28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ŞUBAT 2015 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 3 Cumhuriyet’te operasyon gecesi ODTÜ’de master tezimi, “Askeri operasyonlarda devlet güvenliğibasın özgürlüğü karşıtlığı” üzerine yazmıştım. Tezim, 30 yıl sonra karşıma dikildi önceki gece... Saat 21.00 civarı, sınırdaki hareketliliğin, Süleyman Şah Türbesi’ni koruyan askerlerin geri getirilişi için olduğu anlaşıldı. Ancak bu, henüz bir duyumdu. Somut ipucu, resmi açıklama yoktu. Cumartesi akşamı rehavetinde ve baskıya saatler kala, bir bomba haberin şekillenmeye başlaması, gazete için zordur. Karar verme süresi dar, yanılgı riski yüksektir. Hele konu askeri operasyonsa, kayba yol açma kaygısı da vardır. Lakin böylesi kriz geceleri, aynı zamanda gazetelerin rakiplerinden farkını ortaya koyduğu anlardır. İlk duyum geldiğinde Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven’le birlikteydik. Hemen Cumhuriyet Yazı İşleri’nin parlak beyinlerinden Murat Sabuncu’yu aradık. Murat, gazeteye ilk gelip son çıkanlardandır. Mesleki tecrübesinin yanı sıra müthiş bir satır altı okuma, haber kokusu alma ve seferber etme yeteneği vardır. Yarım saat sonra gazetede, işinin başındaydı. Murat gittiğinde Haber Müdürümüz Aykut Küçükkaya ve Yurt Haberler Müdürümüz Selin Görgüner, Mürşitpınar, Diyarbakır, Kobani’deki kaynaklarla iletişime geçmişti bile… İstanbul’dan Erk Acarer ve Diyarbakır muhabirimiz Mahmut Oral operasyon bölgesine doğru yola çıkmıştı. Ankara Büro Temsilcimiz Erdem Gül ve Haber Müdürü Ayşe Sayın başkent kulislerini yoklarken, tecrübeli diplomasi muhabirimiz Duygu Güvenç, Dışişleri’ndeki kaynaklarını zorladı. Onların topladığı istihbaratı, bölgeden gelen haberlerle birleştirince, durum ortaya çıktı. Ancak ortalıkta Uludere sabahını anımsatan bir karartma çabası vardı. Şimdi sorun, askeri kaynakların “Operasyon bitmeden yazmayın” dediği haberin nasıl verileceğindeydi. Tezimi yazarken üzerinde durduğum konu da buydu. Böyle durumlarda askerler “güvenlik riski”ni öne sürer. Gazeteciler için ise aslolan “okurun bilme hakkı”dır. Bu çelişkinin doğru çözümü, riski asgaride tutarak gerçeği vermekten geçer. Onu yapmaya çalıştık. İnsan hayatını riske atmayan, sansasyon peşinde koşmayan, ama haberi okurdan saklamayan bir tavır benimsedik. Gece editörlerimiz Fatma Koşar ve Özgür Özkü haberleri toparladı, Müge Kaygusuz sayfayı yaptı ve “Süleyman Şah operasyonu”nda askerlerle emanetlerin yurda getirildiği haberini manşete çıktık. Dün sabah gazeteleri elimize aldığımızda, rakiplerimizin çoğuna fark attığımızı gördük. Savunma muhabirini yeni yitirmiş, acısı hâlâ dinmemiş bir gazete için yüz ağartıcı bir sonuç… Bugünkü manşetimiz ve içeriğimiz de köpürtülen kahramanlık destanlarının ardındaki gerçeklere ulaşmayı amaçlayan bir temkinlilik içeriyor. Cumhuriyet, bu tavrını sürdürecek. Yenilenen gazetenin yeni yüzleri Bugünlerde yetkin bir sosyal Ali Acar gazetenin antropolog koridorlarında olarak dikkatleri gezinenler, çekmişti. olağandışı bir Son 10 yıldır heyecan dalgasına popüler kültür da tanıklık yazıları kadar ediyorlar. televizyon Bir yandan eleştirileri günlük gazete de çok ilgi akışı sürdürülürken, bir yandan çekti. Yargılamıyor inceliyor, da mart başında planladığımız izlediklerimizin kültürel kodlarını atılımın hazırlıkları yapılıyor. çözüyordu. Cumhuriyet, bildiğiniz Halen Okan Üniversitesi ilkeleriyle yeni çizgilere Sosyoloji Bölüm Başkanı olan kavuşmaya hazırlanıyor. Prof. Dr. Tayfun Atay, bu Gezi diliyle söylersek, “bağzı haftadan itibaren Cumhuriyet’in şeyler” yenileniyor. Yeni tasarım, televizyon sayfasında yazmaya yeni sayfalar, yeni puntolar, başlıyor. Onun “Seyir yeni ekler, yeni isimler Defteri”ni okudukça üzerinde çalışılıyor. Bir ekrana bir başka gözle atılım öncesinin heyecanı bakacağınıza eminim. yaşanıyor. Cumhuriyet’in aşam sayfaları bugünkü yüzünü, Aramıza katılan seksenlerde usta bir başka isim, Ayşe tasarımcı Ali Acar Ferhangil… çizmişti. University of Arts Bu yüzü güncellemeye London’da moda karar verdiğimizde gazeteciliği üzerine bunu en iyi onun Ayşe Ferhangil yüksek lisans yapan yapabileceğini düşündük Ferhangil, uzunca ve “Lütfen gel, kendi bir süre değişik gazete ve eserini yenile” dedik. dergilerde muhabirlik, köşe Birçok gazetede imzası olan Ali yazarlığı, yöneticilik yaptıktan Acar, bir haftadır, genç bir sonra, Cumhuriyet’in yakında ekiple, size daha kolay okunur, başlayacak “Yaşam” sayfalarının modern, şık bir Cumhuriyet editörlüğünü üstlendi. Onun sunabilmenin hazırlığını yapıyor. hazırlayacağı sayfalarla, Sonucu, biz de gazetemiz daha da heyecanla bekliyoruz. yaşam dolu bir içerikle çıkacak yakında… ayfun Atay TV Soruşturmalara, tehditlere, yargılamalara eleştirilerine başlıyor rağmen ve bunlara kulak Tayfun Atay’la yıllar asmadan, Cumhuriyet’i önce bir popüler kültür daha iyi hazırlamaya ekinde birlikte çalışmıştık. ve daha geniş kitlelere Günümüzün rengârenk okutmaya çalışıyoruz. ve karmakarışık kültürel Ve bu daha dünyasını, sıkıcı olmayan, başlangıç... analitik bir dille aktaran, Tayfun Atay İyi haftalar! İktidarın Çırpınışı Elbette bir zafer kazanmış gibi anlatacaklar. Bu işlerin tabiatı böyledir. Bir geri çekilmeyi bir fetih gibi pazarlamayacak kabiliyeti olmayanın zaten o koltuklarda işi ne? Süleyman Şah Türbesi ateş hattındaydı. Orada bulunan kırk civarı askerin de hayatı tehlikedeydi. Tahliye zorunluydu. Türbenin naklinden hemen sonra IŞİD ve YPG arasında türbeye sadece 600 metre mesafede çatışmalar yaşanması da bunu gösteriyor. Kobane’deki IŞİD saldırısı sürerken IŞİD ile YPG’yi aynı gören açıklamaları vardı Erdoğan’ın. IŞİD saldırısı püskürtüldükten sonra Süleyman Şah’a Kobane’den geçilerek gidilebildi. Türbenin taşındığı Suriye Eşme’si de YPG denetiminde bir köy. YPG sözcüsünün sosyal medyada yaptığı açıklamalar ve HDP milletvekili Hasip Kaplan’ın söyledikleri de bu operasyonda Türkiye ve YPG’nin şu ya da bu şekilde beraber hareket ettiğini gösteriyor. Düştü düşecek denen Kobane düşseydi, Süleyman Şah Türbesi nasıl tahliye edilecekti acaba? Kobane ve çevresi IŞİD’in eline geçseydi türbe nereye nakledilecekti? (Bu nakil işleminin doğurabileceği uluslararası hukuka ilişkin sorunlar ise başka zamana kalsın.) Hasılı, askerlerin kurtarılması iyi haber. Bundan bir askeri zafer çıkartılması ise hayal dünyasında yaşayan iktidardan beklenecek bir durum. Dış politikada ardı ardına yaşanan mağlubiyetlerden sonra biraz sevindirik olmaya hakları var. Tabii bu zafer sarhoşluğunun sebeplerinden biri de Meclis’te olan bitenden dikkatleri uzaklaştırmak. Geçen cumartesi neredeyse sabaha kadar Meclis TV herhalde tarihinin izlenme rekorunu kırdı. Zorba iç güvenlik kanununa karşı muhalefetin birleşmesi önemliydi. Kanunu geçirmek için milletvekillerinin kafasına tokmakla vuran, merdiven boşluğuna fırlatan, tekme tokat saldıran bir Meclis grubu var AKP’nin. Bütün bu yaptıklarını inkâr eden ve milletvekillerinin kendi kendilerini darp ettiklerini söyleyecek kadar da kendinden geçmiş bir grup bu. Amaç herhangi bir toplantıyı pratikte yapılamaz hale getirmek. Bütün bir ülke olarak olağanüstü hale girmek üzereyiz. Bugünleri bunaltıcı buluyorsanız, bu kanundan sonra karaya vurmuş balıklar gibi boğulmaya hazır olmanızda fayda var. Erdoğan’a karşı ağzını açanın bugün dahi tutuklanabildiği memleketimizde bu kanundan sonra hapishanelerin nasıl bir hızla dolacağını öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. Süleyman Şah operasyonu belli ki YPG’nin katkılarıyla gerçekleşti. Bir yandan bu yapılıyor, öte yandan Muharrem Sarıkaya’nın haberine göre HDP’li milletvekilleri iç güvenlik kanunu geçerse barış sürecinin sona ereceğini söylüyor. Dün terörist dediğinin denetimindeki köye “ecdadın” türbesini naklederken, süreci bitireceği söylenen bir kanun için Meclis’te şiddet estirmek... Kimisi bütün bunları bir planın parçası olarak görebilir. Oysa dağılan, nereyi tutsa elinde kalan ve paniğini kibriyle örtmeye çalışan bir iktidarın çırpınışlarını izliyoruz. Tutarsızlıklarında bir keramet aramaya gerek yok. Tek amaç ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak. Muhalefet, Meclis’te gösterdiği dayanışmayı kalıcı kılmanın yollarını ararsa iktidarın bu şuursuz çırpınışlarının vereceği zararlar asgariye indirilebilir. Y olarak gazetemizin manşetine Geçen hafta, Özgecan yerleşti. haftasıydı. Cumhuriyet, yeni İç Kadınların haklı tepkisini Güvenlik Paketi’ne tepkisini Cumhuriyet’te en geniş şekilde de evladını polis şiddeti yansıtmaya çalıştık. sonucu yitirmiş ailelerin acısını “#Sendeanlat” kampanyasına gündeme taşıyarak gösterdi. “Önce yazarımız Işıl Özgentürk, yıllar önce bu canların hesabını verin” manşetini yaşadığı bir tacizi anlatarak katıldı. taşıyan ve 183 canın fotoğraflarıyla Muhabir arkadaşımız Esra Açıkgöz çıkan gazetemiz, aileler tarafından ise Mersin’de Özgecan’ın okulundan, Meclis’te milletvekillerine dağıtıldı. evinden yazdığı izlenimler ve yaptığı Size her gün o kayıplardan haber röportajlarla hem acıyı, hem öfkeyi vererek, mesleğin “fikri takip” içimizde hissettirdi. Acılı babanın “Yanmadan ışık Esra Açıkgöz geleneğini yaşatıyoruz. Bu “resmi cinayetler”in veremezsin” diyen Mevlana’nın takipçisi olacağız. sözünü yinelemesi, bir bilgelik belgesi Özgecan haftası T Deniz Feneri’nde yaşanan olayın bir örneği de ihaleye fesat karıştırma soruşturmasında TCDD tapeleri imha edilecek ALİCAN ULUDAĞ ANA YÜREĞİ İstanbul Haber Servisi Ataköy’de 8 Şubat’ta bıçaklanarak öldürülen lise öğrencisi Ömer Fatih Öztürkler’in katil zanlısının yakalanmadığı gerekçesiyle ailesiyle birlikte kalabalık bir grup eylem yaptı. Çocuklarını okula gönderemediklerini ifade eden baba Harun Öztürkler “Ne yapalım çocuklarımıza çelik yelek mi giydirelim?” dedi. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a da seslenen aile, parası ve gücü olanın korunduğunu savundu. Baba Öztürkler, “Kız çocuğum okula gidemiyor, korkusundan. ‘Korkuyorum baba’ diyor. Türkiye Cumhuriyeti şu an sizin çocuklarınızı koruyamıyor” diye konuştu. Anne Semra Öztürkler de “Haksızın yanında durmayın haklının yanına geçsinler. Benim çocuğum bir hiç uğruna gitti. Bu millet bu devlet nerde? Artık yeter” dedi. ANKARA Deniz Feneri soruşturması sonucu hazırlanan iddianamede, tapelerin saklanması yönünde karar verilmesine karşın savcılığın görüşme kayıtlarını imha etmesinin bir örneği, TCDD soruşturmasında yaşandı. Ankara Başsavcılığı, 17 ve 25 Aralık dosyaları kadar geniş kapsamlı olduğu belirtilen TCDD ihalelerine fesat karıştırılmasına ilişkin yaklaşık 210 Milyon TL’lik yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında, aralarında AKP’den milletvekili aday adayı olan TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman’ın da bulunduğu 52 şüpheli hakkında takipsizlik kararı vermişti. 3’ü TCDD çalışanı 5 kişi hakkında da “rüşvet almak ve vermek” iddiasıyla dava açan Başsavcılık, hazırladığı iddianamede, soruşturma kapsamında yapılan dinlemeler sırasında elde edilen ve bazı AKP’li Bakanlar ile üst düzey bürokratların rüşvet konuşmalarının yer aldığı iddia edilen tapelerin, dosyada delil olarak saklanmasına karar vermişti. Soruşturma savcılığının, bu karara karşın, 52 şüpheli Bilirkişi 16 günde akladı l TCDD Genel Müdürü Karaman’ın yanı sıra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın özel danışmanı ve eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın bacanağı Cemalettin Haberdar’ın da adının karıştığı soruşturmada takipsizlik kararı verilmesine neden olan bilirkişilerin, dosyayla ilgili raporlarını yalnızca 16 günde hazırladıkları ortaya çıktı. Edinilen bilgiye göre savcılık, söz konusu dosya için emekli Sayıştay Uzman Denetçisi Abidin Şahin ve Salih Talu ile eski Sayıştay Başdenetçisi Hüseyin Işık’ı, 10 Kasım 2014 tarihinde raporlarını hazırlamak üzere görevlendirdi. 54 klasörden oluşan soruşturma dosyasını teslim alan 3 bilirkişi, görevlendirilme tarihlerinden 16 gün sonra 26 Kasım 2014’te “herhangi bir usulsüzlük yok” dedikleri raporlarını savcılığa sundu. Savcılık da bu rapora dayanarak, dosyanın en kritik isimleri hakkında takipsizlik kararı verdi. Polis, gaspçı kovaladı: 1 ölü hakkında verdiği takipsizlik kararına dayanarak söz konusu rüşvet konuşmalarının yanı sıra teknik takip görüntülerini de içeren 48 DVD’yi imha edeceği belirtildi. İmha işlemi için takipsizlik kararının kesinleşmesini beklediği ifade edilen başsavcılığın, adli emanetteki çelik kasa içerisinde tuttuğu öğrenilen DVD’leri, delil olarak saklanması kararına karşın nasıl imha edeceği de merak konusu oldu. 52 şüpheli hakkındaki takipsiz lik kararında herhangi bir şikâyetçi ismi bulunmazken, 5 kişiye yönelik iddianamede, Rahman Türkoğlu isimli bir kişi ihbarcı olarak yer alıyor. Savcılığın, rüşvet iddialarını ihbar eden Türkoğlu’nun ifadesine ise başvurmadığı belirtiliyor. Takipsizlik kararı, itiraz edilmemesi durumunda kesinleşecek ve skandal görüşmeler içeren, hatta rüşvet parasıyla umreye gidildiğine ilişkin kayıtların dahi bulunduğu ileri sürülen tapeler imha edilecek. İstanbul Haber Servisi Bayrampaşa’da gasp olayına karıştıkları iddia edilen 5 kişi, beyaz renkli bir otomobille kaçmaya başladı. Şüphelilerin bindiği araç, kovalamaca sonucu Sultangazi 50. Yıl Mahallesi, 2053. Sokak üzerinde polis tarafından durduruldu. Bu sırada araçtan inen 38 yaşındaki Muhammet Aydın para çantasıyla kaçmaya başladı. İddiaya göre, polis ekipleri Aydın’a “dur” ihtarında bulundu. Gaspçı ise polis ekiplerine silahla ateş açtı. Ekiplerin karşılık vermesi üzerine çıkan çatışmada Muhammet Aydın yaralandı. Olay yerine gelen ambulansla hastaneye kaldırılan Aydın, tüm müdahalelelere rağmen kurtarılamadı. Ekipler, araçtaki diğer 4 kişiyi gözaltına aldı. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle