17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 28 Haziran 2015 İlk Türkçe Ezan ve Taşplakları umhuriyet tarihinin en tartışmalı konularından biri Türkçe ezan meselesidir. Tartışma günümüzde de siyasi taraflarıyla devam etmekte, bu konuda makale ve kitaplar yayınlanmaktır. 1930’lardaİslamiyetin adeta “millî bir din”e dönüştürülmesi süresince kimi zaman “dinde reform” olarak adlandırılan “din inkılâbı” çalışmalardan biri de ezanın Türkçeleştirilmesidir. Mehmet Kur’anı Kerim, ezan, Öznur salâ gibi dinî içerikli meAlkan tinlerin Türkçe okunması için 1931 yılının son aylarında “Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa”nın emriyle dokuz kişilik bir hafız kurulu görevlendirilmiş ve Dolmabahçe Sarayı’nda ezan ve hutbelerin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başlanmıştır. Kurul çalışmalarının ardından, 22 Ocak 1932’de Yerebatan Camii’nde, Hafız Yaşar [Okur]tarafından ilk kez Kur’anı Kerim makamla Türkçe okunur. Cumhuriyet gazetesinde 30 Ocak1932’de manşetten verilen habere göre ”Bugün Fatih Camiinde İkindi Ezanı Türkçe Okunacak” şeklinde ilk Türkçe ezanın okunacağı haberi verilmiştir. Ezan Hafız Rifat Bey tarafından şerefeden okunan ezanın ilk Türkçe çevirisi 31 Kânunusani (Ocak) 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesine göre (s.1 ve 2) şöyledir: Allah büyüktür Tanrıdan başka tapacak yoktur Ben şahidim ki Tanrım büyüktür Nebi Muhammet, Allah Rasulü Ben şahidim ki o haktan geldi Ey dinliyenler, geliniz namaza! Ey işitenler koşunuz felâha Allah büyüktür Tanrıdan başka tapacak yoktur Aynı gazetenin ön sayfasında bir gün yeryUzU sofraları TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Ramazan Derleyen tayfun atay 11 1932 yılında Türkçe ezan uygulaması başladıktan sonra Columbia plak firması Sadettin Kaynak’ın okuduğu Türkçe ezanı taşplağa kaydettirip piyasaya sürer C BAZI 45’lik EZAN PLAKLARI Abdülaziz Buhari (Müezzin); “Ezan” [Lübnan Baskısı] Ali Karabıyık; A) Her Sabah Her Seher Ezan Okunur B) Biz Tüccar Değiliz [Ulusoy:1001] Kore İmamı Zübeyir Koç (Sala: İsmail Bülbül) A) Takdim Konuşması ve Sala (İzah Eden:Kore İmamı Zübeyir Koç, Sala: İsmail Bülbül) B) Ezanı Muhammedi (Okuyan: İsmail Bülbül) [İslam Plak:İP1] Hafız Kani Karaca; A) Ezan B) Bizim Allahımız Vardır (AP149, TM.910) si genellikle “namaz uykudan hayırlıdır” şeklinde çevrilmiştir. Ayrıca ezanın Türkçe çevirilerinde bir sözcüğün, “felâh” sözcüğünün aynen bırakılması dikkat çeker. Türkçede kullanılan namaz Farsça bir sözcüktür, Arapçası salât olarak geçer. Türkçe Kur’anı Kerim, tekbir ve kamet 3 Şubat Kadir gecesi ise Ayasofya’dao sırada camii olduğundanokunmuştur. 5 Şubat 1932’de de Hafız Sadettin Kaynak, Cuma hutbesini Süleymaniye Camii’nde başı açık ve frak la Türkçe okumuştur. Bu sırada basılan fotoğraflardan yine cami cemaatinin çoğunluğunun fötr şapkalı olduğu görülür! Bu faaliyetler çeşitli camilerde artarak devam ederken Diyanet İşleri Riyaseti 18 Temmuz 1932 tarihli ve 636 sayılı kararıyla ezan ve kametin Türkçe okunması için bir tamim yayınlar. Tam bu sıralarda Odeon, Columbia ve Parlafon firmaları Kur’an’dan bazı surelerle ezan, salâ, münâcât, na‘t, mersiye, ilâhi, kaside, mevlid gibi dini okumaları taşplağa kaydettirip piyasaya sürer. Bunlardan biri de Türkçe ezandır.Columbia firması Hafız Sadettin’e (Kaynak) Türkçe ezan okutarak bir taşplak doldurtmuştur. Adeta Türkçe ezana örnek olması ve makamıyla ezberlenmesi için hazırlanmıştır. Taşplağın künyesi şöyledir: Bay H.[afız] Sadettin [Kaynak]; Türkçe Ezan (Hicaz Makamında) (Columbia: DT18857, WT 3265) Tanrı uludur, Tanrı uludur. Tanrı uludur, Tanrı uludur. Şüphesiz bilirim, bildiririm Tanrıdan başka yoktur tapacak Şüphesiz bilirim, bildiririm Tanrının elçisidir Muhammed Haydin nemaza, haydin nemaza Haydin felâha, haydin felâha Tanrı uludur, Tanrı uludur Tanrıdan başka yoktur tapacak [Bir Not: Kalan Müzik tarafından çıkarılan bir CD’nin kitapçığında [Kendi Sesinden Hafız Sadettin Kaynak (İstanbul: Kalan Müzik Yapım, 1999) s.27’de] Ezan plağının 1929/30’da doldurulduğu belirtilmekle birlikte, bu bilgide bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum. Meselâ 12 Temmuz 1930’de Cumhuriyet’te (s.6) yayınlanan bir ilanda “Hafız Sadettin Efendinin Columbia plâklarına okuduğu dinî Esselâtplâkı vürut etmiştir” yazmakla birlikte bu Türkçe ezan değildir. Zira Cumhuriyet gazetesindeki 15 Şubat 1933 tarihindeki (s.8) ilana bakarak plağın Şubat 1933’te piyasaya çıktığı anlaşılmaktadır.] E ŞİKEMPERVER’DEN GURMEYE SOFRA SOHBETLERİ skiler güzel yemek tutkunlarına “şikemperver” ya da “şikemperest” derlerdi. “Şikem” yani işkembe, aslında Farsçadan dilimize girmiş bir sözcük. Bu bağlamda; “şikemArtun dar” şişman ya da göbekliyi, ünsal “şikembende” ise midesine esir olan kişileri tanımlardı. Bir de “şikemhar” sözcüğü kullanılırdı, ne bulursa yiyen anlamında. Eskiyi unutmakta üstümüze yoktur. Hele, işin içine bir de “küreselleşme” olayı girince; Fransızca iyi yemesini, içmesini bilen, zevk ehli kişi anlamındaki “gourmet” sözcüğü de günlük dilimize “gurme” olarak geçti. Maruzatım sadece “gurme” üzerine değil. Madem ufkumuzu dışarı çevirdik, Fransızcada insanları yemek alışkanlıkları ve tarzlarına göre ayıran, ancak hepsi de “G” harfi ile başlayan sözcükleri sıralayayım dedim. Tıpkı “şikem”le başlayan tanımlamalarda olduğu gibi. Eh sizler de sofra dostlarınızı Frenkçe bir sınıflamaya tâbi tutarsınız. “5 G” lerin ilk üyesi “goinfre” (guanfr okunur), görgüsüz, kaba, hem miktarca çok hem de pis bir biçimde yiyenler için kullanılır. “Kıtlıktan mı çıktın. Hayvan gibi yemesene!” diyeceğiniz kişilerdir; yol yordam,“adâbı önce Sultanahmet Camii’ndeki Cuma Namazında okunan Türkçe Kur’an haberinin fotoğrafında cemaatin çoğunluğunun fötr şapka ile ibadete katıldığı görülür. Bir tek ‘felah’kaldı Sadece sabah ezanında okunan ve Bilali Habeşi’nin ezana eklediği “essalâtühayrunminnennevm” cümle Diyanet İşleri’nden emir Diyanet İşleri Riyaseti’nden müftülüklere gönderilen 4 Şubat 1933 tarihli b20z.nin irtica hâdisesi hakkında beyanatları” Cumhuriyet (7 Şubat 1933) s.1 ve tutuklamalar için Akşam Gazetesi (7 Şubat 1933)] Krzysztof Lubieniecki’nin Varşova Ulusal Müzesi’nde sergilenen “Gourmand” adlı yağlı boya tablosu. İlk Türkçe ezanın Fatih Camii’nde okunduğuna dair 31 Ocak 1932 tarihli haber Türkçe ezan uygulaması 16 Haziran 1950 tarihine kadar devam ettirilmiştir. 14 Mayıs 1950’de iktidara gelen DP’nin ilk yaptığı mevzuat değişikliklerinden biri ezanın yeniden Arapça okunmasını sağlayacak düzenlemedir. Seçimlerden yaklaşık 1 ay sonra 16 Haziran 1950’de ezan yeniden Arapça okunmaya başlar. Aslında bu karar Türkçe ezan yasağı getirmemiştir, ancak ezanın Arapça da okunabileceğini ifade etmiştir. Böylece 1950’li yıllardan itibaren minarelerden Arapça ezan okunacaktır. Öte yandan yine 1950’li yıllardan itibaren önce taş plak şeklinde, 1960’lı yıllardan itibaren de 45’lik plaklar şeklinde Arapça ezan plakları çıkacaktır. İFTAR SAATLERİ l İstanbul : 20.49 l Ankara : 20.30 l İzmir : 20.48 l Kocaeli: 20.45 l Antalya: 20.29 muaşeret”ten bihaber. Yer, üstüne başına döker, devirir, dilerse geğirir, ona kim karışır? “Glouton” (gluton) ya da “goulu” (gulü) sıfatlı ise bir üst basamaktadır. Hem açgözlü hem de önündekileri silip süpüren, gözü doymayan “emici”lerdir bir bakıma. Boğazlarından “her şey” geçer; kedi gibi, cüsselerinin üstünde yerler. Üçüncüsü “gourmand” (gurman okunur, obur kişileri betimler. Çok yerler ama yemeğin güzelini sever ve seçerler. Eh, yedikleri ağızlarını sararsa, tutmayın onları; affetmezler! “Gourmand”, yerine göre olumlu ya da olumsuz tınılı bir sözcük. Bu yüzden, zevk sahibi oburları ayırmak için, “gourmand raffiné” veya ince dil, ağız, gaga benzetmeleriyle, “fine gueule”, “fine bouche” ya da “bec fin” denir Frenkçede. “Gourmet” saygın bir konumdadır: Ağzının tadını bilen, yemek ve içmekten anlayan kişidir. Damak tadı ince ve bilgilidir. Tattığı, yudumladığı yemek ve içkiler arasında sağlıklı bir “mukayese” yapma yetisi vardır. İyi pişmiş bir ekmek almak için gerekirse beş fırın gezer, iyi bir şarap içmek için gerekirse bütçesini de zorlar. Damak tadından taviz vermez; her şeyin en iyisine düşkündür. Ancak hiç de bencil değildir; paylaşmak ister yiyip içtiklerini. Beşinci “G”miz “gastronome” (gastronom) ise, kültürlü, deneyimli bir lezzet avcısıdır. Yemeiçme sanatından gerçekten anlar. Ayrıca, kendi de iyi yemek yapar. Damak tadı uzmanıdır, sofra adabı ve tanzimi ve yiyecek sunumunu da iyi bilir. İşte size hepsi de “G” harfi ile başlayan yakın ya da uzak akraba sözcükler. Şimdilerde, “en iyi” lokantalar, şaraplar, kebapçı, kokoreççi ya da dondurmacılar hakkında fetva vermek moda ya, işin tehlikesi de var. Kimse alınmasın, gerçek bir gurme ve gastronom olmak o kadar kolay değil; bilgi, eğitim, görgü ve deneyim ister. Bereket, eskilerde Refik Halid, sonraki kuşaklarda merhum Tuğrul Şavkay gibi, ülkemizde bu özelliklere sahip kişilerin sayısı giderek artıyor. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle