18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 15 Mayıs 2016 10 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Terör en iyisinden bir ruh katilidir! “Yüzüne uzun uzun bakacağım kimse kalmadı.”* Terör sadece küçük çocukların, savunmasız kadınların yaşamına son vermez, bütün bir top lumun yaşam sevincini alıp götürür. Alacakaran lık onun en sevdiği havadır. Çünkü o en iyisin den bir ruh katilidir. Toplumsal ruhu kemirir ve kendi kurallarını koyar. Bu nedenle terörün ger çek kurban sayısını bilebilmek son derece güç tür. Her zaman bir yerlerde unutulan birileri olur. İşte onlardan biri sürekli elindeki el bomba sı taklidi çakmakla oynuyor. Farkında değil. El bombası çakmağın fünyesine sürekli basıp bir anda parlayan alevin büyüsüne kapılıp gidiyor. Alev ona yaşamla ölüm arasında geçirdiği günleri anımsatıyordu. Unut mayı başaramadığı günleri. İki ayağını yi tirse de çatışmalar dan sağ kurtulmuş tu. Bir ay önce evi ne, yurduna, sevdik lerine geri dönmüş tü. İlk günler kavuş Sözüm dondu. manın sevinciyle bir çırpıda geçip gitmiş ti. Sonra kavuşmanın sevinci usul usul sönmüş ve o çok uzun bir zaman sonra ilk kez kendisiyle baş başa kalmıştı. Önce bir yaşındayken bıraktığı kızı onu yadır gamıştı, hâlâ da yadırgıyor. Küçük kız için babası eve birdenbire gelen bir yabancıydı. O ise sade ce küçük kızına karşı değil, herkese karşı yaban cı hissediyor kendini. “Ne zaman gözlerimi yum sam, çatışmalarda ölen arkadaşlarımın seslerini duyuyorum. En yakın arkadaşım benim yanımda öldü. Her gece, her gece onu görüyorum. Ölme miş, düğün yapıyor, biz birlikte halay çekiyoruz. Sonra gözlerimi açıyorum, koyu bir karanlık. Ben sanki çocukluğumun geçtiği bu yerlerde hiç ya şamadım. Sanki hiç sevmedim. Her şeyi unutmu şum. Sevgiyi, ev sıcaklığını, bir gülüşü, beni ben yapan her şeyi unutmuşum. Anımsadığım tek şey, üstümüze yağan kurşunlar ve ölüm...” Ankara’da Kaleiçi’ndeki gecekondulardan bi ri onların. Ev, ilk günler hiç boş kalmadı. Geçmiş olsuna gelen arkadaşlar, akrabalar. İlk günler se vinç ve şaşkınlık içinde geçti. Ama hepsi bitti, o kurtulduğundan beri ilk kez, çok uzun bir zaman dır hayatın dışında olduğunu kavradı. Ona sade ce acı veren anılar kalmıştı. Bir de anasının ba basının çektikleri acı nedeniyle kavrulmuş yüzle ri, karısının sabırlı sessizliği, küçük kızının ondan habersiz büyümesi. Sonra karşısında dikilip du ran işsizlik, parasızlık. Bütün bunları gördü, kav radı. Ne iş tutacaktı, bunu bir türlü bilemiyordu. İlk kez başka bir korku sardı içini; işsizlik korku su. Bu da ölüm kadar yaman bir duyguydu. Henüz kimseler ona belli etmiyordu ama eve ekmek getirmesi gerekirdi. Çalışması, her erkek gibi akşamüstleri eve eli kolu dolu gelmesi gere kirdi. Ama hiçbir işte ustalığı yoktu sermayesi de. Bütün acılardan geçmişti, artık acı çekmek iste miyordu. Çok bir şey istediği de yoktu. Bir iş is tiyordu, şöyle haysiyetli bir iş. Onu ailesine mah cup etmeyecek bir iş. Oysa bütün kapılar kapa lıydı. Hiçbir şey bıraktığı gibi değildi. Kimsele rin kimseleri düşündüğü yoktu. O; vatan için dö vüşmüştü, can arkadaşları yanı başında ölmüş tü, ama insanlar bütün bunlardan habersiz gözü küyorlardı. Hepsi kendi geçim derdine düşmüş tü. Belki de haklıydılar. Yaşamak çok zorlaşmıştı. Kimsenin kimseye yardım eli uzatacak hali kalma mıştı. Ya devlet, o bazılarını çoktan unutmuştu. Şimdi hiçbir umudu yok. Belki de bu neden den hiç durmadan el bombasına benzeyen çak mağıyla oynayıp duruyor. Belki de bu nedenden hiç durmadan çakmağın fünyesine basıp duru yor. Hiç durmadan... * Sezai Sarıoğlu / Kurutma Kâğıdı / Yasak meyve Yayınları. 15 MAYIS 2016 SAYI: 33093 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörleri Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.51 03.42 04.12 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.39 13.08 17.01 05.26 12.52 16.44 05.53 13.15 17.04 Akşam 20.23 20.05 20.24 Yatsı 22.02 21.41 21.56 1897 yılında Fransız Le Matin (Sabah) gazetesini satın alan iki işadamı Henry Poidatz ve Maurice BunauVarilla, o zamanların biricik medyası yazılı basında devrim yapmaya ve çok para kazanmaya kararlıydılar. İkisini de başardılar! Yepyeni bir habercilik anlayışıyla yükselişe geçen Le Matin gazetesinin, dünyanın her yanında birinci sınıf muhabirleri vardı ve sonradan yazarlığıyla ünlenecek Gaston Leroux, 19041905 ihtilal girişimlerini izlemek üzere Rusya’ya gönderilmişti. Yaklaşan sosyolojik depremin on yıl önceki sarsıntılarını yerinde izleyen Leroux’nun Le Matin gazetesine ilettiği haber, röportaj ve yorumlar hiç de iç açıcı bir tablo çizmiyordu. Özetle Rusya’nın battığını söylüyordu. Her biri birer belgesel olan bu haber ve röportajlar, ileride tarihçilerin Sovyet Devrimi üzerine yapacakları çalışmaların mihenk taşı olacaktı. Ama henüz o günlere zaman vardı. Le Matin gazetesi, tarihin haklı çıkardığı muhabir Leroux’nun Rusya’ya dair röportajlarını, haberlerini yayımlamadı! HHH Çünkü tam o yıllarda Fransa’da toplam altı milyar franklık Rus tahvili satılmış ve Çarlık hükümeti, topladığı bu parayı Paris Borsası’na yatıracağını açıklamıştı. Fransız devletlülerin ağzı sulanıyor, borsa spekülatörleri ellerini ovuşturuyordu. Fransız Maliye Bakanlığı’nın gizli talimatı ve devletle daima işbirliği içindeki bankaların onayıyla Rus Hazinesi, Fransız basınını “gerçekleri yazmasın” diye aylık rüşvete bağladı. Rusya ayda yüz bin altın frank veriyor, sağlı sollu Fransız gazeteleri de aralarında radikal solcu bir Le Radical bile vardı! bu parayı aralarında paylaşıyorlardı. Elbette ki “habercilikte devrim” yaparak 1 milyon 600 bin tiraja yükselen Le Matin gazetesi, rüşvetin aslan payını yiyordu! Basın tarihçisi Patrick Eveno’ya göre, aynı rüşvet Rüşvet ve gerçek dağıtımı 1913 yılında piyasaya sürülen Osmanlı tahvilleri için de izlenmiş. HHH Meğer Fransız basınında “dürüst haberciliğin simgesi ve toplumsal hakların savunucusu” olarak yıldızlaşan Le Matin gazetesi; kazancının büyük bölümünü gazete satışından değil, Rus ve Osmanlı tahvilleri benzeri finans oyunlarında para karşılığı yaptığı “propaganda yayınlar”dan sağlarmış! Diyeceksiniz ki biz bu fotoğrafı, “al gazeteyi kap ihaleyi” pozunda tanıyoruz. Doğru! Tahvil rüşvetinin bir yüzyılda ihale rüşvetine evrilmesi, kuşkusuz Darwinizmin siyasal ekonomiye yansımasıdır! Ama konumuz ihale değil, tahvil tarihi; dönelim biz esasa… Rus Çarlığı, 1882’den 1917’ye kadar pek çok tahvil basıp sattı Avrupa’ya. Çöken ekonomisini borçlanarak çevirmeye çalışıyordu. Tabii kurtaramadı, ama neyse. Fransa’da hükümet ve medya, tam otuz yıl boyunca halkı Rus tahvilleri almaya teşvik etti. Duvar afişleri ve gazete ilanlarında, “Rusya’ya ödünç vermek, Fransa’ya ödünç vermektir!” yazıyordu. Gazeteler rüşvete, bankalar komisyona bağlanmıştı. 1887 ile 1913 yılları arası Rusya’ya aktarılan Fransız yatırımı 15 milyar altın frank olup, GSMH’nin yüz de 3.5’ini buldu. Örneğin Credit Lyonnais Ban kası, 1914 yılında kârının yüzde 30’unu Rus tahvillerinden sağ lamıştı! HHH Rusya borcunu tahville pa zarlar da Osmanlı geri kalır mı? Hem Rus tahvilleri alındı, hem Osmanlı tahvilleri basıldı. Bizim ellerde de ailem dahil pek çok eve girmiş oldu Rus tahvilleri. Sonunda herkes avucu nu yaladı tabii; ama 1906’da Operadaki Hayalet, Gaston Leroux Rusya’dan dönen gazeteci Gaston Leroux’ya ne oldu dersiniz? Elbette ki Le Matin gazetesinden istifa etti. Bugün, Fransa’da ne Le Matin gazetesi var artık, ne de diğer rüşvetçi gazeteler. Hepsi, Rus Çarlığı gibi battı. Zengin ve ünlü patronları da unutuldu. Gaston Leroux’ya gelince… Paris’te bir sokak onun adını taşıyor. Yazdığı romanların çoğu sinemaya aktarıldı. Zengin öldü ve mirasçıları, onun daima satan eserlerinden telif hakkı almayı sürdürüyor. Hepsi “Leroux” adını taşımaktan gurur duyuyor. Galiba dürüst olup gerçekleri söylemek, sonuçta kazandırıyor. HHH Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan son romanım Hiç Kimse’de, gerek Türk, gerekse Fransız medya sında yer alan ifadeler ve zaten herkesin bilip kim senin dillendirmediği savlardan bir kurgu ördüm. Gerçeğe çok yaklaşmış olacağım ki AKP’li dinciler, PKK’ci Kürtçüler el ele verip saldırdı. Twitter hesabım hack’lendi, başıma gelmedik kalmadı. Geçirdiğim zor günler ve saatlerde beni sımsıkı bir sevgiyle kuşatan, saldırılara kalkan olan dostlarıma, binlerce okuruma gönül dolusu teşekkürlerimi suna rım. Biliniz ki bu yürekte hepinize yer var! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Analı, babalı, anayasalı... Anadolu’da siyasetçi çocukları sünnet olurken davetliler tempo tutarlar: Oldu da bitti maşallah, bakan olur inşallah! Nikâh sünnetten bir adım daha ileri; sünnette kesme var, nikâhta kıyma! Dün gece kıyılan nikâhta damadın yakınları sessizce tempo tutmuş mudur? Önümüzdeki günlerde yeni kabine kuruluyor. Öteki damat bakan. Hatta başbakanlığa terfi edebileceğini söyleyenler bile var. Bu damadın başı kel mi? Üstelik iki yaş daha genç. 36 yaşında. Tahsil ve terbiyesi de yerinde. Sümeyye kızımızın da bakan eşi olmak, protokole terfi etmek, kırmızı pasaport hakkı!.. Damat “İnsansız Hava Aracı” uzmanı bir mühendis. Belki tekniğini siyasete uygular.. “İnsansız Başbakanlık makamı” icat ederek kayınpederine ve vatanına büyük bir hizmet sunar! HHH Dinin siyasete alet edilmesine alıştırıldık. Sıra şimdi, yargının siyasete alet edilmesinde. Bunun için sağlam bir insani altyapımız var. Saray’ın öteki kuzusu Bekir Bozdağ, HSYK’nin de başkanı. Yani, yargıç ve savcıların bir nevi “işvereni!” Bir dönem şaka yollu “Devir avukat tutma, hâkim tut devri!” diye bir yazı yazmıştık. Koskoca Hürriyet refikimiz tuttu o yazıyı manşet yaptı. Üstüne Oktay Ekşi bir de başyazı yazdı. Ertuğrul Özkök işi daha da ileri götürdü. Bendenizi, “İçimizdeki en cesur!” diye ilan etti. Bereket versin sayın yargıçlar, o dönem Hürriyet’i ve Ertuğrul’u fazla ciddiye almadılar. Ve Tanrı’ya şükür, bir sayın savcı da çıkıp “Gel tut bakalım, nasıl tutacaksın?!” demedi. Ancak o “Avukat tutma hâkim tut!” yazısını AKP iktidarı pek ciddiye aldı. Anayasayı değiştirdi. Ve avukat yerine ülkenin tüm hâkim ve savcılarını topyekun tutmaya yöneldi. Bendeniz de akıllarına karpuz kabuğu getirmiş olmakla kaldım. HHH Dinin siyasete alet edildiğine sadece cuma günleri ve Ramazan’da değil, artık 5 vakit tanık oluyoruz. Yargının siyasete alet edildiğine ise medyanın taraf olduğu her davada görebiliyoruz. Arada Cumhurbaşkanlığı’nın açtığı hakaret davalarını saymaya ise hiç gerek yok. MHP genel merkezi Ankara’da. Ama kurultayın kaderine hükmetmek için yurt çapında mahkemeler adeta yarış içinde. Sivas’ın Gemerek ilçesi Asliye Mahkemesi, “Yapılamaz” diyor. Ankara 2. İcra Mahkemesi, “Yapılır” diyor. Ankara mahkemelerinin kimisi ise yapılabilir da demiyor, yapılamaz da! Sonunda Ankara Valisi topa giriyor: “Yapılamaz!” Vali Bey, bilindiği üzere Cumhurbaşkanı’nın temsilcisi. Kime nasıl hizmet sunacağını elbette biliyor. Cumhurbaşkanı da öyle. Erdoğan, zor zamanların dostu olduğunu defalarca kanıtlamış olan Devlet Bey’e yardım elini uzatmakta tereddüt etmiyor. TBMM’de her sıkıştığında AKP’ye destek olan Bahçeli, bulunmaz ve görünmez bir koalisyon ortağı... Onun siyasi ömrünü uzatmak Erdoğan için bir tür hayat garantisi... HHH Anayasamıza göre “Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır.” Ama öyle anlaşılıyor ki, asıl “vazgeçilmez” olan, partilerin genel başkanlarıdır. Ve o genel başkanların koltuklarıdır. HHH “Anayasa... Anayasa” diyerek, yıllardır hem yasaların hem de anayasanın anası ağlatılıyor. Prof. Dr. Erdoğan Teziç bu hazin gerçeğin ışığında Anayasa Hukuku adlı kitabını gözden geçirererek 20. baskısını çıkardı. Önceki pazar yazısında bu kitaptan söz ederken, Wikipedia adlı kaynağa dayanarak, Prof. Teziç’in, 1961 Anayasası’nı hazırlayanlar arasında yer aldığını belirtmiştik. Her zamanki nezaket ve tevazuu ile arayıp, “Ben, sadece hazırlayanlara destek veren akademisyen grubu içinde yer almıştım” dedi. Siyasiler anayasasız tek cümle kuramıyor. Nedenini sordum. Kitaptaki anahtar cümleyi yineledi: “Anayasal devlet ile ‘anayasalı devlet’ ayrı gerçeklerdir. Her devletin bir anayasası vardır. Ama rejimi anayasal olmayabilir.” HHH Kuzey Kore’nin de anayasası var. Ama orayı sadece anayasalı bir devlet yapmaya yetiyor. Bizimkinin başkanlık sevdası meyve verirse, yakında o kadar uzağa gitmeye de gerek olmayacak!.. SAYISAL LOTO 3, 4, 6, 21, 27 ve 42 6 BİLEN: 1 Milyon 492 bin 148 TL 30 Kuruş (1 Kişi), 5 BİLEN: 3 bin 903 TL 25 Kuruş, 4 BİLEN: 48 Lira 20 Kuruş, 3 BİLEN: 7 Lira 20 Kuruş Başka dünyalar Müthiş konuşmacılar var. Hele bazı konferanslar gerçekten çok etkileyici. “Bir video izledim ve hayatım değişti” diyen yok. Ama, “Bir video izledim ve öylesine etkilendim ki” diye söze başlayıp izlediği konferansı heyecanla anlatanlar çok. TED konferanslarından söz ediyorum. Dünyanın dört bir yanından uzmanlar burada 18 dakikayı geçmeyen sunumlar yapıyorlar. İnsan bazen şaşırıyor. 18 dakikaya ne çok şey sığdırılabiliyormuş. Dünyaca ünlü isimler bu etkinliğe katılmış: Stephen Hawking, Bill Clinton, Bill Gates, Jane Goodall... Her hafta bir fırsatını bulup www.ted.com sayfasına bağlanıyorum. Mutlaka ilginç bir konuşma [email protected] Siz hangwiwkwo.ahnmueyttaan.iclgomi duyuyorsunuz? Genetik, robotik, sanal gerçeklik, tarih, sosyoloji, psikoloji? Bugüne kadar hiç TED sayfasına bağlanıp bir konferans dinlemediyseniz, bunu ilk fırsatta yapın derim. Sadece 18 dakikanızı alacak. TED sayfasında “Tüm zamanların en iyi konuşmaları” diye bir liste hazırlamışlar. Ben yine de yıllardır buradaki konuşmaları izleyen biri olarak sizin için küçük bir liste hazırladım. Bence tüm zamanların en iyi konuşmalarından biri Bunker Roy’un “Yalınayaklar hareketi”ni anlattığı konuşmasıydı. TED sayfasında arama bölümüne “Bunker Roy” yazdığınızda konuşma hemen karşınıza çıkacak. Türkçe altyazı seçebiliyorsunuz. Transcript bölümüne tıkladığınızda konuşmanın Türkçe metnini de kopyalayabiliyorsunuz. “Sizi başka bir dünyaya götürmek istiyorum” diye başlıyor konuşmasına Bunker Roy, “Günde 1 dolardan az kazanan fakir insanlarla aramdaki 45 yıllık aşk öyküsünü paylaşmak istiyorum”. İnanılmaz bir öykü. Bunker Roy, Hindistan’da kendi deyimiyle “çok elitist, züppe ve pahalı” bir eğitim almış. Sonra yoksul bir köye yerleşmiş ve orada “Yalınayaklar okulu”nu kurmuş. Sıra dışı bir okul. Öğretmenin kimi zaman öğrenci, öğrencinin aynı zamanda öğretmen olduğu bir okul. O okulda neler yaptıklarını dinlerken şaşıracaksınız. Okuma yazma bilmeyen köydeki kadın ve erkeklerin inşa ettiği okul binası, mimarlık ödülü alıyor. Okulun tüm enerji gereksinimini kendi kurdukları güneş enerjisi sistemiyle sağlıyorlar. Köyün kadınları yemek pişirmek için güneş enerjisi ile çalışan fırın yapıyorlar. Sonra dönüp deneyimlerini Afganistan’daki, Gambia’daki kadınlarla paylaşıyorlar. Büyükanneler dünyayı değiştiriyor. Dinlerken, Türkiye’deki Köy Enstitüleri geliyor insanın aklına. Arada gözleriniz doluyor. Hans Rosling bir öğretmen. “The best stats you’ve ever seen” (Bugüne kadar gördüğünüz en iyi istatistikler) konuşması mutlaka izlenmesi gerekenler arasında. Sayısal verileri öyle bir konuşturuyor ki. Böylesini daha önce hiç görmediniz. Üstelik çok da eğlenceli. Ken Robinson, “Okullar yaratıcılığı öldürüyor” diyor konferansında. Bu video bugüne kadar 38 milyon kişi tarafından izlenmiş. Sugate Mitra’nın “Duvardaki delik” deneyi gerçekten ilginç. Yoksul bir mahalleye, bir bilgisayar koyuyorlar. İnternet bağlantısı olan bir bilgisayar. İnanılmaz bir şey oluyor. Küçücük çocuklar kendi kendilerini eğitmeye başlıyorlar. Sadece bilgisayar değil, İngilizce de öğreniyorlar. Kimi genetiğe merak sarıyor. David Christian 17.24 dakikada evrenin tarihini anlatıyor. 13.7 milyar yıl öncesinden başlıyor. Heyecan verici. İnsan konferansları dinlerken, iyi ki internet var diyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle