14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 11 Aralık 2016 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN haber AKMHP Hiç bu kadar kısa Tırmık başlığı kullanmamıştım. Ama kabul edin ki bugünü özetleyen iyi bir başlık oldu. Aylardır bir MHP AKP cilveleşmesi yaşadık. Anayasayı değiştirip Tayyip Erdoğan’ın adı “cumhurbaşkanı”, aslı “başkan” olan bir koltuğa kurulması için MHP’den 14 milletvekili oyuna ihtiyacı vardı. Belki başka koşullarda MHP sıkı bir siyasal pazarlık yürütebilir, AKP’nin karar verebilecek tek kişisinden çok daha zengin bir “ödünler sepeti” kapabilirdi. Ancak MHP içinde Devlet Bahçeli’yi, kararları tartışılmaz bir başbuğ olarak kabul etmeyen, dahası partiyi iyi yönetemediğini söyleyebilen önce bir, sonra üç milletvekili daha çıktı ve genel başkanlık için kolları sıvadılar. Kocaeli dolaylarında “Asena” olarak ün salmış Meral Akşener, Kars Ardahan dolaylarından Sinan Oğan, MHP’liliği babadan miras Ümit Özdağ ve şansı olmasa bile namı yürüsün hesabıyla Koray Aydın kazan kaldırdılar. MHP başkanlığı için tuhaf bir yarış (yarış?) izledik. Her biri genel başkanlık için adaylık açıklamış dört siyasetçi birlikte hareket ettiler. Bahçeli’nin önlemek istediği kurultay için her biri kendi delegesini etkiledi ve sonuçta bir kurultay yapılsa aralarından hangisinin seçileceğinin belli olmadığı, ama Bahçeli’nin olamayacağının hemen hemen belli olduğu bir “kurultay delegesi çoğunluğu” elde ettiler. Koltuğun elden gitmek üzere olduğu belli olunca Devlet Bahçeli ve ekibinin imdadına “Beştepe Saray”ı yetişti. Bağımsız (bağımsız?) yargı erki kanalıyla kurultay yapılamaz hale getirildi. Ardından zaten OHAL denen hukukun buzdolabına konduğu süreç başladı. Bahçeli’ye karşı çıkmaya cesaret etmiş ve epey de yol almış genel başkan adayları ya partiden tasfiye edildiler ya etkisizleştirildiler. Kimler partiden atıldı, kimler kaldı izlemedim. Gerek de duymadım. Görünen o ki Saray desteği ile Bahçeli koltuğu kurtarmıştı. Ama bunun bir bedeli olmalıydı. Oldu da... Aylardır Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı adı altında başkan kılacak anayasa değişikliği üstüne MHP AKP cilveleşmesi izledik. Kestirmeden gitmek varken bizi niye bu kadar oyaladılar bilemiyorum. Sanırım eskilerin “zevahiri kurtarmak” dedikleri bir siyasal manevra çevrildi. Sanki MHP anayasa değişikliğini en ince ayrıntısına kadar tartışıyor; uzlaşmaya yanaşmıyor; Erdoğan ve ekibine kök söktürüyor görüntüsü verilmek istendi. Bu satırlar yazılırken anayasa değişikliği teklifi Meclis’e henüz sunulmamıştı. Birkaç saat sonra sunulacak. Siz yazıyı okurken o değişikliğin ayrıntıları da resmen belli olacak. Ancak sızan bilgiler sanırım şunu yazmaya olanak veriyor: Erdoğan ne istediyse aldı. Başka bir deyişle MHP, Erdoğan ne istediyse verdi. Ben de işte tam bu yüzden gelmiş geçmiş en kısa Tırmık başlığı seçtim: AKMHP!.. HHH Peki, bundan sonra ne olacak? Hiiiiç!.. Bir yol kazası yaşanmazsa, ki yaşanacağa benzemiyor, Erdoğan düşünü gerçekleştirip bu ülkeye başkan olacak. Adının Başkan değil Cumhurbaşkanı oluşu ancak kimi safdilleri kandıracak; AKP’li siyaset esnafına da “Başkan değil ki Cumhurbaşkanı” diyecekleri demagojiler için olanak sağlayacak. Hemen ya da 2019’dan itibaren “başkanlığı”nı Erdoğan’ın yapacağı hükümette birkaç MHP’li yer alacak. Belki Devlet Bahçeli de “Başkan Yardımcısı” gibi bir namla onurlandırılacak. Ama bu makyajlar AKMHP gerçeğini değiştirmeyecek... Ahmet Atakan’ın anısına da saldırdılar Gezi direnişi sırasında 10 Eylül 2013’te ODTÜ’ye destek eylemlerinde polisin biber gazlı müdahalesi sırasında bir binanın çatısından hareketsiz şekilde düşerek yaşamını yitiren ve ölümü aydınlatılamayan 22 yaşındaki Ahmet Atakan’ın Samandağ limanında “Büyük adam olamadıysak, hayallerimizi satmadık ya” yazısı önünde çektirdiği fotoğraflar simge haline gelmişti. Bu yazının üzerine “JÖH”, “PÖH”, “APO”, “MUÇİ” gibi çeşitli ifadeler yazıldı. Ahmet Atakan’ın kardeşi Zafer Atakan, “Ahmet’i katledenler, onun hatırasına da tahammül edemiyor. Onun hatıralarını da katletmek istiyorlar” dedi. Zafer Atakan, önümüzdeki günlerde Samandağ Çevlik Limanı duvarında temizlik yapacaklarını ve aynı duvara Ahmet Atakan’ın fotoğrafı ile “Büyük adamolamadıysak, hayallerimizi satmadık ya” sözünü de yeniden yazacaklarını söyledi. l AKIN BODUR / İSKENDERUN Cumartesi anneleri Müjgan ve taşkın’ı sordu Cumartesi Anneleri de dün Galatasaray Meydanı’ndaki 611. oturma eylemlerinde, Müjgan Ekin ve Diyarbakır’da 1 Aralık’tan bu yana kayıp olan, RedHack üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınan Taşkın Yasak’ın nerede olduğunu sordu. Geçen günlerde hayatını kaybeden Cumartesi Annelerinden Asiye Karakoç’un da anıldığı eylemde Taşkın Yasak’ın eşi Burcu Yasak’ın gönderdiği mektup okundu. Burcu Yasak mektupta, “Nerede, kim yaptı, canı yanıyor mu? Gerçekleştirilecek hayalleri olan gencecik bir insan o. Tek başıma sesimi duyuramıyorum. Sesim olun, sesime ses verin. Yeni Müjganlar, yeni Taşkınlar olmasın. Tek bir insan daha sevdiklerinden ayrılma Müjgan Ekin’densın. Bir annenin, bir eşin daha gözü yaşlı kalmasın” ifadelerini kullandı. Eyleme CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da destek verdi. 50 gündür haber Müjgan Ekin’in babası Esat Ekin, Cumartesi Anneleri’nin dünkü eylemine katıldı. yok Özgür Gün TV programcısı Müjgan Ekin’in gözaltına alınışı tanık ifadeleri ve MOBESE kayıtlarıyla tespit edildi. Savcılık olayla iligi soruşturma başlattı Ankara’da kendilerini polis olarak tanıtan kişilerce gözaltına alınan Özgür Gün TV programcı sı ve Sur Belediye Meclis Üyesi Müjgan Ekin’den 50 gündür haber alınamıyor. Baba Esat Ekin, ‘güvercin kanatlım’ de diği kızının bulunması için BM Kayıplarla ilgili Çalış ma Grubu’na başvuracağını söylerek “MOBESE kamera larında görünüyor. Her şey CANAN COŞKUN net. 50 gündür kızımın elinden sevgisini ve umudunu almaya çalışıyorlar. 50 gün dür işkence yapıyorlar çocu ğuma ve ben çaresizce bekliyorum” dedi. Müjgan Ekin, 24 Ekim akşamı Diyarbakır’dan otobüsle Ankara’ya gel di. Bindiği taksiden iner inmez gözaltına alındı. Esat Ekin, o gün bugündür çocu ğunu arıyor. Savcılıktan, “Yazışmaların cevabı gelmedi” yanıtını alınca, pes etme di. Kızının son görüldüğü yer olan Batı kent’teki alışveriş merkezi önündeki tak si durağının şoförleriyle konuştu. Kızı nın polislerce gözaltına alındığını öğren di. Yeniden savcılığa başvurdu. Taksi du rağındaki şoförler S.Ç. ve B.K.’nin ifade sini alınmasını sağladı. B.K, taksi dura ğı önünde bekleyen plakasını hatırlaya madığı siyah renkli bir araçtan, kendile rini emniyet mensubu olarak tanıtan si vil kişilerin “Durağı kapatıyorsunuz, ara cı çekin” dediğini ifade etti. B.K, Müjgan Ekin’in metro durağından çıktıktan sonra S.Ç.’nin aracına bindiğini kaydetti. Siyah araca bindirildi Şoför S.Ç. ise ifadesinde siyah renkli aracın kendi aracını takip ettiğini ifade ederek, “Ekin, Pera sitesi önünde indi. Dikiz aynasından bakınca beni takip eden siyah renkli aracın ve karşı yönden gelen gümüş renkli aracın Ekin’in yanında durduğunu gördüm. Ekin’i kolundan tutarak siyah renkli arabaya bindirdiklerini gördüm” dedi. Dosyadaki tutanakta, Ekin’i götüren taksinin güzergahının tespit edildiği ancak, görüntü tespiti yapacak kameranın tespit edilemediği kaydedildi. ‘Niye bu kadar arıyorsun?’ Esat Ekin, 25 Ekim’de Ankara’ya geldiğini belirterek “Her gün savcının kapısına gittim. Ben sordukça ‘niye bu kadar arıyorsun” diye sıkılmaya başladılar. Kızımın kaybolduğu yerde araştırma yapıyordum. Bir taksiye bindim. Taksiciye kızımın Batıkent Gimsa önünde kaybolduğunu anlattım. Taksici arkadaşlarının buna benzer bir olay yaşadığını söyledi. Sonra kızımın bindiği taksinin şoförü ile görüştüm. O bana, ‘Pera sitesi önünde indirdikten sonra gümüş renkli bir araba önümüzü kesti. Polis olduklarını söyleyerek kızı kolundan tuttular, götürdüler’ diye anlattı. Güvercin kanatlımı kanatlanamadan kaybettiler. Müjgan umutları olan bir sevgi yolcusuydu. Annesi 24 saatin her saniyesi ölüyor. Devletten çocuğumu istiyorum. 100 yılda geçse isteyeceğim. Bu acıyı yaşamama rağmen öfkeyle değil, içimdeki umutla istiyorum.” Ürkütücü sessizlik İHD Kayıplara Karşı Komisyon Sözcüsü Sebla Arcan ise Ekin’in telefonunun sinyal kayıtlarına hâlâ ulaşılamadığını aktararak, “Resmi kurumların ürkütücü bir sessizliği var. Ankara’da, o güzergahta kamera kaydının olmaması bize inandırıcı gelmiyor. Aracın modelinin belirlenip plakasının tespit edilememesi bizim için birer soru işareti” dedi. 10 ARALIK DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜNDE OHAL UYGULAMALARI PROTESTO EDİLDİ İnsan hakları İHD üyeleri, Şanlıurfa’da 10 Aralık İnsan Hakları Günü nedeniyle basın açıklaması yaptı. krizi var Zaten vahim olan durum İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi (İHD) ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 10 Aralık İnsan Hakları Günü nedeniyle ortak açıklama yayınladı, darbe dönemlerini geçti “OHAL’e, şiddete ve savaşa karşıyız” başlıklı açıklamada, Türkiye’de “insan hakları krizi” olduğu vurgulandı. Çözüm sürecinin son ermesi ve çatışma İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Haftası etkinliklerini Taksim Meydanı’nındaki tramvay durağında gerçekleştirdikleri basın açıklamasıyla başlattı. “OHAL’e şiddete savaşa hayır” pankartı açan hak savunucularının dün Taksim Meydanı’ndaki tramvay durağında gerçekleştirdikleri basın açıklamasında ko öğrenci yurdu ve pansiyon kapatıldı. 1600’den fazla vakıf, 19 sendika kapatılırken Demokratik Bölgeler Partisi’nden (DBP) 50 belediyeye kayyum atanmış ve 50 belediye eş başkanı tutuklanmıştır. HDP eş başkanları ile birlikte 10 milletvekili cezaevindedir. Tutuklu HDPHDKDBP’lilerin sayısı 5 bin 600’dür. Kapatılan basın yayın kurumu 177’dir. En az 80 bin kişinin pasaportu iptal edilmiş ların yeniden başlamasıyla kaos ve ağır hak ihlalleri yaşandığı belirtilen açıklamada, “İçeride ve dışarıda sürdürülen savaş politikalarının da etkisiyle ülkenin temel sorunları giderek daha da ağırlaşmış, siyasal otoriterleşme tırmanışa geçmiş, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ortadan kalkmış, siyasal gücün tek elde toplandığı fiili bir başkanlık sistemi yaşanmaya başlanmıştır. Bunlar yetmezmiş gibi 15 Temmuz darbe girişimi ardından ilan edilen OHAL nuşan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Der tir. 100 binden fazla kamu görevlisi açı uygulaması ve KHK’ler ile her boyutta ya Gazioğlu, “15 Temmuz askeri darbe girişimi ardından zaten vahim olan durum önceki askeri darbe dönemlerini de geçti. İHD verilerine göre şu ana kadar 90 binden fazla insan gözaltına alındı. En az 146 gazeteci ve yazar tutuklu durumda. 1061 anaokulu, ortaöğretim kurumu ve lise, 15 özel üniversite, 113 ğa alınmış, 80 bine yakın kamu görevlisi ihraç edilmiştir” dedi. Gazioğlu, cezaevlerinde baskılar ve hak ihlallerinin arttığına vurgu yaparak, “Siyasi nedenlerle tutuklanan gözaltına alınanlardan ‘intihar’ edenlerin sayısı 25 olarak ifade edilmektedir” diye konuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet yaşanan yeni hak ihlalleri ve değer yitimi insan hakları mücadelesinin kazanımlarını onlarca yıl geriye götürdü. İnsanların kişi olmaktan, başka bir deyişle hak taşıyıcısı yurttaş olmaktan çıkarılması anlamına gelen bu kaygı verici durum büyük bir insan hakları krizidir” denildi. l Yurt Haberleri ‘Olağanı mumla arıyoruz’ Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran,“‘istisnai ve geçici” olması gereken Olağanüstü Hal’in Ankara Barosu Başkanı Canduran, savunma hakkını kısıtlayan KHK’leri AİHM’e taşıyacaklarını açıkladı (OHAL) ‘genel geçer ve kalıcı’ olmaya başladığını belirterek vunma hakkının sınırlandığına “Türkiye’nin 15 Temmuz önce işaret etti. sindeki olağan hukuk sistemi de Artık tutukluların avukatla arızalıydı. Ama inanın; ‘olağa rıyla görüşmelerinin sesli ve nüstünü’ gördükten sonra ‘ola görüntülü olarak kaydedildiği ğanı’ mumla arıyoruz” dedi. ni, avukat görüşlerinde cezae Hakan Canduran, Ankara Ba vi personeli görevlendirildiği rosu ve Sosyal Demokrat Avu ni, cezaevlerinde avukatlara öz katlar Derneği tarafından dü gü ziyaret gün ve saatlerinin sı zenlenen OHAL Uygulamala Hakan Canduran nırlandığını, belgelere el konul rı Paneli’nde beş ayını doldur duğunu belirten Canduran, ba mak üzere olan OHAL’i değerlendirdi. ro olarak doğrudan savunma hakkını kı Bu sürecin en az 3 ay daha uzayacağını sıtlayan ve OHAl sorasında da sürecek ve sonrasının ise “meçhul” olduğunu be şekilde formüle edilen bu düzenlemele lirten Canduran, çıkarılan KHK’lerle sa ri kabul etmelerinin mümkün olmadığı nı vurguladı. 676 sayılı KHK’nin savunma hakkına getirdiği kısıtlamaları taşıdıkları Anayasa Mahkemesi’nin başvuruyu reddettiğini anımsatan Canduran, AYM’nin dilekçelerine bakma zahmetine bile girmediğini ifade ederek bu KHK’yi AİHM’e taşıyacaklarını bildirdi. İstisnai ve geçici olması gereken OHAL’in geçer ve kalıcı olmaya başladığını belirten Canduran, “Türkiye’nin 15 Temmuz öncesindeki olağan hukuk sistemi de arızalıydı. Ama inanın; ‘olağanüstünü’ gördükten sonra ‘olağanı’ mumla arıyoruz” diye konuştu. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle