13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 Y ASAM Çevreye 15 milyon dolar 1998 yılında kurulmuş olan Leonardo DiCaprio Vakfı salı günü küresel ısınmaya karşı çalışmalar için çeşitli çevre örgütlerine 15 milyon dolar bağışlayacağını açıkladı. TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Makyajsız da büyüledi Ünlü Alman top model Heid Klum bu hafta içerisinde üç kez makyajsız fotoğraflarını Instagram takipçileriyle paylaşarak hayranlarının takdirini topladı. Perşembe 16 Temmuz 2015 EDİTÖR: HAKAN AKARSU Bir kırk yılımız daha yok zun bir yolculuktu. Yan koltuktaki yolcu, tozlu bir aile albümünü karıştırarak sanki, kulağımıza tanıdık şarkılar söyledi. Albümde, acılarımız, kahırlarımız, sevdalarımız, coşkularımız vardı. Yan koltuktaki ablamızdı, annemiz, hasmımız, hısmımız, sevdalımız, yârimiz… Anlattıkça anlattı; bizi… bize… Yıldızlardan baktık, dünyadaki resmimize… Sanki şehre bir film gelmişti; yazılarda bir güzel orman olmuştu, iklim Akdeniz’e dönmüştü. Ufalana ufalana kaç kuşak, erimiştik bu yollarda; kimimiz yerle yeksan, kimimiz zor ayakta… Çıktı sahneye dedi ki: “Beraber, ülkenin bir sürü haline tanıklık ettik. İyi günde kötü günde… Dostluk böyle bir şeydir işte: Mükemmel olmayı beklemeden, kredi vererek, yol arkadaşlığı yapmaktır.” U Pespayeleşme! KP iktidarının, kültürümüze, medyamıza ve siyasetimize yaptığı büyük katkıyı (!) tanımlamak için bir terim arıyordum... Öneri kendilerinden geldi: PESPAYELEŞME! HHH Terimi kullanan, “Kabataş yalanı” denilen öyküyü kamuoyuna aktaran gazeteci. Haberi Gerçek Gündem internet sitesinden alıntılayalım: “Star gazetesi yazarı Cem Küçük’ün, bugünkü yazısında, Kabataş’la ilgili haberlerin ‘kurgu’ olduğunu belirtmesi ve gazetenin eski yönetimini kast ederek, ‘[bunların] saçmasapan kurgular üreterek bizleri haklı iken haksız duruma düşürdüğünü de herkes hatırlıyor’ demesine, gazetenin eski yazarı Elif Çakır’dan sert tepki geldi. Kabataş’la ilgili iddiaları gündeme getiren ilk kişi olarak bilinen ve saldırıya uğradığını iddia eden kadınla yaptığı röportaj o dönem Star gazetesinde manşet olarak verilen Elif Çakır, Twitter hesabından paylaştığı mesajda, Cem Küçük’ü kast ederek, ‘Allah tetikçinin de akıllısını versin! Tetikçi şuursuz talimatçı, medya patronu şuursuz olursa. Seveyim savunayım derken ayağa sıkarsın’ diye yazdı. Çakır’ın bu mesajında, ‘medya patronu şuursuz olursa’ sözleriyle de Star ve Akşam gazetesinin sahibi Ethem Sancak’ı kast ettiği yorumları yapıldı. Elif Çakır, bu mesajından hemen sonra ise ‘Kendisine saldırıları karşılığında vaat edilen GYY olmadığında ne olacak? 1 dönem gururla yazdığım kurumun düştüğü pespaye duruma üzülüyorum’ mesajını yazdı. Eski gazetesi için ‘pespaye’ demesi dikkat çeken Elif Çakır, kısa A Erdal Eren’e şarkı yazmış, Sivas’a ağıt yakmış, Hrant için “Gitti cancağızım” diye yanmıştı. Onno’ya, Aysel’e, Meral’e, Uzay’a… Sonra bir an durdu; “Yeter kavrulduk” dedi… Attı gözyaşlarını sildiği mendili, üstündeki siyah beyaz elbiseyi; cümbüşlerini giyindi. Cenaze bitti. Düğünün fitili ateşlendi. Mahzun Sezen, o malum işveli kadın oldu aniden… 40. yılının kına gecesini yaptı sahnede; göbek attı, oğlan oynattı. Ada Vapuru’nda, “Oh oh suyundan da koy” diye kalçasını çalkalayan çapkın, muzır, hayta bir kadına dönüştü. Bizi hüzünlerden alıp kahkahalara saldı. “Son tufan”, hepimizi öyle vurdu, öyle savurdu ki, kolay harcadık birbirimizi, kıydık birbirimize… Bir referandum oyundan, bir demeçten, bir fotoğraftan, müebbet verdik sevdiklerimize… Dar günümüzde elimizden tutmalarını, her çıplağa battaniye kapıp koşmalarını unuttuk. Sezen de aldı nasibini tufandan… Bir çağ yangınında, onu da hoyrat bir makasla, eski bir fotoğraftan oydular. Bizde kaldı yanağının yarısı… Ne kavgası bitti; ne sevdası… Oysa, 40. yıl konserinin mükemmelen hatırlattığı gibi, her yangında su taşıyanımız oydu. Çocuk gelinler mi? “Ünzile”yi daha 1986’da söylemişti. Cumartesi Anneleri mi? 1996’da bestelemişti. Kürt meselesi mi? Kemal Burkay’dan önce “Gülümse”mesini getirmişti. Erdal Eren’e şarkı yazmış, Sivas’a ağıt yakmış, Hrant için “Gitti cancağızım” diye yanmıştı. Kredisi çoktu yani bizde… Bir oyla ismini sildiler sokak tabelalarından… Değer miydi hiç? Bize insanı anlatacak kimsemiz kalmadı. Sezen Aksu, o anlatıcıların en hası… Keyfimizin, hüznümüzün kâhyası… Gözyaşlarımızın, kahkahalarımızın mahyası… Anlata anlata, kendisiyle birlikte bizi de büyüttü: Elinden tuttuklarını, taklitlerini, orkestrasını, korosunu, âşıklarını, kocalarını, sevenlerini… Onlar yaşlandı; ama onlara yazılan şarkılar genç kaldı. Biz giderken, geride sadece, “İyi bilirdik” diyen bir cemaatin sesi kalacak; yol boyu kulağımıza fısıldanan şarkılarsa yıllar yılı kulaklarda çınlayacak. Kırık ayağı üstünde dans ederek tamamladığı konseri, “Bir 40 yılımız daha yok” diyerek noktaladı Sezen... “Mükemmel olmayı beklemeden, kredi vererek, yol arkadaşlığı yapmak”sa dostluk… Biz dün gece onunla en iyisini yaptık. 40 yıllık hatrı var bizde… Sağ olsun! Düğüne döndü Değer mi hiç? Ülkenin bir sürü halinde yanı başımızdaydı Sezen Aksu… Her halini hatırlattı Açıkhava’daki “40. Yıl Gecesi”nde: Hem kendinin, hem memleketin… İlkin, ağırbaşlı, siyahbeyaz bir elbiseyle geldi sahneye; Siyahbeyaz ekranda, “ş”leri ıslayarak konuşan, kocaman dudaklı, kocaman yürekli, dilbaz kız oluverdi. Ömrümüzün renksiz devrinden hüzün şarkıları söyledi. Kaybolan yıllarımızda, bir küçük iz bırakmak için didinmesini, oyuncak, küçük zaferlerini anlattı. “Sen ağlama” dedi, “Geri dön” dedi. “Firuze” diye inledi. İçini çeke çeke, burnunu sile sile kayıplarına ağıt yaktı, selam çaktı; ‘Damar’larla başladı Hoyrat bir makasla 40 yılımız Masum değiliz “Kendini kimsesiz hissettiğinde/ içindeki çocuğa sarıl/sana insanı anlatır” diyordu ya bir şarkısında… Biz, içimizdeki o çocuğu aldırdık, seneler önce… bir süre sonra bu iki mesajı da sildi.” HHH Kabataş yalanı neydi? Gezi olayları sırasında Gezi’deki protestocuları küçük düşürmek ve dindarları tahrik etmek için uydurulan “Camide içki içtiler” yalanı gibi bir iddiaydı: Güya Kabataş’ta, 70100 kişilik, üstleri çıplak, elleri deri eldivenli, başları siyah bandanalı bir grup, bebek arabalı, türbanlı bir kadına küfür ederek saldırmış, tekmelemiş, üzerine idrarlarını yapmış, müdahale etmek isteyen yaşlı bir adamı da dövmüşlerdi. Olayı, buna maruz kaldığını iddia eden kadının ağzından Elif Çakır, Star gazetesinde açıklamış, sonradan özür dileyen, birtakım yazar ve televizyoncular da o sırada bunun gerçek olduğunu söylemişlerdi. İşin daha da vahimi, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bu iddiaları birkaç kez kamuoyuna taşımış ve ellerinde görüntülü kayıtlar olduğunu, bunları açıklayacaklarını belirtmişti. Binlerce saatlik kamera kayıtlarının ve o sırada orada bulunanların cep telefonlarının araştırılması sonucunda böyle bir olayın olmadığı ve görüntü filan da bulunmadığı saptanmıştı. Daha sonra Elif Çakır’ın avukatı Fidel Okan bu iddianın “kurgu ve düzmece” olduğunu söyleyince olay yeniden alevlenmişti: Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da bu iddiayı sürdürmüş, medyada 15 köşe yazarı “Diliniz Kaba Vicdanınız Taş” ortak başlığıyla makaleler yazmış ve Sabah gazetesi de olaya ilişkin kurgulanmış bir fotoğraf yayımlayarak gerçek olduğu iddiasında direnmişti. HHH Şimdi, AKP ile Cemaat kavga edince, üstelik AKP de son seçimde Meclis’te çoğunluğu kaybedince, eleştiriler yeniden iyice ortaya çıkmış ve bu olay hakkındaki suçlamalar da kamuoyuna bir kez daha yansımıştı. PESPAYELEŞME, bu dönemde, medya ve siyaset için bizzat kendileri tarafından kullanılan bir terim olarak tarihe geçti. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle