27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Cuma 15 Temmuz 2016 [email protected] Opeörnacseysoin Bowie koleksiyonu sergide David Bowie’nin sanat koleksiyonu, Sotheby’s’in düzenlediği 10 günlük özel bir sergiye konu oldu. Sergide önemli 20’nci yüzyıl sanat eserleri ve objeler yer alırken, bunlar arasında Damien Hirst, JeanMichel Basquiat (solda) ve Frank Auerbach gibi imzalar da var. Bowie koleksiyonu 1011 Kasım’da Londra’da satışa sunulacak. EDİTÖR: EVRİM ALTUĞ TASARIM: ZARİFE SELÇUK 15 Opseoransryaosın Sur, UNESCO’ya ‘inat’ gündeme tutunuyor Sur, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın yanı sıra, Zülfü Livaneli ile Dünya Kültür Mirası İzleme Örgütü gündeminde Merkezi Almanya’nın başkenti Berlin’de bulunan “Dünya Kültür Mirası İzleme Örgütü”, 2015 ve 2016’daki silahlı çatışmalar sırasında tarihi Sur bölgesi yıkılan ve Dünya Kültür Mirası içinde yer alan Diyarbakır’ın, UNESCO Dünya Mirası Komitesi’nin İstanbul’daki 40. Oturumu’nda tartışılmamış olmasını “esef verici” bulduklarını açıkladı. Örgüt, yayımladığı bildiride, “Suriye’deki antik kent yerleşimi Palmyra gibi, Dünya Kültür Mirası alanları aylarca hem UNESCO hem de uluslararası toplumdan büyük bir ilgi ve destek görmüşken Diyarbakır’ın tartışmaya açılmaması bir çelişki yaratmaktadır,” ifadesini kullandı. Sürece sivil toplum örgütlerinin katılımsızlığının eleştirildiği açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Mayıs 2016 tarihli Diyarbakır Koruma Durumu Raporu, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin, Alan Yönetimi Başkanlığı’nın ve sivil toplumun katılımı olmadan hazırlanmış, Türkiye Devleti ve UNESCO Dünya Mirası Merke zi, raporu bugüne kadar kamuya kapalı tutmuştur. Konvansiyonun Dünya Mirası politikası ilkeleri ile açık bir çelişki oluşturan ve Dünya Mirası Merkezi’nin uygulamalarıyla tutarlı olmayan bu durumun bir an önce düzeltilmesi gerekir.” ‘Zorla satış’ endişeleri “Sur bölgesindeki mülk sahiplerinin, mülkiyet hakları ve ikamet edecekleri yerleri özgürce seçme hakları ihlal edilerek, kamulaştırma tehdidiyle mülkle rini satmaya zorlanacaklarından endişe duyuyoruz. Tarihi Sur bölgesinin yeniden inşası, UNESCO’nun ve yerel idarelerin katılımı sağlandıktan ve tarihi kent dokusu ile koruma ve restorasyonun bilimsel standartlarına uygun bir hazırlıktan sonra başlatılmalıdır. Dünya Mirası Konvansiyonu bir kavşaktadır. Komite üyeleri ya konvansiyonun çalışmalarının siyasi bir komediye dönüşmesine izin verecekler ya da yapmaları gerektiği gibi sadece Dünya Mirası’nın korunması ve kollanmasına odaklanacaklar. Çalışmalarını siyasi çıkarlardan korumak ve sivil topluma karşı içinde barındırdığı ayrımcılığı sona erdirmek için Konvansiyon’un Usul Kuralları’nın acil bir revizyonu ge rekmektedir. Bu olmadığı sürece, Dünya Mi rası Konvansiyonu güvenilirliğini, yani insanların güvenini kaybetme riski ile karşı karşıyadır.” Dicle Haber Ajansı’nın dünkü haberine göre, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak da, toplantıya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Geçen yıl Almanya’nın Bonn kentinde gerçekleştirilen ve Sur’un Dünya Miras Listesi’ne alındığı UNESCO’nun 39’uncu toplantısını hatırlatan Kışanak, “Bonn’daki toplantı bizim için tarihi önemi olan bir toplantıydı. Çünkü Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri Dünya Kültür mirası olarak tescillendi. Ne yazık ki bu karardan sonra yıkım politikası devreye girdi. Sur’da çok ciddi yıkım lar ortaya çıktı” dedi. Kışanak, “Devletler arası ilişki ne ya zık ki UNESCO’nun çalışmalarına yansıyor. UNESCO üye ülkelerin etkisinde daha az kalmak istediği için bağımsız bilimsel heyetler kuruyor. Sadece Sur’daki durumla değil, dünyadaki tüm tehlike altındaki tarihi eserlerle yakından ilgilenen uzman bir ekip bu. Fakat onlar bir anlamda bir danışma organı gibi çalışıyor” diye konuştu. Kendileri gibi dünyanın farklı ülkelerinden yerel temsilcilerin hazırladıkları dosyalarla toplantıya katıldıklarını belirten Kışanak, asıl karar vericilerin devletlerin büyükelçileri olduğunu söyledi. ‘UNESCO’dan gizlendi’ UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin 27 Haziran’da Fransa’da yaptığı hazırlık toplantısında Sur’a ilişkin hazırladığı karar taslağını da değinen Kışanak, Türkiye’nin UNESCO’ya 11 Mayıs günü gönderdiği yanıtların gerçeği yansıtmadığını ifade etti ve yanıtların geç verilmesinin Sur’da yaşananları UNESCO’dan saklamak şeklinde yorumladı. Oturumda, Sur’un durumunun gündeme getirilmemesine ilişkin konuşan Kışanak, şunları söyledi: “Bu toplantının ev sahibi Türkiye. Neden bu konunun tartışılmasından çekiniyor? Konuşalım ve diğer üye ülkelerin de ne düşüncesi varsa söylesin dedik. İşte ‘Bu bizim iç sorunumuz, dünyanın gözü önünde tartışmayalım, biz zaten gereken her şeyi yapacağız, biz UNESCO kriterlerine bağlıyız’ yaklaşımı içerisindeler.” Kışanak, UNESCO’nun tutumunu, “Devlet politikaları bir yerde belirleyici olduğu için istenilen sonuçlar elde edilemiyor. Onun için karşı forumlarının, gençlik forumlarının çok büyük önemi var” diyerek eleştirdi. Gültan Kışanak, UNESCO üzerindeki kamuoyu baskısının devam etmesi gerektiğini de dile getirdi. Diyarbakır’daki tarihi kültür mirası alanının son durumu ve UNESCO oturumundaki gelişmeler Reuters ajansının da gündemine gelirken, kentin listeye alınmasında çaba sahibi olan Diyarbakır kültür mirası ofisi yetkilisi Nevin Soyukaya’nın, şu sözlerine atıfta bulunuldu: “Bir yıla kadar UNESCO listesinden düşeceğimiz kadar büyük bir yıkım mevcut, bunun dönüşü yok. Sur’daki güvenlik operasyonlarında yüzlerce sivil öldü ve binlercesi yerlerinden edildi. Ortaçağdan kalma sokaklarda, tank lar ve patlayıcılar kullanıldı. Yedi bin yıllık kentte 800’ün üzerinde bina tahrip oldu. Kalıntılar, dozerle Dicle’ye bırakıldı.” Haberde, UNESCO İyi Niyet Elçiliği görevinden Sur’daki yıkımdan sonra 20 yıldan sonra istifa eden Zülfü Livaneli’nin sözleri de yer alırken sanatçı şunları belirtti: “Hükümet, Sur’u yerle bir edeceği ve oraya yeni apartman blokları ve AVM’ler yapacağı yönünde uyarıda bulunmuştu. Burada (kimince) bir boş alan ve çıkar fırsatı görülüyor. (...) UNESCO’nun buradaki çelişkisi, hükümetlerden aldığı destek ve mali kaynaklardan ileri geliyor. Böylelikle oluşan politik baskı, bu tür organizasyonları da etkisiz kılıyor.” Moore’dan ABD eleştirisine devam Michael Moore’un en son eğlenceli filmi “Şimdi Nereyi İşgal Edelim?” gösterimde İrlanda kökenli Amerikalı tanınmış belgesel yönetmeni, senarist, muhalif politik yorumcu, gülmece yazarı ve aktivist Michael Moore’un ilk kez 2015 Toronto Film Festivali’nde gösterilip bugün bizde de başlayan yeni filmi “Where to Invade NextŞimdi Nereyi İşgal Edelim?”, tepeden panoramik bir Pentagon manzarası ve içindeki toplantı halindeki ‘şahin’ generallerin topluca görüntüsüyle açılıyor. Irak’tan Yemen’e Afganistan’a dek Ortadoğu’ya müdahale etmeden duramayan, Avrupa’ya karışmadan yapamayan ‘dünya jandarması’ ABD’nin soğuk savaş yıllarından bu yana büyük harcamalar gerektiren, işgalci savaş politikasından yakınır görünen ‘şahinler’, sivri dilli belgeselci Moore’dan bu çıkmaz durum hakkında tavsiye istiyorlar, film bu ya.. Bir süre hiç müdahale etmeyelim diyen Moore da işgal yerine o ülkelere beni gönderin öğüdünü vererek her zamanki gibi eleştiriyergi oklarını savurduğu bu son belgeselinin eksenini oluşturuyor. Parkalı tombik solcu Moore’un özetle İtalya, Fransa, Finlandiya, Slovenya, Almanya, Norveç, Tunus, İzlanda’ya dair keskin gözlemlerini, teşhislerini (ABD’yle kıyaslayıp) peşpeşe sıralayarak eğitimden sağlığa, güvenlikten beslenmeye dek çeşitli alanlarda vatandaşlarına daha iyi hizmet eden bu ülkeleri ‘işgal’ ettiği filmde, yine Castrovari kepini takmış, 68’li parkasını çekmiş, tombik solcu, sakar sinemacımız, 13 yıl önce belgesel türüne yeni bir şekil ve ruh veren başyapıtı “Benim Cici Silahım”daki eski formdaki halini çağrıştırıyor yer yer. Güncel espriler, matrak diyaloglar ve istatistiki bilgilerle bezeli o malum hınzır sunucuröportajcı üslubuyla meraklısına aydınlatıcı bir fikir cimnastiği yaptırarak yine taşı gediğine oturtan, 2 saatlik eğlenceli bir seyir keyfi sunuyor üstat bir kez daha “Şimdi Nereyi İşgal Edelim?”de kısacası. Fabrika işçisi bir babanın 1954 doğumlu oğlu Moore’u, kurmaca gibi tasarlanıp çekilmiş, çokuluslu, büyük bir şirketin (General Motors) otopsisini yaptığı “Roger ve Ben”(1989), silah tacirlerinin Kabe’si ABD’nin militarist ruhunu hicveden “Kanada Salamı”(1995) ve 2002 Cannes’da Altın Palmiye’yi kazanan ve şiddet, nefret, öfkenin her zaman iş yaptığı ülkesindeki silah bağımlılığını vurguladığı “Bowling for ColumbineBenim Cici Silahım” gibi sıradışı belgeselleriyle tanıyıp benimsemiştik yıllar önce. Sonra New York’taki ikiz kulelere yapılan terörist saldırı üstüne “Fahrenheit 9/11” (2004), “SickoHasta”(2007), “Capitalism:A Love Story” (2009) gibi filmleriyle yoluna devam eden Moore’un, beylik deyişle ilginçten öte, sıradışı bu yeni mizahi yergisi “Şimdi Nereyi İşgal Edelim?” kuşkusuz haftanın filmi bizce. Silifke’de göçmen heykeline saldırdılar Mersin’in Silifke ilçesinde iki ay önce Silifke Belediyesi’nce düzenlenen 43. Uluslararası Kültür Haftası etkinlikleri kapsamında, denizde ölen göçmen çocukların anısına yapılan heykel, kimliği belirsiz kişilerce kırıldı. Doğan Haber Ajansı’nın verdiği bilgiye göre, saldırganlar, heykelin bazı yerlerini kırıp parçalarını da ırmak kenarına attı. Heykele saldırı, sanatseverlerin büyük tepkisini çekti. Silifke Kent Konseyi Başkanı Rıfat Karaduman, heykel ve anıtların kent estetiği için çok önemli olduğunu belirtip saldırıyı kınadı. Karaduman, “Biz eserlerin tamamlanarak kentimizin uygun yerlerine yerleştirilmesini beklerken, böyle çirkin sanat düşmanı kişi ya da kişilerin emeğe, sanata, sanatçıya saldırı düzenlemeleri bizi ziyadesiyle üzmüştür. Çok üzgünüz. Münferit olmasını umduğumuz bu sanat düşmanı olayın bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum”dedi. Sanatçı Bulut: Üzgünüm Heykeli yapan heykeltıraş Malik Bulut ise çok üzüldüğünü ifade ederek şöyle konuştu: “Bu çalışmamın çıkış noktası tüm dünyada özellikle son zamanlarda ülkemizde de hemen her gün karşılaştığımız tekne facialarıyla ölen masum çocuklardı. Ölen çocuklar anısına ayak izleri yonttuk negatif tekne üzerine. Ayrıca çocuklar oynasın çıksın, diye oturma yerleri olarak bıraktığım yarım teknenin kaburga uçları var. İstedim ki bu tekneler suçsuz masum çocuk cesetleri taşımasın. Bir parkta oyun parçası olsun çocuklar için diye. Ama çok üzgünüm, keşke böyle olmasaydı. Sanata ve sanatçıya destek ve hatta insanlığa destek olunmalıydı. Sadece üzgünüm.” ‘Rauf’ filmine ödül yağmuru Yönetmenliğini Barış Kaya ile Soner Caner’in yaptığı, başrollerinde ise Alen Hüseyin Gürsoy, Yavuz Gürbüz, Şeyda Sözüer, Veli Ubic ve Muhammed Ubic’in yer aldığı ‘Rauf’ filmi 12 uluslararası film festivalinin yedisinde dokuz ödüle layık görüldü. Film ‘Avrupa Film Akademisi’ tarafından düzenlenen “Genç İzleyici Ödülleri” kapsamında aday gösterilen üç filmden biri olarak Avrupa’da 25 ülkede izleyici ile buluştu. Yapım ayrıca Asya Pasifik Film Ödülleri’nde de (APSA) aday adayı seçildi. Çalışma, görünmez bir savaşın izlerinin sürdüğü küçük bir köyde yaşayan dokuz yaşındaki Rauf’un platonik aşkını ve yaşadıklarını anlatıyor. Tarkan’dan ‘Cuppa’lı yeni albüm sürprizi Tarkan, altı yıl aradan sonra yeni pop albümü ile önümüzdeki haftalarda dinleyicilerle buluşacak. Merakla beklenen albümün heyecanı devam ederken, albümdeki “Cuppa” isimli şarkı da tüm dijital ortamlarda müzikseverlerle paylaşıldı. Yapımcılığını DMC’nin yapmış olduğu albümün yeni şarkısı “Cuppa”nın söz ve müziği Sezen Aksu’ya, düzenlemesi de Ozan Çolakoğlu’na ait. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle