17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 EKONOMİ [email protected] CUMHURİYET 23 ŞUBAT 2015 PAZARTESİ Ticaret hacminin 5 milyar dolara yaklaştığı Azerbaycan, Türkiye için hâlâ güvenli bir liman Azerilerden lüks fırsat Avea gelirini yüzde 22 artırdı Avea, 2014’te 4 milyar 312 milyon TL gelir elde ederek pazarda en çok büyüyen operatör oldu. Yıldan yıla gelir artış oranı son çeyrekte yüzde 22’ye ulaştı. Şirket, pazarda 2014 son çeyrekte yüzde 20 servis gelir büyümesi ile 1.6 puan servis gelir pazar payı kazandı. Müşteri sayısını 16.3 milyona ulaştırırken, müşteri pazar payını da yıllık 1.9 puan artış ile yüzde 22.8’e yükseltti. Avea, 2014’te numara taşımayla 1.3 milyon net müşteri kazandı. Data geliri yüzde 74 büyüdü. Geçen yıl 783 milyon TL olmak üzere son 5 yılda 3.5 milyar TL’nin üzerinde yatırım yaptı. Avea Üst Yöneticisi Erkan Akdemir, “Elde ettiğimiz sonuçlar, bireysel ve kurumsal alanda kesintisiz büyümemizi sağlayan ekosistemimizin ve müşterilerimizin bize duyduğu güvenin bir sonucu” dedi. u Azerbaycan’a, Türkiye’nin akla gelebilecek her şeyi sattığını söyleyen Gül, Azerilerin lüks tüketim için İtalya’yı tercih ettiğini, ancak gelişmelerin durumu Türkiye lehine çevirebileceğine dikkat çekti. OLCAY BÜYÜKTAŞ Vergi 1 milyar manat Süleyman Şah ve İç Güvenlik Paketi Şehit sıfatı aldığında, evlatlarının daha az ölmüş olmadığını en iyi anneler bilir. Onun için ilk söz: İyi ki o çocuklar sağ salim döndü. Keşke onları IŞİD vahşetinden daha önce kurtarsaydınız. Ve keşke, başına “tank kapağı düştü” açıklaması yapılan, 15 gün sonra baba olacak Astsubay Başçavuş Halit Avcı ölmeseydi. Ama işte bu kadar. İflas etmiş bir dış politikanın mecbur bıraktığı kurtarma operasyonundan kahramanlık menkıbesi çıkmaz. Devletin ajansına, devletin bütçesinden milyonlar dökseniz, Genelkurmay karargâhını algı stüdyosuna çevirseniz de mümkün değil, çıkmaz. Askeri birlikleriniz “ecdat yadigarı” toprağa, “şehadet şerbeti” içmeye gidiyor... Jilet gibi ütülü kar beyazı gömlekler, pırıl pırıl kol düğmeli manşetler, buğulu bakışlarla izliyorsunuz. Tanklarınız gece boyu, düne kadar düştü düşecek dediğiniz Kobani’yi savunan, düne kadar “terörist” dediğiniz YPG bayrakları eşliğinde ilerliyor. Siz kameralar önünde “kimseden yardım almadık” diyorsunuz. Türbeyi Kobani yönetiminin gösterdiği Aşme köyüne naklediyorsunuz. İçinde Kürt ve kanton kelimesi geçmesin diye medyanıza “Suriye Eşme’si” adını telkin ediyorsunuz. Pek kullandığınız dilden, servis edilen fotoğraflara dek başarısızlığı maskelemeye dönük “Şark kurnazlığı”yla dolu bu operasyonu ne zaman yapıyorsunuz? Kobani kalkışmasının bir benzeri yaşanmasın diye hazırlandığı açıklanan İç Güvenlik Paketi’ne HDP’nin de yer aldığı muhalefet partilerinin direnç gösterdiği saatlerde... HHH Parlamento muhabirleri de şunu iyi bilir: Sadece arızalı kombiler ya da bilgisayarlar için değil, “Yüce Meclis” için de kullanılan bir yöntemdir “açkapa”. Parmak çoğunluğunu elinde tutan iktidar grubunun bir nedenleyapılmayacağına önceden karar verdiği; fakat bir formalite bulunarak ertelenmesi gerekli genel kurul oturumlarında uygulanır. Formül, gelenekselleşmiş iki yolla hayata geçirilir: Ya talimatlı milletvekilleri salona girmeyerek, toplantıya yetecek sayıyı eksiltir. Ya da “Başkanlık Divanı” teşekkül etmez. (Siz onu “ettirilmez” olarak okuyun.) Başkanvekili oturumu açar ki, bir de ne görsün(!), toplantı yeter sayısı yok ya da başkanlık divanı teşekkül etmemiş... Oturumu kapatır. HHH “Öyle ya da böyle” talimatıyla, İçtüzük çiğnene çiğnene, kan döke döke maddeleri oylanan İç Güvenlik Paketi görüşmeleri için yapılan dünkü “açkapa”, gün içinde alınmış böyle bir kararın sonucudur. Muhalefetin, Süleyman Şah Türbesi operasyonu hakkında gelecek yağmur gibi sorularına karşı iktidar, grubuna toplu tembihte bulunarak zaman kazanmayı, manevra alanı açmayı hedeflemiştir. Şüphesiz ki, kendisi açısından bir “zaman kaybı” olabilecek bu “riskli” kararındaki en büyük motivasyonu ise sabahın 5’ine kadar paketin en baskıcı 10 maddesinin geçmesi olmuştur. İktidar, bu tercihiyle hiç istemedendireniş nöbetindeki muhalefet partilerine de biraz “istirahat zamanı” tanımış oldu. Dünkü “açkapa” ile verilen bir günlük molaya dikkat... İttifak dengeleri çok hızlı değişiyor. İçinde YPG’nin yer aldığı Süleyman Şah Türbesi operasyonunun, bu “paket”i, “dış güvenlik”in de eklemleneceği farklı bir düzleme taşıması ve yeni tartışmalar başlatması şaşırtıcı olmaz. Son dönemde jeopolitik gelişmeler nedeniyle başta Irak, Suriye gibi komşu pazarları bir bir yitiren ülkede, yaşanan ekonomik gelişmeler üzerine gözler şimdi de Azerbaycan’a çevrildi. Özellikle 2011’den sonra ticaret hacmi önceki yıllara göre sekiz kat artan Azerbaycan’ın birkaç gün önce yaşanan devalüasyon ve ithal ürenlere gelen yüzde 1020 arası zamdan sonra iki ülke arasında var olan ilişkilerin nasıl bir yol izleyeceği de merak konusu oldu. Gelişmelere ilişkin gazetemize değerlendirme yapan Türkiye Azerbaycan İş Konseyi Başkanı Cengiz Gül, Azerbaycan’da artık vergi konusunda daha aktif çalışmaların olduğunu ve artacağını dile getirerek, Türkiye ile Türklerin ‘iki devlet bir millet’ şiarıyla yakın ilişkiler geliştirdiği ülkede Gül’ün verdiği bilgiye göre 2009’da ödedikleri vergi miktarı 1 milyar manat civarı. O da aşağı yukarı 1 milyar Avro’ya tekabül ediyor. Türkiye’nin, Azerbaycan’a ihracatında makine ve mekanik cihazlar, yedek parça, demir ve çelikten eşyalar, elektrikli makine ve cihazları ve yedek parçaları, mobilya, otomotiv, motorlu kara taşıtları ve yedek parçaları, mineral yakıtlar, petrol ve türevleri gibi ürünler önemli paya sahip. Ayrıca, sağlık hizmetleri alanındaki yatırımlara bağlı olarak hastane ekipmanları ve tıbbi ekipmanlar ile çevre sağlığı konusunda danışmanlık ve müteahhitlik alanında olanaklar değerlendiriliyor. Dış Ticaret verilerine göre, 2011’de TC vatandaşlarının sahip veya ortak olduğu değişik statülerde toplam 3707 Türk şirketi faaliyet gösteriyor. ilişkilerde bir sorun yaşanmayacağını hatta bazı alanlarda Türkiye lehine gelişmelerin bile söz konusu olabileceğini dile getirdi. Türk işadamalarının ülkede doğrudan yatırım miktarının 8 milyar dolara yaklaştığını iki ülke arasındaki ticaret hacminin de 5 milyar dola civarında olduğunu anlatan Gül, Türkiye’nin daha çok satış yaptığını ve akla gelebilecek her türlü ürünün satıldığını belirterek, “İthal ürünlerin fiyatlarının artamasının Türkiye açısından sıkıntı yaratacağını düşünmüyorum. Çünkü biz, günlük ihtiyaç malzemeleri satıyoruz. Ancak, önemli bir lüks tüketim de var. Azeriler bu lüks tüketim için daha çok Avrupa’yı özellikle de İtalya’yı tercih ediyor. Ancak son gelişmeler durumu bizim lehimize çevirebilir. Çünkü İtalya’nın pahalı lüksü yerine Türkiye’nin daha uygun fiyatlı ürünleri ter cih edilir hale gelebilir” dedi. Önlem alınıyordu Azerbaycan’da özellikle 2004’ten itibaren enerji gelirlerinin enerji dışı yatırımlara dönüştürülmesi konusunda ciddi yatırım ve çalışmalar olduğunu, petrol fiyatlarının yalnız Azeriler için değil pek çok ülkenin sorunu olduğunu anlatan Gül’e göre, ülkede, Türkiye açısından ciddi bir turizm potansiyeli de söz konusu. Turbo T50 25 Şubat’ta satışta Turkcell, dünyanın Üç Taşıyıcı (Triple Carrier) internet teknolojisini destekleyen ilk ve tek telefonu Turkcell Turbo T50’yi, 25 Şubat itibarıyla teknoloji severler ile buluşturacak. En hızlı 3G teknolojisi olan Üç Taşıyıcılı mobil internet teknolojisi ile 63,3 Mbps’e varan veri indirme hızı yeteneği Türkiye’nin 81 ilinde Turkcell şebekesine entegre edildi. T50, Turbo modeli ile artık 3 kat hızlı 3G mobil internet sunacak. ÖTV’de ilk adım akaryakıt Şimşek, 4 aşamada yapılacak değişikliğe 50 milyar ÖTV gelirinin elde edildiği akaryakıt ve akaryakıt harici petrol ürünleri sektöründen başladıklarını açıkladı. Ekonomi Servisi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “ÖTV’deki dağınık yapı toparlanacak. Dört aşamada yapılacak değişikliğe akaryakıt sektöründen başladık” dedi. Şimşek, dün Başbakanlığa gönderdikleri düzenlemeyle ÖTV’deki gri alanların giderileceğini, mevzuatın basit ve anlaşılır olacağını açıkladı. AA’ya konuşan Şimşek, “Otomotiv, alkol, sigara ve ÖTV’ye tabi diğer ürünlere el atacağız” dedi. ÖTV’si sıfır uygulanan uçak, jet gibi hava araçlarının yakıtlarından kaynaklanan kaçakçılığı engellemek için bazı önlemler alınacak. Vergisini düzgün ödeyen mükellefler de ödüllendirilecek. Şimşek, “Söz konusu işi 3 yıldır lisans sahibi olarak yapan ve vergilerini zamanında ödeyen mükelleflere sertifika verilecek ve sadece bir kereliğine 10 milyon liralık teminat alınacak. Her seferinde teminat istenmeyecek” dedi. Rifat Hisarcıklıoğlu Sigorta Cini’nden 2 yeni mağaza BABACAN, B20’DE KONUŞTU Perakende sigorta mağaza zinciri Sigorta Cini, İzmir Gaziemir ve İstanbul Zeytinburnu’nda iki yeni mağaza açtı. İstanbul, Ankara, Çorlu, İzmit ve İzmir’deki mağazalarıyla klasikleşmiş sigortacılık anlayışının dışında bir perakende zinciri olarak hizmet veren Sigorta Cini, yeni mağazalarıyla Türkiye genelinde 17 mağazaya ulaştı. Sigorta Cini Genel Müdürü PieterBas Vos beş farklı şehirde 10 binden fazla müşteriye ulaştıklarını belirtti. ‘En büyük sorun kredibilite’ Ekonomi Servisi G20’nin iş dünyası ayağı olan B20 Bölgesel İstişare Forumu’nda konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bugün itibarıyla dünya ekonomisinin önündeki en büyük problemin bütçe açıkları değil, kredibilite açığı olduğunu belirterek “Kredibilite açığını biz ne kadar çabuk kapatırsak, o kadar hızlı güven oluşacaktır ve bu oluşan güven de zaten güçlü bir büyümeyi, sürdürebilir bir büyümeyi arkasından getirecektir” dedi. B20 Bölgesel İstişare Forumu, B20 Türkiye Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde, Babacan’ın başkanlığında Cidde’de toplandı. Babacan toplantıdaki konuşmasında, dünyada bölge içi ticaretin en düşük olduğu bölgelerin Kuzey Afrika ve Ortadoğu olduğuna da dikkat çekerek “Böylesine bir dünyada bizim bölgemizin hâlâ kompartımanlar halinde, birbirinden kopuk ekonomiler halinde devam etmesi çok büyük kayıp” dedi. Piyasa faiz indirimine izin vermiyor Haftalardır süren faiz tartışmalarında dananın kuyruğu bu hafta kopuyor. Merkez Bankası (TCMB) kritik faiz kararını yarın yapacağı Para Politikası Kurulu toplantısında alacak. Hükümet kanadından Merkez’e ‘faizi indir’ çağrıları son iki haftadır görünürde azalsa da piyasa analistlerine göre Merkez, siyasi baskıları bir miktar hafifletmek için 2550 baz puan dolayında indirime gidebilir. Bu kararda ABD Merkez Bankası (Fed) tutanaklarında faiz artışının ötelenebileceği şeklinde yorumların piyasalarda yarattığı olumlu etki ve kurdaki göreli sakin seyir de etkili olabilir. Ancak Merkez’in faiz indirimi için önünde zorluklar bulunuyor. Merkez Bankası’nın faiz konusundaki kararlarında etkili olan konuların başında borçlanma enstrümanlarının getiri eğrisinin şekli geliyor. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, faiz kararlarında “Getiri eğrisinin yatay olması”nı göz ettiklerini ifade ediyor. Getiri eğrisi, borçlanma araçlarının faiz oranları ile vadeleri arasındaki ilişkiyi gösteren eğriye denirken, bu eğrinin yatay olması ise uzun vadeli borçlanma araçlarının faiziyle kısa vadeli borçlanma araçlarının faizinin eşit veya birbirine yakın olması anlamına geliyor. Merkez Bankası’nın enflasyonu ve enflasyon beklentilerini etkilemekte kullanabildiği faizler ise kısa vadeli faizler. Bir başka değişle Merkez’in uzun vadeli borçlanma aracı yok. Bu nedenle Merkez, faiz kararı verirken piyasada oluşan uzun vadeli faizlere bakarak yani getiri eğrisindeki gidişi izleyerek kısa vadeli faizleri artırarak ya da düşürerek uzun vadeli faizlere ve dolayısıyla enflasyona etki yapma şansına sahip. Cuma itibariyle 2 yıllık gösterge faiz yüzde 8.17, 10 yıllık ise 7.88 seviyesinde bulunuyor. Beş yıl vadeli tahvilin faizi yüzde 7.77’ye kadar yükseldi. Merkez Bankası 1 hafta vadeli repo faizi olan politika faizini ise yüzde 7.75’te tutuyor. Getiri eğrisi 5 yıllık tahvile göre hesaplanıyor. Bu da Merkez’in faiz indirimi için yeterli alanı olmadığını gösteriyor. Yine cuma açıklanan Merkez Bankası anketine göre de faiz beklentilerinin yükseldiği görülüyor. 2015 yılı Şubat ayı anket döneminde, vadesine üç ay ya da üç aya yakın süre kalan Devlet İç Borçlanma Senetleri’nin (DİBS) yıllık bileşik faiz oranı beklentileri bir önceki anket dönemine göre artarak cari ay, 1, 3, 6, 12 ve 24 ay sonrası için sırasıyla yüzde 8.54, 8.31, 8.18, 8.20, 8.23 ve 8.22’ye yükseldi. Diğer yandan enflasyon görünümünün bozulması da faiz indirimi önünde bir engel olarak görünüyor. Ocak ayı enflasyonunda beklenen düşüş gerçekleşmezken, kur artışı ve akaryakıt fiyatlarındaki artış da enflasyonu tetikleyecek boyutlarda. Şubat ayı için tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi yüzde 0.49’a, mart ayı TÜFE beklentisi de yüzde 0.61’e çıktı. İyimserlik kısa sürebilir Piyasalarda Fed tutanaklarının yarattığı olumlu hava da uzun sürmeyebilir. Tutanaklarda Fed üyelerinin faiz artırımı konusunda çekinceli oldukları ve enflasyonun düşüklüğü, doların yükselmesi ve küresel piyasalardaki belirsizlik gibi hususların faiz artırımını öteleyebileceğini düşündüklerini ortaya çıkardı. Ancak genel kanı, Fed’in bu açıklamalarının temelde faiz artırım sürecini etkilemeyeceği ve faiz artırımının bu yılın ikinci yarısında yapılması konusunda bir değişiklik olmayacağı yönünde. Bu açıdan 24 Şubat’ta Fed Başkanı Janet Yellen’in Kongre’de yapacağı sunum önem taşıyor. Avro bölgesinde zayıflığın da sürdüğü göz önüne alınırsa doların güçlü seyrine devam etmesi olası. Bütün bunlara ek olarak içerideki siyasi gelişmeler de kur üzerinde oynaklığa neden olabilir. TBMM’deki iç güvenlik paketi tartışmalarının yanı sıra Süleyman Şah operasyonu da siyasi gerginlikleri artırarak liranın değer kaybına yol açabilir. Bu da Merkez’in faiz indiriminde elini zayıflatan diğer bir etmen olarak karşımıza çıkıyor. Bu arada Türkiye’nin kısa vadeli dış borçları 2014 sonunda yüzde 2 artarak 133 milyar dolara ulaştı. Dolar kurunun artması şirket borçlarını da katlıyor. Küresel piyasalarda geçen haftanın en önemli gündem maddeleri Yunanistan ve Fed’in toplantısına ilişkin tutanaklardı. Ayrıca RusyaUkrayna arasındaki gerilim de piyasalar tarafından izlendi. Gözlerin Merkez’de olacağı bu hafta ise ayrıca şubat ayına ilişkin imalat sanayi kapasite kullanım oranları ve ocak ayına ait dış ticaret verileri açıklanacak. ‘Milli ilaç’ üretimine destek Ekonomi Servisi Türkiye’nin en çok ithal ettiği yüksek maliyetli ilaçların yerli kaynaklarla üretilmesi için harekete geçen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK aracılığıyla “Milli İlaç Projesi” üzerinde yapılacak araştırmalara destek vermeye başladı. Türkiye’de üretilen ilaçların hemen hemen tamamının jenerik ilaçlardan oluşması nedeniyle yerli ilaca destek projesi hazırlayan Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Kimya Bölümü, TÜBİTAK ve Avrupa Birliği desteğiyle çalışma yürütüyor. Projeyi anlatan Doç. Dr. Arif Kıvrak, “Dünya çapında bilinen önemli ilaç şirketleri yıllık milyarlarca dolar ciro yapmaktadırlar. Bizim yerli ilaç olarak herhangi bir maddemizin ilaç potansiyelini bulduktan sonra eminim ki ülkemiz milyarlarca dolar kâr edecektir” dedi. Yeterli alan yok C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle