19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 15 Temmuz 2016 6 Anneye 25 yıl sonra ‘veda’ tazminatı Mahkeme, Danıştay’ın “50 bin TL az” kararı doğrultusunda Birtan Altınbaş’ın annesine 100 bin TL tazminata hükmetti Ankara 4. İdare Mahkemesi 1991 yılında işkencede öldürülen üniversite öğ rencisi Birtan Altınbaş’ın annesi Nazmiye Altınbaş’a 50 bin TL ma nevi tazminat ödenmesine ilişkin kararın bozulmasının ardından 100 bin TL tazminata hükmetti. Danıştay kararın da, anne Altınbaş’a oğlunun komaya girerek hastaneye kaldırıldığına iliş kin bilgi verilme KEMAL GÖKTAŞ diği, oğlunun ölüm haberini de iki gün sonra evine gelen polislerden öğrendi ği ve cenazesinin de bu sırada tes lim edildiği anlatılarak bu duru mun davalı İçişleri Bakanlığı’nın kusurunu artırdığı belirtilmişti. Davacının talebi doğrultusunda 100 bin TL manevi tazminat öden mesine karar veren Danıştay 10. Dairesi, 30 bin TL maddi tazmina tı ise yeterli bulmuştu. Birtan Altınbaş, Hacettepe Üni versitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Bilimleri son sınıf öğrencisiyken, 9 Ocak 1991’de gözaltına alındı ve 15 Ocak 1991 günü kaldırıldığı Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde öldü. Altınbaş’la birlikte gözaltına alınanların verdikleri ifadelerle başlatılan soruşturma tam 7 yıl dönemin DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından bekletildi. Dosya, görev alanına girmediği için Yüksel’den alındıktan sonra polisler hakkında dava açılabildi. Uzun yıllar polislere tebligat yapılamaması nedeniyle ilerleme sağlanamayan dava ABD Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları raporuna girdikten sonra sonuçlanabildi. 2008 yılında yani olaydan 17 yıl sonra, 4 polise 8 yıl 10’ar ay hapis verildi 100 bin TL’yi çok gördü Cinayet davasındaki karar kesinleşince anne Nazmiye Altınbaş, “destekten yoksun kalınması” nedeniyle 30 bin TL maddi ve 100 bin TL manevi tazminat ödenmesi talebiyle İçişleri Bakanlığı’na tazminat davası açtı. Ankara 4. İdare Mahkemesi, anne Altınbaş’ın, oğlunun ölümü ile sonuçlanan olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğunu belirterek bilirkişi raporu esas alınarak 30 bin TL maddi tazminata hükmetti. Mahkeme “olay nedeniyle duyulan acı ve üzüntü karşılığı” olarak talep edilen 100 bin TL manevi tazminatı ise çok bularak 50 bin TL manevi tazminata hükmetti. ‘Öldüğü geç bildirildi’ Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Danıştay 10. Dairesi’ne geldi. Daire kararında Nazmiye Altınbaş’ın, oğlunun ölümünü 2 gün sonra, 17 Ocak 1991’de evine gelen kolluk güçlerinden öğrendiği vurgulanarak “Davacıya, oğlunun komaya girerek hastaneye kaldırıldığı noktasında herhangi bir bilgi verilmediği gibi, davacının, oğlunun ölüm haberini iki gün sonra evine gelen kolluk güçlerinden öğrendiği ve oğlunun ce Birtan Altınbaş nazesinin de bu sırada teslim edildiği görülmektedir. Bu bakımdan, idarenin kusuru, olayın oluş şekli ve manevi zararın niteliği dikkate alındığında, mahkemece davacı için takdir edilen manevi tazminat miktarının, duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa giderecek, idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak düzeyde olmadığı görülmektedir” denildi. Daire kararı doğrultusunda dosya yeniden idare mahkemesine gönderildi. Mahkeme, Danıştay kararına uyarak anne Altınbaş’a başvuru tarihinden itibaren faiz ödenmek koşuluyla 100 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi. CEYLANPINAR ‘Mağarada işkence’ iddiaları İnsan hakları savunucusu avukat Eren Keskin, İHD Şube Başkanı Atilla Yazar, DBP İl Eş Başkanı Leyla Coşkun, HDP İl Eşbaşkanı Ayşe Sürücü ile birlikte basın toplantısı düzenledi. İHD olarak Şanlıurfa Ceylanpınar’da yaşanan işkence vakalarını incelemek üzere cezaevlerinde görüşmeler yaptıklarını ifade eden Keskin, “Görüştüğümüz Mazlum Dağtekin, bir mağarada işkence ve tecavüze uğradığını bizlere aktardı. Ceylanpınar’da bir işkence mağarasının var olduğunu söyledi” dedi. ‘Savcı vardı’ iddiası Keskin’in açıklamalarına göre Dağtekin, mağarada kendisine ağır işkenceler yapılırken savcının da yanlarında olduğunu ileri sürdü. Dağtekin’in tecavüze uğradığını ve ağır işkenceler gördüğünü anlattığını belirten Keskin, “Dağtekin, ‘Hacı Lokman Birlik’e yaptıklarımızı buna da yapalım’ dediklerini duyuyor. Eline silahı verip, kendisini öldürmesini söylüyorlar” dedi. 90’lar da bile yoktu Görüştükleri 5 kadından 4’ünün ağır cinsel işkence yaşadığını aktaran Keskin, 20 yıldır işkence alanında çalıştığını vurgulayarak, şunları söyledi: “Bazı işkence yöntemlerini 90’larda bile duymamıştım. O nedenle gerçekten korkunçtu dinlediklerimiz. Şanlıurfa Emniyeti doksanlarda bile görülmeyen bir işkence yöntemi uyguluyorlar. Herkese söylenen şu; ‘Biz özel bir ekibiz. Sizi konuşturmak için her türlü işkenceyi uygularcağız.” l Yurt Haberleri Foça sanıklarına ceza yağdı İzmir Foça’da dört yıl önce askeri servis aracına bombalı saldırı düzenleyerek 2 askeri şehit eden, 25 kişiyi de yaralayan, saldırı hazırlıkları yaparken kendilerini gören 3 kişiyi de başlarından vurarak öldürdükleri ortaya çıkan 2’si tutuklu 10 sanığa ceza yağdı. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki karar duruşmasında sanıklardan Yunus Çiçek, 6 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 359 yıl hapis cezasına, Hasan Deliktaş’ı ise 3 kez ağırlaştırılmış müebbet, 341 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırdı. Diğer sanıklar Şevket Rabindüz ve Şehmuz Rabindüz’ü 15’er yıl, Faruk Kaylı, Raşit Ertuğrul ve Ali Yapan 3 yıl 9’ar ay hapis cezasına mahkum etti. Kaysi Işık, İsmail Avcı ve Kamil Solak beraat etti. l İZMİR / DHA 3‘C3aKnİŞlıİNbİoNmHbAaYyAaTIkNaI rKşAıYkBeEnTdTiİnĞiİzSiukrourçu’tyaund’aemproilgisietmiş Polisten itiraf: Uyarıldık KEMAL GÖKTAŞ Suruç’ta 33 kişinin hayatını kaybettiği canlı bomba saldırısında da tıpkı Ankara Garı’ndaki katliamında olduğu gibi İl Emniyet Müdürlüğü’nün polisleri “canlı bomba saldırısına karşı uyardığı” ancak açıklama yapan gruba yönelik bir uyarı yapılmadığı anlaşıldı. Katliamda “görevi ihmal” suçundan yargılanan dönemin Suruç Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal, yargılandığı davada bütün önlemleri Suruç’a gelen gençlerin sınır kapısına yürümemesi için aldıklarını belirterek İl Emniyet Müdürlüğü’nün yazısı için “Bu tür görevlerde genellikle bu tür ibareler polisin kendisini koruması ve tedbirli olmasıyla ilgili yazılan görev emirleridir. Bize, ilçemize gelecek olan bu grubu karşı herhangi bir canlı bomba saldırısı düzenleneceğine dair bir bilgi ve belge iletilmemiştir” dedi. Yapalıal, talimatla Muğla 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ne verdiği yazılı savunmasında Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi’nin HDP ve SGDF’lilere (Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu) her ilden bir temsilcinin Kobane’ye gönderilebileceğini söylediğini ileri sürdü. Grubun Suruç’a girişinden önce arandığı ve yakalama kararı bulunan bir kişinin gözaltına alındığını belirten Yapalıal, SGDF’li grubun geliş ve gidiş istikametine göre önlem aldıklarını, amaçlarının “şahısların Amara Kültür Merkezi’ne intikalleri ile buradan izin verilmemesi halinde toplu halde sınır kapısına geçmelerini önlemek” olduğunu söyledi. Canlı bomba uyarısı Yapalıal, Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü’nün olaydan 3 gün önce 17 Temmuz’da gönderdiği emir yazısında “görev alan tüm personel meydana gelebilecek canlı bomba saldırıları ve benzeri konulara karşı görev yerlerinde dikkatli/duyarlı ve müteyakkız bulunacaktır” denildiğini belirterek “Bu ibare sadece görev alacak personele karşı herhangi bir saldırı, canlı bomba, silahlı ve fiili saldırı yapılabileceği bilgisini de içermemektedir. Bu tür görevlerde genellikle bu tür ibareler polisin kendisini koruması ve tedbirli olmasıyla ilgili yazılan görev emirleridir. Tarafıma ve İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne ilçemize gelecek olan bu grubu karşı herhangi bir canlı bomba saldırısı düzenleneceğine dair bir bilgi ve belge iletilmemiştir. Ben gelen grubu karşı 2 gün boyunca ilçemizde gerek yol uygulaması gerek ana caddelerde kültür merkezi etrafında ekiplerim ile birlikte güvenlik tedbiri aldım” dedi. Kendisinin ve personelinin herhangi bir ihmali olmadığını savunan Yapalıal, beraatına karar verilmesini istedi. İlk duruşması 22 Eylül’de görüle cek dava öncesi, yeni görev yeri olması nedeniyle Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’na talimat yazısı gönderen Suruç Asliye Ceza Mahkemesi, Yapalıal’ın ifadesinin alınmasını istedi. Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi de 14 Temmuz 2016 tarihini ifade günü olarak belirledi. Ancak mağdur avukatları Yapalıal’ın SEGBİS sistemi üzerinden ifadesinin alınacağını tesadüfen Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden öğrendi. İfade işlemine katılmak için dün Muğla Adliyesi’ne giden avukatlar, Yapalıal’ın ifadesinin önceki gün gizlice Muğla 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından alındığını öğrendi. Avukatların bu duruma tepki göstermesi üzerine mahkeme, ifade tarihinin Yapalıal’ın “İl dışında görevli” olması nedeniyle değiştirildiğini bildirdi. Davaların kendilerinden gizlendiğini ifade eden Suruç İçin Adalet Platformu avukatları, yazılı bir açıklama yaparak “Soruşturmada gizlilik kararını kaldırmayan, katliamdan sorumlu görevlileri yargılama iradesi göstermeyen yargı şimdi de katliam faillerinden Yapalıal’ı koruyor” denildi. El Nusra davasında 2 sanığa hapis El Kaide’ye bağlı El Nusra örgütüne üye oldukları iddiasıyla 16 sanığın yargılanmasına Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Mahkeme, El Nusra terör örgütüne üye olmaktan 14 sanığın beraatına karar verirken tutuksuz sanıklardan Mehmet Ali B. ve Oktay K.’yı “terör örgütü üyesi oldukları” gerekçesiyle 6 yıl 3’er ay hapis cezasına çarptırdı. Yargıtay kararı onarsa 2 sanık cezaevine girecek. l DHA Açlık grevindeki mahkuma B1 verilmiyor Özgürlükçü Hukukçular De dı. ÖHD İstanbul Şubesi’nden neği, Tekirdağ 2 No’lu F Tipi yapılan açıklamada 22 yıldır dığı ifade edilen açıklamada “Açlık grevi sürecinde ih Cezaevi’nde 61 gündür açlık gre cezaevinde olan Şimşek’in tiyacı olduğu halde B1 vita vinde olan ve ölüm sınırına gelen Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Ceza mini alması engellenmekte Ali Şimşek’e B1 vitamini verilmedi evi’ndeki arkadaşlarının yağini açıkladı. Dernek avukatlarının nına sevk edilme talebi ile Ali Şimşek dir. Ölüm sınırında olan Ali Şimşek’in insani talebinin görüştüğü Şimşek’in durumunun başladığı açlık grevini talebi karşı karşılanması ve yaşaması için tüm ağır olduğu ve ölüm sınırına geldi lanana kadar bırakmayacağını be demokratik kurum ve kuruluşla ği belirtilen açıklamada kamuoyu yan ettiği belirtildi. Şimşek’in bu rı bu konuda duyarlı olmaya davet nun duyarlı olması çağrısı yapıl süreçte ağır işkencelere maruz kal ediyoruz” denildi. haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Memeleri kadraja al, ama n’olur yavru aslana dokunma! Yıllar önce Okan Bayülgen’le nefis bir söyleşi yapmıştık. Orada memelerini, kalçalarını öne çıkaran pozlar vermek yerine dişlerini göstermeyi tercih eder. Okan, hiç sözünü sakınmaksızın televizyon, daha geniş anlamda şov dünyası için, kendisini de ayırt etmeksizin gayet gerçek Böylece illüzyon bozulurken ürkerek kenara kaçan Acun da kameraya biriki klişe söz sarf ettikten sonra (tıpkı “Memele çi şekilde ve bir o kadar da çar ri kadraja al” diyen yönetmeni gi pıcı benzetmeler eşliğinde şunları söylemişti: “Şov dünyası illüzyondur. Hepimiz şapkadan tavşan çıkarıyoruz. Bir anlamda seyircimiz de bi) yayında olmadığını düşünerek yavru aslanın “doğal”lığıyla aynı çizgiye gelir ve hayvana (gayet “insanî” çerçevede!) “S........m belânı haa, yavşak” diye “kük bunu bilir. Televizyonun, diğerleri rer”. gibi, illüzyonu öncelikle ticari olarak kullanan bir madde olduğunu bilirler. Ben de burada şapkadan tavşan çıkarıyorum”. Şov dünyasının illüzyonunun şovun içinde bozulmasına dair bu nadir momenti, hâlâ internette “YouTube”da bulabilirsiniz. Şov dünyası içindeki bu Bir de şovun bu illüzyon dünya “illüzyon”un zaman zaman göz sı dışında gerçeği var ki ona da lerimizin önünde dağıldığı momentlere rast geliriz biz. Acun Ilıcalı yapımı “Rising Star Türkiye”deki “Memeleri ir de Acun Ilıcalı örneğinde karşımıza yaklaşık altı yıldır adeta yılan hikâyesine dönmüş şu boşanma olayı çıkıyor. kadraja alalım” patlağı da böylesi Acun “Firarda” takılırken, ya televizüel büyübozumuna tanık olduğumuz nadir anlardan biridir. Ve olan bitenin Okan’ın dediği gibi aslında alan da farkında, satan da farkında olduğu için ni “showbusiness” içinde daha yeni iken evlendiği Zeynep Ilıcalı ile bundan altı yıl önce ilk kez boşanmanın eşiğine geldiğinde medyaya yansıyan, onun o gün bunu fazla büyütmeye de gerek kü (ve sanırım bugün gayet mü yoktur. Üstelik Acun Ilıcalı cenahın da bunun çok ötesinde vuku bulmuş örnekler vardır. Hem tevazı kalan) 50 milyonluk servetinin yarısını kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldığıydı. Ben o zaman, herhalde bu ka de illüzyonun dağılmasına ge dar hızlı yükselip 78 yılda “Meş ri plânda bir isimsiz yönetmenin değil, şovun göz bebeği Acun’un vesile olduğu vakalardır bunlar. Bunların bir tanesi Acun’un “Firarda” olduğu günlere ait. huriyet Türkiyesi”nin idolü haline gelerek büyük bir servete kavuşacağını bilseydi evliliğe daha ihtiyatlı adım atardı diye yazmıştım. “Meşhuriyet Çağı” ile Malum, daha önce de yazmıştık, Acun Ilıcalı ikiye ayrılır; “FirardaAcun” ve “SurvivorAcun” diye... Acun Ilıcalı’nın televizyoneğlenceşov (MESH) evreni gayet uyarlı olan bir “boşanma sözleşmesi”ni baştan hazırlayıp karşılıklı imzaya açarak girerdi “dünya evi”ne diye... Boşanması 6 yıl aldı. Muhtemelen servet paylaşımı husu ne küresel açılımının başlangıcı sunda bir mutabakata varabil nı oluşturan “Acun Firarda”ların mek için bu kadar uzamıştır sü biri, ilginç bir yayıncılık kazasına sahne olur. Acun yine dünyanın en “spektaküler” turistik sahillerinden bi reç... İşte bu da Acun’un şovun “illüzyon”u dışındaki gerçeği. Şimdi onun karısından bo rindedir. Kumsalda sere serpe şanmasından aldığı lezzeti sos güneşlenen bikinili kızlarla rö yal medyada “yüzsüz” bir ne portaj peşinde koşmaktan yorulmuş, seyircisi de bu görüntülere doymuş olsa gerek ki programda “teneffüsarası” niyetine şeyle, yani elini yüzüne kapatarak, bu arada parmağındaki tektaş yüzüğü de gözümüze sokarak paylaşan sevgilisi Şey bir yavruaslan muhabbeti karşı ma Subaşı’yla ilişkisi de za mıza çıkar. Fakat yavru aslan bir şov, da ha doğrusu illüzyon dünyası içinde olduğunu ayrımsayamaya manla böylesi bir gerçeğe evrilebilir mi dersiniz? Acun, aynı ırmakta ikinci kez yıkanır mı?.. cak kadar doğal, masum ve Sanmıyorum. “gerçekçi”dir. O yüzden Acun’un Artık Acun için “Meşhuriyet”, röportaj teklifi karşısında kumsaldaki kızlar gibi dudaklarını, evlilik dendiğinde “tek taşı kalmış canavar”dır. HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş: Hükümette yardım yapanların listesi var HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hükümetin elinde PKK’ye para yardımı yapan bazı AKP’li iş çevrelerinin listesi bulunduğunu ve hükümetin bunu açıklaması gerektiğini belirterek, “İstiyorlarsa açıklamasınlar, yok derlerse PKK’ye çağrı yapayım onlar açıklasın” dedi. Demirtaş başkanlığındaki HDP heyeti dün, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Alevi Bektaşi Federasyonu’nu ziyaret etti. Demirtaş, AKP’nin iç barış konusunda projesi olmadığını; Rusya’ya sunduğu özrü kendi insanına göstermediğini ifade etti. Demirtaş, “Putin’den rahatlıkla özür dileyebiliyor. Fakat kendi ülkesinde kendi emriyle katledilen gençlerle ilgili ne ailelerine ne kendilerinden bir özür dilenmedi. Ülkenin Alevisinden, Kürdünden özür dilemek aklına gelmiyor” diye konuştu. Demirtaş, gazetemizde yayımlanan söyleşide dile getirdiği bazı AKP’li işadamlarının PKK’ye para aktardığı açıklamasıyla ilgili soruları yanıtladı. Demirtaş, işadamlarının PKK’ye para yardımı yaptığı iddiasının Erdoğan’ın, iki yıl önce Van’da kendisi tarafından ifade edildiğini söyledi. Demirtaş, “Zorla mı, gönüllü mü almış bilemem. Bunlar toplanıp o dönem Erdoğan’a gitmişler ve şikâyetçi olmuşlar. Erdoğan’ın kendisi bunu ifade etti. Şimdi ben diyorum ki belediyelerimizi ‘PKK’ye yardım etmekle’ suçluyorsun da senin bizzat tanık olduğun yakın arkadaşların ‘Referandumda haksızlık ettim’ HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Suriyelilere vatandaşlık konusunda referandum önerisini İzmir’de geri çekti. Partisinin İzmir’de dayanışma gecesine katılan Demirtaş, “Vatandaşlık hakkını referanduma götürelim diyerek bu insanlara haksızlık ettim. Referandum temel haklar özgürlüklerde olmaz. AKP, kendilerine oy verip vermeyeceklerine göre bu insanları seçmek istiyor. Suriyelilere öncelikle mülteci statüsü tanımamız lazım” dedi. l HAKAN DİRİK PKK’ye para yardımı yaptı. Bunu yapanlara kayyım atanacaksa sizden başlasak bir zahmet. Sizin bu şirketlerden başlayalım. Ellerinde listeleri var kendileri çıkıp açıklasınlar. İstiyorlarsa PKK’ye çağrı yapayım açıklasın” dedi. İçtüzük değişikliği konusundaki tartışmalara da değinen Demirtaş, değişikliğin muhalefetin sesini kısmaya dönük olması durumunda kabul etmeyeceklerini söyledi. Demirtaş, “Bunu önerecek her türlü İçtüzük önerisine karşı parlamentoyu kilitlemeye kadar elimizden gelen her şeyi yaparız” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle