16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 28 Haziran 2015 haber EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK 4 si her an insanı atlatabilirlerdi. Zaten yolculuk başlayınca görmüştüm ki, yılların meslektaşı bu iki dost da birbirlerini bir an için, tuvalette bile olsa, gözden kaçırmamaya büyük özen gösteriyorlardı. Aslında Sovyetler’de, ana muhalefet diye bir kurum olmadığından, gezide fazla önemli bir şey de olmuyordu. Yine de ufak tefek bir iki gelişmenin en önemlisini de Arcayürek ya da Öymen değil de, Sovyetler’de yediden yetmişe herkesin bildiği bir kurum olan Aziz Bey, onun da kulağıma fısıldamasıyla ben öğrenmiştim. Öğrenmiştim de, Sovyetler Birliği’nden telefonla, teleksle bağlantı kurmak, (o zamanlar cep telefonu ve internet yok) başlı başına bir olaydı. Haberi Aziz Bey’den alıp iki ustayı da atlatmıştım. Ama bunun bir anlam ifade edebilmesi için haberin geçilmesi gerekiyordu. Yoksa geçilmeyen haber, haber değildi. Neyse bir şekilde geçtim haberi. HHH Sonradan öğrendim ki, Alman DPA Ajansı’nın muhabri olan Altan Öymen, aldığı haberle ri Moskova’dan daha kolay olan Almanya’yı bağlatarak geçmişti. Uyanık Ertuğrul Akbay, Intourist’in başımıza koyduğu güzel mihmandarın aklını çelip kendi pasaportunu alarak, haberleriyle birlikte (aslında elinde dişe dokunur bir haber de yoktu) bizden önce Türkiye’ye uçmuştu. Dönüş yolu boyunca Cüneyt Arcayürek’in içi içini yedi. Nasıl olmuşsa, olmuş haberciliğin üstadı, haberlerinin hepsini geçememişti? HHH Cüneyt Arcayürek’in son anına kadar bilincinin açık olduğu söylendi. O son anı, son haber olarak, yine de geçemedi, geçebilemezdi. Şimdiye kadar hiç kimse, o anı bildiremedi. Bütün yaşamı boyunca büyük olaylar haberleştirmiş olan haberciliğin üstatları bile... Ölüm anını bildirmek imkânsız. Evet herkesin ölümü kendine. Doğrusu, o anın nasıl olacağını ben de çok merak ediyorum ama içimden bir ses şunları fısıldıyor: Acele etme şapsal, nasıl olsa yakında öğreneceksin! Evet öğreneceğim de ne olup bittiğini kavrama fırsatım da olacak mı? ir zamanlar bu ülkede “tak şak Paşa’lar” vardı. Şimdi “tak şak yazarlar” var. Tak diye emrirüzgârı alıp şak diye yazıyorlar. Bu yazıda “Paşa’lar” ve “paşa paşa yazanlar” bir arada ey okur. Önce Paşa’lar. Onlar bile Erdoğan iktidarının (tabii Davutoğlu’nun) Suriye politikasının iflasını görüp, CerablusMare arasındaki bölgede sınır ötesi müdahale isteğine “itirazlarını” net şekilde ortaya koydular. Onlar bile diyorum, çünkü Genelkurmay Başkanı Necdet Özel komuta kademesinin toplu istifasından geriye kalan tek Paşa olarak Erdoğan tarafından günübirlik Kara Kuvvetleri Komutanı yapılıp ertesi gün Genelkurmay Başkanı atanmıştı. Ve iktidarla ilişkileri hep iyi olmuştu. Aslında demokrasilerde olması gereken buydu, yani “askerin sivillerin emrinde” oluşu. Ve ne zamandır “ordu iktidarın olası riskleri üstlenmesini istedi, itiraz etti” tarzı haberler sızmamıştı Karargâh’tan. Dün başta Cumhuriyet “askerin itirazları” gazetelere hemen hemen aynı cümlelerle yansımıştı. Üstelik asker dolaylı da olsa (Rusyaİran üzerinden) Şam yö B O anı kimse bildiremedi Sevgili, Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cüneyt Arcayürek’in ölümünden sonra verilmek kaydıyla bıraktığı mektubunun bir bölümünü paylaştı. Ben de seninle paylaşıyorum: “Uzun yolculuğa hazırlandığım sırada bu mektubu yazıyorum. (...) Tanıyana, tanımayana, dosta düşmana selamlar. Eyvallah Son yazı başlığım: Yaş 87 yolun sonu eder!” Anlaşılıyor ki, Cüneyt Arcayürek, son yolculuğuna, ne olacağını bilerek hazırlıklı çıkmış. Bunu belli eden son mektubu tüyler ürpertiyor. François de Chateaubriand’ın anıları “Mezar Ötesi Anılar” başlığını taşır. Öldükten sonra yayımlandığı için verilmiştir bu başlık, tıpkı Arcayürek’in son mektubu gibi. Mektubu okuyunca, onun son anlarında neler hissettiğini merak ettim, içim burkuldu. Her öğrendiğini haberleştirmek tutkusu içinde yaşayan Cüneyt Arcayürek bilmem o kaçınılmaz son anı da haberleştirmek istemiş midir? Onunla birlikte, katıldığım bir gezide bir kez daha gördüğüm bir gerçek var ki, o da habercilikte, haberi öğrenmek kadar, ulaştırabilmenin de yaşamsal olduğudur. HHH 1976 yılında, Türkiye’de Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin işbaşında olduğu, CHP’nin ana muhalefet görevini yüklendiği bir sırada, Bülent Ecevit bu sıfatla bir Sovyetler Birliği gezisi yapıyordu. Hatırladığım kadarıyla geziye, Vatan gazetesi adına Aziz Nesin, Anka Ajansı adına Altan Öymen, Hürriyet gazetesi namına Cüneyt Arcayürek, Sabah gazetesini temsilen Ertuğrul Akbay, Cumhuriyet adına da ben katılıyordum. İstanbul’da Arcayürek ve Altan Öymen’i gözden kaçırmamam konusunda beni uyarmışlardı. Bu iki İktidar basını postal giydi netimiyle bir haberleşme yapılması gerektiğini söylüyordu. Turgut Özal dönemindeki istifa ile sonuçlanan “Torumtay krizi”nden beri en ciddi krizlerden biriydi karşı karşıya olunan. 30 Ağustos’ta Genelkurmay Başkanı olacak Hulusi Akar’a (ki Erdoğan’ın arası Özel ilk göreve geldiği günlerde olduğu gibi Akar’la da sıcak) kadar bu “isteksiz tavrın” süreceği de belirtiliyor. Asker yani elinde silahı olan, bölgeyi ve riskleri bilen, “risk büyük dikkatli olalım” derken iktidarın medya kuvvetleri ise postalları çoktan ayağına geçirmiş durumda. Misal Sabah’tan Melih Altınok. Diyor ki: “Şimdi Türkiye’ye düşen, sınırının hemen yanı başındaki bu tehdide karşı daha etkin mücadele etmektir. Türkiye’nin, iç barışını da tehdit eden DAEŞ terör örgütüne askeri müdahaleyi bir an önce gündemine alması gerekiyor. Bu tavır, Türkiye’nin uluslararası camiada haksız ve insafsız şekilde sırtına yüklenen ağırlıktan kurtulmasına da yarayacaktır.” Bu satırların daha birkaç gün önce “PYD, IŞİD’den (DAEŞ) daha tehlikeli” manşetini atan gazetenin yazarından gelmesi ne ilginç. Sabah yazar da Akşam yazmaz mı? İşte Kurtuluş Tayiz: “Türkiye’yi IŞİD ile ilintilendirme çabalarını boşa çıkarmak TSK’nin sınırda daha ak tif olmasından geçiyor. Bunun binlerce açıklamadan daha başarılı olacağını düşünüyorum. Örneğin TSK, sınırımızdaki terörist unsurlara müdahale etse, gerektiğinde top atışına tutsa fena mı olur? Askeri varlığımızı hatırlatarak hem bölgeye, hem dünyaya, hem IŞİD’e, hem de PYD’ye daha etkili mesajlar gönderilemez mi?” Postallı yazarlar dünyaya yollanacak en şeffaf mesajın “savaş”tan geçtiğine inanıyor. Zamanında gazeteci olarak; IŞİD’e silah gittiği iddialarının, Suriye’ye savaşa gidenlerin Türkiye sınırlarını arka bahçeleri gibi kullanmalarının peşine düşselerdi bugün ülkeyi kan gölüne çevirecek bir savaşın kışkırtma işiyle görevlendirilmeyeceklerdi. Bitirirken “küçük” bir not. Star yazarı Cem Küçük “iktidar basını içinde cadı avına” çıkmış dün. “Davaya ihanet eden 7 kişiden” bahsediyor. Listeyi sorduğum aynı mahalledeki bir arkadaşı “boş ver ya onu” dedi. “Beki’den Selvi’ye isimler sayıyor ama artık önemsiz. Ciddiye alınmıyor.” Ne fena. İktidar zayıfladıkça “küçülüyor” kavgalar. Herkes “kendi derdine” düşüyor. AKP, oy alamayınca çakıl taşını geri aldı O rdu’nun Gürgentepe ilçesine bağlı Gülbelen Mahallesi’nde 7 Haziran genel seçimlerinde CHP’ye 136, AKP’ye 7 oy çıktı. Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından seçimden önce ilçedeki mahallelerde yol yapımında kullanılmak üzere bir alana dökülen çakıl kamyonlara doldurularak kaldırıldı. Çakılın seçimden önce mahalleye yol yapımı için getirildiğini, seçimlerde AKP’ye oy çıkmadığı için çakılın kaldırıldığını belirten mahalle Muhtar Ohtamış, çakıl taşlarının götürülmesiyle ilgili video çekip paylaştı. muhtarı Şenel Ohtamış, çalışmalarla ilgili bir de video çekerek sosyal medyada paylaştı. Ohtamış, “Seçim öncesi 2 bin 700 metreküp çakıl geldi. 500 metre küp daha çakıl beklerken seçim sonrası asfaltlanmak için söz verilmiş çakıl geri gitmeye başladı” diye konuştu. Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı AKP’li Enver Yılmaz ise “İlçe belediyesi yapıyor. O köyde çakıl alma yok. Stok yapılan yerden mahallelere dağıtıyorlar” dedi. l DHA Derin AKP kendi vekilini mi dinletti? Böcek bulunan Balbay’ın odasını daha önce AKP’li Hüseyin Çelik’in kullandığını belirten CHP’li Özel kritik bir soruyu gündeme getirdi FIRAT KOZOK HP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın ardından odasında böcek sinyali bulunan CHP’nin yeni Grup Başkanvekili Özgür Özel, faturayı eski Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e kesti. Odanın ilk sakininin kendisi olduğunu ifade eden Özel, “Çiçek, ya bana böcekli oda teslim etti ya da odama böcek konmasına engel olamadı” dedi. Balbay’ın odasının önceki sahibinin AKP’li Hüseyin Çelik olduğunu anımsatan Özel, bazı AKP’lilerin Yüce Divan oylamasındaki “İhanet eden vekilleri biliyoruz, birkaç gün içinde saptayacağız” sözlerine işaret etti ve ekledi: “Eğer böceğin konulma tarihi Çelik’in oturduğu döneme rastlıyorsa, AKP’nin kendi vekillerini dinlemiş olabileceği ihtimali bile gündeme gelir ve çok önemli bir süreç başlayabilir.” TBMM’deki “böcek” skandalı Balbay’ın odasında bulunan sinyalle patlak vermişti. Skandalda ikinci perde CHP’nin yeni grup başkanvekili Özgür Özel’in eski odasında ortaya çıktı. Özel’in verdiği bilgiye göre, odadaki güçlü C AKP’li Hüseyin Çelik sinyalin şu anda inaktif (aktif olmayan) olan, ancak geçmişte veri aktaran bir böcek olabileceği güçlü olasılık. Özel, Deniz Baykal’ın eğer başkan seçilirse bütün vekillerin odalarını detaylı temizleme yaptıracağını söylediğini belirterek CHP’ye tahsis edilmiş tüm odaların bugün aranacağını kaydetti. Özel’in gündeme getirdiği yanıt bekleyen sorular şöyle: Kırmızı alarm kesin şüphe: Yeni taşınacak kişiye temiz oda bırakmak için arama yaptırdım. Balbay’ın odasında böcek bulunan yerde, Atatürk fotoğrafının olduğu yerin hemen köşesinden sinyal geldi. Alet yeşil uyarı verirse sorun olmadığı, sarı uyarının oksitlenme ya da böceğe işaret ettiği, kırmızı uyarının ya böcek, ya da geçmişte çalışmış, şu an inaktif böcek olduğu söylendi. Çerçevede yapılan incelemede tamamen kırmızı uyarı çıktı. Anahtar teslim böcekli oda mı?: Benim kullandığım oda, bana sıfır halde teslim edildi. Dolayısıyla burada iki olasılık var; birincisi, bana odayı ya anahtar teslim böcekli olarak verdiler. Ya da kullanım sürem sırasında yerleştirdiler. Hüseyin Çelik kullanırken de var mıydı?: Burada üzerinde durulması gereken en önemli noktalardan birisi de şu: Balbay’ın odasının eski sahibi AKP’li Hüseyin Çelik’ti. Balbay’ın odasındaki böcek Balbay için mi takıldı, yoksa derin AKP, Çelik’i dinletmiş olabilir mi? O vekil bunu mu kastetti?: Aklıma hemen bir diyalog geldi; 4 bakanla ilgili Yüce Divan oylamasında AKP’li bir milletvekili (Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar), “İhanet edenleri biliyoruz, birkaç gün içinde tam olarak saptayacağız” gibi bir ifade kullanmıştı. Şimdi derin AKP’nin kendi vekillerini dinlemiş olabileceği kuşkusu da ortaya çıkıyor. lANKARA Balbay: Yeni güç odakları oluşacak albay ise arama yaptırma kararı alırken kendisinin yanı sıra Hüseyin Çelik için de endişelendiğini belirterek, “Sonuçta AKP içerisinde onun yanında olan var, arkasında olan var, bugüne kadar önemli işlevler üstlenmiş bir insan. B Dolayısıyla onu da dinlemiş olabilirler dedi. Meclis içerisinde bir dinlemenin iktidar ve devlet gücü olmadan yapılamayacağının altını çizen Balbay, şunları kaydetti: “Ayrıca Türkiye’de şu anda 4 tane dinleme aracının kayıp ol duğunu da biliyoruz. Bu konunun acilen aydınlatılması lazım. Madem ki yeni bir döneme başlıyoruz, bu konularda içimizde şüphe olmasın. Meclis’te yeni güç odakları oluşacak. Bu odaklar, eğer varsa bu dinlemeleri kullanabilir.” C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle