28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ÇAĞLA SEVİNDİK Pazar 5 NİSAN 2015 9 KArArıNDA ‘Devrİm’İ De ANLAttı İzmir’deki mahkemenin yapmadığını yaparak filmi izleyen ve kararında söz konusu “Devrimden Sonra” filminin içeriğini anlatan Yüksek Mahkeme, infaz hâkimliğinin kararını da eleştirdi. AYM, gerekçesinde “Siyasi ve halkı bölmeyi amaçlayan propaganda ve belli ideolojilerin övülmesi, kurum güvenliğini tehlikeye düşürme ihtimali yönünden değerlendirmeye tabi tutulabilirse de müdahaleye ilişkin kararlarda hiçbir şekilde, filmin içeriği hakkında yapılan tespitlerin hangi yönden kurum güvenliğini tehlikeye sokabileceği, CD’nin başvurucuya teslim edilmesinin cezaevi güvenliği bakımından hangi somut riskleri barındırdığı açıklanmamıştır. Hatta soyut olarak dahi, anılan filmin kurumun güvenliğini tehlikeye sokabilecek bir niteliğe sahip olduğundan söz edilmemiştir” ifadelerini kullandı. ‘Devrimden Sonra’ filminde Cezmi Baskın da oynuyor. oplumda kargaşa yaratanları, kamu düzenini bozanları süratle yakalayıp cezalandırmak amacıyla polise, hatta valilere geniş yetki veren yasanın bir an önce çıkmasını zorunlu görenler... ...Çağlayan Adliyesi’nde üstelik kanun adamı avukatlarla toplum düzenini sağlamak için görevli polis arasındaki çatışmayı kim tetikledi? Devlet’le ve toplumda barışı sağlamak görevi olan başta Cumhurbaşkanı Bay RTE ve Başbakan değil mi? Pekâlâ ama ülkede toplumda onurlu yeri olan avukatları kalkanlarıyla sokağa iten, İstanbul Baro Başkanı’nın üstünü başını polise aratan, saldırtan kim? Yürütme erki ile sorumlu olmaktan uzak yakın ilgisi bulunmayan Kaçak Saraylı! Hükümet başkanının hatta ilgili bakanın, savcının katledilmesinden sonra önlem olarak avukatların Adalet Sarayı’na girerken üstlerinin aranması emrini veren Kaçak Saraylı! HHH Hükümeti aşarak, aşmak bile değil tepeden bir emirle yetkisiz ve sorumluluğu olmayan bir Cumhurbaşkanı ancak hukuk devletinin guguk olduğu bir ülkede... bizim ülkemizde o koltukta oturabilir. Yıllardır hukuk devletini uygulamalarıyla kemiren adıyla namıyla tanınanla, kuyruğuna takılı olan bu kadro devleti yargısı, yasaması, yürütmesiyle ele geçirmelerinden sonra... bugün ne söyleseler ne yazsalar boşuna! HHH Ama gözü doymuyor. Ezeli düşman saydığı medyaya, muhalefete her fırsatta saldırıyor. Kabataş’ta yanında çocuğu olan başı örtülü bir kadına Gezi eylemcilerinin saldırdığını o günlerde iddia etti. Polis raporları ile aksi kanıtlandı. Tanıklar var diyordu, tek bir tanık bulunamadı. Ama hayır, başı örtülü bacıma saldırdılar diyor hâlâ. Ekmek almaya giderken polislerin vurduğu Berkin’i poşuluydu diye uydurma kanıt göstererek o günlerde de bugün de yasa dışı eylemcilerin taraftarı gibi göstermeye çalıştığı gibi.... HHH Sözcü gazetesi dün, seçim yaklaştıkça bize göre bir kez daha oy uğruna milleti bölen Saraylıyı şöyle özetledi. “Bu ne öfke! Bu ne nefret! Bu ne kin!” Elbette, ya 7 Haziran’da 400 vekil çıkaramazsam diye aksi gelişmelere ve insanlara öfke saçıyor. Elbette biat etmeyenlerden; yasayla, korkuyla örgütlediği bütün engellemelerine karşın kendisinden nefret edenlerden nefret ediyor. Elbette hayranı olduğu köhne Osmanlı’yı tarihten silerek din ile devleti ayıran, laik, demokrat ve ümmeti millet yapan Cumhuriyeti kuranlara nasırlaşmış bir kin duyuyor. Bir eksiği var Sözcü’deki özetin: Bu ne ego! Elbette Bay RTE; milleti millet yapan yüzyılın uluslararası demokratik, insan haklarını ve hukuksal öğelerini sanki gerçekten inanıyormuş gibi, oysa kendi egosunu tatmin etmek için dilinden düşürmüyor. HHH Mademki hukuka saygılısın, mademki Fırat’ın kıyısında burnu kanasa bir vatandaşının ıstırabını gideren önlemler almakta ustasın. Şimdi yanıtla bakalım: Balyoz davası mağdurları beraat ettikten sonra şimdi “Derdimiz devletten tazminat almak değil. TSK’ye, bize kumpas kuranların yargıya teslim edlmesidir” diyorlar. Sen neden bu haklı isteğin gereğinin yapılacağını söyleyemiyorsun? Yoksa, Pensilvanya ile işbirliği yaptığının ortaya çıkmasından mı korkuyorsun? HHH Eleştirdiğin Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanlığı’na bütçeyle verilen yasal tahsisatta bile tasarruf yaptı. Bu örneği müsrif yaşamınla kıyaslayarak belki utanç duyarsın diye anımsattık! Özet!.. Söğüt Ağacı! nsan baharı nerede karşılayacağını şaşırıyor. Ara ara sert esse de, çiçek kokusu taşıyan rüzgârda mı? Havada kelebek gibi uçuşan kuşların cıvıltısında mı? Yalancı bahar gerçek bahar demeden mart ortasından sonra patlamaya başlayan erik ağaçlarının pembe beyaz çiçeklerinde mi? Salkımsöğütlerin ince ince sallanan dallarındaki yeşil çizgilerde mi? Yaşadığımız günlerin getirdiği onca tatsız habere karşın, doğadaki canlanışı ihmal etmemeli insan. Aradığımız tüm çözümlerin kaynağında doğa vardır. Bakmasını, almasını bilene doğadaki her değişim insana bir şeyler öğretir. İnsanın doğayla diyaloğunun anayasası şudur: İnsan doğayı kendisine ait bir kullanım alanı olarak görmemeli, kendisini doğasının bir parçası saymalı. Bunu başardığın an, iki güzel duyguyla iç içe olur: doğanın sonsuzluğunda bir zerre olmak, doğanın her şeyini içinde hissetmek. HHH Geçen gün parkın kıyısındaki söğüt ağacının dibinde aklımdan geçenlerdi, yukarıda paylaştıklarım. Önce onu size anlatmalıyım. Kış ortasında, gövdesinden çıkan tüm dalları kesilmişti, kolu kanadı kırık bir haldeydi. O günlerde kalınca gövdesine dokundum, “Bak” dedim, “insan seni gördüğünde önce büyük bir hüzne kapılır. Bir tek gövden kalmış. Kesik dalların, omzundan koparılmış kollar gibi. Ama bu gövden canlı durmaya, topraktan güç almaya devam ettiği sürece bunların hiçbirinin hükmü yok. Kesik dalların dibinden sürgünler vereceksin.” Benimki de söz mü? Söğüt elbette biliyordu bunları... Ama yine de doğanın bilgeliğiyle dinledi beni. Nisanın ilk günü ne göreyim; o kesik dallar görünmüyor bile... Diplerinden fışkıran sürgünlerdeki tomurcuklar yaprak açmış. Söğüt ağacı öyledir. Çiçek değil yaprak açar. İncecik dallar en hafif rüzgârda dans eder gibi salınıyor. Küçücük yapraklar bir çocuğun babasının elini tutuşu gibi sımsıkı sarılmış bırakmıyor. Gri bulutlarla saklambaç oynayan güneş çıktıkça tablo tümüyle değişiyor. Zaten ışık, doğanın son fırçası değil mi? HHH Tablo sadece ışığa değil, ağacın karşısındaki duruşunuza göre de değişir. Dalların altındaysanız, gökyüzü yeşil çizgilerin arasından sizi selamlar. Karşıdan bakınca çok daha başka duyguların resmini çizer, ışık ve dallar. Ben en çok baharı müjdeleyen salkımsöğüt dallarının altındaki kalın kesiklerin içte bir yara gibi duruşuna kapıldım. Söğüt ağacı sanki bir öğüt ağacı olmuş, bana sesleniyordu. Kışın benim ona söylediklerimin daha güzelini o bana söylüyordu: Bak kardeşim, Asıl olan içindeki yaşama sevincidir. Yaşama katılma duygusudur. O senin toprağındır. Onu kaybetmezsen, seni ne kadar budamak, kesmek isterlerse istesinler, yine sürgün verirsin. T İ Devrimden Sonra’ya AYM’den vize A ALİCAN ULUDAĞ nayasa Mahkemesi, Türkiye’de gerçekleşen bir sosyalist devrimin ardından günlük hayatın değişimini anlatan ve Cezmi Baskın’ın da oynadığı 2011 yapımı “Devrimden Sonra” filminin CD’sinin cezaevi yönetimi tarafından bir mahkuma verilmemesinin, ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna hükmetti. Mahkeme, filmin mahkuma verilmesi için kararını İnfaz Hâkimliği’ne gönderdi. AYM’nin kararında filmin anlatılması ve sosyalist devrime ilişkin ifadelerin yer alması dikkati çekti. Siyasi bir suçtan İzmir Kırıklar 1. Nolu F Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda cezasını çekmekte olan Ali Karatay’a ailesi tarafından içeriğinde “Devrim den Sonra” adlı yerli sinema filminin yer aldığı bir CD gönderildi. Cezaevi yönetimi, 28 Mayıs 2012 tarihli kararıyla söz konusu CD’nin “içeriğinde siyasi propaganda yapıldığı, halkı bölmeyi amaçlayan propaganda yapıldığı, belli ideolojileri övdüğü” gerekçesiyle hükümlüye vermedi. Ali Karatay’ın itirazını değerlendiren İzmir 1. İnfaz Hâkimliği de söz konusu filmin “kurum güvenliğini tehlikeye Anayasa Mahkemesi, İzmir’de ‘halkı bölmeyi amaçlıyor, cezaevi güvenliğini tehlikeye düşürüyor’ gerekçesiyle mahkuma verilmeyen “Devrimden Sonra” adlı sinema filminin cezaevine sokulmasında bir sakınca görmedi. düşüren” nitelikte olduğunu belirterek filmin verilmemesi kararını onayladı. Karatay’ın başvurusunu görüşen AYM, anayasanın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine, tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verdi. l ANKARA Doktora dayak insan onuruna aykırı nayasa Mahkemesi, İzmir’de Dr. Deniz Yazıcı’nın polisler tarafından gözaltına alınarak önce boş bir arazide dövülmesi, ardından karakolda elbiseleri çıkarılarak darp edilmesi olayının “eziyet ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele” olduğunu belirterek hak ihlali kararı verdi. İzmir’deki mahkemenin polislerin cezasını ertelemesinin “yasal olmayan bu tür eylemlerin önlenmesini sağlayabilecek caydırıcı bir etki doğurmadığını” vurgulayan Yüksek Mahkeme doktora 20 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Doktorun şikâyeti üzerine İzmir Başsavcılığı, üç polis hakkında “Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle Deniz Yazıcı kasten yaralama” suçundan dava açtı. İzmir 1. Sulh Ceza Mahkemesi, 4 Temmuz 2013 tarihinde üç polise 9 ay hapis cezası verdi. Fakat mahkeme, polisler hakkındaki hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verdi. Yazıcı, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. AYM, eziyet ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının hem maddi hem de usul yönünden ihlal edildiğine hükmetti. Yazıcı’ya 20 bin TL manevi tazminat ödenmesini istedi. Kararının gerekçesinde “Her ne olursa olsun, özgürlüğü kısıtlanan bir kişi nezdinde, bu kişinin tutumu tam gerekli kılmadıkça, fiziksel güç kullanılması insan onurunu kırar ve anayasanın 17. maddesinin 3. fıkrasını ihlal eder. Başvurucunun gözaltı sırasında uğradığı şiddetin yoğunluğu nedeniyle gelecekte de sürekli bir acı ve endişe içinde yaşama riski altında kalabileceği inkâr edilemez” dedi. l ALİCAN ULUDAĞ/ANKARA Fotoğraf: METE KIZIK AYM’den örnek kara r A Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ ürkiye’nin dört bir yanından T binlerce KamuSen üyesi 2014 toplu sözleşmesindeki ka Ayakkabı kutulu eylem de renkli görüntüler de sergilendi. Bazı KamuSen’liler firavun kıyafeti, kefenler, temsili ayakkabı kutuları giydiler. Bir memur da polisin sıkça kullandığı biber gazını protesto etmek için arkadaşlarına ve polise gül suyu sıktı. KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Dünyanın sorunu aç olanları değil, gözü aç olanları doyuramamak” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet yıpların karşılanması ve yüzde 12 ek zam talebiyle Ankara’ya geldi. Eylem, İç Güvenlik Paketi’nin yürürlüğe girmesinin ardından Ankara’da düzenlenen ilk büyük miting oldu. Toros Sokak’tan başlayan yürüyüş “Ek zam hakkımız söke söke alırız” sloganlarıyla Kolej’e kadar sürdü. Kortej Polisten ‘ters cevap’ şiddeti stanbul’da, trafikte önleyici arama yapan üç polis, sorulara ters cevap verdiği için Yılmaz Paşalıoğlu’na (50) bir cisimle vurarak burnunu kırdı. Polislerden şikâyetçi olan Paşalıoğlu “Haksızlığa uğradım. Ölümü gördüm, geri döndüm. Hiçbir sebep yoktu” dedi. “İner inmez bana kaba davrandılar. Bir şey demedim. Sonra bir polis kaba bir şekilde ‘Nerede oturuyorsun?’ dedi. ‘Kimliğim elinde, neden soruyorsun, sana ne’ dedim. Bunun üzerine bir başka polis, burnumun üzerine kelepçe ya da cop gibi sert bir cisimle vurdu. O an burnum kırıldı. ‘Sırtıma çıktı’ Kollarımı bükerek kelepçe taktılar ve vura radikal.com. vura beni yere yüz üstr’nin haberine göre, tü yatırdılar. Bir taneİstanbul’da yaşayan si de sırtıma çıkmıştı. Paşalıoğlu, 23 Mart güYılmaz O an öleceğimi hissetnü 02.00 dolaylarında Paşalıoğlu tim. Neyse ki biri, ‘Siz Üsküdar’daki evine gitne yapıyorsunuz, adamek üzere Kadıköy’den mı öldürecek misiniz’ deyince taksiye bindi. Önleyici aramabana vuran üç polis beni bıraktı. lar kapsamında Kapıağzı’nda Polisler hastaneye bıraktı.” taksiyi durduran polisler, Hastanede burnunun kırıldığı Paşalıoğlu’ndan kimliğini gösbelirlenen Paşalıoğlu, aynı gün termesini ve araçtan inmesini istedi. Paşalıoğlu, devamında savcılığa giderek polislerden şikâyetçi oldu. l Haber Merkezi yaşananları şöyle anlattı: Gazeteci Yaşar Elma ve avukatı Dilber Demirel. İ 131. eylemde Balyoz sevinci zmir Vardiya Bizde Platformu taraİ fından 131’incisi yapılan “Sessiz Çığlık” eyleminde “Balyoz” sevinci yaşandı. Konak Metrosu önünde yapılan eylemde, Balyoz davasından 16 yıl, sözde askeri casusluk davasından 5 yıl 7 ay hapis cezası alan Deniz Kurmay Al bay Koray Eryaşa “Türk ordusu ve milletine yapılan kumpas ortaya çıkmıştır. Bu kumpas ağı içinde bulunanların tümü yargılanana, hukuk önünde hesap verene kadar mücadelemize devam edeceğiz” dedi. l İZMİR/Cumhuriyet azeteci Yaşar Elma, sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen diplomayı paylaştığı gerekçesiyle “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçundan 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. Hükmün geri bırakılmasına karar veren mahkeme, Erdoğan’ın avukatına vekalet ücreti olan 1500 lirayı ödemesine de hükmetti. Yerel yayın yapan bir gazetede çalışan Elma, geçen yıl 16 Temmuz’da, Facebook sayfasında, o dönem başbakan olan Erdoğan’a ait olduğu öne sürülen diploma ile altındaki yazıyı paylaştı. Elma hakkında, “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçunu işlediği gerekçesiyle kamu davası açıldı. Davanın 2. duruşmasına Erdoğan’ın avukatı da müdahil olarak katıldı. Duruşmada, hakaret suçundan yargılanan Yaşar Elma’nın avukatı Dilber Demirel, siyasetçilerin ağır hakaretlere katlanma hükümlülüğü bulunduğunu ve yapılan eleştirilerin düşünce hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. l GAZİANTEP/ DHA Erdoğan’ın diplomasına hakaret cezası G C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle