25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 31 Temmuz 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Gazeteciliği mahkeme değerlendiremezBCÜUGLKEMANOHZTNEUMUTREŞUİYCTMEUİTA’EY Gazeteci Bülent Mumay, iki günlük gözaltının ardından, önceki gece özgürlüğüne kavuştu. Mumay, hakkındaki dosyayla ilgili, “Ben bu kadar zayıfını görmedim. Zaten, zayıf ol İki günlük gözaltının ardından serbest kalan Mumay, “Gazetecilerin yaptığı işlerin gazetecilik olup olmadığını, mahkemeler değil bizler değerlendirmeliyiz” dedi maktan başka çare si yoktu” diyor. Mumay, FETÖ/ PYD örgütünün medya yapılanması olarak gösterilen Mumay’ı adliye çıkışında yakınları ve meslektaşları karşıladı. HİLAL KÖSE listede adını ilk gördüğünde büyük bir şaşkınlık yaşamış. O andan itibaren ‘tutuklanma ihtimalini’ düşenerek, her şeye hazırlıklı olmaya çalışmış. “Adımı o listeye dahil eden beni tutuklayabilirdi de...” diyor. Nezarethane ve savcılık sürecin de, Mumay’ın en çok canını sı kan şey ise adliyede 21 gazeteciy le savcılığın kararını beklerken, kendisi dışındaki herkesin tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilmesi olmuş: Tutuklanan diğer isimleri de gazetecilik faaliyetlerinden dolayı değerlendirmek gerekir. Geçmiş dönemde attıkları Tweet’lere bakıp haraket etmek, bizi rövanşist yapar. Rövanşizmin sonu yok. O tartışılan isimlerin o dönem yaptığı işlerin gazetecilik olup olmadığını, mahkemeler değil bizler değerlendirmeliyiz. Bu mesleki etik sorundur.” NAZLI Ilıcak: Örgütü 15 Temmuz’da gördüm Akıl almaz bir şey Mumay, savcılık dosyalarına mesleki deneyimi nedeniyle oldukça aşina. Kendisi hakkındaki dosyayla ilgili şunları söylüyor “Binlerce fezleke, iddianame okudum bu kadar zayıf dosya görmedim. İki, üç tane tweetim, Hürriyet internette çalıştığım dönemde sitede yayımlanmış haberler dosyadaydı. En şaşırtıcısı da yandaş medyada çıkan haberleri önüme koymaları oldu. Umut Nöbeti’ne katılmamın haber kupürü vardı. Savcı, “Neden katıldın?” diye sordu. Ben, Özgür Gündem’e baskılara karşı nöbetçi genel yayın yönetmeni kampanyasına katılmak için de başvurdum. Koza İpek Grubu’nun televizyonlarının kapatılmasına da ses çıkardım. Can Dündar ve Erdem Gül için nöbet de tuttum. Bütün bunlar birilerine taraf olduğumu değil, durduğum yerin doğru olduğunu gösterir. Yıllardır karşı çıktığım Fethullahçıların içinde gösterilmek akıl almaz bir şey. Ahmet Şık’ların başına gelen gibi... Biz ‘yansak da dokunacağız’ diyorduk, arkadaşlarımızı tutuklayanlara...” Yalnız bırakıldık Mumay, yanında olan herkese de teşekkür ediyor. Meslek büyüğü olan ‘abi’ dediği insanların arayıp sormamasına ise sitemli. “Kafasını eğen, görmezden gelen, ‘Fethullahçı derler’ diye aramayan sormayanlar da eleğimizden aşağı düştüler... İçlerinde anlı şanlı meslek büyüklerimiz, abi dediğimiz insanlar da var” diyor. Darbe girişimi sonrası “FETÖ/PYD terör örgütünün” medya yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla 16 gazeteciyle birlikte tutuklanan Nazlı Ilıcak, savcılıkta verdiği ifadede, tıpkı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gibi yanıldığını söyledi. Ilıcak, “Bu yapının aslında dindar bir yapı olmadığını, mazlum bir yapı olmayıp, örgütsel bir yapılanma olduğunu yeni anladığım için üzgünüm. Ben 40 yıllık gazeteciyim, iyi niyetimin kurbanı oldum” dedi. Ilıcak, savcılıktaki ifadesinde suçlamaları reddetti. 1725 Aralık sonrasında dindar insanlara yönelik “cadı avına” karşı çıktığı için Sabah gazetesi, CNN Türk ve Kanal D’deki görevlerine son verildiğini söyledi. Sonrasında nafakasını kazanmak için Bugün TV’de programa başladığını, Can Erzincan TV’de çalıştığını anlattı. Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarının yapıldığı dönemde, AKP’nin destekçisi olduğunu da anımsatarak “Sonrasında Erdoğan da yanıldığını söylemişti. Ben de şu anda özellikle darbe yapılması, darbe esnasında Genelkurmay Başkanı’nı darbeye katılanların Fethullah Gülen ile görüştürme teklifleri, darbeye karışanlardan çıkan 1’er dolarlık banknotlar, darbeye karışanların polise ve vatandaşlara ateş talimatı vermesi ve Meclis’in bombalanması gibi hususları gördüğümde, bu insanların aslında mağdur olmadığını SAVCI KANITI CEM KÜÇÜK’ÜN YAZISI Hürriyet muhabiri Arda Akın, yurtdışına çıkış ve imza şartıyla mahkemeden serbest bırakılmıştı. Yandaş kalem Cem Küçük’ün Arda Akın hakkında “paralelci” diye yazdığı yazının polis raporuna girdiği ortaya çıktı. Savcılıkta, Akın’a Cem Küçük’ün yazısı da soruldu. Akın ise “O yazıdaki iddiaları kesinlikle kabul etmiyorum. Kaldı ki bu yazı nedeniyle Cem Küçük hakkında Küçükçek mece Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açtım. Süreç devam ediyor. Cem Küçük’ün yazısının somut hiçbir dayanağı yoktur. Aynı kişi aynı yazıda hem benimle ilgili hem de AKP’de yönetici olan Hayati Yazıcı ile ilgili paralel iddiasında da bulunmuştur. O süreçten sonra Cem Küçük gazeteden uzaklaştırılmıştır” yanıtını verdi. anladım. Ben de yanıldığımı düşünüyorum. Bu yapının aslında dindar bir yapı olmadığını, mazlum bir yapı olmayıp, örgütsel bir yapılanma olduğunu yeni anladığım için üzgünüm” dedi. Darbecilerin Genelkurmay Başkanı’nı Fethullah Gülen’le görüştürmek istemesinin kendisini çok sarstığını söyleyen Ilıcak, “Yanıldığımı, bu yapılanmanın bir örgüt olduğunu 15 Temmuz sonrasında gördüm, daha önce bilseydim ne orada yazardım ne de orada bulunurdum. Bilakis karşısında yer alırdım. 40 yıllık gazeteciyim, iyi niyetimin kurbanı oldum. Ben çalıştığım dönemde şu anda yurt dışına kaçmış olduklarını öğrendiğim, daha önce öğrendiğimde de aşırı derecede tepki gösterdiğim Tarık Toros ve Erkan Başyurt gibi çalıştığım kurumda yönetici olan kişilerle örgütsel bir bağ içerisinde bulunmadım. Ken dileri de bana programımla ilgili herhangi bir telkinde bulunmadılar. ” Nazlı Ilıcak ve tutuklanan eski Zaman Gazetesi muhabiri Büşra Erdal, dün gece Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne konuldu. Ilıcak ve Erdal, iki ayrı polis aracıyla saat 01.00’de kuruma getirildi. Ilıcak cezaevi girişinde herhangi bir açıklama yapmadı. Erdal ise “Sadece gazeteciyiz, attığımız tweet’lerden dolayı tutuklandık” dedi. 6 gazeteci tutuklandı OHAL Kararnamesi’yle kapatılan Zaman Gazetesi’nin eski yazarları Şahin Alpay, Ali Bulaç, Ahmet T. Alkan, Nuriye Akman, Lale Kemal ve Mustafa Ünal tutuklanmaları talebiyle sevk edildikleri mahkemece tutuklandı. İhsan Duran Dağı ise savcılık kararıyla serbest bırakıldı. l İSTANBUL / Cumhuriyet ‘Arınç’ı başa getirmek istediler’ Melih Gökçek, darbe girişimi başarılı olsaydı başbakanlığa Meral Akşener’in getirileceğini iddia etti Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, katıldığı NTV canlı yayınında darbe girişimi ile ilgili ilginç iddialarda bulundu. Girişimin başarılı olması halinde başbakanın Meral Akşener olacağını iddia eden Gökçek, “15’inde çok güzel şeyler olacak ve 15’inden sonra siz görün, diyordu. Sen nereden biliyorsun 15’ini? ‘Başbakan olacağım’ deyip duruyordun. Her iki tarafın da sloganları aynı, ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’, olacak iş değil. ‘Sen bu sloganı kullanacaksın ve alıp başını gideceksin’ dediler. O da bunu söylüyordu dikkat edin” diye konuştu. Türkiye’de siyasi birçok olay ve suikastın arkasında Gülen Cemaati’nin olduğunu savunan Gökçek, AKP içinde yapılan ‘operasyonların’ amacının da Bülent Arınç’ı başa getirmek olduğunu söyledi. Gökçek, 50 kişilik bir suikast listesi olduğunu da öne sürerek, “Bana 6. sırayı, oğluma da 31. sırayı vermişler” dedi. Darbeye karşı durdular Çığlık Sanat Atölyesi sanatçıları Özgür Çalışkan, Aleyna Çevik, Ece Aykurt, Alihan Demirbilek, Zihni Duyar, toplumun çeşitli kesimlerini canlandırdıkları kostümleriyle, “heykel insanlar” olarak trafiğe kapalı Marmara Caddesi’ndeki deprem anıtı önünde iki saat hareketsiz durdu. Önlerinde, “Demokrasi halkın gücüdür. Birlikte yaşama erdemidir, kardeşliktir, barıştır, adalettir, özgürlüktür. Savaşlarda kanımız karışmış, düğünlerde halayımız, askerde nöbetimiz, dep remde acılarımız, okulda çocuklarımızın gülüşü, fabrikada terimiz karışmış. Analarımız aynı güneşin altında büyütmüş bizi. Bir ağaç gibi tek ve hür. Bir orman gibi kardeşçe yaşamaktır demokrasi” yazısının olduğu, gülen çocuk fotoğrafı vardı. Sanat Atölyesi yönetmeni Cemal Uçarman, “Belki her şerde bir hayır vardır. Biz de bu şerri hayıra çevirmek istiyoruz. Bu toplumun en zor gününde birbirine nasıl kenetlendiğini görüyoruz” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Çiğli İmamı konuştu ‘Cumhurbaşkanı’nı alıp geleceksiniz’ Marmaris’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaldığı otele saldırı düzenleyen timdeki Çiğli 2’nci Ana Jet Üssü’nün ‘imamı’, ‘Paşa’ lakaplı Astsubay Zekeriya Kuzu Emniyet’teki ifadesinde, Tümgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş’in kendilerine “Ben Genelkurmay Başkanı adına buradayım, Cumhurbaşkanı’nı alıp geleceksiniz” dediğini söyledi. Kuzu, kaçtıktan sonra İsmail Yüzbaşı’nın kendilerine ‘Buradaki herkes hizmet hareketinden mi’ diye sorduğunu kimsenin itiraz etmediğini de aktardı. Yakalanan Yüzbaşı Haldun Gülmez ise ifadesinde, “Alanda bulunan tümgeneral bize, TSK’nin darbe yaptığını, kendisinin de Genelkurmay Başkanlığı ile irtibatlı olduğunu, görevimizin de Cumhurbaşkanı’nın bulunduğu yerden alınması olduğunu söyledi” dedi. Aralarında Zekeriya Kuzu’nun da bulunduğu 3 darbeci asker tutuklandı. Öte yandan, aynı timde bulunan firari askerlerin dün bir fırından silah zoruyla ekmek aldığı öğrenildi. haber 11 Şerden nasıl hayır çıkar? Türkiye kolayca bir ruh halinden başka birine savrulabilen bir ülke. Darbe sonrası aşırı bir karamsarlık vardı. Şimdi bakıyorum, yavaş yavaş bir iyimserlik yayılmaya başladı. Bunda CHP’nin darbe sonrası duruşu ve Taksim mitingi, dönüm noktası oldu. Ardından Beştepe’deki buluşma. Ana akım medya, darbe sonrası süreçte yatıştırıcı rol oynadı. Ardından iktidar bloğunun akıllıca jestlerle toplumu yumuşatan söylemleri geldi; Gülen hareketinin darbedeki rolü toplum nezdinde adeta “birleştirici” bir “ortak düşman” algısına dönüştü. Velhasıl kelam, bir anda herkesin ağzında “Her musibetten bir hayır çıkar” gibisinden laflar var. Daha düne kadar iktidara çok sert eleştiriler yöneltmiş yazarlar, bir anda hükümete bir kredi açmış görünüyor. Laik ve muhalif kesimlerde “Belki devletin yeniden yapılandırılmasında laiklerin önü açılır” diye bir beklenti oluştu. Medya, memnun. Eski mağdurlar memnun. İş dünyası, gaza gelmiş durumda. Geziciler ve endişeli modernler bile Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıkacak tek bir tatlı söze tav olmaya hazır... İklim böyleyken, aşağıda sıralayacağım uyarılar hiç kimsenin hoşuna gitmeyebilir. Hepimizden istenen, sadece her şeyin güzel olacağını tekrarlamamız, iç ve dış düşmanlara karşı meydanlara koşmamız. Ancak sevgili dostlar, o zaman aydın olmanın bir anlamı kalmazdı. Bizim işimiz, biraz da öküzün altında buzağı aramak, şeytanın avukatlığını yapmak. Geçmiş tecrübelerden biliyoruz ki Türkiye’de iyimser ruh halleri çok kalıcı olmaz. Bu iklimi değerlendirebilmek için şimdi bazı adımlar atmak önemli: 1 Devlet inşası ve demokrasi: Başımıza gelen her şeyin asıl nedeninin devlette “liyakatin” esas alınmaması olduğunu anlamayan kalmadı. Başta ordu ve yargı olmak üzere artık iyi olanın yükseldiği bir devlet yapısına geçmek şart. Ancak bu, Türkiye’nin mevcut koşullarında kolay olmaz. Tökezler; iki güne kalmadan siyasilerin ayağına dolanır, sonra yeniden “Bizim çocuklar gelsin” havasına geçilir. Mevcut iyimserliği “kurumsallaştırmak” ve kalıcı kılmak için daha demokratik bir anayasa, daha şeffaf bir devlet ve kurumların güçlendirilmesi şart. 2 Orduda reform ve küçülme: Orduyla ilgili ciddi bir reform şart. Bunu şimdi değil, yıllardır söylüyoruz. Mesele sadece “ona bağlama, buna bağlama” olayı değil. TSK, Soğuk Savaş şartlarına göre şekillendirilmiş ve günümüz koşullarında fazla hantal bir yapı. Zaten yıllardır profesyonel orduya geçilmesi, müşterek komuta vs. gibi konular gündemde. Yaşanan darbe girişimi, bir fırsattır. Türkiye’nin 350 general ve 600 bin askere ihtiyacı yok. Hele de bu kadar dökülen bir komuta kademesi varsa! Bunu bütün askeri uzmanlar yıllardır söylüyor. Daha çevik, daha dinamik, “toplum mühendisliği” yerine bölgesel ve günümüz tehditlerine karşı donanımlı daha modern bir orduya ihtiyacı var. 3 Kürt meselesi: Kürt meselesinin çözümü, kendi içinde demokrasi getirmez. Ancak Kürt meselesi çözülmezse de, Türkiye’ye demokrasi gelmez. Maalesef son günlerde bu anlamda herhangi bir açılım göze çarpmıyor. Muhalefette, kamuoyunda, Kürtler arasında ve hatta AKP içinde bile böyle bir beklenti var; istek var; ancak adım yok. PKK’nin son günlerde yeniden silaha sarılması, adım atılmasını daha da zorlaştırıyor. Ama her şeye rağmen acilen HDP’nin de içinde olduğu (ve gerekirse PKK’nin ateşkese ikna edilmesine katkı sunacağı) bir süreci başlatmak lazım. 4 Adli süreç, soruşturmalar demokratik olmalı: Batı kamuoyunda Türkiye’de büyük bir cadı avı başladığı algısı var. Maalesef ki soruşturmaların hızı, kapsamı ve yapılan bazı hatalar bu algıyı besliyor. Çok örnek var ama ben birkaç tanesinden söz edeyim. Agos yazdı; kapatılan kurumlar arasında Ermeni bir doktorun tüp bebek kliniği de var. Polisler gelip kilit vurmuş, embriyolar ve bütün medikal aletlere el koymuş. Nedeni, kliniğin küçük ortaklarının Gülenci olduğu kuşkusu. Yahu şu anda meselemiz embriyolar mı? Olay kendi içinde Aziz Nesin’lik. Ama bu gibi olaylar ve de gazetecilerin (fikirleri ne olursa olsun) ters kelepçe gözaltına alınması, yapılan işlere gölge düşürüyor. OPERASYONLAR SÜRÜYOR Anayasa Mahkemesi’nde 56 kişi görevden alındı Darbe girişiminin ardından ülke genelinde Gülen cemaatine yönelik operasyon ve gözaltılar sürüyor. l AYM’DE GÖREVDEN ALMA: Anayasa Mahkemesi’nde 56 kişi görevden alındı. Görevden alınanların bir kısmının gözaltına alındığı ifade edildi. Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesinden yapılan açıklamada 1 raportör ve 7 raportör yardımcısının görevden uzaklaştırıldığı ve iddiaların aksine Başkanlığın yakın koruma ekibinden gözaltına alınan olmadığı belirtildi. l ADLİ TIP’TA ARAMA: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı dün İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda arama yaptı. Soruşturma kapsamında kurumda görevli 29 profesör, doktor ve uzman gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanların 16’sı, emniyet işlemlerinin ardından dün öğle saatlerinde Bakırköy Adalet Sarayı’na sevk edildi. l TGS’DE İŞTEN ÇIKARMALAR: Türk Hava Yolları’nın (THY) iştiraki olan yer hizmeti şirketi Turkish Ground Services’te (TGS) 78 kişinin iş akdine son verildi. THY’den de 211 çalışan işten çıkarılmıştı. l KAYMAKAMA GÖZALTI: Mersin’in Tarsus ilçesi Kaymakamı Bekir Atmaca gözaltına alındı. Atmaca, darbe girişimi ardından kaymakamlık binası önünde toplananlarla birlikte “Demokrasi nöbeti” tutmuştu. l BEKİR BOYDAK YAKALANDI: Bir süre önce faaliyetine son verilen Boydak Eğitim ve Kültür Vakfı üzerinden Gülen cemaatine yardım ve yataklık suçlamasıyla Boydak Holding yönetim kurulu ve Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak, yönetim kurulu üyeleri Şükrü Boydak, İlyas Boydak ile Holdingin İnsan Kaynakları yöneticisi Halit Bayhan gözaltına alınmıştı. Önceki gece de hakkında gözaltı kararı bulunan Bekir Boydak yakalandı. l CERRAHLAR DA GÖZALTINDA: Darbe girişiminin ardından Gülen cematine yönelik operasyonda Akdeniz Üniversitesi’nde (AÜ) gözaltına alınanların sayısı 147’ye ulaştı. Gözaltına alınanlar arasında Türkiye’nin ilk yüz ile kol ve bacak nakli ameliyatlarına katılan 3 cerrah da bulunuyor. Operasyon kapsamında gözaltına alınan Ortopedi Travmatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serdar Tüzüner, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı’ndan Levent Altınel ile Diş Hekimliği Fakültesi Çene Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sinan Tozoğlu, 21 Ocak 2012’de Uğur Acar’a yapılan Türkiye’nin ilk yüz nakli ameliyatı; Atilla Kavdır’a yapılan aynı anda çift kol ve bacak nakli ameliyatlarına katılmıştı. Üniversitenin eski Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Geçici ise aranıyor. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle