05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Nurhan Atasoy Pazar 1 Ocak 2017 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN Sabancı Müzesi’nde yetişkinlere ‘Osmanlı Yaşamı’ dersleri S. Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nin düzenlediği yeni yılın ilk Yetişkin Eğitimleri Programı “Osmanlı Yaşamı”na yoğunlaşacak. Türk ve İslam Sanatları alanındaki birikimiyle tanınan Prof. Dr. Nurhan Atasoy’un anlatımıyla, 5 Ocak Perşembe günü başlayıp 5 hafta sürecek programda, “Osmanlı Bahçe leri; Osmanlı Çiçekleri ve Avrupa”, “Topkapı Sarayı”, “Dolmabahçe Sarayı”, “1582 İstanbul Şenliği” ve “Süleyman Devrinin İki Dev Sanatçısı; Kara Memi ve Matrakçı” başlıklı dersler perşembe günleri 11.00 13.00 saatleri arasında yapılacak. Ayrıntılı bilgi için: www.sakipsabancimuzesi.org [email protected] 15 2017’de Daha çok sanat daha çok barış Kültürsanat kurumları orta ve küçük ölçekli hedeflerinin yanı sıra aslında daha büyük, daha global bir amaç için de çalışıyor: dünya kültürüne, dünya barışına katkıda bulunmak... GÖRGÜN TANER * Son dönemde hem Türkiye’de hem de tüm dünyada alışılmışın dışında bir durumda yaşıyoruz. Yaşanan üzücü terör olaylarının tüm yaşamımıza olduğu gibi düşünce dünyası, kültürsanat yaşamı üzerinde de etkileri oldu. İstanbul Kültür Sanat Vakfı olarak biz kültür ve sanat hayatına katılımın bir toplumun olmazsa olmazları arasında yer aldığına inanıyoruz. 2017’de İstanbul Film, Müzik, Caz Festivalleri’nin, Filmekimi’nin ve özel etkinliklerimizin yanı sıra bu yıl biz 30. yılını kutlarken tam da birlikte yaşamak ve bir arada olmak kavramlarına odaklanan 15. İstanbul Bienali’ni düzenleyeceğiz. Ekonomik adalet, mülteci hakları, barış kültürü, diyalog ve bir arada yaşama şu anda tüm dünyanın or tak meseleleri aslında. Bu konulara odaklanan kültürsanat üretiminin de hem düşünce dünyamızı zenginleştireceğini, hem de izleyicilerin bu konulardaki duyarlılıklarını artıracağını düşünüyorum. Devlet desteği artmalı Etkinliklerimize devam ederken yurtdışındaki bağlantılarımızla çok yakın iletişim halindeyiz ve onların da işbirliklerini sürdürmek konusunda içtenlikle emek vererek çalıştığını görüyoruz. Şu anda bir parçası olduğumuz global kültürsanat evreninden kopmamamız çok önemli. Küreselleşen dünyada ülkelerin içlerine kapanmalarının artık imkânı yok. Önümüzdeki yıl için en önemli meselelerimizden biri de bu. Sürdürülebilir gelişme sağlamak, iyi bir geleceğe ulaşmak ve bir arada yaşama kültürü geliş miş, sağlıklı ve huzurlu bir toplum için kültürsanatın gerek eğitimde gerek gündelik pratiklerimizde, hepimizin hayatında daha çok yer etmesi gerekiyor. Bu nedenle de izleyicilerin kültürsanat konusundaki hassasiyetlerini ve katılımlarını artırması, bir yandan da hem özel kuruluşların hem de devlet kurumlarının politikalarını kültürsanat kurumlarına desteği sürdürecek şekilde geliştirmesi lazım. Eğitim ve kültür anlamında rüştünü ispatlamış toplumların damgasını vurduğu bir yüzyılda yaşıyoruz. Hep olmasını istediğimiz sürdürülebilir ekonomik kalkınma ve barış içinde bir arada yaşama, ancak bu kavramlara gereken önemi verirsek söz konusu olabilir. Kültür ve sanat etkinlikleri de hem bu alanlardaki gelişimi ve eğitimi desteklemek hem Görgün Taner de ülkelerin, toplumların birbirlerini daha iyi anlamaları, birbirlerinden öğrenmeleri ve birbirlerine zenginlik katmalarını sağlamak için en güçlü aracımız. Kültürsanat kurumları orta ve küçük ölçekli hedeflerinin yanı sıra aslında daha büyük, daha global bir amaç için de çalışıyor: dünya kültürüne, dünya barışına katkıda bulunmak... Bunu 2017’de de sonraki yıllarda da hiç unutmamalıyız. * İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü dünyasEınragiynoİlncaunlu’ınkRsyaaeırlşnısniasvıatökmyzitaeaEşlprabglmaiirnıksnİuenıntralgu5niy0vo.er Çağdaş Türk sanatının özgün yaratıcılarından Ergin İnan sanat yaşamında 50. yılı geride bıraktı. İstanbul Teşvikiye’deki Narmanlı Apartmanı’nda yer alan Sevil Dolmacı Art Consultancy’de açılan “Nefs/ Nefes” başlıklı sergi sanatçının 50. sanat yılı dolayısıyla açıldı. Ergin İnan resmi deyince akıllara gelen form ve içerik dünyasından öğelerin yer aldığı sergide; sanatçının 60 ve 70’li yıllarda çizdiği grotesk figürlerden oluşan desenler, böcekler, yazılar ve soyutmetafizik işleri yer alıyor. İnan sergi için “Proje bazında düşündüğümüz zaman bazı resimleri hem boyutlarına hem de konularına göre düşünerek toplamak istedim. Yeni işlerin/serilerin de yer aldığı sergi, ‘Kümbet’ten ‘Uzun Mektup’a, ‘İkili Yüzler’den ‘Mesnevi’ye yeni yorumlanan küçük bir retrospektif tadında oldu” diyor. Yarım asra özel kitap Serginin yanı sıra Ergin İnan’ın 50. sanat yılı için yine Sevil Dolmacı Art Consultancy tarafından hazırlanan arşiv niteliğindeki bir kitap da sanatseverlerle buluşuyor. Almanya Humboldt Üniversitesi öğretim üyelerinden olan ve sanatçının tüm sanat yaşamına tanıklık etmiş Dr. Elisabeth Wagner ve Türkiye’nin önde gelen sa nat tarihçilerinden Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Zeynep Yasa Yaman tarafından yazılan makalelerin de yer aldığı kitap, Ergin İnan retrospektifi doğrultusunda sanat tarihine kaynaklık ediyor. Ergin İnan’ın sanat yaşamının 50. yılı onuru na hazırlanan kitapta, sanatçının 60 ve 70’li yıllarda gerçekleştirdiği grotesk figürler ve psikoportreler yer alıyor. Ayrıca kitapta, ilkini 80’lerde gravür tekniği ile yaptığı “Mesnevi” serisi, 90’lı yıllarında yaptığı “Binbir Böcek” serisi, 2000’li yıllardaki “İlyas Mektubu”, “Kafka” serisi ve son dönemlerdeki “Grotesk Kafalar”, “İkili Kafalar” ve “Üçlü Kafalar” serilerinden örnekler bulunuyor. Sanat yaşamının en çarpıcı ve başyapıt niteliğindeki eserlerinin yer aldığı kitapta, Türkiye’nin önde gelen koleksiyonlarında bulunan Ergin İnan eserlerine de yer verildi. “Nefs/Nefes” sergisi 2 Şubat’a kadar Sevil Dolmacı Art onsultancy’de ziyaret edilebilir. Adres: Maçka Caddesi, Narmanlı Apartmanı, No. 24, Teşvikiye. Mutluluk da, umut da bulaşıcıdır... Birkaç akşam önce “Ben Gazeteciyim” girişiminin çağrısıyla Tütün Deposu’nda yüzü aşkın gazeteci bir aradaydık. Hapisteki tüm yazarlara ve gazetecilere selam yolladık. Biz gazeteciyiz İçimizden biri meslek tutkusuydu. Biri araştırma, biri paylaşma tutkusuydu. İçimizden birçoğu hakikatti. En çok, en çok empatiydi... Birçoğu araştırmacı, birçoğu yorumcuydu... Biri dürüstlük, biri bağımsızlık, biri özgürlük... Haber alma, haber verme özgürlüğü... Çoğumuz vicdan... Biz gazeteciyiz. Orada bulunan herkes, hepimizdi. Fikirler, renkler ayrı ayrı da olsa gazeteciydik. İçimizden biri Ahmet Şık’tı. O akşam karşılaştığımızda, sarılıp öpüştük. Hatta bizi gören arkadaşlar “Ne o, siz gazetede görüşmüyor musunuz” diye sordu. Çok güldük: “Sizin gazeteyi bilmem, ama bizim gazetede her karşılaştığımızda öpüşmeyiz, şimdi içimizden geldi” diye yanıtladım soruyu... Ertesi gün gözaltına alınacağını, sonra da tutuklanacağını henüz bilmiyorduk. yAihnme eytaçzıakcaackak Sevgili Ahmet, yine çıkacaksın hapisten, yine yazacaksın. Hem de eskisinden daha güçlü çıkacak, daha güçlü yazacaksın. Bunu onlar da, sen de, biz de biliyoruz. Bu kez tutukluluk ne kadar uzun sürer bilmiyoruz, ama bu süreçte enseyi karartmayacağını da biliyoruz. Sosyal medya ile arası iyi olanlar girin bakın, en çok rastlanan slogan bu: Ahmet çıkacak, yine yazacak... Çaylar demli olsun Hapisteki gazeteciler bir yana benim aklım fikrim hapisteki çaycımız Şenol’da... Biliyorsunuz, Erdoğan’a hakaretten tutuklandı. Şenol Buran için internette, change.org’da Şanar Yurdatapan bir imza kampanyası başlattı. “Erdoğan, bize gelme. Sana çay yok!” başlığıyla girin hemen bulursunuz. Özetle şöyle deniyor: “Şenol Buran’ın suçu, ‘Erdoğan buraya gelirse ona bir çay ikram edersin artık’ diyen polise ‘Hayır, vermem’ demesi!.. Böyle suç olur mu? Gerçekten hakaret içeren sözler sarf etse bile TCK’nin 299. maddesi (Cumhurbaşkanına Hakaret) ‘Katalog Suçlar’ arasında yer almadığı gibi, eylemin niteliği gereği ‘delil karartma, tanıklar üzerinde baskı kurma’ gibi riskler de söz konusu değildir. Cezanın miktarı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılık da dikkate alındığında TUTUKLAMA tedbirinin uygulanması söz konusu olamaz. Şenol Buran derhal serbest bırakılsın, polis, savcı ve hâkim hakkında soruşturma başlatılsın.” Yarın sabah (2 Ocak saat 10.00’da) Şenol için gazetede çay ocağında buluşup çay içiyoruz. Parola: Çaylar demli olsun! Yılmak yok Bugün 1 Ocak. 2016 dertleri, belaları, lanetleriyle geride kaldı. 2016’dan biriktirdiğimiz güzellikleri, dayanışmaları, yaratıcılıkları, dostlukları, mutluluğu, direnci, umudu 2017’de çoğaltmak, yaygınlaştırmak boynumuzun borcu. Unutmayın: Mutluluk da, umut da bulaşıcıdır. Daha yenilerde vurgulamıştım: Ülkenizi sevmek zorlaştığında, yapmamız gereken ülkeyi daha çok sevmek için nedenler bulup onları çoğaltmak, yaymak...  Yapmamız gereken, sevilecek ülkeyi yeniden yaratabilmek için daha çok çalışmak... Daha çok anlatmak, daha çok açıklamak... Birbirimizle ve sanatla daha çok kenetlenmek... Hayattan ve ülkeden vazgeçmediğimizi önce kendimize sonra tüm dünyaya duyuracağız. Yılmak yok! NOT Geçen pazar yazımda “Lâf ü Güzâf” sözünü “Laf’ı güzaf”; şiirdeki “destanımızda” sözünü “şarkılarımızda” yapmışım. Düzeltme yollayan okurlara teşekkür eder, hepinizden özür dilerim. İlk yanlış benim değil, Nâzım Hikmet öyle yazmış. İkinci affedilir gibi değil, tamamen benim yanlışım. Deniz Taşar / ‘Uykuda Bir Bulut’ / Kabak & Lin Yorgunluk ve hüzün... Şarkıcı Deniz Taşar beş şarkıdan oluşan ilk çalışmasının içine not düşmüş: “Bu albüm beni yordu, ama iyi ki de oldu.” Deniz tasarım okumak için dirsek çürütürken, kendini müziğin tutkulu kollarında bulmuş, salonların ışıklı sahnelerinde... Sadece caza değil, onu soul, R&B ve triphop ile buluşturan modern konseptlere de yelken açmış. “Uykuda Bir Bulut” adını taşıyan çalışma, Deniz’in uzun yolculuğunda yükünü bıraktığı ilk durağı. Ana teması ilk albümlerde görülmemesi gereken şeyler: yorgunluk ve hüzün... Umut dolu hüzünlerini, hikâyelerini ve kalp kırıklıklarını anlattığı şarkılar, yolunu kaybetmemek için arkası na bıraktığı taş parçaları. Sözleri net Deniz’in, ancak içinde güçlü olmaya çalışan bir kırılganlık var. İnce bir mizah içeren melodik şarkılarını, küçük ritmik oyunlar eşliğinde söylüyor. Yanı sıra ihtiyacı olan cesaret ve ön açıcı görüşlere de sahip. Son birkaç yılda yoğunlaştığı caz şarkıcılığını, kuru kuruya ezbere dayanarak yapmıyor. Kendisine eşlik eden müzisyen arkadaşları, özellikle de tuşlu çalgılardaki Barış Mert Peker onun diğer şansı. Yolun başındaki gencecik birine gitmiyor bu yorgunluk ifadeleri. Zira daha yaşanacak çok şey var; yazılacak çok şarkı, çıkarılacak çok albüm... ([email protected]) Asu Maralman / ‘50. Yıl’ / Yavuz & Burç Plakçılık 50. yıl kutlama albümü İnişleri çıkışları, acı tatlı anıları, kulaklarda ve hafızalarda yer etmiş birbirinden güzel şarkılarıyla tam yarım asırdan beri burada Asu Maralman. 18 yaşında ayak bastığı sahnelerin tozunu silkelemeden, en iyi çıkışlarını yetmişli yıllarda yapan Asu Hanım’ın gerçek adı Silva Bursalıoğlu, müstearının isim babası ise Ferit Edgü. Madam Anahit’in kızı olarak eski Beyoğlu’nun en güzel zamanlarını yaşamış, o kültürün hikâyesini anlatan tablodaki yerini, sihirli izlenimi uyandıran özel ses tınısı ve duygusal yorumuyla almış son sevecen simalardan. Eh, tabi ellinci yıl denen şey kuru kuruya kutlanmıyor. Böylesine ehemmiyet arz eden günler için en azından bir kutlama albümü gerekiyor. İşte Asu Hanım’ın adı üzerinde CD’si de bu amaca hizmet ediyor. Sadece bu amaca değil, yanı sıra yi tip giden eski insanlık değerlerini ve güzelim eski kültürleri hatırlamamıza da yardımcı oluyor, şarkılar vasıtasıyla. Albüm tamamen orijinal makara kayıtlarından basılmış, o yüzden doyurucu bir tonu var. Bir kuşağın gençlik yıllarına ait hayali sepya fotoğraflar içeriyor. Endişelenmeyin: “Bal Gibi Olur”, “Bağrı Yanık Dostlara”, “Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm”, “Kimine Hay Hay Kimine Vay Vay” tabii ki var. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle