16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 21 Haziran 2015 KULTUR n ne5 Nisan’da so ör fesini veren g i me engelli İng y rg liz ressam Sa ta Mann’in 2015 seri e rihli son yedi lem ve farklı döne sere rinden çeşitli ’a z leri 3 Temmu kadar Londan ra’daki Cadog e. y’d Contemporar Sonunda güncel sanat da ‘spam’e düştü! Takma adı ‘Ramses the Pigeon’ olan ve ‘Reddit’ adlı sosyal haber sitesini kullanan bir siber sanatçı, ‘spam’ olarak anılan ve her gün milyarlarca kişiye giden çoğu sahte, inanılmaz ve gülünç epostaların içeriklerini ‘Haftalık Dünya HaberEDİTÖR: MEHMET KESKİN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN leri’ ve ‘Spamolitan’ gibi sözde medya organlarının kapaklarına dönüştürdü. Yayınların kapaklarında, tıpkı ‘spam’ postalardaki gibi zorunlu piyango bildirimleri, inanılmaz diyet programları, çok ucuza yüksek kaliteli ürünler yer alıyor. Sınır tanımaz içgörü argy Mann’le 25 Kasım 2014’de Art Unlimited dergisi için röportaj yapmak üzere evinde tanışmıştım. Cadogan Contemporary’de bu sıradışı sanatçıyı ölümünün ardından anmak ve son eserlerini kamunun ve koleksiyonerlerin dikkatine sunmak için düzenlenen süreli sergiyi geçen hafta ziyaret ettiğimde gözlerimin önünde onun içgörüyle yaptığı olağanüstü eserler hayat buldu; kulaklarımda en son yedi ay evvel duyduğum ve kayda aldığım sesi yankılandı. Hande eagle Galeri alanı Sargy Mann’in hayatını ikiye bölmüş. Old Brompton Sokağı’ndan galeriye adım atar atmaz Mann’in 2015’te yaptığı son yedi eser beliriyor. Alt katta ise Mann’in 1973’ten 2009’a uzanan ve hem görme yetisini kaybetmeden önce yaptığı hem de çeşitli göz ameliyatlarının evvelinde ve ertesinde yarattığı eserlerden davetkâr bir seçki sergileniyor. Mannlerin evini Kasım 2014’te ziyaret ettiğimde galerinin giriş katındaki eserlerin birkaçı henüz yapım aşamasındaydı. 2005’ten bu yana görme yetisini tamamiyle kaybetmiş olan ve karaciğer kanserine yenilen bu değerli ustanın eserleri üzerinde son nefesine dek çalışmaya devam ettiğini fark edince ister istememez içim burkuluyor. Fakat bu nokta 23 [email protected] Ceza “Suspus” (Esen Müzik) S M eziyetinin karşılığını alamadığını düşünen sanatçılar dönem dönem bunalıma düşer, inzivaya çekilir. Sonuç: ya unutulup gider ya da en iyi işle riyle aramıza dönerler. Gözde rap’çimiz Ceza, yaptığı son hamleyle ikinci gruba girenlerden. Beş yıllık sessizliğin ardından çıkan “Suspus” Ceza’nın en iyi albümü. Kes topluluğunun üçte ikisinin (gitarda Emre Kula, basta Cenk Turanlı) desteğini aldığı parçalarda müzikal arka planı oldukça zengin. Parçalarda eskilerine göre daha çok emek ve titizlik var; her hecesi bile uzun uzun düşünülmüş gibi. Teknik açıdan mükemmel nakaratlar, ritimle melodinin sırtını birbirine dayadığı armonik yapılar göze çarpıyor. Özellikle Roka’nın beatleri Ceza’nın rap’ini yer yerşarkıya yaklaştırıyor. Ölçülü politik vurgular arka planda, yabancı sözcükler ise yoğun. Yakın geçmişin muhasebesini yapıyor Ceza; kişisel hesaplaşmaları öne çıkarıyor, kendine has tarzıyla kolpa rap’cileri, fancık’ları hakaret etmeden aşağılıyor. Aşı rı sert kavgalara giriyor, ağız burun. Barış için savaşıyor, belki de bu yüzden Muhammed Ali tişörtü giyiyor, ana caddede bisiklete biniyor. Ceza’nın meclisi halen ala, mazereti ise geçerli: “hızlı söyleyen ben değilim, yavaş dinleyen sizlersiniz.” Bulut Gülen “Su” (A.K. Müzik) Sargy Mann 2010 yılında Cadogan Contemporary’da bir başka sergisinde. da sanırım şunu da belirtmeliyim: Sargy Mann yaşamın ona sunduğu acı ve sıkıntılarla akıl almayacak derecede barışık bir insandı; görememeyi kabullenmişti, kızgın değildi. Hatta gözleri yerine aklıyla görmeyi bir lütuf olarak kabul ediyordu. Onun aklında görebildikleri senin, benim, onun göremedikleriydi. Mann’in kendine özgü bu içgörüsü en renkli rüyalarımızdan, en net gerçekliklerimizden daha detaylı, daha dokulu, daha duyumsal, daha derinlikliydi. Kül grisi duvarlara asılmış ve satışa sunulan eserlerde biçimler ve figürler zıt renklerin paha biçilmez uyumuyla nefes alıp veriyorlar. Henüz resmi açılışı yapılmamış sergiyi gezerken eserlerin birkaçının altında satıldıklarını sessizce ima eden minik yuvarlak kırmızı etiketleri görüyorum. Bunlardan biri “Deniz Kenarında Üç Figür” (2015); fiyatı 70 bin İngiliz Sterlini (yaklaşık 301 bin TL). Pencereden dışarıya bakan ayakta duran, mini etekli kadın figürü deniz ve gökyüzü mavisi arasındaki farkı inceliyor, (blutack parçaları figürün ensesine saat kadranı şeklinde yapıştırılmış; Sargy Mann son dönem resimlerinde blutack’i figürlerin ve nesnelerin ana hatlarını belirlemek için kullanıyordu), tuz kokan bir rüzgâr yüzünü serinletiyor. Güney Avrupa’nın sıcak yazlarına alışkın olmayan Kuzey Avrupalı turistleri, rayihasına hasret kaldığım kumsalları, öğleden sonra uykusunun şart koşulduğu çocukluk günlerini, Sargy Mann’in yanından ayrılırken elimi iki avcunun içinde samimiyetle tuttuğu anı anımsıyorum. Bir de ona son sorduğum soruyu... “Size göre yaşamak için ne kadar vaktiniz var?” “En fazla iki yıl...” Fırçasından yaşam damlayan adamın hatırası, özel bir koleksiyonerin duvarında ve benim hafızamda o üç figürün ötesinde resmettiği sonsuz iki mavi tonda yaşamaya devam edecek. T Gözleri yerine aklı Yaşamak için iki yıl Resimler satılıyor romboncu Bulut Gülen, Amerika’da Berklee’de öğrencisi olduğu Phil Wilson’un şu sözünü unutamamış: “geleneğe yaslanıp geleceğe odaklanmalı.” Çalarken, beste yaparken, cümle kurarken örnek almış, tekniğinde ve sonoritesinde hizası bu fikir olmuş. Bulut’un ilk solo albümü “Su” bu kaynaktan fışkırmış. Eskişehir doğumlu Bulut, epey tedrisattan sonra, çaylaklık dönemini Soul Staff topluluğunda tamamlamış. Çok iyi müzisyenlerle çalma ve çalışma fırsatı yakalamış; onların teşvikiyle yapmış, piyanoda Can Çankaya, kontrbasta Ozan Musluoğlu ve davulda Ferit Odman’ın yer aldığı bu albümü. Buradaki (anonim “Ayrılık” dışında hepsi BG imzalı) dokuz parça hem bütünün parçaları, hem de bağımsız. İkisi İstanbul’da, diğerleri şimdi yaşamını sürdürdüğü Boston’da yazılmış. İlk otomobilini anlattığı “Siyah Vosvos”, tek ’lük parça “Erik”, blues çizgili enerjik “Devoid” ilk dinleyişte dikkati çekenler. Bir de “Yellow”da Engin Recepoğulları’nın saksofon solosunun altı çizilmeli. Örneğine çok rastlamadığımız çalışmalardan biri “Su” albümü. Ekseriya bir eşlik çalgısı olarak görülen ve kullanılan trombonun demokrat bir lider konumunda bulunması bile, tek başına bu kayıtları ziyadesiyle kıymetli kılıyor. Borusan ve Casals dörtlüleri İstanbul Müzik Festivali’nde buluştu EGEMEN BERKÖZ Bir gençlik ışıldaması İ de kazandığı ödüllerle adını duyuran, dünyanın en saygın salonlarında verdiği konserler ve Viyana klasiklerinden 20. yüzyıla uzanan kayıtlarını içeren yoğunçalarlarıyla ün kazanan dörtlüden oya gibi işlenmiş bir Haydn (Yaylı Çalgılar Dörtlüsü No.23 Fa Minör) yorumu dinledik. Onların ardından sahneye gelen bizim Borusan dörtlümüz de Mendelssohn’un Op.44 No.2 Mi Minör Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nü yetkinlikle seslendirdi. İkinci bölüm konserin gerçek buluşma bölümüydü. Sahnede gerçek anlamda birlikte yer aldılar ve Mendelssohn’un 1825’te, 16 yaşında yazdığı ve kimi müzik eleştirmenle ki dörtlünün aynı konserde buluşması, çalması çok sık görülen bir şey değildir, birlikte bir yapıt seslendirmeleri ise çok çok daha enderdir diye düşünüyorum. 18 Haziran Perşembe akşamı Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Salonu’nda izlediğim, Borusal Dörtlüsü ile Casals Dörtlüsü’nü buluşturan konser işte böyle ender ve kaçırılmaması gereken bir konserdi. İstanbul Müzik Festivali’nin gelenekselleşen festival buluşması konserleri için de bir ilk olmalı sanırım iki topluluğun birlikte çalması. Konserde önce Katalanİspanyol Casals Dörtlüsü’nü dinledik. 1997’de Barselona’da kurulan, kısa süre için İki dörtlü bir arada rinin daha sonraki hiçbir oda müziği yapıtında düzeyine ulaşamadığını ileri sürdüğü Op.20 Mi Bemol Majör Yaylı Çalgılar İçin Sekizli’sini çaldılar. Birbirleriyle yalnızca konserden bir gün önce bir araya gelip yapıtı çalışabildiklerini konserden sonra öğrendiğim iki dörtlünün üyelerinin bu kısa süre içinde iyi bir duygudaşlık oluşturdukları gözle görülebiliyor, anlaşılıyordu. Konserden sonra biraz daha uzun süre çalışabilsek daha iyi çalardık demelerine karşın, biz dinleyiciler için, bitmeyen alkışların da gösterdiği gibi olağanüstüydü diyebilirim. Bense, 16 yaşında nasıl yazılır böyle bir başyapıt diye düşünüyordum konser çıkışında, olsa olsa bir gençlik ışıldamasıdır diyordum. Odadan çıktığında meşe, palamut ağaçları ve hamak keyfi, 20 m sonra deniz kumsal akvaryum görüntüsü. Deniz içi kum ve sığdır. Sağ tarafında Batık İskele tarihi ve Midilli Adası direk karşısında Assos ve Aristo’nun yaşadığı yeri izliyorsun. Yiyecek mönümüz sabah köy kahvaltısı, her akşam balık ve zeytinyağlı yemeklerden oluşmaktadır. Bektaş köyü Sivrice koyu AYVACIK / ASSOS Tel: 0286.723 40 85 0541.310 10 39 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle