18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar yazıları... 5 Pazar 6 Eylül 2015 EDİTÖR: MİNE ESEN TASARIM: BETÜL BERİŞE Örümceğin Ağzındaki Kız stockholm OSMAN İKİZ Yetkililere göre, Almanya’da geçen yıl 130 ırkçı saldırı gerçekleşti. ‘E jderha Dövmeli Kız”, “Ateşle Oynayan Kız”, “Arı Kovanına Çomak Sokan Kız”. Hatırlamışsınızdır mutlaka. İsveçli Stieg Larsson’un yazdığı milenyum serisinden bu üç kitap, 50 ülkede 80 milyon sattı. Filmleri seyredenlerin, kitapları okuyanlardan daha fazla olduğunu belirtmeye bile gerek yok. Şimdi milenyum serisinin 4. kitabı çıktı. Başlıktaki “Örümceğin Ağzındaki Kız” dördüncü kitabın adı. Yazar öldü, bu kitap nereden çıktı diyebilirsiniz. Bunu söyleyenin de sadece siz olmadığını bilin. İsveçli entelektüeller arasında da zaten kıyamet koptu. Tabii ki tam on yıl önce, kitaplarının basımından birkaç ay önce kalp krizinden ölen Larsson’un mezarında kitap yazacak hali yok. Ama yaşamı boyunca kıt kanaat geçinmiş olan yazar kendisinin bile hayal edemeyeceği öyle bir miras bıraktı ki, kavgası yıllarca sürdü. Larsson, otuz yıl birlikte yaşadığı Eva Gabrielsson ile mütevazı bir hayat sürdü. Sosyalist olduğundan kuzeydeki ailesiyle bağları kopmuş gibiydi. Dar bir arkadaş kadrosuyla Expo adlı dergi çatısı altında ırkçılığa karşı mücadele ediyordu. Sosyalistler olarak haksızlığa başkaldırıyorlar, kadına şiddete karşı çıkıyorlardı. Larsson, son yıllarında ideolojisini yansıtan polisiye tarzında kitaplar yazmaya karar verip, üç kitabı uzun olmayan bir sürede tamamladı. Daha sonra, gazeteci Mikael Blomkvist ile asi kız, hacker Lisbeth Salander’in roman kahramanları olduğu yeni kitaplar yazmaya devam edecekti. Yayınevine üç kitap teslim etmiş yazarın zamansız ölümü tabii ki kitapların satışı için dramatik bir atmosfer yarattı. Yayınevinin kasasına milyonlar akmaya başlayınca, ki sonunda hasılat 4 milyar krona ulaştı, sosyalist oğlu nu görmeye pek meraklı olmayan baba ile kardeşi birden ortaya çıkıverdi. Eva Gabrielsson dışlandı. Bu arada ekonomik sorunlar yaşayan Norstedts Yayınevi, Larsson’un onuncu ölüm yıldönü müne rast gelecek proje hazırlığına girişti. Milenyum serisini, aynı roman kahramanlarıyla devam ettirecek bir yazar buldu. Futbolcu Zlatan İbrahimoviç’in haya Terk edilmiş Golden’ların ABD yolculuğu TEKSAS TEVFİK DALGIÇ Cakarta’nın modern motosiklet taksisi ‘Gojek’ B u yılın başında dünyanın trafiği en kötü şehri olarak açıklanan Cakarta’da iyileşmek bir yana durum gittikçe kötüleşiyor. İşe giden bir kişi günde yaklaşık 4 saatini trafikte geçirmeye mahkum. Yeni başlayan metro çalışması da trafiği iyice çıkmaza soktu. Yakındaki bir markete alışverişe arabayla gidildiğinde bile birkaç saati gözden çıkarmak gerek! Yaşamadan anlaması zor trafikle başa çıkmanın çeşitli yolları var ki, bunların en başında motosiklet almak gelir. Motosikleti olmayan ya da kullanamayan ve trafikte zaman kaybetmek istemeyenler için ise eskiden beri kullanılagelen motosiklet taksiler mevcuttur. Bunlara “Ojek” denir. Yol kenarlarında tüm gün müşteri bekler, 34 müşteri çıkmışsa o gün kendini şanslı sayar Ojek. Ücreti pazarlığa tabidir. Kask giymek zorunlu değil güvenlik için gerekli olsa da hepsinde bulunmaz. Ojek müdaviminin kendi kaskını yanında taşıması normaldir. Hollandalı kadın arkadaşım gibi. Kaldı ki Ojek’in size verecek kaskı olsa bile temizliği şaibelidir. Önceki kişide bit, pire vs. var mı bilinemediği için bu şüphe ve korku yerine “bir şey olmaz” deyip kasksız binmek bir tercihtir. Bir kez dar bir zamanda işe ojekle giden eşim bir daha hiç teşebbüs etmedi! Bu da bisiklete bile binemeyen bendenizin cesaretini ve ojek hayalini kırdı. Geç olsun da güç olmasın diyerek, trafikte sefil olmayı, tanımadığım birine arkadan tutunup uçarak gitmeye tercih ettim. Ancak bugünlerde öyle bir yenilik var ki benim bile fikrimi değiştirdi! tını yazan David Lagercrantz, biçilmiş kaftandı. Proje planlandığı gibi yürüdü. Kitabın hazırlandığı açıklandı ama konu hakkında tek bir kelime edilmedi. Yayınevi diğer ülkelerdeki yayıncılarla da anlaşmaları tamamladı, kitap gizemli taktiklerle ustaca yürütülen bir kampanyayla 26’sını 27 Ağustos’a bağlayan gece saat tam 24.00’te satışa çıktı. Yazarın imzasını da almak isteyen meraklı okurlar saatlerce kitapçı önünde kuyruk oluşturdu. “Örümceğin Ağzındaki Kız” 30 ülkede raflarda yerini aldı. Yayınevi, yazarla söyleşi için başvuran gazeteciler için her şeyi soramayacakları şeklinde katı şartlar ileri sürdü. Gazeteciler isyan etti ama bu da kitap için reklam oldu. Danimarka gazetesi Politiken, yayınevini protesto ederek, kitap hakkında tek satır yazılmayacağını, yazarla da konuşulmayacağını duyurdu. Ama, ABD’de, İngiltere’de, Fransa’da çıkan övücü yazılardan sonra süngüler düştü. Guardian, Le Monde, NY Times, Lagercrantz’ın başarılı olduğunu yazdı. Guardian’ın yazdığı gibi, bir yazarın yarattığı roman kahramanlarını başka bir yazarın yeni kitaplarda kullanması belki hep tartışılacak, ama Ian Flemming’in yarattığı James Bond ve Agatha Christie’nin Hercul Poirot serisini başka yazarların devam ettirdiğini, daha birçok polisiyenin aynı şekilde yazarları öldükten sonra sürdürüldüğünü unutmamak gerek. Lagercrantz’ın tepkisi de dikkat çekti: “Romanlarım hakkında gazetelerde iki satır çıkacak diye meraktan çatlayarak beklerdim, şimdi dışarda çıkmış olan yazılardan sonra buradakiler umurumda değil.” ([email protected]) Sığınmacı yurtları yanarken stuttgart AHMET ARPAD N CAKARTA GÜLSEREN TOZKOPARAN JORDAN G eçenlerde Amerikan televizyonlarında ilginç bir haber vardı. İstanbul sokaklarından kurtarılan 6 adet Golden Retriever cinsi köpeğin, ABD’nin Alabama eyaletinin Birmingham kentine getirildiği duyuruluyor, bu organizasyonun düzenleyicilerinden Lorrain Donald ile yapılmış söyleşi yayımlanıyordu. ABD’lilerin, genel olarak cana yakın, sakin, uysal, oyuncu olarak bilinen Golden Retriever’ı bir Boeing 747 ye bindirip Birmingham’a getirdiğine dikkat çekilen haberde, İstanbul sokaklarında sahipleri tarafından sokağa atılmış bu türden çok sayıda başıboş köpek olduğuna işaret ediliyordu. diren olduğunu, rakamın bu tür uygulamalarda Endonezya’da ilk olduğunu söylüyor. Hiçbir reklam yapmadan, iyi hizmet sonucu adlarının kulaktan kulağa yayıldığını ve kısa zamanda büyük başarı elde ettiklerini ifade ediyor. Gojek’in geleneksel Ojek’ten farkı; sürücülerini eğitime alarak kask ve akıllı telefonlar vermesi, sigortalı çalıştırması. Şu anda Bandung, Surabaya ve Bali dahil 10 binden fazla sürücüsü var. Firma kazancını sürücülerden aldığı yüzde 20 komisyondan sağlamakta. Gojek, ayrıca kuryelik, müşteri için alışveriş de yapıyor. Müşteri için mutlaka kask ve maske bulunduruyor ve tek kullanmlık baş bonesi ile de hijyen sorunlarını önlüyor. Üniversiteyi yurtdışında okuyan 30 yaşındaki Nadiem Makarim şoförlü arabalarda büyümüş. Zamanı çok önemsediğinden 20 yaşından beri Ojek müdavimi olduğunu söylüyor. Harward Üniversitesi’nde İş Yönetimi okuduktan sonra yurda dönüp danışman olarak çalışmaya başladığı sırada bir Ojek sürücüsüyle sohbeti esnasında gelmiş bu fikir aklına. Günde kaç saat çalıştığını ve kaç Ojek müdavimi girişimci ABD’ye ulaşan köpeklerin gerekli aşı, bakımlarının yapılmasının ardından yeni evlerine kavuşacağı da belirtiliyordu. Onlara evlerini açmak isteyen köpekseverlerin 800 dolar karşılığında köpeklerden birine sahip olacağı duyuruluyordu. Alabama’da kurulu “Golden evlat edinin” isimli derneğin başkanı olan Lorrain Donald’a göre halen İstanbul’da bu tür köpeklerden yaklaşık 700 adet bulunuyor. Kendileri de 3 tanesini evlerine almışlar. Derneğin amacının Türkiye’deki Golden Retrieverları ABD’ye getirip, onları daha iyi bir yaşam koşuluna kavuşturmak olduğunu söyleyen Donald, aynı zamanda Türkiye’de bu köpekleri koruyan birçok gönüllü insanın olduğunu da vurgulamadan geçmiyor. ([email protected]) Yüzlercesi sokakta Geleneksel Ojek’e alternatif olarak ortaya çıkan firma Gojek kısa zamanda yeşil üniforma ve kaskları ile Cakarta sokaklarını renklendirdi. Bununla kalmayıp Ojeke taze bir kan vererek dünyada yeni bir uygulamaya ilk imzayı attı. Akıllı telefonlara indirilen bir uygulama ile çağrılıyor olması en büyük özelliği. Endonezya akıllı telefon ve 3G kullanımında hayli ilerde. Gojek’in fikir babası Nadiem Makarim yıl başında hizmete soktukları uygulamayı, son altı ayda 500 binden fazla in 10 binden fazla sürücü GoJek’in hizmetleri arasında kuryelik, müşteri için alışveriş de var. kişi taşıdığını sorduğu sürücü 14 saat ve ancak 45 müşteri demiş. Bunun üzerine Ojek’lerin zamanın çoğunu bekleyerek geçirdiğini anlamış. Arz ve talep arasında dengesizlik olduğunu fark etmesiyle bu uygulamayı geliştirmeye karar vermiş. “Böylece yolcu ve sürücüler birbirine daha kolay ulaşabilecekti” diyor. Telefon uygulaması Gojek çağırırken gidilecek adresi verip ne kadar tutacağını hesaplamak mümkün, pazarlığa hacet yok. Bugünlerde yapılan promosyon ile yakın mesafeler tek fiyat 15 bin rupiah, 3 lira civarında. Her 1 km. için ise 4 bin rp üstüne koyuyor. Projesi için güvenli işinden ayrılan hatta evliliği de o günlere denk gelen Nadiem, “Risk almadan bir şey yapamazsınız. Ben bunu yalnızca para için yapmadım, arkamda torunlarıma bırakacağım bir miras, anlatacak hikâyem var şimdi” diyor. Gojek çıktığından beri hizmete güveni artan eşimi geçenlerde eve getiren kadın şoför Lili ile kısa sohbetimde 4 çocuğu olduğunu ve taksi şoförlüğünü bırakıp Gojek’e geçtiğini öğreniyorum. “Böylece çalışma saatlerini kendim seçip, çocuklarıma daha fazla vakit ayırabiliyorum” diyor. Hemcinsim olması nedeniyle güven veren Lili’den telefon numarasını alıyorum, ilerde çağırırım düşüncesiyle, tanımadığım bir kadına sarılmak o kadar da kötü görünmüyor gözümde birden! Numarayı veriyor “Gelebilmem garanti değil siz en iyisi yine de uygulamayı kullanın” diyor, hevesim kırılıyor yine! Başka bir müdavim Hollandalı arkadaşım Saşa, beni cesaretlendiriyor şoförü olmasına rağmen, “Zamanla yarıştığımda hiç tereddüt etmem atlarım bir ojek veya Gojek’e” diyor. Herşeye rağmen Gojek’in popülerliğinden memnun olmayan bir kitle var ki; geleneksel Ojek’ler. Onlar bana Ferhan Şensoy’un “Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı” oyununu hatırlatmakta. Zira bir avuç Ojek sürücüsü geçen hafta Vali Konağı önünde Gojek’in kendi işlerini tamamen bitirdiği iddiasıyla bir protesto gösterisi yaptı. Kahraman Ojeklerin işi zor görünüyor zira Süper Gojek’ten alan memnun satan memnun! Atı alan Üsküdar’ı geçti bile. ([email protected]) obel Barış Ödülü’nü 2012 yılında Avrupa Birliği hak etmişti. O günlerde açıklandığına göre “AB’nin insan haklarına ve demokrasiye olan katkıları” ödül verilmesinin gerekçesiydi. Günümüzde ülkelerindeki savaştan kaçan, ölmemek ve insanca yaşamak isteyen bir milyona yakın sığınmacı Avrupa’ya akın ediyor. Yirmi sekiz AB ülkesinden sadece birkaçı onları kabul ediyor! Bunlardan biri de yabancı düşmanlığının son 15 yılda hızla arttığı Almanya. NPD, NSU, HoGeSa, Pegida... Aşırı sağcılar Almanya’da gittikçe daha çok saldırgan olurken politikacılar karşılarında yetersiz kaldı. Bugün bir çok bölgede politikacıların değil onların sözü geçiyor, yalnız bırakıldığına inanan küçük insanlar onlara daha çok güveniyor. Bielefeld Üniversitesi’nden Prof. Andreas Zick’in açıklamasına göre özellikle doğunun “insansız yörelerinde” son yıllarda gittikçe iyi organize olan radikal grupların “hukuk sistemi” geçerli. Prof. Zick: “Toplum içindeki çatlağın büyüme tehlikesine 2014 sonunda dikkatleri çekmiştik” diyor. 2012’de Almanya’da 24 sığınmacı yurdu saldırıya uğramış, 2015 yılının ilk sekiz ayında bu sayı ona katlamış! Çoğu yakılmış. Yabancı düşmanlığı, ırkçılık nedense, daha çok köylerle kasabaların hızla insan yitirdiği, yabancıların pek ayak basmadığı Almanya’nın doğu eyaletlerinde kendini gösteriyor. Berlin hükümeti 1991’den bu yana özel bir yasa ile “doğunun yeniden inşaatı” adı altında vatandaşlarından 250 milyar Avro’yu toplamasına karşın nüfus azalıyor. 1991 yılında Stuttgart’tan doğu Almanya’ya tayinini isteyen bir tanışım uzun yıllardır orada bir bakanlıkta görevli. “Özellikle Mecklenburg ve Uckermark’dan her yıl ortalama 25 bin Alman batıya kaçıyor!” dedi geçenlerde. “Sokaklarda insan görmezsin!” Özel yatırıcımlar doğuya gitmiyor, yeni iş yerleri açılmıyor, işsizlik batıdakinin iki katı. Geleceğini garanti altına alamamış insanların yaşadığı bu bölgelerde ırkçılar, yabancı düşmanları, aşırı sağcılar, neonaziler tabii cirit atıyor. Almanya İçişleri Bakanlığı’nın açıklamalarına göre ülkede 2014 yılında 130 ırkçı saldırı olmuş. Bunlardan 61’i toplam nüfusun sadece yüzde 17’sinin yaşadığı eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti topraklarında gerçekleşmiş... Bir yıl içinde yüzde 40’lık bir artış! Sığınmacı yurtlarını yakanlar, onları sokakta çevirip dövenlere geçenlerde “hayvan sürüsünden farkları yok” diyen başbakan yardımcısı, sosyal demokrat Sigmar Gabriel’e hakaret ve küfür dolu mektuplar yağdı, ölüm tehditleri aldı. Bunun üzerine parti genel sekreteri Yasmin Fahimi: “SPD bu ayak takımına göz yummayacaktır!” diye tepki gösterdi. Sadece Almanya sınırlarından bu yıl ülkeye 800 bin sığınmacının girmesi bekleniyor. Almanya hazırlıksız, AB’nin 28 üyesinden 24’ü topraklarında sığınmacı istemiyor. Nobel Barış Ödüllü Avrupa’da nasyonal egoizm güncel sığınmacı akınlarıyla ön plana çıkmaya başladı. AB içindeki ayrımcılığın “ceremesi”ni Almanya çekecek gibi. Sağcı popülizm ve sağcı radikalizmin toplumu bölme tehlikesi var. “Politika iflas ettiği anda bazı bölgelerde sağcı gruplar ve onların peşinden gidenler demokrasiyi ele alabilir” diyor Prof. Zick. “Kaba kuvvetin meşrulaştığı toplum gruplarında radikal sağla mücadele edilemez.” İki Almanya’nın birleşmesinin ardından çeyrek yüzyıl geçmesine karşın doğunun bazı yörelerinde “demokrasi açığı” olduğu son olaylarla kanıtlanıyor. Oralarda güçlü bir “demokrasi kültürü ve sivil toplum” oluşturmak için acaba geç mi kalındı? Düzen yıpranıp zorlanıyor mu? (www.ahmetarpad.de) ‘Göz yummayacağız!’ C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle