınarak tutuklanan Özgür Kadın Hareketi üyesi Ayşe Gökkan ve Gül Kızıltaş hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Kimlik tespiti sırasında ne iş yaptığı sorulan Gökkan’ın “Kadın hakları aktivistiyim” demesi üzerine mahkeme başkanı “Kadın hakları aktivistiyim diye bir meslek yok” ifadesini kullandı. Gökkan, savunmasında üzerine atılı suçlamaları reddederek, iddianamede kendisine yöneltilen suçlamaların yasal ve demokratik faaliyetler olduğunu söyledi. Gül Kızıltaş da hakkındaki suçmaları reddetti. Gökkan’ın tutukluluğunun devamına karar veren mahkeme, Kızıltaş’ı tahliye etti. l Yurt Haberleri MEDENİ YILDIRIM DAVASI Beraat bozuldu Diyarbakır’ın Lice ilçesi Kayacık köyünde, 4 yıl önce kalekol protestoları sırasında Medeni Yıldırım’ın vurularak öldürülmesine ilişkin davada tutuksuz yargılanan asker Adem Çiftçi’ye verilen beraat kararı, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bozuldu. Bölge adliye mahkemesi, kararını “Yargılamada eksik inceleme ve değerlendirme yapıldığı” ve “Delillerin eksik toplandığı” gerekçesine dayandırdı. Dava, Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülecek. Bozma kararını değerlendiren avukat Reyhan Yalçındağ Baydemir, Medeni Yıldırım soruşturmasının başından beri yetersiz olduğunu, sanık olarak ifadesi alınması gereken şüphelilerin, tanık olarak ifade vermesinin başından beri bu dosyanın rütbesiz bir iki askerin üzerine yıkılarak kapatılmak istendiği yönünde bir çabayı gösterdiğini söyledi. l DHA CEYLANPINAR DAVASI Savcı yine süre istedi Çözüm sürecinin bitmesine neden olan Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde 22 Temmuz 2015’te polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar’ın evlerinde başlarından vurulmuş olarak ölü bulunmasıyla ilgili davaya önceki gün Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. 4’ü tutuklu 9 sanığın yargılandığı davanın duruşmasına sanıklardan Mehmet Naci Yılmaz ve Sedat Aydın Osmaniye’den, Hüseyin Aydın İzmir’den SEGBİS sistemiyle bağlanırken, Şanlıurfa Cezaevi’nde tutuklu bulunan Hasan Aydın ve sanık avukatları mahkemede hazır bulundu. Mütalaanın verilmesi beklenen duruşmada savcılık 4’üncü kez süre istedi. Çözüm sürecinin bitmesine neden olan olaya ilişkin davanın duruşmasına katılan sanıkların Kürtçe beyanları mahkeme tarafından “anlaşılmayan dil” olarak kayda geçirildi. Mahkeme heyeti mütalaanın sanık avukatlarına yazılı sunacağını belirterek, duruşmayı 22 Kasım’a erteledi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle