18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 24 Mayıs 2015 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Emekçilerin zaferi Taleplerin büyük ölçüde kabul ettiren TOFAŞ işçileri işbaşı yaptı ursa’da Coşkunöz’den sonra önceki gece TOFAŞ ve Mako’da da anlaşma sağlandı. Oyak Renault’da ise işçi temsilcileriyle fabrika yönetimi arasında görüşmeler sürüyor. Bursa’da 8 gün önce üretime ara vererek eylem yapan TOFAŞ işçileri, yönetimle işçi temsilcilerinin yaptığı görüşme sonunda önceki gece anlaşma sağlandı. Anlaşma kararın duyurulmasının ardından fabrika önünde kurulan çadırlar ve pankartlar işçiler tarafından kaldırıldı. Yaklaşık 600 işçi, eylemi bitirip evlerine gitti. Fabrika önünde işçiler adına açıklama yapan işçi sözcülerinden Mehmet Al 16 B tın, görüşmeyi tamamladıklarını söyledi. Varılan anlaşmaya göre, herkese seyyanen bin lira ve maaşlarda iyileştirme olarak da ramazan ayına kadar bir açıklama yapılacağını belirtti. Altın, “Kimsenin işten çıkarılmayacağı ve yerlerinin değiştirilmeyeceğine dair söz verildi. Sendikal tercihlerde de kimseye karışılmayacağı belirtildi. Biz para haricinde diğer maddelerde anlaşmayı sağladık. Para da CEO’nun söyleyeceği rakama göre belirlenecek. O konuda da fazla bir sıkıntı kalmadı” dedi. Mako Elektrik Sanayi ve Ti caret AŞ’de de iş bırakma eylemi sona erdi. Tofaş’taki uzlaşma noktalarının Mako’da da uygulanacağı öğrenildi. OYAK Renault’da akşam saatlerinde yapılan görüşme olumsuz sonuçlandı. Şirket bir hafta içerisinde net bin TL tutarında avans niteliğinde destek sağlanacağını ve ramazandan önce maddi iyileştirme çalışmalarının sonuçlarının açıklanacağını duyurdu ve yarın işbaşı yapılmasını istedi. İşçilerin sözcülerinden Murat Ermiş, bu şartların kabul görmediğini, karşı teklifi sunduklarını belirtti. l Yurt Haberleri Renault’da görüşme Ford işçisinin bekleyişi sürüyor Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde Ford Otosan işçilerinin direnişi devam ediyor. Türk Metal Sendikası aleyhine pankartları asan işçiler fabrika önünde bekleyişini sürdürüyor. İşçiler, şemsiyeler altında oturarak güneşten korunmaya çalışıyor. İşçilerden Hakan Cömert, eylemin 4. gününü geride bıraktığını belirterek, fabrika yönetiminden görüşme için haber beklediklerini söyledi. İşten çıkarma yok Patrona faturalı yanıt Sonuna kadar direniş İşçiler işverene fabrikanın bahçe demirlerine astıkları fatura bilgileri ile yanıt verdi. Giderler ile ücret karşılaştırıldığında işçinin bütcesi her ay yaklaşık 300 lira açık veriyor. Pankartta yer alan bilgilere göre 5 yıllık bir işçinin giderleri ve maaşı şöyle: “Ev kirası: 500 lira, doğalgaz: 300 lira, elektrik: 80 lira, su: 40 lira, telefon: 90 lira, ekmek: 90 lira, pazar masrafı: 200 lira, market harcamaları: 300 lira, çocuk masrafı 200 lira. Toplam gider: Bin 800 lira. Alınan maaş ikramiye ile birlikte bin 500 lira. Sendika kesintisi de 51 lira.” Grevdeki işçiler, fabrikadan çıkamadıkları için yakınlarıyla demir parmaklıkların ardından görüşüyor. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) Türk Traktör fabrikasında grev yapan emekçiler ayda 200 saat fazla mesai yaptıklarını, tuvalet için bile izin aldıklarını söylüyor MUSTAFA ÇAKIR ş bırakma ve işyerini terketmeme eylemlerinin devam ettiği Türk Traktör fabrikasında çalışan işçiler “Boğazımıza kadar geldi. Yeter artık. Sonuna kadar direneceğiz” açıklamasını yaptı. Fabrikanın önünde duygusal anlar da yaşanıyor. Ankara’da eylemin devam ettiği Türk Traktör fabrikasının içerisine ve dışarısına “direniş çadırları” kuruldu. “Direniş meydanı” pankartları asıldı. Fabrika içerisindeki işçiler dışarıya çıkmıyor. Güvenlik görevlileri dışarıdaki işçilerin de fabrika içerisine İ girmesine izin vermiyor. İşçiler semaverlerde çay demliyor. İçerideki işçilerin yemeklerini de dışarıdaki işçiler getiriyor. İşveren çalışma koşullarının düzeltilebileceğini ancak saat ücretlerinde bir değişiklik olmayacağını bildirdi. Bunun üzerine işçiler de, “Saat ücretinde değişiklik yapmayacaksanız bir daha bizi çağırmayın” diyerek masadan kalktı. Fabrikada çalışma koşullarının çok ağır olduğuna dikkat çeken işçiler, 3 ihtar halinde tazminatsız olarak işten atıldıklarına da işaret etti. İşle Tuvalet için izin rin bitirilmesi için dakika tutulduğuna dikkat çeken işçiler, fazla mesailerin de ay içerisinde 200 saate kadar ulaştığını bildirdi. İşçiler, “Tuvalete gitmek için bile izin alıyoruz” diyerek tepkilerini dile getirdi. Fabrikadaki 12 yıllık bir işçinin saat ücreti 8.34 lira. Ücreti ise ikramiye ile birlikte bin 800 lira. İkramiye çıkarıldığında net ücret daha da düşük. 2 yıllık bir işçinin saat ücreti ise 6.34 lira. Ücreti de bin 300 lira civarında. Bu arada işveren önceki gece işçilere telefonla mesaj göndererek eylemin yasadışı grev olduğunu savundu. İşçiler ise, “Biz mala mülke zarar vermiyoruz. Yasadışı grev de yapmıyoruz. Korkumuz yok” yanıtını verdi. İşçiler kararlılıklarını, “Bu saatten sonra geri dönüş yok. Ya batacağız ya da çıkacağız. Kaybedecek bir şeyimiz yokBoğazımıza kadar geldi. Yeter artık. Sonuna kadar direneceğiz” sözleriyle dile getiriyor. Fabrikanın önünde duygusal anlar da yaşanıyor. Günlerdir fabrikadan çıkmayan işçiler aileleriyle bahçe demirlerinin arkasından görüşebiliyor. Yeter artık amsun 19 Mayıs Maratonu’nu koşmak ve tamamlamak Silivri günlerinde kurduğum en büyük özgürlük hayallerimden biriydi. Nâzım Hikmet “Hapiste yatacak olana öğütler” şiirinde diyor ya; “İçeride bir tarafınla yapyalnız kalabilirsin, kuyunun dibindeki taş gibi, fakat öbür tarafın, öylesine karışmalı ki dünyanın kalabalığına, sen ürpermelisin içeride, dışarda kırk günlük yerde yaprak kıpırdasa...” O günlerde ezberleyip, gökyüzüyle sohbet anlarında şarkı gibi mırıldandığım bu şiir yaşam şiarlarımdan biriydi. İnsan hapiste doğal olarak yaşamın önceki bütün dilimlerini kare kare yineliyor ama bununla da kalmıyor, gelecek kareleri kuruyor. Lise yıllarında Fenerbahçeli Rıdvan Dilmen ile birlikte Nazilli Lisesi’nin atletizm takımındaydık. Ben, 1500 3 bin metre koşardım. Üniversite yıllarında ise eğitimin ve gençlik eylemlerinin arasına Ege Üniversitesi atletizm takımını koymuştum. 5 bin 10 bin koşuyordum. Üniversite hayalim çok da sıradan değildi. Birinci sınıfa kaydımı yaptırırken kendime, “Bu okulu birinci bitireceğim” demiştim. 1981’de birinci bitirmek ve Atatürk’ün doğumunun 100. yılı olması nedeniyle büyükçe bir törende bu ödülü almak, yaşamımın sonraki yıllarını etkileyen en önemli kilometre taşı oldu. Hedefime neyi koysam, “Arkadaş, sen üniversiteyi birinci bitireceğim dedin bitirdin, bunu da başarırsın” deyip kendimi motive ederim. HHH Üniversiteden sonra sporu bırakmamaya çalıştım ama ona büyük bir rakip gelmişti, “gazetecilik”. Artık sporu belli bir dereceye girmek amacıyla değil, fırsat buldukça sağlık için yapabiliyordum. Yine de 1995 yılına dek 8 kez Samsun 19 Mayıs Maratonu’nu koştum. Silivri günlerinde yaşam arşivimin önemli bölümünü oluşturan o maraton beni hep koşmaya sevk etti. Eni 5, boyu 14 adım, yüksekliği 7 metre, üzeri de tel örgüyle çevrili havalandırma boşluğunda koşarken infaz koruma memurları uyardılar: “Hapiste en tehlikeli şey eklem yerlerini zedelemektir, bizden söylemesi.” Ortopedi doktorunun olduğu bir gün revire çıktım. Havalandırmada koşmak istediğimi söyleyince duraladı, “Yürüseniz olmaz mı?” dedi. Ben de “olmaz” dedim. Özgürlükte maraton koşmak istiyorum. Bunun üzerine teknikler gösterdi. Ayağımın yönünü havada değiştirecektim, yere nasıl basıyorsam öyle çekecektim. En önemlisi buydu. Bunu başarırsam her birkaç adımda bir dönüşte eklem yerlerim etkilenmeyecekti. Başlangıçta kendimi leylek gibi hissettim. Zamanla alıştım. Dakikada 180 190 adıma kadar çıktım. Alanı olabildiğince genişletmek için duvara en yakın yerden koşuyordum. Elimin üstü sık sık sert pütürlü duvara değiyordu. Sanki jilet geçmiş gibi kesip atıyordu. Zamanla tek zorluk bu oldu. HHH Geçen yıl Soma faciası nedeniyle 19 Mayıs Maratonu iptal edildi. Bu yıl ne olursa olsun ahdım vardı, koşacaktım. 18 Mayıs akşamı Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Samsun’daki fener alayına katılıp ertesi sabah da demir parmaklıkların ardında hayalini kurduğum maratonu yeniden koştum. Koşu güzergâhında kimi tanıyanlar, ne olur kusura bakma, deyip fotoğraf çektirdiler. Bazıları kenardan alkışlayıp güzel sözler söyledi. Koşuyu bitirdikten sonra ben de kendime şunları söyledim: “Aferim Balbay... Kafana koydun ve yaptın... Son yıllarda yaşadıkların artık salt kendine ait bir hayat değil. Seni sevenler ve senden bir şeyler bekleyenleri de içine alan uzun bir maraton. Mademki demir parmaklıklar senin bedenini ve ruhunu çürütemedi, senden ben de çok şey bekliyorum. Bu kör karanlığın ortasında ışığa ulaşma maratonunu, başarıncaya dek bırakmamanı istiyorum...” Maraton... S e O he ni so E A ile olu şa su İşverenden tehdit Jacinta, Kenya’nın güneşini görebilsin HIV pozitif olduğu için cezaevinde çalıştırılmıyor, parasızlıktan sabun bile alamıyor HİLAL KÖSE Kredi kartları borcu nedeniyle inşaatta çalışmaya başlayan emekli Hüseyin Dulda, asansörle yukarı çekilen malzemeleri almak için öne doğru eğilince dengesini kaybetti. 5. kattan düşen Dulda, Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tüm müdahalelere karşın yaşamını yitirdi. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı. l KAYSERİ/ DHA Borçlarını ödemek için çalıştığı inşaattan düştü Cesedi 16 saatte çıkarıldı akırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki Kenyalı hükümlü Jacinta Owako Ayoo (46), HIV pozitif olduğu için cezaevindeki atölyelerde çalıştırılmıyor. Çalışanların ‘hasta’ diye çağırdığı Ayoo, sabun bile alamayacak kadar yoksul. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin ev sahipliğinde, Friedrich Ebert Stiftung Derneği’nin işbirliğiyle “hapishanede engelli ya B bancı LGBTİ olmak” konulu iki günlük bir konferans düzenledi. Konferansta, Jacinta Owako Ayoo’yu ziyaret eden avukatlardan Arın Gül Yeniaras da bir sunum yaptı. Ayoo’nun gece iğnelerini kendisinin yaptığını, ancak infaz koruma memurlarının keyfi uygulamaları nedeniyle revire götürülmediği zamanlar olduğunu söyleyen Yeniaras şunları anlattı: “Jacinta HIV pozitif olduğu için atölyede çalışması yasak. Çocukları Kenya’dan 35 kuruş göndermeyince, çok parasız kaldığı zamanlardan birinde, bir defalık bir gardiyan sabun vermiş. O sabunla hem kendini hem kıyafetlerini yıkamış. Haftada bir 10 dakika telefonda hakkı var. 1 kart 4 TL. Güney Afrika’yı aramak 5 kart. Ana dilini haftada 10 dakika konuşabilmek de paralı. Çalışanların kendisine ‘hasta’ diye seslendiğini söylüyor.” CİSST’ten sosyolog Zeynep Alpar, Bakırköy’den 2013 yılında tahliye olan HIV pozitif Angel Mtsweni’nin tekerlekli sandalyeyle cezaevinden çıktığına dikkat çekti. Ülkesi Güney Afrika’daki tedaviyle ayağa kalk Yanlış tedavi tığını ifade eden Alpar, “Bize, Türkiye’de HIV / AIDS tedavisinin yanlış yapıldığını, çok daha etkili tedavi yöntemlerinin bulunduğunu yazdı. Eğer bu doğruysa, Bakırköy’deki yaklaşık 25 HIV pozitif kişi tahliye edilmeli” dedi. “Bir daha ülkemin güneşini görmemekten korkuyorum” diyen ancak 2012 yılında cezaevinde yaşamını yitiren Magdelana de Winnaar’ı anımsatan Alpar, şöyle devam etti: “Magdelena bir cinayet sonucu öldürüldü. Burada yalnızca Adalet Bakanlığı’nı ya da Sağlık Bakanlığı’nı, doktoru suçlayamam. Bu sistem sorunu” dedi. Edirne’nin İpsala ilçesi Yapıldak Köyü yakınlarındak Hamzadere Barajı inşaatına bağlı sulama kanalı çalışması sırasında önceki gün 4 işçi göçük altında kalırken, 3 işçi kurtarılmıştı. AFAD, UMKE, itfaiye, jandarma ve Keşan’dan gelen maden işçilerinin 16 saat süren çalışması sonucunda göçük altında kalan işçi Veli Gök’ün cesedi toprak altından çıkarıldı. l Yurt Haberleri İskele çöktü: 1 işçi öldü Erzurum’in Aşkale İlçesindeki Çarşı Mahallesi’nde yapımı devam eden TOKİ konutlarının 5. katında dün saat 10.30’da iskele çöktü. Evli ve 4 çocuk babası 37 yaşındaki Abdurrahman Taşçı olay yerinde öldü. Arkadaşlarından Mehmet Karslı ağır, Oktay Çiftçi ise hafif yaralandı. l ERZURUM/ DHA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle