Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cuma 15 Temmuz 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN ‘Türkiye ile aynı noktada değiliz’ ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’ne bağ ABD Temsilciler Meclisi’nde düzenlenen toplantıda, Türkiye’de lı Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler Alt Komitesi’nde ki özgürlüklerde gerileme yaşandığı vurgulanırken Ankara’nın düzenlenen “Türkiye’de gerileyen Demokrasi” başlıklı oturumda, Suriye’deki El Nusra’yı yıllarca silahlandırdığına dikkat çekildi Türkiye’nin El Kaide’nin Suriye’de ki kolu olan El Nusra’ya yıllarca yardım ettiği ve silahlandırdığı ilk kez açık bir şekilde kayda geçti. Cumhuriyetçi milletvekili Da na Rohrabacher, başkanlık etti ği toplantının açılış konuşmasın da Türkiye’ye sert eleştiriler ge tirdi. Cumhurbaşka nı Erdoğan’ın politi kalarının Türkiye’yi bölgede yakın tarih te hiç görülmemiş şekilde izole hale ge İLHAN TANIR tirdiğini kaydeden Rohrabacher, basın ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere ülkedeki tüm öz gürlüklerde çok üzücü bir gerileme yaşandığını vurguladı. Komite başkanı Rohrabacher şunları söyledi: “Erdoğan’ın attığı bazı adımların halkını riske atabileceği ve ABD ile ABD Temsilciler Meclisi’ndeki Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler Alt Komitesi’nde “Türkiye’de Gerileyen Demokrasi” başlıklı oturum düzenlendi. CIA: Türkiye ile yakın çalışıyoruz bağları zayıflatacağına dair endişe da idi. Muhalefet başarısız kalın fik, ortağımız olabilmesi için politi lirimiz var. Türkiye’nin iyiye gide ca Türkiye’nin El Nusra’ya des kalarını değiştirme isteği var mı?” ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) Başkanı ceği ümitlerimiz gerçekleşmedi, şu anda hayal kırılığı içindeyiz. Giderek artan deliller, Erdoğan’ın partisi ve rejiminin yolsuzluk ve yanlış yönetimle iç içe geçerek Türkiye’yi tamamen ters yola soktuğunu gösteriyor. Binlerce hâkim ve savcı yerlerinden edildi. Özellikle HDP’li vekillerin dokunulmazlıkları kaldırılarak suçlamalarla etkisiz hale tek verdiğini gördük. 2013 yılında Erdoğan Beyaz Saray’a geldiğinde El Nusra’ya desteği durdurması istendi. Problem ise şu oldu: El Nusra desteklenmesi sürecinde Türkiye’de cihatçıları desteklemek için büyük bir altyapı oluşturuldu. Bu yapı El Nusra’ya eleman ve silah gönderdi, bunu hükümetin desteğiyle yaptı. Bu süreçte in ABD korkak Gabbard’ın sorusunu yanıtlayan Barkey ise ABD’nin her zaman için Türkiye’yi zorlamaktan çekindiği belirterek “ABD, pozisyonlarında ısrarcı olmaz. Örnek değil ama Putin pozisyonunda ısrar etti ve Erdoğan ona karşı tamamen taviz verdi. Türkiye ile çok iç içe geçmiş John Brennan, Washington merkezli düşünce kuruluşu Brooking Enstitüsü’nde düzenlenen bir konferansa katıldı. Suriye’deki bazı gruplar hakkında ABD ve Türkiye’nin fikir ayrılıkları olduğu hatırlatılan Brennan’a, bu durumun iki ülkenin istihbarat kurumları arasındaki işbirliğine olan etkisi soruldu. Brennan, Suriye’ye dair her ko getirilmeye çalışılıyor.” sanlar IŞİD’e de gitti bu kanaldan. durumdayız. ABD bürokrasisi ge nuda Türkiye ile aynı görüşü pay Herkese baskı var Toplantıda Woodrow Wilson Center’dan Henri Barkey, Center for American Progress’den Alan Makovsky ve Rethink Institute’den Fevzi Bilgin komiteye bilgi verdi ve milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Barkey, Türkiye’de basının olağanüstü bir baskı altın Şu an ABD için öncelik IŞİD. Erdoğan için ise önce PYD, sonra Esad ve daha sonra IŞİD. Bu açıdan aynı noktada değiliz” dedi. Türkiye müttefik mi? Demokrat Milletvekili Tulsi Gabbard, ABD’nin bir numaralı önceliğinin IŞİD, El Kaide ve diğer cihadi grupları mağlup etmek olma nel olarak oldukça korkak. Örneğin Kobani’de Kürtleri destekleme kararı Dışişleri’nin ve Beyaz Saray’daki danışmanların karşı gelmesine rağmen Obama’dan çıktı. Bundan sonra Türkiye İncirlik’i de açtı. Erdoğan problem olsa da Türkiye uzun dönemli bir müttefik, her ne kadar biz bu ilişkileri iyi yönetememiş olsak da” dedi. laşmadıklarını, ancak yakın ortak ve müttefik iki ülke olarak açık ve düzenli bir diyalog içerisinde olduklarını söyledi. “Türk mevkidaşımla çok yakın bir ilişki halindeyim” diyen Brennan, Türkiye’nin IŞİD militanları için girişçıkış noktası olduğunu bildiklerini belirtti. Türkiye’nin Suriye yönetimi karşıtı gruplara desteğine ve PKK’ye yönelik kaygılarına değinen Bren da olduğunu belirterek “Gazeteciler işten atılıyor, gazetelere el ko sı gerektiğini belirterek, “Türkiye ise onları yıllardır destekliyor” de Basınla uğraşırsanız... nan, Suriyeli Kürtlerin IŞİD’le mücadelesine vurgu yaparak şunla nuyor. Diğer tarafta ise hükümete ve Erdoğan’a hizmet eden bir propaganda medyası oluşturuluyor. İş dünyası, akademi, yargı, hatta özel kişiler dahi baskı altında” dedi. Erdoğan’ın PYD’yi en büyük tehdit di. Türkiye’de geçen yıl yapılan seçimlerin Erdoğan lehine ne şekilde manipüle edildiğine şahit olduklarını söyleyen Gabbard, “Suriye içinde de Esad’ı düşürmek isteyen Erdoğan’ın tam karşımızda ol Cumhuriyetçi Randy Weber’in “Türkiye’nin El Nusra’yı silahlandırmayı ne zaman bıraktığı” yönündeki sorusunu yanıtlayan Barkey, “Tam olarak belli değil. 2013 yılında biz Türkiye’den silahlandır rı söyledi: “Suriye uğraştığım en karmaşık mesele. Türklerle aramızda anlaşmazlıklar olduğunda açık ve dürüst davranıyoruz, bize göre daha fazlasını yapmalılar.” l Dış Haberler olarak gördüğünü kaydeden Bar duğumuzu görüyoruz. IŞİD’e kar mayı durdurmalarını istedik ama ABD, havalimanıkey, “Halbuki PYD, Bölgesel Kürt şı en istikrarlı, sadık müttefikimiz bunun durması zaman aldı. Hükü Yönetimi gibi Türkiye ile iyi ilişki olan Kürtleri bombaladığını görü metten bağımsız olarak birçok gay saldırısını kınadıler arıyordu” dedi. yoruz” diyerek şu soruyu yöneltti: ri resmi ağlar bulunmakta ve bun Öncelikler farklı Cumhuriyetçi David Trott, uz “NATO müttefiki ve ortağı oldukla lar hem IŞİD hem de El Nusra’yı rı iddiası var ama gerek demokra desteklemeye devam etmekte. Örtik değerlere bakıldığında gerekse neğin son havaalanı saldırısında ABD Kongresi’nin alt kanadı olan Temsilciler Meclisi, İs manlardan ABD ve Türkiye’nin Suriye politikalarındaki farkı değerlendirmelerini istedi. Bu soruyu yanıtlayan Barkey, “İlk dönemde Türkiye ile ABD, Suriye politikalarında yakın pozisyonlar ABD’nin çıkarlarına doğrudan zıt olan ve bizim güvenliğimize tehdit oluşturan hedeflerine bakıldığında Türkiye’nin müttefik statüsünü devam ettirmesini nasıl savunabiliriz? Hükümetin gerçekten mütte bu ağların yardımı oldu” dedi. Barkey, Weber’in “Eğer Türk hükümeti haber kanalları, basın ve muhalefetle uğraşır, gözlerini kaparsa olacağı bu değil mi?” sorusuna ise “Tamamen” yanıtını verdi. tanbul Atatürk Havalimanı’na yönelik saldırıyı kınadı. Meclis genel kurulunda oy birliğiyle kabul edilen tasarıyı Türkiye Dostluk Grubu üyeleri Virginia vekili Demokrat Gerry Connolly, Kentucky vekili Cumhuriyetçi Ed Whitfield, ‘Düşman gibi değil, dost gibi eleştirelim’ KuzeyCarolinavekiliCumhuriyetçi Virginia Foxx ve Tennessee vekili Demokrat Steve Co Alan Makovsky ise ABD’nin İncirlik gibi bazı önemli imkânlardan mahrum kalmaktan korktuğu için Türkiye’yi eleştirmekten kaçındığını belirterek biliriz, düşman gibi değil” dedi. ABD’nin bölgede İncirlik’in alternatiflerini araması gerektiğini belirten Makovsky, şöyle devam etti: “Türkiye’nin demokasisi her yö saldırı büyük bir hata. PKK§’nin de farklı yerlerde otonomi ilan etmesi hataydı. Silah hazırlığı yapması hataydı ama Türk ordusunun cevabı büyük bir yıkımı getirdi. Yüz hen hazırladı. “İstanbul’da en az 44 can alan terörist saldırılar en güçlü şekilde kınanmaktadır” denilen kararda, hayatını kaybedenlerin ailelerine ve arkadaşlarına taziye dilekleri iletildi. Saldı “Bu korkuya yenilmemek gerekir nüyle hızla kötüleşiyor. Erdoğan binlerce insan yerlerini terk etti rının sorumlusu olarak işaret edi çünkü birçok Türk meşru olarak IŞİD’i, Gülenciler veya PKK kadar ve bu çok az ilgi gördü. Cizre’deki len IŞİD’in ABD ve müttefikleri özgürlük konularında ABD’den ciddi bir tehdit olarak görmüyor. resimler Kobani’yi anımsattı.” ne güvenlik tehdidi oluşturduğu tepki bekliyor. Dost gibi eleştire Kürtlere karşı Güneydoğu’daki l WASHINGTON vurgulandı. l Dış Haberler Vize için terör tanımı değişiyor DUYGU GÜVENÇ AB ile vize serbestisi hayalini ekim ayına erteleyen Türkiye, “terörle mücadeleden vize için vazgeçmem” söylemine karşın kalan 7 kriter konusunda peş peşe adım atmaya devam ediyor. Geri Kabul Anlaşması karşılığı vize serbestisinin sağlanmasını öngören mutabakatın haziran sonunda hayata geçirilmesi hedeflenmiş ancak Türkiye’nin 5 kriterde adım atmaması nedeniyle umutlar ekime ertelenmişti. AB, bu 5 kritere uygulanmayan 2 kriteri de ekleyince Türkiye’nin yerine getirmesi beklenen adımlar 7’ye çıkmıştı. Haziran ayı sonunda Brüksel’e giden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve AB Bakanı Ankara, AB’nin vizesiz Avrupa için şart koştuğu ‘terör tanımının değiştirilmesi’ne koşullu ‘evet’ dedi. Yasalardaki terör tanımı, “Türkiye’nin terörle mücadelesini etkilemeyecek” şekilde ve “vizesiz seyahatin gecikmemesi” şartıyla değiştirilecek. Ömer Çelik başkanlığındaki heyetlerin yatığı görüşmelerde gelinen durum şöyle: Terör tanımı: AB, Terörle Mücadele Kanunu’ndaki ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü ile ilgili olan 6 ve 7. maddelerinin “frenlenmesini” istiyor. Türkiye “terörle mücadelesini etkilemeyecek şekilde” ve “vizesiz seyahatin gecikmemesi” şartıyla değişime ‘evet’ dedi. Yolsuzlukta işbirliği: AB, yolsuzlukla mücadelede reform istiyordu. Türkiye, Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) ile işbirliği taahhüdünde bulundu. Kişisel veriler: AB, kişisel verileri koruyacak kurumun bağımsızlığının sağlanmasını istiyordu. Türkiye, bağımsızlığı güçlendirmeyi taahhüt etti. Adli işbirliği: AB, cezai konularda tüm üye ülkelerle etkili bir adli işbirliğinin sağlanmasını istiyor. Ancak Ankara Rum Kesimi’ni bu işbirliğinde doğrudan muhatap almak istemiyor. İşbirliğinin AB Adli İşbirliği Birimi veya üçüncü bir ülke üzerinden sağlanması üzerinde görüşmeler sürüyor. Üst düzey bir yetkili, üçüncü ülkenin Yunanistan da olabileceğini söyledi. Biyometrik pasaport: Türkiye’nin Haziran mutabakatına uymamasında en önemli gerekçe biyometrik pasaportu yetiştiremeyecek olmasıydı. Ekime yönelik hazırlıklar sürüyor. Geri Kabul: Anlaşmanın en önemli şartı Türkiye’nin Geri Kabul Anlaşması’nı haziran ayında uygulamasıydı. Türkiye, bu kriteri haziranda uygulamayınca AB, ilk raporunun aksine yerine getirilmeyenler listesine aldı. Bakanlar Kurulu’nun vereceği nihai bir karar ile anlaşmanın son aşamada uygulanması bekleniyor. haber 11 İçindeki faşiste sarıl, sana insanı anlatır Hukuk tanımayan bu vahşi iktidarın kendi çıkarları için aklına esen her şeyi hiçbir engelle karşılaşmadan hızla yapabileceğinin haklı telaşına kapılan... Ve mültecilere neden vatandaşlık verilmemesi gerektiğine dair ardı ardına yığınla gerekçe sıralayan... Üstelik aslen son derece de vicdanlı olan yığınla insan... Şu anda bu topraklarda yaşayan, çalışan, dilenen, sevişen, kumsallarda şarkılar söyleyen, ara sokaklarda ölen, kuytularda can çekişen, kendi mafyasını kuran, çocuklarını satan, kadınlarını pazarlayan, izbe atölyelerde kaçak işçi olarak çalışan, buradan daha da batıya kaçmak uğruna hayatını tehlikeye atan, terk ettiği evinin özlemiyle yanan, savaşın dezavantajlarını kurnazca avantaja çevirmeye uğraşan, kaşı kadar gözü de kara olan yığınla Suriyeli insandan düpedüz nefret ediyor. Bu toprakları karıştırmasınlar, iktidarın ekmeğine yağ sürmesinler, kendi ekmeklerine ortak olmasınlar... Gitsinler, ülkelerine dönsünler, ne halleri varsa orda görsünler istiyor. Oysa onlar normal zamanlarda hayvanları çok severler, çocuklara kıyamazlar, ceplerindeki tüm bozuklukları kibarca sokak müzisyeninin önüne bırakırlar, kâğıt mendil satan çocuklardan hiç ihtiyaçları yokken mendil satın alırlar, mahallelerindeki deliye içtenlikle sahip çıkarlar, yaralı sokak hayvanlarını veterinerlere taşırlar, dilenen küçük çocukları tek tek kucaklayıp sıcak bir yatağa yatıramamanın acısını kalplerinde duyarlar, kendilerinden zor durumda olan, korunmaya muhtaç, ezik, itilmiş, dışlanmış, haksızlığa uğramış diğer insanlara şefkatle yaklaşırlar... Üstelik dünyayı yaşanmaz bir hale getiren temel meselenin sınıf sorunu olduğuna, savaşların emperyalist hırslar yüzünden çıktığına ve sonuçlarından her koşulda masum insanların etkilendiğine canı gönülden inanırlar. İşte onlar... Şu sıralar çok zor bir sınav atlatmaktalar. Çünkü bu sefer soru en kazık yerden. Şefkatin düğmesini bizzat ayarlayamadıkları alanda kafaları karışıyor. Vatandaşlık hakkı nedir, mülteci statüsü ne anlama gelir, cumhurbaşkanına ne açıdan babalanmak, Suriyeli ler için hangi noktada, ülke için hangi noktada karalar bağlamak gerekir... Bu soruları es geçiyor ve sanki homojen bir sorunmuş gibi mülteci meselesini hoyratça yerden yere vuruyorlar. Herkesin içinde küçük bir faşist pusuda yatıyor; ortamını buldu mu kendini ortaya atıyor. Sıkıştılar mı ortaya attıkları “Bir yere kadar” diye bir sınır var. Kendilerinden daha zor durumda olanlara “Bir yere kadar” yardım ediyorlar. Suriyeli bir aile... Sabahları kahvaltı ettikleri, akşamları da rakı masası kurdukları mütevazı balkonlarının tam karşısına çöreklendiğinde... Onlar yokmuş gibi yaşamaları mümkün değil; yutkunarak kendilerine bakan bu insanları yok sayamıyorlar; onları oradan kovamıyorlar da ama onları sofralarına davet edip, salona bir misafir yatağı açmaları, çocuklarını kendininkilerle birlikte okula yazdırmaları da mümkün değil. Kapana sıkışıyorlar. O güne kadar bildikleri, savundukları tüm değerleri bir anda unutuyorlar. Yanıyorlar. Alev alev yanıyorlar. Akıl almaz bahaneleri ardı ardına sıralayıp Suriyelilere nereye kadar acımamak, nereden sonra acımamak gerektiğine dair sağlam gerekçeler yaratıyorlar. Savaş işte budur. Sadece çıktığı yeri mahvetmez; uzaklardaki balkonları, masaları, yatak odalarını, salıncakları, deniz kenarlarını, parkları ve huzurlu günlere ait daha başka ne varsa, kafanızın içinde ne kadar akıl kaldıysa hepsini yıkar geçer. Yıllarca nelerden nelerden koruyup kolladığınız vicdanınızı, savunduğunuz ideolojileri, inandığınız değerleri size yedirir. Hümanist felsefeniz, sosyalist ideolojileriniz, halkçı hassasiyetleriniz... Hepsi bir anda çöpü boylar. Savaş sizi kupkuru bir kalple vahşi gerçeklerin ortasında çırılçıplak bırakır. Tam orada, artık hiç tekin olmayan o noktada kendinize haklılığınızdan bir çadır kurar; kafanızı o çadıra sokar ve içimizdeki faşiste sarılıp yeni bir hayat yaşamaya başlarsınız. Bu dünyada kimse başkasının acısından ölmez, insan ancak kendi acısından ölür. Ütopyalardaki cennetin ucu ancak başkasının acısından ölündüğü zaman görünür. Vatandaşlık verilmesi tartışmaları sürerken Başbakanlık’a bağlı AFAD’dan çarpıcı rapor Suriyelilerin yaklaşık yarısının mesleği yok OZAN ÇEPNİ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesine ilişkin sözlerinin ardından, hükümet kanadından “sadece kalifiye olanları alacağız” açıklamaları gelse de, AFAD verileri “şanslı” Suriyelilerin sayısının çok az olduğu yönünde. Başbakanlık’a bağlı AFAD’ın hazırladığı raporlara göre, Türkiye’de bulunan Suriyelilerin yüzde 15’i okuma yazma bilmezken, yaklaşık yüzde 50’sinin bir mesleği yok. Suriyeli kadınlarda ise durum daha vahim. Kadınların yüzde 90’ının gelir getirecek herhangi bir mesleği yok. AFAD’ın verileri şöyle: Eğitim Durumu: Suriyelilerin yüzde 80’e yakını lise düzeyinde eğitim almamış. Türkiye’ye giriş yapan Suriyelilerin üniversite ve üzeri eğitime sahip olanların oranı ise yüzde 8. Suriyelilerin meslek dağalımı: “Kalifiye” sığınmacıların oranı yüzde 30’un altında. Türkiye’de kamp dışında devlet yardımı veya kendi olanakları ile yaşayan Suriyelilerin sadece 2’si ofis çalışanı, yüzde 1.5’i mimar veya mühendis, yüzde 0.8’i hukukçu. Sığınmacıların 0,5’i ordu çalışanı, 0,9’u sağlık çalışanı iken yüzde 6’sı devlet memuru, 0,5’i ise yazar ve sanatçı. Türkiye’deki Suriyelilerin en yoğun olarak beyanda bulunduğı meslek grubu ise zanaatkârlık. Bu grubu da yüzde 7 ile el işçiliği takip ediyor. Kadınlarda durum daha vahim: Türkiye’deki Suriyeli kadınların yüzde 90’ının mesleği yok. Bu kadınların yüzde 50’si ise savaş öncesindeki Suriye’de “ev hanımı” olarak yaşamlarına devam ettiklerini beyan ediyor. Kadınların mesleki değerlendirmesindeki en yüksek grup yüzde 3 ile öğretmenlik. Bunun dışında terzi, kuaför, çiftçi ve hemşire gruplarındaki kadınların oranı yüzde 1’in altında. Türkiye’de mesleki eğitim: Bakanlıklar tarafından bu güne kadar açılan 4 bin 200 kurstan 131 bin Suriyeli eğitim aldı. 40 bin Suriyelinin mesleki eğitim kursu ise devam ediyor. AFAD’ın verilerine göre ise mesleği olmayan Suriyelilerin yüzde 50’den fazlası bu kurslara katılmak istemiyor. l ANKARA C MY B