25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 15 Mayıs 2016 EDİTÖR: CAN DOKER haber 11 Mehmet Ali Şahin ‘Dündar ve Gül beraat etmeliler’ AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Karabük Üniversitesi’nde Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) ve Karabük Gazeteciler ve İletişimciler Derneği ta rafından düzenlenen “Medya ve Siyaset İlişkileri” pane line katıldı. Ne medyanın siyasetsiz, ne de siyaset çinin medyasız olabildiğini söyleyen Şahin, birçok demokratik ülkede siyasetçilerle medya mensupları arasında zaman zaman birtakım gerginlikler olduğunu ifade ederek, “Ama bu birbirlerine muhtaç oldukları gerçeğini ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla birbirlerine mecbur ve mahkum iki alandır, siyaset ve medya alanı” diye konuştu. Şahin, Dündar ve Gül’e MİT TIR’ları haberleri nedeniyle verilen 5’er yıl hapis cezasını da değerlendirdi. Şahin, “İki gazeteci bir hüküm aldı ama henüz Yargıtay aşaması var, kesinleşmiş değil. Herhangi bir tutuklama kararı verilmedi. Basın mensuplarının çok dikkatini çeken, takip ettikleri, kamuoyunun da takip ettiği bir davaydı. Bunlar yargı süreçleridir. Temennim de şudur; Yargıtay safhasında bu arkadaşlarımızın dosyalarının dikkatlice incelenerek beraat etmelerini arzu ediyorum. Ben kimsenin ceza almasından hoşnut olan biri değilim. Ama bağımsız yargı organları bir karar vermiştir. Yargı organlarının verdikleri karar eğer bizim beklediğimiz gibi bir kararsa onu alkışlıyoruz. Eğer beklemediğimiz gibi bir kararsa, böyle bir karar mı olur diyoruz. Dolayısıyla yargı organlarının kararlarını değerlendirirken kendi beklentimize göre değil, dosya kapsamına göre deliller isabetli değerlendirilmiş mi, adalet yerini bulmuş mu bulmamış mı buna bakmak gerekir” dedi. l DHA TÜRKİYE’NİN 4 AYLIK BASIN KARNESİ ORTAYA ÇIKTI, DURUM ÇOK VAHİM 894 gazeteci ATILDI 105 bin site yasaklı AB destekli rapora göre son 4 ayda gazeteciler hakkında 716 adli işlem baş latıldı. Can Dündar ve Erdem Gül’ün yargılanma süreçleri de raporda yer aldı AB destekli projenin ortaya çıkarttığı rakamlar Türk basınındaki enkazı gözler önüne serdi. Proje Koordinatörü Yusuf Kanlı, “Basın özgür olmadıkça, doğal olarak toplum da özgür olamayacaktır” derken rakam lar da onun bu sözlerini kanıtladı. Gaze teciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin’in katıldığı törenle açıklanan rapora göre, yılın ilk dört ayın da, iki gazete ve bir haber ajansı daha kayyum yöne OZAN ÇEPNİ timine devredildi. 894 gazeteci işsiz kalırken bir televizyon kanalı da “ilgi li işlemler tamamlanma dığı” iddiasıyla uydu frekans sözleşme si yenilenmeyerek karartıldı. İşte 4 ayın özeti: l 894 gazeteci işten çıkartıldı: Sa dece Nisan ayında en az 160 gazeteci nin işten çıkartıldığı tespit edildi. Böy lece yılın ilk dört ayında işini kaybeden gazeteci sayısı 894’e ulaştı. Mart ayın da işini kaybeden 53 gazeteciyle kıyas lanırsa Nisan ayında işini kaybeden ga zeteci sayısındaki artış yüzde 200’ü aş tı. Şubat ayında Ethem Sancak’ın sahi bi olduğu ve hükümete yakın yayın po litikası yürüten Star gazetesi, Kanal 24, Akşam, Güneş ve 360 kanallarının da içinde bulunduğu grupta “yeniden yapı lanma” uygulanmasıyla toplam 160 ba sın emekçisinin işine son verildi. Haber türk TV “yeni yapılanma” gerekçe göste rilerek üç sunucusuyla yollarını ayırdı.  Star gazetesinin ise eski Cumhurbaşka Can Dündar ve Erdem Gül’ün de yargılanma süreci raporda ayrıntılı olarak yer aldı. nı Abdullah Gül’ün, üç dönem AKP İzmir Milletvekilliği yapan eniştesi Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu’nun yazılarına son vermesi “yüksek tepelerdeki çekişme sonucu” olarak değerlendirildi.  Bu üç aylık dönemde, üç gazeteci işinden ayrılma durumunda kalırken toplam 733 gazetecinin de işini kaybettiği açık kaynaklardan ÖİB raporlarına geçirildi. l Yasaklı site sayısı 105 bin: İnternet erişim yasakları konusunda da Nisan ayında tırmanış devam etti ve erişim yasaklı site sayısı 104 bin 904’e ulaştı. Rapora göre, “Bir haber sitesinin Nisan ayında, Haziran seçimlerinden sonraki dönemde, 34’üncü kez kapatılma sı hem düşündürücü hem de endişe verici” oldu. l Sansür sayısı 645: Rapora göre, 2016 OcakNisan döneminde akreditasyon, yayın engeli veya erişim engellenmesi şeklinde toplam 645 sansür olayı yaşandı. Ocak ayında 40, Şubat’ta 133 ve Mart’ta 250 olan sansür olayı sayısı, Nisan ayında 222 oldu. Raporda 2014’ün tümünde 93, 2015’te 940 olarak görülen sansür uygulaması toplamının ilk dört ayda 645’e ulaştığına işaret edilerek “herhangi bir demokrasi iddiasındaki ülke için ayıp sayılacak bu uygulama son aylardaki endişe verici trendini göstermektedir” denildi.  ‘Gazeteciler haber peşinde koşar’ Özgürlük için Basın raporunda gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün MİT TIR’ları haberleri nedeniyle yargılandıkları dava sürecine de geniş yer verildi. Raporda, “Haber takip etmekte olan veya haber yazan, yayınlayan gazeteciler ve gazete yöneticilerine “terörist” veya “casus” muamelesi yapılması o ülkenin özgürlük ortamındaki durumu sergiler niteliktedir” ifadeleriyle, gazetecilere açılan davaların “haber yazma hakkı” davaları olarak görülmesi gerektiği vurgulandı. Dündar ve Gül’ün yargılanma süreçlerinin adım adım anlatıldığı raporda ayrıca, gazetecilere yönelik davalar, suçlamalar da Türkiye’de basın özgürlüğü açısından bir “akıl tutulması” olarak yorumlandı. l Gazetecilerle ilgili 716 adli işlem: 2014 Mart2016 Nisan ayları arasındaki dönemde, 74’ü son dört aylık dönemde, 25’i Nisan ayında olmak üzere, gazetecilerle ilgili 716 adli işlem yapıldı. Altı basın kuruluşuna ve 14 gazeteciye yönelik şiddet uygulandı. 2014 başından bu yana 21’i basın kuruluşlarına yönelik olmak üzere gazetecilere en az 200 saldırı oldu. Bu saldırılardan ikisi medya kuruluşlarına ve 3’u¨ kadın gazetecilere yönelik olmak üzere yedisi Mart ayında yaşanırken Nisan ayında üç erkek gazeteciye şiddet uygulandı, Suriyeli bir gazeteci Gaziantep’te infaz edilerek öldürüldü. l ANKARA Şehit Ferhat Arslan’ın kardeşi Kılıçdaroğlu’nu polis kıyafetiyle karşıladı. Taziye çadırına giren CHP lideri, şehidin oğlu ve ailesiyle sohbet ettikten sonra dua etti. Kılıçdaroğlu Van’dakOadrğudaleuşevityetlie şehit ailesini ziyaret etti Partisinin il başkanları toplantısına katılmak üzere Van’a giden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ilk olarak Van’da 5 gün önce patlayıcı imhası sırasında şehit olan bomba imha uzmanı 2 polisten Ferhat Arslan’ın ailesine taziye ziyaretinde bulundu. Kılıçdaroğlu’nu şehit Arslan’ın ağabeyi Reşat Arslan ile 17 yaşındaki oğlu Muhammet Nurullah Arslan polis kıyafetiyle karşıladı. Taziye çadırına giren Kılıçdaroğlu şehidin oğlu Muhammet Nurullah Arslan ile sohbet etti. Şehidin ağabeyi Reşat Arslan, kardeş kavgasının son bulması için CHP’nin Meclis’te bunu gündeme getirmesini istedi. Kılıçdaroğlu, kanın durması için çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, Şehit Arslan’ın eşiyle de bir süre görüştü. Malkoç: Psikiyatri kliniğine getirsinler Elazığ’da Nurettin Ardıçoğlu Kültür Merkezi’nde Sivil Toplum Kuruluşları Platformu ve Elazığ Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen “Yeni Anaya ve Başkanlık Sistemi” konferansına katılan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şeref Malkoç, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı. Malkoç, “Biz Kılıçdaroğlu’nun ıslah edilmesi gereken bir insan olduğu kanaatindeyiz. CHP’deki aklı başında insanlar Kılıçdaroğlu’nu tam teşekküllü bir hastaneye getirsinler, psikiyatri kliniği olan bir hastaneye getirsinler” dedi. ANAYASA HUKUKÇUSU PROF. ERGUN ÖZBUDUN Yargıtay ve Danıştay teklifi tasfiye kanunu 2007’de AKP’nin yeni Anayasa taslağını hazırlayan Bilim Kurulu’nun başındaki anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun, hükümetin Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görevine son veren değişiklik teklifinin yasalaşması halinde, AYM’nin sadece iptal değil, “yokluk” kararı da verebileceğini söyledi. Özbudun, tasarının yasalaşmasının “tasfiye kanunu” olacağını belirterek, değişikliğin anayasaya açıkça aykırı olduğunu kaydetti. ‘Tenzili rütbedir’ Özgür Düşünce’ye konuşan Özbudun, “Anayasanın hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatına ilişkin hükümlerine açıkça aykırı. Anayasamıza göre hâkimler azlolunamaz ve emeklilik yaşı olan 65’i doldurana kadar da emekliye ayrılamazlar. Daha alt kademelerdeki mahkemelerde görev verilse dahi bu da tenzili rütbedir ve aykırılığı ortadan kaldırmaz” ifadelerini kullandı. “Kanun çıkarsa, Anayasa Ergun Özbudun Mahkemesi’nin iptal edeceğine kaniyim” dedi. ‘Antidemokratik’ Özbudun, miletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırımasıyla ilgili görüşlerini şöyle açıkladı: “Belli bir döneme ait, belli sayıda milletvekilleri bakımından kaldırıyor. Ama sonrakiler ve aynı durumlar için dokunulmazlığı muhafaza ediyor. Bu bakımdan Anayasa’daki eşitlik ilkesine aykırı. Ayrıca Anayasa’nın vekillere sağladığı savunma hakkı ile Anayasa Mahkemesi’ne müracaat haklarından yoksun bırakıyor. Bu da antidemokratik. Meclis’te reddedilmesini temenni ediyorum.” l Haber Merkezi Umut İnsanın İçinde Umutsuzluğun gittikçe yaygınlaştığını görmek, “teslim olmaktan başka çare kalmadı” diyenlerin hüzünlü mektuplarını okumak doğrusu üzücü. Kimilerinde dayanacak, somut elle tutulabilir bir güvence arayışı, bekleyişi egemen. Böyle bir güvence yoktur. Tek güvence ilerlemenin, modernitenin, Aydınlanmanın yenilmezliğini anlatan tarih bilgisidir. Aydınlanma, çekirdeğinde taşıdığı aşkınlığa açık öz nedeniyle umut verir, mücadeleye çağırır. Geleceğin korkutucu olduğunu bilmek, aynı zamanda ona karşı direnmenin de nedeni, zorunluluğudur. HHH Okurum hayal kırıklığı içinde şöyle yazıyor: “Dipten gelen dalga var mı gerçekten? Bu dalgayı yaratacak toplumsal dinamizm mevcut mu? Mevcut erk her zaman tekrarlana geldiği gibi çeşitli yöntemleri kullanarak muhalefet odaklaşmasını önlediği sürece dipte dalga falan oluşacağı yok.” Öfkenin çaresizlikle karıştığı bu sözler gerçeği yansıtıyor olabilir ama başka bir gerçek daha var; iktidarın mutlak gücüne, yenilmezliğine inandığımızda umutsuzluğun da arsız bir sarmaşık gibi bilincimizi sarması kaçınılmaz olur. HHH Tevekkülün sözcüklerimize yansıması, kavramların boşaltılıp yeniden doldurulması bilinç kaymasına yol açar; tartışma zemini yavaş yavaş değişir, bir de bakarsınız, mülkiyetin, piyasanın, devletin kutsallığını tartışılmaz sayanların kavramlarıyla konuşmaya başlamışsınız. İşte o zaman bulaşıcı umutsuzluk harekete geçer. Peki, ama insanların üstüne üstüne gelen baskının, zorbalığın, insani tüm değerleri altüst eden, onlarla alay eden despotluğun bizi teslim almasına izin verecek, “tamam diz çöküyoruz” mu diyeceğiz? HHH Bu soruya yanıt vermeden bir diğer okurumun çok haklı bir saptamasını aktarmalıyım. Şöyle yazıyor okurum: “Yanı başlarında kırım, kıyım olurken yalnızca kendi dar çevrelerinin dertleriyle insanlıklarını var edenlere güvenebilir miyiz? Dünyanın, ülkenin bunca sorununa hiç de farklı yanıtlar vermedikleri halde birbirleriyle boğuşanları gördükçe sizin umudunuz kırılmıyor mu?” Doğrusu bu haklı bir soru ve sorundur. Ama yine de bu farklılıkların ortak hedefte birleştirilmesi mümkündür; pratiğin sorusu, sorunudur. Hiçbir muhalif güç zamanı geldiğinde bu soruya yanıt vermekten kaçınamaz. HHH Türkiye’de baskı ve zorbalık, hukuksuzlukta kendini açıkça gösteren despotluk ağırlaştıkça diplerde, derinlerde hoşnutsuzluk da kendini gösteriyor. Bir birikim, tencerenin kapağını zorlayan bir sıkışma artık hissedilir olmaktan öteye geçmiştir. Bunun bir belirtisi yığınlardaki hemen her alanda, hemen her konuda ortaya çıkan itirazlarsa, bir başka kanıtı iktidar çevrelerinde en yakınlarını bile tasfiye etme şeklinde ortaya çıkan kendini sağlama alma çabasıdır. HHH Değişim özlemiyle öfke biriktiren kitleler ellerindeki demokratik olanakları kullanmaya başladıklarında, tarihin hep gösterdiği gibi saflar hızla şekillenir. Öyle zamanlarda kuşkuya düşenlerin karşı tarafa geçtiklerini de görebilirsiniz. İşte o gün denilir ki, bu kavga “saflarını açık ve endişesiz seçenlerin kavgasıdır.” Onların kazanma olasılıkları yüksektir. Yenilirlerse de aslında geride büyük bir birikim bırakırlar. Kavgayı tıpkı Deniz’ler gibi kazandıkları da onun için söylenir. Umut kazanılabilir bir şeydir, insanın içindedir umut. Mungan: Barışı hep birlikte getirmeliyiz ABİDİN YAĞMUR Mersin’de bir grup akademisyen, akade misyenlere destek vermek için basın açıkla ması yaptı. Açıklamaya KESK Eşgenel Baş kanı Şaziye Köse ile bildiriye imza attıktan sonra tutuklanan, daha sonra serbest bıra kılan Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan da katıldı. KESK Eş Genel Başkanı Şaziye Köse “Aka demi yeni rejimin inşası sürecinde önemli bir gedik açtı. Şimdi bu gediği büyütme za manıdır. Ya kopkoyu faşist bir diktatörlük var önümüzde ya bu kurulacak, ken di ni tescilleyecek ya da tam tersine bu ülke demokratikleşecek. İkti dar bize ‘barış demeyeceksiniz’ diyor, katliamlarla bizi yok ediyor. Biz barış demeye de vam ediyoruz” dedi. Akademisyen Esra Mun gan da “Dayanışma için gelmek istedik. Biz bu barış ve demokrasi mücadelesini ne kadar ortaklaştırabilir sek o kadar değerli olacak tır. Bu topraklara acilen barı şı hep birlikte getirmeliyiz” dedi. l MERSİN Esra Mungan C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle