18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 25 Mayıs 2015 EDITÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 5 yen bile, olayların seyri karşısında, hafiften de olsa, şaşkınlık içinde olmalı, o nedenle benzer akılda olanlar ile birlikte, olayı ‘geçici’ bir seçim kampanyası olarak algılamaya/algılatmaya çalışıyor. Tıpkı, Kürt siyaseti içindeki bazılarının benzer yöndeki ‘avuntusu’ gibi. Diğer taraftan ‘devrim’ tam gaz gidiyor; evlatlarını yemek derseniz var, ‘eski rejim’ (ancien regime) yaratma derseniz var, ‘olağanüstü durum’ ilan edip hukuk tanımazlık deseniz var, toplumsal mobilizasyon adına öfke ve nefret dalgasını harekete geçirmek derseniz var, ‘hain’, ‘işbirlikçi’, ‘millet düşmanı’, ‘dinsiz’ yaftalamaları üzerinden muhalefet çevrelerinin tümünü sindirme derseniz var. Böylesi altüst oluş dönemlerinde öne çıkan, sahne alan fanatik derseniz var, çıkarı için her kılığa giren soytarı takımı derseniz her çeşidi var, ‘kraldan çok kralcı’ mebzul miktarda. Henüz ‘devrim mahkemeleri’ kurulmadı ama mevcut mahkemeleri benzer mantıkla işletme çabası eksik değil. İnanın yaptıkları, yapacaklarının garantisi ve yapacaklarını zaten seçim vaatleri olarak ilan etmekten imtina etmiyorlar. Dertli vali Erdoğan ve Davutoğlu’nun açılış adı altında yapacağı mitinge katılmayanlar hakkında yasal işlem yapılacak umhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yarın Hakkari Yüksekova’da ‘toplu açılışlar’ adı altında yapacakları AKP’nin seçim mitingi için devlet kurumları seferber oldu. Valilik ‘mitinge katılım zorunluluğu’ getirdi, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü mitinge katılmayacak olanlarla ilgili ‘yasal işlem yapılacağı’ tehdidinde bulundu. Evrensel gazetesi internet sitesinde yer alan habere göre Hakkari Valiliği kentte bulunan bütün kamu kurumu ve kuruluşları, kaymakamlıklar ve kurumlara resmi bir yazı gönderdi. Vali Yakup Canbolat imzalı talimat yazısında, şu ifadelere yer verildi: “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız Prof. Dr. C Sayın Ahmet Davutoğlu’nun katılımları ile gerçekleştirilecek olan açılış programında, Sayın Cumhurbaşkanımız ilimiz Yüksekova Havalimanı’nda halkımıza hitap edecektir. 26.05.2015 günü düzenlenecek olan açılış programına tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızın, sivil toplum kuruluşları ve meslek odaları temsilci ve mensuplarının katılımları hususunda bilgi ve gereğini rica ederim.” Valilik tarafından gönderilen yazı sonrasında bütün devlet kurum müdürlükleri, memurların izinlerini iptal ederek resmi kurumlara mitinge çağrı afişleri astı. Hakkari Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü binasındaki panolara asılan yazılarda ise bütün personele açılış törenine katılım zorunluluğu getirildi. Personellerin teh dit edildiği yazılarda, şu ifadeler yer aldı: “Havalimanı açılışına gelmeyenlerin hiçbir mazereti kabul edilmeyeceği gibi haklarında yasal işlem yapılacaktır.” Aynı zamanda Hakkari Devlet Hastanesi’nde çalışan bazı personel ile açılış törenine katılım için görüşüldüğü ve bütün personelin bir haftalık izninin kaldırıldığı öğrenildi. Bunun yanı sıra Hakkari İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nde çalışan bütün personellerin isim listesinin çıkarıldığı ve törene katılmayanların isimlerinin karşısına ‘gelmedi’ yazılacağı kaydedildi. Yine valilik tarafından birçok resmi aracın açılış töreni için tahsis edildiği ve araçların yakıt ve ihtiyaçlarının valilik tarafından temin edilecek. l Haber Merkezi ‘2002 Devrimi’nin onaylanması seçimi emokrasilerde, seçimler hükümeti kuracak partinin belirlenmesi için yapılır, çoğunluğu alan parti iktidar olur. Oysa 7 Haziran seçimi böyle bir seçim değil; zira her şeyden önce, iktidar partisi ve lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedefi yeni parlamentonun değil, ‘Başkanlık Sistemi’nin oylanması. Bu kadarı zaten yeterince garip, zira sistem değişikliği Cumhurbaşkanı’nın önderliğinde yürüyen bir parlamento seçimi ile olmaz, daha doğrusu olur da, ona demokratik parlamento seçimi denmez. Ne yazık ki, iş bu kadarla da bitmiyor; Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi, aslında, bu seçimde bizden bir ‘devrimin’ onaylanmasını bekliyor. Bir süre önce, bazı iktidar partisi siyasetçi ve destekçileri ‘içinde bulunduğumuz durum’un adını ‘2002 Devrimi’ olarak açıklığa kavuşturdu. Dolayısı ile bu seçim 2002 Devrimi’nin onaylanması seçimi olarak düşünülüyor, mesele iktidar partisini desteklemek veya desteklememek değil, başta Cumhurbaşkanı, halkı tarihsel bir ‘Milli Kurtuluş’ hamlesinin son halkası olarak görülen Yeni Türkiye devrimini onaylamaya çağırıyor. Onaylamayan, daha şimdiden, hain, düşman, terörist ilan ediliyor. Yani, bize ya Yeni Türkiye’nin uysal vatandaşları olmayı kabul etmemiz, ya da ‘millet düşmanı’ yaftası altında başımıza geleceklere razı olmamız uyarısı yapılıyor. Böyle bir seçim olabilir mi? Gerçekten de, özellikle son birkaç sene içinde olan biten D MHP afişleri söküldü Erdoğan için mitingi ertelediler eçimlere birlikte girme kararı alan Saadet Partisi (SP) ve Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) oluşturduğu ‘Milli İttifak’’ın 27 Mayıs Çarşamba günü yapacağı miting, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Uşak’ta yapacağı toplu açılış ve halka hitap programı gerekçesiyle uygun bulunmadı. Saadet Partisi Uşak İl Başkanı Yunus Acar, Saadet Partisi’nin 11 Mayıs’ta Uşak Valiliği’ne yazılı olarak başvurup izin aldığını söyledi. Acar, 18 Mayıs’ta valiliğe gittiklerinde, valilik tarafından alınan kararla alanın Erdoğan’a tahsis edildiği öğrendiklerini söyledi. Acar, “YSK’ye müracaatımızdan sonra Uşak Valisi Seddar Yavuz 27 Mayıs günü saat 17.30’dan itibaren miting yapabileceğimizi bildirdi” dedi. l UŞAK/DHA S Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Urfa’ya gelmesi nedeniyle polisler MHP afişlerini söktü. Fotoğraf. DHA leri sıradan siyasi kavramlar ile açıklamak mümkün değil, ‘devrim’ kelimesi daha doğru. Tabii bu çerçevede, ‘devrim’ kelimesini olumlu çağrışımlarını bir yana bırakarak, ‘kökten değişim, altüst oluş’ şeklinde okumamız gerekiyor. Nitekim, 2002 Devrimi, tam da böyle tarif ediliyor; ‘Eski Türkiye’nin yerini ‘Yeni Türkiye’nin alması ve bu inşa sürecinde her şeyin toptan değişmesi, yani söz konusu olan; kurumları ile, siyaset ve toplum anlayışı ile, geçmiş ve gelecek tasavvuru ile tam bir rejim değişikliği. Yok, kim ne derse desin, hangi laf cambazlığına sığınırsa sığınsın, söz konusu olan daha demokratik bir rejim olamaz. Zira, mevcut sistem içinde daha fazla değil, daha az demokrasi ve özgürlük siyaseti güden bir siyaset, ancak ceberrut bir rejim vaat edebilir, ediyor. Üstelik, ‘devrim’ ve hatta ‘yeni İstiklal Savaşı’ gibi kisveleri tam da bu nedenle, yani yeni baskı rejimini meşrulaştırmak amacıyla dolaşıma sokuyor. Normal seçim değil Haberimiz yokmuş Diğer taraftan, ‘Yeni Türkiye devrimi’nin tarihi biraz karışık. Meğer 2002’de bir devrim olmuş da haberimiz yokmuş, daha doğrusu devrimi yapanların da haberi yokmuş, zira o dönemde söylenenler, yapılanlar bir yana, siyaset yapanların pek çoğu da devrim fikrinden uzak, muhafazakâr demokrat bir parti içinde siyaset yapma gayreti içindeydiler, şimdilerde ise ortalığı ‘başkaları’ kaplamış durumda. ‘Halk ihtilali’ tabiri ile devrimi ilk muştulayan yüksek teoris Kısacası, bu seçim normal bir parlamento seçimi olmaktan çoktan çıktı; seçimler iktidar partisinin kolayca Başkanlık Sistemi’ne geçişi gerçekleştireceği şekilde sonuçlanırsa, ‘partidevlet/liderlik sistemi’, siyasalhukuki inşa seyrine başlayacak, Türkiye ucu açık bir baskı rejimine yelken açacak. Yok, iktidar partisi istediği sonucu alamazsa, o zaman da işler sarpa saracak, işte o zaman bir büyük demokrasi mücadelesi vermek gerekecek. Umudumuz, hiç olmazsa demokrasi mücadelesi yapabileceğimiz bir sonucun çıkması, ama böyle bir sonuç, demokrasi mücadelesi açısından, üzerine yatılacak bir ‘mutlu son’ değil, sadece bir ‘başlangıç’ olacak. Şimdiden, kendimizi hazırlayalım diye söylüyorum. Haydi gelin Kürtlere akıl öğretelim yyy Kürtler, dinleyin... Bu seçimde Meclis aritmetiği gerektirdiği için oldum bittim oy verdiğimiz CHP yahut son günlerde meylettiğimiz Vatan Partisi yerine sizin partiye, yani HDP’ye oy vermeyi düşünüyoruz. Ama dikkat “vereceğiz” demedik, “düşünüyoruz” dedik. Bir kere şimdiden yani seçimden önce sizlerden kesin bir açıklama, sağlam bir güvence bekliyoruz: AKP ile asla koalisyon yapmayacaksınız. Koalisyon yapmasanız bile dışarıdan destek filan vermeyeceksiniz. Yooo, öyle “Yav söyledik ya, daha kaç defa söyleyeceğiz” demeniz bize yetmez. Bize güvence vermeli, bizi inandırmalısınız. Bizler esas olarak çok laik olduğumuz, durmadan “Biz de Müslümanız ama…” diye başlayan cümleler kurmaya pek alışkın olduğumuz için öyle “Ekmek Kuran çarpsın ki koalisyon da kurmayacağız, destek de vermeyeceğiz” diye yemin billah etmeniz bizi ikna etmez. Ayrıca aklınız sıra bizi kandırmaya kalkıyor da olabilirsiniz. Öyle ya açık açık “AKP ile koalisyon yaparız” demiyor, diyemiyor; onun yerine “Eğer AKP sürecin yürümesi için adım atarsa ve sadece sürecin yürümesi için destek veririz” diyorsunuz. Bunu yutmayız. Ne malum sürecin yürümesi kalkanının ardına sığınıp AKP ile iş bağlamayacağınız? Ayrıca Tayyip Erdoğan ile “Ben süre E ce yeniden yeşil ışık yakayım, siz de benim başkanlık sistemime destek verin” pazarlığı yapmayacağınız? Hatta bugüne kadar çoktan yapmış olmadığınız ne malum? Sakın buraya kadarını okuyup “Aman be, vermezseniz vermeyin” diye efelenmeye kalkmayın. İşte asıl o zaman AKP ile gizli anlaşma yaptığınız ortaya çıkar. Çünkü biz oy vermezsek barajı aşamazsınız; barajı aşamazsanız AKP tek başına iktidar olur, dahası anayasayı değiştirecek kadar iskemle de kazanır. Bunun ne anlama geldiğinin farkında mısınız? Belli ki değilsiniz ki bize dönüp “Amaaaan, sıktınız ama, vermezseniz vermeyin” diye dikleniyorsunuz. Sizin için hava hoş tabii. Ama AKP tek başına iktidar olursa bizlerin halini gözünüzün önüne getirsenize... Kısacası bize itiraz etmeye, koşullarımızı reddetmeye, hele hele verdiğimiz akılları kabul etmemeye sakın kalkışmayın. Sizin göreviniz bizleri size oy vermeye ikna etmektir ve bundan ibarettir. HHH Eyyy Kürtler! Mesele sadece AKP ile koalisyon yapmayacağınıza bizi ikna etmenizden ibaret değil. Ne diyor anayasa: “Devletin milleti ile bölünmez bütünlüğü...” O zaman bu devletin bölünmezliğine zarar vermeyeceğinize de bizi inandırmanız gerekiyor. Unutmayın ki aramızda çok miktar da, boynuna devlet tabelası takmış; Facebook’ta filan adının önüne TC kondurmuş yurtseverler var. Siz bazı milli hisleri körelmiş, kötü niyetli kişilerin iğvalarına kapılarak onlara ulusalcı, milliyetçi filan diyorsunuz. Oysa onlar yurtseverdir. Türk yurdunu sevenlerdir. Sizin partiye, yani HDP’ye bu seçimde oy vermemizi sağlamak için onları ve bizleri devletin milletiyle bölünmez bütünlüğünü koruyacağınıza da ikna etmelisiniz. Bunu nasıl yaparsınız bilemeyiz. Ama bizim oylarımızı istiyorsanız bunun yolunu bulmak size düşer. Biz sadece seçim günü sandık başına gideriz ve eğer aklımızı yatırabildiyseniz bir defalığına sizin partiye oy veririz... Unutmayın ki devlet bizim için önemlidir. Bizler tarih boyunca 16 devlet kurmuşuz (Tamam peki, demek on beşini de batırmışız). Oysa siz daha bir devlet bile kuramadınız. O yüzden TC konusundaki hassasiyetimizi anlayamayabilirsiniz. Ama bilin ki önemlidir. Öyle Öcalan efendinin Kürtler için biçtiği “Devlet olmayan devlet” yahut “Demokratik konfederasyon” gibi saçma sapan formüllerle bizim aklımızı çelmeye yeltenmeyin. Tamam mı? Bir daha belirtelim: Sakın ola ki “Vermezseniz vermeyin be! Biz bize gönül veren Kürt ve Türklerle el ele çoktan yola koyulduk, barajı önce bilinçlerde yıktık. 7 Haziran’da da sandıkta yıkacağız” diye kostaklanmayın. Ya sandıkta barajı yıkamazsanız. Sizin için hava hoş olabilir. Ama bizim başımıza gelecekleri gözünüzün önüne getirsenize... Haydi “akıllı olun” ve bizleri ikna edin, bize güvence verin; Erdoğan’la ve partisi ile işbirliği yapmayacağınıza bizi inandırın. “Nasıl yahu, daha ne yapalım” diye sormayın. O sizin sorununuz. Bu sorunu çözün ki size oy verelim. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle