23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 19 Mayıs 2015 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN KONUK YAZAR Doç. Dr. Aziz Çelik 5 Soruda metal direnişi 1) Direnişteki metal işçisi ne istiyor, neye tepkili? Renault ve TOFAŞ’ta direnen metal işçileri Türk Metal ile MESS arasında bağıtlanan grup toplu iş sözleşmesinin revize edilmesini ve ücretlerinin Bosch’ta imzalanan sözleşme esas alınarak değiştirilmesini istiyor. Düşük ücretler tepkinin en önemli nedeni. İşçiler toplu pazarlık sürecinde taleplerinin dikkate alınmadığını ve sendika içi demokrasinin işletilmediğini söylüyor. Bu nedenle bir yandan iş bırakırken öte yandan Türk Metal Sendikasından istifa ediyor. Bir yandan işverene öte yandan sendikaya tepki var. 2) Eylem hukuka uygun mu? MESS, bakanlık müfettişleri ve Türk Metal Sendikası eylemin yasa dışı olduğunu iddia ediyor. Ancak bu iddialar yanıltıcı ve dayanaktan yoksun. ILO’ya göre sendika denetimi dışında yapılan düzensiz grevler (wildcat strike), işi yavaşlatma, işi durdurma, işyeri işgali gibi eylemler barışçıl oldukları sürece hukuka uygundur. Metal işçileri eylemlerini barış içinde yürütmektedir. Bu nedenle eylem hukuka uygundur. 3) Toplu iş sözleşmesi değiştirilebilir mi? Bağıtlanmış toplu iş sözleşmesi yürürlük süreleri hariç değiştirilebilir. Bu konuda sayısız örnek söz konusu. Protokol ile toplu iş sözleşmesinin içeriği değiştirilebilir. 4) Direniş, sendikacılık açısından ne anlama geliyor Metal işçilerinin eylemi 12 Eylül ile birlikte metal sektöründe zorla kurulan sendikal statükoya da bir tepki niteliğinde. Darbe döneminde MESS ve darbeciler tarafından korunan Türk Metal üzerinden inşa edilen bu düzen artık tepki görüyor. Hantal, bürokratik ve iç demokrasiden yoksun sendikalara güven azalıyor. Metal işkolunda biriken gerilim adeta bir deprem gibi bu direnişle ortaya çıktı. Sendikalar işçilerin bu tepkisinden ciddi dersler çıkarmalı. 5) Sendikasız çözüm olur mu? Direnen metal işçilerinin sendikadan istifa edip, sendikalaşmaya mesafeli yaklaşımı önemli bir açmaz. Metal işverenleri işçilerin bu tepkisini sendikasızlaştırma yönünde kullanmak isteyebilir. Metal sektöründeki güçlü patronlar ve patron örgütleri karşısında sendikasız mücadele etmek olanaksız. İşçilerin kızgınlığı anlaşılabilir ama bu kızgınlığın sendikasızlığa dönüşmesi, ileride en çok işçiye zarar verir. Metal işçileri özgür iradeleri ile işverenin, devletin ve Türk Metal’in müdahalesi olmadan istedikleri sendikaya üye olabilmeli. Metal emekçileri isteklerinde kararlı etal işçilerinin Bursa’da başlattıkları eylemde 4. gün geride kalırken, eylem diğer fabrikalara da sıçradı. Cumhuriyet fabrikalarda eylem yapan işçilerle görüştü. 4 talep sıralayan işçiler istekleri karşılanmadan eylemlerine son vermeyeceklerini vurguladı. Yaklaşık 12 bin işçinin çalıştığı 4 büyük fabrikada üretim durdu. Hiçbir siyasi örgütün ve partinin fabrika önüne girmesine izin vermeyen işçiler, ‘Bizim siMUSTAFA yasetle işimiz yok. ÇAKIR Davamız ekmek davası. Hakkımızı istiyoruz’ dedi. Renault fabrikasında başlayan, TOFAŞ ve Çoşkunöz fabrikalarına sıçrayan eyleme dün de Mako Elektrik Sanayi ve Ticaret AŞ (MAKO) fabrikası da eklendi. Bugün başka fabrikalarda da eylem başlayacağı ifade edildi. Eyleme katılan Coşkunöz ve Mako fabrikalarında otomobil yedek parça üretimi yapılıyor. 4 fabrikada yaklaşık 12 bin işçi bulunuyor. İşçilerin tamamına yakını Türk Metal Sendikası’ndan istifa etmiş. Renault fabrikasında bin 300 işçi geçen cuma gününden bu yana işyerini terketmiyor. Diğer fabrikalarda da işçiler fabrika içinde ve dışında bekliyor. 4 fabrikanın önü ise ana baba günü gibi. Çocuklar, eşler bütün işçi yakınları fabrikaların önünde işçilere destek veriyor. Fabrikaların çevre duvarlarının diplerine, otoparklara çadırlar kurulmuş. İşçiler muşambaların üzerinde yatıp kalkıyor. Renault fabrikasının önünde işçiler kontrol nok ekonomi 11 Bursa’da eylemdeki işçilerle görüşmeden çıkan sonuç net: Davamız ekmek davası. Talepler karşılansın Kefen Nereden Çıktı? ısır’ın devrik lideri Mursi’ye verilen idam cezasının bizim seçimlerin gündeminin başına çekilmesini anlayabiliyorum. Dahası Cumhurbaşkanlığı yetki ve sorumlulukları, tarafsız kimliğine ilişkin yasal düzenlemeleri yok sayarak, gönlündeki başkanlık sistemini gerçekleştirebilmeye yönelik, devlet kaynakları ile çok yoğun bir seçim kampanyasını yürütmekte olan Erdoğan’ın, kendileriyle özleştirerek bu karar üzerinden oy istediği seçmeni etkileme çabası sürpriz değil. YSK’nin seçim yasaklarının ayaklar altına alınması suçuna seyirci kalmasının, AKPErdoğan lehine, seçime katılan tüm diğer partiler aleyhine yarattığı ağır adaletsizlik, haksızlıkların hukuksal hesaplaşmasının nasıl olabileceği üzerine de söz söylemenin anlamı kalmadı gibi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel konuşmalarında Başbakan Davutoğlu’nun, Mursi’nin idam kararını eleştirmenin ötesinde iç siyasette, seçimlerde kullanma ve kendi seçmenleri katında oya çevirebilme yöntemleri şaşkınlık verici. Bu ülkede Mursi’nin bir darbe ile devrilmesini savunmaya kalkışan muhalefet partisi, siyasetçi çıkmış mıydı ki, Mursi’nin idamı üzerinden suçlanabilsinler... Mursi’nin idam cezası kararının hemen ardından tüm muhalefet parti liderleri de idam cezasına karşı çıkarak olayın iç siyasette malzeme yapılmasına karşı çıkmış oldular. Benim anlayamadığım, Mursi’ye yapılan darbe sürecinde olduğundan da daha çarpıcı bir doz ve özdeşleşme ile idam cezası kararının nasıl olup da iç siyasette, öncelikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik bir tehdit olarak muhalefet siyaset liderleri tarafından kullanıldığı, kullanılabileceği... Kefen edebiyatı nasıl, nereden çıktı? Türkiye’de günümüzde darbeyi savunan siyasi lider mi çıktı? Çok daha vahimi, Cumhurbaşkanımızı iktidarları icraatları ile eleştirenlerden, darbeyle, idamla tehdit etmeye kalkışan çıkabilir miydi ki... Ülkemizde darbe istemek suç, Cumhurbaşkanı’na hakaret bile ağır suç. En yaşamsalı da demokrasimizin geldiği süreçte idam cezaları tarihe karıştı... HHH Türkçesi Cumhurbaşkanı’nın eylemleri nedeniyle yargılanmasını istemeye kalkışanlar, ellerinde somut suç kanıtları oluşturabilirlerse, olsa olsa hukukun elverdiği koşullarda, ölçekler içinde ancak yargılanmalarını isteyebilirler. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz, duyduğumuz kişisel en ağır beklenti, gerek Başbakanlık süreci gerekse günümüze dönük fiiller, suçlamalara ilişkin yargılanma istemi ötesine çıkılmış değil... Kaldı ki Cumhurbaşkanı Erdoğan Batı dünyasını, ABD politiklarını, bir bölümü ile çok haklı insan haklarına aykırı ikiyüzlükle suçlarken, Mısır’da darbeyi desteklemekle sorumlu tutarken... En yakın siyasal ilişkiler içinde oldukları Suudileri neden uyarmıyor, hele de son idam kararı karşısında duruş beklentilerini dillendirmiyorlar. Üç muhalefet partimiz, liderlerinin uyarıları tam da bu noktadan... Bence Mursi’nin gerçekleştirilebileceğine inanmak istemediğimiz idam kararı üzerinden bizim seçimlere dönük ekmek yok. Cumhurbaşkanımızın kendi gelecekleri ile yarattıkları özdeşleştirmeyi anlamaya ise hiç ama hiç olanak yok... Bizde siyasal işlenmiş suçların, halka, kamu yararına aykırı büyük olanları için olsa olsa Yüce Divan yolu açık oluyor... HHH Bizim bu hafta sonu ülkemizi kuşatan şiddet sarmalından asıl korkmamız, kaygı duymamız gerekiyor... Sokaktaki vatandaş, seçmenler hep birlikte zaten, en çok demokrasimizin gelişimine zarar verebilecek seçimlere yönelik suçlar, hilelerden tırmandırılan gerilim, şiddetten çok kaygı duyuyor, korkuyoruz... Yüreğimiz ağzımızda ülkemizi iç savaşa çekebilecek, IrakSuriye’de hafta sonu da tırmanan çatışmaları kaygıyla, içimiz sızlayarak izliyoruz... Şimdilerde bir kez daha Balkanlar, Makedonya’da yeniden tırmandırılan ırkdin eksenli provokasyonlar, çatışmaların ülkemize sıçratılmasından, sorumsuz gerilim provokasyonlardan çok ama çok korkuyoruz... Ortak korkumuz sayesinde toplumsal sağduyumuz ne kadar güçlü olursa olsun, gözlerini karartmışların, içdış odaklı kirli çıkar hesaplarıyla ya da kaybetme paniğinde yapabileceklerinin sınırı yok ki... Dünün yaşanılanları bile kaygıların katlanmasına yetiyor da artıyor... M M lAA Fabrikaya zarar gelmesin R enault içinde ve dışında eylem yapan işçiler, fabrikaya zarar gelmemesi için de çaba gösteriyor. ‘Biz fabrikamızı seviyoruz’ diyen işçiler, geceleri de fabrikadaki araç gerece zarar gelmemesi için nöbet tutuyor. Hatta işçiler fabrika kapalı kaldığı sürede oluşan zararı telafi etmek için gerekirse hafta sonları da çalışabileceklerini, ancak öncelikle taleplerinin karşılanması gerektiğini de şirket yönetimine bildirdi. Bu arada Renault’ta üretim durduğu için şirketin diğer ülkelerdeki fabrikalarına da parça gönderilemiyor. Bu nedenle diğer ülkelerdeki Renault fabrikalarında Renault, sorunu çözmek amacıyla yöneticileri ülkeye çağırdı. da üretim durdu. Şirket krizi çözmek üzere üst düzey yöneticilerini Türkiye’ye gönderdi. Farikadaki işçiler bakanlık müfettişleri tarafından tehdit edildiklerini de söyledi. Müfettişlerin eylem devam ederse tazminatsız işten atılacaklarının belirttiklerine dikkat çeken işçiler, yılmayacaklarını vurguladı. Eylemdeki işçilere sivil toplum örgütleri ve belediyeler tarafından yemek getiriliyor. Renault’ta fabrika yönetimi de işçilere yemek sağlıyor. Bu arada az sayıda polis işçilerin eylemlerini herhangi bir müdahalede bulunmadan uzaktan izliyor. 65 zam verildiğini, ancak kendilerine yüzde 7 ile 10 arasında zam yapıldığına dikkat çekiyor. İşçilerin ücretleri ise değişiyor. Bin 300 lira alan da var 8 yıldır çalışıp bin 750 lira alan da... Renault’ta çalışan 8 yıllık işçi saat ücretinin 7.58 lira olduğunu, sözleşme sonrasında Bosh’taki saat ücretinin ise 9.40 lira olduğuna dikkat çekti. Yine işçiler Bosh’taki işçilerle aralarında 500 liralık ücret farkı olduğuna işaret etti. İşçiler 4 talepleri kabul edilinceye kadar fabrikadan ayrılmayacaklarını vurgularken, ‘Asla buradan gitmeyiz. Taleplerimiz karşılanana kadar, kazanana kadar buradayız. Sonuna kadar buradayız’ diye ekliyor. İşçiler eylemlerinin amacını da şöyle özetliyor: ‘Ekmeğimiz, emeğimiz için eylemdeyiz. Bizim siyasetle işimiz yok. Davamız ekmek davası. Biz haksızlıkları ortadan kaldırmak için eylemdeyiz. Bocsh’ta nasıl zam verildiyse bize de verilsin. Hiçbir siyasi örgütün, partinin işçilerin içerisine girmesini izin vermiyoruz.’ Destek vermeye gelenler karşıdan desteklerini iletip ayrılıyor. lBURSA tası oluştururken, gelenlere tek tek fabrika işçisi olup olmadıkları soruluyor. Fabrika işçisi olmayanların girmelerine izin verilmiyor. Siyasi örgütlerin, siyasi partilerin fabrika önüne girmelerine de işçiler tarafından izin verilmiyor. Bursa’da Renault, TOFAŞ, Coşkunöz ve Mako fabrikalarında üretim dururken, diğer fabrikalardaki işçiler de eyleme destek veriyor. Sık sık diğer fabrikalardan işçiler Renault önüne gelerek sloganlarla desteklerini dile getiriyor. Renault fabrikasının içindeki işçiler de yerlere serdikleri muşambaların üzerinde geceliyor. Eylemler aslında Bosch’ta sözleşmenin imzalanmasının ardından nisan ayı içerisinde başlamış. İşçiler işverene taleplerini iletmiş. Ancak kabul edilmemiş. 5 Mayıs’ta yürüyüş düzenleyen işçiler, sendika temsilcilerinin kendilerine saldırdıklarını ifade ediyor. O gün 2 işçinin işten çıkarılması ise bardağı taşıran son damla olmuş. Üretimin durduğu fabrikalardaki işçilerin 4 talebi bulunuyor. Bu talepler şöyle: 1 Bosch’taki ücret artışları ve haklar diğer fabrikalara da uygulansın. İşçiler Bosch’ta yüzde ‘Ekmek davası...’ İşçilerden 4 talep Almanya’da bir, Türkiye’de üç yıl etal sektöründe MESS ile ilk sözleşmeyi Aralık 2014’te Türk Metal imzaladı. Türk Metal’in üç yıl süreli yeni dönem toplu iş sözleşmesi 1 Eylül 201431 Ağustos 2017 tarihlerini kapsıyor. Güçlü bir sendika geleneği olan Almanya’da ise sözleşmeler bir yıllık imzalanıyor. Sene başında Almanya da metal sektöründe grevlere sahne olmuştu. Ocak ayında metal ve elektronik işkollarında 3.8 milyon çalışanı ilgilendiren toplu sözleşme görüşmelerinin çıkmaza girmesi üzerine Alman Metal İşçileri Sendikası (IG Metall) işyerlerinde uyarı grevi başlatmıştı. Yüzlerce fabrikada üretimi durduran metal işçileri, patronlara taleplerinin arkasında olduklarını gösterdi. Greve çıkan fabrikalar arasında Siemens, Ford, Daimler/ Mercedes, Volkswagen, BMW gibi büyük tekeller yer aldı. Sözleşme imzalanıncaya dek 850 bin metal M işçisi Almanya’nın dört bir yanında iş bıraktı. Uyarı grevi işe yaradı ve süren görüşmelerden sonra çalışanlara yüzde 3.4 oranında zam, bir kereye mahsus olarak da 150 Avro verilmesi kararlaştırıldı. İşveren daha önce işçilere yüzde 2.2’lik bir zam teklif etmişti. Bir yıllık toplu iş sözleşmesi imzalayan sendika, yeni zamların 1 Nisan’dan 31 Mart 2016’ya kadar geçerli olmasının karara bağlandığını açıkladı. Almanya Türkiye’deki metal işçilerine örnek teşkil ediyor. Almanya’da otomobil, iş makineleri, elektronik ve metal alanında üretim yapan işletme sayısı ise 24 bin. Sektörün 2013 yılı cirosu ise yaklaşık 999 milyar Avro. Sektörde çalışan bir kişinin yıllık ortalama kazancı 50 bin Avro. Bu alanda çalışanların yüzde 95.5’i süresiz sözleşmesi bulunurken, yüzde 93.3’ü ise tam gün çalışıyor. l Ekonomi Servisi Kiraz ihracatında Rusya endişesi Kiraz üretici ve ihracatçısı, en büyük pazar Rusya’da alım gücünün düşmesi ve Avrupa’nın da kendi üretimini artırması nedeniyle fiyatların gerilemesinden endişe ediyor. Kemalpaşa Ziraat Odası Başkan Yardımcısı Serdar Karasüyek, AA’ya yaptığı açıklamada, “Rusya pazarındaki daralma mutlaka kiraz fiyatlarına yansıyacaktır ancak diğer pazarlarla dengelenmesini umut ediyoruz” dedi. Ege Yaş Sebze ve Meyve İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Ahmet Göksel de “Bu sene Rusya’da ekonomik belirsizlik var. Rublenin değer kaybı, ekonominin bozulması, satın alma gücündeki düşüş kiraz gibi ürünlerin tüketimini etkileyecektir. Türkiye, bu yıl 2025 bin tona yakın kirazı bu pazara sunacak. Umarız tüketimde bir düşüş olmaz. Bu pazarın ihracat fiyatlarını etkilemesinden endişe ediyoruz” dedi. l Ekonomi Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle