03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 16 Ocak 2017 10 Adalet Bakanı’na soru önergemdir Sayın Bekir Bozdağ, Birkaç gün önce “Türkiye cezaevlerinde salt gazetecilik yaptı diye tutuklu hiçbir kimse yoktur” buyurdunuz. Bununla yetinmediniz “...mesleği gazetecilik olan kişilere isnat edilen suçlara baktığımızda, anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak, silahlı terör örgütüne üye olmak, yağma, kasten öldürme, mühür bozma, silahlı tehdit...” filan diye suçlar sıraladınız. Şimdi size cevaplamanız için bir soru önergesi veriyorum. Pösteki saymayı göze aldım ve derleyebildiğim tutuklu gazetecilerin bir listesini çıkardım ve alfabetik sıraya soktum. Eksikleri vardır ama bu kadarını becerebildim. Şimdi lütfen bu gazeteciler listesine bakınız ve hangilerinin, gazetecilik dışı suçlardan tutuklandıklarını söyleyiniz. Buyrun: Abdulkadir Turay (DİHA), Abdullah Kılıç (Meydan Gazetesi),  Abdullah Özyurt (Zaman), Abdurrahim Ersöz (CHA), Ahmet Altan (Taraf), Ahmet Memiş (Haberdar), Ahmet Metin Sekizkardeş (Zaman), Ahmet Şık (Cumhuriyet), Ahmet Turan Alkan (Zaman), Ahmet Yavaş (TRT), Alaattin Güner (Zaman), Ali Ahmet Böken (TRT), Ali Akkuş (Zaman), Ali Aşikar (Azadiya Welat), Ali Bulaç (Zaman), Ali Konar (Azadiya Welat), Ali Ünal (Zaman), Ali Yüce (TRT), Arafat Dayan (Demokratik Ulus), Atilla Taş (Meydan), Aysel Işık (JINHA), Ayşenur Parıldak (Zaman), Aziz İstegün (Zaman), Bayram Kaya (Zaman), Beytullah Özdemir (CHA), Bünyamin Köseli (Aksiyon), Cebrail Parıltı (AA), Cihan Acar (Bugün), Cihat Ünal (CHA), Cuma Kaya (Zaman), Cuma Ulus (Millet), Cumali Önal (Zaman), Eda Akıllı Şanlı (Bizim Antalya), Emre Soncan (Zaman), Ercan Gün (Fox TV), Erdal Şen (Meydan), Erdem Mühirci (DİHA), Erol Yüksel (TRT), Ersin Şanlı (TRT), Faruk Akkan (Zaman), Ferhat Çiftçi (Azadiya Welat), Fevzi Yazıcı (Zaman), Feyyaz İmrak (DİHA), Gurbet Çakar (HEVİ), Gültekin Avcı (Bugün), Güray Tekin Öz (Cumhuriyet), Habib Güler (Zaman), Hakan Aksel (TRT), Hakan Kara (Cumhuriyet), Hakan Taşdelen (Zaman), Halil İbrahim Mert (TRT), Hamit Dilbahar (Azadiya Welat), Hanım Büşra Erdal (Zaman), Haşim Söylemez (Aksiyon), Hatice Duman (Atılım), Hüseyin Aydın (CHA), Hüseyin Turan (Zaman), Hüsnü Mahalli (Yurt gazetesi ve Halk TV), İbrahim Balta (Zaman), İbrahim Karayeğen (Zaman), İdris Sayılgan (DİHA), İlker İlkan (Azadiya Welat), İnan Kızılkaya (Özgür Gündem), İsa Siyi (Haberdar), İsmail Avcı (Zaman), Kadri Gürsel (Cumhuriyet), Kamuran Sunbat (DİHA), Kemal Sancılı (Özgür Gündem), Kenan Baş (CHA), Kenan Karavil (Radyo Dünya), Lokman Erdoğan (Çorum Manşet),  Mazlum Dolan (DİHA), Mehmet Altan (Bugün), Mehmet Anıl (ETHA), Mehmet Arslan (DİHA), Mehmet Kuru (Zaman), Mehmet Özdemir (Zaman), Metin Bekiroğlu (DİHA), Muhammed Doğru (DİHA), Murat Aksoy (GazeteciYazar), Murat Avcıoğlu (Zaman), Murat Dağdeviren (Demokrat Gebze), Murat Öztürk (Çorum Manşet), Murat Sabuncu (Cumhuriyet), Musa Kart (Cumhuriyet), Mustafa Erkan Acar (Bugün), Mustafa Gök (Ekmek ve Adalet Dergisi), Mutlu Çölgeçen (Millet), Mümtaz’er Türköne (Zaman), Nazlı Ilıcak (Meydan), Nedim Türfent (DİHA), Nuri Durna (TRT), Nuri Yeşil (Azadiya Welat), Nurullah Kaya (Zaman), Olgun Matur (Bizim Antalya), Osman Yakut (CHA), Ömer Özdemir (CHA), Özkan Mayda (CHA), Rabia Özkaya (Özgür Halk Dergisi), Ramazan Alkan (Yeni Akit), Seyid Kılıç (TRT), Seyithan Akyüz (Azadiya Welat), Şahabettin Demir (DİHA), Şahin Alpay (Zaman), Şeref Yılmaz (Zaman), Şerife Oruç (DİHA), Şirin Çoban (Azadiya Welat), Tuncer Çetinkaya (CHA), Turhan Günay (Cumhuriyet), Ufuk Şanlı (Vatan), Vahit Yazgan Zaman), Yalçın Güler (TRT), Zeynel Abidin Bulut (Azadiya Welat). lNew York Times’dan başyazı: Erdoğan bağımsız sesleri eziyor New York Times gazetesi, dünkü başyazısın da Türkiye’de darbe girişimi sonrası yoğunlaşan basına yönelik baskıları ele aldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın müstakbel ABD Başkanı Donald Trump’ın basın toplantısında CNN muhabirine soru sordurtmamasını övmesinin şaşırtıcı olmadığı tespitiyle başlayan yazıda, şu ifadelere yer verildi: Erdoğan otoriter hükmünü genişletmek için bağımsız sesleri eziyor. Ankara’nın Fethullah Gülen’i sorumlu tuttuğu darbe girişimi meşru bir tehdit olsa da Erdoğan bunu kendi iktidarını pekiştirmek için suiistimal ediyor. Basına yönelik baskıları da hızlanıyor. Darbe girişimi sonrası yaklaşık 120 gazeteci hapse girdi. Gazetecileri Koruma Komitesi’ne göre Türkiye, Çin’i geçerek dünyanın en büyük gazeteci cezaevi oldu. Türkiye’nin laik yapısında uzun süredir etkin olan Doğan ailesi yeniden hedef alınıp daha fazla mal kaybetme riskiyle karşı karşıya kalınca, Hürriyet, Erdoğan’ı memnun etmek için gazetecileri kovmaya ve en hafif eleştiri içeren haberleri dahi sansürlemeye başladı. l Dış Haberler haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 20’li yaşlarımın henüz başında bir hukuk öğrencisiyken tanışmıştım babamın avukat dostlarıyla. Meğer benim gelecekteki ailemmiş onlar, zaman geçince anladım. Henüz öğrenciyken böylesine güzel insanlar ve avukatlarla tanışınca; geleceğe, meslek hayatına ve avukatlığa duyduğum inanç pek tabii ki en üst düzeydeydi. Hele avukatlardan biri vardı ki, İstanbul Barosu’nun o dönem başkan adayıydı; karizmatik, dünya tatlısı, canım ağabeyim Mustafa Kemal Güngör’dü. Tabii ki gönlümün baro başkanıydı, bana göre onu tanıyabilen herkesin de ağabeyi, baro başkanı, dostu, yoldaşı olurdu… Ağabey, dost, yoldaş olmaya hep devam etti ancak baro başkanı olamadı. Olsundu, sözü vardı bana, avukatlık ruhsatımı o verecekti, bunun için illa seçilmesi mi gerekiyordu, ben istesem yeterdi… Gerçekten çok istedim, ruhsatımı Mustafa Kemal Ağabeyim versin; gerçekten ben istedim ve yetti. Bir mesaj atmamla geldi, avukatlık ruhsatımı verdi, mesleğe başladığım günün en yakın tanığı oldu. Şimdi avukatlık ruhsatını elinden aldığım ağabeyim cezaevinde olduğu için ona mektup ya Rastlaşma ihtimalimiz Ceren Akkaya Mustafa Kemal Güngör zıyorum ve ben 20’li yaşlarımın artık sonundayım… 20’li yaşlarımın sonunda ofis açmaya karar verdiğimde, tabii ki Mustafa Kemal Ağabey yine oradaydı, yanımdaydı. Önce çiçeği geldi güzel dilekleriyle, sonra kendisi… Nasıl da ince bir davranıştı, nasıl da gösterişsiz bir yan yanalık hissiydi… Bundan 3 gün sonra ise gözaltına aldılar onu ve diğer tüm ağabeyleri mi, gerekçesini anlayamayacağım bir şekilde ve tanıyan hiçbir insanın da anlayamayacağını bildiğim bir şekilde. Peki, Mustafa Kemal Güngör benim sadece meslektaşım, üstadım mı oldu? Tabii ki hayır. Komşum oldu, yol arkadaşım oldu, rastlaştığımda ayaküstü uzun uzun sohbetleştiğim oldu… Şimdi ben geçen bu sürede hemen hemen her yerde onu gördüğümü sanıyorum, insanları ona benzetiyorum. Çünkü aslında bizden çalınan hayatın kısa ve basit anları değil mi? Sokakta rastlaşma ihtimalimiz değil mi bizden çalınan mesela? O rastlaşma sırasında elinin mutlaka omzuna konması ve seyahatlerden bahsedebilme ihtimalimiz değil mi bizden çalınan? Eve giderken dolmuşta sohbet etmek ve sohbet tatlı geldiği için indiğimiz yerde bir içki daha içmek değil mi? Elinde poşetlerle eve yürürken birbirine o akşamki planından bahsetmek değil mi? Et yemediğim için bana şakayla karışık çekilen bir etin güzelliği söylevini dinleyebilme ve cevap verebilme özgürlüğü değil mi? Bence bunların tümü… Cevabım bu benim, ne hadlerine bilmiyorum ama rastlaşma ihtimalimizi çalıyorlar Mustafa Kemal Ağabeyciğim… Öyle haftada bir gün, bir saate ve dakikalara, küçücük odalara sıkıştırılmış görüşmelerle doğabilir mi yeni anılar? Biliyorum ki zaten en yakın zamanda aramızda olacaksınız, daha yan yana olabileceğimiz güzel anılarımız olacak, yine Kadıköy’de rastlaşacağız, yine rakı masalarında buluşacağız, sen kızsan da ben yine et yemeyeceğim ama. Bütün bunlar çok kısa sürede olacak; özlemle ve umutla bekliyoruz… (Not: Bir de ofis açılışı için gönderdiğin çiçekler karşımda kurumuş bir halde bana bakıyor, en yakın zamanda yenisini getireceğin günü dört gözle bekliyorum.) Kuşaktan kuşağa Türk Ceza Hukuku Derneği ve İstanbul Barosu tarafından Uğur Mumcu, Hrant Dink ve Metin Göktepe anısına hafta sonu “İfade Özgürlüğü” sempozyumu düzenlendi. Taksim Intercontinental Hotel’de önceki gün başlayan ve iki gün süren sempozyumda toplumda ayrımcılık, nefret söylemi ile nefret suçlarından, sanat ve edebiyatta ifade özgürlüğüne kadar birçok konu tartışıldı. Sempozyumun “Hrant Dink, Uğur Mumcu ve Metin Göktepe anısına” başlıklı ilk oturumunda Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, gazetemiz yazarı Özgür Mumcu konuştu. İlk oturumun moderatörü avukat Fikret İlkiz, “Uğur Mumcu bir istisnaydı, gazeteci gibi gazeteciydi. Arabasına konulan bomba sonucu yaşamanı yitirdi. Hrant Dink’i kalleşçe arkasından vurdular. Beklediğimiz hangi hukuk hangi adalettir? Adaletiniz utansın diyebilir miyiz? Metin Göktepe yaşasa kaç yaşında olacaktı? İzlemeye gittiği haberden geri dönmedi. Cinayetler gözlerimiz önünde gerçekleşti. Gazeteciler neden öldürüldü biliyoruz” dedi. ‘Dalga geçiyorlar’ Özgür Mumcu ise ifade özgürlüğü toplantısının varlığına bile şaşırdığını belirtti. Devlet içerisinde faili meçhullerin üzerini kapatma eğilimi olduğunu belirten Mumcu, faili meçhul cinayetlerin son bulması için birçok kez Meclis’e önerge verildiğini anımsattı. Önergelere, “Bu cinayetlerin sonu nereye varır bilmiyoruz. Çok huzursuz oluyoruz” şeklinde yanıtlar verildiğini aktaran Mumcu, “Karşımızda bizimle dalga geçen bir zihniyet var” diye konuştu. Hrant Dink cinayetini barış umudunun öldürüldüğü bir cinayet olarak gördüğünü söyleyen muhabirimiz Kemal Göktaş ise “Failler raporlarda vardı ve hükümet bu failleri korudu. Hrant Dink toplumsal bir figürdü” dedi. 30 yıl sonra aynı durum Sempozyumun dünkü bölümünün ilk oturumunda ise, “Toplumsal bir talep olarak ifade özgürlüğü” konusu ele alındı. Prof. Dr. Doğan Kuban, Prof. Dr. Melek Göregenli, Yrd. Doç. Dr. Alper Kırklar’ın konuşmacı olarak katıldığı oturumun moderatörlüğünü avukat Ayşegül Tansen yaptı. Göregenli, “Cumhuriyet gazetesi yazarlarının, Ahmet Şık’ın ve Özgür Gündem gazetesi çalışanlarının cezaevlerinde olması bize bugüne özgü bir şeyi göstermiyor” dedi. 12 Eylül’de öğrenci olduğunu ve Aydınlar Bildirisi’ni imzalayan hocalarının üniversiteden atılırken onlara destek verdiğini anımsatan Göregenli, “Son çıkarılan KHK ile ben de ihraç edildim. 1980’lerde destek verdiğim ve üniversiteden atılan hocalarımdan biri bu kez benim için destek eylemine geldi. Aradan 30 yıl geçmiş ve şu hale bakın. Kuşaktan kuşağa gelen zulüm mü diyeyim. Ülkedeki hukuksuzluklar geçecek gibi değil” diye konuştu. ‘Nefret söylemi artıyor’ “İfade özgürlüğü bağlamında ayrımcılık, nefret söylemi ve nefret suçları” konulu oturumda konuşan Doç Dr. Ceren Sözeri ise nefret söyleminin tüm dünyada giderek arttığını söyledi. Türkiye’de nefret söyleminin Hrant Dink cinayetiyle tartışılmaya başlandığını aktaran Sözeri, gazetecilerin yaptıkları haberlerde nefret söylemi kullanmaktan kaçınmaları gerektiğinin önemini vurguladı. l İSTANBUL / Cumhuriyet geçen zulüm Uğur Mumcu, Hrant Dink ve Metin Göktepe anısına düzenlenen sempozyumda ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar masaya yatırıldı Almanya’nın Hamburg kentinde gazetemizle dayanışma paneli düzenlendi Hamburg’da yapılan panel de tutuklu Genel Yayın Yö netmenimiz Murat Sabuncu’nun oğlu Muratcan Sabuncu ba basına yazdığı mektubu okudu. Panelde yazarımız Tayfun Atay da bir ko nuşma yaptı. Milyonların yüreği Cumhuriyet’le Silivri Cezaevi’nde 78 gündür tutuklu olan gazetemiz tutuklu yazar ve yöneticilerine destek için Almanya’nın Hamburg kentinde dayanışma etkinliği düzenlendi. Bucerius Law School Uluslararası Af Örgütü’nün (BLS Amnesty International) düzenlediği “Agora Cumhuriyet” isimli panele, tutuklu olan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun oğlu Muratcan Sabuncu ile gazetemiz yazarı Tayfun Atay katıldı. Fransa’nın Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk eğitimi alan Sabuncu, babasına yazdığı mektubu okudu. Türkiye’de OHAL döneminde yaşanan hukuksuzluklara dikkat çeken Sabuncu, “Cumhuriyet gazetesine vurulmak istenen darbelere milletimiz sessiz kalmamıştır” dedi. Gazeteciliğin suç olmadığını vurgulayan Muratcan Sabuncu, “Milyonların yüreği Cumhuriyet, tutuklu gazeteciler ve babamla atıyor” diye konuştu. Söz alan davetlilerden biri, Sabuncu’ya yanlız olmadığını, bir ailesinin de Hamburg’da olduğunu söyledi. Bunun üzerine Muratcan Sabuncu, konuşmayı yapan kişiye Cumhuriyet gazetesi ve bir beyaz gül verdi. Yazarımız Tayfun Atay ise tutuklu yazar ve yöneticilerimizin yanlız olma dığını söyledi. Atay, laik ve seküler toplumla hesaplaşıldığının altını çizdi. Göç Uzmanı Dr. Yaşar Aydın ise Türkiye’de özgür basına yönelik baskıların her geçen gün arttığını vurguladı. Bucerius Law School Ceo’su Meinhard Weizmann, Amnesty International’dan Amke Dietert, Bucerius Law School’dan Prof.Dr. Jasper Finke ile Gazetesi Steven Ellis, Türkiye’de yaşanan haksız tutuklanmalara ve demokratik olmayan uygulamalara dikkat çeken konuşmalar yaptı. Taz gazetesinin de destek videosunun gösterildiği panelde, Zülfü Livaneli’nin Ey Özgürlük şarkısı çalındı. l Haber Merkezi Basına darbe yılı ÇGD’den gazeteciliğin 2016 bilançosu Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ankara Şubesi, 2016 yılına ilişkin “Medya Raporu”nu yayımladı. Türkiye siyasi ve toplumsal tarihi açısından 2016 yılını, “dönüm noktası” olarak değerlendiren ÇGD, üçüncü kez uzatılan OHAL dönemini eleştirerek “bir darbe girişiminden kurtulan Türkiye Cumhuriyeti, darbe dönemlerini aratmayan uygulamaların ülkesi haline geldi. Görüntüde var olmakla birlikte parlamento devre dışı bırakıldı; Ülke, çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) yönetilmeye başlandı” ifadelerini kullandı. ÇGD tarafından 3 aylık periyotlarla yayımlanan “Medya Raporu” 2016 yılı na ait değerlendirmeyle birlikte sunuldu. Türkiye basın tarihinin karanlık dönemi nitelemesi ile ÇGD, bu sürece ilişkin “baskılara direnen gazetecilik anlayışı olduğu gibi ‘havuz’ ve ‘merkez’ medya iktidar yanlısı bir yayıncılık anlayışı sergiledi. Bu medya tanımlaması içinde yer alan basın kuruluşları, yüzlerini iktidara dönerek adeta basına yönelik baskıları görmezlikten geldi. Bazı televizyon kanalları, habere konu olan gelişmenin taraflarının canlı yayına bağlanıp görüşlerini açıklamasına bile müsaade etmezken, siyasi iktidarın uygulamalarının övgüyle anlatıldığı saatler süren programlar yapıldı” ifadelerini kullandı. l ANKARA / Cumhuriyet 299 gözaltı, 80 tutuklama l 3 medya mensubu öldürüldü. l 80 basın mensubu tutuklandı. l 299 basın mensubu gözaltına alındı. l 32 gazeteci darp edildi, şiddete uğradı, tehdit edildi, hedef gösterildi. l 7 yabancı gazeteci sınır dışı edildi. l 157 medya kurumu kapatıldı. l 29 yayın evi ve şirket kapatıldı. l 5 yayın kurumu saldırıya uğradı. l 3 basın merkezine polis baskını yapıldı. l 24 olay hakkında yayın yasağı verildi. l 20 siteye erişim engeli getirildi, bazı sitelere erişim yasağı birden çok kez uygulandı. l 9 haber hakkında erişim engeli getirildi. l 2 bin 622 basın emekçisi işsiz kaldı. l 624 basın kartı iptal edildi. l 32 parlamento kartı iptal edildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle