15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 10 Haziran 2015 yorum TASARIM: ÇAĞLA SEVİNDİK 20 vet, kendime verilmiş bir sözüm vardı, özellikle HDP 12 Eylül askeri darbesinden miras yüzde on barajını geçerse, çıkıp sokakta herkesin gözü önünde oynayacaktım. Yaptım da! Ama seçim sonuçlarının açıklanmasına az bir vakit kala, hayatımda hiç bu kadar ne yaptığımı bilmez bir halde dolaşmamıştım. Ben HDP’ye silme oy veren kentleri iyi bilirim. Oralara çok gitmişliğim vardır. Her zaman bana evlerini açtılar, yemeklerini paylaştılar ve anlattılar. Özellikle de Kürt kadınların olaylar karşısındaki dayanıklılığı, özverisi ve dayanışmaları beni hep etkilemiştir. Kıyaslama yapmayı sevmem ama, Soma felaketinin ardından Soma’nın Elmalı köyüne (köyden 11 ölü çıkmıştı) gittiğimde, geride kalanların aşırı kaderci tavrı karşısında neredeyse kızmıştım. Kendi kendime şöyle dediğimi anımsıyorum: “Böyle bir felaket Güneydoğu ya da Doğu’da olsaydı, kimseler ‘kader ne yapalım?’ deyip olayı geçiştirmezdi.” Şunu kabul etmek gerekir, 30 yıldan fazla süren alçak ölçekli bir savaş, bölgeyi dirençli ve mücadele E Köprüler ve dayılar imdi” sözcüğü daha ağzımızdan çıkarken geçmişe aittir, “bugün” dediğimiz zaman diliminin bir bölümü geçmişi, bir bölümü geleceği içerir ve varlığımızın, düşüncelerimizin yalnız dünleriyle yarınları vardır. Ancak insanlar, olmayan bir “şimdi” kavramı yaratarak yaşamak zorundadırlar ve “şimdi” deyince, çok yakın geçmişin belirlediği çok yakın geleceği düşünürler. Aslında var olmadığı için midir nedir, “şimdiki zaman” dediğimiz sıcağı sıcağına yaşanan takvim, gerçekleri yansıtmaz. Doğruların ve yanlışların geçerliliği, ileriye dönük akan sular, uzaklaşan zaman içinde törpülenerek kesinlik kazanır. Yaşadıkları toprakların geçmişten geleceğe uzanan köprüsü üzerinde yürüyen, daha gerçekçi bir deyişle doğup ölen insanların çok azı gelip geçmekte olduklarının farkındadırlar. “Ş Fotoğraf: AYI Çoğu köprüyü kim kurdu, düşünmez. Köprü ne haldedir, sağlam mıdır, çürük müdür, kendisinden sonra gelenleri de taşıyacak mıdır, geçirecek midir, yoksa kopup çökecek midir, ilgilenmez… Orada doğmuş, ayağa kalkmış, yürümüş koşmuştur ya, o köprü hep var oldu, hep var olacak sanır. HHH Hele köprünün başını tutan dayılar… Hem kendi geçiciliklerini unuturlar kolayca, hem de köprünün kalıcı olmayabileceğini. Oysa geçmişten geleceğe kurulan köprüler, eğer başını tutan dayılar tarafından bakımı yapılmaz, yıkığı çürüğü onarılmaz ise kırılgandırlar. İnsanı ve doğasıyla Türkiye’nin varlığını geçmişten geleceğe taşıyan köprünün üstünde bir seçim yapıldı, 7 Haziran’da. Bir ömürle sınırlı zamanda gelip geçen yüzde altmış, bir ömürle sınırlı zaman için köprünün başını tuttuğunu unutup “kalıcı” olduğunu sanan bir dayıya, “Kenara çekil” dedi; “Bu köprü senin malın değil, sen de dayım değilsin!” Sonra dayının yüzde kırklık kabilesine dönüp, “Siz de önden gitmeyeceksiniz, birlikte yürüyeceğiz!” diye ekledi. Haklıydılar. Köprüyü çatırdatan ağır beton kamyonlarının önünde kaçışmaktan, ilerlemeye çalışırken dövülüp sövülmekten, parayı basanın öne geçmesi, hatta sırtına binmesinden, kısaca hor görülmekten bıkmış HHH Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına uzanan 13 yılda siyasal varlığının en fazla bir ömürle sınırlı olduğunu unutup, köprü başını ilelebet tutarım, kimin geçip kimin geçmeyeceğine hükmederim, sandı. Halkın kendisine tapınan ya da itaat eden yarısına sırtını dayayıp, muhalif olan öteki yarının istemlerini, beklentilerini, özlemlerini, hatta varlığını yok saydı. Dahası, “ötekiler” diye dışlayıp cezalandırdı! Hiç düşünmedi ki insanlar sadist olabilir, ama sadizm toplumsal olamaz, cezalandırmak ve ceza çekenin acısını izlemek hiçbir halkın ortak zevki değildir. Hiç aklına gelmedi ki sokaklarda özgürlük ve demokrasi isteyen gençlere sıkılan gazlar, kurşunlar; sıktıranın yanında yer aldığı için ödüllendirilen kimilerini de korkutabilir… Nitekim Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında olanların yüzde onu, kontrolsüz gücün yıkıcı bir güç olduğunu anlayarak taraf değiştirmiş, muhalefete geçmiştir. Bir kıta büyüklüğündeki Rusya’dan şöyle bir baktığı Türkiye’deki seçimlerde salt çoğunluğu elde edemese de en çok oyu alan AKP’nin başkanı yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kutlayan Putin, özünde haklıdır! HHH Çünkü muhalefete geçen yüzde on oyu AKP değil, makamın tarafsızlık ilkesini çiğneyerek meydanlara inip oy isteyen Erdoğan kaybetmiştir. Çünkü Türkiye’nin yüzde altmışı, imanla sorgusuz sualsiz itaata koşullayan din baskısına ve bu baskıyı yaratmaya yarayan eğitim programlarına karşın, baş imam kültüne “hayır” demiş, seçilmiş bir sultanlık rejimine geri dönmeyi reddetmiştir. Çünkü Türkiye, kesintili aralarla da olsa “özgürlüğü” tatmış, kadın erkek eşitliğine ulaşabilecek kadar yaklaşmış, demokrasiye dokunmuşluğunu henüz unutmadı. Şimdi ne olacak? İnsan ömrüyle sınırlı varlığımızı ve çocuklarımızı geçmişten geleceğe taşıyacak köprünün başını, azınlık bir hükümet dayısı mı tutar, yoksa koalisyon dayıları mı? Bilemem. Ama köprü ağır hasarlıdır, bu kesin. Ve yeni dayıları, hasarı onarıp sağlamlaştırmayı başaramazlarsa, yıkılacaktır. lardı. Resmen sokak ortasında oynadım! ci yapmıştır, özellikle de feodal üst yapının kırılması kadınları sokağa ve mücadelenin içine çekmiştir. Doğrusu ben, Diyarbakır’daki patlama olayına kadar HDP’nin yüzdesinin 9.6 olacağından endişeliydim. Ama o patlamadan sonra, o insanların panik yapmamak için kol kola girip oldukları yerde oturmalarını, Selahattin Demirtaş’ın ağlamasını, sosyal medyada genç sinema çalışanı, ne yazık ki bacakları kesilen, Lisa Çalan’ın çiçekler takmış güzel yüzünü görünce, yüzde 13 olabilir demiştim. Oldu da! Dostlarım bu arada ben epeyce yemek iddiası kazandım. Bir hafta her şey bedava! Bazı yazar arkadaşlarım, bu yüzde 13’te CHP seçmeninin ödünç oylarının çok etkili olduğunu söylüyor, ben buna hiç katılmıyorum. Oyların ödünç oy olduğunu sanmıyorum. Açıklayacağım, birincisi CHP gençlik kollarının pek bir efendi hali var, kalabalıkları etkileyemiyorlar, kendi bildik sularından çıkınca ne konuşacaklarını [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY lar. Ayrıca çok önemli bir fırsatı kaçırdılar, Gezi olaylarını iyi değerlendirmediler, Gezi’nin fıkır fıkır gençliği CHP’yi resmen korkuttu. Bunlar hiyerarşi dinlemiyorlardı, bunlar kim kimin karısıdır, kim kimin kızıdır umurlarında değildi. Hele de cumhurbaşkanı adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu MHP’den aday gösterilince CHP’den iyice soğudular. Öte yandan HDP ilk kez Diyanet İşleri’nin varlığını, nedenini sorguladı ve bu bence demokrasi tarihimizin en önemli olayıydı. Bütçesi pek çok bakanlığın bütçesinden fazla olan Diyanet, laik bir ülkede neden vardı? Devam edelim; AKP, CHP, MHP cinsel tercihleri farklı olanlara pek de sıcak bakmaz. HDP ilk kez risk alarak onlara kucak açtı. Seçim gecesi dayanamayıp ve gazetecilik aşkıyla HDP’nin Kadıköy İlçe Merkezi’ne gittim, sakin bir kalabalık vardı ve insanlar birbirlerine sarılıp sevinçten ağlıyorlardı. Bir süre sonra LGBT’li bir grup ellerinde bayraklarıyla geldiler ve yüzlerinde öyle bir “biz de insanız” ifadesi vardı ki, “vay canına” dedim, “bu günleri de gördüm.” Devam edelim; örneğin her seçim zamanı CHP tarafından ortaya bir kurtarıcı gibi sürülen Derviş tam bir hataydı. İnsanlar özellikle de orta kesim, Derviş’in dünya kapitalizminin başarılı bir operasyon adamı olduğunu bilir. Mesela ben korkarım. “Eyvah gene biz emekçilerin anası ağlayacak” diye. Hep ağlıyor ya! Evet bugün sevincimizi yaşayalım. Bu arada sokaklar nasıldı, ben Kadıköy Bağdat Caddesi’ne yakın oturuyorum, vallahi burada sokakta insan yoktu. Bölge CHP’nin kalesi olduğu için pek yadırgamadım, bu arada Kadıköy merkeze gitmek için arkadaşlarımla bir taksiye bindik. Konuşmamak niyetindeyiz ne olur ne olmaz, dayak yemek de var ama ne mümkün ben hemen başladım, usul usul. Az sonra orta yaşlı taksi sürücümüzün MHP’li olduğu ortaya çıktı. “Çok üzgün görünüyorsunuz” diye söze girdim, “Evet” dedi, “biz daha çok oy bekliyorduk, olmadı.” “Peki” dedim, “HDP’nin barajı geçmesine ne diyorsunuz?” “Yiğidin hakkını yiğide vermek gerekir” dedi. “Öyle bir başkanları var ki, ben bile bütün Kürtler böyleyse korkacak bir şey yok, diye düşünüyorum.” Sürücümüz bunları söyleyince, biz de hep birlikte oyumuzu açıkladık. Sürücümüz bizi “İyi şanslar” dileyerek uğurladı. Sevinmek iyi de şimdi en zor zamanlar başlıyor. HDP’nin bir Türkiye partisi gibi davranması zamanıdır. Tıpkı eş genel başkanlarının söylediği gibi, kadınların, çocukların, cinsel tercihleri farklı olanların, emekçilerin, dar gelirlilerin, dağların, denizlerin, uçan kuşların, balıkların partisi olması zamanıdır. Neşenin, aşkın, dürüstlüğün, adaletin ve Türkiye’nin partisi olma zamanıdır. İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERİnÇ İcra Kurulu Başkanı Şaşıracak ne var? ek çok insan genel seçimlerde Halkların Demokratik Partisi’nin Türkiye genelinde yüzde 13.1 oyla “utanç barajını” yıkarak 80 milletvekili çıkarmasına şaşırdı. Ben de onların şaşkınlıklarına şaşıyorum. Çünkü HDP’nin bu başarısı beklenmedik bir şey değildi. Parti, yaklaşık 6 milyonun üzerinde seçmeni eşbaşkanlarıyla, sözcüleriyle, milletvekili adaylarıyla içtenliğine inandırdı. Kuşkusuz Kürt ağırlıklı bir partiydi fakat aday sıralamalarında listelerinin ön sıralarında Ezidilere, Süryanilere, Ermenilere, Alevilere, Sünnilere, Şafilere, başörtülü mütedeyyin kadınlar ile feministlere, eşcinsellere yer vermekten çekinmedi. Tüm ülkeyi bütün renkleriyle kucaklayarak bir “Türkiye partisi” olmak yolundaki iradesini somut olarak kanıtladı. HHH Partinin 80 milletvekilinden 32’si kadın. Bu, yüzde 40 demek! Ne AKP, ne CHP, ne de MHP bu orana yaklaşabiliyor. Eş genel başkanlar Selahattin Demirtaş da, Figen Yüksekdağ da bu seçim sürecinde siyasal kişilikler olarak yıldızlaştılar. Ağızlarından doğru olmayan, seçmeni aldatmaya yönelik tek bir sözcük çıkmadı. İnandırıcıydılar. Selahattin Demirtaş’ın bir habercinin, “İktidar olduğunuzda neler yapacaksınız” sorusuna verdiği, “Biz iktidara hazır değiliz!” yanıtı, içtenliklerinin bir gös AKIn AtALAY Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR P “Yengiler az, Yenilgiler çok şeY öğretir. ” JaPon ataSözÜ G NOKTASI ürk sinemasının özT gün yönetmenlerinden Nesli Çölgeçen’in 1990 yadönecektir. Yeryüzünde insanların, hayvanlardan ne daha çok değeri, ne de hakkı var. Dünya tüm canlıları ve cansızlarıyla herkesin, her şeyin mekânı. Özellikle canlıların, fabrika ayarları aynı. Esaret altında doğan insanlar, özgürlüğü koklamaya görsün, itaat etmez olurlar. Gezi olaylarının geçirdiğimiz seçimlerdeki etkisi budur: Gençlerin saldığı özgürlük kokusunu, pek çoğumuz içine çekti. Artık iflah olmayız. Neleri yitirdiğimizi anımsadık, geri istiyoruz! pımı çok güzel bir filmi vardır: İmdat ile Zarife. İmdat, ayısı Zarife’yi sokaklarda oynatarak yaşamını kazanan biridir. Zabıtalar kovalar, ikili kaçar. Bir gün yakalanırlar. Zabıta tarafından ormana terk edilirler. Yoldan geçen gazino sahipleri tarafından kurtarılır ve gazinoda gösteri yapmaya başlarlar. Ancak Zarife, artık sahibine itaat etmeyi reddeder. Çünkü ormanı tanımıştır. Ormana dönmek, yani doğal ayarlarına, özgürlüğe dönmek isteyecek, sonunda da tergesiydi. Seçim sürecinde HDP’nin 70’e yakın seçim bürosuna, il ve içe merkezine saldırıda bulunuldu. Adana’da bombalar patlatıldı, Erzurum’da olaylar çıkarıldı; bir HDP’li linç edilmek istendi, partiye ait bir minibüs içindeki sürücüsüyle ateşe verildi. En son Diyarbakır’da miting öncesi patlatılan iki TNT bombasıyla üç kişi öldü, çoğu ağır olmak üzere 100’ün üzerinde partili yaralandı. Bu provokasyonlar karşısında parti yöneticilerinin çabalarıyla HDP kitlesi soğukkanlılığını yitirmedi, sükunetini korudu. Bu da seçmenlerin partiye karşı besledikleri güveni pekiştirdi. Ben kendi hesabıma Türkiyelileşen bir HDP’yi ülkemiz için büyük bir kazanım olarak değerlendiriyorum. Bu tavrını sürdürdüğü sürece izlediği/izleyeceği siyaseti yürekten destekleyeceğim. HHH İki gündür kamuoyunda ve medyada hangi partilerin seçmenlerinin HDP’ye oy verdikleri tartışılıyor. Bu, açık değil mi? Diyarbakır’daki bombalama olayı AKP’nin muhafazakâr Kürt seçmenlerinde de bir infiale yol açtı, on binlerce insan HDP’ye yöneldi. Benzer durum İstanbul’un Esenler, Bağcılar gibi ilçelerindeki sayısal verilerde görülüyor. Bu ilçelerde AKP oylarındaki eksilme HDP oyları Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur tunalı na neredeyse bire bir yansıyor. CHP’nin kalesi olarak bilinen Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy gibi ilçelerdeki CHP ve AKP oylarının eşit oranlarda HDP’ye kaydığı istatistiklerde somut olarak görülüyor. Bu arada, “Kürtlere silah zoruyla HDP’ye oy verdirildi” iddiası da fos çıktı. HDP’nin İstanbul, İzmir, Ankara, Kocaeli gibi kentlerde kazandığı milletvekili sayısı bu iddiaları çürütüyor. Seçim sürecinde CHP’nin yürüttüğü kampanyanın son derece başarılı olduğunu da söylemek gerekiyor. Bu bağlamda başarının ölçütünü salt kazanılan milletvekili sayısına endekslememek gerekiyor. Önemli olan CHP’nin gelecek için verdiği umut! CHP bu umudu verdi. AKP’ye gelince… AKP, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gemlenemez hırsının ve mukallidi Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ipe sapa gelmez, içi boş, yakışıksız nutuklarının diyetini ödüyor. Kısacası “umut” Kaf Dağı’nın ardında değil. Belki bu sefer olmayacak ama ben Türkiye’ye eski takıntılarından arınmış bir CHP ile Türkiye partisi olmakta ısrarını sürdürecek HDP’nin ortak iktidarını yakıştırıyorum. l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İmsak İstanbul 03.24 Ankara 03.16 İzmir 03.32 nAMAZ VAKİtLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı 05.25 13.10 17.08 20.44 22.34 05.13 12.55 16.50 20.25 22.11 05.40 13.22 17.17 20.43 22.33 10 Haziran 2015 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle