28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 28 Nisan 2015 yorum TASARIM: BARIŞ AKTAŞ 20 ar c A n e g z Ö Kavşak Dışişleri Sert çıktı! izim basın bir âlem! Dışişleri Bakanlığı “soykırım” diyen ülkelere “Açıklamalar, Türkiye açısından yok hükmündedir” demişmiş! Bu tepki “sert çıkış” imiş! Vatikan’da papalık “soykırım” dedi, büyükelçi geri çekildi... Avusturya “soykırım” dedi, büyükelçi geri çekildi... Rusya Devlet Başkanı Vla B Hürriyet gazetesinden. dimir Putin, Rusya’daki Ermenilere mektubunda “24 Nisan 1915 insanlık tarihinin en trajik ve dramatik olaylarından biriyle bağlantılı, kederli bir tarih: Ermeni halkının soykırımı” dedi. Büyükelçi çekilmedi... Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Meclis Başkanı Norbert Lammert “soykırım” dediler. Büyükelçi çekilmedi, “Türk halkı affetmeye cek!” denilerek sert çıkıldı. Fransa Devlet Başkanı François Hollande, Başbakan Manuel Valls “soykırım” dediler, Ankara “sert eleştiride” bulundu! ABD Başkanı Barack Hussein Obama “soykırım” yerine, “meds yeğern (büyük felaket)” kavramını yineledi, ama “soykırımı” güzelce tarif etti. Dışişleri ne diyeceğini şaşırdı... Sonuçta “Not ettik!” sözleriyle sert tepki gösterildi! Bulgaristan “soykırım” dedi, büyükelçi çekilmedi... Ayrıca Arjantin, Şili, Çek Cumhuriyeti, Hollanda, Suriye “soykırım” dediler... Büyükelçiler çekilmedi, “Türkiye açısından yok hükmündedir” sözleriyle sert çıkıldı! Daha önceden İsrail, Suriye, Mısır, Libya, Yemen’den büyükelçiler geri çekilmişti. Vatikan, Avusturya büyükelçileri de geri çekilince anlaşıldı ki bu ülkelerde de Türk elçileri bulunmaza “Türk diplomasisi dünyada yok hükmünde” olacak... Ne zaman Türkiye’de siyasal, ekonomik bir zayıflık olmuşsa, öteki ülkeler istedikleri gibi konuşma cesaretini buluyorlar. Son gelişmeler, gerçekte Sultan’ın Türkiye’sindeki zayıflığı kanıtlıyor! HP’yi “çok karışık, aşure gibi!” diye eleştirenler var. Çorba ve aşure lafı biraz alaturka.. Daha modernler “kokteyl”i tecih ediyorlar. Bu partimiz, devlet kuran parti olduğu için, her kesimden insanın bulunmasını doğal sayanlar var. Ama rahatsız olanlar da çok. Bu öteden beri böyledir. Ecevit, 1957 yılında milletvekili seçilmişti. Ondan sonra genel sekreter, 1973’te de genel başkan olmuştu. O dönemde de partide çok sayıda “göbekçi” diye nitelenen “sağcılar” vardı. Ama Ecevit’in, T.S. Eliot adlı yazarın “Kokteyl Parti” kitabını Türkçeye kazandırması ile CHP’nin bu gerçekliğinin bir ilişkisi yok. Zaten merhumun Kokteyl Parti’den etkilenmesi öğrencilik yıllarına rastlar. C tanahmet@gmail.com www.ahmettan.com Kokteyl Parti.. O yıllarda siyaset düşündüğüne dair bir işaret yoktur. Kitap siyasi hayatla değil, özel hayatlarla ilgilidir. Zaten Kokteyl Parti’yi en iyi kendisi önsözünde şöyle özetliyor Kimi insanlar, kendi günlük yaşamlarının dar çerçevesiyle yetinirler. Kendilerini aşmayı düşünmezler. Kişisel mutluluklar önde gelir onlar için. Aslında mutlu da olamazlar. Kendi küçük dünyalarının çekişmeleri, kuşkuları, hırsları, kıskançlıkları içinde yaşamlarını birbirlerine zehir ettikleri de olur. Ama o yaşamın çerçevesini yine de aşmayı düşünemezler. HHH Ecevit, önceleri düşünce adamından çok, bir duygu adamı idi. Şiir yazması, Sanskrit dilini öğrenmeye yönelmesi. Hint edebiyatına merak sarması bundandır. Kitapta siyaseti değilse de insanın yaşam serüvenini yorumlamayı tercih eder: “Kimi insanlar ise başka bir yol seçerler. Nereye varacağını bu yolun, o yol, oraya varıncaya kadar pek bilmezler. Korkulu bir yolculuktur bu!” Bu korkulu yolculuğa çıkanların yolu siyaset ile kesişir mi? Ya da bunlardan kaçı siyasete yönelir? Bu konuları fazla didiklemeden Ecevit şu sonuca varır: “Bu yolculuğa çıkanlar o yolda kendilerini ve çevrelerini aşarlar. Kişisel rahatlıklarından ve mutluluklarından çok şey yitirseler de, çok acı çekseler de, yücelirler ve yüceltirler.” Bunlar acaba hangi tür insanlardan çıkar? Sağda siyaset yaptıktan sonra solda karar kılanlardan mı? Halka hizmet etmenin de siyasetin de sağı solu olmaz diyenlerden mi? Yoksa bu tür insanlara şans tanıyanlardan mı? Bİr haYVan Bİr PrOJE Emekli olunca evlenicem. YALIÇAPKINI Kırk.. Otuz Dokuz... Otuz Sekiz.. elih’in elinde şantaj kasetleri var” deniyor. Savcılar mahkeme kararlarını dinlemiyor. İşsizlik, pahalılık da almış başını gidiyor. Dolar ile Avro dörtnala, peşinde TL tıknefes durumda. Gösterişe trilyonlar harcayanlar emekliye verilecek üç kuruşun kaynağını soruyor. Seçime tam 40 gün var. Nutuk’taki gibi bir giriş yapmanın tam zamanı. H “1919 senesinin 19 Mayıs günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzarai umumiye: Büyük Harbin uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir bir halde. Saltanat ve hilâfet mevkiini işgal eden Vahdettin, mütereddi (adice), şahsını ve yalnız tahtının temin edebileceğini tahayyül ettiği denî (aşağılık) tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın riyasetindeki kabine; âciz, haysiyetsiz, cebîn, yalnız padişahın iradesine tâbi ve onunla beraber şahıslarını vikaye edebilecek (koruyabilecek) herhangi bir vaziyete razı.” H “Büyük Harb’i, AKP dönemi”, “Vahdettin’i, Erdoğan”, “Damat Ferit’i, Davutoğlu” niyeti ile de okuyan çıkabilir. Bu durumda hesabı elbette Cumhuriyet’e değil cumhuriyet savcılarına verir!.. “M OF THE RECORD İlerleyen yaşta beynin bazı bölgeleri daha iyi çalışmaya başlıyormuş! Bölgesel kalkınma... KILOSUS KOKUS Her güçlü erkeğin arkasında en az üç kıl vardır. TOPUS Maçlarda köpükle sınır çizersen sınırlar kalkmaz kardeşim. MaSKELİ BaLO Sizden bunu beklemezdim! Bi daa görüşmiyelim!.. SOn DaKİKa Gazetemiz baskıya gittiği saatlerde basına baskı devam ediyordu. 1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale odaklı ve ardından Yunanların İzmir’i işgali ile batıda başlayan Osmanlı’yı parçalama girişimine, doğuda Rusların şemsiyesi altında Ermenilerin arkadan vurmaları ile “insanlık tarihine” utanç sayfaları eklenmişti. Günümüzde 1915 olaylarında ölen Ermeniler için çeşitli törenler yapılırken, 570 bin Türk’ün öldürülmesinden, her nedense hiç söz edilmiyor! Onlar insan değil miydi? “Dini istismar” alanında ne Fatiha ne de Mevlit! arGODan aL haBErİ Hasıra sarmak: Hırsızlık etmek Toslamak: Geri vermek Palamari çözmek: Kaçmak mangalda kül bırakmayan, ne Sultan’ın ne de Veziri Azamının, öldürülen Türkler için bir “Fatiha” okuduklarını duydunuz mu? Peki 1 milyon liralık, eğlence sistemli lüks Mercedes’indeki, ehlikeyif Şeyhülislam efendi, o masum Türkler için bir mevlit okuttu mu? İlginçtir, bu acıyı Erivan’daki Ermeni Soykırımı Müzesi ve Enstitüsü’nün Başkanı Hayk Demoyan “Direnen pek çok Türk de öldü. Tüm masum kurbanlar anılmalı!” sözleri ile paylaştı... HARBİ SEMİh POrOY ON NUMARA 3, 5, 7, 17, 19, 29, 31, 36, 39, 44, 46, 48, 49, 51, 53, 55, 63, 64, 66, 73, 76 ve 77 10 BİLEN: 272 bin 332 TL (1 kişi) 9 BİLEN: 2 bin 358’er TL 8 BİLEN: 122.90’ar TL 7 BİLEN:22.85’er TL 6 BİLEN: 4’er TL HİÇBİR NUMARAYI DOĞRU TAHMİN EDEMEYEN: 3.15’er TL Patrik neden Seçilemiyor? 5 Mayıs 1998’de bu köşede “Ermeni Patrik Seçiminde Kaygı” başlıklı yazımın girişinde “Toprağı bol olsun, bana göre dünyanın en lezzetli turşusunu yapan patrik İkinci Karekin’in ölümünün ardından 40 günlük yas sona erince, halefinin seçimine sıra geldi...” deniliyordu. Patrik 2. Karekin’e öğle yemeğinde konuk olur, kendi yaptığı turşusundan ikram eder, söyleşirdik. Ölümünden sonra yerine Eylül 1961 tarihli Bakanlar Kurulu kararnamesine göre seçim yapılacaktı. Seçim Türk yasalarına ve Erkoşullar gerekiyordu. Vekil Mutafyan (42), Başpiskopos Şahan Sıvacıyan (72) aday olmuşlardı. Ermeni toplumu, genç adaydan yanaydı. İstanbul Valiliği, “Hükümet kararnameyi değiştirecek!” bahanesiyle seçimi askıya aldı. Olayı irdelediğimde İstanbul Emniyeti’nde bu konulara bakan bazı görevliler ile Sıvacıyan’a yakın bazı Ermenilerin, Patrikhane’nin mülklerinin gelirlerinden pay kaptıklarını saptayıp şu soruları sormuştum: “Neden Mülkiye müfettişleri devreye girip azınlıklar masasında birdenbire villa sahibi olan bazı Emniyet mensuplarının yanı sıra hukuk devletine ters düşen keyfi atamalar yapan vali muavini hakkında soruşturma başlatılmadı? Seçimler yasal doğrultusunda yapılsa ve bu yasadışı oluşumlar birkaç çıkarcı bürokratın davranışı sonucunda yabancı basına yansımasaydı daha iyi olmaz mıydı?” Olayı açıkladığımda Dışişleri Bakanlığı devreye girdi. Seçimi Mutafyan kazandı! Patrik, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i ziyarete geldiği gün Ankara’da beni öğle yemeğine davet ederek “Patriklik seçimine katkımdan dolayı” teşekkür etti. Bugün Ermeniler konusunda mangalda kül bırakmayanlar, o gün parmaklarını bile kıpırdatmamışlardı. Bugün 59 yaşında ağır bir hastalıktan yatan 2. Mutafyan’ın yerine 5 yıldır seçim yapılamıyor! Ermeniler ikiye ayrılarak mahkemelik oldular… Neden bu konuya eğilinmiyor? rmeni Soykırım” iddialarına karşı Kemalist Platform’un Göztepe Parkı’nda düzenlediği panelde şunu söyledim: “Günün sorusu: ‘Türkiye özür dileyecek mi? Toprak ve tazminat taleplerini kabul edecek mi?’ Bakın ben hem tazminat sözü, hem de sizleri ikna etme sözü veriyorum. Ama iki şartım var: Birincisi, ABD, Manhattan’dan başlayarak Kızılderililerden aldığı tüm toprakları özür dileyerek geri verecek, Avrupa’ya dönerken ağır tazminatlar ödeyecek. İkincisi, geçmişi açık soykırımlarla dolu Fransa, İspanya, Rusya başta olmak üzere, her ülke parlamento kararları çıkaracak ve başkentlerinin göbeğine bu soykırımların anıtlarını dikecek.” Aydın dediğimiz kişi, kendini moda akımların çekim merkezlerine teslim etmez. Kendi bağımsız mantığı, demokratik ilkeleri vardır. “Saldırı konusu olur muyum” gibi endişelerden etkilenmez. Doğru bildiğini savunur. Bu gözle bu satırları okuyun lütfen. “Soykırımın 100. Yılı” olarak anılan 2015 ve tüm dünyada bu vesileyle Türkiye aleyhine sürdürülen kampanyaların ne ahlaki, ne hukuki, ne de siyasi zeminde kabul edilir bir tarafı var. Bu kampanyalara hoş görünmek için demokrasi, hukuk ve insan haklarının temel verilerini hiçe sayan aydınlarımızı anlayamıyorum. Tabii ki Ermeni halkının yaşadığı ağır dram, verdiği büyük kayıplar, savaşın acımasız yüzü, yalnız Ermeni kardeşlerimizin değil, her birimizin yarasıdır. Dolayısıyla bu ağır ve gözyaşlarıyla yüklü geçmişin paylaşılması ve halkların kardeşliğinin sağlanması için Ermeni halkına dostluk elini uzatmak doğru ve tartışılmaz bir insanlık ödevidir. Ama bunun adını “soykırım” olarak koymak, en azından “E ‘Ermeni Soykırımı’ Propagandacılarına... şu an için mümkün değil. Bunun üzerinden Türkiye aleyhine yürütülen kampanya ise açık bir siyasi linç operasyonudur. Birçok emperyalist devlet, sanki kendi geçmişlerinin ve tüm dünyanın kirli çamaşırlarını Türkiye üzerinden temizlemeye çalışıyorlar! Batı, asırlardır ne zaman ihtiyacı olsa, “barbar Türkler” kartını çıkarmaktan çekinmez! Çok pratik bir jokerdir bu. İster Kıbrıs, ister Atilla, ister 1915 olayları, her an işe yarar! Bu barbar Türkleri bile “soykırımcı” diye yaftalayabilmek için bir mahkeme kararına ihtiyacınız var! Muz cumhuriyetlerinde bile, göstermelik bir çadır mahkemesi toplanır ve sanığa “Bir savunman var mı” diye sorulur. 1948’de BM’de kabul edilen Soykırım Sözleşmesi’ne göre, bu tarihten önce yaşanmış olayların hiçbiri soykırım olarak nitelenemez. Ayrıca herhangi bir ülkenin bu ağır suçlamayla mahkum edilebilmesi için, ya o ülkenin bir mahkemesi ya da yetkilendirilmiş bir uluslararası mahkeme kararı olması lazım. Aynen AİHM yargıçlarından Arnavut Ledi Bianku’nun, Strasbourg’da 3 ay önceki duruşmada söylediği veya 3 gün önce BM Genel Sekreterliği sözcüsü Stephane Dujariç’in hatırlattığı gibi! Türkiye açık bir buluşmadan ve tarafsız/bağımsız yargıdan çekinmiyor. Ayrıca tüm arşivlerin karşılıklı Mutafyan. meni geleneklerine uygun olarak üç aşamada olacaktı. Birinci aşamada İstanbul’daki 33 ve Anadolu’daki 5 Ermeni kilisesinin din adamları kendi aralarında 10 delege seçmeliydiler. İkinci aşamada Türkiye’deki yaklaşık 6570 bin kadar olan Ermeni topluluğu, sandıklarda oy kullanarak 85 delegeyi seçecekti. Son aşamada ise 95 kişilik “Delegeler Meclisi’nde” gizli oy, açık tasnifle yeni patrik belirlenecekti. 2. Mesrop Mutafyan patrikliğe vekâlet ediyordu. Aday olabilmek için kararnameye göre “babadan Türk olmak, TC Hükümeti’nin itimadını kazanmak, episkoposluk rütbesini taşımak, 35 yaşını ikmal etmek, mahkumiyeti bulunmamak” gibi açılmasını da kabul ediyor. Ama ne yazık ki Ermenistan buna yanaşmıyor. Maçı oynamadan 30 hükmen kazanmak istiyor! Halbuki bu yolda dayatılan değişik parlamento kararlarının hiçbir hukuki dayanağı ve geçerliliği yok! Bu parlamentoların bazılarının çıkardıkları “soykırımı tartışma yasağı” (!) ise aklıma yıllardır herkesin ağzına pelesenk olmuş Voltaire’in sözlerini getiriyor: “Seninle aynı fikirde değilim, ama senin düşüncelerini söyleme özgürlüğün için canımı bile veririm.” Hani bu cümle demokrasinin vazgeçilmez kutsalıydı? Ne oldu şimdi? Konu Türkiye olunca, Voltaire de mi öldü? Bir köşe yazısında tabii ki 1915 krizini çözecek değiliz. Ancak beyin ve vicdanları, bu siyasi mahalle baskılarıyla gelen “oldubitti” komplosuna karşı toplumun gözlerini açmaya davet edebiliriz. Diyelim ki, Türk tarihçilerinin hepsi, 25 yıldır her söylediği yanlış çıkmış 2. Cumhuriyetçi yazarların dediği gibi “resmi tarihçi”! Peki, “Yaşananlara soykırım denemez” diyen Justin Mc Carthy veya Bernard Lewis veya Jean Michel Thibaux gibi yazarları ne yapacaklar? Şu günlerde hiç mi hiç söz etmedikleri ASALA tarafından katledilen 42 diplomatımız gibi olmasa bile, bir şekilde susturulmalarını mı bekleyecekler? Osmanlı, en güçsüz anında asırlardır beraber yaşadığı Ermenileri, karşı taraftan binlerce masum insanımızı katleden bir isyan gelmediyse, neden düşman ilan edip kılıç çeksin? Bu iddia size yanlış mı geliyor? Olabilir. Saygı duyarım. O zaman buyurun tarih masasına... Bu köşe yazısı, “gerçek şu değildir, budur” diyecek değil tabii ki! Ama Türkiye’nin düşünen insanlarını demokrasinin tartışılmaz kurallarını hatırlamaya davet etmek, benim vazgeçemeyeceğim ödevim. Cumartesi konuşmamı Youtube’dan izleyebilirsiniz... İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı AKIN ATALAY Genel Yayın Yönetmeni CAN DÜNDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü hakan çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim altuğ l Spor: arif Kızılyalın l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa çolak l Gece: ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt arcayürek, ali Sirmen, hikmet çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. naMaZ VaKİTLErİ İmsak İstanbul 04.21 Ankara 04.10 İzmir 04.39 Güneş Öğle 06.00 13.09 05.47 12.53 06.12 13.16 İkindi 16.56 16.39 17.00 Akşam 20.05 19.48 20.08 Yatsı 21.36 21.16 21.33 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle