18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 18 Nisan 2015 yorum TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 22 Haziran seçimlerine 50 gün kaldı. Anket şirketi yöneticileri, seçmen davranışının iki ay, üç ay gibi kısa dönemlerde pek fazla değişmediğini söylerler. Gerçekten de, uzun süreli periyodik anketlere bakınca, istisnalar hariç, parti oylarının keskin artış ve inişler göstermediğini görürsünüz. Anket şirketleri genelde parasını aldıkları kuruluşlara hoş görünecek sonuçları ortaya çıkarmak için çaba harcarlar. Yani eğer parayı AKP’den alıyorsa, hata payında AKP’yi yüksek göstermek, CHP ile çalışıyorsa onu kayırmak anlamına gelir bu. Ancak etik olan, bu kayırmanın hata payı da içinde olacak biçimde yapılmasıdır. Tabii ki, kayırmanın büyüklüğünü çoğu zaman bilemeyiz. Haziran seçimine yönelik trendleri görmek için son iki ayda yapılmış anketleri araştırdım. 7 75. Yıl Kutlu Olsun öy Enstitülerinin 75. yılı çok coşkulu geçiyor. Yalnızca Ankara’da birkaç etkinlik birden var. Örneğin, “Tükenmeyen Kaynak Anadolu” adlı etkinlik, bugün Ankara Barosu Eğitim ve Kültür Merkezi’nde sürecek. Yarın da Hasanoğlan’da “Hasanoğlan onurumuzdur” şenliği yapılacak. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı da, yarın akşam yapılacak bir törenle Dr. Niyazi Altunya’ya “Eğitim Emek Ödülü’’ verecek. Ödülün gerekçeleri arasında “Köy Enstitülerinde uygulanan eğitimin, doğru ve bilimsel olarak günümüze gelebilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için yaşam boyunca büyük özveri göstermek” de var. Köy Enstitülerinde eğitmenlik, öğretmenlik yapan Nazif Evren, “Kekik Kokulu Yıllar” başlığı ile yeniden yayımlanan K Seçime 50 Gün Kala 10 Anketin Sonucu Bunları bir tablo olarak da yanda göreceksiniz. Son iki ayda 10 ayrı anket yapıldı. Aslında AKP’yi hep yüzde 50 civarında gösteren ORC şirketi, 7 Mart’ta bir anket daha yapmış, yine yüzde 50 çıkarmıştı. (Listede aynı şirketten 3 tahmin olmasın diye, 7 Mart tarihli bu anketi liste dışında tuttum.) Ancak ORC şirketi bile AKP’nin oylarının düştüğünü kabul etti ve 13 Nisan tarihli son anketinde yüzde 48.3’e çekti. Yani AKP’de trend, oyların düşüşü yönünde. 7 ankette AKP yüzde 4050 arasında, öteki üç ankette ise AKP yüzde 40 bandının altında çıktı. CHP yüzde 2330 arasında kaldı. MHP sadece bir ankette yüzde 20’yi aştı, genelde 13 ile 19 arasında oynadı. HDP ise 5 ankete göre, barajı aşıyor. 5 ankete göre de barajın [email protected] altında kalıyor. Anketleri toplayıp bir ortalama almayı denersek sonuç şu: AKP: 43.2, CHP: 26.1, MHP: 16.6, HDP: 9.6 10 anketin ortalamasına göre HDP henüz barajı aşmış değil. Barajı aşmak için birkaç yüz binlik oy daha gerekiyor. Seçim sonunda, bu 10 anketin ortalamasını sonuçlarla karşılaştırıp ne kadarı doğruymuş değerlendiririz. anılarında, enstitülerde yetişenlerin hepsinin, ulusa borçlu oldukları görevlerini üstün bir anlayışla tamamladıklarını söyler ve der ki: “Fireleri pek az oldu ve ucuza yetiştiler. Kendilerine harcananları, yüksek katıyla ulusa ödediler.” Köy Enstitülerinin neden kapatıldığı belli: Her önüne gelen, ulusa bedel ödetsin diye... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Bakan nabi Avcı’dan Ricalar Sütçü Beygiri Sallaması Bu köşede, HDP milletvekili adayı Bülent Uluer’in Ulusal Kurtuluş Savaşımıza nasıl baktığına ilişkin birkaç örnek vermiştik. Sosyal medyada, Bülent Uluer’in bu sözleri söylemediğini, bizim “salladığımızı” savunanlar çıkmış. Salladığımızı sallayanlara, Uluer’in savunduğu görüşlerle ilgili bir kanıt sunmakta yarar var. Örneğin, Uluer, MK dergisinin 15 Nisan 1996 tarihli birinci sayısında soruları yanıtlarken şöyle diyor: “Büyük kurtulamayış savaşı enteresan bir savaş. Kurtuluş diye başlayan ama kurtulamamış olarak biten bir savaş. İngilizlerin kışkırttığı Yunanlıların işgaline karşı bir savaş ve başarı var, ama mesela 2. İnönü Savaşı diye bir savaş yok. Üç kişi ölmüş, zaten birisi sütçü beygirinden düşmüş. Böyle bir savaşın uyduruk olduğunu, artık bu resmi tarihten vazgeçmek gerektiğini anlatmalıyız. Bu, Türklerin kurtulamayış savaşıdır. Hilafetin kaldırılması, fesin gitmesi kılık kıyafet devrimi diyorlar moda şeylerin değiştirilmesi gibi olumlu şeyler olmuştur. Zaten bitmiş bir imparatorlukta, gitmek üzere olanı göndermişlerdir. Padişahlık gitmiş, daha tehlikeli bir şey kurulmuştur. Mustafa Kemal bir diktatördü, asla bir demokrat değildi.” Uluer’in “üç kişi ölmüş, biri sütçü beygirinden düşmüş” dediği 2. İnönü Savaşı’nda, Türk tarafı 44 subay, 637 er, Yunan tarafı 53 subay, 699 er olmak üzere 1403’ü ölü, toplam 7 bin 794 kayıp verildiğini anımsatmakta yarar var. Eğer Bülent Uluer milletvekili seçilirse, “ulusal kurtulamayış savaşı” diye tanımladığı bağımsızlık mücadelesinde şehit olanların, yaralananların, o savaşa katılanların sayesinde kurulan Cumhuriyetin parlamentosunda görev alacak. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Sessizlikle Kabul Bizimkiler alttan aldıkça yeni dünya düzeninin egemenleri olayı giderek boyutlandırıyorlar. Son çıkışlardan biri, 6 ay önce Recep Sultan Sarayı’nda ağırlanan Papa’dan geldi. Ardından Avrupa Parlamentosu’ndan. Papa’ya ve AP’ye göre bizler, soykırımcı barbarların torunlarıyız! Papa’nın Arjantin’de başpiskoposluk yaptığı dönemde yazdığı kitapta da benzer ifadeler kullandığını anımsatan emekli diplomatyazar Daver Darende’ye göre, asıl sorumluluk, 2015’in Türkiye açısından zorlu bir yıl olacağının bilinmesine karşı gerekli ön hazırlığı yapmayanlarda. Aynı kanıyı emekli Büyükelçi Onur Öymen de paylaşıyor: “Papa’nın Ermenilerin soykırım iddiasını destekleyen hukuka aykırı sözleri ve tek yanlı ifadeleri milletimizin gururuna, askerlerimizin başına çuval geçirilmesi olayında olduğu gibi, ağır bir darbe vurmuştur. Bu konuda devlet adına yapılan açıklamalar yetersiz kalmıştır. Bu gibi milli şeref ve haysiyetimizi ilgilendiren konularda sessiz kalan sorumlu siyaset adamları suçlamaları kabul etmiş sayılırlar.” İktidardan muhalefete, siyasetçiler yeterince ses çıkarmıyorlar, çünkü yüzlerinde birer maske, bizler adına topluca haykırmaya hazırlar: “Hepimiz soykırımcıyız!” HARBİ SEMİH POROY Geçen hafta, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın cep telefonunu bana verdiğini anlatınca, bir yanlış anlama oldu. Bakan’la yakın olduğumu düşünen öğretmen adayları peş peşe mesaj atıp kendisine sorunlarını iletmemi istediler. Evet, Nabi Bey, henüz bakan değilken bir haber için arayınca cep telefonunu vermişti, ama ben bir kez bile aramadım. Hâlâ kullanıyor mu, onu da bilmiyorum. Bakan’a mesajınızı kişisel olarak iletemem ama bu köşede yazabilirim. Öğretmen adayları, “Ne olur yaz” diyerek rica edip, arkasından da dua etmişler. Bu kadar duaya yazmamak olmaz, sonrası Nabi Bey’e kalmış. Öğretmen adayları şöyle diyor: “Nabi Avcı Bey kişisel fikir olarak maalesef şubat ve ağustos aylarında öğretmen ataması yapılmasına karşı çıkıyor. Sınava gireceklere haksızlık olduğunu düşünüyor. Ancak bildiğiniz gibi 300400 bin atama bekleyen var ve sınav öncesi atama yapılması, sınava gireceklerin işini kolaylaştırır. Sınav sonrası 40 bin atamanın duyurusu da yapılırsa, sınava girecekler için moral olur. Bizlerin ne çektiğini sadece bizler biliyoruz.” Yeri gelmişken şunu da ekleyelim. Bir ülkede, öğretmen adaylarının bu hale düşürülmesi acınacak bir durumdur. “Mektepler olmasa, bu maarifi ne güzel idare ederdim” diyen bakanlara sahip bir gelenekten geldiğimiz, eğitimin halinden belli. Ancak unutulmasın ki, iyi eğitim görmeyen gençler, Türkiye’yi maalesef çok fazla ileriye götüremez. İyi eğitimin temelinde de her zaman iyi öğretmenler vardır. Sayın Bakan Nabi Avcı, lütfen geleceğimizin teminatı öğretmenlere sahip çıkın. Yüzleşmek eçmişimizle yüzleşmekten hem bireyler olarak hem de toplum olarak korkuyoruz. Oysa geçmişle yüzleşmek, yaşadıklarını tüm çıplaklığıyla, nesnel, tarafsız bir biçimde ele alabilmek, yanlışlarını görerek bunları kabul edebilmek, kendisiyle yüzleşen bireyi de, toplumu da rahatlatır, arındırır. Yüzleşmek kuşkusuz ki insan için aşılması zor bir eşiktir. Yüzleşmenin insanda beklenmeyen bazı acılara, sarsıntılara yol açabileceği bir gerçektir. Kişinin, neden olduğu olaylarda yanlışlarını, suçlarını görmek istememesi, kendisini haklı çıkarmak için birtakım gerekçeler bulup onlara sarılması insani bir zaaftır. Fakat sonucu ne olursa bir süreç olarak yüzleşme sonrasında yaşam daha sağlıklı akıp gidecektir. HHH 1915 olaylarının her yıldönümünde toplumca krize giriyoruz, nisan ayı yaklaştıkça sancılanmaya başlıyoruz. Takvimler ayın 24’ünü gösterdiğinde teyakkuz durumuna geçip kulaklarımızı Washington’a, Beyaz Saray’a dikiyor, Başkan’ın bu yıl ne söyleyeceğini bekliyoruz. Başkan konuşuyor, oh yine soykırım demedi, bu yıl da demedi. Rahatlıyoruz. Bir toplum için bundan daha aşağılayıcı İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERİnÇ İcra Kurulu Başkanı G AKIn ATALAY Cumhuriyet Ulusu Hayrettin Ökçesiz’in Cumhuriyet BilimTeknik ekinde yurttaşları doğruya yönelten yazısına tüm bilincimizle katılıyoruz: Etnisitelerin, dinsel cemaatlerin özerk, yani başına buyruk kural koyma heveslerinin dışlamak; her birey için onurlu, özgür yaşamı güvence altına alan bir Cumhuriyet ulusu kurmak ve her yurttaşı buna katılmaya çağırmak gerekiyor. Bunun için de, anayasanın ikinci maddesi çerçevesinde yetkin bir demokratik hukuk devleti yeterli. İşte bu kadar. Aklın yolu bir. Ama bunu birilerine anlatamazsın. Özellikle de, ayrışmacı her bildirinin altına imza atanlara, ulusal bütünlüğü savunanları ırkçılık, soykırımcılıkla suçlayıp bir kimliği öne çıkarmanın demokratlık olduğunu anlatmakla görevlendirilmişlere... bir durum olabilir mi? Bizim ne dediğimiz, ne diyeceğimiz ABD Başkanı’nın ne dediğinden çok daha önemli değil midir? Bu ne derin bir özgüven yoksunluğudur? HHH Homurdanmaları duyar gibiyim: “Soykırım hukuki bir kavramdır.” Doğrudur. “1915 olayları karşılıklı bir kırımdır.” Doğrudur. “Ermeni çeteleri Rus harbinde Osmanlı askerini arkadan vurmuştur.” Doğrudur. “Parlamentolar tarih yazamaz!” Doğrudur. Dört doğru alt alta toplanınca eşittir “Biz haklıyız!” sonucu mu çıkıyor ortaya? 1914 yılında Anadolu topraklarında bir buçuk milyon Ermeni yaşarken bu sayının 1915 sonunda neredeyse sıfırlanması kafalarda hiç mi soru işareti yaratmıyor? Ne oldu bu insanlara? Kuş olup uçtular mı? Gölge olup yittiler mi? Yüz binlercesi zorunlu göç yollarında, yurtsuzlaştırılma harekâtı sırasında öldüler, öldürüldüler. Gerçek budur. Bu gerçe ğe ne ad verirsek verelim, dileyen “soykırım” desin, dileyen “büyük felaket” desin, öz adı “ölüm” olan gerçek değişmeyecektir. HHH Lübnan’da, Fransa’da, ABD’de, başta Arjantin olmak üzere Latin Amerika ülkelerinde ve dünyanın daha birçok yerinde yaşayan “diyaspora” Ermenilerine kızıyoruz. Onların o ülkelere keyiflerinden göçmediklerini, Anadolu’daki yaşamlarının Osmanlı tarafından mallarına mülklerine el konarak, topraklarından kovularak noktalandığını düşünmek istemiyoruz. Madem yüz yıldır sırtımızda taşıdığımız o ağır yükü hafifletecek bir yüzleşmeye pek gönlü yok toplumumuzun, bari yapabileceklerimizi yapalım. İstanbul’da Ermeni nüfusunun en yoğun yaşadığı Kurtuluş’taki ilköğretim okulunun adını değiştirelim örneğin. 1915 ölümlerinin baş sorumlusu Talat Paşa’nın adını o okulun girişinde görmek Ermeni yurttaşlarımızın içini acıtıyor. Bir zamanlar çok sayıda Rumun da yaşadığı Kurtuluş’ta “Ergenekon Caddesi”, “Bozkurt Sokak”, “Savaş Sokak” gibi yol adları da herhalde tesadüfen verilmemiş. En kolayından başlamak da bir adımdır sonuçta. Öyle değil mi? Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Düzeltme: Mustafa Çolak l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. nAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İstanbul 04.40 06.14 13.11 Ankara 04.28 06.00 12.55 İzmir 04.55 06.25 13.18 İkindi 16.53 16.37 16.58 Akşam 19.55 19.38 19.59 Yatsı 21.21 21.02 21.21 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle