16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 21 Haziran 2015 haber EDİTÖR: DEMET YALÇIN TASARIM: ZARİFE SELÇUK lhan ve Turhan Selçuk’un Babıâi’ye adım attıkları 1957 yılından bugüne 58 yıl geçti. O günden bugüne basın özgürlüğü alanında değişen bir şey yok. İstibdat dönemi olarak tanımlanan DP’li yıllarda gazetecilerin yaşadığı yayın yasakları, davalar, hapisler bugün de geçerli. Elli sekiz yılda bir şeyin değişmediğine en güzel örnek İlhan Selçuk’un 1957 yılında kaleme aldığı Dolmuş’taki yazısı: Tekelonya Cumhuriyeti İ Kanun Dairesinde Düşünmek ‘Tekelonya Cumhuriyeti’nin Dünya’da çıkan ilanlarını ben de okudum. Yazar Tekelonya isminde muhayyel bir ülkede yaptığı röportajları okurlarına anlatacakmış. Reklamlardaki tanıtma cümlelerinden bu ülkenin Güney Amerika diktatörlüklerini andıran tarafları olduğu seziliyor. Ama bu savcılığın harekete geçmesi için sebep midir? Acaba sayın savcımız Hicabi bey yayınlanacak yazılarda mahzurlar bulunacağını neren bildi? Doğrusu ben Tekelonya Cumhuriyeti ile Türkiyemiz arasında bir münasebet kuramadım. İlanlarından anlaşılacağına göre orada demokrasi yok, profesörler dalkavuk, basın hürriyeti kısılmış, suistimal alabildiğine alabildiğine yürümüş. Savcımız Hicabi bey eğer bunları okuyup Tekelonya Cumhuriyeti ile memleketimizin kastedildiğini düşünmüşse özrü daha büyük kabahat olur. Dikkat ediyor musunuz biz hep ‘Tekelonya Cumhuriyeti’nin ilanlarından bahsediyoruz. Ya gazetelerde çoğu zaman olduğu gibi B. Faik yazıları henüz yazmamış da tasarlamışsa ve günü 12 İlhan Selçuk’un 1957 yılında Dolmuş dergisine yazdığı yazı. Eyyy seçmen, diktatör devirdin... instein, “bir insana, haklı olduğunu anlatmak sanılandan zordur” der. 7 Haziran seçimlerinin üzerinden tam iki hafta geçti. Seçmenin onca baskıya, onca seçim rüşvetine karşın başkanlık sistemini reddedip parlamenter sistemi tercih etmesi, demokrasimiz açısından çok önemli bir adımdır. Bunun önemi zamanla çok daha iyi anlaşılacak. Avrupa da dahil olmak üzere, dünyada seçimle işbaşına gelip diktatörlüğe heveslenen çok lider olmuştur. Bu dönemler sağlıklı bir şekilde, yani sandık tercihi ile noktalanmamıştır. O liderler ülkelerinin başına büyük belalar açarak tarih sahnesinden silinmiştir. Türkiye’de de böyle bir yolun tam başına gelinmişti. Aslında köprüden önceki son çıkış da bitmişti. Köprü de geçilmişti. Ancak seçmen köprüden hemen sonra devamına izin vermedi. “Hayır” dedi, “seni yüzde 52 ile cumhurbaşkanı seçtik, başkan gibi davranmaya başladın. Şimdiden bunu yaparsan, kafandakini yaşama geçirdiğinde vay halimize” dedi. Böylece Erdoğan’ı yüzde 52’den yüzde 40’a indirip anayasal sınırlarını anımsattı. HHH 7 Haziran seçimleri sıradan bir parlamento yenileme seçimi değildi. Bir yanda Erdoğan’ın partisi ve öteki partiler yarışıyordu, bir yanda Erdoğan devleti eline almış partisi için oy istiyordu. Buna futbol maçında hakemin takımlardan birini tutmasından öte, ayağına top geldikçe rakip takımın kalesine gol atması denir. Valiler, Erdoğan’ın il başkanı gibi çalıştı. Kaymakamlar, ilçelerdeki özel temsilcisi olarak görev yaptı. Hiçbir partiye verilmeyen merkez meydanlar ona özel açıldı. Bütçeyi istediği gibi kullandığı yetmiyormuş gibi, örtülü ödeneğe ayrı bir hortum taktı, nereye ne kadar verdiği belli değil. Seçimlerde ne istediğini de açıkça ilan etti; önce 400 dedi, sonra lütfedip “330 da olur” dedi. Tren sonunda Erdoğan’ı demokrasi durağına getirdi. Şimdi bu durağı beğenmiyor, başka durak var mı, ona bakıyor. Olmadığını anlayınca... Siyasi ahlakı anımsadı... Öteki partilerle de diyalog gerektiği gerçeğini gördü... Dayatmanın, rüşvetin bir noktada geçersiz olduğunu anladı... Bütün bunları seçmen başardı. HHH Bundan sonrası parlamentonun görevi. Hükümeti AKP bile kursa Erdoğan kaybetmiştir. Seçmen bu anlamda AKP’yi de kurtarmıştır. Eğer Erdoğan istediği kadar milletvekili çıkarsaydı, o vekillerden kendilerini imha etmeleri için parmak kaldırmaları istenecekti. Erdoğan’a değil anayasayı değiştirme, referandum rakamı bile yetecekti. Zira böyle bir durumda 5 maddelik bir anayasa değişikliği hazırlayacaktı. Örneğin; birinci madde, dağlar köylülerindir... İkinci madde, hazine arazileri kapanındır... Üçüncü madde, parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçilecektir... Dördüncü madde, şehirlerin tapusu erken bina yapanındır... Beşinci madde, emekli olan memurun yerine çocuğu işe yerleştirilir, bu anayasal haktır... Bu maddeler, biri ötekinden ayrılmadan oylanırsa sonuç ne çıkar? Seçmen, böyle bir yolu da kapattı. 7 Haziran seçimlerinin elbette her parti için ayrı bir önemi vardır, her parti kendi penceresinden durumu değerlendirip ona göre adım atacaktır. Ancak seçmenin hakkını seçmene vermek gerekir. Parlamentoya girenlere düşen, bu tablonun gereğini yapmak, Meclis’in bir daha böyle bir tehditle karşı karşıya kalmaması için çaba harcamaktır. Dünya gazetesi haftalardan beri ‘Tekelonya Cumhuriyeti’ adında bir yazı serisinin ilanlarını yapıyordu. Pazar günkü gazeteden öğrendiğimize göre yazar Bedii Faik savcılığa çağrılarak bu yazıların yayınlanmasında mahzurlar görüldüğü belirtilmiş. Bunun üzerine gazete yazıları yayınlamaktan vazgeçtiğini okurlarına bildirmiş. Bir yazının mahzurlu olduğu şimdiye kadar ancak okunduktan sonra anlaşılırdı. Henüz ilanları yapılmış yazıların zararlı olduğunu savcılık nereden anlamış olabilir? İlhan Selçuk, Aziz Nesin (solda) ve Rıfat Ilgaz’la birlikte. gününe hazırlayacaksa.. İşte o zaman hukuk aleminde düşünceleri mahzurlu bulmak gibi yepyeni bir çığırın müjdesini aldık demektir. Düşünceleri okuyan makine henüz A.Maurois’nin bir romanıdır. Bugüne kadar icadedilmedi. Şu hale göre ben Bedii Faik’in düşünceleri ile Hicabi beyin düşüncelerinin bir noktada birleştiğini görür gibiyim. İkisinin de kafasında bir Tekelonya Cumhuriyeti var. Fikirler birbirine o kadar benziyor ki sevimli savcımız telaşlanıyor: Aman Bedii, diyor. O düşündüklerini sakın yazma! Müsaadenizle burada bir fıkra anlatayım. Bilmediğiniz bir şey de değil: ‘İki polis memuru karşılıklı oturuyorlar: Ne düşünüyorsun? Senin düşündüğünü! O halde seni tevkif ediyorum.’ Fakat Hukuk ilminin bu ileri adımına herkesten evvel biz sevindik. Artık ‘Kanun dairesinde düşünmek’ cümlesini ilave edebiliriz. Hey gidi medeniyet!.. Füze devrinin hukuku böyle olmalı zaten. Hicabi beyden ricamız mevkiinin icabı olan eşitliğe riayet ederek artık bizi de gözetmesi. Mesela telefonu açsın: Sakın o dün gece tasarladığınız yazıyı yazmayın, desin, kanuni mahzurları vardır. Böyle ikazlardan güzel şey olabilir mi! Artık ne toplatılma var ne mahkeme!..” E İlhan ve Turhan Selçuk bugün anılıyor Cumhuriyet gazetesinin eski imtiyaz sahibi İlhan Selçuk ile gazetemiz çizerlerinden Türk karikatürcülüğünün duayen ismi Turhan Selçuk ölümlerinin 5. yıldönümünde Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde bugün düzenlenecek 2 ayrı törenle anılacak. ‘Turhan Selçuk çizginin, İlhan Selçuk yazının ustasıydı’ Turhan Selçuk İlhan Selçuk Prof. Saim Süleyman Tekca n: rof.Dr. Süleyman Saim Tekcan çok yönlü bir sanatçı ve öğretim üyesi. Grafik, resim ve sinema dünyasında saygın bir ismi var. Tekcan, Turhan ve İlhan Selçuk’la hayli eskilere dayanan bir dostluğu var. Ayrıca her ikisinin de sağlığında Turhan Selçuk’un çalışmalarını sergileyen Tekcan, iki ustanın aramızdan ayrılmasından sonra da benzer bir sergiyi İMOGA’da sanatseverlerle buluşturdu. Prof.Tekcan’la Turhan ve İlhan Selçuk’u konuştuk. l Turhan Selçuk’u kaybettikten gravür ve serigrafilerden oluşan baskı resimlerini sergilediniz. Turhan Selçuk’u bir sanatçı gözüyle nasıl anlatırsınız? Turhan Selçuk’un ilk sergisi 90’lı yıllarda Çamlıca Sanat Evi’nde ürettiğimiz gravürler ve serigrafilerden oluşan sergidir. Bu sergi açılışında ailenin bütün fertleri İlhan Selçuk, Turhan Selçuk, Ülfet Selçuk Ertel ve de Türk grafik sanatının duayenlerinden Mengü Ertel’in de katılımıyla geniş bir sanatçı ve sanatsever katılımıyla açıldı. Çamlıca Sanat Evi’ndeki sergide onun Abdülcnmbaz serisinde tiplediği kahramanları olağanüstü bir desen çizimleriyle ölümsüzleştirmiştir. Abdülcambaz, Gözlüklü Sami, Zaruhi onun başkahramanları olarak çizdiği olağanüstü tiplemelerdir. Bu tipler dışında Türk sanatında hiçbir sanatçıda görmediğimiz deforme nü çizimleri olağanüstü etkileyici ve sanatçılarda bile hayranlık uyandıracak güzelliktedir. Bütün bu resimlerin basımında bizzat bulunmuş, kazımalarını ve baskı anındaki renk seçimlerini yapmış, bitimin P Sansüre direndiler Üç ay arayla 2010’da kaybettiğimiz Turhan ve İlhan Selçuk, baskı ve sansürün en katmerlisinin uygulandığı DP döneminde hemen her sayısı toplatılan dergileri Dolmuş’un batmasına engel olamadılar ama baskı ve sansüre karşı mizahla direndiler. Derginin iki sayısı arka arkaya toplatılınca durumu derginin bir sayısın da İlhan Selçuk şöyle hicveder: “Şimdilik sayın okuyucular dergimizin gayesi mizah sanatı ile iştigale devam edeceğiz. Bu mizahi anlayış içinde ara sıra büyük politikacılarımıza rastlarsak kendilerini tanımazlıktan geleceğiz. Çünkü ne onların karikatürlerine tahammülleri, ne bizim mecmuamızın her sayısını Emniyet Basın Bürosu’na hediye edecek mali takatimiz var.” İlhan ve Turhan Selçuk kardeşler kişiliklerine hayranlık duyduğum Türk düşün ve sanat dünyasının problemlerini biri yazarken diğeri de çizerken benzerlikler içinde anlatan iki dahi insandırlar. Biri karikatür alanında dünya sanatı içinde önemli yerini birçok ödüllerle süsleyerek almıştır. Diğeri ise ülkemizde düşünen insan modelinin yetişmesine büyük katkıları olan, yolundan giden birçok kişiyi de yetiştiren bilge insan kişiliğidir. l Turhan Selçuk ve İlhan Selçuk’la tanışmanız hangi vesileyle oldu. İlk hangisi ile tanıştınız? Turhan ve İlhan Selçukla tanışıklığım Cumhuriyet gazetesi okuyuculuğumla başlamıştır. 1968 yılında Atatürk Eğitim Fakültesine İlhan Selçuk’u söyleşi için çağırdığımda, o günden sonra zaman zaman beraberliklerimiz oldu ve onun sayesinde de Turhan Selçuğu tanıdım. Daha sonra da Turhan beyi atölyeme davet edip, onun gravürlerinin ve serigrafilerinin bakılarını gerçekleştirdim. Selçuk kardeşlerin ruh ikizi olduğu söylenir. Sizce de öyle mi? Onların ruh ikizi olduğu konusunda hiç şüphem yok. Aralarında konuşurken birbirleriyle paslaşmaları ve birbirlerini tamamlamaları en çok şahit olduğum özelliklerinden biridir. Kültürel donanımları ile Türk dünyasında saygıdeğer bir notkada olduğu şüphe götürmez. Gözlemlerimle ve duyduklarımla bana yaptıkları katkıda muhakkak ki değerlidir. Turhan Selçuk çizginin, İlhan Selçuk yazının ustasıydı. Turhan’ın karikatürü üzerine İlhan’ın zaman zaman konuştuğuna şahit olduğumu hatırlıyorum. İlhan Selçuk’un yazıları için Turhan Selçuk’un müdahalesine hiç şahit olmadım. Turhan da benim gibi İlhan’ın yazılarının hayranıydı diyebilirim bu konuda. l Abdülcambaz dünyada yeteri kadar tanınıyor mu? Turhan Selçuk öncesinde bu standartta çizilmiş, örneği olmayan bir çizgiresim külliyesidir. Türk insanının bu çizgiresimleri hayranlıkla takip ettiğini ve onu sindirdiğini düşünüyorum. Ancak dünya çapında tanınması, hak ettiği yere gelmesi konusunda tüm Türk sanatçılarının olduğı gibi, bu ülkenin dış ülkelerdeki tanıtımının yeterli olmamasından kaynaklanan ve örneği dünyada da az görülebilecek bu çizim ustasının tanındığını düşünmüyorum. Uluslararası ödüller almış böyle büyük bir ustanın arkasındaki devlet görevini yapmamıştır diye düşünüyorum. Bu iki büyük dostumun arkasında saygı ve sevgilerimi yollayarak, anılarımda hâlå yaşadıklarını belirterek, bu anma yılında da Turhan ve İlhan Selçuk’un el ele yattıkları Hacı Bektaşi Veli dergâhında “Toprağı Bol Olsun” diyorum. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İlhan Selçuk’u bu sözlerle özetledi: İmzası kaligrafik şiirdir Abdülcanbaz’ın eşi yok ‘Aydınlığın penceresiydi’ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’e İlhan Selçuk’u şöyle anlattı: “Onun penceresi, bir aydınlanma penceresidir. Mütevazı yaşamı, dik duruşu vardı katıksız bir Kemalistti. Aydınlanmayı yaşamının sonuna kadar hep savundu. Doğru, dik, onurlu durmanın bu ülkede bedelleri vardı. O ise bunların tamamını ödedi. Hapse atıldı, yasaklar getirildi ama yılmadı. İnandığı değerlerden ödün vermedi. O nedenle kendisi bizim basın dünyamızın en önemli aktörlerinden birisidir. Hangi dünya görüşünü benimserse benimsesin, bütün gazetecilerin İlhan Selçuk’un dik duruşu konusunda hemfikir olduklarını görüyoruz. Son yıllarda özellikle haksız yere hapse atılması, tutuklanması, toplumda büyük infial yarattı. Sadece ve sadece Türkiye’yi ve Türkiye’nin aydınlık geleceğini düşünen bir insanın, gazeteciliğinin altın döneminde hapse atılmasını ve ona ağır bedeller ödettirilmesini toplumun kabul etmediğini ve karşı çıktığını biliyoruz”. Tekcan (solda) ve Ali Sirmen birlikte. de de Turhan imzasını atmıştır. Turhan Selçuk’un imzası da bir kaligrafik şiirdir ayrıca.. Bu sergi hemen ölümünün ardından birinci yılında IMOGA(Istanbul Grafik Sanatlar Müzesi) sergilenmişti. Aynı sergide İlhan Selçuk ve Turhan Selçuk fotoğrafları da yer almıştı. Ayrıca sergi içersinde Abdülcambaz insan boyutunda bir heykel ile de sergilenmiştir. Onun meşhur Abdülcambaz, İskemle tutan adam karikatürünün yapımı ise Işık Üniversitesi Güzel Sanatları Fakültesinde bir grup sanatsever tarafından gerçekleştirilmiştir. l Turhan Selçuk’la birlikte İlhan Selçuk sizdeki çağrışımları nelerdir? C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle