27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 26 Şubat 2016 10 Yoksa AKP Sünni Araplara güvenmiyor mu? AKP, Sünni Arap rejimlerine pek toz kondurmaz. Mısır’daki darbeyi destekleyen Suudi Arabistan’a bile laf edemedi. Başbakan Davutoğlu’nun geçen gün El Cezire’ye söylediği ve bir tür itiraf niteliğinde olan sözleri bu yüzden ilginçti. Davutoğlu’nun Ankara’nın Suriye krizine zamanında gizlice müdahale ettiğini itiraf etmesinden söz etmiyoruz. O sözler de vahimdi tabii ve muhalefetin haklı eleştirileri gecikmedi. Türkiye’nin Suriye’ye olası askeri müdahalesine ilişkin soruya verdiği yanıttan söz ediyoruz. Davutoğlu bu konuda şunları söyledi: “Türkiye Musul’u özgürleştirmek, oraya destek olmak için gittiğinde, Arap Ligi Türkiye’yi kınadı ve geri çekilmemizi talep etti. Eğer Suriye’ye askeri müdahalede bulunursak Arap ülkelerinin bizi savunacağını ve destekleyeceğini kim garanti edecek?” Davutoğlu, Türkiye’nin Musul yakınındaki Başika’ya asker konuşlandırma girişiminden söz ediyordu. Hatırlanacaktır, ABD de buna karşı çıkmıştı. Davutoğlu’nun sözlerinden, Ankara’nın sadece Batı tarafından değil, Sünni Arap rejimleri tarafından da Suriye’de yalnız bırakılmaktan endişe ettiği anlaşılıyor. Davutoğlu haklı tabii. Bizde pek bilinmez ama “Arap Ligi” TSK’nin Kuzey Irak’ta PKK’ye karşı yaptığı tüm sınır ötesi operasyonları kınamıştır. ABD bile, bu operasyonlar için “gerekçesini anlıyoruz, ama Türkiye işini bitirir bitirmez çıkmalı” şeklinde “yarı onaylayıcı” tavır takınırken, Arap âlemi adına konuşan bir örgüt, Türkiye’yi “bir Arap ülkesinin egemenliğini ihlal etmekle” suçlamıştı. Davutoğlu’nun El Cezire’deki sözlerinin, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı El Cübeyr’in, Suriye’de sadece ABD komutasındaki IŞİD karşıtı operasyonlara katılacaklarını söylemesinden sonra gelmesi de dikkat çekiyor. El Cübeyr bunu, ülkesinin Türkiye ile Suriye’ye müdahale edeceğine dair spekülasyonun artması üzerine söyledi. Hükümet yanlısı medyamızın bu konuda verdiği gaz da böylece boşa gitmiş oldu. Davutoğlu’nun sözleri ayrıca, Suudi Arabistan ve Katar’ın Rusya ile Suriye’de ateşkes ilan edilmesi konusunu görüştüklerinin ortaya çıkmasından sonra geldi. Bu da Türkiye’nin “dışlanan ülke” görüntüsünü pekiştirmişti. ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli askeri üssüne ev sahipliği yapan Katar’ın “önemli ülke” statüsü elde etme sevdalarını bir yana bırakalım. Suudi Arabistan’ın bölgedeki tek derdi aslında ne Suriye ne de mülteciler. Sadece bölgenin değil, dünyanın en zengin ülkelerinden olan Suudi Arabistan’ın nerdeyse 3 milyon mülteci alan Türkiye’ye ne tür yardımlar yaptığı belli değil. Hadi, Türkiye Arap ülkesi değil diyelim. Milyonlarca mülteci alan Ürdün ve Irak’a ne tür yardımlar yaptığı da belli değil. Âdet yerini bulsun diye bir şeyler yapıyordur elbette, ama ortada gözle görülür somut bir şey yok. Suudi Arabistan, Katar ve diğer Körfez ülkelerinin ne kadar Suriyeli mülteci aldıkları da ortada. Kısacası hemen hemen hiç mülteci kabul etmediler. Suudi Arabistan’ın tek derdi, bölgesel hasımı olan İran’ın Ortadoğu’da artan etkisini durdurabilmektir. Tahran ile Washington arasında sağlanan uzlaşmadan sonra bu konudaki korkulu rüyası iyice depreşti. Öte yandan, Suudilerin Türklere karşı tarihten gelen bir sevgileri olduğuna inanan varsa, 1781’de yapılan ve Mekke’ye yukarıdan bakan Osmanlı dönemine ait Ecyad Kalesi’nin sadece Türkiye’den değil, tüm dünyadan gelen tepkilere rağmen bir otel blokuna yer açmak için 2002’de nasıl yerle bir edildiğini hatırlasınlar. Bu kalenin Suudiler için neyi temsil ettiğini ve bunu neden, tescil edilen tarihi değerine rağmen, şevkle yıktıklarını incelesinler. Davutoğlu’nun El Cezire’ye söylediklerinden, Ankara’nın Sünni Arap rejimlerine sanıldığı kadar güvenmediği ortaya çıkmış oldu. AKP’nin İslam temelli dış politikasını hararetle destekleyenlerin Ortadoğu gerçeklerini öğrenmeleri açısından faydalı oldu bu. Şamil Tayyar’dan dikkat çeken tweet Anayasa Mahkemesi’nin MİT TIR’ları soruşturmasında tutuklanan Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül ile ilgili “hak ihlali” yapıldı Şamil Tayyar ğına hükmetmesinin ardından AKP Milletvekili Şamil Tayyar’ın tweeti dikkat çekti. Tayyar resmi Twitter adresinden Anayasa Mahkemesi kararının açıklanmasından kısa süre sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafını paylaşarak üzerine “Allah yardımcısı olsun” yazdı. haber CGaAsZusElTuEkCdI.eLIğ.KilEDİTÖR:CANDOKER/ÖZGÜRÖZKÜ Anayasa Mahkemesi, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasının ‘kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı’ ile ‘ifade ve basın hürriyetlerinin’ ihlali olduğuna karar verdi Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Haberi yapan bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu” dediği MİT TIR’ları haberi nedeniyle tu Karar ilk olma özelLiği taşıyor tuklanan ve 3 aydır Silivri Cezaevi’nde bulunan gazetemiz Genel Yayın Yönet meni Can Dündar ve Ankara Temsilci si Erdem Gül’ün hakla rının ihlal edildiğine ka rar verdi. Yüksek Mahke me, Dündar ve Gül’ün “ki şi hürriyeti ve güvenliği ALİCAN ULUDAĞ hakkı”, “ifade hürriyeti” ile “basın özgürlüğü”nün ihlal edildiğine hükmeder ken, ihlalin ortadan kal dırılması kararı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Mahkeme ka rarında, Dündar ve Gül’ün eylemlerinin casusluk değil, tamamen gazetecilik fa aliyeti olduğunu ve kuvvetli suç şüphesi bulunmadığını gerekçe gösterdi. Bu ka rarla birlikte İstanbul’daki davanın te melinin çöktüğü belirtiliyor. Ve ihlal kararı Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, beklenen toplantısını dün yaptı. Zühtü Arslan’ın başkanlığında yapılan toplantıya 17 üyeden 15’i katıldı. Üyeler Serdar Özgüldür ile Nuri Necipoğlu oturuma katılmadı. Toplantı akşam 17.45’te sona erdi. Mahkeme, 3’e karşı 12 oyla Dündar ve Gül’ün haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı kapsamında tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar veren mahkeme, bu kapsamda Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Basın ve ifade özgürlüğü ihlali yönünden de başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi. Gazetecilik faaliyeti Edinilen bilgiye göre kararda, tutuklama kararıyla iki gazetecinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği belirtildi. Kararın gerekçesinde ise, tutuklamaya delil olarak gösterilen eylemlerin tamamen gazetecilik faaliyeti olduğu, tutuklama için kuvvetli suç şüphesinin bulunmadığının bildirildiği öğrenildi. Anayasa Mahkemesi’nden saat 18.00’da yapılan açıklamada, şöyle denildi: “Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 25/2/2016 tarihinde Erdem Gül ve Can Dündar bireysel başvurusunda (B. No: 2015/18567), tutuklamanın hukuki olmadığı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği şikâyetlerine ilişkin olarak başvurucuların Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan ve 11 üye hak ihlali kararı verdi. kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ve ihlalin ortadan kaldırılması için kararın ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir.” Erdoğan’ın atadığı üyeden ret İhlal olmadığı iddiasında bulunan üyeler Hicabi Dursun, Rıdvan Güleç ve Kadir Özkaya karara muhalefet etti. Dursun ve Güleç, AKP’nin oylarıyla TBMM tarafından AYM üyeliğine seçilirken, Kadir Özkaya ise bizzat Erdoğan tarafından atanmıştı. Hak ihlali kararı veren 12 üye şöyle: Başkan Zühtü Arslan, Başkanvekilleri Burhan Üstün, Engin Yıldırım; üyeler Serruh Kaleli, Osman Paksüt, Recep Kömürcü, Alparslan Altan, Celal Mümtaz Akıncı, Erdal Tezcan, Muammer Topal, Emin Kuz, Hasan Tahsin Gökcan. Başvurunun reddedilmesini isteyen üç üye: Hicabi Dursun, Kadir Özkaya, Rıdvan Güleç. l ANKARA Eski AYM raportörü ve YARSAV Başkanı Murat Arslan, karara ilişkin, “AYM, tutuklama gerekçesi olarak gösterilen eylemlerin tamamı gazetecilik faaliyeti, bu yüzden kuvvetli suç şüphesi yok dedi. DündarGül kararı AYM’nin tutuklamaya dönük ihlal kararlarında kuvvetli suç şüphesinin olmadığını belirttiği ilk kararı olma özelliği taşıyor” değerlendirmesini yaptı. Anayasa Mahkemesi’nin tutuklamaya konu delillerin tamamıyla gazetecilik faaliyeti olduğunu belirtip, basın ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermesinin, davanın çökmesi anlamına geldiği belirtiliyor. Mahkemenin, AYM’nin kararına karşın ceza vermesi durumunda ise bu karar da AYM ve AİHM’de tekrar mahkum olabilecek. HSYK şimdi ne yapacak? Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararıyla HSYK’nin tavrı da mahkum olmuş oldu. Türkiye Barolar Birliği (TBB) savcı İrfan Fidan ile tutuklamaya karar veren hâkim İsmail Yavuz’u HSYK’ye şikâyet etmişti. Ancak HSYK 3. Dairesi ısrarla bu şikâyeti gündeme almayıp savcı ile hâkimi korumuştu. AYM’nin kararı sonrasında HSYK’nin nasıl bir tutum sergileyeceği merak ediliyor. Silivri’de son nöbet Gazeteci Mete Akyol tarafından başlatılan Umut Nöbeti’nin sonuncusunu dün CHP Esenler ilçe yöneticileri ve Gürgentepe Doğa Koruma Platformu üyeleri tuttu. Basın Konseyi, 85 günde 300'den fazla kişinin yaklaşık 1000 saat nöbet tuttuğunu açıklamıştı. Özgürlüğü prangalayan 92 gün MİT TIR’LARI BAHANESİ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Suriye’ye gitmekte olan MİT’e ait mühimmat yüklü TIR’ların Adana ve Hatay’da durdurularak arama yapılmasına ilişkin görüntü, fotoğraf ve belgelere dayalı haberlere imza atan Can Dündar ve Erdem Gül hakkında soruşturma başlatmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İrfan Fidan, 26 Kasım 2015 tarihinde şüpheli olarak ifadelerini aldığı Dündar ve Gül’ü tutuklaması istemiyle nöbetçi hâkimliğe sevk etmişti. Nöbetçi İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimi İsmail Yavuz, Dündar ve Gül’ün “silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme”, “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askerî casusluk amacıyla temin etme” ve “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama” iddiasıyla tutuklanmasına karar vermişti. l 1 Ocak 2014: Hatay’da silah yüklü TIR’lar durduruldu. l 19 Ocak 2104: Adana’da silah yüklü oldukları iddiasıyla bazı TIR’lar durduruldu ve arama yapılmak istendi. l 25 Temmuz 2014: Cumhurbaşkanı Recep Tayyih Erdoğan, Eskişehir mitinginde, TIR’ların Türkmenlere insani yardım götürdüğünü söyledi. l 29 Mayıs 2015: Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, gazetemizin birinci sayfasından “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” başlıklı haberi yayımladı. Haberde bin adet havan mermisi, bin adet top mermisi, 50 bin makineli tüfek mermisi, 30 bin ağır makineli tüfek mermisinin Suriye’ye gönderildiği bilgisi vardı. l 29 Mayıs: Aynı gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu, yazılı açıklama yaparak, bu yayın hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu. l 12 Haziran: Ankara Temsilcimiz Erdem Gül 12 Haziran 2015’te, “Jandarma var dedi” başlığıyla bir haber yayımladı. l 2 Haziran: Erdoğan, Dündar hakkında şikâyet dilekçesi sundu. Dilekçede, Tutuklama kararı büyük tepki çekmişti. “Soruşturma yürütülen örgüt mensuplarının eylemine iştirak eden şüpheli Can Dündar hakkında şikâyetçiyiz” ifadesine yer verildi. l 31 Haziran: Erdoğan, TRT’de yayımlanan konuşmasında, “Ben davamı açtım. Bu haberi özel haber olarak yapan kişi de öyle zannediyorum ki bunun bedelini ağır ödeyecek. Öyle bırakmam onu” dedi. l 26 Kasım: Aradan 6 ay geçti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, telefonla arayarak Dündar ve Gül’ü ifadeye çağırdı. l 26 Kasım: Dündar ve Gül hakkında o gece İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nce tutuklama kararı verildi. l 1 Aralık: Tutuklama kararına yapılan itirazlar reddedildi. Ret kararı kesinleşti. l 3 Aralık: Dündar ve Gül’ün avukatları, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. l 27 Ocak 2016: İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İrfan Fidan, Gül ve Dündar hakkında, 473 sayfalık iddianame hazırladı. İddianamenin tek delili, Dündar ve Gül’ün yazıları oldu. Erdoğan ve MİT Müsteşarlığı da iddianamede müşteki olarak yer aldı. l 17 Şubat: Dündar ve Gül’ün başvurusu, hak ihlali olduğu belirtilerek AYM Genel Kurulu’na sevk edildi. l Davanın ilk duruşması 25 Mart’ta görülecek. RAPORTÖR ‘HAK İHLALİ’ DEMİŞTİ Tutuklamaya yapılan itirazlar reddedilince Dündar ve Gül’ün avukatları, anayasanın 19’uncu ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5’inci ve 10’uncu maddelerinde yazılı “kişi güvenliği ve özgürlüğü” ile “ifade özgürlüğü”, anayasanın ise 26’ncı ve 28’inci maddelerinde düzenlenen “düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü” ile “basın özgürlüğü” haklarının ihlal edildiğini belirterek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, 17 Şubat’ta yaptığı toplantıda başvuru dosyasını Genel Kurul’a sevk etmişti. AYM Raportörü de hazırladığı raporunda, iki gazetecinin yaptıkları haber nedeniyle tutuklanmasını “hak ihlali” olarak nitelendirmişti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle