18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
söyleşi Pazartesi 25 Mayıs 2015 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TasaRım: BAHADIR AKTAŞ 14 [email protected] SELİN ONGUN ışadamı koalisyondan artık korkmuyor Sabancı Grubu’nun eski CEO’su Hazım Kantarcı: “Uzlaşma ihtiyacı nedeniyle koalisyon faydalı da görülebilir” abancı Grubu’nun eski CEO’su Hazım Kantarcı, Türkiye’nin son 40 yılında, Ankara ile işadamları hattındaki iklimi yakından tecrübe eden bir isim. Türkiye’nin ilk CEO’larından Kantarcı aynı zamanda ülkedeki otomotiv sektörünü inşa eden kıdemli profesyonellerin de başında geliyor. Kantarcı’yla Bursa grevini, patronlar katının grevlere bakışını, ayağına basılan ve ayağa basanın her dönemde yeniden belirlendiği “patronAnkara dansını” da konuştuk. TÜSİAD ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki gerilimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Enerjimizi her platformda benzer biçimde kaybediyoruz. İşçi ve işveren ilişkilerinde çatışma ortamı varken, nasıl iki taraf da kaybediyor ise burada da aynı meseleyi görüyoruz. Ne kadar benzer bir durum. Yazık oluyor, hepimize, emeğimize, Türkiye’ye yazık oluyor. “TÜSİAD misyonunu tamamladı” diyenlere katılır mısınız? Türkiye’nin dış ticaretinin enerji hariç yüzde 80’nini, kamu ve tarım dışındaki istihdamın yüzde 50’sini gerçekleştiren bir kurumun misyonu sürekli olmalıdır. Hükümetlerin de TÜSİAD’ın da ana hedefi refahı artırmak, refahın sürdürülebilir olması için adil gelir dağılımını sağlamaktır. Önce hedefin müşterek olduğunda hemfikir olacaklar. TÜSİAD mensubu olduğu üyelerin menfaati icabı olarak da Türkiye’de refahın artmasını ister. Hükümet de refahın artmasını ister. Hedef bir ise, çatışmanın olmaması lazım. FOTOĞRAFLAR: VEDAT ARIK Bİ soRmak lazım S Bursa’da işçiler haklı! Bursa’da işçiler saatlik ücretlerine iki lira zam istiyor. “Bir saatlik emeğimizin karşılığı 7 liradan 9 liraya çıksın” diyorlar. Patron katı bu iki lirayı neden görmez? Bursa’daki durum şu. Renault ve Tofaş’taki işçiler sendikaya, Metal İş’e karşı reaksiyon gösteriyor. “Bizi yaptığın toplu sözleşmeyle bağladın, oysa Bosch’ta yaptığın anlaşmayla daha fazla rakam aldın, bizi sattın. Aynı işi yapıyoruz, biz neden az alıyoruz?” diyorlar. Bursa’daki hadise işveren ile çalışan arasında değil, sendikaya karşı. Ve haklılar. Olaya hukuki olarak bakarsanız, ortada sözleşme var. Ama öbür tarafta da bir hakkaniyetsizlik var. Bu durumda patron da, o iki liraya, işte böyle bakıyor. Küresel bir güçle ortaklık nedir; yakından biliyorsunuz. Bursa’da Renault resti çekti. “Grev devam eder ise uzun vadeli yatırım planlarımızı gözden geçiririz” dediler. Renault “Türkiye’den gideriz” demeye getirdi. Küresel bir güçle ortak olurken, işçi hakları masaya nasıl gelir? Neler konuşulur? Siz Toyotasa’da neler yaşadınız? Aslında yabancı ortaklıklarda ana merkezin görüşü “daima ver” şeklindedir. Çünkü buradaki işçi ücreti son derece farklıdır. Hatta birçok yabancı ortak grevi anlayamaz. “İşçi ne istiyor?” derler. Misal “Ücretine 2 lira zam” dersin. “Ne kadar ediyor bu?” diye sorar. “Bir dolar bile değil 80 cent” dersin. “Fabrikayı 80 cent için mi durduruyorsunuz, verin!” derler. Nitekim biz bunu LASSA toplu sözleşmelerinde yaşadık. O zaman işveren sendikası KİPLAS idi. Goodyear, Pirelli ve LASSA’yı KİPLAS temsil ediyordu. Karşıda da işçileri temsilen LASPETKİM vardı. Toplantılar sabahlara dek sürerdi. Yabancı genel müdürler görüşmelerin sonuna doğru gelirdi. “Verin” diyenlerin ellerini adeta biz tutardık. Yabancı ortaklar kesenin ağzını çok açmasın diye mi tutuyorsunuz? O yabancı genel müdür, diyelim ki üç yıllığına orada. Siciline üretimin durduğu bir grev geçsin istemiyor. Onun için vericidir o. Biz tahterevallinin diğer tarafında öyle bakmıyorduk tabii. Çalışanın hak ettiğini vermek istiyoruz ama bir Türkiye gerçeği var. Acaba hangi Türkiye gerçeği! Rekabet! Yabancıların sınırsız verme refleksine o nedenle mani olurduk. Sonunda aritmetik konuşur. Aritmetik de der ki, “Türkiye’de işçi maliyeti düşük.” Ondan yabancı ortak kolay kolay gitmez. dı. ‘İşlerim bozulur’ gibi bir tutum içinde olmazdı. Bugün olsaydı susmazdı, polemiğe girmeden lafını esirgemezdi.” saklanıyor” diyerek okuyanlara hak verir misiniz? Şimdiye dek TÜSİAD başkanı koltuğunda hep patronlar oturduğu için “artık patronlar geride duruyor” gibi bir algı oldu. Bir yerde de hak vermek gerek. Her patron TÜSİAD başkanı olduğunda hem kendi işinden uzaklaşıyor hem de hükümet ile çatışma olduğunda direkt kendi şirketi zarar görüyor diye düşünülüyor. Tabii işin tabiatında vardır. Patronun konuşma tarzı ve gücüyle, bir profesyonelinki farklıdır. Şu andaki başkana haksızlık etmek istemediğimi, bunun meselenin tabiatıyla ilgili bir realite olduğunu da hemen söyleyeyim. almaz. Şu bir gerçek ki, bir zamanlar verilecek demeçler birkaç patrona danışılıp oluşturulurdu. “Üç büyük”lere mi danışılırdı? Üç büyük, dört büyük, hatta “ben neden o kadar büyük değilim” diyenler. Dolayısıyla evet o koltukta profesyonel oturuyor ama arkadaki ağır topların kararı daha geçerli. Dünden bugüne... Sakıp Sabancı ile 32 yıl yakın mesai yapan Kantarcı: “Sakıp Bey’i hiçbir şey susturamaz sakıp Bey’i bugün hiçbir şey susturamazdı iz Türkiye’nin son 40 yılında Ankaraişadamı ilişkisine yakından tanık oldunuz. Ankaraişadamı hattında genetiğimiz ne diyor sizce? 1970’ler bürokrasinin çok ağır olduğu günlerdi. Ankara’dan onay almadan adım atmak imkânsızdı. Bir bakarsınız, sabah yedi uçağına İstanbul’dan Koç’lar, Sabancı’lar, Eczacıbaşı’lar, hep birlikte Ankara’ya gidiyorlar. Uçaktan sonra birbirinizi bakanlıkta, öğle yemeğinde görürsünüz. Dönüşte akşam hep beraber yine aynı uçaktasınız. Ankara’dan döviz tahsisi, ithal müsaadesi alacaksınız, böyle günler. Hep bir damgadan geçmeniz lazım. Ardından 80’lerde Özal’ın uçak dolusu işadamını dünyaya götürdüğü günler ge S liyor. Özal uzlaşmacı, iş dünyasının içinden gelen bir isimdi. En iyi diyalog onun zamanında oldu. Gelelim bugüne? Dünyanın her yerinde işadamlarının hükümetle temas halinde olması gerekir. Konjönktürü ve vizyonu takip etmek için işbirliği elbette hep önemlidir. Fakat bugün hükümete yakın olmak işadamlarının başarı için neredeyse tek kıstas haline geldi. Evvelden döviz tahsisi önemliydi şimdi ihale tahsisi önemli. Eskiden döviz tahsisini alan şirket zenginleşirdi şimdi ihaleyi alan zenginleşiyor. Star Medya Grubu’nun sahibi Ethem Sancak’ın “Erdoğan’a âşık oldum” sözlerini nasıl yorumladınız? Takdir hislerini daha farklı kelimelerle ifade etmesi yakışık alırdı. Sakıp Bey hayatta olsaydı Erdoğan döneminde nasıl bir strateji izlerdi? Susmazdı. Sakıp Bey’i hiçbir şey susturamazdı. Bezginlik denen bir hadise Sakıp Bey’de asla olmazdı. Doğruları söylerdi. “Aman bana ters gelecek, işlerimi bozulur” gibi bir tutum içinde olmazdı. Çünkü o şuna inanırdı. “Türkiye iyiyse ben iyiyim. Sadece benim iyi olmam, Tükiye iyi değilse işe yaramaz” derdi. Sakıp Bey, cidden inançla, şirketten önce ülkeyi düşünürdü. Bugün olsaydı hiç çekinmeden, fikrini söyleyerek ağırlığını koyardı. İşi şahsileştirmeden kendi nüansıyla polemiğe girmeden lafını esirgemezdi. Sakıp Bey’in en sert sözleri bile bu üslubu nedeniyle kabul görürdü. ‘ manın zirve günleri sizce hangileri? Bülent Ecevit’i düşüren ilanlar var (S.O: İlacımız Ekonomik Konsey 1979 yılında TÜSİAD’ın Kurucu Başkanı Feyyaz Berker’in verdiği ilanlar). O gün İşadamları özel sohbetlerde Erdoğan’ın çıkışlarından yakınıyor. An ler bugünkü durumdan çok daha sertti. TÜSİAD bugün her fırcak aynı işadamları açısatta “Biz siyasi parti lışlarında Erdoğan olsun istiyorlar. Kamuoyuna TÜSİAD başkan gibi davranmıyoruz, ülkemize dair gözlem ve Erdoğanlı resim vermek ları nedense hü eleştirilerimizi demokistiyorlar. Bu bir oportüratik biçimde söylüyonizm mi, korku mu? kümeti tenkit etme ruz” diyor. Haklılar ve Dünden bugüne bu hep histeriği içine giribunları söylemeleri laaynıdır, işadamları böyle zım. Ama bunun totörenlerde Ankara olsun yorlar. Diğer yannuna, dozajına dikkat ister. Fakat burada üzedan liderler de işaedilmeli. O günlerden rinde durulması gereken bugüne farklı unsur ise hadise şu. Ortada çatışma damlarını hedef şöyle, çatışmanın şahzeminini besleyen karşıalırken vatandaşa sileşerek sertleştiğine lıklı bir durum var. tanık oluyoruz. Bunu nasıl tarif ederyani tabana oynuCumhurbaşkanı’nın siniz? yor. Bu çok bilinen TÜSİAD’ın toplanTÜSİAD başkanları tısında karşısındahepsi ayrı ayrı değerli inbir siyaset oyunu. ki başkanı, yönetimi, sanlar. Ama başkanlar üyeleri sözleri ile ağır nedense hükümete karşı tenkit etme isteriği içine giriyorlar. Hükü eleştirdiği, onların da kendilerine yönemete ters bir şey söylenmez ise sanki baş lik ithamları dinlediği hafızalarda. Her iki “tarafı” ile bu manzarayı milletçe kan olunmazmış gibi görüyorlar. Elbetnasıl tercüme edelim? te ülkeyi kimin, nasıl yöneteceği işveren Bu manzara sadece patronlar katıyla iliçin önemlidir. Ama tam siyaset kokan degili değil. Tüm Türkiye manzarası şu anda meçlerden arınmak lazım. Başkanların böyle. Bu bağlamda, anayasamızda bulu“tenkit edeyim” histerisinde olmamalanan bir gerçeği hatırlatmak isterim. İşverı lazım. Dozajını artıran var, azaltan var, reni, işçi kuruluşlarını, hükümeti vs. bir ancak şimdiye dek bütün başkanlar bunu araya gelerek Türkiye’nin refahını artırayaptı. Oysa bu bir denge işi. Hem artıları cak yol mümkündür. Anayasada yer alan hem eksileri bir görüş olarak ortaya koyEkonomik ve Sosyal Konsey hayata geçmak lazım. Örneğin Haluk Dinçer’in başmeli. Fevkalade bir kuruluş, Türkiye’nin kanlık dönemindeki sözlerini hakkaniyetbugünkü durumuna ilaç. Ama bu konsey li bir tespit olarak görüyorum. Diğer yantoplanamıyor. dan bugün cumhurbaşkanı, dün başba TÜSİAD bu konseyin toplanmasını kan, yani siyasette de liderler, işadamlaister mi? rını hedef alırken aslında vatandaşa, işçiGayet tabii. Çünkü ekonomik hayatı düye, çalışana yani tabana oynuyor. Bu, çok bilinen bir siyaset oyunu. Dolayısıyla böy zenleyen her taraf, bu konseyde bulunacaktır. le bir çatışma içinde oluyoruz ki yine ay Bugün TÜSİAD’ın başkanlık koltunı sözü söyleyeceğim. Yazık oluyor! Hedef ğunda bir profesyonel var. Bu resmi bir ise, çatışmanın olmaması gerek. “patronlar bir profesyonelin arkasına TÜSİAD ile iktidar arasındaki çatış ‘ ‘ TÜSİAD ne kadar demokrat o halde? Bu çok tartışıldı. Bence bu tür kuruluşların her yönü ile demokrat olması beklenmemeli. Çünkü 2500 şirketin gruplar arasındaki dağılımı, TÜSİAD’a verdikleri üye sayıları çok farklı. Dolayısıyla grupAğır topların kararı etkili ların TÜSİAD içindeki ağırlıklarına göre karar mekanizmalarında Son tartışmada etkili olmaları doğaldır. ekonomi yönetimine TÜSİAD’da bez İşadamlarının koalisilişkin sözleri nedeginlik var. Bir yon korkuları, sizce buniyle Cumhurbaşkagün halen güncel mi? nı Tayyip Erdoğan’ın açıklama ile yanıt İşadamı öngörülürlük başkan Cansen Başaverildiğinde nasıl ve istikrar ister. Geçmiş ran Symes’e yönelttikoalisyon tecrübelerinde ği ithamların ardınreaksiyon geleceTürkiye bu anlamda dan TÜSİAD’da hem ğini bildiklerinden iyi sınav vermedi. kurumsal hem şahsi şartlarında bir sessizlik oldu. Bu sessizliği tercih edi Bugünün koalisyon, eskisi gibi sessizliği “aman seyorlar. Eski günler problemli olur anlamına çim öncesi susalım” gelmiyor. Hatta uzlaşma mantığı ile açıklamak den farklı olarak ihtiyacı nedeniyle koalisyeterli mi? yon faydalı da görülebiBir bezginlik olduçatışma şahsileşelir. Çünkü koalisyon isğu, gerçek. Bir açıkrek sertleşiyor. ter istemez uzlaşma ortalama ile yanıt verildimı doğuracak. Şunu söyğinde nasıl reaksiyon lemek mümkün, işadamlarında geleceğini tecrübe ettiklerinden, söyleeskisi kadar koalisyon korkusu yoktur yenlerin başına gelenlere bakıp sessizama geçmişe bakarak kategorik liği tercih ediyorlar herhalde. Yeni bir olarak korkanları vardır. açıklamanın fayda getireceğini düşün Cemaathükümet arasındaki savaşta müyor olmalılar. cemaate yakın işadamları da gözaltına Patronların değil profesyonellerin alındı. Son perdede yaşananlar iş dünbaşkan olması neyin göstergesi? yasını nasıl etkiler? Aslında bir profesyonelin başkan olBu konular anlaşılır olmaktan çıktı. Ne ması işleyiş açısından bir değişikliğe nezaman, nasıl sonuçlanacağını ben de meden olmaz. Çünkü o profesyonel de TÜSİrak ediyorum. AD’daki etkin isimlere danışmadan karar Eski koalisyon korkusu yok ‘ Sabancı neden medyaya girmedi? Medyanın bir çılgın dönemi vardı. Güneş gazetesi yeni çıkmış, yazarlara astronomik ücretler ödeniyordu. O günlerde medya konusu gündeme geldi. Bir gazete kurulması düşünülmüştü. Sakıp Bey grubun medyaya girmesine taraftar gibiydi. Konuşmaların ertesinde şu görüş hâkim oldu. “Siz medyada yer almak istediğinizde medya yarış halinde, bir mecra endişeniz yok” dedik öncelikle. O zamanlar medya bu kadar ayrışmamıştı ama “İsa’ya Musa’ya yaranma” meselesi yine de vardı. “Bu, grubumuza zarar verebilir” dedik. Güneri Civaoğlu’nun transferi çok konuşuluyordu o günlerde. Yan faktör olarak da bazı üyelerimiz, “Medyada milyon dolarların ödendiğini” söyleyerek “Medya yöneticilerine öyle paralar veriliyor ki, bu rakamlar şirketlerimizdeki dengeyi bozar” dedi. Başta istekli olsa da tüm bu değerlendirmeler neticesinde Sakıp Bey medyaya girmemeye ikna oldu. Bu gelişmeden dört beş yıl sonra Ahmet Özal Kanal 6’yı alması için Sakıp Bey’e gelmişti. Orada da aynı nedenlerden dolayı medyaya girmeme kararını söyledi. sabancı’nın medya kararı C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle